Vous êtes sur la page 1sur 74

ANKARA

NIVERSITESI IL ^IIIYAT

FAKLTESI

YAYINLARI

NO

181

Joachim WACH

D^ N SOSYOLOJ ^ S^ NE GIRI ^^

eviren: Battal INANDI

ANKARA NIVERSITESI

^ L^ H ^ YAT FAKLTESI YAYINLARI No

181

Joachim WACH

D ^ N SOSYOLOJ ^ S^ NE G^R^$

eviren: Battal ^ NANDI

Hans Freyer'e

ANKARA N ^ VERS ^ TES ^^ BASIMEV ^^- ANKARA . 1987

I ^ NDEK/LER
Sayfa

NSZ G ^ R ^^^ I. ESASLAR II. DININ TOPLULU ^A ETK ^ S ^^ 1. Din ve Do ^ al Birlikler 2. Toplumun Salt Dini rgtleri III. TOPLULU ^ UN DINE ETK ^ S ^^ 1. Toplumsal Farkblasma ve Dine Etkileri 2. Dini Birliklerin rgtlenmesi EK BLM Din Sosyolo ^u Olarak Max Weber NOTLAR

7 17 17 23 31 31 39 48 48 59

NSZ

Bu kitab ^n kaleme al ^nma ve yay ^ nlanma sebepleri giri ^^blmnde a ^ ldannu ^ t ^r. Dinbilimi (1924) adl ^^sistemli ara ^t ^rmamda din sosyolojisinin nemine ili ^ kin gr ^ lerini, bir nebze de olsa, dile getirmi^tim. Bu gr ^ lerine daha sonra Din Sosyologu Olarak Max Weber (1927) ba ^ l^kl^^makalemde de yer verdim. W. Goetz'e ithaf etti ^ini bu makale, bibliyo ^rafyaya baz ^^ ilveler d ^^^nda de ^i ^ tirilnaeden oldu ^ u gibi bu kitab ^n sonuna eklenmi ^^bulunmaktad ^r. Mr^it ve Mrit (1925) ba ^ l^^^m ta ^^yan incelew emde yeniden din sosyolojisi konusuna ynelme ihtiyac ^m duydum. Nihayet Tarihte ve Gnmzde Din ile Sosyoloji Elkitabz adl^^ kitaplar ^n ^^ yazarken din ve toplum ili ^ kileri zerinde ister istemez daha ayr ^nt^l^^ bir ^ ekilde durmak icap etti. Ad ^ndan da anla ^^laca ^^^gibi, elimizdeki bu kitap, daha ok bir giri ^^mal^iyetinde olup din sosyolojisinin ana meselelerini hibir felsefi ak ^ma dayand ^rmadan ortaya koymak amac ^ n^^ ta ^^yor. Bu sebeple ,daha ok biime hitap eden bir izlenim uyand ^r^rsa da, bunu yle kabul etmemek gerekir. Giri ^^blmn takip eden blmlerde konu ayrmt ^h bir ^ ekilde i^lenmi ^tir. Teknik sebeplerle geli ^ me blmnde verilmeyen dipnotlardan dolay ^^ ortaya ^ kan bo^ luk, kitab ^n ekinde yer alan makale, a ^klama ve dipnotlarla giderilmi ^ tir. Bu a ^klamalar vesilesiyle verilen bibliyografya okuyucuya ^^^k tutacak nitoliktedir. 1930 SONBAHAR JOACHIM WACH

GIRI ^^ Din sosyolojisi ara ^ t ^rmasm ^n birok sebepleri vard ^r. Byle bir ara ^ t ^ rma her ^ eyden evvel genel dinbiliminin bir gere ^ idir. Dinbilimi alan ^nda bugne kadar yap ^lan sistemli ara ^ t ^rmalarda, dinin mitoloji, doktrin, dogma, teoloji vs. den olu ^ an teorik yn ile uygulama ynn te ^ kil eden klt zerinde duruldu ^u halde dini hayat ^n nc ynn meydana getiren sosyal yap ^^ zerinde yeteri kadar durulmam ^^ , hatta bu alanda-zellikle Almanya'da- bir gerileme olmu ^ tur. Bunlar ^n yan^s ^ra son zamanlarda gerek Protestan, gerekse Katolik teolojilerde din sosyolojisi meselelerine duyulan ilginin giderek artt ^^^^da bir gerektir. Ayr ^ ca ilkel topluluklar ^ n kltrleriyle u ^ra ^ an etnoloji alan^nda olsun, ^ arkiyat alan ^nda olsun din ve toplulu ^u ilgilendiren durum ve fenomenlerin ara ^ t ^r ^lmas ^ na verilen nemin giderek artmas ^^sonucunda e ^itli alanlarda yo ^ unla ^ an ve aralar ^nda ^ imdilik hibir ba ^^bulunmayan sosyoloji ara ^ t ^rmalar^ n bir tak^m izgilerle birbirinden ay ^rmak gerekiyor. Yaln ^ z dinbilimi de ^ il, genel toplum bilimi dedi ^imiz sosyoloji de bu ara ^ t^rmalardan tabii olarak yararlanacakt ^r. Romen ve Anglosakson lkelerinin aksine bizde (Almanya'da) din sosyolojisi henz ocuk ya ^ tad^ r. Metodoloji konusunda nplanda srdrlen tart ^^ malar bir tarafa b ^rak^l^rsa, dini fenomenler dnyas ^^sosyolojik ara ^ t^rmalar iin adeta davetiye ^ karmaktad ^r. Ancak bu, yeni bir olay olmay^p, toplum bilimi alamndan ve ona yak ^n olan hukuk ve teoloji gibi disiplinlerden pek ok ara ^ t ^rmaenun kabul etti ^i bir gerektir. Mesela, Max Weber, Ernst Troeltsch, Werner Sombart, Rudolf Sohm, Max Scheler gibi nl Alman ara ^ t ^rmac ^lar ^= al ^^malar^^incelendi^inde, din sosyolojisinin toplumbilime olumlu katk ^larda bulunabilece ^i d^ ncesinin savunuldu ^u grlr. Geen yzy ^l boyunca din ve toplum ili ^ kilerinin giderek nplana ^ kmas ^^ ve biroklar ^^ taraf^ndan ilgiyle izlenmesi bir tesadf eseri olamaz. Bu ynde gerekle ^ tirilen ara ^ t ^rmalar^n bir tarihesi yaz ^lm^^^olmamakla beraber Max Weber'in konuyla ilgili olarak ortaya koydu ^u eserin bu alanda bir a ^ ama te ^ kil etti ^i herkese bilinmektedir. ^ lk defa bu eserle sistematik din sosyolo-

jisinin s ^ n ^rlar^^izilmi ^^ve z< rinde her zaman al ^^^labilecek bir konu ortaya at ^lm^^ t ^ r. Max Weber de t ^pk^^di ^ er ara ^ t ^rmac ^lar gibi iinde bulundu ^ u durum ve ^ artlar ^n gerektirdi ^i ^ ekilde meseleye bakm ^^^ ve baz ^^hususlar ^^a ^ kl^^ a kavu ^ turma grevini kendisinden sonrakilere b ^ rakmak zorunda kalm ^^ t ^r. Eserinde telfi edilmeye muhta noktalara bu kitab ^m^ z ^n e ^ itli yerlerinde temas edilmi ^ tir. Max Weber'in biraz nce szkonusu etti ^imiz eserinin devam ^^ niteli ^ inde olup din sosyolojisini sistematik bir ^ ekilde ele alan bir ba ^ ka ara ^ t ^ rmas ^^ hemen hemen yok gibidir. Onu rnek alarak yap ^lan ve bir k^ sm ^n^n ok de ^erli oldu ^u tarihi incelemelerde a ^^rl ^k noktas ^m daha ok din ve ekonomi ili ^ kisi te ^ kil ediyor. Bu arada din ve toplum aras ^ ndaki etkile ^ ime ili ^ kin birtak ^m analizler yap ^hn ^^ sa da fazla ba ^ ar^l^^olunmam ^^ t ^r.Ku ^ kusuz, din sosyolojisi ara ^ t ^rmalar^ nda kar ^^la ^^ lan pek ok glk vard ^r. Bunlar ^n tam olarak bilincindeyim. Dini ve toplumsal fenomenlerin incelenmesine yard ^ m edecek malzemenin oklu ^u, kapsam ^n^n geni ^ li ^i, niteli ^ i ve nihayet dinin asla gz ard ^^ edilmeyen kendi niteli ^i gibi faktrler din sosyolo ^unu hi de kolay olmayan bir grevle kar ^^^kar ^^ya b ^rakmaktad ^r. Btn bunlara ra ^ men bu kitapta, din sosyolojisinin nas ^l olmas^^gerekti ^inden ziyade neyi yahut neleri kapsamas ^^ gerekti ^i konusu zerinde durulmu ^ tur. Bunun iin yukar ^ da k ^ saca temas edilen sebeplerden dolay ^^sosyoloji ile ilgili genel metodolojik meselelere fazla yer verilmemi ^ tir. Din felsefesi, din politikas ^^ve sosyolojik nemlerine ra ^men tarihi, felsefi ve kltrel perspektifler de ayn ^^ ^ ekilde bu kitab ^n kapsam ^^ d^^^nda tutulmu ^ lard ^r. Yeri gelmi ^ken bir iki noktaya daha temas etmek istiyorum: Din sosyolojisi, bu alanda gerekle ^ tirilen pek ok ara ^ t ^rmada gzlenen bir hatadan dolay ^^birok meseleye ku ^ ku ile bakmaya ve onlara tepki gstermeye bir sre daha devam edecektir. Eskiden sosyolog kendi bak^^^a^ s ^n^^tespit ederken son derece znel davran ^yor ve sonuta kendine zg olan ^^en uygun bak^^^a ^ s^^olarak kabul edebiliyordu. Bu tutum, manevi ya ^ ay^^ la ilgili meseleler a ^s^ ndan yabana at ^lacak gibi de ^ildir. Dinin sosyolojik olarak da incelenebilece ^ini ve incelenmesi gerekti ^ini savunurken, bunun, din denen o byk fenomene evrilen en nemli, en anlaml ^^ve tamamen kesin bir bak ^^^a ^s^^oldu ^unu asla iddia etmiyoruz. Din sosyolojisi, dinbiliminin bir alt blm olup, dinbiliminin kendisi gibi, dinin kendi zelliklerinden yola ^kan, "normatif" ve teolojik al ^^malarla tamatnlarunaya muhta bir disiplindir. Yoksa psikolojiye gre ynlendirilen bir sosyoloji de ^ il! Byle bir e ^ilim 2

dinin ara ^ t ^r^lmas ^nda mutlaka hatalara yol aar. Dini meseleleri tek bir prensipten hareketle a ^klamak ve anlamak gerekir; aksi takdirde ortaya ^kacak hatalar ^lg^ nh ^ a kadar gtrebilir. Dinin anlam ^n^^ ve ehmmiyetini dinin znde mevcut olan e ^ ilimlere uygun olarak hissetmek ve kavramak durumunda olmayanlar ^n, ba ^ ka bir deyi ^le, bunun iin gerekli organdan yoksun olanlar ^n dini meselelerle u ^ ra ^ mamalar ^^tavsiyeye ^ ayand ^r. nk byleleri dinin ^ artlar ^n ^^ ve etkilerini ly ^k ^yle takdir edemezler. Din ara ^ t ^rmas ^ = bu gere ^i benimsemesi ^ artt ^ r. Bunu benimse ^nek, baz ^lar ^n^ n iddia ettia etti ^i gibi, sadece ilhiyat ^lara zg bir yakla ^^m de ^ildir; sosyolojik ara ^ t ^rma konusu yap ^lan dinin tr ne olursa olsun, bu prensibe uyuldu ^u takdirde, ku ^ kuya sebep kak hibir faktr kalmayacakt ^r. Din Sosyolojisi, dini savunma (Apologie) grevini stlenebilir, fakat bu da bilimsel ah ^ man ^n s ^mrlar^ n^^ zorlar. Bu konuya-dinbiliminin teorik esaslar^ na ili ^ kin a ^klamalarunda yer verdi ^imden-burada fazla bir a^kl^k getirmeyece ^im. Bir husus daha. Btn kar ^^ la^ t ^rmal ^^incelemeler gibi, din sosyolojisi alan^ nda yap ^lan ara ^ t ^rmaya da -caiz olmayan bir tak ^m bile ^ imleri ierdikleri, bireysel faktrn yeterince dikkate ahnmad ^^^ , fenomenlerin zne inilmedi ^i gibi gerekelerle-ku ^ kuyla bakilabilir. Bunun bir tehlike te ^ kil etti ^ i muhakkakt ^r. Ancak hemen ^ unu da belirtmeliyiz ki, kar ^^la ^ t ^rma sadece ierikten yoksun soyutlamalarla sonulanmaz, ayn ^^ zamanda, e ^ itli vesilelelerle ifade edildi ^ i gibi, daha iyi kavratnaya, farklar ^^ tan ^maya, benzerlilderi a ^klamaya ve paralellikleri tespit etmeye de hizmet eder. Din ara ^ t ^rmas ^^iin bireysel farklar ^n fazla bir nemi yoktur; onun as ^l nt m verdi ^ i ^ ey, dinlerin yap ^lar ^ndaki benzerlik ve denkliklere ili ^ kin bilgidir ki, bu da ancak kar ^^ la ^t ^rma yolu ile edinilebilir. Burada vurgulamak istedi ^im husus ^ udur: Gelecekte dinbilimi, kar ^^la ^ t ^rmal ^^ dogma tarihi ve ^ retisi oluverecektir. yle oldu ^ u zaman da kar ^^la ^ t ^ rmal^^din tarihi ve sosyolojisi dinbilimiyle birle ^ ecektir. Din ve toplum. -Bu iki fenominin birbirine kar ^^^tamamen ilgisiz olmad^klar^^ ve aralar ^nda bir ili ^ kinin mevcut oldu ^ u herkese bilinmektedir. Bunun iin tarihe bir gz atmak yeter. ^ ki nemli g olan din ve toplum aras ^ndaki ili ^ kilerin niteli ^i ve kapsam ^^ hakk^nda farkl ^^gr ^ler ileri srlm ^ tr. Bunun sebepleri ise son derece basit; ayn ^^ ^ ekilde dinin mahiyeti hakk ^nda da farkl ^^ gr ^ lerde tecrbeler de zaten bunu gsteriyor. Bilindi ^i gibi, toplumun mal^iyetine dair mevcut gr ^ ler aras ^nda da nemli farklar vard ^r. Bunun 3

iin din ve toplum ili ^ kilerini normatif a ^ dan ele almak ve tan ^ mlamak gerekti ^ i hususu ^ a ^^rtmamal ^ d ^r. Tarihi dinlerin gerek teoride, gerekse uygulamada "toplulu ^ a" yakla ^^ mlar ^^ ok farkl ^^ olmaktad ^r. Bunlardan birine mensup olan bir insan, bu ili ^ kiyi kendi akidesine uygun olarak tanzim eder ve ya ^ ar. Farkl ^^ felsefi temellere dayand ^ r^lan dnya gr ^leri aras ^nda da ayn ^^ ^ ekilde uzla ^ madan szetmek mmkn olmamaktad ^ r, nk her gr ^^din ve toplum ili ^ kisini farkl ^^biimde alg ^lar. Byle olunca din ve toplum denen fenomenlerin olu ^ umlar ^m tarihi ve tasviri olarak ara ^ t ^rmak daha elzem ve daha nemli olmaktad^ r. Bu yap ^l^rken, hi bir seim yapmaks ^ z^n, btn dini kurumlar ara ^ t ^rmaya dahil edildikleri takdirde, din sosyolojisinin grev anlay ^^^ na uygun davramlm ^^^olur. Din ve topluluk ili ^ kisini belli bir zaman kesitinde ele almak ne kadar tek ynl ise, onu H ^ristiyan Bat ^ 'daki biimiyle ele almak da ayn ^^ ^ ekilde tek ynl olacakt ^r. Bu ili ^ kinin ^ urada veya burada eskiden ve ^ imdi nas ^l oldu ^u gerekten bilinmek isteniyorsa, o takdirde toplulumun belli bir zaman ve mekndaki dindarh ^^ n^n amac ^ n^^ve zn kay, ramak iin hi bir gayret gstermeye gerek kalm ayacakt ^ r. Tarihi ve tasviri al ^^ ma yntemiyle ilerleme kaydetmek iin, bu yntemin incelenecek fenomenlerin belli bir dzen iinde ele ahnmalar ^n ^^ sa ^layan temel kavram ve kategorilerle al ^^ mas ^^gerekir. Din sosyolojisi tmden gelin yntemiyle veya "apriorik" olarak kazan ^lan kavramlarla ampirik malzemeden elde edilenler aras ^nda bir kopuklu ^un olu ^ mamas ^na ve her ikisinin birbirine kar ^^ arak bir btn olu ^ turmas ^na zellikle dikkat ed ^^ r. Zengin malzemeye ra ^ men kavrams ^ zl ^^^^ ve kavram zenginli ^ ine ra ^men de ieriksizli ^ e meydan verilmemelidir. Din sosyolojisi ara ^ t ^rmas ^ , biraraya toplad ^^^^tarihi farkl ^l^ klar ^^ ve s ^ n^flamay ^^mmkn k^ lan kategorileri birlikte i ^ le^nek suretiyle bir sonuca ula ^^r. Onun grevi, yukar ^ da de ^indi ^ iniz normlar ^^ortaya kaymak ve onlar ^^savunmak de ^ ildir; bu, ahlak ilmi, sistematik teoloji ve felsefe gibi disiplinlerin grev alan ^ na girer. Burada din sosyolojisi ile ona yak ^n di ^er disiplinler aras ^ndaki ili ^ kilere k ^ saca temas etmekte yarar vard ^r. Din sosyolojisi, genel dinbiliminin son derece ba ^^ ms ^ z bir dal ^ n ^^ te ^ kil ediyor. Onu H^ ristiyanhk din sosyolojisi ve H ^ristiyanl^k d^^^nda kalan di ^ er dinler sosyolojisi ^ eklinde bir s ^ mfland ^rmaya tabi tutmak konunun yaln ^ z teknik ynyle ilgili olup, ba ^ ka her hangi bir prensibe day anmaz. Bu noktada yntem farkl ^l^^^^da sz konusu olamaz. "H ^ristiyanl^k (Protestan, Katolik vs.) Din Sosyolojisi" diye bir ^ ey olamaz. Ancak bu, 4

mnferit bir meselenin Katolik, Ortodoks vb. itihatlrdan birine gre kesinlikle ele al ^namayaca ^^^anlam^na gelmemelidir. Tam aksine, byle bir yakla ^^ m biitnleyieidir ve ele al ^nan meselenin zelli ^ine ve benimsenmi ^^olan gr ^^a ^ s ^na gre de ^ i ^ ir. Kald ^^ki, dini birli ^ in ileri srd ^ gr ^ leri incelemek her zaman sosyolojinin ilgi alan ^yla s ^ n^ rl^^kalmaz, onu a ^ ar ve farkl ^^normatif bir alan ^ n kapsam^na girer. Buraya kadarki a ^klamalarun ^ zdan anla ^^laca ^^^gibi, din sosyolojisi polemiklere sebep olabilecek bir grevi asla iistlenemez. Sosyoloji tarihi ve, mnferit sosyolojik gr ^ ler bu son derece yayg ^ n ku ^ kunun hakl ^l^^^n^^kan ^ tlayan ba ^ l^ ca rneklerdir. Ama di ^er tarafta din sosyolojisi meselelerini daha nesnel ve anla ^^l^r bir yakla ^^ mla ele alma e ^ilimi gnmzde giderek kuvvetlenmektedir. Natralizme nplanda yer veren en son sosyolojik gr ^lerden biri daha sonra sz konusu edilecektir. "Sosyolojizm" tehlikesinin bilincinde olarak, din sosyolojisi konular ^ n^n "sosyolojizme" bula ^ t ^r ^lmamas ^n ^^temenni ediyoruz. Genel dinbiliminin bir dal ^^olarak din sosyolojisi, en ok din tarihyile ve bu arada H ^ ristiyanl ^k akidesi sz konusu edildi ^i srece de kilise tarihiyle yak ^ ndan ili ^ kilidir. *Bu ili ^ ki, genel sosyolojinin kltr tarihiyle olan ili ^ kisine benzetilebilir. Din tarihi malzeme bak ^ m^ndan din sosyolojisine yard ^m ederken, din sosyolojisi de genel dini hayat ^n toplumsal yn gibi belli bir kesitini alarak onu di ^ er fenomenlerle birle ^ tirip tarihi yntem kategorileri iinde ara ^ t ^rmak suretiyle din tarihini bir ok noktadan ayd ^nlat^r ve anla ^^lmas ^na katk ^ da bulunur. Bu ise, kayna ^^n^^ din tarihinden alan "sistematik dinbilimini (Van der Leeuw'iin deyimiyle 'fenomenoloji'yi) te ^ vik eder. Din sosyolojisi bu zelli ^iyle t ^ pk ^^ hukuk sosyolojisi, devlet sosyolojisi ve sanat sosyolojisi gibi genel sosyolojinin bir dal ^^ olarak kar ^^m ^ za ^k^yor. Bu yak ^n ili ^ ki ilk nce uygulamada kendini gsteriyor; genel toplumbilimin kavramlar ^ndan yola ^ kan din sosyolojisi, daha sonra iki faktrden biri olan toplum ^retisinin (Gesellschaftslehre) etki alan ^na giriyor. Ama din sosyolojisi, daha sonra ayr ^ nt ^l^^ bir ^ ekilde izah edilece ^i gibi, tamamiyle "uygulama" de ^ildir. Onun konu alan^na giren meseleler, dine zg meselelerdir. Bu husus ise ok defa grmezlikten geliami ^ tir. Sadece hukuki bir fenomen olarak de ^ il, din ile belli ili^ kileri olan ve sosyolojik nem ta ^^yan bir fenomen olarak grlebildi ^ i lde devlet doktrini ile de ili ^ kilidir din sosyolojisi. Bu bak^ mdan devlet, din sosyolojisinin konusu yap ^labilir. Bunun da sebebi, en geli ^ mi ^^sosyal dzen biimi olarak devlet ile din aras ^ndaki ili ^ kilerin tarihi ve sosyolojik a ^ dan zel bir nem ta ^^ malar^ d^r. Ancak bu ili ^ kiler tamamiyle din sosyolojisini ilgilendirmezler, ba ^ ka disiplinlerin de konu alanlar^na girerler. Devlet doktrini hukuk ile ilgilidir. Hukuk bilimi 5

ile din sosyolojisi aras ^ ndaki ili ^ kiler son derce geneldir. Kilise hukukunun bir dal ^^ olarak din hukuku, birok noktada hukuk bilimi ile s ^n ^rda ^ t ^r. Ancak ^ unu unutmamak gerekir ki, din hukuku, dini prensiplere gre kurallar geli ^ tiren kilise hukuku gibi bir norm bilimi de ^ildir; o, hukukun dinin tesiri alt ^ nda kazand ^^^^biimlere ili ^ kin bilgiden ba ^ ka bir ^ ey de ^ildir. "Kutsal hukuk dzeni" ise an ^lan yak ^nl^^^^belgeleyen ve birok kltr iin nem ta ^^yan bir konudur. Bundan ba ^ ka din ve hukuk aras ^ nda bir etkile ^ imden de sz etmek mmkndr. ^ yle ki: Dinin hukuk zerindeki etkisi and ime, ilhi tecelli vb. ^ ekillerde kendini gsterirken, hukukun din zerindeki etkisi de dini birli ^ in rgtlenmesinde ve ba ^ kalar^yla ili ^kilerinin tanziminde a ^^rl^^^ m hissettiriyor. Hukuk d ^ ncesi ve kavramlar ^n ^n dini hayata girmesi (nomizm) de ayr^^bir konu. Kltrel geli ^ imin ilkel a ^ amalar^nda hukuk, din ve topluluk aras ^nda gzlenen iten ili ^ kiler, din sosyolojisi ile etnoloji aras ^ nda bir akrabah ^^ n varl^^^n^^ortaya koymaktad ^r. Etnoloji, din sosyolojisine yaln ^ z malzeme sunmakla yetinmez, ayn ^^zamanda sundu ^u dev mal^nenin hakk ^ nda gelmesi iin ona kategori konusunda da yard ^ m eder. Bu sebeple ikisini kesin bir izgi ile birbirinden ay ^rmak g olmaktad ^ r. Ilkel toplumlar ^n hayatlar ^nda grlen fenomenlerin oklu ^u, bu disiplinler aras ^nda bir i ^ blmnii adet zorunlu k ^ lm aktad^r. Fakat buna ra ^men bu iki disiplin aras ^nda bir i ^ blmnden sz etmek pek yak ^^^k almamaktad ^ r. Belirtmek gerekir ki, bir ok etnolog, halkbilimi, dinbilimi ve toplum bilimi aras ^nda bir etkile ^imin varh ^^m kabul etmi ^ tir. Son olarak din sosyolojisine yak ^n ve ona ok ^ ey borlu oldu ^u halde, gene de onun iin bir tehlike te ^ kil eden bir disiplinden daha sz edece ^ iz. Bu disiplin ekonomi bilimidir. Bu bilim dal^^bir kere tarihi geli ^ imi bak^m ^ndan ilgintir. Kamu ekonomisi alan ^nda yap ^lan ara ^ t ^rmalar, din ve toplum aras ^ ndaki etkile ^ imin varl^^^n^^ekonomi ve toplum aras ^nda da kan ^ tlam^^lard ^r. Burada ^ u noktay ^^nemle belirtmek gerekir ki, din ve ekonomi aras ^ndaki ili ^ kilerin ara ^ t ^r ^lmas ^^ -birok gr ^n aksine- din sosyolojisinin grevi de ^ildir. Ayn^^ ^ ey, din-sanat, din-hukuk ili ^ kilerinin ara ^ t ^r^lmas ^^iin de geerlidir. Buradaki yntem son derece a ^ k olup ekonominin toplum dzeni zerindeki etkisini, ba ^ ka bir deyi ^ le toplum dzeninin biimlenmesinde ekonomik faktr d ^^ lamamaktad ^r.

I - ESASLAR

Din-toplum ili ^ kisi genel olarak kar ^^l^kl^^ etki esas ^ na dayan ^r. Her din ba ^ lang ^ ta iinden ^kt ^^^^sosyolojik evrenin etkisi alt ^ndad ^r. Kltrel geli ^ imin ileri a ^ amalar^ nda dahi dinin kurucusu ve ilk taraftarlar ^^ sosyolojik kkenlerine uygun olarak determini ^m prensibine ba ^l^l^klar ^ n^^ srdriirler. Toplum hayat ^n^n henz farklila ^mad ^^^^ ilkel ^ artlarda mitler ve ritler briz bir ^ ekilde toplum yap ^ s ^ n^n damgas ^n ^^ ta ^^ rlar. Burada ayr ^ ca dinin sosyolojik biiudenme zerindeki etkisine de tan ^k olunur ki, bu da meselenin yabana at ^lmayacak di ^ er bir ynn te ^ kil ediyor. Teoride toplum hayat ^m dzenleyici normlar koyan din, uygulamada ise tedenberi varolan toplumun iine nfuz etmek suretiyle onu bir dereceye kadar yeniden dzenler. Bylece -ilke 1 dinler dahil- H ^ristiyanl^k, Islmiyet, Budizxn ve Parsizm'de oldu ^u gibi her din ^ artlara gre son derece kapsaml ^^bir ^ ekilde sistemle ^ tirilebilecek ahlaki de ^erleri de birlikte getiriyor. Fakat aralar ^ndaki ili^ kiye ra ^ men, toplum ^ artlar^na uygun olarak biimlenen sosyal ahlak gere ^inden daha farkl ^d^r bu olgu. Din-toplum ili ^ kilerini daha yak ^ndan tan ^yabilmek iin bu iki gcn niteliklerine ve yapdanna ili ^ kin kkl bilgiye sahip olmak ^ artt ^r. Din sosyolojisi, ele ald^^^^sosyolojik ili ^kilerden her birinin nitelik, ierik ve ama bak ^m^ndan belli bir lde etkili olabilece ^ ini dikkate almak zorundad ^r. D ^ncenin uygulama alan ^na gei ^ i kanunu dinin toplumsal ve tarihi biimleni ^ ini de kapsar. Dini ya ^ ant ^ nm ve tecrbenin teorik ve pratik biimlerini meydana getiren mit, doktrin ve klt biimin izfi de ^ erine etki etmeyen birer daralma ve sm ^rlama ^ eklinde grlseler bile, "dinin toplumsala^ mas ^ ", tarihi gereklik iinde de grlece ^i gibi, baz ^^bak ^ mlardan zorlama sonucu bir uzla ^ ma, bir yetkinsizlik ifade ediyor. Dini birli ^in fiilen varl^^^^meselesi, aprazla ^ an kltrel ^ artlarda ortaya ^kar. Bu geli ^ meye paralel olarak iki husus dikkati ekiyor. Birincisi, kltrel geli ^me ile orant ^li olarak bireyin giderek toplum hayat ^ndan ve sosyolojik birimlerden soyutlanmas ^^ 7

olay ^ d^r ki, bu bizzat ilkel toplumlarda grlmekle beraber (VIERKANDT, P.W. SCHMIDT, BECK) daha arp ^ c ^^ bir ^ ekilde Do ^u'de kar ^^m^ za ^ kmaktad ^r. Asl ^nda Bat ^ 'da da durum bundan farkl ^^de ^ildir; hatta denebilir ki, son Antik devrin tcsirindeki Bat ^^ bunun en somut rne ^ ini te ^ kil ediyor. ^ lk nce Jacob BURCKHARDT, DILTHEY, LAMPRECHT ve Max WEBER taraf ^ndan somut bir tarzda tasvir edilen bu srecin a ^ amalar^n^^burada gzden geirmek mmkn de ^ildir. Burada karakteristik olan ba ^ l^ ca husus, bu srecin en etkili oldu ^ u dnemde, yani Antik dnyan ^ n zlmesinde dinin stlendi ^ i roldr. ^ kincisi ise belli tabii ve dini hirliklerde belli tarihi ^ artlarda ba ^^gsteren farkhla ^ madm Bir taraftan tarihi, ^ artlar ^n, di ^ er taraftan kendi yarad ^l^^^zelliklerinin bir gere ^i olarak ba ^ kalar^yla ya ^ amak zorunda olan bireyin yaln ^ zh ^^ na sebep olan bir din trne ilk defa burada rasthyoruz. Bu din H ^ ristiyanl ^kt ^ r. Ve bu noktada Buclizn ^^ d^^^ nda ondan daha kat ^^bir din yoktur. Bu gerek reformasyon dneminde de nemle vurgulanm ^^ t ^r. LUTHER ve CALVIN, tek ba ^^na insan ile her ^ eye kdir olan Tanr ^^aras ^na hibir kimsenin veya kuvvetin giremey ece ^ ini savunmu ^ lard ^r. PASCAL'dan SREN KIERKEGAARD'a kadar geen zaman dilimi iinde meseleye bakt ^^^m ^ zda bu d ^ ncenin "dini bireyselcili ^in" geli ^ mesinde nemli ve kesin bir kategori te ^ kil etti ^ ini griirz. Yukar ^ da ortaya koymaya al ^^ t^^^m^ z mesele, ancak bu geli ^ meyi gerektiren ^ artlarda bugn kendisine atfedilen nemi kazanabilir. Bir arada ya ^ amak, ba ^ ka bir deyi ^ le sosyal ortamda ya ^ amak, ilkel insan iin bir mesele te ^ kil etmez. Ayn ^^ ^ ey ileti ^ im iin de geerlidir. Kltrel yap ^^ bak ^ m ^ndan hibir fark gstermeyen dini ya ^ ant ^ da da bu byledir. Ilkel insanlar ^n dini trenleri bu konuda bize bir fikir vermektedir. Ancak bu trl trenlerde bile birbirine ba ^l^hklar^^ s ^n^rl^ d^r. Bunun da sebebi, toplulu ^ u olu ^ turan bireylerin davran ^^ lar^n^n aile, kabile vb. faktrlerce belirlenmi ^^olmas ^ d^r. Btnn paraya yahut paran ^n btne oran ^^ tamamen ba ^ ka ahlk normlarma gre olmaktad ^ r. Ilkel ve dini ili ^ kiler birbiriyle kayna ^ m ^^^vaziyettedir. ^^ te byle bir birlik ancak siyasi ve dini hareketlerle zlebilir. ^ ki kabile aras ^nda meydana gelen at ^^ madan galip ^kan taraf, di ^er taraf ^ n din birli ^ine son verebiliyor, hatta ma ^lup taraf galip taraf ^ n dinini kabule zorlanabiliyor. Byle bir olaydan sonra galip taraf ^ n dini ok defa kendi iinde de ^ i^ ime u ^rar. Ama btn bunlar dini birli ^ i bir bunal^ m iine sokmak iin yeterli sebepler de ^ ildir. Bunal^m, serbest dini tebli ^^ ile ba ^^gsterir. Ve yeni inan, yeni bir dnya yarat ^r. Serbest dini te ^li ^^ iki ^ eye ku ^ ku ile bakar: "Tabii" olana ve "tarihten" gelene. ^ kisi de

