Vous êtes sur la page 1sur 40

0

Anti-Emperyalist ve Anti-Oligarþik Mücadelede

KURTULUÞ CEPHESÝ
Zafer Bizim Olacaktýr !

http://www.kurtuluscephesi.com YIL: 17 SAYI: 96 Mart-Nisan 2007

Kadir Has ile Can Dündar

Kadir Has, Mete Has ve Talip Aksoy’un


Günlük Hasýlatlarýnýn Kamulaþtýrýlmasý Harekâtý

Hýzlý Balýklar

Saðlýk, Kâr ve Faiz Dýþý Fazla

Seçim Sath-ý Mailinde


Bir Medya Ýtirafçýsý

Çekirdekten Yetiþme Bir Þeriatçý:


TMSF Baþkaný Ahmet Ertürk

Neo-liberalizmin soldaki uzantýlarý kükredi:


“Aydýnlarýmýzýn kýlýna dokundurtmayýz”

Ýcazetli Siyasette
Eklektizmin Sefaleti

Solda Eski Seçim Taktiðinin Yeni Versiyonu:


Baðýmsýz Demokrat Adaylar

http://www.kurtuluscephesi.com 10. Yýlýnda

Ömür Karamollaoðlu
Mehmet Yýldýrým, Nihat Kurban, Süleyman Aydemir, Cemalettin Düvenci

Kýzýldere ve On’lar
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

!
Onlar, ÖMÜR KARAMOLLAOÐLU
Halkýn MEHMET YILDIRIM,
Devrimci
NÝHAT KURBAN,
Öncüleri’ydiler.
Mücadelelerinin
ve sonuçlarýnýn
" SÜLEYMAN AYDEMÝR,
CEMALETTÝN DÜVENCÝ
bilincinde
olarak savaþtýlar. KIZILDERE
Tarihin çarpýtýlmasý ve devrimci # VE ON’LAR
mücadelenin deðersizleþtirilmesinin
Kadir Has’ýn ölümüyle birlikte ortaya
çýkan yansýmalarý üzerine. $ KADÝR HAS ÝLE
CAN DÜNDAR

Ýstanbul Sýkýyönetim Askeri Savcýlýðý KADÝR HAS, METE HAS VE TALÝP

'
Ýddianamesi’nden Kadir Has, Mete AKSOY’UN GÜNLÜK HASILATININ
Has ve Talip Aksoy’un kaçýrýlmasý
eylemi. KAMULAÞTIRILMASI HAREKÂTI

Ekonomi ve siyaset dünyasýnda “hýzlý


balýk” düþkünleri üzerine bir yazý.  HIZLI
BALIKLAR

SAÐLIK,
Anti-Emperyalist ve Anti-Oligarþik
Devrimci Gençlik’in yayýnlamýþ
olduðu bildiri. # KÂR VE
FAÝZ DIÞI FAZLA

TMSF tarafýndan T. Ciner grubuna ait SEÇÝM SATH-I MAÝLÝNDE


Sabah ve Atv’ye el konulmasý ko-
nusunda bir deðerlendirme. % BÝR MEDYA
ÝTÝRAFÇISI

AKP’nin TMSF baþkanýnýn “yaþam ÇEKÝRDEKTEN YETÝÞME


öyküsü”.
 BÝR ÞERÝATÇI:
TMSF BAÞKANI AHMET ERTÜRK

Faþist milis saldýrýlarla NEO-LÝBERALÝZMÝN SOLDAKÝ


yýlgýnlýða düþen küçük-burjuvalara UZANTILARI KÜKREDÝ:
masallar ve masalcýlar üzerine.

Legalizmin
! “AYDINLARIMIZIN KILINA
DOKUNDURTMAYIZ”
eklektik teorileri üzerine genel bir
deðerlendirme.
# ÝCAZETLÝ SÝYASETTE
EKLEKTÝZMÝN SEFALETÝ

Neo-liberallerin SOLDAKÝ ESKÝ SEÇÝM TAKTÝKLERÝNÝN

!"
“yeni” seçim taktikleri üzerine YENÝ VERSÝYONU:
kýsa bir deðerlendirme. BAÐIMSIZ DEMOKRAT ADAYLAR
Kurtuluþ Cephesi’nin internet

!%
yayýnýnýn 10. yýlý. http://www.kurtuluscephesi.com
10. YILINDA

KURTULUÞ CEPHESÝ Ýnternet Adresi:


SORUMLU (V.i.S.d.P) : Sezai Görür http://www.kurtuluscephesi.com
Yazýþma Adresi: http://www.kurtuluscephesi.org
Postfach 1414 E-Posta Adresi:
55504 Bad Kreuznach / Deutschland kurcephe@kurtuluscephesi.org

