Académique Documents
Professionnel Documents
Culture Documents
Hüseyin PEKER*
Ahlâk Anlayışı
52 Temmuz 2008
“Hz. Peygamberin ahlâkına baktığımız zaman ise, onun
ahlâkını bizzat Allah’ın onayladığını görüyoruz: “Muhakkak
ki sen çok yüce bir ahlâka sahipsin.”3 (68/Kalem, 4). Hz.
Âişe vâlidemize Peygamberimizin ahlâkı sorulduğunda,
“Onun ahlâkı Kur’an’dı.”4 diye ifade etmiştir. O halde
Kur’an ahlâkı, İslâm ahlâkı ve günümüz Müslümanlarının
bu ahlâk açısından durumu nedir? Bunları birkaç temel
prensip altında toplayabiliriz:”
53
masını şart koşuyor. Hz. Pey- -Bu ne? diye sordu. Buğday Peygamber’in bu konudaki tali-
gamber Müslümanı, “Elinden sahibi: matı şöyledir: “Her kim bir kö-
ve dilinden diğer Müslüman- tülük işlendiğini görür de onu
ların emîn olduğu kişi.”6 olarak -Ey Allah’ın Resulü! Yağan eliyle engellemeye gücü yeter-
tanımlıyor. Dolayısıyla gerçek yağmur isabet etti, dedi. O za- se eliyle engellesin! Buna gücü
bir Müslümanla haksızlık aslâ man Peygamber Efendimiz yoksa diliyle engellesin! Buna
bir araya gelemez. (sav): “Onu insanların götürüp da güç yetiremezse kalben onu
aldanmamaları için yığının engelleme arzusu içinde ol-
Yine hak prensibinde, işin üzerine koymalı değil miydin? sun!”8.
ehline verilmesi, başarısız ol- Bizi aldatan bizden değildir.”
duğu halde eş, dost, akrabâ da buyurdu. İslâmiyet haksızlığı tas-
olsa kimsenin öne geçirilme- vip eden, onaylayan bir tutu-
mesi esastır. Aksi halde hem Demek ki Müslüman bir sa- ma karşı olduğu gibi, haksızlık
toplumun geri kalmasına hem tıcı müşteriye malının eksiği- karşısında sessiz kalmaya da
de toplumda kin ve nefret duy- ni de söyleyecek, onu doğru bil- karşıdır. Hz. Peygamber, hak-
gularının oluşmasına zemin gilendirecektir. Malın olumsuz sızlık karşısında susan kimse-
hazırlanmış olur. Bu nedenle yönlerini söylememek kesinlik- yi dilsiz şeytana benzetmiştir.
Hz. Peygamber şu uyarıyı yap- le hak yemektir. Yani İslâm ahlâkında, “Bana
mıştır: “İşler ehil olmayanlara dokunmayan yılan bin yaşa-
verildiği zaman, kıyameti bek- Diğer taraftan toplumumuz- sın.” anlayışı kesinlikle yok-
leyiniz.”7 Yani toplumun dağıl- da, büyük çoğunlukla adam ka- tur. Eğer bir yerde bir haksızlık
masını ve yok olmasını bekle- yırma, tanıdıkların ve akraba- varsa, Müslümanın onun acısı-
yiniz. ların korunduğu bir anlayış ve nı hissetmesi ve mutlaka gücü
uygulama hâkim. Birçok işe gi- oranında onu düzeltme çabası
Şimdi “hak prensi- rişlerde ehil olmak değil, tanı- içinde olması gerekir.