sonuta ya takdis ya da reddedilir A ^ a ^^ da bu konuya ayr ^ ca temas edilecektir. Birlik de, tabii olsun veya olmas ^n, bunahmdan etkilenir. Her byk fikir gibi dini tebli ^^ de sosyolojik a ^ dan iki trl etki yapar: Olumlu ve olumsuz. Bunu ^ yle a ^klamak mmkn: Dini tebli ^ , tedenberi mevcut olanlar ^^ya onaylar ya da reddeder. Bu a ^ amada bir din birli ^inin varl ^^^ndan sz etmek mmkn de ^ ildir. nk yeni inan temellendirilmeye ve me ^ ruiyetini kan ^tlamaya muhtat ^r. Dini tebli ^in hitap etti ^i topluluk, ulusal olabilece ^ i gibi evrensel de olabilir. Zamanla bu dvetin kapsam ^^geni ^ ler ve de ^i^ ikli ^ e u ^rar. Yahudilik bunun iin ilgin bir rnek te ^ kil ediyor. ilkel insan birli ^ inin ilk ^ eklinin zaman ^-imza intikal etmedi ^ ini yukar ^ da belirtmi ^ tik. (Burada "ilkel" szc ^., szlk anlam ^yla anla ^ lmam al ^ d^r. Polinez, Afrika ve Orta Amerika kltrleri gibi tarihi bak ^m ^ndan vgye ly ^k kltrlerin birbirinden ne kadar farkl ^^olduklar ^ n^^ biliyoruz). Dini tebli ^^her ne kadar evrensel e ^ ilimli ise de, ba ^ lang^ ta belli bir insan toplulu ^ una hitap eder. Hitap etti ^i bu insanlar aras ^nda tabii bir ba ^^bulunmad ^^^ na gre, dini birli ^in meydana gelmesi nas ^l mmkn oluyor ? Tebli ^^etmek ve tebli ^e uymak ihtiyac ^^kiimsenecek trden bir ihtiya de ^ ildir; bu, ayn ^^zamanda farkhla ^ an hayat ^ artlar ^ndan da te ^ vik grr. Bir nceki dnemle kar ^^la^ t ^r^ld^^^nda, burada kullan ^ lan szcklerin ve ba ^^vurulan ifde tarz ^ mn daha ok inceldi ^ i grlr. Tabii ki birtak ^m glkler de sz konusudur ve bunlar, tek Tanr^'ya iman konusunda monoteist dinlerin hibir istisna tan ^mayan tutumlarmda oldu ^ u gibi, zellikle dini yasay ^ ve duyu ^un motorunu te ^ kil eden Tanr ^^imajmda kendilerini gsterirler. ^nsan^n Tanr^^ile ili^ kisi, icab ^ nda onun dnya ile olan ili ^ kisini glgelemekte ve hatta kesmektedir. Bu durum toplulu ^un tamam ^ n^^ etkilemeye ba ^ lad ^^^^ andan itibaren, topluluk de ^ i ^ ir ve Tanr ^ 'ya iten ba ^l^^bir toplulu^a dn^ r. Ortaya ^kan yeni toplulukta bireyler dolayh olarak birbirine ba ^lanm^^^olurlar. Byle bir ya ^ ay^^^tarz ^^ ku^ kusuz de ^ i ^ en dnya ^ artlar ^na uygun olarak hayat ^^ve toplulu ^u biimlendirirken bir taraftan da bireyleraras ^^ ili ^ kilere istikrar getirir. ^^ te ancak bu a ^ amada "Tanr^ 'ya insanlardan daha ok itaat ,etmek" gerekti ^ i d ^ ncesi zel bir anlam kazan ^r ve uygulanma imkn ^na kavu ^ ur. Bir ba ^ ka glk de, dini ya ^ ay^^^n derinle ^tirilmesi ve inceltilmesi sonucunda dini ya^ ay ^^^ n kendisinde beliren e ^ itlilikten ve buna ba ^ li olarak toplukta ileti ^ imin zorla ^ mas ^ndan kaynakla ^a ^r. ^ leti ^ imdeki bu glk, sembollerle anlat ^m^n yerini soyut anlat ^ma b ^rakmas ^ndan ileri geliyor.

Burada bir ba ^ ka a ^ dan gzlenen ve geli ^ mi ^^dinlere zg olan toplumsalla ^ ma e ^ ilimi soyutlaruna ve d ^^ a kapal ^^kiimelerin olu ^ mas ^^ gibi belli sosyolojik zellikleri olan belli faktrlerin tepkisiyle kar ^^la^^l^r.
,

Dini birlik nas ^l mmkn oluyor sorusuna gelince, bu soruya bir Mslman, bir H^ ristiyan ve bir Budist farkli cevaplar vereceklerdir. Ashr^da bu sorunun en do ^ ru cevab ^n^^Hz. Muhammed'in, Hz. ^ sa'n^n, Buda'n ^^^ , k^ saca bunlardan her birinin at ^^^^yolda ve ortaya koydu ^ u ilkelerde aramak gerekir. Bu, teolojik olarak da mmkndr. Ancak sosyolojik bak ^mdan as ^l nemli olan, din d ^ ncesindeki mna zerine bina edilen teorik ve pratik ilkelerdir. Bu ilkelerle yekvcut olan birlik, de ^ i ^ en ^ artlara paralel olarak her defas ^nda dini ya ^ ay ^^ tan kaynaklanan ve dayan ^^ ma duygusu diyebilece ^imiz zel bir ba ^l^l^k duygusunu yeniden geli ^tirir. Ne var ki, bu duygu btn bireylerde ayn^^lde geli ^ meyebilir. Bunun da sebebini dini faktrn karakterinde yahut sz konusu dayan ^^ma duygusunun sosyal sonular ^nda aramak gerekir. Bu ^ ekilde sa ^lanan birlik ve beraberlik bilinci iki ynl clabilir. Ve bu bilinle olu ^ an birlikler her bak ^mdan d ^^ a kapahd^rlar. "Biz" szcii ^nde ifdesini bulan birlik iin geerli olanlar, Yahudi ve Mslman birliklerde oldu ^u gibi, kendi istekleriyle birli ^in d^^^nda kalanlar iin geerli de ^ ildir. H ^ristiyanl^k ve Budizm sadece evrensel birlik -d ^ ncesini de ^il, ayn^^ zamanda -en az ^ndan ilke olarak-bir tek zihniyeti yerle ^tirme d ^ ncesini de ele alm ^^ lard^r. Arzu edildi ^i takdirde, dini birli ^ in meydana gelmesine ili ^ kin sorumuza trl cevap verilebilir: Tabii birliklerin dini birlikler olarak kabul edilebilece ^ine dair sardillikle verilecek olumlu cevap (ki buna daha sonra temas edilecektir), dinde takv ay ^^vurgulay an az ok olumsuz cevap ve s ^n ^rl ^^ cevap. S ^ n^rlama, nicelik bak ^ m^ ndan toplulu^un kapsam ^yla ilgili olabilir. ^ yle ki: Dini anlamda toplulukla ^ mak btn insanlar ^^kapsayamaz ; byle bir ^ ey byk yahut kk gruplar iindir. "Ayn ^^ s^r^^payla ^ anlar", "sekinler", "yetkililer" gibi gruplar dini anlamda toplulukla ^ ma iin rnek gsterilebilirler. Yetkin bir birli^in ampirik olarak de ^ il, yaln ^ z ideal olarak gerekle ^ i d^ ncesine daha sonra temas ,edece ^iz. Sm ^rlama, ayr ^ ca toplulukla ^ man ^n yo ^unlu ^uyla da ilgilidir. Ancak bunun i dnyan ^ n en cra k ^ elerine etki edebilecek bir g olarak grlmemesi gerekir. Yo ^ un bir birli ^in pratik olarak varl ^^^^ancak son derece s ^n^rl^^birlikler iinde mmkndr. Dini birlik byle s ^n ^rl ^^ bir ^ ekilde ya ^ amaya devam etti ^ i srece, fiilen mevcut olan birlik ile ideal birlik d ^ ncesi aras ^nda bir eli ^ ki 10

sz konusu olmayacakt ^r. Sm^rlamamn geni ^^tutuldu ^ u ve ba ^lar^n inceldi ^ i her yerde birli ^in yo ^unluk kazanmas ^^ ynnde bir e ^ilim grlecektir. Byle bir e ^ilim ise sonu itibariyle birli ^ in kat ^ l^m yolu ile bymesini sa ^lar. Burada, yaln ^z ba ^^na olmamakla beraber, niceli ^in de etkili oldu ^ u grlr. Bundanba ^ ka topluma benimsetilmesi son derece g olan ba ^ ka bir dini ya ^ ay ^^^tarz ^^ daha vard ^ r ki, bu da KIERKEGAARD' ^ n dedi ^ i gibi, ancak a ^k denizde 70 bin kula kadar bir mesafede Tanr ^^huzurunda tek ba ^^ na kahnd ^^^^zaman sz konusudur. Bu ^ artlarda toplulukla ^ man ^n mmkn olup olmamas ^^meselesi fazla bir nem ta ^^.m.az . Ancak iinde ya ^ anan ampirik birli ^ e ra ^ men dnyevi s ^n ^rlar^^ve yetkinsizlikleri a ^ abilen ve ancak sonsuzluk iinde gerekle ^ mesine inan ^lan ("communio sanctorum") ideal birlik d ^ ncesi nemini hl korumaya devam ediyor. D ^^ a kapal ^^ birliklerin hepsi ampirik ve toplulukla ^m^^^birlik ile ideal birlik d ^ ncesi aras ^nda bir nevi ara unsurlard ^r. Bunlar prensip itibariyle yaln ^ z tarihten gelen toplulukla ^ ma srecinin de ^ il, ayn^^zaman niteliksiz toplulukla ^ man ^ n btn trlerinin de kar ^^ s ^nda olurlar. Bizi daha sonra me ^ gul edecek olan tiplerden birinin di ^ erlerine gre yorumlanmas ^^olay^ na en ok bu alanda rastlan ^r. Bu tiplerden biri, ister birinci dereceden olsun (d ^^ a a ^ k birlik), ister ikinci dereceden olsun (d ^^ a kapal^^topluluk) her trl birli ^ i teoride ve uygulamada reddeden "mnferit" tipidir. Bu, din sosyolojisi a ^ s ^ndan, bir nebze de olsa, nem ta ^^ r. Di ^er bir tip de e ^ itli kltr ve dinlerde kar ^^la ^^lan "mnzevi" tipidir (SPANN, bu terimi Alman misti ^ inden alm^^ t ^r). Prensipte birlik d ^ ncesini benimseyen bu tip, birli ^ in ampirik biimlenmesi kar ^^ s^ nda bir dereceye kadar ekimser ve mesafeli bir tav ^ r tak ^n ^r. Sa ^l^kl^^ toplulukla ^ ma sadece dinleri ilgilendiren bir olgu olmay ^ p di ^er kurumlar taraf ^ndan da ilgiyle izlenmektedir .Dini anlamda toplukla ^ ma, salt gereklik a ^ s ^ ndan e ^ itli motiflere dayanabilir. Ortak s ^k^nt ^lar, koruma ve korunma ihtiyac ^^gibi sebepler, olumsuz da olsa, bir arada ya ^ amay^^ te ^ vik eden ba ^ l^ ca faktrlerdir. Di ^ er tarafta dini sorumluluklar ^n yerine getirilmesinde edinilen tecrbeler aras ^nda bir uzla ^ man ^n varh ^^^halinde ise, biraz nce olumsuz olarak niteledi ^ imiz faktrler bu defa olumlu birer etken olarak kar ^^m^za ^k^vermektedir. " ^ lkel" topluluklar ^ n ibadetlerinde byle ortak bir haz vard ^ r ve ayn ^^ ^ ey dinin ileri a ^ amalar^nda da sz konusudur.Topluluk hayat ^nda oldu ^ u gibi, dini hayatta da tecrbenin derinle^ tirilmesi olay^^vard ^r. Belli dindarhk tipleri di ^ erlerinden daha ok tebli ^ e ve toplulukla ^ t ^rmaya e ^ ilim gsterirler. Buna rne,k olarak Avrupa kilise tarihinde H ^ristiyan piyetizminin (zhdiye) mezhep, tarikat ve benzeri belli sosyal biimleri te ^ vik et-

mesi gsterilebilir. Bunun yan ^ nda baz^^dindarhk tiplerinin de kendilerine zg yay ^lma ^ ekilleri vard ^ r. Btn bunlar ^^dikkate ald ^^^ m ^ zda, dini ya ^ ay ^^ , duyu ^^ve d ^ ncenin farkl ^^tezahr biinderinin zaman ^m^ zda farkl ^^sosyolojik nem kazand ^klar^ na tan ^ k oluyoruz. nce teorik tezahrle ba ^ layahm. Mit, doktrin, dogma ve teoloji, bunlardan her biri iinden ^kt ^^^^toplumun dzen yap ^ s ^^hakk ^nda az ok fikir verebiliyor. Buna kar ^^l^k toplulukla ^ t ^rma gleri bir hayli byktr. Geri bu g srekli ak ^p giden ve ba ^ lay ^ c ^^zelli ^ i olmayan mit iin sz konusu de ^ ildir, ama o bile kendisine kat ^lanlar^n gznde son derece nemli olmaktad ^ r. Doktrin ("teoloji") genelde azok d ^^ a kapal ^^bir karakter ta ^^r ve bu yzden geni ^^apta etki yapmaz. Di ^ er tarafta kutsal kitaplardan ve dinlerden kaynaklanan birle ^ tirici gc ve e ^itici zelli ^ i dikkate al^nd^^^nda "mukaddes bilgi" nin tart ^^ ilmayan nemi kendili ^inden anla ^^lmaktad ^r. SCHELER, dogman ^ n belli bid'atlara kar ^^^ortaya at ^ld ^^^ na hakh olarak dikkati ekiyor ve onun iten birle ^ tirici olmas ^na mukabil d ^^ tan koruyucu oldu ^unu ifade ediyor. Kurallar ve semboller dini birlik iindir ve ona hitap ederler. Dini birlik iteki ba ^l^l^^^ n ^^ ve d ^^ taki birli ^ ini bu kural ve sembollere borludur veya yle bilmektedir. ^^ te H^ ristiyanlar ^n "Glaubensbekenntnis9.1 , Mslmanlar^ n kelimei- ^ ahadeti ve Budistlerin "Tiratanam"^^ bu birli ^i ifade etmek iin do ^matik nemin yan ^nda sosyolojik nem de ta ^^rlar. Geli ^mi ^^dinlerde oldu ^ u gibi, Meksika, M ^ s ^r, Babil, Hindu ve Iran dinleri gibi orta dereceli ktlr dinleri de fevkalade geli ^ mi ^^bir teolojiye sahiptirler. Kilise ve din tarihinde, zellikle H ^ristiyanl^k, isla7 ^lacak olursa, ge- miyetvBudzgbkinlertahgz rek ayn ^ , gerekse farkl ^^devirlerde kendi iinde az ok istikrarl ^^topluluklar ve ekoller taraf ^ ndan itihat ve din felsefesine dair pek ok gr ^ n ortaya at ^ld^^^^ve tart ^^^ld^^^^grlr Ama bunlarla yetinmeyip daha ileri gitti ^ imizde, ritlerin, yani dinin pratik ynnn sosyolojik bak ^ mdan hi de kmsenmeyecek derecede nem ta ^^ d^^^ m grrz. ^^ te dini birli ^in esas ^ n^^te ^ kil eden ba ^ l^ ca husus, dinin bu pratik yndr. En ilkel dinlerden en geli ^ mi^ lerine kadar hepsinde de birle ^ tirici olan yegane unsur, dinden dine de ^ i ^ en ritler, yani dini merasim usul ve kaideleridir. Burada ibadet, din ve topluluk aras ^ndaki etkile ^ imin iki ynnn birriyle kayna ^ m^^^olarak varl ^^^n^^ srdrd ^ n gryoruz. Dua, kurban, dini rf ve adetler belli bir insan toplulu ^unun varl ^^^ n ^^ ortaya koyduklar^^halde biimlenmeleri hususunda o insan toplulu ^ undan yle kolay etkilenmezler. Dini icraat birey kadar toplumu da kapsam ^na
1 .n.: H ^ristiyanlarm kelime-i ^ ahadeti..

12

al^r. Do ^um, lm, evlilik ve sava ^^gibi hem bireyin, hem de toplumun hayat ^nda nemli yeri olan dnm noktalar ^nda btn dikkatleri stnde toplar. Bu, i ^ , oyun ve gnlk hayat ^.m ^z ^n di ^ er alanlar ^ nda da aynen byledir. Sosyolojik a ^ dan son derece nemli olan bir ba ^ ka - husus da, "kutsal" telkki edildikleri iin, mnferit evre ve fenomenlerin gnlk hayattaki geli ^melerin d^^^ nda tutulmalar ^ , yani tabula ^t ^r^ lmalar^ d^r. Bu, ilkel toplumlardan ba ^layarak dindarh ^^ n doruk noktas ^nda bulundu ^u toplumlara kadar her yerde byledir. Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki, bu durum, mnferit bir hayattan ba ^layarak uliihiyete ynelmi ^^insanlar^n veya insana tbi canl ^lar^ n (bitki ve hayvanlar ^n) bir arada ya ^ amalar^na kadar, zel bir surette takdisi mmkn ve cismani normlardan azok uzak bir kanuna tbi olarak zaman ve ^nekn ^n her kesitinde seyreden hayattan e ^ itli nesnelere kadar her ^ ey iin geerlidir. nk kutsal ^ eyler, cismani ili ^ kilerden uzak tutulduklar ^^veya kald ^ klar^^lde etkili olurlar. Ne var ki karma ^^ k hayat ^ artlar^nda bu her zaman mmkn de ^ildir ve bu yzden de cismani ve kutsal unsurlar, dolayl ^^da olsa, birbirini etkilemeye ve bu surette toplum hayat ^ n^^hem olumlu, hem de olumsuz ynde de ^ i ^ tirmeye devam edeceklerdir. Bunun iin dini rf ve detlerin etkilerini ara ^ t ^rmak sadece kltrel a ^ dan de ^il, toplulukbilimi a ^ s ^ndan da sonderece nemlidir. Dini kltrn her dal ^ , zellikle dua, topluluk hayat ^^a ^ s^ ndan zel bir nem ta ^^r. Duan^n btn biim ve trlerini kapsayan, son derece zengin bir dinbilimi ara ^ t ^rmas ^^(HEILER) elimizde mevcuttur. Bu ara ^ t ^rmada toplu halde yap ^lan dua ile tek ba ^^ na yap ^lan dua aras ^ ndaki farklara dikkat ekilmi ^ tir. Ku ^ kusuz, ki ^ iyi ulf^hiyete ynelten duanm, onun ba ^ kalar ^yla olan ili ^ kileri zerinde de etkileri vard ^r. Kald^^ ki, ki^ inin uliihiyetle olan ili ^ kileri, dnyevi-sosyal ili ^kilere (efendi-u ^ ak, baba-evlat, dost-dost, seven-sevilen) benzetilebilir. Dua, bu ili ^ kilerin anlam kazand^^^^en uygun ortamd ^r. Toplulukla ^ t ^rman^n derecelerine ve tarzlar ^na ili ^ kin yukar^ da anlatt ^klar^m^ z, kollektif duadaki birle ^ tiricili ^in derece ve tarzlar ^^iin de aynen geerli oldu ^undan burada bir tekrar yapman^n gere ^ine inanm^yoruz. Duada oldu ^u gibi, kurbanda ve takdis merasimlerinde de birle ^ tirici zelli ^in yan^nda temsili (repraesentativ) zellik varl ^^^ n^^kabul ettirmektedir. Grup iinde veya grup taraf^ndan bir btn olarak icra edilemeyen ^ eyler, grup iin ve grup ad ^na yap ^l^r. Temsilen kesilen kurban, ermi ^lerin ve azizlerin fazladan ibadetleri ve nihayet bir din grevlisinin btn etkinlikleri bunun iin birer rnek te ^ kil etmektedir. Dini gruplar ^n rgtlenmesi konusunda bu ko-

13

nuya tekrar temas edilecektir. Tabu ve takdise dair yukar ^ da belirtilen hususlarla ilgili olarak toplulu ^ un birlik ve beraberli ^ini sa ^lamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesini temin etmede dini bayra^nlarm oynad ^^^^rol byktr. Ayn ^^^ ekilde, kelimenin geni ^^anlam ^yla, kayna^^ n ^^kltten alan sanat da birle ^ tirici etki ve i ^leve sahiptir; bireylerde ortak anlay ^^^n do ^mas ^ m te ^ vik eder. Ayr ^ ca dans, mzik, kayna ^^n ^^ mitten alan edebiyat ve zellikle klt oyunlar ^ n^n uzant ^s ^^olan piyes ve sava ^^oyunlar ^^gibi e ^ itli sanat dallar ^ n ^^ burada rnek olarak vermek mmkn. Dini amalara hizmet iin gnn ^ artlar ^ na uygun olarak kurulan birlikler de ayn ^^ ^ ekilde sosyolojik dnem ta ^^ rlar. Belli kutsal yerleri korumak iin kurulan dini alaylar ile mnferit ulhiyetlerin ve azizlerin etraf ^ nda olu ^ an gruplar bunun gzel bir rne ^ ini te ^ kil etmektedirler. Grd ^mz gibi, sosyalle ^ tirilen din, her zaman biitnlentni ^^dindir. yle ise din sosyolojisi, her defas ^nda belli tarihi bir din d ^ ncesinin ampirik biimleni ^ i gibi pek kolay olmayan bir grevle kar ^^^kar ^^ya bulundu ^unun bilincinde olmand ^r. Onun iin MAX WEBER'in yerinde tespitine uyarak diyoruz ki, din sosyolojisi iin esas olan, din ve dnya problemidir. e ^ itli a ^lardan ele al ^nabilen bu problem, normatif olarak teoloji yahut felsefeyi, ampirik-tarihi olarak ise din tarihini ilgilendirir. Topluluk hareket ve biim bak ^m^ndan dnyevi zelliklere sahiptir. Bundan btn ileri dinlerde kendini rahatl ^kla hissettiren bir gerilim ortaya ^ kabilir. zerinde s ^k s ^k durdu ^ umuz UMILM1 varl ^^^ n e ^ itli ynlerini kapsayan birli ^in ilk ^ eklinin zlmesi, kltrn giderek farkhla ^ mas ^^ ve dinin znde mevcut olan gayenin giderek kendini daha ^ iddetli bir tarzda hissettirmesi sonucunda dinin topluma yakla ^^m^^da zorunlu olarak de ^i ^mi ^ tir. Bu durum dinin baz ^^hallerde az ok farkedilir bir lde "dnya"mn ele ^ tiri ve olumsuz yarg ^larma maruz kalmas ^na neden oluyor. Ama di ^ er taraftan kurtulu ^ u gerekle ^ tirme sreci biiminde dil ^ nlerek bir dereceye kadar olumlu olarak da kar ^^lanabilir. Homerik ve eski Hint dinleri gibi geli ^mi ^^tabiat dinleri ile ilkel kltr dinleri de dnyay ^^ az ok ilahi bir Vank olarak gryorlar. ^ yle ki: Dnya bir eser, ilahi vahiy ve ulhiyetin grnen ^ ekli olarak kabul edilir. En ok maniheizm de olmak zere Budizm ve do ^u H ^ristiyanh ^^n^n baz ^^biimlerinde kar^^m^ za ^kan "ziihdi" dindarl ^kta ise dnya, Tanr ^ 'n ^ n nrundan son derece uzakla ^m^^^bir para, fanili ^ in ve mutsuzlu ^un hkm srd ^ bir belde olarak grlr. Dnyaya dair farkl ^^de ^ erlendirmelere bir dinin kendi iinde de rastlamak mmkndr. Fazla a ^k olmamakla beraber, meselenin btnyle dinin ilkel basamaklar ^n ilgilendirdi ^ ini grmekteyiz. 14

^ eytani", "ruhani - cismani", "pk - pis", "iyi - kt" gibi ilkel dinlerde dnyevi de ^ erlerin ve fenomenlerin yorumlanmas ^nda esas kabul edilen kavramlar, konuya bu a ^ dan bakmam ^ z ^^gerektirmektedirler. Tarih boyunca iki g aras ^nda (ilahi faktrn dnya tarihindeki yerine ili ^ kin Yahudi-H^ristiyan ve islmi gr ^^gibi) sregelen bir tart ^^ man ^n mant ^^^ nda oldu ^ u gibi, dindarl ^^^ n ileri a ^ amalar^ nda bile icab ^ nda btn tarihi ve felsefi terkip bu a ^ dan de ^erlendirilmektedir. Ama bu, "dnya"mn her zaman homojen bir btn olarak grld ^ anlam^ na gelmez. Dnyaya yakla ^^m, genel olarak tabiatta varolan varhklar ^n ve dolay ^ s ^yla bir arada ya ^ aman^n, insan ^n ve yapt ^klarmn^ , davran ^^ lar^ n^n, sava ^ m, kltrn, ziraatin, ticaretin, mlkiyetin, hukukun, sanatm, k^ saca bunlardan herbirinin nas ^l telkki edildi ^ine gre de ^i^ir. Burada ^ unu da belirtmeliyiz ki, biraz nce sayd ^^^ m^ z fenomenler aras^ ndaki ili ^ kinin ara ^ t ^r^lmas ^ , baz ^lar^nm iddia etti ^ i gibi, din sosyolojisinin grev alan ^na girmez. Bir dinin znde yatan espri, onun dnya ile belli bir ili ^ kisi iinde kendisini gsterir. ^^ te her bir fenomen ve ona olan ili ^ kiye dair anlay ^^^da bu genel yorumun karakterine uymaktad ^r. Budizm gibi son derece zhdi bir dinde dnyaya yakla ^^m^n temel felsefesine uygun olarak devlet, cinsiyet, aile ve evlilik gibi tm toplumsal kurumlar ^n ve ba ^lar^ n olduka olumsuz de ^erlendirildiklerini grmekteyiz. Burada din sosyolojisi anlay ^^^m ^ z' ilgilendiren husus prensipler de^ il, uygulamada s ^k s^k grlen uzla ^ ma ve int^ baklard^ r. Bu meseleye daha sonra tekrar dnece ^iz. Bizim burada kesin olarak tespitetmek istedi ^ imiz nokta ^ udur: Bir dinin tamamiyle kendine zg anasorunu (Problematik), din ve toplulu ^un "daha byk" din ve topluluk ^ eklindeki genellemeden de ^il, "topluluk" denen fenomenin kendine zg karakterinden kaynaklamr. Bu nedenle din sosyolojisi, dini ara ^t ^r^rken toplulu ^ un karakter ve yap ^ s^n ^^da dikkate almak zorundad ^r, hatta bunu ^ art ko ^ ar. Ancak bu daha ziyade genel sosyolojinin grev alan ^na giriyor. ^^ te bu tespitten sonra din sosyolojisinin hangi konularla ilgilenmesi gerekti ^ i hususu zerinde durmak icap ediyor. Bu noktadan hareketle din sosyolojisinin grev alan ^^belirlenirken ^ u hususlar zerinde duruluyor: Din nerede mdahele eder ve nerede etkili olur? Veya tersi: Din ile bir birlik te ^ kil eden yahut kayna ^^ n^^ondan alan sosyal faktr, dinde hangi durumlarda harekete geer ? (Comte ve Durkheim'in insan toplumunu ve ulbiyeti bir tutmalarmdan kaynaklanan teoloji = sosyoloji gibi gln derecede bir yanl ^^^anla ^^lmadan burada ka ^ n^lmal^ d^r). ^^ te bu sorulara cevap aramak suretiyle din ve toplum aras ^ndaki etkile ^ imi ortaya koymam ^ z mmkn oluveriyor. Bu ynde beliren ilk nemli gr ^ e gre, din de sosyolojik nem ta ^^yan bir fenomendir. Schleier15

macher konu ^malar^n^n birinde ^ yle diyor: "Din tekerrr etmeyecekse, o taktirde sosyal olmak zorundad ^r. Bu, sadece insan ^ n karakterinde de^ il, mkemmel bir tarzda dinin kendi karakterinde de vard ^r." Bunu iki trl yorumlamak mmkndr: Olumlu ve olumsuz. Bir okluk tarafmdan icra edilen dini davran ^^^ve biimler iin sz konusu edildi ^inde olumludur. Belli dini merasimler ve toplu halde yap ^lan ibadetler bunu do ^ rulamakta. nk bunlar etkili olabilmek iin o ^unlu ^un kat ^l^m^ n^^^ art ko ^ arlar. Ayr ^ ca, din birle^ tirici gc elinde tuttu ^ u lde, yani sosyolojik olarak verimli olabildi ^ i lde, Jakob Burckhardt'^ n Bacon' dan naklen ifade etti ^i gibi "praecipuum humanae societatis vinculum" d^r. Nihayet gizlilik ,dnyadan ka ^^ , zl^dilik gibi ekstrem durumlarda oldu ^u gibi, sosyal biimleri de ^i ^ tirebildi ^ i, onlara mdahale edebildi ^i ve zebildi ^i lde de olumsuzdur. Dini faktr ve d ^ ncenin toplumlar^ n ve gruplar ^ n hayatlar ^^ve becerileri a ^ s ^ ndan ne denli bir nem ta ^^d^^^n ^^anlamak iin din ve devlet ili ^ kisini konu alan kar ^^ la ^ t ^rmal^ -tarihi bir ara ^ t ^rma yapmak gerekir. ("entegrasyon" kavram ^n^^sosyolojik anlamda yorumlayan devlet doktrini, bunun iin bkz. Smend). Dinin sosyolojik ba ^lar zerindeki zc ve ntrle ^tirici etkisi byle bir ili ^ki zerinde fevkalde incelenebilir. nemli olay ve feno ^nenleri kendi gr ^^ alan ^ nda yakalamaya al ^^ an din sosyolo ^unun, din ve toplum ili ^ kisinin statik olmad ^^^n ^^ hat^ rdan ^karmamas ^^gerekir. Byk tarihi aksiyonlarda gzlenebilen dini etki, briz bir rnektir. Demek oluyor ki, bu ili ^ ki hep dinamiktir. Tarihi sre iinde ^ ekillenmi ^^iki g ola din ve toplulu ^ un mayas ^nda aksiyon vard ^r. yle ki, bunlar ^n olu ^umlar^ndan (uzunlu ^ una kesit) ancak farazi yahut ihtirari olarak enine bir kesit almak mmkndr. Buna bir de iki gcn ve fenomenin birbirine ili ^ kisinin dinamikli ^ i eklenir. Dini faktrn topluluk zerindeki etkisine gelince, dini etkinin mnferit tezahr alanlar ^^konusunda de ^ inildi ^i gibi, belirtilmesi gereken ba ^ hca husus ^ udur: Toplumsal birimlerin olu ^ umundaki dini mayadan sarf ^^nazar edilemez. Dinin birle ^ tirici gc toplumsal yap ^^zerindeki etkisi a ^ s ^ndan ele al ^nmal^ d^r. Dinin toplum yap ^s ^ndaki i ^ levi, sosyal ^ ekillenmeler ve te ^ ekkller zerindeki etkisi ve nihayet dini gd ile hareket eden bireylerin bunlardaki rol gibi hususlar ara ^ t ^r^ld^^^^takdirde toplulu ^un hangi noktalarda dinden etkilendi ^ i ortaya ^kacakt ^r.