Bu sayý ÝLKER Matbaasý’nda basýlmýþtýr. Baský Tarihi: 6 Nisan 2007


Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

ÖMÜR
KARAMOLLAOÐLU
30 OCAK 1955/AKÇADAÐ
24 MART 1977/ANKARA

1955 yýlýnda Malatya’nýn Akçadað ilçesinde doðdu. 1971 yýlýnda Ankara Abidin-
paþa Lisesi’nde okurken devrimci mücadeleye bir sempatizan olarak katýldý. 1974-75
döneminde SBF-BYYO’da yüksek öðrenim gençliðinin akademik-demokratik müca-
delesinde aktif olarak yer aldý. 12 Mart sonrasý ilk öðrenci derneklerinden olan SBF-
BYYO Öðrenci Derneði’nin kuruluþ çalýþmalarýna katýldý. Ayný dönemde AST’da oyuncu
olarak da çalýþan Ömür yoldaþ, M. Gorki’nin “Ana” ve B. Brecht’in “Carrar Ana’nýn
Tüfekleri” oyunlarýnýn sergilenmesinde yer aldý. 1975 baþýndan itibaren THKP-C/HDÖ
üyesi olarak profesyonel devrimci yaþamýna baþladý. Ýlk görevi Ankara’daki legal kad-
rolarýn sorumluluðunu üstlenmek oldu. Beylerderesi’nden sonra Ankara Bölge Ko-
mitesi’nde yer aldý. 1976-Haziran Kararý’ndan sonra Güney Anadolu ve Hatay bölge-
sinde kadrolarýn politik eðitimleriyle görevlendirildi. Ayný yýlýn Aralýk ayýnda THKP-C/
HDÖ-Ankara Bölge Yöneticiliði’ne atandý. 1977 yýlýnda THKP-C/HD֒nün yeniden Ön-
cü Savaþýna baþlamasýyla birlikte gerçekleþtirilen “26 Ocak Harekâtý”nda yönetici ola-
rak yer aldý. 1977 Þubat’ýnda Genel Komite üyeliðine getirildi. Ankara ve Karadeniz
Bölgelerinin Merkez Yöneticisi olarak þehir ve kýr gerillasýnýn stratejik örgütlenmesiy-
le görevlendirildi. “19 Þubat Harekâtý”nýn düzenlenmesinde görev aldý.
“30 Mart Harekâtý”nýn ilk günü, 24 Mart 1977’de, Ankara’da þehit düþtü.
!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

MEHMET YILDIRIM
1957 Tokat doðumlu ve küçük-köylü bir ailenin çocuðudur. Ýlkokulu
bitirdikten sonra, Ýstanbul’a gelerek, küçük iþyerlerinde ve krom kap-
lama ustasý olarak, çeþitli fabrikalarda çalýþmýþtýr. Fabrika iþçiliði döne-
minde sendikal faaliyetlere katýlmýþ ve bu faaliyetler çerçevesinde Dev-
rimci Saðlýk-Ýþ sendikasýnda çalýþmalarýný sürdürmüþtür. Bu çalýþmalarý
sýrasýnda örgütle iliþkiye geçmiþ ve 1978’de sendikal çalýþmada örgüt
üyesi olarak yer almýþtýr. 1978 sonlarýnda profesyonel kadro olarak
Bakýrköy çevresinde örgütsel çalýþmalara katýlmýþ ve Þubat 1981’de
Genel Komite üyesi olmuþtur. 15 Mart 1981’de Bahçelievler’deki çatýþ-
mada þehit düþmüþtür.

NÝHAT KURBAN
1958 Kars doðumlu olup, lise yýllarýnda Kars’ta THKP-C sempa-
tizaný olarak devrimci mücadeleyle tanýþmýþtýr. 1977 içinde örgütsel iliþki
içine girmiþ ve ayný yýl içinde örgüt üyesi olmuþtur. Ýstanbul Hukuk
Fakültesi öðrencisi olmakla birlikte zamanýnýn büyük bir kýsmýný Kars’ta-
ki örgütsel çalýþmalarda geçirmiþtir. 1979 yýlýnda bir silahlý çatýþmada
yaralanmasý üzerine, bir süre örgütsel çalýþmalarýn dýþýnda kalmýþsa
da, 1980 ortalarýnda Kars il yöneticisi olarak atanmýþtýr. Þubat 1981’de
Genel Komite üyesi olmuþ ve 15 Mart 1981’de Bahçelievler’deki çatýþ-
mada þehit düþmüþtür.

CEMALETTÝN DÜVENCÝ
1956 Tekirdað doðumlu olan yoldaþ, küçük-köylü bir ailenin oðlu-
dur. Ailesinin Ýstanbul’a taþýnmasýndan sonra, iþçi olarak çalýþmaya baþ-
lamýþtýr. Devrimci mücadeleyle iliþkisi, Bakýrköy çevresindeki dernekler
düzeyinde baþlamýþ ve Halkevleri’nde faaliyet sürdürmüþtür. 1976’dan
itibaren örgütsel iliþkiye girmiþ ve 1977-78 döneminde Bakýrköy çevre-
sinde örgüt üyesi olarak çalýþmýþtýr. 1978 sonrasýnda profeyonel kad-
ro olarak çalýþmýþtýr. 1980 Nisan operasyonundan sonra, Ýstanbul böl-
gesinin yeniden düzenlenmesinde görev almýþ ve pragmatik ve sað-
ekonomizm sapmaya karþý mücadelede etkin bir rol üstlenmiþtir. Þubat
1981’de, pragmatik sapma içindeki unsurlarýn ihracýndan sonra Genel
Komite üyesi olmuþtur. 15 Mart 1981 günü, Bahçelievler’deki örgüt evi-
nin düþman güçlerince kuþatýlmasý üzerine, diðer üç yoldaþýyla birlikte
silahlý çatýþmaya giriþmiþ ve dört saatlik çatýþma sonucunda, diðer üç
yoldaþýyla birlikte þehit düþmüþtür.