bi” çerçevesinde günümüz dık bulmak önemli. Bir yerde
Müslümanlarını, yani biz- bir işini mi gördüreceksin, tanı- Şimdi Peygamberimi-
leri değerlendirelim: Çarşı- dık bulmalısın; işinde yükselip zin bu açıklamaları çerçeve-
ya çıkıyorsunuz, satıcıların hakkın olan bir makama veya sinde kendimizi değerlendir-
yanına yaklaşıyorsunuz, mey- mevkiye mi geleceksin, tanıdık diğimizde, bunlara uygun mu
velerin iyilerini, sağlamları- bulmalısın. Ehliyet, çalışma, davranıyoruz yoksa, daha çok
nı seçmiş öne dizmiş, arka ta- iş yapıp yapmama fazla önem- çıkarımız doğrultusunda bir
rafta ise ıskartaları kalmış. li değil. Peki, İslâm ahlâkı bu- tutum mu takındığımızı sorgu-
Müşteriye malın iyisini göste- nun neresinde? Bu anlayış top- lamalıyız. Ben, çoğumuzda ma-
riyor, çaktırmadan ıskartaları- lumda iyice yerleştiği içindir ki alesef pragmatist, yani men-
nı veriyor. Hâlbuki bakın Hz. yıllardan beri insanımız, bir işi faatçi ahlâk anlayışının hâkim
Peygamber’in bu konudaki tu- daha iyi yapma peşinde değil olduğunu görüyorum. Çoğun-
tumuna: de kendisine yardımcı olacak lukla, ortada bir haksızlık olsa
adam bulma peşinde koşmak- da, onu görmemezlikten ge-
Resullullah Efendimiz (sav) tadır. lerek çıkarımız doğrultusun-
pazarda bir buğday satıcısına da tutum takınıyoruz, kararlar
uğradı, elini buğday çuvalının İslâm ahlâkında hem Müslü- alıyoruz.
içine sokunca parmakları yaş- manın hak yememesi, haksızlık
lığa isabet etti. etmemesi, hem de bir haksızlık Başkalarına iyilik
varsa, bir kötülük varsa, ona da yapma, yardım
Bunun üzerine buğday sahi- gücü oranında müdahale edip etme, hayır için önde
bine: önlemeye çalışması esastır. Hz. koşma prensibi.
54 Temmuz 2008
İslâm ahlâkı Müslümanı, tisiyle değil, sadece Allah rıza- lasıyla alacaktır. Allah ona yap-
sadece kendini düşünen bencil sı için yapılması gerektiği üze- tığı iyiliğin ödülünü elbette ve-
biri değil, herkesin iyi durum- rinde durur. Karşılık verilmedi recektir. Ve inanan insan için
da olması için çalışan, gücü diye yakınmak ve başa kakmak, önemli olan da âhirette alına-
oranında çevresindeki insanla- o yardım ve iyiliğin boşa çık- cak ödüldür. Bunu atalarımız
ra yardıma koşan, fedakârlıkta masına neden olur 11. çok güzel ifade etmişler: “İyilik
bulunan bir kişi olarak görmek yap, denize at! Balık bilmezse
ister. Allah mü’minlerin bu ko- Bir bilim adamı üç tip Hâlık bilir.”
nudaki tutumunu şöyle anla- ahlâktan söz etmektedir:
tıyor: “Mü’minler hayırlarda 1.Egoist ahlâk. Bu anlayışa sa- Ayrıca böyle bir tutum
yarış yaparlar ve hayır için hip olanların temel düşünce- kişinin ruh sağlığını korur, onu
öne geçerler.”9. si, almak, fakat vermemek şek- ruhen yüceltir. Çünkü “Ben
lindedir. 2.Eşitlikçi ahlâk. Bu ona bunu yaptım; karşılığın-
İslâmiyet kişinin sahip ol- anlayışa sahip olanların te- da şunu mu görmeliydim, kar-
duğu mallardan muhtaç du- mel düşüncesi de, hem almak şılığı böyle mi olmalıydı?” gibi
rumda olanlar için harcama hem vermek tarzındadır. 3.Fe- yakınmalar ruhsal bozulmala-
yapmasını, zekât ve sadaka ragat ahlâkı. bu ahlak anlayışı- ra yol açar.