16

II. DININ TOPLULU ^A ETKISI 1. Din ve Do ^ al Birlikler Din ve topluluk aras ^ ndaki etkile ^ im yak ^ndan ve sistematik bir ^ ekilde incelenecek olursa, bunun birinci derecede dinin topluluk zerindeki etkisi biiminde varoldu ^ u grlr. Toplumsal rgtlenme, biim ve davran ^^ lar ^n ^ ekil ve karakteri bu etkiye mruzdur. Bunun iin din, kltrn ilkel basamaklar ^ndan ba ^ layarak aile, oymak, kabile, boy ve ulus gibi do^ al birliklerle hep yak ^ n ili^ ki iinde bulunmu ^tur. yle ki, an ^lan birlikler gerek zihniyet, gerekse rgtlenme bak ^m^ndan dini etkiyi hibir zaman gizleyemezler. Kayna ^^ n ^^ atalar ^ndan devrald ^ klar^^ kltten alan Roma, Hint ve in aile dindarl^^^^ ile Avusturalyahlarm, Afrika zencilerinin ve Amerikan k ^z^lderilililerin klan, klik ve boy kiiltleri t ^pk^^ulusal dinler gibi dinin toplum zerindeki etkisine dair tipik birer rnek te ^kil ederler. ^ srail, M ^ s ^r, Babil, ^ ran, Japon ve Meksika dinleri gibi az ok klik ve boy kltlerinin birer sentezi ve kendilerini benimseyen gruplar zerinde etkileri tarihi olarak kesin olan geli ^ mi ^^kltr dinlerinin hemen hepsi ayn ^^durumdad ^r. Dinin insan topluluklar= zihniyetleri zerindeki etkisi (muhtevaca nemi), ayn ^^topluluklar^n rgtlenmeleri zerindeki etkisinden ( ^ ekli neminden) daha byk olsa gerek. Dnya btnl ^ nn eski Amerika'da, Do ^u Asya'da ve Babil kltrnde kar ^^la ^ t^^^m^z merkezi v e dini a ^dan belirlenmi ^^evrensel konsepsi) onlar ^^ dikkate al ^nacak olursa, burada bu tr bir ay ^r^m^^ yapmaya hemen hemen gerek kalmayacakt ^r. Cassi ^-er, dii ^ niirlerin dikkaderini, ^ a ^^rt ^ c ^^derecede benzer olduklar ^^halde, farkh sistemlere (makrokozm, mikrokoz.m; dirimlik ya ^ am, kltrel ya ^ am) esas olan dnya gr ^ lerine ekmi ^ tir. Sosyologlarm da buna dikkat etmeleri gerekir. Ma (Hindistan), Asha ( ^ ran), Tao (in) vb., bunlar ^n ahlaki ve metafizik nemi haiz kavramlar ^^da burada ayn ^^ereve iinde ele al ^nabilir. Do ^ a leminde olsun, sosyal lemde olsun her yarat ^^^n belli haklar kar ^^l^^^ nda belli ykmllkler alt ^na girmek suretiyle i ^ gal etti ^ i bir yer vard ^r. Bylece onun varl ^^^^ve davram ^ lar^^bir ereveye oturtulmu ^ tur. Din, 17

bu trl konsepsiyonlar ^n yard ^m ^yla, Jakob Burckhardem zaman zaman szn etti ^ i gl ve "stereotiple ^ tirici" yetene ^ i geli ^ tirebilir. Bu, daha nce de sz konusu etti ^imiz ve din sosyolojisi a ^ s ^ndan nemli bir fenomen te ^ kil eden ve kltr geli ^ iminin her a ^ amas ^nda rnekleri ve benzerleri olan "tabula ^ t ^rma" olay ^nda bilhassa grlmektedir. Tabu, toplumsal s ^n^flama ve blmleme yahut bunlar ^^muhafaza etme (ki ^ ilerin, mekanlar ^n, e ^ yan ^n, etkinliklerin, mesleklerin vesairenin tabula ^ t ^r^lmas ^ ) bak ^m^ ndan son derecede byk bir rol oynam ^^ t ^ r ve oynamaktad ^r. R. Lehmann' ^n Polinezya'da son derece farkl ^^olan ili ^ kiler zerinde yapt ^^^^kar ^^ la ^ t ^rmal^^al ^^ ma bizleri bu konuda yeterince ayd ^nlatmaktad ^r. Geti ^ imiz yzy ^l ba ^^ nda Havai'li bir kral taraf ^ndan tabunun ani olarak kald ^ r ^lmas ^^olay ^ , bu konsepsiyonun ne denli geni ^^kapsaml ^^ bir etki alan ^ na sahip oldu ^unu canl ^^ bir ^ ekilde gzler nne sermi ^ tir. Hint topraklar ^ nda hurafe gruplar ^n^n ayakta kalm alarma yard ^ m eden asil faktr tabula ^ t ^rmad ^r. Ancak bu gruplar ^n olu^ mas ^nda ba ^ rol hi ku ^ kusuz etnik faktr oynam ^^ t ^r. Bu, Hindistan'da dinin sosyal dzeni etkilemesinde nemli yeri olan "karman" d ^ ncesi ile "migrasyon" ^retisi gibi merkezi konsepsiyonlar iin de geerlidir. Tekrar do ^ al birliklere dnyoruz. Dinin do ^ al birlikler zerindeki etkisi, daha ok ^ ekli olmak zere, birinci derecede aile oca ^^ na zg kltlerde kendini gsterir. Burada aile reisi olan baba, ayn ^^zamanda klt birli ^inin de ba ^^ d^r. Byk ailenin, byk birli ^in ba ^^ ndaki reisin yahut krahn grevi ne ise onun grevi de odur. Yunanistan'da, Roma'da, Hindistan'da, Afrika'n ^n ve Poli^^ ezya'n ^^^^birok kabilelerinde bu peder ^ ahili ^ i grmekteyiz. Buralarda sadece aile hayat ^^de ^ il, ata ve anaerkil kurallara gre tanzim edilen erkek-kad ^n ili ^ kisi bile byk lde dini etkiye mruzdur. Muhtelif tip ve biimlerde evlili ^in tasdik ve takdis edilmesinde ve bunlara ili ^ kin dini merasimlerde dini etkinin olumlu yn zerinde duraca ^^ z burada. (Gruplar aras ^nda) eskiden yap ^lan d^^ ar ^ dan evlenmelerde (Exogamie) bile dini motifler etkili olmu ^ tur. E ^ cinsler aras ^ ndaki yak ^n arkada ^ hk ili ^ kisi dahi belli ko ^ ullarda dini merasinde takdis konusu olabilmi ^ tir. Bir ailenin yahut kan akrabal ^^^^ esas ^ na dayanan bir birli ^in yeleri sadece hayatta olanlardan meydana gelmez; buna, dnyan ^n her taraf ^nda yayg ^n oldu ^ u gibi, o klt birli^ inin lm ^ leri de dahil edilir Din sosyolojisi a ^ s ^ndan her ikisi de nemlidir. nk atalar ^n ye olarak kabul edilmeleri ve kltre onlar ad ^ na icra edilmesiyle bir taraftan dini birlik geni ^letilir, di ^ er taraftan da hayatta olanlar ile lm ^ler aras ^ nda majik ve dini bir ba ^^kurulur. Bu husus, birok gelenekte, zellikle de ilkel kavimlerin dinlerinde, hatta 18

geli ^ mi ^^kltrlerin dindarhk anlay ^^lar^ nda gzlenmektedir. Dinin kayna ^^ n ^n ve mahiyetinin "manizm" de aranmas ^^(SPENCER), atalar ^n^ n kltyle ya ^ ayan birli ^ in din tarihi iin ne kadar nemli oldu ^unu ortaya koymaktad ^r. Bu itibarla burada vurgulanmas ^^gereken bir ba ^ ka husus da totemizmdir. Bu fenomen hem halkbilimi, hem de din tarihi iin ayn ^^derecede nem ta ^^maktad ^r. Okyanusya'da, nhinclistan'da (Dravida), Amerika'da, Afrika'da ve dnyan ^n di ^er baz ^^yerlerinde kabilelerin ve gruplar ^n dini etki alt ^ nda totendere gre sunfland ^r^lmas ^nda yaln ^z ^ ekli prensiplerin de ^ il, totem ile olan ili ^ kiden kaynaklanan birle ^ tirici ve ba ^ lay ^ c ^^gcn de etkisi vard ^r. Umumi hayat ^ n toteme gre dzenlenmesi bunu gsterir. Burada ayr ^ nt ^lar^na inmek istemedi ^imiz akrabal^k ili ^ kilerinin normla ^ tu^lmas ^^bu a ^ dan ilgintir. Totem klamn kltbirli ^ i olarak tezahr, bize n ^^itolojinin ve ritlerin izafi biimleni ^ inin yan^ s ^ra reisin byc olarak roln de gstermektedir. Totemin ata olarak ululanmas ^yla aile kltnden totem grup kltne do ^rudan gei ^^inakn^^ do ^ maktad ^r. Akranlar ^ n bir s ^ n^f te ^ kil etmelerinde rol oynayan dini takdis, bu zelli ^ ine bilmen burada do ^rudan sz konusu edilebilir. Okyanusya'da, Avusturalya'da ve Afrika'da bunun birok rneklerine rastlamak mmkndr. Ilgili gruplardan birine gemek iin aba sarfedenlerin ne gibi ko ^ ullar^^yerine getirmeleri gerekti ^i olumsuz da olsa bilinmektedir. Gruba kabul eclilmenin bir i ^ areti olarak takdis edilenlerin birer di ^ lerinin ekilmesi, snnet edilmeleri, vcuda dvme yap ^lmas ^^ ^ eklinde icra edilen damgalama olay^^ilgintir. Akranlar aras ^ndaki dayan ^^ ma nisbeten daha sa ^lamd^r. Akran birlikleri kendi ilerinde alt s ^n^flara, alt s ^n^flar da mahrem gruplara ayr ^l^r. Yerel birlik de dini etki alt ^ndad^r. Kabileler ve gruplar gibi, kyler, m ^nt ^ kalar, ^ ehirler ve blgeler gibi ortak klt olan yerel birimler de bir merkez etraf ^nda toplan ^rlar. Bu "kutsal merkezler" (rne ^in, Ife,, Delphi, Benares, Mekke, Roma vb.) icab ^nda uluslar ^n ve lkelerin siyasi merkezleriyle rekabet eder hale geliverirler. Eski M ^ s ^r, Babil, Suriye, Fenike, Yunanistan ve in'deki durumu hat ^rlayal ^m. Max Weber, bu ko ^ ullarda dini perspektiften ele ald ^^^^tarihi geli ^ inin siyasi aksiyonla yak^n ili^ ki iinde cereyan etti ^ini e ^itici bir tarzda ortaya koymu ^tur. M^ s ^r, Babil ve Asur krall ^klarm^n ba ^^ ms ^ z ve kendilerine zg klt olan blgelerden meydana gelmeleri ve buna paralel olarak bir "devlet dini" nin olu ^ mas ^^gibi hususlar bunu gstermektedir. Do ^ al birlikler gibi, toplumun iinden ^ kan ve onun farkhla ^ mas ^n ^^ te ^ vik eden dernek, kulp ve mesleki kurulu ^lar da dinin yo ^ un etkisi alt ^nda buluntular. Bunlar, ekonomik sebeplerle de kurulmu ^^olsalar, 19

yani varhklarnu dine borlu olmasalar bile gene de ok defa dinin ynlendirici etkisine maruzdurlar. Polinezya, Melanezya, Bat ^^ Afrika ve Kuzey Amerika'da oldu ^u gibi, nisbeten geli ^ mi ^^ilkel kavimlerin olu ^ turduklar ^^ ve modern etnolojinin son derece ehemmiyet verdi ^ i paktlar bunu gstermektedir. Di ^ er taraftan kltrn en ileri a ^ amalar ^nda bile muhtelif kklere dayanan devletleraras ^^rgtlerin geli ^ ip yay^ld^ 'On grmekteyiz. Bunlar dahi mevcut ko ^ ullarda dinin azok etkisindedirler. Nas ^l ki bizim Bat ^^ tarihinde, Ortaa ^ 'da grlen, Yunan ve Roma rne ^ ine gre kurulan loncalardan dini motiflerle kurulan modern hay^r kurumlar ^na kadar birok kurulu ^^varsa, ayn ^^ ^ ekilde ^ slam leminde de dini sebeplere dayanan bir "kulp lk" hareketi vard ^r. Burada sz konusu olan sadece dini men ^ eli "kutsal olmayan" (profan) birlikler de ^ildir; dini motif, d ^ nce ve gten kaynaklanan her trl kutsal olmayan birlik din sosyolo ^unun grev alan ^ na girer. Bu trl birliklerin etkisi nas ^l olur? Dinin muhafazakr ve birle ^ tirici etkisi, do ^ al topluluklarla kayna ^ m^^^olarak grld ^ her yerde bilistisna olumludur. Bu, dini grubun bizzat kendi a ^ s^ ndan de ^ il, onunla az ok ayn ^^ olan kutsal olmayan birlik a ^ s ^ ndan da byledir. Aile, soy, kabile ve ulusun olu ^ turdu ^ u do ^ al birlik, ortak din sayesinde kesinlikle glenir. Ancak itiraf etmek gerekir ki, kutsal addedilen hak ve trelerin "stereotiple ^ tirici karakteri" burada iki trl etki yapabilir. Tabu gz ile bak ^lan ekonomik ve teknolojik geli ^ menin engellenmesi rnek olarak gsterilebilir. Ne var ki, kurulmu ^^ birlik ve te ^ ekkllerde durum ba ^ kad ^r. Buralarda dinin kal ^ c ^^ve birle ^ tirici gc bz ^^hallerde daha az etkili olmaktad ^r. Suni karakteri haiz btn kurulu ^ lar gibi, birlikler, dernekler v e kooperatifler de umumi hayat kanununa, ba ^ ka bir deyi ^ le gnn de ^i^ en ^ artlar ^ na tbidirler. Btn sosyal kurulu ^lar bu de ^i ^ im kanununa tbidirler. Aksiyonlar ^yla, ihtilalleriyle vesairesiyle bunu kan ^tlamaktad ^ r tarih. Btn bu durumlarda din her zaman olumlu rol oynamam ^^ t ^ r. Ama kendisine zg "stereotiple ^ tirici" gc sayesinde yozla ^ maya ve buna ba ^ li olarak yokolmaya terkedilen sosyal kurulu ^ lar^ , ^ ekli dayan ^ kl^l^^^^sayesinde de olsa, ayakta tutabilmi ^ tir. Gerek ilkel kavimler tarihi, gerekse ^ ark tarihi bunun rnekleriyle doludur. Manevi ili ^ kiler manzumesi olan dinin, kendisine yap ^^itibariyle azok yabanc ^^olabilen fenomenlerle -etkisinden ve pre ^ tijinden hi bir ^ ey kaybetmeksizin- birle ^ ebilmesi do ^ ald^r. Bu, temelde dine son derece yabanc ^^olan " ^ iddet" fenomeni iin de geerlidir. Ancak burada da s ^ n^rlar vard ^r: Kutsalm istismar edilmesi kar ^^l^ks ^z kalamaz. Tarih bunu do ^rulamaktad ^r. ^ unu da belirtmeliyiz ki, en kutsal ^ eyler bile istismara kar ^^^tamamiyle korunamam ^^ t ^r. 20

Din sosyolojisi a ^ s ^ndan nem ta ^^yan bir di ^ er husus da, dinin toplumsal rgtlenmenin en geli ^mi^^biimi olan devlet zerindeki etkisidir. Dinin uluslar zerindeki birle ^ tirici etkisinden daha nce sz etmi ^ tik. Devlet ile halk ^n rt ^ medi ^i, yani devletin ok uluslu oldu ^ u durumlarda -ki bunun rnekleri tarihte oktur- dine nemli grevler d ^ er. Byle hallerde dini etki, gerek tarihi, gerekse sosyolojik a ^ dan son derece byk nem ta ^^ maktad^r. Burada ara ^ t ^r^lmaya de ^ er bir ba ^ ka nokta da an ^lan etkinin dini gayelere ne lde hizmet etti ^inin tespit edilmesidir. Bunun iin dnya dinlerinin (H ^ristiyanl^k, Budizm, Hinduizm, ^ slamiyet) iinde do ^ duklar^ , yay ^ld^klar ^^ ve glendikleri devletlerin hayat ^nda oynad ^klar ^^ rol gz nnde bulundurmak laz ^m. Bu konu zerinde biraz daha duraca ^^ z.
Din, ok e ^ itli biimlerde devleti hukuk, fiiliyat, ^ ekil ve muhteva

bak ^m ^ndan etkiler ve ynlendirir. Ilkel kavimlerde hkii ^ndar ilahlara, ruhani krallara, aziz liderlere tan ^k olmaktay ^ z. Buralarda geli ^ mi ^ , kurumla ^ m^^^devletten sz edilememekle beraber, dinin umumi hayat zerindeki etkilerini ^ enliklerde, geleneklerde, toplulu ^ un mevcut kurum ve kurulu ^ lar ^nda gzlemek mmkndr. nasya monar ^ ileri; Japonya, in ve Mexika'daki hkmdarl ^ldar e ^ itli derece ve dozda dini takdise ve bunun devlet hayat ^ndaki merkezi rolne tan ^kl^k etmektedirler. Peru'da, eski M ^ s ^r'da oldu ^ u gibi, dinin devlet yap ^ s^^zerindeki etkisi zellikle byktr. Bu, biim iin de ^ il, devleti ynlendiren zihniyet iin de geerlidir. Inka, t ^ pk^^ Firavun gibi, ilahi sayg^nl^^ a sahiptir. Yahudi devleti -zellikle srgnden itibaren- teokratik karaktere brnm ^tiir. ^ srail'de Tevrat, ^ slam lkelerinde ise ^ eriat kanunlar ^^hakim idi ve hala hkimdir. Peygamberin halefi, mminlerin reisidir. Di ^ er tarafta Etrsk miras ^ n^^devralan Roma devlet yap ^ s ^na bakt ^^nmzda, dinin orada daha de ^ i^ ik bir tarzda etkili oldu ^unu grrz. Burada devlet ilahlann ^n klt umumi hayata yn vermektedir; din ise, daha sonra grlece ^i gibi, devletin amalar ^^ile hedefleri a ^s ^ ndan olumlu telkki edilemeyen gizli ve derin bir etki sayesinde ok defa kendisine hkmeden dnyevi gc, yani sert idareyi deta kar ^^l^ ks ^ z b ^rakmama izlenimini uyand^rmaktad ^r. Do ^ u tarihinin bir k ^sm ^^ ile Bat ^^tarihinin tm H ^ristiyanl^^^n girdi ^i ve hkmetti ^ i devletlerde umumi hayat ^^ iten ve d ^^ tan ne denli etkiledi ^ini ortaya koymaktad ^r. Onu benimsedi ^ i halde, ondan etkilenmeyen hibir devlet ve ulus yoktur. H ^ristiyanl^ k kabile dinlerinden yahut ulusal dinlerden de ^il; devletle ili ^ kisi ne do ^ al, ne de problemsiz olmu ^ tur. Tam aksine bu ili ^ ki, kurtulu ^^dinlerine ve onlar ^n "dnya" ya yakla ^^ mlar^ na uygun olarak istikrars ^ z olmu ^ tur. Budizm, Manikeizm, nasya dinleri, Yahudilik 21

ve ^ slamda bunlara benzer fenomenler dahil, buraya kadar ad ^^ geen btn dinlerde kendilerini benimseyen topluluklar ^n ta ^^ d^klar ^^ zihniyet fark ^ , kayna ^^ n ^^ sosyal doktrinden alan (devlet nedir, amac ^^ve mahiyeti nedir ?) nor^n ile uygulama (devlet ile somut tarihi devlet te ^ ekkllerine yakla ^^ m) aras ^ nda bir ay ^r^m yapmay ^^gerekli k ^lmaktad ^r. Mesela, ^ slam dini de anavatan ^= s ^ mrlar ^m a ^ m^^^ve geni ^ lemi ^ tir. Onda da devlete ve devlet glerine olan mnasebetin bir s ^n ^r ^^ olmal^yd ^ . Ben bu konuyu daha nce "Idee und Wirklichkeit in der Religionsgeschichte (Din Tarihinde D ^ nce ve Gereklik) ba ^ l^ kl^^ yan ^ mda izaha ah ^ nu^ tun, zellikle de islmiyet'in tarihi gerekli ^ e yak^nl^^^^konusuna a ^^ rl^k vermi ^ tim. islanulyetin snni kesimini ilgilendiren bir problem sz konusudur: Din ve devlet. islmiyet, insanlar ^^dnya ile ili ^ kilerinden koparan di ^ er dinlerden farkl ^ d^ r. H^ristiyanh ^^ n kurucusunun ve ilk cemaatinin devlete yakla ^^ mlar^^hakk ^nda kesin bir ^ ey sylemek mmkn de ^ ildir. Ama gerek olan ^ udur ki, e ^ itli H ^ristiyan mezhepler din-devlet ili ^ kisi konusunda ve buna ba ^l^^ olarak Hz. ^ sa'n ^n gr ^ lerinin yorumlanmas ^nda, gerek teoride, gerekse uygulamada, tam bir uzla ^ ma iinde bulunmamaktad ^rlar. H ^ristiyanl^k ve Avrupa devletleri aras ^ndaki ili ^ kilerin ara ^ t ^rma konusu yap ^lmas ^n ^^ takiben Troeltsch, abidevi bir eser ortaya koymu ^ tur. Fazla bir itiraza ve tashil^ e maruz kalmayan bu eserde, H ^ristiyanl ^ k mezheplerinin (Do ^u' dakiler hari) programl ^^gr ^ leri zerinde durulmu ^ tur. Dini ahlak "prog ram ^ " bir tarafa b ^rak ^hrsa, devletin, temelde kendisine kar ^^^azok olumsuz tav ^ r iinde de olsa, Do ^u'da ve Bat ^ 'da, teoride olsun, uygulamada olsun dinden etkilendi ^i grlr. H^ristiyan alemi d ^^^nda kalan din-devlet ili ^ kileri ile ilgili ara ^ t ^rmalar henz ba ^ lang^ a ^ amas ^nda bulunmaktad^r. Ama ne olursa olsun ^ u hususu kesinlikle vurgulayabiliriz: Dinin devlet zerindeki do ^ rudan etkisi, belli bir lde dinin rgtlenmesine ba ^l^ d^ r. Mesela, kiliseler dinin yaln ^ z devlet iinde etkili olmas ^m sa ^lamakla yetinmi ^ ler; hem rakip, hem de ayn ^^haklara sahip muhatap olabilmi ^ lerdir; hatta zaman zaman devletler kar ^^ s^ nda muzaffer de olabilmi ^ lerdir. Kilisenin devlete - ^ eklen de olsa- hakim oldu ^u yerde teokrasiden sz edece ^ iz. Ayn ^^devlet iinde birok dinin mevcut olmas ^^halinde hkmranl ^k iin bir rekabet ka ^ n ^lmazd ^r. Burada ^ unu da belirtmek gerekir ki, hkmran "devlet" dininin hakikatte her zaman en kuvvetli din olmas ^na gerek yoktur. Bir ba ^ ka husus da ^udur: Kilise ile devletin birbirinden ayr ^lmas ^ , kilise nfuzunun azalt ^lmas ^^ anlam^na gelmez; tam aksine, byle bir ^ ey kilisenin iten kuvetlenmesine ve -itici bir g olmas ^ na hizmet, eder. Din-devlet ili ^ kisi zerinde fazla duramayaca ^^ z. Konuyu noktalamadan a ^ a ^^ daki k^ sa a ^klamalarla yetinece ^ iz: 22

Devlet, sadece (sosyolojinin do ^ mas ^ na sebep olan) bir "topluluk" de ^ ildir; o, toplulu ^ un bir nevi ^ ekillenmesidir, bu zelli ^ iyle bir noktaya kadar sosyolo ^u, ondan sonra da hukukuyu ilgilendirir. Devlet ba ^ ka disiplinlerin de konusudur. Bu nedenle a ^klamalar ^m^ z ^^ k^ sa kesmek durumunday ^ z. Din sosyolojisinden hareketle evvela kilise hukukuna, kili se, din ve kltr tarihine; daha sonra da toplulu ^ un din zerindeki etkikisinden sz ederken bu defa da meseleye ters bir istikmetten bakaca ^^ z. 2. Toplulu^un Salt Dini rgtleri Buraya kadar anlat ^lanlardan anla ^^ laca ^^^zere, dinin toplulu ^un rgtlenmesi, ^ ekil ve hareketleri, k ^ saca topluluk zerindeki etkilerini iki noktada toplamak mmkndr: Birincisi do ^ al veya sonradan kurulmu ^^gruplar ^ n belirlenmesinde; ikincisi ise birlik ve beraberli ^in yeni ve dine ba ^l^^olarak de ^ i ^ iklik arzeden rgtlerinin kurulmas ^nda. Ikinci nokta zerinde biraz daha ayr ^ nt ^l^^bir ^ ekilde durmak gerekir. Burada ba ^l^ ca n ^ art, mevcut do ^ al veya sonradan kurulmu ^^kurumlar ^n kald^ r^lmas ^^veya en az ^ndan bunlar ^ n etkisiz hale getirilmesidir. Evlilik, aile, arkada ^l^k, yurtta ^ l^k; btn bunlar art ^k yeterli olmamakta ve daha derinden kaynaklanan ve "tabii" olan ^n s ^n^rlar^n ^^ a ^ an bir beraberli ^e ihtiya duyulmaktad ^r. Yukar^ da dinin sosyal alandaki yap ^ c ^^etkisinin yan ^s^ra tahripkr etkisinden de sz edilmi ^ ti. Belli sosyal evrelere atfedilen nem, mnferit gruplar ve fertler iin de d ^ nlebilir. ilkel ^ artlarda akcan gruplar ^ n^ n nem kazanmas ^^buna rnek gsterilebilir. Bu anlamda dinin etkisi ok daha a ^k ve kkl olarak kltrn ileri a ^ amalar^nda kendini gsterir; Antik dnyan ^n ayn^^s ^rr^^payla^ an insanlar ^n^n olu^ turduklar ^^ birliklerde oldu ^u gibi. Ad^ n ^^ antik Grek ^ ehri Eleusis'ten alan gizem (s ^r) ^retisindeki geli ^ me -ki bu aile kltnden gizli klte do ^ ru olmaktad ^r- bu bak^mdan son derece ^reticidir. zellikle kurucusu olan dinlerde bu dikkat ekmektedir. Dinin a ^ k^n (tranzendent) karakterine ili ^ kin daha nce yapt ^^^m^ z a ^klamalar^^burada hat ^ rlamak yeterlidir. Dinin bu zelli ^i, kltrel geli ^ menin ilerlemesi ve farkl ^la ^ mas ^yla daha da barizle ^ mektedir (Antik, nasya, indistan, Do ^u Asya, ^ slam). Idrak ve de ^erlendirme kabiliyetleri zede daha nce durdu ^umuz "dnya", giderek daha fazla ele ^ tiriye mz kal ^r ve de ^ erinden kaybeder. Mridin ve yeni vaftiz edilenin ampirik rden ili ^ kilerin d ^^^ na ^kmalar ^^sadece pratik ve ferdi olarak N uku bulmamaktad ^r; "d^^^na ^kmak" (Budda'n ^n "pabbajja"s ^ ) bir esas ve dini gereksinmeden kaynaklanan bir zorunluluk olmaktad ^r. Aile, evlilik, arkada^ l^k, ulus, devlet, mlkiyet, meslek, btn bunlar di ^ er "dnya" 23

kadar daha az engelleyici alamazlar. Her ^ eye ra ^men prensip yahut ampirik olarak veya sadece pratik yahut teorik olarak bunlar ^ n izfi bir de ^ere kavu ^ turulmas ^^ve tebli ^^edilen yeni inan sisteminde (Paulus' ta oldu ^u gibi) yeniden tesis edilmeleri ve savunul ^nalan ("takdis edilme") engellenemez. Daha nce belirtildi ^ i gibi, "dnya" n ^ n de ^ er kayb ^ na u ^ ramas ^^zhdi dindarl ^^^n a ^^ r ^^biimlerinde oldu ^u gibi her zaman kkl olmamaktad ^r. Bu durumda ikili bir "dnya" kavram ^ndan sz edilebilir. Katolik ilahiyat ^^ Schilling burada, Troeltsch'n arnms ^z "dnya" kavram ^ na muhalefetten, byle ikili bir kavrama dikkati ekiyor. Hemen belirtelim, dnyaya dair "mutlak kt" ve "irkin ile mtedil" ^ eklindeki bir ay ^r^m, H ^ristiyan byklerinin (Augustin) istedi ^i ynde olmaktad^ r. Bununla beraber dini tebli ^ , duruma gre mevcut dzenlerin yeni esaslara gre ^ ekillemnelerini ve de ^erlendirilmelerini te ^vik eder (ilahi zaviyeden dnyaya bak ^^ ). Max Weber taraf ^ndan dikkate sayan bulunarak ara ^ t ^ r ^lan ve ba ^ l^ ca zelli ^ i ehliyet ve liyakati gstennekten ibaret olan "i dnya" ilecili ^ i buraya dahil edilebilir. Ama esas itibariyle a ^^ r ^^olmayan "zhdi" dindarhk ile diinyevi dzenlerin ^ u veya bu ^ ekilde takdis edilmesi de burada sz konusu edilebilir. Sonuncusu reformcu d^ nceyi zellikle uygulann ^ t ^r Dinin hibir zaman gz ard ^^edemedi ^ i realiteye intibak ^ -ki bu sosyolojik m.nada kimi yerde zhdi prensibi d^^ lamaz- burada byk nem ta ^^r. Yeni ili ^ kilerin tesis edilmesinden mant ^ ki olarak imtina edilememesi, dini hayatta toplumsalla ^ may^^sa ^ iare' msbet e ^ilimlerin galebe almas ^^ve nihayet azok kesin ve yetkin karakterde yeni bir dini toplulu ^ un ortaya ^kmas ^^gibi hususlar bunu a ^ ka gstermektedir. Bu nas ^l oluyor? " ^lkel" ili ^ kileri burada tekrar hat ^rlamak gerekir. Avusturalya'da yksek seviyede toplumsal birlikler ok defa sadece dini amalarla te ^ ekkl ederler. ^ lkel toplumlardaki birliklerden daha nce sz edilmi ^ ti. Onlar da, byk lde yozla ^ malar^na ra ^men, men ^ e itibariyle buraya dahildirler. Bu a ^ amalarda, dini ve dini olmayan (profan) ay ^r^m^^henz a ^kl^k kazanmamakla beraber, gene de klt birliklerine ili ^ kin rneklere rastlamak mmkndr. nemli olan, bu birliklerin kabile s ^ n^ rlar^n^^ a ^m^^^olmalar ^d^r (Kuzey Amerika, Gney Amerika, Bat ^^Afrika). Yayild^klan yerlerde yeni kltlerle birle ^ erek yeni tipin olu ^ mas ^ na zemin haz ^rlarlar. Antik devrin s ^ rda^^birliklerindeki dini topluluk karakt daha brizdir. Afrika ve Amerika'daki birliklerde belli bir anayasam mevcudiyetine mukabil burada ayr ^nt ^l ^^ bir farkl ^la ^ ma ve diizenlenme, hatta "hiyerar ^ i"ye dnk geli ^meler gzlenebilmektedir. Ayn ^^ ^ ekilde ba ^ ka yerlerde de yeni klt olu ^ umlar^ n ^^gzlemek mmkndr. Bunlar da blge ve kan akrabah ^^^s ^ n^rlar ^n ^^ a ^ arak ba ^ ka kltlerle birl ^ ip da24

