Académique Documents
Professionnel Documents
Culture Documents
Radyolojik Bulgular
Akciğer embolisi genellikle radyolojik bir bulgu oluşturur. Çok çeşitli radyolojik
bulgu tanımlanmış olmasına karşın hiçbirisi duyarlı ya da özgün değildir. Bu
nedenle akciğer radyolojisi tanı koydurucu değildir. Diğer taraftan yaşamı ciddi
olarak tehdit eden embolilerde bazen hiçbir radyolojik bulgu olmayabilir.
Radyolojik incelemenin ayırıcı tanıya ve sintigrafik bulguların değerlendirilmesine
katkısı büyüktür.
Akciğer Sintigrafisi
Akciğer embolisi düşünülen bir hastada ilk sırada yapılması gereken inceleme
yöntemi sintigrafidir. Akciğer sintgrafisi ventilasyon(havalanma) ve
perfüzyon(kanlanma) olmak üzere iki bölümlüdür. Ventilasyon-perfüzyon
sintigrafisinin yorumu perfüzyon defektlerinin boyutuna ve ventilasyon defektleri
ile perfüzyon defektlerinin ilişkisine bakılarak yapılır. Normal sintigrafi normal bir
akciğeri ya da klinik olarak önemsiz bir emboliyi gösterir. Yüksek olasılıklı
sintigrafi ise yaklaşık % 85 doğruluk oranı ile emboliyi doğrular.
Arter Kan Gazları
Arter kan gazları bulgularının kesin tanı değeri yoktur. Fakat bazı bulgular emboli
tanısını destekler. Arter kan gazında oksijen azalması(hipksi) ve karbondioksitin
de normal ya da düşük (hipokarbi) bulunması pulmoner emboliyi destekler.
EKG bulguları
Elektrokardiyografi tanı için özgün olmayan değişiklikler gösterir. Ancak miyokard
infarktüsü perikardit gibi ayırıcı tanıda yer alması gereken bazı hastalıkların
tanınmasında çok büyük değer taşır.
Ekokardiyografi
Ekokardiyografi (Eko) kolay ulaşılabilir ve kolay uygulanabilir girişimsiz bir tanı
aracı olarak PE tanı ve ayırıcı tanısında ve trombolitik tedavi uygulanacak
hastaların belirlenmesinde önemli bir yöntemdir.
Venografi
Emboli olgularının % 70-90'ında bacak-baldır derin venlerinde
(toplardamarlarında) tromboz vardır. Bu nedenleakciğer embolisi kuşkulanılan
hastaların alt ekstremitelerinin de incelenmesi gerekir. Bunun için en uygun
yöntem venografidir.
Pulmoner anjiyografi
Pulmoner anjiyografi iyi seçilmiş hastalarda akciğer embolisinin kesin tanısında
son basamak bir yöntemdir. Normal anjiyo bulgularının elde edilmesi ile pulmoner
emboliden uzaklaşılır. Deneyimli ekipler tarafından yapılan anjiyolarla 0.5 mm
boyutlarındaki pıhtılar bile görüntülenebilir.
Spiral tomografi
Son yıllarda CT teknolojisindeki gelişmeler sayesinde üretilen yeni jenerasyon
tomografiler 10 saniyeden kısa sürede tek bir soluk alma sırasında 1mm'lik
resolüsyonla akciğerin tümünü görüntüleme dolayısı ile tüm bronş ağacını net
olarak değerlendirme olanağı sağlamıştır. Klinik kuşkunun yüksek olduğu
hastalarda D-dimer ölçümüvenöz US bulguları ile spiral tomografi bulguları
birleştirildiğinde tanı değeri % 99'a ulaşmaktadır. Bu avantajları nedeniyle
günümüzde klinik kuşkunun yüksek olduğu ayaktan hastalarda sintigrafiden önce
yapılması önerilen bir tanı yöntemidir.