SÜLEYMAN AYDEMÝR
1957 Denizli doðumlu olup, Adana Ýktisadi ve Ticari Ýlimler Aka-
demisi’ne girdikten sonra, devrimci mücadeleyle tanýþmýþtýr. 1978 so-
nuna kadar öðrenci çevresinde etkili olan DY iliþkileri içinde faaliyette
bulunmuþ ve DY’ye karþý, aktivizm sloganýyla ortaya çýkan DS ile kýsa
bir süre iliþkisi olmuþtur. DS’nin öz olarak DY’den farksýz olduðunu
kendi öz deneyimiyle gören Süleyman yoldaþ, 1979 ortalarýnda Adana
bölgesinde örgüt üyesi olmuþ ve 1980’de profesyonel kadro olarak çalýþ-
maya baþlamýþtýr. 12 Eylül 1980 tarihinde ihbarcý tutum ve davranýþlarýn-
dan, her türlü uyarýya raðmen vazgeçmeyen bir kiþinin cezalandýrýlma-
sý eylemine katýlmýþ ve eylem sonrasý Serdar Soyergin’le birlikte düþ-
manýn askeri birlikleri ile giriþtiði çatýþmada bir yüzbaþýyý öldürmüþtür.
Bu olaydan sonra Ýstanbul bölgesinde görevlendirilmiþ ve 15 Mart 1981’-
de Bahçelievler’deki çatýþmada þehit düþmüþtür.
"
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

30 MART 1972
KIZILDERE

MAHÝR ÇAYAN
1946 Samsun
SABAHATTÝN KURT
1949 Gevaþ
SÝNAN KAZIM ÖZÜDOÐRU
1949 Þarkýþla
AHMET ATASOY
1946 Ünye
NÝHAT YILMAZ
1937 Fatsa
HÜDAÝ ARIKAN
1946 Çivril
ÖMER AYNA
1952 Dicle
CÝHAN ALPTEKÝN
1947 Ardeþen
ERTAN SARUHAN
1942 Fatsa
SAFFET ALP
1949 Kayseri

#
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Kadir Has ile Can Dündar

12 Eylül, “yýldýrým ve gökgürültüsü”yle ne dönüþtürüldü.


geldi. Baský, terör, iþkence ülkenin her ilin- 12 Eylül öncesindeki faþist milis saldýrý-
de, ilçesinde, kasabasýnda görülmedik þid- larla yaþamýný yitirme noktasýna gelmiþ bir
dette ve yoðunlukta sürdürüldü. Ýnsanlar “bilim adamý”, faþist milislerin ilk finansa-
sindirildi, pasifize edildi. Korku, düþ kýrýklýðý törü, destekçisi ve emperyalizmin iþbirlikçi
ve yýlgýnlýk insanlarýn dört duvar arasýna ka- burjuvasý Sakýp Sabancý’nýn ardýndan þun-
panmasýný getirdi. larý yazabildi:
12 Eylül terörü insanlarýn beyinlerinde “Vehbi Koç gibi, Sakýp Sabancý’-
derin izler býraktý. Ýnsanlar devrimle ilgili nýn arkasýnda býraktýðý eser de, ulu-
hiçbir þey duymak istemez hale getirildi. Ve sal sýnýrlarý aþýp kimliðini ortaya koy-
ardýndan boþaltýlmýþ beyinlerin çeþitli söy- duðu kadar, ülkemizde emeðe açtý-
lemlerle, söylencelerle ve “yeni” ideoloji- ðý büyük olanaklar bakýmýndan öv-
lerle doldurulmasýna sýra geldi. güye lâyýktýr. Fabrikalar, teknik ve
Yine de insanlarýn devrim isteði, devrim- sosyal bir olgudur. Sakýp Sabancý’nýn
ci mücadele çabasý tümüyle sonlandýrýla- cenazesinde yürüyenlerin arasýnda,
madý. sýradan büyük bir halk kesimi de
Ardýndan 1991’de Sovyetler Birliði’nin vardý: Çalýþanlara ‘ekmek kapýsý’ aç-
daðýtýlmýþlýðý geldi. mýþ bir kiþinin ruhuna dua ediyor-
Amerikan emperyalizmi, dünya çapýn- lardý. Ayrýca, ‘alçakgönüllülüðü’ de
da yeni bir ideolojik saldýrý baþlattý. Doðru- baðlamýþtý halký. Yaygýn þöhreti,
dan CIA tarafýndan finanse edilen “medya” okullarý ve üniversitesi ile, eðitime
ve “aydýnlar” operasyonlarý düzenlendi. olan katkýlarýndan da geliyordu. Sa-
Kendilerini “sol”da kabul eden, hemen her nat severliði, müzeciliði de unutul-
durumda “marksist” olmakla övünen kü- maz... Özetle, sýradan bir sanayici
çük-burjuva aydýnlarý ile devrimci saflarda deðildi giden; topluma ve yaþamýn
yer alýp yýlgýnlýða düþenler bu operasyon- güzelliklerine açýlan bir kiþi, bir ‘kiþi-
larýn öznesi olarak ortaya çýktýlar. lik’ti... Onuruyla yaþayýp ölen bir ku-
Legalizm baþ tacý edildi. Silahlý devrim- þaktandýr o! Anýsýnýn önünde saygý-
ci mücadele “adý söylenmezlerin mücade- larla eðilelim...” (Server Tanilli, Cum-
lesi” haline getirildi. huriyet, 23 Nisan 2004.)
Öyle bir süreç baþlatýldý ki, gerçekler 12 Mart döneklerine 12 Eylül dönekleri
tersyüz edildi. Bunun baþarýlamadýðý yerde, eklendi. Devrimci mücadeleyi, silahlý dev-
yeni “gerçekler” uyduruldu. Söylenceleri rimci mücadeleyi kötüleyen, karalayan her
söylenceler, rivayetleri rivayetler izledi. De- söz “medya”da geniþ yer buldu. Legalist-
$ magoji baþlý baþýna “bilimsel söylem” hali- lerin katkýlarýyla devrimci mücadelenin ta-
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