kapsaml ^^ klt birlilderini olu ^ tururlar. Bunun en gzel rne ^ini Bat ^^ Afrikahlarda gryoruz. Ancak bu klt birliklerinin, toplulukla ^ man ^n k^ smi de ^ il, topyekn olmas ^^ kayd ^yla hayat birliklerine dn ^ meleri mmkndr. K ^ saca, "cemaat" tan sz ediyoruz. Hindistan'da Vaishnava, Shaiva, Shakta vb., bunlardan her biri bir cemaat olu ^ turuyor. nasya'da ise bu hususu birok vaftiz "mezhepleri"nde gryoruz. ^ ark kkenli klt birlikleri ayn ^^ ^ eyi Roma imparatorlu ^ unda da yapm ^^ lard^r. Burada teorik d ^ nce, mit ve ^ reti sistemle ^ menin belli bir derecesine ula ^ m^^^durumdad ^r. Ancak e ^ itlilik tmyle hala tek -ve bundan dolay ^^ ba ^ lay ^c ^ - sisteme dn ^memi ^ tir. Oysa mitlerin serbest olu^ umlar' s ^ n^rl^ dur. Klt ^ ekillenmi ^ , dzenlenmi ^^ve rgtlenmi ^ tir. Buna paralel olarak din adamlar ^n ^n i ^ levleri de dzenlenmi ^ tir. Kurucusu olan dinlerde toplulu ^ un daha sonra dini mnada rgtlenmesi yeni bir tipi do ^uruyor. Bu tip, sosyolojik a ^ dan -daha nce zorunlu korelat olarak szn etti ^ imiz teolojik bak ^^^a ^ s^ n^^burada dikkate alm ^yoruzdin kurucusunun, mritler toplulu ^unun ve ilk taraftarlar ^ n koyduklar ^^ prensiplerden kaynaklan ^r ^ inde mr ^ ide gnl veren e ^ itli insanlar^ n bulundu ^ u birlik ( ^ sa'n ^n havarileri: Petrus, Johannes, Judas; Budda' n ^n mritleri: Sariputto, Mogallano, Anando, Upali, Rahulo, Devadatto) belli bir yap ^ya sahiptir. Mritlerin ^i^iir ^ idin lmnden sonraki faaliyetlerine v e hayat hikyelerine ili ^ kin rivayetlerden bunu ^karmak mmkndr. (Bu konuyu "Mr ^ it ve Mrit", "Byk Dinlerde Ba ^ mritler" adl^^ ara ^ t ^rmalar ^mda inceledi ^im iin burada k^saca geebilirim). ^ lk cemaatin olu ^ mas ^ nda din kurucusunun koydu ^u prensiplerin byk bir katk ^ s^^vard ^r. Bu cemaatin erevesi az ok belli bir anayasas ^^ve dzeni olmu ^ tur. H^ristiyan cemaat ^^^^Yahudi ve Roma ^ ekillerinin yan^nda mevcut ^ ekillerin de ^ i^ tirilerek benimsenmesinden kaynaklanan ^ ekilleri de vard ^r. Hz. Isa'n ^ n, Budda'n ^n, Zerd ^ t'n ve Hz. Muhammed'in taraftarlar ^n ^n yapt ^klar^^ gibi, H ^ristiyan cemaat sz konusu olunca ister istemez "kiliseler"den sz etmeye al ^^m ^^^ zd^r. Geri burada "rgtlenmi ^^dini birlikler" ifadesini kullanmak daha do ^ru olacakt ^ r, ama bu ifade "kilise" kavram ^n ^n uyand ^rd ^^^^"kat ^^kurall^ " imaj ^m vermekten uzakt ^r. Dilimize yerle ^ mi ^^ba ^ ka bir ifade de "dini birlik"tir. Bu ifade ise devlete resmen tan ^nan dini birlikleri tasvip ederken di ^ erlerini d^^ lamaktad ^r. K ^ saca, kiliselerden sz ederken, esasen ok ynl olan bu ifadenin ^ ekli ve maddi mant ^^^ n^^birbirinden ay ^rmak gerekir. H^ristiyan kilise, Hz. Isa'n ^ n ^ ahsmda birle ^ enlerin olu ^ turdu ^u bir birlik olarak gerek d ^ nce, gerekse tarihi biimlenme bak ^ m ^ndan Budizm' den farkl ^ d^r. Aceleye getirilen benzerlikler kar ^^ s^nda din tarihinde grlen ve di^^^sosyolojisinin konu alan ^^dahilinde tespit edilen farkl ^l ^ klar 25

vurgulanmal ^^ve ayr^nt ^l^^ bir ^ ekilde ara ^ t ^ r ^lmand^r. Bu ise, do ^al olarak kar^ tla^ t ^ rmay ^^ reddetmez, tam aksine ^ art ko ^ ar. Kiliseyi Hz. ^ sa' n^ n halefi olarak kabul etmekle de kendimizi bir oklu ^ un iine itmi ^^ oluyoruz. nk kendilerini H ^ristiyan kilisenin salt temsilcileri olarak gren bir ok birlik vard ^r. Bu, sosyolojik olarak da tespit edilebilir. Mnferit kiliselerin Hz. ^ sa'n ^n halefli ^ini yapan H ^ristiyan kilise ("gayriccismani", "ideal" kilise) ile olan ili ^ kilerinin ne oldu ^u sorusuna gelince, bunun cevab ^m da ba ^ ka bir zeminde aramak durumunda kal ^yoruz. Gerekten de "kilise" kavram ^ , H^ristiyan cemaatlerin herbirinde farkl ^^alg ^^lanmaktad ^r (drt ana tip: Katolik Kilise gr ^ , Lutherci Kilise gr ^ , Kalvinci Kilise gr ^ , Ortodoks Kilise gr ^ ). O halde, her birli ^in kendi amac ^na uygun olarak geli ^ tirdi ^ i teolojik kilise kavram ^n ^n sosyolojik kavram ^^ btnlemesi gerekir. Teolojik kilise gr ^, esas itibariyle kilisenin bir ereveye oturtulmas ^yla (me ^ rula ^ t ^rma) ilgili birli ^in ideal ve ampirik olarak nas ^l olmas ^^gerekti^ine dair ifade ve beyandan ibarettir. Protestan teolojide bu konuda e^ itli gr ^ ler ileri srlm ^ tr. Gerek Luther'in tarih al ^^ malar ^n ^n, gerekse gnmzde cereyan eden yeni teolojik hareketin sonucunda gndeme y eniden getirilen nesnel kilise meselesi, sistemci ve reformcu bir yakla ^^mla zlmektedir. Kilise d ^ ncesinin tarihi etkisi, belli bir kesit dahilinde din sosyolojisini ilgilendirmektedir. Sadece H ^ristiyan lem de ^il, onun d^^^nda kalan btn dini birlikler de kendilerine zg bir ^ ekilde rgtlenmi ^ lerdir. Bu durum bize ^ ekil ve muhteva farkhalarma ve zelliklerine dair btn de ^ erlendirm.elerde "kiliseler"den sz etmemize ve ondan hareketle genel de ^ erlendirmelerde bulunmannza imk ^l vermektedir. Bu de^erlendirmeler teolojik a ^ dan kesin ve tam olmayabilirler, ama tarihi ve sosyolojik a ^ dan -zellikle dini sosyal biimlerin yap ^lar^^hakk ^nda fikir edinmek bak ^ m^ndan- son derece anlaml ^ d^rlar. Bylece din sosyolo ^u, belli bir dereceye kadar Yahudili ^in son dneminde, Iran'da, Orta ve Do ^u Asya'da (Taoizm) oldu ^ u gibi, Budizm' de de kurucu cemaatin etnik ve dogmatik bak ^ mlardan farkl ^^kiliselerin ortaya ^kmas ^ na neden te ^ kil etti ^ini tespit edecektir. Icm.a (miiminler aras ^nda uzla ^ ma) prensibinde salt doktrinin, uygulaman ^n ve cemaatin inki ^ af' iin kendine bir nerm yaratm ^^^olan Islm'da ise, bu prensibin iyi rgtlenmi ^^bir g taraf ^ ndan himaye edilmemi ^^olmas ^^sonucunda laka edilmesi, "kilisele ^ me"yi engellemi ^ tir. Geri kilise ok defa ulusla rt ^ r ("ulusal kiliseler"), ama esas itibariyle buna ihtiya duymaz. Yukar^ da ad^^geen btn dini birliklerde teoloji doktrini daha ok dogma26

ya dn ^ m ^^ve yle formle edilmi ^ tir. Neticede kendisine binaen dini birli ^e mensubiyetin (mttakilik") esas ^^olabilecek bir inanma dsturu 2 ^km^^ t ^r. Gene ayn ^^birliklerde ritler ve kltler nemli lde in- ortay ki ^ afa mruz kalm ^^^(liturya, "takdis merasimleri"), kurallar geerlilik kazanm ^^ , bir disiplin dahilinde tanzim edilmi ^^("kilise hukuku") ve nihayet her yerde ayn ^^derecede a ^k olmamakla beraber, tabli ^ini ve me ^ruiyetini savunan bu birli ^in "teolojik" bir gr ^ te ^ ekl etmi ^ tir. Kilise ve din tarihinin gsterdi ^i gibi, rgtlenme sreci ilgin ve komplike bir olayd ^r. Modern sosyoloji, gruplar ^^yap ^ sal olarak ^ yle bir ay^r^ma tbi tutar: "kristalle ^ me", "birlik", "organizasyon" (Thurnwald). Bunlardan herbiri, gruplar ^ n zelliklerine gre, drt safhadan olu^ uyor. Dini zn sosyolojik etkisini gstermeye ba ^ lad^^^^ve azok "cezbe"ye dayanan bir ilk merhaleden yola ^kalbilir. Bu, daha sonra cezbenin yerini yava ^^yava ^^s ^n^flama ve dzenlemeye b ^rakt ^^^^ikinci bir merhale ile yer de ^i ^ tirir. -nc merhalede cezbe kaybol ^naya devam etmekte ve o gne kadar mevcut olan yerel birlik, say ^ ca byyerek dar s^ n^rlar ^n^^a ^ an bir birli ^ e dn ^ mektedir. Bu arada ikinci ve nc elden ^renciler ve taraftarlar ortaya ^ km ^^^oluyorlar. Tabii ki, kurucunun lm burada bir dnm noktas ^^ve (Scheler'in vurgulad ^^^^gibi) birli ^ in geli ^ im tarihinde en nemli olay ^^te ^ kil eder. Bylece o ^unlukla ilk a ^ amalarda gzlenen dini beceri, ya ^^ve etkinlik (i ^^blm) farklarmdan toplumun kutsal olmayan (profan) s ^mflamas ^yla rt ^ meyen az ok ^ ekillenmi ^^ikin bir hiyerar^ i meydana gelir. ^ ve d ^^^aras ^ ndaki gerilim ve anla^ mazl ^klar genellikle buradan kaynaklamr. Bunlar ^ n neticelendirilmesi, zmlenme ^ ekli ve tr ilgili dinin yahut taraftarlar ^= karakter ve zihniyetin ba ^l^ d^r. Ortaa ^^ Avrupa's ^ nda papalar ile imparatorlar aras ^ndaki mcadele, ruhani s ^ n^f^ n ula ^ abildi ^ i muhte ^ em gc ve nemi sergilemek bak ^m^ndan son derece ilgintir. Dini birlik, kendine zg bir i ahlk ^^ve i hukuku ("kilise hukuku") geli ^ tirmek suretiyle rgtlen^nenin doruk noktas ^na ula ^^r. Grevler bu hukukla dzenlenir. Yukar ^ da salt dini birliklerin rgtlenme srecinin a ^ amalar^ndan sz etn ^ i^ tik. "Kilise"nin te ^ ekkl a ^ amas ^^stnde biimlenme ile ilgili ba ^ ka bir a ^ ama art ^ k sz konusu de ^ ildir, olsa olsa teori (doktrin, dogma) ve uygulama (ritler, kltler) alanlar ^nda kendini hissettiren tepkiler ve kar ^^^hareketler vard ^r. Burada da -infirat zihniyeti ve cezrili ^ e uygun olarak- bir basamakland^ r^na yap ^labilir. En kkl tip, mezhep tir.
2 .n. islarniyet'te kelime-i ^ahadet gibi.

27

Byk birli ^ in mstakil gruplara ayr ^lmas ^n^^ sa ^ layan mezhep, prensip olarak gruplar ^^psikolojik ve yap ^ sal bakunlardan ba ^ lang ^ dnemindeki heyecana ve dinin ilk geli ^ im a ^ amas ^ na geri gtrrken veya bunu gaye edinirken onlar ^ n seme prensibine (azizler, yetkinler, ermi ^ ler cemaat].) s ^k^^s ^k ^ya ba ^ l^^kalmalar ^n^^engellemeyerek yeniden "kilisele ^ tirme" srecine giriyor ve neticede "mezhep kiliseleri" meydana geliyor. Mezhep, teolojik a ^ dan, byk kiliseyi hakiki birlik olarak de ^ il, azok ilk cemaatle e ^ de ^erdeki bir idealdan kopma, bir nevi itilaf (kompromi) olarak grr. Onun yerine kendini hakiki birlik olarak ne srer. Di ^ er taraftan teolojik a ^ dan meseleye bakmaktan vazgeti ^ imizde, her ikisinin de, yani kiliselerin ve mezheplerin gerek sosyolojik te ^ ekkialer olduklar ^n^^kabul etmemiz gerekecektir. Bu bak ^mdan mezhep iin karakteristik olan ba ^ hca husus, kkl ayr ^lma, ba ^ ka bir deyi ^ le tecrittir. Bu soyutlanm.a dini hayat ^n ana alan ^ na ^ mildir: doktrin, klt, birlik. "Bid'at" ifadesi doktrinden sapanlar iin kullan ^l^r. Doktrinden sapan bir insan mlhittir. Ve bu tr insanlar ^ n veya bu manada ayn ^^zihniyette insanlar ^n oldu ^ u yerde "mlhit" bir birli ^in meydana gelmesi ka ^ n ^ lmazd ^r. Ama byle bir birlik de bilhare birtak ^ m sonulara maruz kal ^r. Mesela, ayr ^lmalar (yeni mezheplerin kurulmas ^) veya kilise ile yeniden kayna ^ ma. Nitelik ve niceli ^in birli ^in tammlanmas ^^ile ilgisi yoktur. Bir mezhebin nitelik ve nitelik bak ^ m ^ndan yeterince nem kazand ^^^^her yerde, konuya tarihi bak ^^^a ^ s ^yla bakmaktan vaz geilerek, onu yeni mstakil bir olgu kabul edip, din sosyolojisi a ^ smdan de ^ erlendirmek gerekir. Ama byle davranmay ^p da, geli ^ meye sadece birlik a ^ s ^ndan bakt ^ n ^ z m^ , o zaman bu, teolojik olarak bir mezhep ve me ^ ruiyetten azok uzakla ^ m ^^^bir birlik olarak varl ^^^ n^^srdrecektir. (H ^ristiyanl ^kta Katolik-Protestan; Budizm'de Hinayana-Mahayana; Islam'da Snnilik-Siilik; Jainizm'de Svetambara-Digambara gibi). Din sosyolojisi a ^ s ^ndan nem arzeden baz ^^ kavran^ larda oldu ^ u gibi, burada da "mezhep" ifadesinin H ^ristiyanl ^ k d^^^^ili ^ kilere aktar ^lmas ^^ yolunda d ^nceler ileri srlebilir. Bu da t ^pk^^"kilise" kavram ^^ gibi, Budizm'de, isla ^n'da ve Iran'da farkl ^^ gruplar taraf ^ ndan farkl ^^ ^ ekillerde alg ^lanabilir. Ama kelimeler zerinde mnaka ^ adan yaz geip as ^l meseleye bakt ^^^m ^ zda, dnyan ^n her yerinde ad ^^ geen byk dinlerde byk birlikten bir tak ^m gruplar ^n ayr ^ld^ klar ^n ^^ ve bunlar ^ n tarikat veya mezheplere dn ^ tklerini grrz. Mevcut kaynaklardan derleyebildi ^ imiz Budizm tarihi, ba ^^ndan beri gerek itihat, gerekse disiplin konusunda birok ayr ^bnalarm vuku buldu ^ unu ortaya koymaktad^ r (Mahavagga, Anguttara-Nikaya, Mahavamsa). Bilinen onsekiz "ekol"e mezhep gz ile bakmak icap etmez. Ama Japonya'da bir "mezhep" 28

te ^ ekklnden herhalde sz edilebilir. Islam'da ise, geri blnmeler ok erken olmu ^ tur, ama bu, "haricilerde" oldu ^u gibi, siyasal sebeplerden kaynaklan ^yor. Wellhausen ve Sporthmann, islam^n ayr ^lan gruplar^nda hukuk ve devlet dzenine ili ^ kin gr ^^ayr^l^klar^n^n temelden kaynakland ^klar ^n^ , H^ristiyanl ^kta ve genel olarak Budizm'de oldu ^ u gibi ikinci dereceden akide ile ilgili olmad ^ klar^ m gstermi ^ lerdir. Islam'da mezhep anlam ^nda ayr ^lma= rne ^ ini " ^ ia" vermektedir. Bundan daha sonra ^ smaili, Zeydi ve Drz kollar ^^ortaya ^km ^^ t ^r. Burada icma (mminler aras ^ nda uzla ^ ma) terk edilmi ^ tir; Ehli Snnet ve Cemaat (Snnilik, gelenek) ^cma prensibini ya ^ atm ^^ sa da bunda tam manas ^yla ba ^ ar^l^^olmam ^^^ve onu muhtevaca de ^i^ ikli ^e u ^ratm^^ t ^r. (Geleneksel izgi, yani Ehli Snnet ve Cemaat hakk ^ndaki bu k ^sa a ^klama, dogmatik-teolojik olarak de ^il, tarihi ve tenkidi bir tespit olarak anla ^^lmal ^ d^r). Klte ilk birli ^ i a ^ an yenilikler eklenerek birli ^in rgtlenmesinde yeni bir prensip (imam teorisi) ortaya konulmu ^ tur. ^ lk dindarh ^ a ynelme -ki bu mezhep iin karakteristik olan bir husustur- ve onu yeniden gndeme getirme gayretleri, ^ bn-i Teyn ^iyye ve Abdlvahab ("Vahabiler") taraf^ndan "bid'a" (yenilik) gerekesiyle geleneksel izgiye doktrini, killt ve hibir zaman kurumla ^mam ^^^ " ^ cma" miiessesesini hedef alarak yneltilen kkl ele ^ tirileri somut bir ^ ekilde izah etmektedir. Tan ^ nm ^^^ ^ slam "dogma tarihisi" ^ ehrastani taraf ^ndan zikredilen dini gruplar hem bid'at ^ , hem de mezhepidirler. Sasaniler de vrinde kurulan Iran "kilisesi"nden, daha sonra ba ^^ ms ^ z bir kiliseye dn ^ en Manikeizm'in yams ^ra, co ^ kun-komnist bir hareket olan Mazdakizm de ayr ^lm ^^ t ^r. Shaiva, Vaishava ve Shakta gibi Hindu cemaatlerinden ayr ^lan alt gruplar^ n (sampradaya) nas ^l de ^ erlendirilecekleri sorun olmaktad ^r adet. Bunlardan mezhep olarak sz etmek mmkn de ^ ildir. nk tarihi a ^ dan bak ^ld^^^^zaman, bir ekirdek kiliseden ayr ^lmad^ klar ^^grlyor. Ayn ^^ ^ ekilde Hindistan' ^ n "hetercdoks" (heterodox) din gruplar ^n^^ da (Sihler, reform "mezhepleri") s ^ n^flamak kolay olmasa gerek; onlar ^^ba^^ ms ^ z birlikler olarak nitelemek daha do ^ ru olacakt ^r. ^ slam'dan ayr ^lan Babizm ise, en az ^ndan kurucusu Bahaullah zaman ^ nda"' beri kilise niteli ^ ini ta ^^ maktad ^r. Kald^^ki dini birliklerin tipleri bugne kadar yeterince ara ^ t ^r^lmam ^^ , tespit ve tasvir edilmemi ^ tir. Halbuki nicelik, ok defa din tarihinde olmak zere, tamamiyle keyfi olan t n ^ mlamalarda hala etkili olmaktad ^r. Bu noktada din sosyolojisine nemli grevler d ^mektedir. Di ^er tarafta mezheplerden daha az radikal (kkl) olan birlikler de vard ^r; byk birlikten kopmadan varl ^klar^n ^^srdrmeleri bunu gs29

teriyor. Bunlar doktrin ve klt bak ^m^ndan byk birlik ile hemfikir olduklar^^halde, ya ^ ama tarzlarmda olduka kat ^^kurallara tbidirler ve bylece "nispeten irek" diyebilece ^imiz gruplar ^^olu ^ tururlar. Bunlar tarikat, ruhani birlik ve benzeri trde gruplar olup, Bat ^^ve Do ^ u H^ristiyanli ^mda, Budizmde ve ^ slm'da grlyorlar. "Vaat" lerini belli bir se im ve istisnas ^ zl ^kla teminat alt ^na alan bu birliklerde kayna ^a geri dn ^^e ^ilimi gzlenebilir. Ad ^^ geen dinlerin tarikat tarihleri, bir tarafta geni ^ leme, yay ^lma ve buna ba ^l^^olarak "dnyevile ^ me" (kompromi) srecinin srekli tekrarland ^^^ n ^^ve buna binaen her defas ^nda daha kat ^^davran^^l^^birliklerin te ^ ekkl ettiklerini, di ^ er tarafta tc ^ ekkllerin artmas ^yla kitlelerde grlen ve giderek daha byk birliklerin kurulmas ^na sebep olan bir yabanc ^la ^ may^^gstermektedir. Benedikt, Klunya ve Bettler tarikatlar ^n^n ve isevili ^ in kurulmas ^yla drt devre ayr ^lan Bat ^^ ruhbaniyeti, bu geli ^ meye ok gzel bir rnek te ^ kil etmektedir. Ayn ^^ ^ eyi Tendai ve Shingon-shu'lar ^ n "nora" dnemi ruhbanlar ^na kar ^^^yapt ^klar ^^reformla Budist Japonya'da da gryoruz. Ruhbaniyet, dini mo tifle hareket eden belli bir toplum tipinin yan ^ s ^ra gene dini faktrn etkisiyle vuku bulan tecrit (anakorftler, zhdiler, mnzeviler vs.) olgusunu da gzler nne sermektedir. H ^ristiyan Do ^u'da, Hindistan'da ve sufl Islm'da bunun birok rneklerine rastlamak mmkndr. Kutsal Athos Da ^^^ruhbaniyetinde olduka dar bir alanda grlen m ^terek (znobitisch) ve mnferit (idiorhytmisch) ya ^ ama tarzlarmda dahi bunu grmek mmkndr. Ruhbaniyetin din sosyolojisi a ^ s^ndan nem ta ^^yan yan^ , en iyi ^ ekilde manikeizmde ifadesini bulan ifte ahlkt ^r. Ke^i ^ lerden ve rahibelerden meydana gelen birlik, kendine zg bir me ^ ruiyet dahilinde zel sorumluluklar ^^ ve imtiyazlar ^^olan bir birliktir. Byk birlik iinde bu trden birliklerin hepsi mevcuttur. Aralar ^ndaki ili ^ kileri burada ayr^ nt ^l^^bir ^ ekilde ele almam ^ z mmkn de ^ ildir. Bunun yerine her byk dini birlikte kk gruplar ^ n meydana gelebilece ^ini ("ecclesiolae in ecclesia") hat ^rlatmakla yetinelim. Ve nihayet her trl arac ^l^^^^d^^ layan ve ukilliyete do ^rudan temas ^^prensip edinmi ^^ve sosyolojik yap ^^itibariyle Troeltsch taraf ^ndan "dini paralelliklerin paralelizmi" ^ eklinde tan ^mlanan, gerek H ^ristiyanlik'ta, gerekse di ^ er dinlerde byk birlik taraf ^ndan d ^^ lanmaya sebep te ^ kil etmeyen ve bireyselcilik denebilen dindarhk tr, ba ^ ka bir deyi ^le tasavvuf da ayn ^^ereveye dahildir. Ne var ki, bunun da kendi iinde baz^^eli ^ kileri vard ^ r. ^ ehitlik, tasavvufta ender rastlanan bir motif de ^ildir; H ^ristiyanl ^ kta bunun birok rnekleri vard ^r. Di ^er dinlerden, mesel islm'dan rnek vermek gerekirse, Gaz'alryi "me ^ ru" tasavvuf, al-Hallac' ^^da bid'ata dayanan tasavvuf iin gsterebiliriz. 30

TOPLULU ^ UN DINE ETKISI

1. Toplumsal Farkhla ^ma ve Dine Etkileri Din ve topluluk aras ^ndaki etkik ^ im, ikinci olarak toplulu ^ un dine etkisinde grlr. Bu etki, sistematik ara ^ t ^rmalara ra ^men tan^^manas ^yla tespit edilmemi ^^olmakla beraber bir hayli byktr. Bu konuda yap ^lan ara ^ t ^rmalar ^n tarihesine burada k ^saca de ^inmek istiyorum. Dinde (ve di ^er btn manevi etkinliklerde) hususiyet ve kanuniyeti dikkate almaks ^ z ^ n s^rf toplumun salt bir fonksiyonunu gren ve sosyolojizm olarak adland ^r^lan gr ^ , asl^nda baz ^lar^n^ n Xenophan (ksenofan)'larla ba ^ latt ^^^^antropolojizme "VG yeni a ^da onunla birle ^ en psikolojizme dayan^r. Ayd^nlanma a ^^ nda dinin mucidi olarak grlen mnferit -insan^n yerine dinin -azok ihtiyarr- yarat ^ c ^s^ , ba ^ ka bir deyi ^le mucidi olarak toplum sahneye ^kar. Pozitivizm ve kollar ^^taraf^ndan temsil edilmi ^^olan bu gr ^ , bir "bulu ^ " olarak dini ekonomik bak ^mdan geli ^ mi^^ belli smflar ^n ^karlarmm hizmetinde gren tarihi (ekonomik) materyalizmde son derece ciddiyet kazanm ^^ t ^r. Ne yaz ^k ki, bu d ^ ncelerin seyri iinde tart ^^mas ^ z mevcut olan gerek cevher, polemiklere ve k ^^k ^rtmalara yol aan sivriltme ve abartmalar yznden kendini yeterince gsterme imkamm bulamanu ^ t ^r. Marx ve halefleri taraf ^ndan savunulan gr ^ ler daha sonra bilgi sosyolojisi ad ^^verilen (Mannheim ve Scheler) ideoloji ^retisinde definle ^ tirihni ^lerdir; bilgi sosyolojisi, varolu ^ u (existential) fenomenolojinin (Heidegger) etkisinde kabul edilen zihnin s ^n^flara ba ^l^ l^^^ n ^^ "d ^ ncelerin" "varl ^^ a ba ^l^l^^^ " ^ eklinde geni ^ letmi ^^ve bylece sosyolojik ara ^ t ^rma tarz ^n^^yeniden ntrle ^ tirmi ^ tir. Ama, bilgi sosyolojisini bundan byle mcadelenin hizmetine de ^il, derinle ^ tirilmi ^^ bilginin hizmetine sokmakm ^^ . Ne var ki, baz ^lar^n^n kastetti ^ i gibi, toplumun dine etkisinin nemi ilk defa Marx ekol taraf ^ndan vurgulanmam^^ t^ r. Bunun iin kitab ^ m ^ z ^n ekine bir gz atmak yeterlidir. Herder'in yolunda yryen tarihi ekol, bu alanda nemli tespitler yapm ^^ t ^r. Son zamanlarda sosyolog olarak tan ^ d^^^m^ z Schleiermacher ve tarihi mater31

yalizmin babas ^^ Hegel'i de burada d ^ nebiliriz. Daha sonra, ba ^^ ms ^ z biri olmakla beraber, gene de Hegel'in yolunda yryen bir ba ^ kas ^n ^^ gryoruz; bu, doktriniyle Fransa'da ve Almanya'da toplum ara ^ t ^rmalar ^ na dikkatleri eken ve dini toplum ile belli bir fonksiyon ili ^ kisi iinde ele alan Comte'dur. Gene ayn ^^ynde, zellikle ^ ngiltere ve Almanya'da parlak dnemini ya ^ ayan etnoloji, kltrel bak ^ mdan az geli ^ mi ^^toplumlarda toplumsal sm ^flaman ^n dine olan etkilerine ynelir ( Morgan, Lubbock, Tylor ; Frazer, Lang ; Bastian, Lazarus, Steinhal, Ratzel ; kltr evresi zerine bkz.: Frobenius, Wilhelm Schmidt, Ankermann, Foy, Graebner). Konunun tarihesine ili ^ kin bu kadar a ^klama yeterlidir. 19. yzy ^lda toplulu ^un dine e ^ itli ynlerden etkisinin nemine bir nebze de olsa dikkat ekildi. Toplulu ^un dine etkisi birok alanda sz konusudur. Tabii ilk nce ilkel alanda. Burada sosyolojik biimlenme, ekonomi, maddi ve manevi kltr -ki buna din de dahildir- bak ^mlar^ ndan birbirinden ayr ^lan birimlere dikkat etmemiz gerekti ^ini kltr evresi ^ retisinden (Kulturkreislehre) biliyoruz. Ad ^^geen ^reti, e ^ itli kltr evreleri ve aralar ^ ndaki tarihi nedenselli ^ e dair ileri srlen ve birbirleriyle her noktada uyu ^ mayan teorileri bir s ^ ra dahilinde ortaya koymu ^ tur. Biim alanlar ^ n^^ burada tek tek ele almak mmkn de ^ ildir. Konumuz a ^ s^ ndan nemli olan, Wilhelm Schmidt ile ortaya ^kan sosyoekonomik anlay ^^^temsilcisi ekoln -ki bu daha ^hml^^bir tarihi materyalizmdir- manevi ekol kar ^^ s^ nda, ba ^ ka bir deyi ^le manevi kltrn biimleni ^ i olan dindarl^ k ve kilit kar ^^ s^ nda bir nevi stnlk kazanm ^^^olmas ^ d^r. Graebner'e gre sosyal te ^ ekkllerin ekonomik yap ^ dan etkilenmeleri farkl ^^ ^ iddette olmaktad ^ r; anaerkil kltrlerde ise, bu ok daha ^ iddetli olmaktad ^r. Modern etnolojinin zellikle Avusturalya, Afrika, Gney Asya ve Arktik blge kltrlerin ili ^kin yapt^^^^ara ^ t ^rmalar sonucunda sosyal ~flama ve din aras^ndaki ili ^ kiler ile ilgili olarak fevkalda de ^erli ve nemli neticeler elde etti ^ini biliyoruz. Bu arada dini d ^ nce, gelenek ve rgtlerin sosyal ili ^ kilere dayand ^r^ld^^^^hususu da ortaya konulmu ^ tur. Ancak bu ili ^ kiler ekonomiye tbi olarak d ^ nldklerinde, mesele bir ^kmaza girmektedir. Bu, zellikle "m ^ terek" olan ^n tespitinden motivasyona (mucip sebeplerin gsterilmesine) gei ^ te, ba ^ ka bir ifadeyle "neden"den "niin"e gei ^ te zorunlu olarak farkedilmektedir. Geri, mitolojik d ^ nce dnyas^ mn muhteva tahlilinde ve onun ahlki ve entelektel dzeyinin de ^ erde ^ erlendirilmesinde oldu ^u gibi, sosyal -ve genel olarak kltrel (ekonomik)- ^ arthl ^^^ n tesbiti ok defa konu itibariyle yararl ^^oluyor, ama burada ise sosyolojik ^ artl ^l^^^ n tespit edilmesi, konunun derinli ^ ine an32

la ^^lmas ^ na fazla bir katk ^ da bulunmaz. Teoloji ve dogma zerinde yap ^lan benzer denemelerde de bu byle olmu ^ tur. Bu etki kltrn ileri a ^ amalar ^nda da vard ^r. Bir kere "evre" (Milieu) olarak sz konusudur. Her din belli sosyal ^ artlarda ortaya ^kar ve belli sosyal zmreler taraf ^ ndan ya ^ at ^hr. Bir dini birli ^in bir kesitini tahlil etmek suretiyle dinlerin tarihi ve genetik men ^ elerine gre birbirlerinden nas ^l ayr^ld^klarm ^^ (eski avc ^^ yahut oban dinleri, kurucular ^^ halktan veya ayd ^ n zmreden olan sava ^ ^^kavimlerin dinleri gibi) ve daha sonra geli ^ im ve biimlenme sreci iinde sosyolojik etkilerle kkl, k^ smi yahut topyekn de ^ i ^ ikliklere nas ^l u ^rad ^klar ^n ^^ grmek mmkndr. nemli olan, sosyolojik bak ^ mdan farkl ^^olan bir evrede dini birlikte karakteristik bir de ^i^ ikli ^ in meydana gelmesidir. Burada dini birlik do ^ al birlikle rt ^ ebilir veya rt ^ meyebilir. e ^ itli yorum ve anlay ^^larla dopdolu olan dinler tarihinin gsterdi ^ i gibi, belli bir temel d^ nceye dayanan dnya dinlerinde farkhla ^ ma olgusu, ilgili dinin hviyetini zaman zaman tehlikeye sokabilecek boyutlara varabiliyor. Sosyolojik farkl ^l^ klar, bir kere yap ^^ bak ^m ^ndan son derece e ^ itli sonular do ^ururlar. Burada ilk olarak akla gelebilecek olan "tevil" (ayd ^nlatma) farklihklar ^ d^r: Belli faktrlerin, zelliklerin, tasavvurlar ^n ve temrinlerin di ^erleriyle yer de ^ i ^ tirmeleri. Buna teori ve uygulama alan ^ndan ^ yle bir rnek gsterebiliriz: ok Tanr ^l^^dinlerde mnferit ulhiyetler taraftarlar ^ nm meslek ve s ^mflar ^na gre ^ ekillenmi^^ve de ^i^ ikli ^e u ^ram^^ lard ^r. Bu, sosyolojik olarak daha ok mnferit zmrelerin bu ^ ekilterden ("koruyucu patronlar") herbirine olan tekabiilnde etkisini gsterir. Belli tasavvur ve temrinlerdeki gerileme, ortadan tamamen kaybolma derecesine varmayabilir. zellikle genler aras ^nda modern byk kent dindarl ^^^^zerinde yap ^lan ara ^ t ^rmalardan bildi ^imiz teorik ve e ^itici ynn u ^ rad^^^^daralma zerinde burada durulabilir. Bu ara ^ t ^rmalara gre Tanr ^^hakk^nda az ^ ey, ^ sa hakk ^ nda daha az ^ ey bilinmekte ve nihayet teslisin nc ^ ahs ^^hakk^nda ise hibir ^ ey bilinmemektedir. Di^er tarafta, bunun aksine son derece farkl ^^kltr alanlar ^nda ve dinlerde -zellikle de kyl dindarl ^^^ nda- umumi dindarli ^^n belli tasavvur ve temrinlerinin belli sosyolojik ^ artlarda ok daha iyi ^ ekillendikleri ve yerle ^ tikleri grlyor. Hatta buralarda bat ^l itikat dahi sosyolojik nem ta ^^r. Ayr^ ca nem ta ^^yan bir ba ^ ka husus daha vard ^r. O da ^ udur: Klt birlikleri, dini olmayan (profan) topluluk yap ^ s^^iinde kaybolmu ^^ olan sosyolojik s ^ n^flama karakterini yans ^tmaktad ^rlar. Kuzey Amerika' da kabilelerin ikiye blnmesi buna rnek gsterilebilir. Max Weber, e ^ itli etkinliklerden hareketle s ^ mf ve zmrelerin dindarl ^k anlay ^^la-