Manyetik resonans
Manyetik resonansın embolide tanı değeri trombüsün yerleşimine ve boyutuna
göre değişir. Trombüs pulmoner arterin uç dallarında yerleşmiş ise ve büyükse
tanı değeri yükselir. Bu yöntem de BT gibi küçük ve periferik trombüsleri
görüntülemede yetersiz kalır. Hatta günümüzde spiral BT MR'a göre daha
duyarlıdır. Ancak bu teknik gelecek için umut veren bir yöntemdir.
Tedavi
Emboli üç farklı amaçla üç farklı yöntemle tedavi edilir:
1· Trombüs oluşumunu önlemek: Profilaktik (Koruyucu) tedavi
2· Trombüsün büyümesini ve tekrarlamasını önlemek : Antikoagülan tedavi
3· Genel kalp akciğer durumu itibari ile dengede olmayan hastada büyük
trombüsü yok etmek: Trombolitik tedavi ya da Embolektomi
Pulmoner embolide tanı konulur konulmaz pıhtılaşmayı önleyici ilaçlar ile
tedaviye başlanmalıdır. Hatta risk faktörlerinin mevcudiyeti halinde birçok olguda
kesin tanı konulmadan önce yani tetkikler devam ederken tedavi başlanılır.
Tedavi süresi genellikle 3-6 ay arası olup genetik faktörlere bağlı olduğu
düşünülen olgularda bu süre daha uzun tutulur. Bu tür olgularda yaşam boyu
tedavide önerilebilir.
Cerrahi ve tıbbi hastalarda derin ven trombozu yönünden hastalar düşük orta ve
yüksek risk gruplarına ayrılmıştır ve buna göre koruyucu tedavi verilip
verilmemesine karar verilmektedir.
Düşük risk
40 yaşın altında 30 dakikadan az sürecek ek risk taşımayan küçük cerrahi girişim
uygulanacak hastalar düşük risk grubunda olup; bu grup hastaları ameliyat
sonrası erken mobilize etmek (erken ayağa kaldırıp yürütmek ve dolaşımda
toplardamarlarda göllenmeyi engellemek) ve gerekirse elastik çorap (varis
çorabı) giydirmek yeterlidir.
Orta risk
Ek riskler taşıyan her türlü cerrahi girişim yapılacak hastalar ile ek risk taşımasa
da 40 yaşın üzerinde olan cerrahi girişim yapılacak hastalar ve de hangi yaşta
olursa olsun büyük cerrahi girişim yapılacak hastalar orta riskli grupta yer alır. Bu
hastalara düşük doz heparin ya da elastik çorap aralıklı pnömatik kompresyon
(IPK) uygulanabilir.
Yüksek risk
40 yaşın üzerinde büyük cerrahi girişim uygulanacaklar ile 60 yaşın üzerinde
büyük ya da küçük her türlü cerrahi girişim uygulanacaklar yüksek riskli
hastalardır. Bu hastalara düşük doz heparin yanı sıra elastik çoraparalıklı
pnömatik kompresyon (IPK) uygulanabilir. Beyin diz ve ürolojik operasyonlarda
kanama riski göze alınamadığında sadece elastik çorap ya da IPK uygulanmalıdır.
En yüksek risk
40 yaşın üzerinde ve geçirilmiş Venöz Trombo Emboli kanser ya da aşırı
pıhtılaşması olan büyük cerrahi girişim hastaları kalça ya da diz eklemi
ameliyatları kalça kırığı ameliyatı büyük travma omurililik yaralanmaları en
yüksek riskli hastalar grubunu oluşturur. Kalça operasyonu geçirecek olan orta
yaşın üstündeki hastalara daha yüksek dozda heparin verilmelidir. Etkili ilaç
tedavisinin yanı sıra mekanik tedaviler (varis çorabı vs.) de uygulanır.
Asprin'in DVT( Derin ven trombozu) profilaksisinde belirgin bir yararı yoktur. İlaç
tedavilerinin yanı sıra erken mobilizasyon eksternal pnömatik kompresyon ve
varis çorapları yararlıdır.