rihi ve stratejisi bir “hilkat garibesi”ne dö- diye baðýrdý” diye yazarken, diðer yandan
nüþtürüldü. Devrimin adý “umut”, devrimci THKP-C’nin “iþbirlikçi tekelci burjuvazinin
mücadelenin adý “umudu büyütmek” oldu. en irilerinden, mülti milyoner Kadir Has,
Ýnsanlarýn tarih bilincinin silindiði, tari- Mete Has ve büyük toprak mütegallibesi
hin çarpýtýldýðý ve yer yer tümüyle deðiþtiril- Talip Aksoy’un günlük hasýlatlarýnýn kamu-
diði bu ortamda, eline para sýkýþtýrýlan her laþtýrýlmasý” eyleminde alýnan 400.000 lira-
“eski solcu”, geçmiþe iliþkin, devrimci mü- nýn “akibeti”nin peþine düþmüþtür:
cadelenin pratiðine iliþkin gerçekdýþý ve “Sonraki yýllarda hep karþýlýksýz
çarpýk “anýlar”la ortaya çýktýlar. Legalistler yaptýðý hayýr iþleriyle anýlacaktý. An-
legalizmleri için, oportünistler oportünistlik- cak hayatýnda verdiði en unutulmaz
leri için “en büyük tehlike” olarak gördük- ‘karþýlýksýz para’ buydu. Diðer hayýr
leri silahlý devrimci mücadelenin tarihinin iþlerinin nereye gittiði belliyken, bu
ve teorisinin çarpýtýlmasýný yürekten destek- 400 bin liranýn ne olduðu anlaþýlma-
lediler. Ellerinden geldiðince bu çarpýtma dý.”
ve deðiþtirme operasyonlarýna gönüllü ola- Ancak “araþtýrmacý-yazar” Can Dündar
rak katýldýlar. paranýn arkasýný býrakmaya hiç niyetli de-
Ýþte bu ortamda yetiþen yeni kuþaklar, ðil-dir. Ve sahneye Kamil Dede’yi çýkartýr:
demagojilere alýþkýn kulaklarýyla devrimci “O para baþýmýza bela oldu. Nu-
mücadelenin tarihine ve gerçekliðine iliþkin maralarýný almýþlar. Bozdurmak iste-
çarpýtýlmýþ ve deðiþtirilmiþ bilgileri öðrendi- diðimizde her yerde liste vardý. 143
ler. bin lirasýný Hava Kuvvetleri’nde taný-
Ve tarihler 23 Mart 2007’yi gösterirken, dýðýmýz mutemet kanalýyla deðiþtir-
silahlý devrimci mücadelenin ilk büyük ey- dik. Ve parayý yayýn çýkarmada, ör-
lemlerinden birisinin hedefi olan Kadir Has güt ihtiyaçlarýnda, evlerin kirasýnda
“hakkýn rahmetine” kavuþtu. kullandýk.”
Kadir Has’ýn ardýndan, yeni kuþaklarýn Evet, bugün D. Perinçek’in ÝP’inin “ge-
“aþk yazarý”, “unutulmaz belgesel yapým- nel sekreter yardýmcýsý” Kamil Dede, ey-
cýsý”, “araþtýrmacý-yazar” diye belledikleri lemde alýnan 400 bin liranýn “akibetini”
Can Dündar, tüm piþkinliði ile þunlarý yaza- böyle anlatmaktadýr.
bildi: Kamil Dede’nin bu anlatýmý, Necmi ve
“Has, Coca Cola’nýn Türkiye tem- Ýlkay Demir’le birlikte “sosyal emperya-
silcisiydi. Dev-Genç ise emperyaliz- lizm”i keþfederek THKP-C’yi karalamakta
min simgesi olarak gördüðü Cola’ya birbirleriyle yarýþa giren döneklerin anlatý-
karþý mücadele veriyordu. Trajiko- mýndan baþka bir þey deðildir.
mik belki: O yýllarda Cola üretimin- Kamil Dede’ye inanýlýrsa, eylemde elde
de olduðu kadar Cola’ya karþý edilen para “yayýn çýkartmada, örgüt ihti-
mücadelede de Kadir Has’ýn finans yaçlarýnda, evlerin kirasýnda” kullanýlmýþtýr.
desteði vardý. Kendisine rahmet, ai- Doðrudur. Alýnan para “örgüt ihtiyaçla-
lesine baþsaðlýðý diliyoruz.” (Kadir rýnda” kullanýlmýþtýr. Ancak Kamil Dede 4
Has ile Mahir Çayan, Milliyet, 24 Mart Haziran 1971 tarihinde tutuklanmýþ oldu-
2007.) ðundan paranýn “akibeti”ni bilecek durum-
Her ne kadar Can Dündar’ýn yazýsý “rah- da deðildir.
met” ve “baþsaðlýðý” ile bitirilmiþse de, için- Her ne kadar bu “küçük ve önemsiz bir
de Türkiye tarihinin en önemli eylemine ayrýntý” olarak kabul edilebilse de, olayla-
iliþkin türlü “ayrýntýlar” birbiri ardýna sýralan- rýn içinde doðrudan yer almayanlarýn uy-
mýþtýr. durmalarýnýn ya da üçüncü þahýslar aðzýn-
Kadir Has’ýn “moda”ya uygun olarak bir dan öðrenilmiþ rivayetlerinin gerçekmiþ gibi
gazeteciye yazdýrdýðý “anýlarý”ndan uzun sunulmasýnýn bir örneðidir.
alýntýlar yapan Can Dündar, gerçeðin ne ol- Askeri savcýlýðýn iddianamesinde de yer
duðunu “araþtýrma” gereði bile duymamýþ- aldýðý gibi, “numaralarý tespit edilmiþ olan
týr. paralar” 200 bin lira olup, bunun 140 bin
Can Dündar, yazýsýnda, bir yandan “Fe- lirasý Haziran ayýnda Yusuf Küpeli’ye tes-
zal Has yiðit kadýndý. Kapýda ‘Kocamýn ký- lim edilmiþtir. Mahir’lerin yakalanmasýndan
lýna halel gelirse silahla peþinize düþerim’ sonra, THKP-C’nin çizgisini “sol sapma” %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