33

r^ n ^^ kent ve ta ^ ra dindarl ^^^na dayanarak ayr ^nt ^l^^bir ^ ekilde ortaya koymu ^ tur. Sosyal farkl ^la ^ ma faktrlerinden biri olarak bilinen etkinlik, dindarh ^^n ^ ekil ve tabiat ^nda da kendini gsterir. Bu husus ilkel kavimlerde daha briz bir ^ ekilde dikkati eker: Ilkel ve gdye dayal ^^tasavvurlanyla, ierik bak^m^ ndan ilgi alanlar^yla s ^n^rl ^^mitolojileri ve by gelene ^ iyle kolleksiyoner avc ^^dinleri; tropikal blgelerde (Malenezya, Gneydo ^u Asya, Orta Afrika) ve bunlar ^n d ^^^nda kalan blgelerde yerle^ ikli ^in do ^urdu ^ u ve te ^vik etti ^i l klt ve buna uygun rublara ve kuvvete olan inan ile bunun gere ^ i ritler (maskeli dans) ve nihayet Arktik blge balikdarm ^n, Polinezyah gemicilerin ve Afrikal ^^obanlarm y^ld^ zlarla ssl mitolojik d ^ nce dnyas ^^ bunu ispatlamaktad ^r. Belli meslek gruplar ^n^ n klt bak ^m ^ndan belli yksek varl ^klara tekabl, oktanr ^l^^ dinlerin her alan ^ nda gzlenebilmekte: ok defa kurucu olarak yceltilen hmiler, yaln ^ z ilkel kavimler (zellikle Bat ^^ Afrika) aras^ nda de ^ il, ayn^^zamanda Orta Amerika'da, Do ^u Asya'da, Iran'da, Hinduizm'de ve klasik dinlerde de etkinlik ve meslek sahibidirler. Islam' da ve H ^ristiyanl ^kta k ^smen olmak zere, sosyolojik bak ^mdan etkin gruplara zg dindarl ^k trlerine rastlamaktay ^ z. Bilindi ^i gibi, Cermen dinlerin& -zellikle Roma dininde- her etkinlik alamam (zel olsun, genel olsun) bir koruyucusu ve yard ^ mc ^ s ^^vard^r. Usener, Hint-Cermen kavimlerinin bu inanlar ^^zerinde ayr ^nt ^l^^bir ara ^ t^rma yapm^^ t^r. Belli i^^alanlar ^yla ilgili ilhlar, bilindi ^i zere, hemen hemen btn dinlerde ve briz olarak da eski Meksikal ^larda, inlilerde, Hintlilerde, Sudan Afrikahlarmda, Etrsklerde vard ^r. Toplumun etkinlik bak ^m^ ndan s ^n ^flara ayr ^lmas ^ , sadece mabedlerin farkbl ^^^nda, kltrn biimleni ^ inde, ritlerin ^ ekillenmesinde ve di ^ er sosyal biimlerde kendini gstermez; btn dinlerdeki zihniyet, toplumlar ^ n ana etkinlik ruhuyla belirlenmi ^^ olarak tezahr eder. Eski Meksika dini, t ^ pk^^Asur dini gibi tamamiyle askeri devlet ehresini ta ^^yor. Bunun gibi, Roma ^ mparatorlu ^ u'nda askerlerin sempatisini kazanan mitras dini de zihniyet bak ^ m^ndan askeridir. Bunun yan ^ s^ra Babil veya Tibet'in lamaist Budizmi gibi ruhani' veya bilge dinleri de ayn ^^ereveye dahil edilebilirler. Eski ^ran' ^n ta ^ ral^^ itikad ^^ olarak adland ^r ^lan Suriye'nin tacir dini de ayn ^^ kategori iinde ele al ^nabilir. Kltr seviyesinin ykselmesiyle do ^ ru orant ^l^^ olarak akide de sosyolojik olarak karmakar ^^^ kl^k ve farkl ^l^ k arz eden bir ^ ekle brnr. Hinduizm bunun a ^k bir rne ^ini te ^ kil ediyor. Gerek insan tabiat ^n ^n do ^ al farkl ^l^^^ndan, gerekse tarihi geli ^ imden (normal ve anormal trden, sava ^^ve yenilgi gibi) kaynaklanan ml34

kiyet farklar ^ , basit kltr ^ artlar^ nda bile -gmen kavimler aras ^ndaki ili^ kileri d ^ nn- ta ^^ d^klar ^^nem bak ^m ^ ndan etkinlik farklar ^ndan geri kalmazlar. Burada ekonomik durum ile sosyal durum birbiriyle ok yak^ndan ilgilidir. Mlkiyet ili ^ kilerindeki farklar ^n da akidenin biimleni ^ i zerinde etkili olabilece ^i ve gerekten etkili oldu ^u hibir surette inkr edilemez. Kurtulu ^^dinlerinin hepsi de ^il, ama onlar ^n belli bir tipi ekonomik ve sosyal ynden s ^k^ nt ^^ iinde bulunan kesimler taraf ^ndan ya ^ at ^hr; te yandan, mesela Hint cemaat ^n^n kurucusu Vallabha'n^n Hindistan' ^ n tccar evrelerindeki taraftarlar ^^ aras ^nda belli bir lks ^ art ko ^ an bir klt de vard ^r. Marksizmi son derece te ^ vik eden, yoksul byk kitleleri H ^ristiyanl ^ktan so ^ utan ve toplumumuz iin de tehlike arz eden halihaz ^rdaki geli ^ me kar ^^ s^nda yegane resmi dini merci olan kilise, bilindi ^i zere, ciddi bir tav ^r tak^nmam ^^^ve bu geli ^ menin do ^uraca ^^^sonular ^^ hakk^yla de ^erlendirmemi ^ tir. Demek oluyor ki etkinlik ve mlkiyet farklar ^ , toplumsal s ^ n^fla ^ may ^^sa ^layan en nemli faktrlerdir. Zmreler ve s ^ n ^flar akidenin biimlenmesinde ok defa nemli rol oynam ^^lard ^r. Bu konuda ncelikle Bat ^ 'daki modern ili ^ kileri d ^ nmek laz ^ m. Fransa'n ^ n Katolik burjuvazisine ili ^ kin Groethuysen'in yeni ara ^ t^rmalar^^ile Bremond'un ve Curtius'un al ^^ malar ^ ; ^ ngiltere'deki pritanizm konusunda ise Schcking, Schffler ve Kraus'un al ^^ malar ^^meseleyi gayet a ^k bir ^ ekilde gzler nne sermektedirler. Max Weber'in, Troeltsch'n ve Sombart'^ n al^^malar^^ise daha nce ba ^ lat ^lan al ^^ malar ^n devam ^^ ve tashihi zelli ^ ini ta ^^rlar. H ^ristiyanl ^k d^^^nda kalan dinlere gelince, bunlar iin buraya kadar anlatt ^klar ^m^ z aras ^ nda baz^^rnekleri zaten vermi ^^bulunuyoruz. Okyanusya, Orta Afrika, eski orta Amerika ve kuzey do ^u Asya'daki sosyal yap ^ , bize toplumsal snufla ^man ^n ilkel ve yar ^^uygar kavimlerde ok defa hayret verici bir tarzda gerekle ^ ti ^ ini gsteriyor. Buralarda etnik-politik faktrn etkisinde gerekle ^ en bir s ^n^fla ^ madan kaynaklanan ve onu do ^ al olarak yeniden takviye eden btn fenomenlere rastlamak mmkndr. Bunlar, toplumsal kurallara, prestij ve payeye gre derecelendirme ve benzeri fenomenlerdir. Polinezyahlar ^n lmden sonraki hayat ^n zmrelere gre de ^ i^ ece ^i inanc ^ na dair gr ^ leri, Sudan ve do ^u Afrika'n ^ n son derece feodal tarzda rgtlenmi ^^zenci devletlerinde rastlanan ve sadece iyilerin ruhlar ^ n^ n ya ^ ayaca ^^^d ^ ncesi ile s ^ n^f sistemine dayanan Brahmanizm ve Hinduiz ^n'e ili ^ kin gr ^ ler bize byle bir s ^mfla ^ man ^ n dini ya ^ ay ^^^ve d ^nce zerindeki do ^ rudan etkisini gsteriyorlar. Uygarl ^^^n daha ileri a ^ amalar ^nda bile byle bir etki, arp ^ c ^^olmamakla beraber, gzlenebil ^nektedir. 35

Sz konusu farkl ^ la ^ ma, dnya dinlerinde de grlyor. Dnya dinleri, daha ilk a ^ amalarda sosyolojik s ^n^fla ^ mada ve buna dayanan dini ba ^ kala ^^ m.da (Variierung) sosyolojik faktr ile uluslar psikolojisi faktr aras ^ nda yak ^n bir ili ^ kinin varl ^^^ n^^a ^^ a vuruyorlar. Blindi ^i gibi, dinler e ^ itli etnik gruplar vas ^ tas ^yla yeni unsurlar edinirken bir taraftan da de ^ i ^ ikli ^ e u ^rarlar. Geli ^ mi ^^dinlerle ilgili son derece ilgin bir rne ^i, geni ^^anavatan ^^ Hindistan'dan Seylan'a kadar inhindi'nde ve do^ uda, Tibet'te, in'de ve Japonya'da her defas ^ nda de ^i ^ ik bir ehre ile kar ^^m ^ za ^ kan ve ayr ^ ca Japonya'da Buda dininin "zen-shu" denen kahramanca-askerce ^ eklini olu ^ turan Budizm'de gryoruz. Gayet tabii ki, buraya kadar verdi ^ imiz rneklerde oldu ^ u gibi, burada da bir etkile ^ imden sz etmek mmkndr. Nas ^l ki, samuraylar kendi ya ^ ama dsturlar ^^ve ilgileri do ^rultusunda Budizm'i icra etmi ^ lerse, ayn ^^ ^ ekilde zen-Budizmi de onlar ^^aksi ynde etkilemi ^^ve ^ ekillendirmi ^ tir. Ama burada nemli olan husus, Budizm'in "dnya"ya kar ^^^herkese bilinen ilgisizli ^ine ra ^ men belli hayat ve sosyal biimlerle s ^k^^ili ^ ki kurmu ^^olabilmesi ve kendisine temelden yabanc ^^ olan bir "evre" den gelen ihtiyalar ^^ kar ^^ layabilmesidir. Ayr ^ ca, varl ^^^ n ^ n e ^ itli dnemlerinde gerek etnik, gerekse sosyolojik bak ^ mdan e ^ itli gruplar taraf ^ndan esasl ^^ bir ^ ekilde ya ^ at ^ lan ve bu yzden de etkilenmi ^^olan H ^ristiyanl ^^^n tarihi bizim iin elbette daha uygun bir rnektir. Burada da bir etkile ^ im sz konusudur. Nas ^l ki, Ortaa ^ ' ^ n ^ valye kltr kendine zg bir dindarl^^^^do ^uracak ^ ekilde umumi dindarl ^^^^etkilemi ^ se, ayn ^^ ^ ekilde H ^ristiyanl ^k da kendisine ynelen ^ valye s ^ n ^f^n ^^etkilemi ^^ve onu yeniden biimlendirmi ^ tir. Son rneklerden de anla ^^laca ^^^gibi, sosyolojik s ^ n^fla ^ man ^n dine etkisinde her zaman ekonomik faktr d ^ nlmeyebilir An ^lan faktrn sosyolojik s ^n^fla ^ man^ n bizzat yap ^ s^ nda ve biimleni ^ inde nemli rol oynad ^^^^gayet tabiidir ve bu noktada dindarl ^^^ n biimlenmesine -do ^ rudan yahut dolayl ^^ olarak- etki eder. Bununla tekrar alt ve st yap ^^ meselesine dnyoruz. Ancak bu defa, tarihi materyalizm taraf ^ndan yukar ^ da ima edilen tarzda izah edilen ekonomi ve din ili ^ kisine dair bir sorun ile kar ^^ la ^^yoruz. Bu ili ^ kiler san ^ld^^^^kadar basit de ^ildir; zellikle ilkel kavimlerde bu ili ^ kilerin ara ^ t ^ r ^lmas ^^(ekonominin kltrn bu a ^ amas ^^ iin ta ^^ d ^^^^nemi ilk ara ^ t ^ran Grosse'dir), ekonomik olu ^ uma ili ^ kin eskiden ortaya at ^lan evrimci bilgi teorisinin yetersiz oldu ^ unu ve birok ba ^ ka geli ^ menin de burada dikkate al ^nmas ^^gerekti ^ini gstermi ^ tir. Kltr evresi ^retisi, metodik olarak geli ^ tirdi ^i birtak ^m kriterlerin (Graebner) yard ^ m ^yla ekonomik biim dnyas ^n^n (Formwelt) manevi (dini) biim dny as ^yla belli ili ^ kilerini gsteren birimlerini bir

36

^ em.a dahilinde ortaya koymak abas ^ndad ^r. Kald ^^ki, bu nedenselli ^in ara ^ t ^r^lmas ^ , zaman zaman vurguland ^^^^gibi, din ve ekonomi ili ^ kisinin ara ^ t ^r^lmas ^ n^^da gerektirmektedir. Ancak byle bir ara ^ t ^ rma tamamen din sosyolojisinin grev alan ^na girmez. Bunun iin bu konuyu genel bir a ^klama ile kapatmak istiyoruz. Bu konuya ba ^ larken toplumsal ili ^ ki ve davran ^^ lar ^n s ^ n^rlar ^^ve zellikleri hakk ^nda ileri srlen d ^ nceler ^^^^^ nda din denen fenomeni toplum ile basit bir salt fonksiyon ili ^ kisi iinde ele alamayaca ^^ m^ z ^^bilmekte yarar vard ^r. nk din, pozitivist varsay ^ m ^n aksine, yaln ^ z zamana ba ^l^^bir fenomen olmay ^p, ayn ^^zamanda insan ^n "ebedi" plan ^na da uygundur. O, tarihi materyalizmin ileri srd ^ gr ^ n aksine, belli bir toplumsal yap ^^ve ekonomik dzenle kaim de ^ ildir. Marksizm taraf ^ndan nerilen styap ^^ sorununun zmn, tek tarafl ^^ oldu ^ u ve yan ^lg^ya sebep oldu ^ u iin, burada bir tarafa b ^rak^yoruz. Bu konuda anlatt ^klar ^ m= ve anlatacaklar ^ m^ z ^n amac ^ , daha nce Sombart, Troeltsch ve Max Weber'in yapt ^klar ^^ gibi, Marksistler taraf ^ ndan ok defa grmezlikten gelinmi ^^ve inkr edilmi ^^olan "ideoloji"nin toplumsal realite zerindeki ters etkisini ispat etmektir. Burada akl ^m^ za Herder'in evre gzelli ^ i hakk ^nda syledi ^i bir sz geliyor; bu sz sosyolojik evre iin de kullanmak mmkn: "Iklim zorlamaz, meylettirir." Yapt ^^^ m^ z ~flama dahilinde bir noktamn daha ayd ^nh ^ a kavu ^ turulmas ^^gerekir: ^ nsan toplulu ^ unun en byk rgt ^ ekli olan devletin dine etkisi. Yukar ^ da dinin devlet zerindeki etkisinden sz etmi ^ tik. ^ imdi ise dinin devlet etkisi alt ^ nda ald ^^^^biime temas edece ^ iz. Gerek anlamda devlet, ancak kltrel geli ^ imin ok ileri a ^ amalar^nda sz konusudur. Uygarl ^kta ileri gitmi ^^topluluklarda, dindeki geli ^ melerle devlet olma yolunda vuku bulan geli ^ meler aras ^ ndaki nedenselli ^ e ok nceden dikkat ekilmi ^ tir. Biz bu nedenselli ^ e nceki sayfalarda de ^i^ ik bir a ^ dan bakt ^k. Nas ^l ki mnferit klan, m ^ nt ^ka, kasaba, ^ ehir ve blgelerden -sava ^^yahut bar^^^yoluyla- ortak bir devlet meydana geliyorsa, ayn ^^ ^ ekilde, M^ s ^r, Babil, Asur, Meksika, in ve Japonya rneklerinde oldu^u gibi, mnferit boy ve blgelere zg kltlerden bir devlet dini ortaya ^kar ki, bu din teolojide biim bak ^ m^ ndan bir sistemle ^ tirmeyi, stilizasyonu ve standardizasyonu ngrrken, ierik bak ^ m ^ndan da henoteizme (birok ilh aras ^ nda birine tap ^nma) ve muhtemelen monoteizme (tektanr ^c ^l^k) e ^ ilim gstermek suretiyle kltte devlet ilhma (yahut ilhlarma) tap ^ nman ^n galebe almas ^^yolunda bir geli ^ me iine girer. Tabii ki, devletin dine etkisi bu trl fenomenlerle s ^n^rl ^^kalmaz. Bu etki genel olarak, hukuki kar ^^l^^^^olmadan, fiili olabildi ^ i gibi, bunun tersi de,

37

yani fiili olmadan hukuki, yahut hem hukuki hem de fiili olabiliyor. Nispeten ilkel ili ^ kilerde (Afrika'da, Yak ^n ve Orta Do ^ u'da) devlet ve din gc o kadar iiedir ki, a ^^rl^^^n hangisinde oldu ^una karar vermek ok defa mmkn olmamaktad ^r. "Devlet" reisi mi, yoksa diyanet i ^ leri reisi mi -ki bunlar s ^k s^ k rt ^ mektedirler- iktidar mevkiinde bulunur sorusu, ok defa ^ ahsi prestij sorununa dn ^mektedir. Etnik ve dini bak ^ mdan farkl ^^nfus yap ^ s^ na sahip ilkel seviyedeki devletlerde (Polinezya, do ^ u ve bat ^^Afrika) bile devlet gc her zaman stndr. Buralarda "devlet", hkim din ile, geriye kalan dinlerin az ok lehinde olmak zere, zde ^ le ^ ir. Eskia ^'da Greklerde ve Romahlarda bunun rnekleri olmu ^ tur. Yunanistan rne ^inde ncl ^n devlete mi, yoksa dine mi ait oldu ^u sorusu cevaplanamazken ve bunlardan birini di ^erinin tezahr tarz ^^olarak kabul etmek gerekirken Roma'da din sadece bir klt ve devletin bir fonksiyonu olarak grlyor. Konfyz in'inde ve dini konular ^ n fiili ve rgtsel olarak apayr ^^bir zellik ta ^^ d^^^^Japonya'n ^n Shinto' sunda buna benzer ili ^ kiler eskiden oldu ^ u gibi ^ imdi de vard^r. Az ok s ^ k^^ bir ili ^kiden tutunuz da dini hayat ^^ynlendirmeye kadar devlet etkisinin btn trlerine rastlamak mmkndr. Sezaropapizm (Caesaropapismus) 3, fiili etki iin somut bir rnektir. Buna gre devlet reisi, din i ^lerinin de reisidir. Bizansta ve arl ^k Rusya'smda bu byle olmu ^ tur. Orta a ^^ ba ^lar ^ndaki Alman kilisesi de burada bir rnek te ^ kil edebilir. Ad ^^geen kilise, ba ^ lang^ ta sm^rh olan egemenli ^ini daha sonra geni ^letmi ^ tir. ^ li^in ve di ^er islm mezheplerinin z ^dd ^^olarak snnilik, ayn ^^ ^ ekilde burada sz konusu edilebilir. Devlet hkimiyeti en a ^k ^ ekilde dinin ulusal yahut resmi anlamda kurumla ^ mas ^nda grlr. Devlet, dini homojenitenin olmad ^^^^yerlerde mevcut dinlerden biriyle kaynas ^r. Geri kalan dinlere kar ^^^tavr ^^az ok kat ^^veya ho ^ grl olabilir. Hemen hemen btn nasya ulusal dinlerinin (M ^ s^r, Babil, han) tavr ^^ bundan ibarettir. Din birli ^inin kilise halinde rgtlendi ^i yerde, devlet kilisesi (anglikanizm) ortaya ^ kar. Bu takdirde dinin yahut ok defa eyalet kilisesiyle ifte bir yn kazanan kilisenin devlete olan ba ^^ ml^l^^^ nda bir lakal ^k sz konusudur. Dini birliklerin nispeten ba ^^ms ^ z olmalar^nda devletin maddi ve manevi katk ^lar^^vard^r. Bylece devlet, Luther taraftar ^^birok eyalette oldu ^ u gibi, kiliseyi iten ve d ^^ tan etkisi alt ^na almay^^ ba ^ ar^r. Devlet gcnn din (kilise) zerindeki etkisi veya ikisi aras ^ ndaki s ^ k^^ i ^ birli ^ i sonucunda ortaya ^kan dezavantajlar ("dnyevile ^ me"), mezhepler taraf ^ ndan byk dini birli ^ e gsterilen tepkinin (veya tepkilerin) ayn ^^zamanda bu tr yak ^ n bir i ^birli ^ ini de hedef ald ^ 3 .n.: Dnyevi hkmdarm din ve dnya i ^ lerini birlikte yrtmesi.

38

^^n^^briz bir ^ ekilde ortaya koymaktad ^r. Kimi din ve mezhepler, daha ba ^^ ndan beri devletin etkisini do ^ urabilecek her trl ili ^kinin kar ^^ s ^nda olmu ^^veya bu konuda ok dikkatli davranm ^^ t^r (Calvin, bir ba ^ ka a ^ dan da Buda). Troeltsch, devlet gcne yakla ^^ mlar^^bak^m ^ ndan dini birlikleri (mezhepleri) "ho ^ grl" ve "sald ^rgan" biimde iki gruba ayir^ r. devlete (siyasete) kar ^^^ilgisizli ^ ine ra ^ men son derece ho ^ grl bir devlet dini (inhindi) olmay ^^ ba ^ arm ^^^olmas ^^ ilgintir. ^ cma prensibinde salt bir ^ reti, uygulama ve birlik iin bir norm geli ^ tirmi ^^olan isln^ 'da ise, bu prensibin sa ^lam rgtlenmi ^^bir kuvvet taraf ^ndan korun ^nam ^^^olmas ^ , kurumla ^ may ^^engellemi ^ tir. zgr kilise, devlet ve kilisenin birbirinden ayr ^ld^^^^her yerde vard ^r. Bunun rneklerine ilk nce Amerika'da ve daha sonra Fransa'da rastl ^yoruz. Bu, teorik olarak devletin tarafs ^ zl ^^un ve "dini cemaatleri" etkilemekten ka ^nmas ^n^^ifade eder. Sadece mnferit gruplar iin -de ^ il, dini ve ideolojik gd ile hareket eden btn gruplar iin de bu byledir. Uygulamada ise, Kuzey Amerika ve zellikle Almanya'da oldu ^ u gibi, dini cemaatlerin prensipte birbirlerine e ^ it k^linmalar^^hususu, baz ^^ gruplara yap ^lan ve me ^ruiyetini tarihten ve di ^er sebeplerden (nitelik, nem) alan zel muameleyi d ^^lamaz. Din tarihi, de ^er yarg ^lar^m mmkn mertebe d ^^ lamak ^ art ^yla, devletin din zerindeki etkisinin ieri ^i hakk^nda tipolojik a ^ dan her trl bilgiyi vermek durumundad ^r. Bu etki, dini hayat ^n e ^itli ynleri (klt, ^ reti, cemaat) ile dindarh ^^ n e ^ itli biimleri zerinde her defas ^nda birbirinden farkl ^^ ^ ekillerde varl ^^^n^^hissettirecektir. Devlet etkisinin kendini gstermesi ve biimlenmesi, devlet biimine vesaireye gre tamamen farkh olacakt ^r. Bu noktada din sosyloojisi ister istemez tarih, hukuk ve din hukuku ara ^ t^rmalar ^na e ^lik edecektir. 2. Dini Birliklerin rgtlenmesi Din ve topluluk aras ^ndaki kar ^^l^kl^^etki konusuna giren bir ba ^ ka husus da toplulukla ^ man ^n salt dini birimlerin dair a ^klamalar^ nuzda temas etmi ^^oldu ^umuz dini gruplar ^n ve birliklerin rgtlenmesi sorunudur. Burada da gene prensiplerden yola ^ kmak gerekir. Yukar ^ da sordu ^umuz "dini topluluk nas ^l olabilir?" sorusu, burada bir ba ^ka soruya dn ^yor: Sosyolojik ve hukuki dzenlenme anlam ^nda rgtlenme nas ^l mmkn oluyor? Burada byk dini birliklerin tarihi geli ^ imlerinin vermi ^^oldu ^u olumlu cevab^n yan^ s^ra bir de mistik ve spiritalist tarzda belirlenmi ^^gruplar^ n hukuki ve toplumsal dzenlenme konusunda mininum^^llerle yetinmeyi amalayan ve her trl hiyerar ^ iyi vesa39

ireyi reddeden olumsuz cevab ^^vard ^r. Bunlar aras ^nda, bir taraftan "mezheplerin"in nce pratik olarak geli ^ en ve sonra da teorik olarak me ^ ruiyet kazanan kompromi ve konsesyonlar ^ , di ^ er taraftan belli byk dini gruplar ^ n (Luthereilik, ^ slam) spiritalist zellikleri sayesinde s ^k s ^k gei ^ ler olur. Roma Katolik Kilisesinin rgtlenme konusunda ortaya koydu ^ u mkemmel rnek, her trl takdirin stndeclir. MahayanaBudizmi ve ^ ran'm Zerd ^ ti devlet kilisesi de iyi rgtlenmenin, gerek hiyerar ^ inin H ^ ristiyan alemi d ^^^ ndaki gzel rneklerini te ^ kil ediyorlar. Ama bu arada nl bir kilise hukukusu (Sohm) "ideal" kilise d ^ ncesine i ^ aretle protestanli ^^^hukuki ve sosyolojik diizenlenmenin tmnden vazgeme olarak yorumlayabilmi ^ tir. Ancak kilise huku alan ^ nda yap ^ lan ara ^ t ^ rmalarda (bk ^ . Kahl, Holstein) buna hakl ^^olarak kar ^^^ ^ k^lm ^^^ ve bunun tarihi olarak savunulatnayaca ^^ , sistematik a ^ dan ise hukukun zorunlu olarak ortaya ^ k^^^n^ n kilisenin mahiyetiyle eli ^ ki te ^ kil etmedi ^ i (bkz. Kahl, "Be ^ eri rgtn zgrl ^"), Kilise ile Tanr ^^devletinin zde ^ le ^ tirilemeyecekleri (Protestan gr ^ e gre) ve Sohm'dan hareketle hukuk kavram ^mn biimsel karakter itibariyle ok dar oldu ^u ileri srlm ^ tr. Kald ^^ ki, hukukun varl ^^^^protestan anlay ^^ a gre de kilisenin mahiyetiyle eli ^ mez. Kiliseyi ilahi bir hukuk messesesi olarak gren katolik mezhep iin ise, sorun zaten ba ^ ka trliidr. Dini gd ile ayakta kalan bir toplum dzeninin biimlenmesi, dnyadaki btn varl ^^^ n bir dzene gereksin ^n e duydu ^u deneyimiyle a ^klamr. Bunu hakl ^^ ^karan nedenleri gene dini tebli ^ in kendi iinde aramak gerekir. Me ^ ruiyetin ilahi hak olarak kendini gsterdi ^ i durumlarda ise, t ^pk ^^ eski H ^ ristiyanl ^ktaki gibi, organizma d ^ncesi, organizman ^n organlar ^^ aras ^ ndaki i ^ blmyle birlikte rol oynayacakt ^r. Bu dzende hipertrofi ynnde gzlenen e ^ilimler (dzenin yzeyselle ^ mesi ve kemikle ^ mesi) ile dinin ruhanili ^ ini ve manevili ^ ini kendi sosyal biimi iinde ya ^ atma arzusu aras ^ndaki eli ^ kiye de bir rol d ^ mektedir. Din dnyas ^nda "demokratik" d ^ nceye esas itibariyle az yer verildi ^ ini de burada belirtmek gerekir. Do ^al veya yapay bir kilit birli ^ine girmek az say ^ da s ^n ^ rlamalara ba ^l ^^ oldu ^ u halde ve dini tebli ^^evrensel bir karakter ta ^^ d^^^^ halde gene de din konular ^ nda kesin bir e ^ itlik yoktur. Din duygusunun (sensus numinus) son derece farkl ^^geli ^ ti ^i, e ^ itli topluluklar taraf ^ndan tedenberi bilinen bir ^ eydir. Burada bireysel farklar da nemli rol oynuyor. Dindar insan ^ n (homo religiosus) sayg ^nh ^^^ve buna ba ^l^^olarak birlik iinde yerini belirleyen husus, onun kendine zg dindarl ^^^^ile do ^ ru orant ^l^ d^r. Kltrel geli ^ imin "ilkel" a ^ amalar ^nda dini (yahut majik) bak^ mdan zellikle yetenekli olanlar, prestijin doruk noktas ^nda bulunurlar. Dini gruplar ^n sosyolojik yap ^ s ^na dikkatleri eken ilk ki ^ i 40