vermesini, cimrilik etmemesi- nın teme prensibi ise, almasa
ni ve sevdikleri şeylerden ver- da vermek, karşılık bekleme-
mesini istemektedir. Hatta mektir12. İşte bu feragat ahlâkı
öyle ki, darlıkta da gücü ora- ahlâkın üst basamağıdır ve
nında yardım için bir şeyler ve- İslâm’ın istediği de budur.
rebilmelidir. Allah’ın emirleri- Şimdi biz bu konuda kendimi-
ne karşı duyarlı hareket eden ze bir bakalım. Egoist demeye-
kişiler (müttakîler), Kur’an’da lim, ama büyük çoğunluğumu-
böyle vasıflandırılmaktadır: zun eşitlikçi ahlâk anlayışını
“Onlar ki, bollukta da darlık- aşamadığımızı söyleyebilirim.
ta da yardım için verirler. Öf- Yani birisi bize iyilik yapmış-
kelerini bastırırlar ve insan- sa biz de ona iyilik yaparız. Bizi
ları bağışlarlar. Allah böyle ziyarete geliyorsa biz de onu
güzel davranışlar sergileyen- ziyarete gideriz. Kom-
leri sever.”10.Görüldüğü gibi şuya bir kere gitmişiz
İslâmiyet, Müslümanın darlık- de o bize karşılığı-
ta da az bile olsa vermeye alış- nı vermemişse o
ması, gönülce zengin olması, gelmeden ona
kanaatkâr ve fedakâr olması ge- gitmeyiz vs.
rektiğini vurgulamaktadır. Bu
duyguyla Müslüman, öfkesini
yenecek ve insanları bağışlaya- Hâlbuki
caktır. Bu, kişiyi hem ahlâken daha önce
ve rûhen yücelten, hem de top- de belirttiğim
lumda saygınlığını artıran bir gibi yardım ve iyi-
davranıştır. lik, karşılık bekleme-
den Allah rızası için olur-
Bu konuda şunu da belirt- sa İslâm’a göre bir değer ifade
mek gerekir ki, İslâm yardım eder. Gerçi insan bu iyiliğinin
ve iyiliklerin, karşılık beklen- karşılığını âhirette kat kat faz- 3.
55
Kendin için istediğini İslâm’da bu prensip o sahip olalım, diğeri sahip olma-
diğer insanlar için kadar önemlidir ki, imanın da sın diyebilir miyiz? Diyemeyiz.
temel şartı olarak kabul edil- Çünkü aynı şeyin bizim için is-
de isteme, kendini
miştir. Hz. Peygamber şöyle tenmesine razı olmayız. Kısaca,
karşındaki kişinin buyuruyor: “Sizden hiçbiriniz, dedikodu yapamaz, iftira ata-
yerine koyarak kendisi için sevdiği şeyi karde- maz, kimseyi küçük göremez,
hareket etme şi için de sevmedikçe iman et- kimseyle alay edemez, hiçbir
prensibi. miş olmaz.”13. olumsuz davranışta buluna-
maz, hep iyi hareketler yapmış
İslâm’a göre Müslüman bü- Şimdüşünelim:Acaba
oluruz.
tün hareketlerinde, karşısın- bunu hayatımıza uyguluyor
daki insanı, ilişkide bulunduğu muyuz? Uygulasak, kötü bir şey Herkesin böyle yapmaya ça-
herkesi kendisi gibi düşüne- yapabilir miyiz? Mesela, birisi- lıştığını düşünelim. Toplumda
cek, “Ben onun yerinde olsam ni aldatabilir miyiz? Aldatama- sevgi, kardeşlik, hoşgörü, hu-
da bana karşı bu hareket yapıl- yız. Çünkü kendi- zur ve mutluluk hâkim olur.
sa bundan hoşlanır mıydım?” mizin aldatılmasını İslâm’ın istediği toplum da işte
diye kendine soracak; hoşlana- istemeyiz. Başkası- budur.
cağı bir hareketse onu yapacak, na zarar verebilir
yoksa yapmayacaktır. Yani ken- miyiz? Veremeyiz. Kul olduğunu, insan
dini karşısındaki kişinin yerine Çünkü bir başkası- olduğunu hiçbir
nın bize zarar ver-
koyarak, empati kurarak hare- zaman unutmama,
ket edecektir. mesini istemeyiz.