olarak ilan eden Yusuf Küpeli döneminde Günümüzde “yükselen deðer”, iþbirlikçi
bu paralar, tümüyle saklanma için ev kira- burjuvalarýn safýnda yer almak, onlara ya-
lanmasýnda ve iþyerlerinin açýlmasýnda kul- ranmak, “yaðdanlýk” yapmaktýr. Üstelik bu
lanýlmýþtýr. Böylece Yusuf Küpeli, örgüt pa- iþi yapabilmek için, þöyle ya da böyle bir
rasýyla (silahlý eylemlerden ya da üye ai- “sol” geçmiþe ve görünüme ihtiyaç vardýr.
datlarýndan elde edilen paralarla) iþyeri aç- Her ne kadar Can Dündar’ýn “geçmiþi” lise
ma “geleneði”ni sola armaðan etmiþtir. yýllarýnda “sola bulaþmak” ve sonrasýnda sý-
Tarih, tarihtir. “Küçük ve önemsiz ayrýn- kýyönetim mahkemelerinde DY duruþmala-
týlar” kiþiler tarafýndan “unutulmuþ” ya da rýný izlemekle sýnýrlýysa da, o, “sol kariye-
“doðru” anýmsanmayabilir. Ancak tarihin ri”ni “medya” aracýlýðýyla yapmýþtýr. Þimdi
yapýldýðý zamanlarda, tarihin o bölümünde bu görevini, “baðýmsýz demokrat adaylar”
yer almamýþ insanlarýn “bilen” kiþi edasýy- listesine “þakacýktan” adýný yazdýrarak yeri-
la konuþmasý, tarihin çarpýtýlmasýnýn basit ne getirmeye çalýþmaktadýr.
araçlarý haline gelmiþtir. Ama bütün bu çarpýtmalar, çarpýklýklar
Evet, Türkiye tarihinin en önemli bir ey- Can Dündar’ýn iþbirlikçi burjuvaziye yaran-
lemine iliþkin Can Dündar’ýn tanýklarýndan ma çabasý olarak deðerlendirilse de, Can
birisi “rahmetli” olmuþ, diðeri bilmediði bir Dündar’ý Alaattin Çakýcý’nýn “akýllý ol” teh-
konuda konuþturulmuþtur. Dün Sakýp Sa- didinden kurtarmaya yetmemiþtir. Bakalým
bancý’nýn ardýndan Server Tanilli “yaðdan- “baðýmsýz demokrat aday” olarak meclise
lýk” yaparken, þimdi sýra Can Dündar’a gel- girmek kurtaracak mý?
miþtir.