olarak bilinen ve bu gruplara uygun d ^ en dzenleri -isabetli olmamakla beraber- "hiyerokrasi" ad ^^ alt ^ nda toplayan Max Weber, dini saygmlik sahiplerinin ba ^^ ndan beri bu saygml ^klar^m iki ^ eye borlu olduklar ^ na dikkati ekmi ^ tir: Ilhi ltuf (karizma) ve memur edilmi ^^olma. Geli ^ mi^^ dinlerde olsun, ilkel dinlerde olsun d ^^ rak ve irek gruplar ^ n e ^ itli biimlerde birbirlerinden ayr ^lmalar ^ , sayg ^ nl^^ a gre farkl ^la^ ma prensiWyle a ^klanmamakla beraber, birlik iinde tercih edilme ve ykselme gibi hususlar her ne kadar zel gayret (eser vermek gibi) gerektiriyorlarsa da, bunlar ^ n as ^l sebeplerini dini beceride aramak gerekir. Demek cluyor ki, dini beceri birlik iindeki farkl ^la ^ man ^n birinci prensibidir. (Dini a ^ dan nem arz eden) icraat ise ikinci prensibi te ^ kil eder. Nihayet akla nc bir prensip (kutsal kitaplarm yorumlanmas ^^olarak niteleyebilece ^ imiz k, ^ tsal bilgi gibi zaman, bilgi ve beceri gerektiren mekanizmalar) daha geliyor ki, bu da bir nevi i ^ blmnden ibaret olup -kelimenin yzeysel anlam ^yla- daha sonra mesleklerinin gere ^ i olarak dini grevleri yerine getiren ve buna uygun sayg ^nl^ktan nasibini alanlardan meydana gelen az ok belirgin bir zmrenin ortaya ^kmas ^ na sebep olur (ruhban ve ruhbandan olmayanlar gibi). Do ^ al birliklerin ayn ^^ zamanda klt birlikleri oldu ^ u ^ artlarda bile dini olmay ^n (profan) do ^ al farkhl ^klara dayanan (baba: evin rahibi; kral: devletin en yksek derecedeki rahibi) bir farkl ^la ^ ma ve bir anlamda da hiyerar ^ i sz konusudur. Ve nihayet kurucusu olan dinler buna ba ^ ka bir dzenlenme prensibini de ekliyorlar: Kurucunun ki^ ili ^ine olan yak^nl^k, ayn ^^ inanc ^^ payla ^ anlar aras ^nda giderek geni ^ leyen bir evrede nemli rol oynar. ^ imdi de gerek karizma, gerekse mesleki icraatlar' sonucunda birlik iinde sekinler mertebesine ykselenlerin durumuna bir gz atahm. Kolektivizm mi, bireycilik mi ^ eklindeki ^ a ^^rtmaca soru gnmz din sosyolojisi iin kesinlikle sz konusu de ^ ildir. Sosyolojinin tm bireysel verimlili ^in icraat iinde zlmesi gerekti ^ine ve zlebilirli ^ine inandd^^^^ilk dnemlerinde bile, sade bir kolektivizme e ^ ilim gsterdi ^ i hususunu burada bir tarafa h ^rak^yoruz. Grubun i ^ birli ^i yapmas ^^dinin olu ^ mas ^^ve geli ^mesi a ^ s ^ndan son derece nemli bir olayd ^ r. Buraya kadar e ^ itli vesilelerle bu noktaya temas ettik. Burada herkese bilinmesi gereken bir ba ^ ka nemli husus da dini liderin sosyal alandaki rol ve etkinli ^ idir. Wundt, miti (Mythus) kollektif icraat, dini ise bireysel icraat ^ eklinde tan ^mlarken dile getirmek istedi ^ i ba ^ hca husus budur. insan ^^ ilh s ^rlarla dopdolu k^lan sayg ^^ve tevazu, onun iinde ya ^ ad ^^^^birlikten uzakla ^ mas^ na sebep oluyor (Duhm, Otto). Max Weber, dini literatrde 41

geen "karizma" 4 szc ^n sosyolojiye kazand ^r^rken ona yeni bir anlam da vermi ^ tir. O, bu szckle dini liderlerin zel itibar, sayg ^nhk ve prestijlerinin kar ^^l^^^^olan nesnel niteli ^i kastetmi ^ tir. Nitelik kazanma, zel bir yetenekten (kendinden geme yetene ^ i gibi) kaynaklanabildi ^i gibi, ki ^ inin ortaya at ^lmas ^m me ^ ru k^lan bir grevden de (mesela, peygamberlik) kaynaklanabilir. Burada sosyolojik sonular bak ^ m^ndan nemli olan noktalardan biri de, dindar insan ^n ortaya att ^^^^ki ^ isel iddiad^r. Ilgili ^ ahs ^n gerek sayg ^nl ^^^^ve prestiji, bu iddian ^n gerisinde kalabildi ^i gibi ona denk de olabilir. Ayn ^^ ^ ekilde saygml ^^m ve prestijin bu iddiay^^ a ^ mas ^^da mmkndr. Dini liderlerin insanlar zerindeki s ^ n^rs^ z nfuzu salt sosyolojik a ^ dan asla a ^klanamaz ve anla ^^lamaz; nk burada konuya sadece d ^^^grn ^^a ^s ^ndan bak^lmaktad^r. benimsenmesinden ve resmen ta ^^^^^mas ^ndan sonra kendini gsteren bu etki, dini karizman ^n ikna edici, etkileyici ve co ^ turucu gcnn bir kan^t ^ d^r. Dini lider ve onun yolunda yryenler iin karakteristik olan iki husus vard ^r. Birincisi, aralar ^ndaki ba ^^ n az ok duygusal olmas ^d^r. Bu ise, biimlenme bak ^m ^ndan bir minimu.mu ifade eder. ^ kincisi ise -mesleklerine uygun nitelik kazananlarm biim ve ierik bak ^m ^ndan sm ^rl^^ i ^ levlerinin aksine- "kay ^ts ^ z ^ arts ^ z istek" olarak tammlayabilece ^imiz gddr. Majik becerilerine inan ^lan, keramet kabilinden hallere giren ve kendilerinde ola ^ anst haller gzlenen ki ^ ilere kar ^^^beslenen ve psikolojik olarak henz tam olarak tan ^ mlanmam ^^^"korku duygusu", dini geli ^ imin ileri a ^ amalar^ndaki dindar insan sayg ^nh ^^ mn bir nbasama ^^^olarak grlmemelidir. Karizmatik gte dini ki ^ili ^in en geli ^ mi ^^rne ^ ini byk din kurucular^ n ^n ki ^ iliklerinde grmek mmkndr. Ayn ^^ ^ ekilde din kurucular^m,analoji yahut zde ^ lemeye meydan vermeksizin, tesir bak^m^ndan birbiriyle kar ^^ la ^ t ^rmak da tarihi a ^ dan mmkndr. ^ nanc ^n gere ^i olarak "Bir"e ba ^l^l^k ynnde verilmi ^^olan karar, bu kar ^ da ^ t ^rman^n d^ ^^ nda kahyor. Kald ^^ki, byk din kurucular ^n^n her biri bireysel bir fenomendir ve bu yzden onlar ^^ayr^nt ^lar^yla kar ^ da ^ t ^rmak sosyolojik olarak mmkn de ^ildir. Mesela, Hz. ^ sa'n ^n havarilerine, Hz. Muhammed'in ashabma ve Buda'n ^ n takipilerine olan ili ^ kilerine bakt ^^^m^ zda, bunlardan her birinin biim ve ierik bak ^m ^ndan tamamiyle farkl ^^ve kendine zg oldu ^unu grrz. S ^k s ^ k vurgulad^^^ n ^z bir noktay ^^burada tekrar belirtmeden gemeyece ^ im. O da ^ udur: Dini hayat ^n i ^ler4 .n.: Almanca ve ingilizcede "Charisma" olarak geen szciik, "ba ^kalar ^n^^etkileye bilme yetene ^ini veren ayr ^ cab kuvvet", "Tanr ^^vergisi" anlamlarma geliyor.

42

lerli ^ inin sz konusu oldu ^u her yerde sosyolojik incelemenin bir ba ^ka incelemeyle btnlenmesi gerekir. Ama gene de takipilerden olu ^ an gruplar^n yap ^ s^ , sosyolo ^u ^ a ^^rt ^ c ^^paralellikler ve analojilerle kar ^^^kar ^^ya b^rak^r. Fakat hibir yerde dindar insan ^ n birle^ tirici etkisi, kurucularda oldu ^u kadar belirgin de ^ildir. Karizmalarm ^n gc mevcut (do ^ al ve yapay) birlikleri a ^^ p yenilerini kurmaya yetiyor ^ kinci bir dini lider tipini Peygamberde gryoruz. Mnferit tipler aras ^ ndaki s ^n ^r ^n esnek oldu ^unu biliyoruz. Nas ^l ki, Hz. Muhammed, ^ slam dininin kurucusudur, ayn^^ ^ ekilde Acem peygamberi Zerd ^ t de kendi ad ^m ta ^^yan dinin kurucusudur. Manikeizmin kurucusu Mani'yi bir s ^n^fa dahil etmek, montanizmin kurucusu Montanus'u yahut Pythagoras' ^5 bir s ^n^fa dahil etmek kadar kolay olmayacakt ^ r. Iddialar ^^ve tesirleri bak ^ m^ndan hak etmedikleri halde, btn bu din kurucular ^ na peygamber niteli ^i verilmi^ tir. Ancak burada sz konusu olan sadece "ba ^ ar ^ " de ^ ildir; yap ^ sal bir fark da sz konusudur. Peygamber iin karakteristik olan iki ^ ey vard ^r. Bunlardan biri, onun iinde bulundu ^u ruh hali, di ^eri ise kendisini yetkili k^lan mesajd ^r; o, Hz. Muhammed'in ifade etti ^ i gibi, bir "eli" ve "uyar ^ c ^ " d^r. Birincisinde duruma ve amaca uygun (ad hoc) memur edilme, ikincisinde ise gene peygambere zg olan ve onu di ^ er tiplerdcn ay^ran ahletkilik vard ^ r. Kendisine verilen yetkiye dayanarak yorumcu oluverir peygamber; onun ifadelerinden hareketle gelece ^ e dair yorumlar yap ^l^r. Geri hemen hemen btn kavimler kahinlerin peygamberlerin selefi (ncl) olduklar ^^ noktas ^nda birle ^ iyorlar, ama ^ srail Krall ^^^^ zaman ^ nda Tanr ^^ taraf ^ndan memur edildikleri iddias ^yla crtaya ^kanlar^ n (mesela, Nathan tipi) "peygamber" olarak tammlamp tan ^mlanamayacaklar ^^ konusundaki tart ^^ malara biraz ^ phe ile bak^ labilir. nk burada sadece teolojik a ^ dan nem ta ^^yan bir fark sz konusu de ^ ildir, bunun yan ^nda sosyolojik bir fark da sz konusudur. Peygamberin etraf ^nda beliren emberin -eski ^ srail'de oldu ^ u gibi ("peygamber okullar^ ")- sadece ki ^ isel ba ^ larla mr ^ ide ba ^lanm ^^ lardan olu ^ mad ^^^^ve bunun kendisine peygamber gnderilen halk ^ n, grubun, ^ ehrin tmyle en iyi ^ ekilde rt ^ en ve de ^i ^ en kitlenin sosyolojik korelat ^n ^^te ^ kil etti ^i dikkate al ^nd^^^ nda bu fark rahatl ^ kla grlebiliyor. Peygamber kategorisinde sosyolojik tiplerle ilgili kavramlar ^ n tarihi geli ^ im iinde ve siste5 .n.: n.: Pythagoras, I.O. 6. yy. da ya ^ am^^^bir Yunan filozofudur. Despot Polykrates'in zulmnden kat^ktan sonra 532 y ^l^ nda Italya'n ^ n Kroton kentine yerle ^ mi ^^ve orada bilim, din, ahlk ve siyaset konular ^ na e ^ ilen bir ekol kurmu ^tur. Daha sonra kom ^u Yunan ^ ehirlerinde de etkili olmaya ba ^ layan ekol, aristokrat partinin odak noktas ^^oluvermi ^ tir. Demokratikle ^ me hareketiyle etkisini yitiren bu ekol, I.S. 4.. yy. sonlar ^na do ^ru tamamen kaybolmu ^tur.

43

matik bir biimde ele al ^nmas ^^din sosyolojisi metodolojisinin bir gere ^idir. Ancak bunun ayr ^nt ^lar ^na burada inme imkan ^ m^ z yoktur. Etrsk, Babil, in, kuzeydo ^ u Asya, Amerika ve birok klasik dinlerden bildi ^ imiz kahin tipi de "peygamber" tipiyle akrabad ^r. Cicero, iki trl kehanetin varl ^^^ n ^^kabul eder: Mevcut i ^ aretlerden kaynaklanan kehanet ve cezbeden kaynaklanan kehanet. Hauer, "ilkel peygamber" tipini bu ili ^ki iinde ortaya koymaya al ^^ m^^ t ^r. Ayr^ ca burada khin ve bycii fenomenleri aras ^ndaki gei ^ ler belirginle ^ iyor. ilkel seviyedeki biiycniin prestijini, srekli yahut zaman zaman (belli ^ artlarda, sanat ^ na zg ara gere vs. sayesinde) ve belli bir ruh hali iinde (vecd) sahip olabildi ^ i karizmas ^na borlu oldu ^ unu daha nce belirtmi ^ tik. Etraf^nda byk bir grubun olu ^ tu ^ u byilcillerin yan ^ s ^ra belli bir taraftar grubundan yoksun oldu ^ u halde sanat ^n tek ba ^^ na icra eden bycler de vard ^r (Kuzeyasyal ^^ saman tipi ile Afrikal ^^ve Amerikal ^^hekim tipleri gibi). Di ^ er taraftan ilkel kav-i ^^^lerde karizmatik ve mesleki bak ^mlardan nitelik kazanm ^^^ve dini anlamda sekin bireylerin yanyana ya ^ ad ^ klar^n^^gryoruz. Demek oluyor ki, ruhbanl ^^^ n meslek haline gelmesi sadece geli ^ mi ^^ kltrlere zg bir fenomen de ^ ildir. Bu yanyana ya ^ ama, geli ^ mi^^dinlerde daha ok belirgindir. Grevli hahamlar ^ n yan^nda keramet sahibi sadd^k^ n (Zaddik) yer alabildi ^i Yahudilikte de bu byledir. Ba ^ kalar^n^^ etkileyebilme yetene ^ ini veren ayr ^ cal ^^ kuvvet sahipleri ( =karizma sahipleri) zamanla yerlerini memur edilenlere terkediyorlar. Bunu eski H ^ ristiyan cemaatin geli ^ im sreci iinde gzlemek mmkndr. Burada selefleriyle ayn ^^zellikleri payla ^ an ve nfuzunu makamdan kaynaklanan karizmaya de ^il, ki ^ isel karizmas ^ na borlu olan bir ba ^ ka tiple kar ^^ la ^^yoruz: Aziz. Bu, din sosyolojisinde tek ba ^^ na bir kategori te ^ kil ediyor. Karakterinin etkileyici yap ^ s^yla, rnek ya ^ ama tarz ^yla ve kusursuz dindarl ^^^ yla ruhlar ^^fetheden Tanr ^^adam ^^ tipine hemen hemen btn dinlerde rastlamak mmkndr. Katolik kilise ona krslerini vakfetmi ^ , Budizm onu Arhant, Bodhisattva ve Buda olarak kabul etmi ^ , ^ slam bile murabutu (triki dnya) yceltmede bir hayli ileri gitmi ^ , Hinduizm ise bu konuda a ^^nya kaarak onu adet byclere zg unvanlarla yceltmi ^ tir (Guru, Gosain, Yogin vs.). Kad ^n peygamberler gibi kad^n azizlerin ( =azizeler) de oldu ^ unu burada k ^ saca belirtelim. Rahibin me ^ ruiyetini kan ^tlamas ^^farkl ^^olmaktad ^r. Burada geri yarad^l^^ tan gelen becerilerin bir rol vard ^r, fakat karizmatik g sahibi liderlerde oldu ^u kadar etkili olamazlar. Ama ne olursa olsun kendili ^inden (spontan) ve do ^ rudan icraatta bulunan karizmatik ki ^ inin aksine, rahibi farkl ^^ k^lan husus, onun me ^ ruiyetini profesyonel tarzda kan ^tlamas ^ d^r. Demek oluyor ki, burada grevlendirilmenin yerini meslek, do ^ 44

rudan temsilin yerini edinilmi ^^tam yetki, varl ^^^ m az ok ki ^ iye borlu olan taraftar grubunun yerini belli bir makama koordine edilmi ^^istikrar11 bir grup (gerekte ise do ^al olarak makam gruba koordine edilmi ^ tir) yahut srekli bir evre ("cemaat", "psikoposluk blgesi") al ^yor. Rahipler -o ^ unlukla- istihdam edilmi ^^ki ^ ilerdir; yapt ^ klar^^ i^ e kar ^^ l^ k bir cret al ^rlar. Duygusal dzen, yerini tamamiyle ak ^lc ^^dzene b ^rakm ^^ t ^r. Yap ^lan i ^ in kurallara uygunlu ^ u esast ^r. Rahiplik grevi, makama uygun etkinlik erevesi dahilinde belli bir vesileye dayal ^^icraata yer verme hakk^n ^^sakl ^^ tutar. Ki ^ isel insiyatif ile sevk ve idare (bu, en arp ^c^^ ^ ekilde muhtemelen btn dinlerde te ^ ekkl etmi ^^olan gnah ^kartma messesesinde grlr), kehanet ve gaipten haber verme yetene ^inin belirledi ^ i baya ^^^kltr ili ^ kileri bir tarafa b ^rak^lacak olursa, eski Meksika'da, Hint Brahmanizminde, Hinduizmde, Budizmde, Yahudilikte ve H ^ristiyanl^kta (zellikle katoliklerde) nemli rol oynamaktad ^r. Dinin kar ^^^gler taraf^ndan tehdit edilmesi gibi farkh durumlarda rahibe son derece nemli grev d ^ mektedir. Rahibin greve a^^r^ lmas ^ , Bertholet'in temas etti ^i gibi, ulhiyetin onay ^^ile (memur edilmeyi hat ^rlatan ifrat derecede bir durum), gaipten haber verme yntemleriyle, yasa ile, serbest seim ile (eski yelerin yahut halk ^n oylar^yla), hatta pazarhkla olur. Burada rahibin bir fenomenolojisini vermiyoruz; nk bu, dinbilizninin konusudur. Biz sadece din sosyolojisi a ^ s ^ ndan nem ta ^^yan hususlar zerinde duruyoruz. Bu bak ^mdan rahibin temsili (repraesentativ) karakteri zel bir anlam ta ^^yor. Klt konular ^nda (dua, kurban vs.) tek tek ki ^ ileri temsil etti ^i gibi bir cemaati da temsil eder ve onun tam yetkili temsilcisidir. ^ cab ^ nda ulhiyet ve grup aras ^nda yahut tek tek ki ^ iler aras ^nda elzem bir arac ^^olabilmektedir ("monopolil e etme" yahut "tekeline alma" olay^). nk hizmet etti ^i ulhiyet ad^na vard^r. Daha ok (Gney ve Orta Amerika'da, Kuzey Asya'da, M ^ s^r'da; Greklerde ve Keltlerde oldu^u gibi) kal^tsal, belli ailelerle sm ^rlanm ^^ , her zaman geerli ^ini korumu ^ , Do ^ u'da ve Bat ^ 'da ilkel kavimler aras ^ nda daima s ^n^rs ^ z bir otorite te ^ kil etmi ^^olan rahiplik, sosyolojik a ^ dan son derecede nemlidir. Bir ok imtiyazlar ^^ve zellikleri olan rahipli ^in e ^ itli i^ levleri vard ^r. Birinci grevi ilh iradeyi bilmek ve yorumlamak olan rahip, teolog, doktor, yarg ^ , bilgin, devlet adam ^^ve e ^ itimci olarak tarihte asla kmsenmeyecek bir rol oynam ^^ t^ r. Onun bu e ^ itli i ^ levleri zamanla geli^ erek ba ^^ ms ^ z sosyolojik bir tipin ortaya ^kmas ^n^^sa ^lam^^ lard ^r. Kltrn e ^ itli zaman ve mekanlar ^ndan bildi ^imiz ^ retmen tipi, din sosyolojisi iin ayr^^nem ta ^^yor. Gerek Do ^u'da (Yahudilik, Islam, Ilinduizm., Budizm, Taoizm, Konfyanizm), gerekse Bat ^ 'da (Yunanistan ve btn Orta a ^^ boyunca) e ^itici gleriyle sosyolojik ve tarihi a ^ -

45

dan nem ta ^^ yan gruplar ^n ve hareketlerin ortaya ^ kmas ^ n^^ sa ^layan birok gl teolog ve filozof vard ^r. Bunlar, Protestan kilise kurucular^nda oldu ^ u gibi, ki^ ilikleri, dinin mahiyetine ili ^ kin gr ^ leri ve sosyolojik nem ta ^^yan etkinlikleriyle H ^ristiyanl ^k d^^^ nda reformcu birer sima ve ^retmen olarak temayz etmi ^ lerdir. Budizm'de Ashvagosha, Bodhidharma, Nagarjuna, Asanga ; Lamaizm de, Padmasambhava ve Tsongkhapa ; Hinduizmde, Shankarna, Yamuna, Ramanuya, Madhva, Vallabha burada rnek olarak gsterilebilirler. Bylece sz tekrar lider tiplerine ve rahipli ^e getiriy orve diyoruz ki, kar ^^la ^ t ^m ah inceleme mnferit dinlerde rahiplik kurumunu ara ^ t ^ ruken bireysel zellikleri gzden ka ^rmarnal ^^ ve onlar ^^vurgulamand ^ r. H ^ristiyan mezhepler teolojisi, ^retisiyle rahiplik kurumunu kolayla ^ t ^rm ^^ t ^ r. Nispeten ilkel ^ artlarda bile rahipli ^in kendi iinde farkl ^^dzenlendi ^ ine tan ^k oluyoruz (rahip loncalar ^ , okullar^^ve riitbeye gre s ^mflar^): Hiyerar^ inin ba ^ lang ^ c ^ . Bir hiyerar ^ inin olu ^ mas ^^ynnde gzlenen e ^ ilimler, ok gl olmamakla beraber, zamanla giderek nem kazan ^rlar. Ne var ki bunlara paralel olarak "demokratik" kar ^^^akunlar da geli ^ irler. Rahipli ^ in daha ba ^ lang^ dneminde kurumla ^ ma yoluna girdi ^ini belirtmi ^ tik. Meksika'da, Peru'da, Japon ^ intoizminde (Shintoismus), M^ s ^r'da, Babil'de, ^ srail'de ve eski Hindistan'da, Etrslderde, Romal ^ larda ve nihayet Keltlerde bunun geli ^ meye devam etti ^ini gryoruz. Sonuta "ruhban" ve "ruhbandan olmayan" biiminde bir ay ^r^m^^gerekle ^ tiren hiyerar ^ i, rahiplerin sunfland ^ rilmas ^^ve derecelendirilmesinden ibaret olup, g sonras ^^Yahudili ^ inde, ^ ran devlet kilisesinde, Manikeizmde, "^nahayana" -Budizminde, Taoizmde, Roma Katolik ve Ortodoks (Anadolu) kilisesinde ortaya ^ km^^^ve geli ^ mi ^ tir. Bu noktada dini' olmayan (profan) rgtlerin etki ve etkinliklerini tekrar hat ^rlamak gerekir. Ancak bu, biraz nce karakterize edilen geli ^ menin -maksimum derecede de olsa- irek olabilece ^i anlam ^na gelmemelidir. Burada as ^l nemli olan, hiyerar ^ i ile diinyevi gler aras ^ndaki ili ^ kinin incelenmesidir ki, bu da, yukar ^ da temas etti ^imiz gibi, daha st dzeyde kilise ve devlet aras ^nda bir sorundur. Ayr ^ ca, devlet dini olmayan dinlerde de (Taoizn^^gibi) hiyerar ^ i vard ^ r. Yeri gelmi ^ ken bir hususu daha hat ^rlatmak gerekir: Toplulukla ilgisi ynnden hem ilerici, hem de muhafazakar etkisi olabilen karizma sahiplerinin aksine, rahiplik genel olarak muhafazakt^ r ynde etki yapar. Ancak bunun " ^kar" biiminde yorundanmamas ^^ gerekir. Tanr^ 'n^n r^ zas ^n ^^kazanmak iin "dnya" dan belli bir derecede uzakla ^m ^^^ ve ya ^ ay^^^n ^^ ^ u veya bu ^ ekilde dzenlemi ^^"miinzevi" 46

tipini dini nitelik kazanm^^^tiplerin sonuncusu olarak gsterebiliriz. Burada olaya toplumdan soyutlanma veya toplum iinde kalma, ba ^ ka bir deyi ^le ba ^^ml^l^k veya ba ^^ms ^zl ^k gz ile bakman ^n fazla bir nemi yoktur. Mnzevili ^ in her trls ile ehli takva ve kendilerini hasta ve yoksullar ^n yard^ m ^ na ada ^n ^^^ki ^ iler buraya dahil edilebilirler. Hemen hemen btn geli ^ mi ^^dinlerde ki ^ i ve gruplar ^ n bu tarzda ya ^ ama imUnlar ^^ vard ^r. Bylece zet mahiyetindeki bu a ^klamalar ^m^zda dini birlik iinde ^ u veya bu anlamda sivrilmi ^^veya zel nitelik kazanm ^^^ ki ^ iden yola ^ karak zel ve genel aras ^ ndaki s ^n^rlar ^ n birbirine kar ^^ t ^ ^^^bir noktaya gelmi ^^bulunuyoruz. Szlerimi bitirirken "kamuoyu" olarak dini toplulu ^ a k ^ saca de ^inmek istiyorum. Burada iki e ^ it kamuoyundan sz edilebilir. Biri, duruma gre de^ i^ en kamuoyudur (trenler, vaazlar, e ^ itli trden olaylar vs.); di ^eri ise -az ok- srekli olan kamuoyudur. Nas ^l ki, mritler mr^ idin, co ^ kun dinleyici kitlesi karizmatik peygamberin ve cemaat rahibin sosyolojik korelat ^^olarak vard ^ r, ayn ^^ ^ ekilde cemaatin da her defas^ nda kendisini az ok hissettiren, az ok dzenlenmi ^ , planlanm ^^^ etkinli^ i ve kat^l^m^^ vard ^r. Son derece aristokratik tarzda dzenlenmi ^^ dini birlik tipinin yan ^ s^ra cemaatm din konular ^na do ^rudan veya dolayl^^kat ^lmuna olduka geni ^^lde yer veren "demokratik" yap ^^tipine de rastlanmaktad ^r. Bu e ^ itimlerin en a ^k ^ ekilde gzlendi ^ i mnferit H^ristiyan mezheplerinin yap ^lar^^rnek olarak gsterilebilir. Do ^al olarak mkemmel bir "e ^ itlik" sz konusu de ^ildir. Dini zmrenin yap ^^ ve hukuki bak ^^nlardan rgtlenmesinde etkilerin tan ^k oldu ^umuz bir tak^m e ^ ilimler, "e ^ itlik" ilkesine son derece ba ^l^^ kal^narak kurulmu ^^ birliklerde ortaya ^ karak birli ^ in temsil edilmesinde belli i ^ lev ve grevlerin do ^al farklara (ya ^^vs.), karizma ve ihtiyaca uygun olarak tanzim edilmesine sebep olurlar. Dini ilgi ve ihtiyatan kaynaklanan irek rgtlenmenin yan ^ s^ra dini gruplar ^ n rgtlenmelerinde etkili olan ba ^ ka faktrler de vard ^r. Bunlar aras ^nda hukuki, siyasal ve ekonomik olanlar ^^ilk s ^ray^^almaktad^rlar. Din sosyolojisi bu noktalarda din hukuku, ekonomi ve devlet bilimi ile birle ^ iyor; t ^pk^^di ^ er konularda bir taraftan tarih, genel sosyoloji ve dinbilimi ile, di ^ er taraftan da teoloji ile birle ^ mesi gibi.

47

EK BLM Din Sosyolo^u Olarak Max Weber'


Max Weber'in din sosyolojisi ile ilgili ah ^ malar ^ n ^ n2 yay ^ nlanmas ^^ zerinden bir hayli zaman gemi ^ tir. Aradan geen bunca zamana ra ^ men an ^lan al ^^ malar ^ n dinbilimi alan ^nda yap ^lan di ^ er al^^ malar zerinde fazla bir etki yapt ^klar^^sylenemez. Bu ise son derece dikkate de ^ er bir olgu olup nedenlerinin ara ^ t ^r^ lmas ^^ gerekir. Max Weber'in din sosyolojisi alan ^ nda 3 gstermi ^^oldu ^ u ola ^ anst aba, onu en sert biimde ele ^ tirenler de dahil, herkes taraf ^ndan takdirle kar ^^lanmaktad ^ r ; bilgeli ^ i, zekas ^^ d ^ ncelerindeki berrakhk ve dinamizm her defas ^nda vurgulanm^^ t ^ r. O, bu zelliklerini burada zerinde durdu ^umuz konuda da gsterebilmi ^ tir. Konu tarihsel bykl ^ ne ra ^men yeni bir tak ^m kategoriler dahilinde ele al ^nabilmi ^ tir. Max Weber, konuya hibir ^ ekilde ~dama getirmemi ^^ve geli ^ mi^^uluslar^n tarihlerindeki ekonomik, dini ve toplumsal feno ^nenleri ara ^ t ^rmalar ^na dahil etmeye al ^^ m ^^ t ^r.