Biz iyi imkânlara
mütevâzı olma
prensibi.
56 Temmuz 2008
İslâmiyet insanın kendini Çeşitli etkenlerle aşağılık Günümüzde bilhassa kapi-
üstün gösterecek tarzda kibir- kompleksine sahip bazı Müs- talist anlayışın etkisiyle gerek
li davranışlarda bulunmama- lümanların bu komplekslerini, bizim toplumumuzda gerekse
sını, mütevâzı olmasını ister. kendilerini üstün göstermeye diğer toplumlarda kişilerin ço-
Çünkü kendini üstün gören in- yönelik tutum ve davranışlar- ğunlukla maddî hedefler göze-
sanlar bencildirler. Hep kendi- la telafi etmeye çalıştıkları gö- ten bir hayat tarzını benimse-
lerine değer verilmesini, kendi- rülmektedir. İslâm’ın istediği miş oldukları görülmektedir.
lerinin ön planda tutulmalarını şekilde kibar, saygılı, sevecen Çevreden, toplumdan ve med-
ister, başkalarını ise küçük gö- olacakları yerde, kaba ve itici yadan önerilen de daha çok
rürler. Bunların konuşmaların- olabilmektedirler. böyle bir hayat tarzıdır. Para
da, ha cık tavırlar vardır. Hatta ve lüks hayata, teknolojik ge-
bazı insanlarda kendini üstün Şükretme ve kanaat lişmelerin sunduğu üst düzey
gösterme, büyüklük taslama, sahibi olma prensibi. imkânlara sahip olmak, hep
hastalık (megalomani) haline arzu edilen bir değer olarak
bile gelebilir. Şükür, insanı ahlâken yü- kalplere ve zihinlere hâkim ol-
celten çok güzel bir haslettir. maktadır. Bu anlayışın Müslü-
Bu insanlar çoğunlukla ek- Allah’ın bunca nimetlerine kar- manlarda da hâkim durumda
sikliklerini örtmek düşüncesiy- şı Müslümanın her zaman şük- olduğu, bunun da şükür ve ka-
le kendilerini üstün göstermeğe retmesi, sahip olduğu nimetle- nat duygularını azalttığı maale-
çalışırlar. Allah’ın sevmediği14 rin bilincinde olması gerekir. sef fark edilen bir gerçektir.
bu tür insanlar, toplum tarafın- Fakat Allah Kur’an-ı Kerim’de
dan da sevilmezler. insanın az şükrettiğini belirt- Dipnot
mektedir15. *
Prof. Dr.
2 Ahmed İbn Hanbel, Müsned, II, 381
3 68/Kalem, 4
İslâmiyet insanın hem ruh 4 Müslim, Sahîh, Müsâfirûn, 139
sağlığını koruması hem de mad- 5 16/Nahl, 90
6 Riyâzü’s-Sâlihîn, Ank., 1979, C.I, s.259
den ilerlemesi için şöyle bir ilke 7 Buharî, Sahîh, Kitabü’l-İlim, 2
8 Buharî, Tecrîd-i Sarîh, C.3, s.177
ortaya koymuştur: “Kendinden 9 23/Mü’minûn, 61
kötü durumda olanlara baka- 10 3/Âl-i İmrân, 134
11 2/Bakara, 264
rak şükretmek, kendinden iyi 12 Cihan Okuyucu, Üç Ahlâk Üç Tavır, Zaman
Gazetesi, 13.01.1997, s.14
durumda olanlara bakarak ça- 13 Buharî, Tecrîd-i Sarîh, C.I, s.30, H. No:13
lışmak.” 14 16/Nahl, 23
15 32/Secde, 9
57