&
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ýþbirlikçi tekelci burjuvazinin en irilerinden,


mülti milyoner Kadir Has, Mete Has ve
büyük toprak mütegallibesi Talip Aksoy’un
Günlük Hasýlatlarýnýn Kamulaþtýrýlmasý Harekâtý*

Ýstanbul Sýkýyönetim Komutanlýðý Askeri Savcýlýðý Ýddianamesinden:

“Ýstanbul’da þehir gerilla eylemlerini yürüten tim mensuplarý, banka soygunla-


rýnýn çoðalmasý neticesi, bankalarýn veznelerinde tedbirler almalarý ve fazla para
bulundurmamaya baþlamalarý üzerine gerek örgütçe kiralanan ev kiralarýnýn öden-
mesi ve gerekse günlük ihtiyaçlarý ile silah ve mermi temini için fazlaca maddi im-
kanlara sahip olmalarý gerektiðinden, bir yandan da sansasyon yaratarak Parti ve
Cephe lehine ajitasyon ve propaganda yapabilmiþ olmak için Ýstanbul’un tanýnmýþ
zenginlerini silah zoru ile kaçýrarak karþýlýðýnda fidye almaya karar vermiþlerdir.
Bu maksatla Sosyete-13 dergisinde çýkan isimlerden Kadir Has’ýn kaçýrýlmasý düþü-
nülmüþ, ancak bu þahsýn yerini tesbitte güçlük çekildiðinden onun yerine yeðeni
Mete Has’ýn kaçýrýlmasý hususunda karara varýlarak bu þahsýn evi, geliþ gidiþleri,
ailesinin durumu tesbit edilmiþtir.
Karar verilen eylemin icra edileceði 4 Nisan 1971 günü Ulaþ Bardakçý’nýn Anka-
ra’dan çaldýðý Anadol araba ile saat 15.00 sýralarýnda Mete Has’ýn oturduðu Bað-
dat Caddesi Suadiye 406 numaralý apartmanýn önüne gelinmiþtir.
Saat 17.00 sýralarýnda Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir ve Ulaþ Bardakçý Mete
Has’ýn dairesinin kapýsýný çalmýþlar ve kapýyý açan müstahdem M. Sarýusta’ya çek-
tikleri tabancalarýný göstererek susmasýný, sesini çýkarmamasýný ihtar etmiþlerdir...
Üç silahlý sanýk, müstahdemi önlerine katarak Mete Has’ýn eþi Fezal Has’ýn otur-
ma odasýna gelmiþler ve kýmýldamamasýný, baðýrýp çaðýrmamasýný, bir kötülükte
bulunmayacaklarýný, siyasi sebeplerle geldiklerini söylemiþlerdir.
Saat 19.00 sýralarýnda kapý çalýnmýþ, bu hal karþýsýnda sanýklar kapýnýn açýlýp
açýlmamasý hususunda bir tereddüt doðmuþ, kapýnýn açýlmamasý üzerine Mete
Has kendi anahtarý ile açarak içeri gireceði sýrada sanýklar M. Sarýusta’ya kapýyý
açtýrmýþlardýr ve tabancalarýný Mete Has ile birlikte gelen Kadir Has ve Mete Has’ýn
kýzý Berna Has’a tevcih ederek içeriye girmelerini söylemiþlerdir. Sanýklar gelenleri
de oturma odasýna Fezal Has ve M. Sarýusta’nýn yanýna almýþlar, soru üzerine de
Mahir Çayan alelade bir hýrsýz olmadýklarýný, politik ve siyasi zaruretler sebebiyle
orada bulunduklarýný, heyecanlanmamalarýný, kendilerini fena muameleye sevket-
memelerini, aksi halde yanlarýnda ipleri ve bayýltýcý ilaçlarýnýn bulunduðunu söyle-
miþtir.

* THKC’nin I Nolu Bildirisi’nde harekât þöyle duyurulmuþtur:


“Coca-Cola, Pe-Re-Ja, Elvan, Mersedes-Benz, Otomarsan fabrikasý, Akbank ve daha
pek çok þirket ve teþekkülün hissedar sahipleri olan Kadir Has, Mete Has, Adanalý büyük
toprak aðasý Talip Aksoy’un günlük hasýlatlarý halkýmýzýn devrimci kavgasýnda kullanýlmak
amacý ile kamulaþtýrýlmýþtýr.”
'
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Mahir Çayan, arkadaþlarý silahlarýyla diðerlerinin baþlarýnda beklerken Mete