Denebilir ki, ortaya koydu ^u sorunlar daha nce ele ahnmayan trden sorunlard ^ . Max Weber'den nce "din sosyolojisi" yoktu. Arkada ^ lar ^^ Ernst Troeltsch ve Werner Sombart'la beraber din sosyolojisini ortaya koydu. 4 Onu d ^ nce tarihindeki nedensellik iinde bir yere oturtmak gerekirse, kendisinin geni ^^ve ampirik bir tabanda tarihsel ekolden ba ^ layarak bir taraftan Alman toplumbilimi, di ^er taraftan Marks ve Bat ^^pozitivizmi zerinden gnmze dek uzanan bir izgi takip etti ^ in sylenebilir. Ashnda, istendi ^ i takdirde, daha gerilere gidilebilir6 . "Tarihi anlay^^ " ^n7 ortaya ^kmas ^yla maddi ve manevi kltrn -ki ikincisine din de dahildir- iinde bulundu ^u ^ artlar ele al ^nmaya ba ^ lanm ^^ t ^r. Di ^er tarafta ayd ^ nlanma d ^ ncesinin devam ettirilmesi ynnde gsterilen abalar ^n do ^urdu ^u sonular da ara ^ t^ rma konusu edilmi ^ tir'. Herder, bu konuda ^^^r am ^^ t ^r9 . Teolog ve din ara ^ t ^rmac ^ s ^ n ^n, tarihi ve filozofun, filozof ve etnolo ^un bu sorunlara duy-

48

duklar ^^ katmerli ilgi, onda henz birbirinden ayr ^lmam ^^^olup ki ^ ili^inin birli ^iyle adet kenetlenmi ^ tir. Din, ulus ve devlet ili ^ kisi zerindeki al^^ malar romantizmden te ^ vik grmii ^ tr 10 . Bu arada biraz nce szn etti ^imiz birlik, ayr ^nt ^lara inen mnferit felsefi al ^^ malar ^n lehine zlm ^tr (Dilthey'in de belirtti ^i gibi manevi bilin^lerin s ^n ^fland ^r^lmas ^^o devirde olmu ^ tur). Alman idealizmill, romantizme nazar! olarak benimsenen yeni bir birlik kavram ^ n^^kazand ^r^rken Hegel de kapsaml^^ sistemiyle ba ^lant ^l^^olarak top/um12 kavram ^ n^^ortaya atar. Schleiermacher, dini, dinin mahiyetini ve e ^ itli fenomenlerini yeniden ve derinlemesine ele alan bir a ^^^amakla yetinmeyerek ortaya att ^^^^kilise ^retisiyle H ^ristiyanh ^^n toplumsal ynyle ilgili yeni bir anlay ^^^getirir 13 . Bylece bir taraftan toplumbiliminin 14, di ^ er taraftan dinbiliminin 15 olu ^ mas ^^ iin gerekli ko ^ ullar yarat ^lm ^^^olur. Hukuk bilimi16, ekonomi bilimi17, devlet bilimi 18 , kilise hukuku 19 gibi disiplinler buna katk ^ da bulunurlar. Ortaya henz ^km^^^bulunan ve do ^ulu uluslar^n genel kltrlerini ara ^ t^rmalar ^na konu alan ^ arkiyat da bundan byle dine e ^ilir2O. Nitekim daha sonralar ^^etnoloji de ilkel toplumlar^n inanlar ^^konusunda ayn^^^ eyi yapacakt ^r21 . Bu arada psikolojinin Herbart ile sosyal fencmenlere ynelmesi22 sonucunda uluslar psikolojisi te ^ ekkl eder ve din-ulus ili ^ kilerinin ara ^ t ^ r ^lmas ^nda zel bir anlam kazan ^ r.23 ilgin, ama kendi halinde biri olan Richard Rothe 24 bir tarafa b ^ rak ^lacak olursa, teolojinin Schleiermacher'in gr ^ leriyle fazla bir geli ^ me kaydetti ^i sylenemez 25 . Ritschl 26, dine ili ^ kin gr ^lerinde birlik dindarh ^^^gibi son derece nemli bir kavramdan yola ^kt ^^ ve bu kavram ^^ daha sonra tarihi ve itihat ^^ teoloji tarafmdan katmerli sistematik olgularda kullan ^ld^?"' Belli filologlarm elinde tamamen ba ^ ka uluslar ^n dini d ^ ncelerinin ara ^ t^r^lmasma ynelmi^^bulunan dinbilimi (Max Mller, Usener), ilk nceleri dinin sosyal ynyle o kadar fazla ilgilenmedi 28 . Toplumbilimi ise, o gnn ^ artlar ^ n ^n elverdi ^ i lde, mahiyetinin, grevlerinin ve konumunun a ^kl^^ a kavu ^ turulmas ^^konusunda g de olsa mcadele vermek durumundayd ^29 . Kaynakland ^^^^byk ak ^ mlar ^n szn etmi ^ tik. Bunlar k^saca, klasik felsefenin te ^ vik etti ^i Bat^^sosyolojisi30, Alman devlet bilimi31 ve Marks'^ n ^retisidir32. Tarih alan ^nda yap ^lan ara ^ t ^rmalarda ise (zellikle Ranke'nin ara ^ t^rmalar ^nda) din, devlet ve toplumsal gler aras ^ ndaki nedenselli ^e dikkat ekiliyor ve Dilthey'in tarihi., metodolojik ve sistematik ara ^ t^rmalar ^ nda geen toplum ve dini rgtler aras ^ ndaki etkile ^ im sorun olarak ortaya konuluyor 33 . Ayr^ca Jacob Burckhardt da dnya tarihine ili ^ kin gr ^ lerinde bu sorunu teorik ve sistematik dzeyde dile getiriyor 34. Ancak burada bu sorunun ayr ^nt ^lar^na inmek durumunda de ^iliz. Ama ^uras ^^muhakkak ki, Max Weber'den nce de H ^ris-

49

tiyanl ^^ a ili ^ kin birtak ^m sosyolojik gr ^ler vard ^ ; ancak bunlar bir sistem dahilinde mevcut de ^illerdi ve H ^ristiyan diniyle ili ^ kileri dolayl ^^ idi. K ^saca, H ^ristiyanl ^k ve mezhepleri iin sosyolojik a ^ dan bir ^ eyler yap ^ld^^^^halde, di ^ er dinler iin henz bir ^ ey yap ^lm ^^^de ^ildi veya yap ^ lanlar ok yetersizdi. Ne var ki, Max Weber bile din sosyolojisinin konu alan ^n^^ salt ve berrak bir ^ ekilde yak^n disiplinlerin konu alanlar ^ndan ay ^rmay ^^ba ^ aramam ^^ t ^r. Terminolojide zaman zaman diledi ^ i gibi hareket etmek ve din sosyolojisi kapsam ^na giren konular ^^kendi zellikleri iinde ele almamak ve nihayet "din" denen fenomene zgrce bakmamak suretiyle o gnden bu yana terminoloji alan ^nda hkm sren bir kavram karga^ as^ na meydan vererek tamamiyle ba ^^^ lanamayacak bir su i ^ lemi ^ tir35 nk bir tarafta din tarihi, ekonomi tarihi ve sosyoloji ile ilgili ah ^ malar ^ n, di ^ er tarafta olduka e ^ itli trden "sentezci" ali ^ malarm din sosyolojisi ad ^^ alt ^nda yrtlmesi ancak ondan sonra mmkn hale gelmi ^^ve neticede din sosyolojisinin geli ^mesi nispeten engellenmi ^ tir36. Max Weber, btn manevi bilimler iin zorunlu olan ara^ t ^ rman^ n ba^^ l nesnelli^ inin teminat alt ^ na ahnmas ^^konusunda byk hizmetleri oldu^u halde (en az ^ ndan kendi ara ^ t ^rmalar ^nda), ara ^ t ^rmalar^ na konu ald^^^^dini fenomenlerin "iyz" zerinde durmay ^^ veya ba ^ kalar^^iin bu noktada bir a ^k kap ^^ b ^ rakmay ^^ihmal, hatta reddetmi ^ tir. nk uzman bir ara ^ t ^mrac ^ , lay^kiyle bir de ^ erlendirme yapabilmek iin her bir fenomeni ta ^^ d^^^^anlam ve zihniyet bak ^m^ndan incelemek zorundad ^r. Bu, aplikasyon anlam ^nda bir normu benimseme anlam ^na gelmemelidir; ama ne olursaolsun bu "iyz" n dikkate al ^nmas ^ , sosyolojik bak^^^tarz ^ n^^btnlem ek, dzeltmek bak ^m^ ndan zorunludur. Bu sadece H ^ristiyan dnyas ^ ndaki fenomenler iin de ^il, di ^er inanlar iin de geerlidir. ^ uras ^^muhakkakt ^r ki, insan budist veya mslman olmadan da Budirmin ve ^ slamiyetin biimlerini son derece kapsaml ^^ bir ^ ekilde anlay^p ^ renebilir; aksi takdirde din ara ^ t ^rmas ^^ hayal olmaktan teye gitmeyecektir. Ayn ^^ ^ ekilde, dini kavramak iin yap ^lacak bir ara ^ t ^rman ^ n dine ve onun biim dnyas ^na zg kanunlardan yola ^kmak zorunda oldu ^u da muhakkakt ^r37 . ^ imdi de Max Weber'in din sosyolojisi esaslar ^na bir gz atahm.. Bunu yaparken kitab ^m^ z ^n bundan nceki blmlerinde zerinde durdu^umuz s^n^flamay ^^esas alaca ^^ z. Din-dnya ili ^kisi asl^nda din sosyolojisini ilgilendiren bir konu de ^ildir. Ama din ile toplumsal gler ve kurumlar aras ^ndaki ili ^ kilerin iyzn incelemek sz konusu oldu ^unda ister istemez bu konuya el atmak zorunda kal ^yoruz. Max Weber, bu konuya a ^kl ^k getirmek amac ^yla ayr ^nt ^l^^ ara ^ t ^rmalar yapm ^^ t ^r38 . Yeri gelmi ^ ken bir hususu daha belirtmek istiyorum: Szn etti ^imiz 50

ili ^kiler zerinde titizlikle duran ara ^ t ^rmac ^ , hibir zaman unutmamal^ d^r ki, din ile dnya birinci derecede dini ya ^ ant ^ da de ^il, ikinci dereceden olmak zere bu ya ^ ant ^n ^n sonular^ nda birbirine izafe edilmi ^^olduklar^ ndan dini ya ^ ay^^^n as ^l nemli ynleri bu ili ^ kilere yans ^maz ve yans ^yamaz. Dini tecrbe a ^ k ^n (tranzendental) olup dnya ile olan ili ^ kisi sonucunda ^ ekillenmez Dini ya ^ ay^^^^karakterize eden ba ^ l^ ca husus, onun insan ^^dnyevi a ^ dan nem ta ^^yan sosyolojik ve kltrel ili ^kilerin d ^^^na itmesidir. ^^ te Max Weber, bu noktay^^yeterince gz nnde bulundurmaz, ba ^ ka bir deyi ^ le dini ya ^ ay^^^ile dnyevi ya ^ ay^^^aras ^ ndaki gei ^^prensibi yeterince vurgularunam ^^ t^r. Byle bir te ^ his ne din sosyolojisini, ne de dinbilimini hi bir surette de ^erinden d ^r^nez, aksine daha ok ilgi uyand ^r^r39 . Din dnyaya ynelince ne olur? Ana d ^ ncesi "realite" de nas ^l etkili olur ve tarihi-toplumsal ^ ekle nas ^l brnr ?40 ^^ te btn bunlar dnya ile ili ^ kinin dini ya ^ ay ^^^iin ikinci dereceden nem ta ^^ d^^^ n^^ vurgulayan sorular olup, ta ^^ d ^ klar^^bu mna itibariyle kesinlikle kiimsenemezler. Hatt bu konu tarihi bak ^^^a ^ s ^n ^^reddeden veya ona nemsiz gzyle bakan belli teolojik temel gr ^ler taraf ^ndan daha kuvvetli bir ^ ekilde vurgulanmaktad ^r. Teoloji ve kltr tarihi aras^nda bir kpr vazifesini gren din tarihi, disiplinler aras ^ndaki ili^kiden kopmak istemiyorsa, bu takdirde genel kltr tarihiyle son derece yak ^n ili ^ ki iinde bulunmak zorundad ^r. Kendini zel olarak dini konulara adam ^^^ki ^ i de ayn ^^ ^ ekilde ampirik tarihi gereklik kar ^^s^nda ilgisiz kalmamal ^ d^r. nk, o bu gereklik iinde ya ^ amaktad ^ r ve ya ^ amak iin de gerekeni yapmak zorundad ^r. Dinin yukar ^ da szn etti ^imiz a ^k^ n (tranzendental) karakterinin protestan teoloji taraf ^ndan a ^^ rl^kl^^ bir konu olarak gndeme yeniden getirilmesine kar ^^l^k katolik taraf -gene hakl^^olarak- biimlenme ^^^in kurumsal ve sosyal neminin vurgulanmas ^nda ^srar etmi ^ tir. Max Weber, din sosyolojisi ara ^t ^rmalar^na odak noktas ^^olarak sosyal davran^^^^al^r. Ama ne olursa olsun, onun ^ artlar ^n ^^ve etkilerini ara ^ t ^rmak istedi ^i "davran ^^ ", "i ve d ^^^etkinlik", "ihmal etme veya gz yumma" tarz ^nda beliren bir davran ^^ t ^ r41 . Bylesi dini ynlendirilmi ^^ davran ^^^ n d ^^^ak^^^na bakarak onu anlayamayaca ^^m^ z ^, bunun yerine onun zn ara ^t^rmam^z gerekti ^ini hakl^^olarak ne srer 42. Max Weber, ara ^ t ^rmalar^ nda bu anlay^^ a e ^ ilim gsterir. Onun byle bir anlay ^^ ta ol, mas ^, ekonomik davran ^^^^yak ^ndan tammas ^yla a ^klanabilir. Dini bak ^ mdan ynlendirilmi ^^"davram ^ " da -ara gere kategorisine gre 43- az ok ak^lc^^d^ nmeyi belirleyebilir44. Din sosyolojisi ara ^t ^rmalar ^ nda "ak ^lc ^ " (rational) szc gn say ^lmayacak kadar ok kullannu ^ t^r. Ve onunla birlikte ayn^^trden di ^er kategorilere de yer vermi ^ tir: "belli imkanlara 51

gre ynlendirme", "ya ^ ant ^y^^ sistemle ^tirme", "ak ^lc ^^rgtlenme", "tlimat ve nizamnme ile tyin ve tandit etme", "sevk ve idare", "tasfiye etme", "moralize etme" vb. Onun belli dini birliklerin davran ^^ lar ^n^^ (zellikle protestan mezheplerin davran ^^ lar^ n^ ) tan ^mlama bak ^ m^ndan nem ta ^^yan bu ak ^lc ^^metodu ve bu metodun zel ve genel anlamda ekonomi ahlk ^^zerindeki etkisini ortaya koymu ^^olabilmesi, en nemli bulu ^ larmdan birini te ^ kil ediyor45 . Dini olarak belirlenmi ^^davran ^^^ n anla^^lmas ^^iin ak ^lc ^^motifleri tercih eidyor. yle ki, byk ara ^ t ^rmac ^ = dini fenomenlerin de ^ erlendirilmesinde veya yorumlanmas ^ nda kendini gsteren bir rasyonalizmden sz etmek gerekmektedir 46. Buna kar ^^ n duygusal davran ^^^ n ta ^^ d ^^^^neme binaen prensip olarak benimsenmesi sonucunda, davran ^^^^ynlendiren do ^rudan nedensellikte47 bir bo ^ luk yaratt ^^^^ku ^ kusuz olan karizma48 kavram ^^gibi ak^lla idrak olunamayan bir takim terimlerin al ^n^p kullan^lmas ^^da hibir ^ eyi ispatlamaz gr ^ndedir Max Weber. Onun "Dinlerin Ortaya ^k^^^ "49 adl^^incelemesinde, R. Otto' nun ara ^ t ^rmalar ^ ndan bildi ^imiz gibi, dinlerin ortaya ^k^^^na dair ileri srd ^ gr ^ lerinde son derece geli ^ mi ^^dinlerde bile grlen ak ^ld^^^^ (irrational) faktrlerin yeterince dikkate ahnmad ^^^n ^.50 ve rasyonalizmin (ak^lc ^l^k) giderek a ^^rl^k kazand ^^^m gryoruz51 . Tipik ve ak ^ld^^^^fenomenler ve ak ^mlar hakk ^nda son derece k ^ sa a ^klamalarda bulunuyor. 52 ^ k^^^^gibi temelden ak ^ld^^^^olan fenomenlerin "ras- Oysatbunor yonalle ^ tirilmesi" konusunda ayr ^nt ^lara bir hayli iniyor 53 . Ve burada asil nemli husus, Max Weber'in kendisinde tarihi-felsefi prensibe dn^ veren rasyonalle ^tirme ile a ^ klamaya al ^^ t ^^^^evrimci ili ^kilerin ortaya konulmas ^ndan hareket ederek "geli ^ im a ^ amalar^ "n ^^olu ^ turan mnferit fenomenlerin kendi kanunlar ^ na gre olu ^ mad ^klar^m ispatlamaya al ^^ mas ^ d^r. R. Otto'nun Wundt'a yneltti ^ i ele ^ tirisinde vurgulad ^^^^^ u husus burada da geerlidir: Bir fenomenin olu ^umunun ispat', o fenomenin mahiyeti hakk^nda fikir vermez. Yeni bir nedenselli ^ e dahil olan bir unsur o nedensellik iinde sadece bir mozaik ta ^^^de ^ ildir; nk insan mozaik ta ^^ n ^^diledi ^ i yere yerle ^ tirebilir. Oysa burada unsurun yle bir yere yerle ^ tirilmesi gerekir ki, iinde mnferit atomlardan olu ^ an bir kompozisyondan ziyade zelliklerini kaplad ^ klar^^yere borlu olan unsurlardan olu ^ an yeni bir anlam ili ^ kisi ortaya ^kabilsin54. A ^ a ^^ da Max Weber'in din sosyolojisi al^^ malar^ na esas ald ^^^55 ^^ve ^retilerinin56 k^ sa bir zetini vermeye al ^^ aca ^^ n^ .bilmsegr Bu gr ^ ler, din sosyolojisi al ^^malar ^ nda ok defa bir btn olarak ortaya ^ karlar57 . Max Weber, dini davran ^^^alan^ n^^insan ^ n tabiatst glerle olan ili ^ kilerinin tanziminde gryor. Ona gre gnlk hayat ^n d^ ^^nda kalan gleri tan ^y^p ^renme dini ya ^ ay^^^n ilk basama ^^ n^^te ^ kil

52

ediyor58 . Cinlere inanma da buradan kaynaklan ^yor. Max Weber'e gre bu inan, genel ekonomik ^ artlar ^n hibir etkisi olmadan sadece soyutlama yoluyla olu ^uyor. Cinler ve ruhlar e ^ itli objelerde ve fenomenlerde somut olarak grlebildikleri gibi, bunlarla yaln ^ zca sembolle ^ tirilmi ^^olarak da grlebilirler. ^^ te bu durum soyutlamanm doruk noktasm ^^ te ^ kil ediyor. Cinlere ve ilahlara inanmaktan kaynaklanan kavramlar ^ n ne lde geici ("anl ^k ilhlar") veya srekli olabilecekleri hususu, gene Max Weber'e gre, onlar ^n uygulamadaki durumlar ^yla ve zellikle ^ndan ili ^ kilidir Semboller ortaya ^k^yor59 . Bun- deibatl(k)y lar ^n geli ^ mesi "mitolojik d ^ nme" 60 erevesi dahilinde oluyor ("analojinin nemi"). Max Weber, hayat ^n giderek rasyonelle ^ mesi ve buna paralel olarak d ^ nmenin sistemle ^ mesi sonucunda ortaya ^kan ilahlar karga ^ as ^ndan bir "panteon"un (Pantheon) 6, ba ^ ka bir deyi ^le belli ilah tiplerinin belli s ^fat ve becerilerle donat ^lm^^^olarak ayr ^^ayr^^gsterilmesi ve karakterize edilmesi olay ^n^n meydana geldi ^ i ileri sryor.- Rasyonalle ^ menin bir ba ^ ka sonucu da panteonda ulhiyetin "inhisar altma al ^nmas ^ "na61 varan bir ba ^ manl ^^^ n (ilkli ^in) te ^ ekkl etmesidir ki, bunun da evrensel karaktere brnmesi g olmamaktad ^ r. Tek tanr ^ c ^l^k (monoteizm) 62 ynnde gzlenen geli ^ me, ok defa engellenmi^^olarak grlyor ve Max Weber bunun byle olmas ^ n^^(ruhhan ^n ve ruhWandan olmayanlarm) 63 " ^karlar^ na" ba ^l^yor. Ulhiyet zerindeki majik etki -Max Weber'e gre Tanr ^^bask^ s^^ olarak ibadetten (dar anlamda dini davran ^^ tan) 64 farkl ^ d^r. Max Weber, ara ^ t ^rmalar ^nda teorik d ^ nceleri65 nplanda tutarken klt arka plana itmi ^tir. yle zannediyoruz ki, o bunu rasyonalle ^meyi odak noktas ^^ alan tezini ispatlamak iin yapm ^^ t ^r. Ayr^ ca, din sosyolojisi a ^ s^ndan "dini" d ^ ncelerin ya ^ ama tarz ^^zerindeki ilk etkisini majik nem ta ^^ yan sembollerin (sanat ^n) korunmas ^^ abalar ^^ sonucunda ortaya ^ kan stereotiple^tirmede gryor66. Bu, belki de Jak. Burkhardt'm dinden dolay^^kltrde duraklama dedi ^ i ^ eydir67 .

Max Weber, dini ahlk ^^ Tanr^^imaj ^^ile sosyolojik a ^ dan nem ta ^^ yan ya ^ ama tarz ^^aras ^nda bir ba ^lant ^^olarak gryor. Demek oluyor ki, byle bir ahlak olu ^ umu din tarihinde son derecede nemli bir a ^ amachr. Metafizik glerin yararl ^^ ve zararl ^^ gler ^ eklinde s ^mfland ^r^lmas ^ , Max Weber'e gre, ancak majik a ^ amada mmkndr. Bu konuda at ^lan di ^er bir ad ^m ise ulhiyetin ahlki liyakatiyle ilgili olup ilk nce hukuk
6 .n.: Bu ifade szliikte"ilhlar tap ^na ^^ , me ^hur adamlann metfeni" anlamlannda geiyorsa da, panteizm (kamutanne ^hk) ile ili ^kili olarak ele al ^nd^^^nda daha belirgin bir anlam kazanmaktad ^r.

53

dzenini koruyan ^n ululanmas ^^ ^ eklinde grlr68 . Max Weber, "Tanr^^ d ^ ncesi"nin giderek "ahlkile ^ tirilmesini" (R. Otto) bir dizi sosyolojik faktre ba ^l^^ olarak gryor: Byk, siyasal birlikler iinde hukuk aray ^^^^ynnde e ^ilimlerin giderek artmas ^ , dnyan ^n m ^ terek duyarl ^^ a sahip ak^lc ^^temellere oturtulmas ^^-ki Max Weber bunu ekonomik ^ artl^^ olarak gryor- ve nihayet sosyal ili ^ kilerin giderek belli kurallara gre dzenlenmesiyle bu kurallara ba ^l^l^k ("sorumluluk"). Bylece sosyolojik nem ta ^^yan tabunun majik ahlk ^^ yerini dini ahlka terkediyor 69 . "Gnah" ve "sevap" kavramlar ^^yeni ahlkm temel ta ^ lar^n^^te ^ kil ediyorlar. Bununla ilgili olarak "son derece e ^ itli, salt majik tasavvurlarla apra ^^ k" kavramlardan olu ^ an aral ^ks ^ z bir s ^ radan sz ediyor 70 ve ^ unlar ^^ilve ediyor: "Bu ise, spesifik bir ya ^ ama tarzm ^ n esas ^m te ^ kil eden dindarl ^^^ n gnlk hayatta yceltilmesine (moralize edilmesine) neden oluyor." Tanr ^^ve gnah d ^ ncesiyle ili ^ kili olan kurtulu ^ 71 kavram ^^ise Max Weber taraf^ ndan tamamiyle olumsuz alg ^lanmaktad ^r72, Ona gre bu, insan ^ n kurtulmak istedi ^i ktl ^e gre de ^i^ mektedir. O, bu kavram ^n -ancak pratik davran ^^ lar zerinde etkili olmas ^^halinde- din sosyolojisi a ^ s ^ndan sz konusu olabilece ^ini a ^ka belirtiyor. Ama di ^er taraftan iten algilanmas ^^durumunda ise bu kavram, yeniden do ^u ^^d ^ ncesiyle ili ^ kili olan takdis d ^ ncesini do ^ uruyor. 73 Kurtulu ^ a gtren yol, her dinde ayn ^^ de ^ildir. Burada nce bir etkinlik sz konusudur: Ibadet ^ artlar ^n^n gerektirdi ^ i davran ^^ lar, sosyal etkinlikler, yetkinle ^ me vb. Max Weber'in ilgisine en ok mazhar olan ^^da sonuncusudur, yani yetkinle ^ medir. Bunun iin de ak ^lc ^^ kurtulu ^^yntemlerini neriyor. Bununla amalanan durumlar. aras ^nda "inyetten emin olma" durumu zerinde zellikle duruyor; ona gre bu, "ya ^ amay ^^bilinli olarak srekli ve homojen bir temele oturtmak" demektir. Bu amala yararlan ^lan arac ^n zelli ^ine gre yukar ^ da ana sorun olarak tan ^mlamaya al ^^ t ^^^m^z din ve dnya ili ^ kisi konusunda farkl ^^gr ^ ler beliriyor. 74 Max Weber bunlar^75 genelde ehli takva gr ^ler olarak nitelemekle beraber, esas itibariyle iki trl takvn ^n varl ^^^ na inan ^yor. Bunlardan biri insan ^^dnyadan uzakla ^ t^ ran, di ^ eri ise insan ^^ dnyaya ba^ layan takvad ^r; sonuncusu Max Weber'in ara ^ t ^rmalarm ^n ba ^l^ ca konusunu te ^ kil ediyor76 . Din sosyolojisi a ^ s^ndan byle bir fenomen etkileri bak ^ m^ ndan da son derece ilgintir. Di ^ er taraftan dindarl ^^^ n di ^ er biimlerinin de sosyolo ^u son derece nemli grevlerle kar ^^^kar ^^ya b ^ rakt ^^^ ndan ^ phe edilmemelidir. Kurtulu ^ a gtren arac ^n bir di ^er yorumlanma tarz ^nda da, "mistik ilham" davran ^^^ n aktif niteli ^ iyle yak^ndan ili^ kili grlyor. Dini ve ahlaki alanda ^nurakabe yoluyla dnyadan ka ^^ 77 bu trl dindarli ^ a uygun d ^ yor. 54

Max Weber'e gre kurtulu ^ u gtren ikinci yol ise ki ^ inin kendi icraat ^^ ile de ^il, kermetle belirlenmi ^ tir;, ancak kermetin bah ^ edilmesi, belli ^ artlara (iman) ba ^lanm ^^^olabilece ^i gibi olmayabilir de ("ezelden takdir edilmi ^^inyet"). 78 Gene Max Weber'e gre insan ^n kutsal, dini babak^ mdan stereotiple ^rai ^^haklar alan ^nda dnyaya yakla ^^m ^^nisbeten problem te ^ kil etmemekle beraber yukar ^ da ana hatlanyla belirtmeye al ^^ t ^^^ m^ z d ^ nce ahlk ^^ kar ^^ s ^ nda son derece gerginle ^ ir. Dini ahlkm sosyal dzene yakla ^^m^^da buna uygun olarak ^ ekillenir. Dnyaya ait genel erdemlerin yan ^nda salt dini erdemler de geli ^ ir. Bylece zorunlu olarak kazan (faiz), siyasal davran ^^^nedenselli ^ i (sava ^ ), dnyeyi otorite (devlet), cinsel ili ^ ki ve sanat gibi dnyevi hayat ^ n belli ynlerine dnk gerginlikler ortaya ^ kar.79 Bu meyanda, Max Webbr'in belirtti^ i gibi, "aktif takv" murakabeye dayanan mistik takvdan farkl ^^alarak ^ ekillenecektir. ^^ te byk dinlerde btn bunlardan belli, tipik bir dnya ili ^ kisi ortaya ^kar ki, bu da mnferit biimleriyle din sosyolojisinin as ^l ara ^ t^rma konusunu te ^ kil ediyor. Burada ^ una dikkat etmek lz ^md ^r: Din sosyolojisinin ara ^ t ^rma konusu, din ve toplumsal gler ile bunlar aras ^ ndaki anla ^mazliklara ^r; yoksa din ile erosall ^k, sanat yahut ekonomi aras ^ ndaki ili ^kiler de ^ ildir. Bunlar dinbilimi ya da da din felsefesi ile ilgili sorunlard ^r. Max Weber, bu nedenselli ^i Yahudilik, in ve Hint dinleri zerinde ana hatlarlyla ortaya koymaya ali ^ m^^ t ^r. 80 Max Weber'in gr ^ iiraze gre gerek din sosyolojisi zelli ^ini ta ^^yan ara ^t ^rmalara temel ald ^^^^ dinbilimsel hususlar: Grd ^ mz gibi, "din sosyolojisi", dinbilimi yahut din felsefesi ile

ilgili "sentez"e varmak amac ^yla gsterilen etkinlikler iin kullamlan


bir kavram de ^ildir. Bu nedenle de Comte ve Spencer'in temsil ettikleri eski sosyoloji anlay ^^^ndan, ba ^ ka bir deyi ^le sosyolojinin tipik rnekler zerinde genelle ^ tirilerek ortaya konulmaya al ^^^lan din tarihinin zel sorunlar^ yla u ^ra ^ an bir disiplin olarak grlmesinden farkl ^^alg^lanmalard ^r. Rothacker ve Vierkandt bu noktada Max Weber'i ele ^ tirmi ^ lerdir; 81 Max Weber'in burada sz konusu olan eserine verdi ^i isim yan^lt ^ c ^^olup, konuyla ilgili as ^l nemli blmleri iermemektedir. Bu konuda defalarca ifade etmeye al ^^ t ^^^m ^ z gibi, 82 din ve ekonomi83 aras ^ ndaki ili ^ kiler ile bunlar aras ^ ndaki etkile ^ imin incelenmesi iin yap ^lan ara ^ t ^rmalar din sosyolojisi olarak tammlanmamal ^ d^r. Din sosyolojisi,84 bir kere din-ekonomi yahut din-hukuk 85 ili^ kisinin ara ^ t ^r^lmas ^^de ^ildir. Ulusal ekonomi ve sosyoloji ayn ^^ ^ eyler olmay ^ p, farkl ^^ iki fenomeni ortaya koyuyorlar. 86 Buna ra ^men Max Weber din sosyolo-

55

jisinin asil konusunu te ^kil eden din-toplum ili ^ kilerini bir tarafa b ^rakarak din-ekonomi ili ^ kileri zerinde durmay ^^tercih etmi ^ tir. Bylece o gne kadar hemen hemen hi ele al ^nmam ^^^bir rnek zerinde dinin, sosyal etkinli ^in byk alanlar ^ ndan biri olan ekonomi zerindeki etkisinin en ince ayr ^nt ^lar^na kadar ara ^ t ^r^lmas ^ , onun fevkalade abas ^^sonunda gerekle ^ mi ^ tir. Bu ise, ekonominin din zerindeki etkisinden yola ^kan materyalist tarihi gr ^^kar ^^ s ^nda son derece takdir grm ^ tr. 87 Ekonomi, "nesnel akl ^ n" tarihi olarak belli dini bir kltr nedenselli ^ inden kaynaklamm ^ , farkhla ^^m ^^ve ba ^^ms^ zl^ k kazanm ^^^e ^ itli sistemlerinden sadece bir tanesidir. 88 Onun dnyada nemli, karakteristik ve kollektif bir insan etkinli ^i oldu ^u da muhakkakt ^r. Ama insan ^^ teye (br dnyaya) ba ^layan din ile onun dnyada ba ^ l^ ca bir etkinli ^i olan ekonomi aras ^ndaki ili ^ kilerin ara ^ t ^r^ lmas ^n^n ana konu olarak kabul edilmemesi ve dolay ^ s^yla paran ^ n btnden ayr ^^ olarak d ^ nlmemesi gerekir. zerinde hala fikir birli ^ine var ^lmayan89 sosyoloji, sosyal felsefe de ^ ildir.90 Ayn^^ ^ ekilde ekonomi felsefesi ve tarih felsefesi de de ^ildir. O, toplumsal ili ^ kileri ve onlar ^n biimleni ^ ini91 ampirik ve sistematik olarak ara ^ t ^ran92 bir toplumsalla ^ ma ^ retisidir. Buna dayanarak diyebiliriz ki, din sosyolojisi, din ve toplum aras ^ ndaki etkile ^ imi ara^ t ^ ran bir

disiplin ve dini anlamda belli bir toplumsalla ^ ma ile onun biim ve ^ ekillerinin ^ retisidir.93 Max Weber, bu anlamda din sosyolojisine pek ok de ^erli analizlerle katk ^ da bulunmu ^ tur. Bunlar ^n ba ^^nda dini lider tipleri hakk ^ndaki incelemeleri geliyor: Byc, rahip, peygamber. 49 Gerek formle edili ^ , gerekse kavramlarm belirlenmesi bak ^m^ndan farkl ^l^klar gsteren bu incelemeler, kapsaml ^^tmevar ^ m esas ^na dayand^klar^ndan ve bu tiperin alg^lanabilen ynlerine ve etkilerine a ^^ rl ^k verdiklerinden tan ^mlama konusunda ileri srlen teolojik, felsefi, tarihi ve etnolojik al ^^ malardan da ayr ^l^rlar. Burada din sosyolojisi a ^ s ^ndan birinci derecede nemli olan psikoloji, yorum ve ruhbanl ^^^n tarihesi olmay ^p bycnn ve rahibin toplumdaki yerleri, ^ artlar ^^ve ekonomik hayatta da gzlenebilen tesirleridir. Dini liderlerin 95 ve grevlilerin vizlik ve imacal ^k gibi salt dini i ^ levleri de ayn ^^ ^ ekilde din sosyolojisi a ^s ^ndan nem ta ^^ rlar. Bu husus Max Weber'de bir nebze de olsa grlr. Ama, rahibin tan ^mlanmas ^nda oldu ^u gibi, irek (immanent) yorumun d ^^ lanm^^^olmas ^^ kendi ^ artlar ^nda ilgin oldu ^u muhakkak olan analizin de ^erini olumsuz ynde etkiliyor.
56

Max Weber'in bizim a ^ m^ zdan nemli olan ikinci ara ^ t ^rmas ^^ ise toplumsal rgtlenme ve din ile ilgilidir. 96 zerinde ok durulan ve toplumsal rgtlerin en geli ^ mi ^ i olan devlet97 ve din ili ^ kisi de buraya dahil edilebilir.98 Bununla Max Weber gelecekteki al ^^ malar^ n^n da bir ^ emas^ rt^^ortaya koyuyor. Tabii ki, burada biim ve ierik bak ^ m^ndan ele ^ tirilebilen hususlar vard ^r. Buna rnek olarak Weber'in zellikle Asya'n ^n kurtulu ^^dinlerinde rastlanan "ayd ^n dindarl ^^^ " ile ilgili tan ^m ^na yneltilen ele ^ tiriler gsterilebilir. Max Weber, mnferit zmrelerde (ifti, asker, soylu, memur zanaatkr, i ^ i) dini verimlilik yahut etkinlik sorununu ele al ^yor. 99 Di ^ er taraftan ilk olarak sosyolojik gruplar iindeki e ^ itli ^ttezheplerde dindarl ^^^ n farkl ^^derecelerini ve nanslar ^ n ^^ ara ^ t ^ r^yor. 100 Bu da, bu alandaki ara ^ t ^rmalar^^ te ^ vik etmeye yetiyor. Max Weber'in al ^^ malar ^ nda din sosyolojisi ile ilgili olarak ele al ^ nan nc konu ise toplumlar ^n te ^ ekkl tarzlar ^ na gre belirlenmi ^^salt dini rgtlerdirlol. Biz din sosyolojisinin bir taraftan da "dini olmayan" (profan), yani aile, s ^n^f, devlet gibi rgtleri din ile olan ili ^kileri iinde ele almas ^^ve bunu yaparken toplumsalla ^ manm dini faktrn etkisiyle vuku bulan ve varl ^klar^ n^^ve faktre borlu olan 102 biimlerinelo 3 (gizem birlikleri, klt birlikleri, kilise, mezhep) dikkatini yneltmesilo 4 ^ i gr ^ndeyiz. Max Weber, zellikle mezheplerle ilgilenmi ^ , 105 gerkti ^ndaki gr ^ lerini dile ge-amburdhiyeoks(Hat)h tirirken "kilise"yi de yeterince sz konusu et ^ni^tir. 106 Dini anlamda toplumsalla ^ may1 107 , egemenlik biimlerine ili ^kin ortaya att ^^^^sosyolojik teoriye gre ele alm ^^t ^r. Weber, egemenlik tiplerini karizmatik, geleneksel ve ak ^lc ^^ ^ eklinde birbirinden ay ^r^ rken kriter olarak egemenlik iddias^ n^n me ^ rula ^t ^ r^lmas^^ilkesini ahyor. 108 Toplumun salt dini rgtlerini analiz ederken (dini)-sosyolojik bak ^^^a ^ s ^n^n s ^n ^rlar ^n ^^yeterince dikkate almad ^^^^ve bylece irek bir yakla ^^mla zorunlu bir btnleme yoluna gitmedi ^ i hususu burada a ^k bir ^ ekilde hissedilmekteclir.
Byk ara ^ t ^rmac ^ , din sosyolojisinin yukar ^ da nokta halinde zetleyerek verdi ^ imiz ana grevleri aras ^ndaki sistematik ili ^ kiyi maalesef yeterince grmemi ^tir; oysa din sosyolojisi konu alan ^n^n temel kategorileriyle ilgli geli ^ imini sistematik ve kesin izgilerle vermesi gerekirdi. Btn bunlardan sonra ^ unu gryoruz: Max Weber'in bu alanda yapt ^^^^al^^ malar ^n etkisi, bu al ^^ malar ^n bykl ^ nispetinde de ^il-

57

dir. Grd ^mz gibi, gerek biim, gerekse ierik bak ^m^ndan bu ara ^ t ^rmalara birok noktada itiraz edilebilir. Ama ^unu da belirtmek gerekir ki, onun ba ^ latt ^^^^al^^ malardan edinilecek pek ok yeni bilgi vard ^ r; onun bu alanda koydu ^u baz ^^ilkeler, bugn ba ^ ka trl ifade edilebildikleri halde, hl geerlidir.