Proflaksi uygulaması en azından hasta taburcu oluncaya kadar sürdürülmelidir.
Ameliyat edilen tüm hastalar mümkün olduğunca erken mobilize edilmelidir.
Antikoagülan tedavi
-Standart heparin
-Düşük molekül ağırlıklı heparinler
Oral antikoagülanlar
Trombolitik tedavi-Pıhtıyı eritici tedavi
Embolektomi
Antikoagülan ve trombolitik tedavilerine yanıt alınmayan ya da bu tedavilerin
sakıncalı olduğu genel durumu bozuk olan büyük emboli olgularında yapılabilecek
girişimli bir tedavidir. Hayati riski yaklaşık olarak % 50'dir. Pulmoner embolektomi
cerrahi olarak veya pıhtıyı emebilen toplardamar içinden gönderilen kateterlerle
yapılabilir. Tedavi başarısı sınırlıdır.
Göğüs Cerrahisi Bölümümüz’de Doç Dr.Serdar HAN çalışmalarına başlamış
bulunmaktadır.
Göğüs Cerrahisi Ünitemizde sinde göğüs boşluğu içerisinde yer alan, kalp dışında
kalan organ ve dokulara (göğüs duvarı, akciğerler, mediasten, diyafram, yemek
borusu,El ve Koltuk altı Terlemesi,El Üşümesi) ait hastalıkların cerrahi tedavisi
başarıyla gerçekleştirilmektedir.Bütün dünyada kansere bağlı ölümlerde ilk
sıradaki yerini israrla koruyan ve sigara içimiyle direk ilişkisi kanıtlanmış olan
akciğer kanserleri bu bölümün en yoğun olarak çalıştığı alanlardan birisidir. Bu
hastalığın tam tedavisi ve hastaların yaşam sürelerinin belirgin şekilde
uzatılabilmesi için halen en etkin seçenek, kanserin cerrahi yöntemle (tam olarak)
çıkartılmasıdır. İleri teknolojik olanaklarla donatılmış olan hastanemizde, kanser
erken dönemde teşhis edilebilmekte ve açık ameliyla, ya da uygun olgularda
kanser cerrahisi prensiplerinden ödün vermeden tamamen endoskopik olarak
tedavi edilebilmektedir.
Günlük demir gereksinimi ve kaybı ne kadardır?
Günlük demir gereksinimi 1-3 mgr. kadardır. Bunun % 5-10 duedenum ve
proksimal ince barsaktan emilir. Günlük kayıp 1 mgr dır. Ter, dışkı, idrar, dökülen
hücreler ile kaybedilir. Gereksinim bebeklik, hamilelik, ağır hastalık ve emzirme
dönemlerinde artar.
Hangi besinler demir açısından zengindir?
Kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin
gıdalardır. Un, ekmek ve tahıllar demir ile zenginleştirilmiş olabilir.
Demir eksikliği anemisi düşünülen hastalarda yapılması gereken başlıca
tetkikler neler olmalıdır?
Tam kan sayımı, serum demiri, serum demiri bağlama kapasitesi, transferin
saturasyonu, serum ferritin düzeyi, dışkıda gizli kan ve periferik yaymadır. Tam
kan sayımında düşük hemoglobin ve hematokrit değeri, kanda düşük ferritin
düzeyi, kanda total bağlama kapasitesi ve kan kaybını değerlendirmek açısından
dışkıda gizli kan görülebilir.
Tedavi olarak ne uygulanır?
Ağızdan demir tedavisinde kullanılan demir formları demirsülfat, demir glukanat
ve demir fumorattır. Demir tedavisine başladıktan iki ay sonra hemoglobin düzeyi
normale dönecektir, ancak çoğunlukla kemik iliğinde olan demir depolarını
doldurmak amacı ile tedaviye 6-12 ay daha devam edilmelidir.