Has’ý yatak odasýna çaðýrarak arabasý olup olmadýðýný sormuþ, anahtarýný istemiþ
ve almýþtýr. Adý geçen sanýk burada Mete Has’a kendilerinin banka soygunlarý ve
diðer bazý eylemleri yapan gruptan olduklarýný, kendisini götürüp karþýlýðýnda
400.000 lira fidye isteyeceklerini ifade etmiþtir.
Bu arada rahatsýzlanan Kadir Has yatak odasýna alýnarak yatýrýlmýþ ve baþýnda
Hüseyin Cevahir silahlý olarak nöbet beklemiþtir.
Bundan sonra, Mahir Çayan, Mete Has’tan akþam kimsenin gelip gelmeyece-
ðini sormuþ ve geleceði cevabýný alýnca kapýyý Mete Has’ýn açacaðýný, kendisinin
silahlý olarak arkasýnda bulunacaðýný, bir þey ima ettiði takdirde derhal vuracaðýný
söylemiþtir.
Saat 21.00 sýralarýnda beklenen misafirler Talip Aksoy, Fazilet Aksoy ve Yýldýz
Saygan gelmiþler ve daha önce söylenildiði tarzda Mete Has hareket ederek ka-
pýyý açmýþ ve misafirleri oturma odasýna götürmüþtür. Silahlý sanýklar yeni gelen-
lere de kýpýrdamamalarýný, mukavemette bulunmamalarýný, ne söylerlerse onun ya-
pýlmasýný ihtaren bildirmiþlerdir. Bu aralarda dýþardan diðer sanýk Oktay Etiman
ve Kamil Dede telefonla olayýn cereyan ettiði evi aramýþlar ve evden birisi telefo-
na cevap verdiðinde, “Osman beyi istiyorum” diyerek bu iþaret ile arkadaþlarýyla
konuþmuþlardýr.
Talip Aksoy ve ailesinin gelmesinden yarým saat sonra Fezal Has mutfakta,
Mahir Çayan baþýnda beklediði halde yemek hazýrlamýþ ve birlikte yenilmiþtir. Ye-
mekten sonra Mete Has’tan aldýklarý anahtarla yatak odasýnda bulunan kasayý
açan sanýklar, içindeki Otomarsan fabrikasýnýn açýlýþ albümünü almýþlar ve bunu
evden ayrýlýrken yanlarýnda götürmüþlerdir.
Telefonla yaptýklarý müteaddit konuþmalardan sonra sanýk Mahir Çayan müs-
tahdemi saat 23.00’e on kala apartmanýn giriþ kapýsýna inerek açacaðýný ve kapý-
da bulunan þahýslarý gayet iyi ve olaðan bir tavýrla karþýlayarak daireye getireceðini
teblið etmiþ ve bu suretle 23.00 sýralarýnda Oktay Etiman ve Kamil Dede’de Mete
Has’ýn evine gelmiþlerdir. Evde bulunduklarý sürece telefonla konuþmalarý da da-
hil olmak üzere sanýklar birbirlerine sayý ile hitap etmiþlerdir. Bilahare yapýlan teþ-
hisler sonucu bir numaranýn Çayan, iki numaranýn Cevahir, üç numaranýn Bardakçý,
dört numaranýn Etiman ve beþ numaranýn Dede olduðu anlaþýlmýþtýr.
Saat 24.00 sýralarýnda Hüseyin Cevahir, Mete Has’ý koridora çaðýrarak bir sü-
re sonra gideceklerini, Talip Aksoy’u da birlikte götüreceklerini söylemiþ, Mete Has’ýn
bu iþin burada halledilmesi tarzýndaki beyanýna karþýlýk da, 400.000 lira burada
var mý diye konuþmuþ, olmadýðý cevabýný alýnca da iþin burada halledilemeyece-
ðini, götürmeleri gerektiðini, pazarlýða baþlamaya lüzum olmadýðýný ifade etmiþ,
Fezal Has aracýlýðý ile Kadýr Has ile de konuþularak istenen meblað söylenmiþ ve
pazarlýða yanaþýlmamýþtýr.
5 Nisan 1971 günü saat 00.30-01.00 arasýnda Ulaþ Bardakçý, Hüseyin Ceva-
hir ve Oktay Etiman, Mete Has ve Talip Aksoy’u alarak dýþarýya çýkarmýþlar ve
Mete Has’a ait otomobile koyarak gözlerini bantla kapatmýþlar, Ulaþ Bardakçý’nýn
kullandýðý bu araba ile iki þahsý Erenköy Taþmektep Sokak Tenis Apartmanýndaki
daireye götürmüþlerdir.
Sanýklar iki þahsý kaçýrmadan önce evde kalanlarý Kadir Has’ýn bulunduðu yatak
odasýnda toplamýþlar, baþlarýnda silah ile Kamil Dede býrakýlmýþtýr. Bilahare Kadir
Has ve birlikte ayný odada yatan Berna Has dýþýnda, diðerleri oturma odasýna
alýnmýþlardýr.
Mahir Çayan, Fezal Has’ýn salonda oturmasýna müsaade etmiþ ve aralarýnda
geçen konuþmada, para ödenmezse kocasýnýn mutlaka öldürüleceðini, dönüþün
olmadýðýný, varlýklarýný ispat etmek durumunda olup fiyaskoya tahammüllerinin bu-
lunmadýðýný, ideolojilerinin tahakkuku için silah almakta paranýn gerektiðini söy-
lemiþtir.
Gece ayný þekilde þifreli olarak dýþardan telefon edilmiþ ve kaçýrýlan iki þahsýn
eve kapatýldýklarý, durumlarýnýn iyi olduðu bildirilmiþtir.
Bu arada, Kadir Has ile yapýlan konuþmada istenilen paranýn ancak þirket ka-
nalý ile bankadan alýnabileceði ve bunun için sabahleyin þirket müdürlüðüne git-
mek gerektiði anlaþýlmýþtýr.
 5 Nisan 1971 günü sabahý saat 07.30 sýralarýnda alýþveriþ bahanesi ile Çayan’ýn
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