58

NOTLAR

1 Kr ^ . iin bkz. WACH: Zur Hermeneutik heiliger Schriften (Theol. Stud. u. Krit. 1930, Festgabe fr v. Dobschtz); Die Geschichtsphilosohie des 19. Jahrhunderts und Theologie der Geschichte ( Histor. Zeischr. Bd. 142, 1929, S. 1 ff.); Idee und Realitaet in der Religionsgeschichte (Ztschr. f. Theol. u. Kirche 1927, S. 234); Und die Religiozsgeschichte? (Ztschr. f. syst. Theol. 1929, S. 484); ayr ^ ca ^ u tarihi ara ^ t ^ rmalar: Das Vestehen. Geschichte der hermeneut. Theorie im 19. Jahrhundert I 19(6, II 19(9. zellikle c. II'nin giri ^i ile Religio ^ swissenschaft; Prolegomena zu ihrer wissenschaftstheoret. Grundlegung (1924, Kap. II-IV)'de metodoloji ile ilgili verilen a ^klamalar. Dinbilimsel ara ^ t ^rman^ n esaslarm ^^zet ^ eklinde verdi ^ im eser: Die Religion in Geschichte und Gegenwart IV (ikinci basun), orada Relig.-Wissenschaft, Relig.-Soziologie u. Religion-Philosophie ba ^ l ^kl ^^ makaleler. 2 MAX WEBER: Wirtschaft und Gesellschqft = WuG, II, Kap. IV: Religionssoziologie (Grundriss der Sozialkonomik III, 2) 1925; Gesammelte Aufsaetze ;ur Religionssoziologie 1920 /21 = Rel. Soz.; Ges. Aufsaetze z. Wissenschaftslehre 1922. 3 Max Weber sosyolojisi hakk ^ nda: v. SCHELTING, Die log. Theorie d. hist. Kulturwiss. von M. W. (Arch. f. Soz. wiss., 49. Bd., 1922); HONIGSHEIM: M. w. als Soziologe (Klner Viertell.-Hefte I, 1, S. /2); H. OPPEPHEIMER: Die Logik der soziol. Begriffsbildung, 1925 (zellikle M. W.); SPANN: Tote u ^ d lebendige Wissenschaft, 1925 (2. basun); HINTZE: Max Webers Soziologie (Schmollers Jahrbuch 50, 1); A. WALTHER: Max Weber els Soziologe (Jahrbuch f. Soziologie II, 1926, S. 1-65); ayr ^ ca JASPER'in bir anma yaz ^ s ^^ile RICKERT'in Max Weber und se ^ ne Stellung sur Wissenscharf (Logos XV, 2, S. 222); MARIANNE WEBER: M. W., 1926; GRAB: Der
Begriff des Radionalen in der Soziologie M. W. s 1927; S. LANDSHUT: Kritik der Soziologie, 1929; FREYER: Soziologie als Wirklichkeitswissenschaft, 1930, S. 145.

4 Ad ^^geen ara ^ t^rmac ^ , eserlerinde birbirlerini tamambyorlar. Ancak Weber daha ok mant^k^^ve sistematikidir. Troeltsch ise h ^ristiyan bat ^^ kiiltr hakk ^ nda daha ok bilgi sahibidir; bkz. TROELTSCH: Soziallehren, S. 950, dipnot 510. Sombart ise din ve ekonomi ili ^ kisine ynelmi ^ tir, bunun iin bkz. Die drei Nationalkonomien, 1930. 5 Sosyolojide idealist ve romantik etki zellikle v. BELOW ve SPANN taraf ^ ndan vurgulan^nt^ tu.
6 Alman sosyolojisinin tarihi iin bkz. BARTH: Die Philosophie der Geschichte als Soziologie, 1922, v. W ^ ESE: Soziologie (Gschen), 1926; STOLTENBERG: Kurzer Abriss einer Gesch. d. deutschen Soz.

(Weltwirtsch. Archiv, 1930);

7 Bu konuda en iyi incelemeleri DILTHEY yapm ^^ t ^r: Ges. Schr. I, III, VII; ayr ^ ca PROESSLER: Das Problem einer Entwicklungsgesch. d. hist. Sinnes, 1920. 8 Kr^ . FUETER: Gesch. d. neueren Historiographie, 1911, 4. u. 5. Buch.

59

9 LITT: Kant und Herder 19 /Q; STADELMANN: Der historische Sinn bei Herder, 1928 10 BAXA: Gesellschalf und Staat im Spiegel deutscher Romantik 1924; KLUCKHOHN:
Persnlichkeit und Gemeinschaft. Stud. sur Staatsauffassung der Romantik, 1925, zellikle blm

1 ve 3; WALZ: Die Staatsidee des Rationalismus und der Romantik, 19(8; Il BREITINGER:. Das Gemeinschafisproblem in der Philosophie Kants, 1927; HIRCH:
Philosophie und Christentun^^ (Fichte) 19(6.

12 METZGER: Geselsehaft, Recht und Staat in der Ethik des deutschen tdealismus, 1917; LARENZ: Staat und Religion bei Hegel 1930.
,

13 HOLLSTEIN: Die Staatsphilosophie Schlegels, 1923: HOLDER: Die Grundlagen der Gemeinschaftslehre Schlegels 192;; STOLTENBERG: Schlegel als Soziologe (Z. f. d. ges. Staatswiss., 1930, S. 71). 14 L. v. STEIN ve MARX ile toplumbili ^ni szkonusudur. 15 Dinbilimi tarihi hakk ^ndakigr ^ lerimi Die Reli. in Gesch u. Gegemv. adli eserimde dile getirmi ^^bulunmaktay ^m. Ayr^ ca bkz. PINARD DE LA BOULLAYE, S. J., L'eft ^ de co ^nparee des religions I 192(. 16 Hukuk biliminde de romantik etki grlr (bkz. LANDSBERG: Gesch. d. Recht ^viss. III, 2, 1910, Kap. 1 /, 15-17, 19); burada ayr ^ ca HUGO, SAVINGY, EICIWORN, JAK. GRIMM BACHOFEN ^ ahsiyetlerin al ^^ malar^^rnek gsterilebilir. 17 Gene romantik etki alt ^nda (SAVINGY, BOECKH, EICHENHORN). KNIES. Max Weber'i zellikle ortaya koydu ^ u metodolojik esaslar a ^ s ^ndan incelemi ^ tir. Ayr ^ ca, ROSCER, HILDEBRAND ve SCHAFFLE gibi ara ^ t^rmac ^lar da burada zikredilebilirler. Bundan ba ^ ka bkz. SALIN: Gesch. d. Volks ^virtschafislehre, 19(9. 18 Tarihesi iin bkz. BLUNTSCHLI: Gesch, d. neueren Staat^vissenschaften, 1881. 19 Tarihi hukuk ekolunun etkisi de sz konusudur: K.F. EICHHORN ve AEM.. LUDW. RICHTER kilise hukuk bilimi alan ^nda yeni bir ^^^r am^^lar. Ayr ^ ca bkz. HINSCHIUS: Das Kirchenrecht der Katholiken und Protentanteb in Deutschland, 1869 /97; RIEKER'in FR ^ EDBERG iin yazd ^^^^ Der Ursprung von Staat und Kirche, 1908. Bu alanda yap ^lan daha anlanlf ara ^ t^rmalar iin bkz. SOHM:Kirchenrecht 11892, II 1923 ile Das altkatholosche Kirchenrecht, 1915; STUTZ: Kirchenrecht (HOLTZENDORFES Ens'ykl. V, 5), 1914 ile Die Eigenkirche, 1895; KARL: Lehrsystems des Kircherrechts, 1894 L 20 Heligions ^vissenschaft, blm I'de bunlar ^^ispatlama yoluna gittim. Ayr ^ ca ^ u mr ^v.l^ at eserlerde bu konuda gerekli bilgiler mevcuttur: Die Encyclopedia of Rdigion and Ethics ve
Die Reilgion in Geschichte und Gegenwart

21 - Onun zaman ^nda ^^^r aan al ^^ malar: WAITZ, zellilde BASTIAN' ^n al^^malar^^ zikredilmeye de ^ er. Ayr^ ca HONIGSHEIM in onun hakk^ndaki al^^mas^^in bkz. Klner Viertelj.-H. 1926, S. 61. 22 Sosyolojideki etkileri hakk ^nda bkz. STOLTENBERG, age, s. 66. 23 LAZARUS ve STEINTHAL Zeitschrift tr Vlkerpsychologie adli dergilerinde buna zellikle dikkat.ekmi ^lerdir. STEINTHAL, zellikle mitoloji ile ilgilenmi ^ tir. Onlar^n gr^ leri daha sonra WUNDT taraf ^ ndan biraz de ^ i ^ tirilerek ya ^ at^lm^^ t ^r. WUNDT, Vlkerpsyc-

60

hologie (Milletler Psikolojisi) adli eserinde din sosy9lojisine dair baz ^^ nemli d ^ ncelere yer

vermi ^ tir, orada bkz. c. VII ve VIII. Tarihi LAMPRECHT de burada zikredilebilir, onun Kulturgeschichte ( Kltr Tarihi) adli eserinde din ve toplum belli psikolojik hallerin birer ifadesi olarak tezahr ederler. Ayr ^ca bkz. THURNWALD: Vlkerpsychologie, 1927 ile Probleme d. Vlkerpsych. u. Soz. (Z..f. Vlkerpsycl^ l. 1, -1925). 24 ROTHE'nin sosyolojik anlay ^^^ , HEGEL ve SCHLEIERMACHER'in ayn^^ konudaki gr ^leriyle birle ^ iyor. Di ^ er taraftan TROELSCH' de etkilemi ^ tir (kr ^ . die Gedaechtnisrede, 1899). . 25 Di ^ er mezheplerie mukayeseli olarak yap ^lan al ^^ malar, teoloji biliminin nemli bir dal^ m te ^kil ediyordu. Bu al ^^ malarin bir rn olarak daha sonra mezhep bilimi denen bir disiplin ortaya ^kt ^^ (KETTENBUSCH: Lehrbuch der vergleichenden Konfessionskunde, 1927; ALGER1VIISSEN: Konfessionskunde, 1930. 26 MAX WEBER'in Gesammelte Aufsaetze I, $. 88. 27 HOLTZMANN: Lehrbuch der neutest. Theologie, 1911, S. 265; HOLSTEIN: Ev. Kirchenrecht, S. 8. Tanr ^^ devleti d ^ ncesinin nemi ve etkileri hakk ^ nda bkz. HOLSTEIN, age., s. 5. 28 Kr ^ . PINARD, age I, s. 431. 29 Kr ^ . iin bkz. TREITSCHKE'nin me ^ hur ele ^tirisi: Die Gesellschaftswissenschaft, 1859 (yeni .bas ^m 192 ;). 30 COMTE, pozitivist tarih felsefesinde dinin toplum hayat ^ndaki yerine dikkati ekmi ^ tir. Frans ^ z sosyolog daha sonra kendine zg bir gr ^ le din sosyolojisini geli ^ tirmeye al ^^ m^^ t^ r. Bkz. DURKHEIM: Les formes elementair es de la vie religieuse, 1925:HUBERT ve MAUS: L'annee Sociologique II ve VII; BENRUBI: Chilos. Strmungen der Gegenwart in Frabkreich, 1928. Almanya'da SIMMEL, Durkheim Okulu'nun gr ^lerine yak ^ n olmu ^ tur (Die Religion. 1912). 31 Alman'Sosyolojisi Okulunun ne ^nine dair bir ara ^ t^rma mevcut de ^ ildir. 32 KAUTSKY, MARX'm toplum teorisini Ursprung des Christentums, (1908, 9. bas ^m 1919) adl ^^eserinde din a ^s ^ndan de ^ erlendirmeye al ^^ m^^ t^ ; ayr ^ ca bkz. CUNOW: Ursprung der Religion und des Gottesglaubens (5. bas ^m 19(4) ile Die Marxsche Geschichts-, Gesellschaftsund Staatstheorie, 1920: EILDERMANN: Urkommunismus und Urreligion,\ 1921. 33 M. WEBER, TROELTSCH ve SCHELER iin DILTHEY'in eseri yukar ^ da an ^lan bak ^mdan byk nem ta ^^r. 34 Bkz. zellikle WACH ve BURCKHARDr ^n din ve devlet, kltr ve din ile ilgili gr ^ leri: Ztschr. f. Miss. kunde u.. Rel.wiss., 1927. 35 M. WEBER'in "din sosyolojisi"' hakk ^ nda bkz. VIERKANDT: Geselschaftslehre, 1923, S. 9; SPANN: Gesellschaltslehre, 1930, IV, III, S. 317-50; v. WIESE: Allgem. Soziologie /,.1924, S. 34; FREYER: Soziologie als Wirklichkeitswissenschoft, 1930, S. 145. Katolik taraftan GUNDLACH, Soziologie der kath. Ideenwelt, 1927. 36 Birka yaz ^^"din sosyolojisi" ile ilgilidir. MAX WEBER'in Hauptprobleme der Soziologie (1923), SIMMEL'in Soziologie (1923, 3. bas ^m), SCHELER'in Vom Etvigen in ^^Menschen (1921, S. 376), Versuche zu einer Soz . d. Wissens (1924), Die Wissensformen und die Gesellschaft

(1924), Schriften zur Soziologie und Weltanschauungslehre (1924). Simmel'in Versuche zu einer Soziologie des Wissens (1924) adl ^^ kitab ^ nda ^ u makaleler yer almaktad ^ r: HONIGSHEIM, Soziologio der Scholastik, des realistischen und nominalistischen Denkens und der Mystik (s. 302); und der Mystik (s. 302); SCHMALENBACH, Die soziologische Kategorie des Bundes (Die Dioskuren I, 1922), s. 35; VIERKANDT Das Heilige in d. prim. Rel. (s. 285); SPANN, Gesellschaftslehre (1930), orada s. 317-344; VAN DER LEEUW: Phanomenologie der Religion, 1925; LOHMEYER: Vom Begriff der rel. Gemeinschaft, frage der Rel.-Soz. (Z. f. syst. Theolog. 1925; ODENWALD: Protestant. Tgeologie, 1928; PRENINGSDORF: Das Problem des theol. Denkens, 1925; SCHUM kNN: Zur Grund1926); W. KOHLER: Idee und Persnlichkeit in der Kirchengeschichte 1910; DUNKMANN: Angewandte Soziologie, 1929; SCH ^ LLING Die chirstlichen Soziallehren, 1926; GUARDINI: Vom Geist der Litugie, 1922. 37 Bkz. 1 numaral ^^a ^klamada geen ah ^ malanm 38 VuG, Kap. oluyor. 39 Bu din ve hukuk aras ^ndaki uyu ^ mazl^k iin de geerlidir. 40 SCHELER, TROELTSCH'n ara ^ t ^rmalarnu "Resignationssoziologie" (Tevekkl sosyolojisi) olarak niteliyor. 41 Ona gre sosyoloji, "sosyal davran ^^^^yorumlayan ve sonular ^n^^sebeplerine dayanarak a ^klayan bir bilimdir. "Bu tan ^m, manevi bilimlere ve tabiat bilimlerine zg yntemlerin kar^^^ m ^ ndan ibarettir. 42 Burada Max Weber'in anlama teorisini ayr ^ nt^h bir ^ ekilde ele alma ^n^ za gerek yoktur. Onun kulland ^^^^baz^^kavramlar aras ^ ndaki eli ^ kiyi anlamak iin bkz. SPANN: Tote Wiss., s. 150; SPRANGER, age, s. 154. 43 Onun zellikle "ideal tip" kavranun ^ n kullan^m tarz ^na dikkat etmek gerekir. 44 Burada Max Weber'in "nesnel imkt ^n" kategorisi nemlidir. 45 Kr ^ , iin bkz. protestan ahlk ablay ^^^^ve mezhepleri hakk ^ndaki makaleler ( Rel. Soz. I, S. 17-236). 46 Bkz. KNIES hakk^ ndaki yaz ^ s^^ile TREITSCHKE ve MEINECKE'yi protesto edi ^ i ilgintir. "Davran ^^ " kavram ^ n^^ok geni ^^bir anlamda kullanm ^^ t^r. Dini davran ^^^ile ekonomik sebeplerden kaynaklanan davran ^^^aras ^ nda kesin bir ay ^r^m yapmam ^^ t ^ r. 47 Gerek DILTHEY, gerekse SPANN zellikle de v. BELOW- tabiat bilimlerine zg metodun .sosyoloji iin kullan ^lmas ^ na kar ^^^ ^km^^lard^r. 48 MAX WEBER'de "karizma" kavram ^^ve kullan ^ m^^ hakk ^ nda bkz. WuG III, Kap. IX u. X. 49 WuG, s. 227. Orada "ruhlar ^ n ilahlara iman ynnde rasyonalle ^ tirilmesi" (WuG, s. 249). 50 Bkz. OTTO: Das Heilge. ber das Irrationale in der Idee des G6ttlichen, 1924. (2. bas ^ m). Max Weber, burada USENER'i takip ediyor. 51 Burada ^ ark ^ n aksine zgl bir rasyonalle ^ menin vuku buldu ^ u kabul ediliyor. M. Weber "rasyonalle ^ tirme"nin e ^ itli ^ ekillerini birbirinden ayar ^ yor: Realiteye teorik dzeyde

IV ve Rel. Soz. I, S. 5 /6. Bu, daha sonra din felsefesinin bir ana sorunu

62

hakim olma ^ eklinde rasyonalle ^ tirme, uygun ara gerelerle metodik olarak belli bir pratik hedefe ula ^ ma olarak rasyonalle ^ tirme. Buna a ^ a ^^^yukar ^^"ekonomikle ^tirme" de denebilir. Bu sonuncusu birincisiyle yak ^ ndan ili ^ kilidir. Bana bunun aksi de mmkn gibi geliyor. Tabii ki, "rasyonalle ^ tirme" ilk evvela entelektelle ^ tirme ^ eklinde anla ^^lmal^ d ^r. Max Weber'e gre bir dinin rasyonelle ^ tirilmesi a ^ amas ^^iin iki kriter vard ^r (bkz. Rel. Soz. S. 512): Bynn d^^ lanmas ^^ve Tanz ^ dnya ili ^ kisinin sistematik bir birlik te ^ kil etme derecesi. 52 Max Weber, metodolojik prensibi "tip te ^kil edici bilimsel yakla ^^m" olarak gryor. 53 WuG, s. 246 54 Max Weber, Wundt ile olan tart ^^ mas ^ nda manevi fenomenlerin geli ^ mesinde duyunun de ^ i ^ ti ^ ini kabul ediyor, ancak uygulamada buna riayet etmemektedir. 55 Bu konudaki gr ^ lerim iin bkz. Religionswissenschaft 1924, Kap. II. 56 R. LENERT, Max Weber'in din teorisi hakk ^ nda bir doktora tezi haz ^rlam^^ t^ r. 57 ROTHACKER, hakl ^^olarak diyor ki: "tipik luhiyet tasasvurlan, dua ve klt ile ilgili ^reti de genel dinbilimine dahildir, din sosyolojisine de ^ il." (Anzeige, s. 88, Anm. 2). 58 Kr ^ . iin bkz. WuG II, Kap. IV. 59 Tanr^^inanc ^ mn geli ^ mesi konusunda Max Weber geleneksel gr ^ e ba ^l^ d ^r. 60 Burada CASSIRER'in ara ^t^rmalar ^^kar ^^la ^ t ^rma iin rnek gsterilebilir: ^ hilosophie der smbolischen Formen, II 1W(3. 61 Bu konuda USENER'in Max Weber'e zellikle etkisi olmu ^ tur. 62 KING, L ANG, SODERBLOM ve P.W. SCHMIDT taraf^ ndan ara ^ t^r^lm ^^^ inan tipi bu yap ^ya uymad ^^^ grek esiyle Max Weber taraf ^ ndan dikkate ahnmam ^^ t ^r. 63 WuG II, Kap. IV. 64 WUNDERLE: Religion und Magic, 1926; BETH:Religion und Magic, 1927 (2. bas ^ m) _ 65 LANDSBERG: Probleme des Kultus, Kln Viertelj. f. ^ oz. IV, 3/4, 1925. 66 WuG, s. 231 ve s. 799; "Hiyerokrasi, mevcut olan en byk stereotipik gtr." 67 Weltgeschichtl. Betr., 19(1 (4. bas ^ m), s. 103. 68 WuG, s. 244. "Ahlakile ^ tirme" problemi ortaya at ^lm^yor. 69 "Tabu" iin kapsaml^^bir monografi mevcuttur: F.R. LEHMANN, Die polynesischen Tabusitten, 1930. 70 WuG, s. 246 71 ^ u ara ^ t^ rma^na bkz. Der Erls ungsgedanke und seine Deutung, 1922 ile R eligion in Gesch. u. Gegenw. II fst. 260)'de yer alan Erlser, Erlsung, Erlsungsreligionen adl^^makalem 72 WuG. II, Kap. IV. 7 / age, as. 74 WuG, s. 310; Religionssoziologie I, s. 30. 75 zellikle WuG, s. 304, Religionssologie, s. 538.

BERTHOLET: Das Wesen der Magic, 1927.

63

76 TROELTSCH ve SOMBART' ^ n al^^ malar^yla btnlk kazanat ^^ iki byk makale vard ^r. Bunlar din sosyolojisi ^^ in protestan ahlk anlay ^^^^ve *mezhepleri hakk ^nda att ^^^^ilk ad ^ mlar ^^ te ^ kil ediyorlar. 77 WuG, s. 312. 78 Bkz. WuG II, ap. IV ve Rel. Soz, I, s. 88. 79 Max Weber'in bu konuda ok gzel ara ^t ^rmalar^^mevcuttur. Bunun iin. WuG 11, Kap. IV ve Rel. Soz. I. Ayr^ ca, TRELTSCH: Soziallehren, s. 113. 80 Dnya dinlerinin ekonomi :dila anlay ^^ lar ^^hakk^ ndaki kapsaml ^^ ara ^t ^rmalar ^ nda: Rel. Soz. 7.111 ve WuG II, Kap.

Ir.

81 ROTHACKER: M. Webers Arbaiten zur Soziologie (Viertelj. f. Soz. u. Wi. Gesch. 16, 3-4 (s. 432); VIERKANDT: age, s. 9. 82 WACH: Religionswissenschaft, Kap. III. 83 WNSCH: Religion und Wirtschaft, 1925.

84 M. Weber, bir dinin "ekonomi ahlk ^ "ndan sz ediyor ve bundan "davram ^ a iten pratik g-iidler" anlam ^ n^^ ^kanyor (Fel. Soz., s. 30), 85 e ^ ikli toplumlarm"kutsal hak" anlay ^^lar^^hakk^nda yap ^lm^^^birok ara ^ t ^rma mevcuttur. Bunlardan bir ka ^ : POST, Grundriss der ethnologischen Jurisprudenz 1894 /95; KOHLE R: Allgemeine Rechtsgeschichte I, 1914; BAUMANN: Vaterrecht und Mutterrecht in Afrika, Ztschr. Ethnolog. 1926, s. 6(; LIPS: Die Anfaenge des Rechts auf Grund und Boden bel dinNaturvakern, Festschr. f. W. Schmidt, 1928, s. 485; 86 "Sosyoloji ve milli ekonomi aras ^ ndaki yak ^ n ili ^ki, gnmzdeki sosyal yap ^ n^ n bir gere ^ idir. Ekonomik yap ^^s ^ n^flar^^do ^ urmu ^ tur", diyor FREYER (age, s. 280). 87 Toplum ve ekonomi aras ^ndaki nedenselli ^i materyalist tarih teorisi perspektifinde kurtararak tipik evrelere gre ele alan ilk ki ^ i GROSSE'dir: Dir Formen der Familie und die Fcrmen der Wirtschaft, 1896. 88 Avrupa ekonomi tarihi iin SOMBART' ^n Der moderne Kapitalismus (1902 /2) adh eseri bir kaynak niteli ^ indedir. 89 ^pranger'in M. Weber'i anma yaz ^ s^^(Schmollers Jahrburh 49, 6, s. 149); LITT: Individuum und Gemei ^^schaft, 19(6. 90 V. WIESE, bunu hakl ^^ Wlarak vurguluyor (Soziologie, s. 36). 91 FREYER'in Soziologie als Wirklichkeitswissenschat en yeni ara ^ t^rmalardan biri' olarak sz konusu edilebilir. adli eseri bu konuda yap ^lm ^^^ -

92 Sosyolojinin ne derecede ba ^^ms^ z bir disiplin olabilece ^ i sorusuna burada bir cevap aramamn gereksiz oldu ^u gr ^ ndeyim. 93 Do ^ru tammlar ^^Troeltsch`te bulmak mmkndr: Soziallehren, s. 5 ve gzel makalesi Religion, Wirtschaft und Gesellschaft. 94 WuG II, Kap. IV. 95 WuG II, Kap. IV; DUHM, Das Geheimnis in der Religion 1927; WACH: Meister and Jnger 1925; SCHMALENBACH: Die Kategorie des Bundes (Die Dioskuren I, 1922, s. 35); HOLSTEIN: age. s. 27; HORNEFFER: Der Priester, 1912.

64

96 WuG II, Kap, IV; V. MOHL: Gesch. u. Lit. d. Staatswiss. I, s. 88; SCHMOLLER: Grundr. d. Volkswirtschaftslehre, 1908; HERKNER: Sshmoller als Soziologe (Jahrb. f. Nat. dk. 118, 1); TROELTSCH: Historismus, s. 177. 97 Bunun iin bkz. JELL ^ NEK: Allgem. Staatslel ^ re, 2. 80; HOLSTEIN: Von Aufgaben
und Zielen heutiger Staatsrechtsw. (Arch. f. ff. Recht, N.F. XI, 192/, s. 1).

98 CARL SCHMITT, gal ^^ malannda hukuk teorisi ile din teorisi aras ^ ndaki paralelliklere ve nedenselli ^ e bilhassa dikkat ekmi ^ mir: Politische Theologie, 1912; Politische Romantik, 19(5; Verfassungslehre, 1928. 99 VISCHER: Religion und soziales Leben der Naturvlker, 1911; FREUSS: Die geistige Kultur der Natur der Naturvlker 1914; GRAEBNER: Ethnologie (Kultur der Gegenwart III, V, 1923); Das Weltbild der Primitiven, 1924. 100 Ekonominin burada etkili oldu ^ u muhakkakt^ r, ama ekonomik undur sosyal unsurla rt ^ e ^nez. 101 . TROELTSCH, bunlara zel bir dikkatle e ^ ilir. (Zoziallehren). 102 H ^ ristiyan mezhepler hakk ^ nda bkz. KALB Kircheo und Sekten der Gegenwart, 1907; SCHEURLEN: Die Sekten der Gegenwart, 1921; W. KRLER; Weseo und Recht der Sekte, 1930. 103 WEBSTER: Primitive secret societies, 1908; SCHURTZ: Altersklassen und Jannerbnde, 1902: LOWIE: Primitive society, 19(0. 104 H^ ristiyan din birlikleri sosyolojisini genel din sosyolojisinin bir blm' olarak tellaki diyoruz. 105 Rel. Soz. L WuG'de sistematik bir yakla ^^m maalesef yktur. 106 WuG III, Kap. XI, s. 783. Orada mnzevili ^ e dair. a ^ klamalarabak ^ mz; KATTENBUSCH: Die Doppelsichtigkeit in Luthers Kirchenbegriff 1928; FRHLICH, Gottesreich, Welt und Kirche bei Calvin, 1930. 107 v.d. GOLTZ: Grundfragen der praktischen Theologie 191;. 108 WuG I, Kap. III; Rel. Soz. I, s. 267.

Fiyat ^^: 400. TL.

Vous aimerez peut-être aussi