isteði üzerine kapýcý apartmandan uzaklaþtýrýlmýþ ve apartmanýn önünde bekleyen


Cevahir ve Bardakçý’ya iþaret verilmiþtir.Hüseyin Cevahir daireye çýktýðý sýrada Mahir
Çayan, Kadir Has’ý alarak aþaðýya indirmiþ ve Ulaþ Bardakçý’nýn kullandýðý Mete
Has’a ait araba ile Üsküdar arabalý vapur iskelesine gelinmiþtir. Sýrada bekleyen
çok araba olduðundan Bardakçý’nýn otomobili bilahare getirmesi kaydý ile arabalý
vapurla Çayan ve Kadir Has Kabataþ’a geçerek buradan taksi ile Þiþli Halaskar-
gazi Caddesindeki yazýhaneye vasýl olmuþlardýr.
Sabahleyin evden Fezal Has’ýn telefon etmesi üzerine beklemekte olan þirket
müdürü ve Kadir Has’ýn kayýnbiraderi Ali Germirli’ye Kadir Has tarafýndan durum
anlatýlmýþtýr. Ali Germirli muhasebeciye 400 bin lira lazým olduðunu ve bunu temin
edilmesini bildirmiþtir. 200 bin lira bankadan çekilerek Mahir Çayan’a yazýhanede
verilmiþ, ikinci parti 200 bin liranýn ne þekilde teslim edileceði hususunda bilahare
talimat verileceði sanýk tarafýndan söylenilmiþtir.
Bu para temin edildikten sonra, Fezal Has’a þirketten telefon edilerek paranýn
eve gönderileceði, bunun yanýnda bulunan sanýklara sorulmasý istenilmiþ ve uy-
gun cevap alýnmasý üzerine muhasebeci 200 bin lirayý Suadiye’deki daireye götü-
rerek talimat beklemiþtir. Saat 17.00’da telefonla talimat verilmiþtir. Ancak evde
beklenilen süre içersinde ikinci parti teslim edilmesi gereken 500’lüklerden bir kýs-
mýnýn seri numaralarý tesbit edilmiþtir.
Talimat uyarýnca muhasebeci Suadiye’deki evden ayrýlarak Etiler Çarþýsý duraðý-
na gelmiþ ve burada bekleyen Mahir Çayan’a gazete kaðýdýna sarýlý 200 bin lirayý
vermiþtir.
Mahir Çayan ve paranýn alýnmasý sýrasýnda orada bulunan Hüseyin Cevahir
Levent’teki daireye gelmiþler ve kendilerini bekleyen Ziya Yýlmaz’a, Erenköy’deki
daireye giderek paranýn tamamen alýndýðýný ve alýkonulan þahýslarýn gece býrakýl-
masý talimatýný götürmesini söylemiþtir. Bu talimatý Ziya Yýlmaz Erenköy’deki evde
bekleyen Oktay Etiman ve Ulaþ Bardakçý’ya iletmiþtir.
Mete Has ve Talip Aksoy’un kapatýldýklarý evde baþlarýnda Oktay Etiman ve
yüzünü tülle örttüðü halde Ziya Yýlmaz beklemiþler ve paranýn teslim edildiði habe-
rinden sonra, Mete Has’ýn para verilmemesi halinde kendilerine ne yapacaklarý
sorusuna karþýlýk Oktay Etiman, ideallerini gerçekleþtirmek için paraya ve silaha
ihtiyaçlarýnýn olduðunu, parayý almadan býraktýklarý takdirde bundan sonraki ey-
lemlerde de fidye teminine imkan olmayacaðýný, bu sebeple kendilerini öldürmek
zorunda kalacaklarýný söylemiþtir.
Mete Has’ýn arabasýnýn trafiðe bildirilmiþ olduðu öðrenilince saat 23.30 sýrala-
rýnda Bardakçý’nýn civardan çaldýðý Anadol marka arabaya gözleri flasterlenmek,
elleri baðlanmak ve aðýzlarýna mendil sokulmak suretiyle Has ve Aksoy bindirile-
rek Fenerbahçe’de býrakýlmýþlardýr. Hüseyin Cevahir ve Kamil Dede, ayný gün saat
14.30’da kadar Mete Has’larýn evinde kalmýþlardýr. Telefonla Mahir Çayan tarafýn-
dan verilen talimat üzerine evden ayrýlmýþlardý.”

(Ýstanbul Sýkýyönetim Komutanlýðý Askeri Savcýlýðý’nýn 28 Þubat 1973 tarihli


THKP-C Ýstanbul Davasý Ýddianamesi.)


KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Hýzlý
Balýklar

“Globalleþme iþdünyasýnda ‘Büyük balýk küçük balýðý yutar’ paradig-


masýný deðiþtirdi. Günümüzde önemli olan hýz, esneklik ve çeviklik.
Artýk ‘Hýzlý balýk yavaþ balýðý’ yutuyor. Türk basýnýnýn hýzlý balýklarýndan
Referans gazetesi de bu yeni paradigmayý içselleþtiren Türkiye’nin en hýzlý
firmalarýný seçti. Türkiye’nin En hýzlý firmasý Acýbadem Saðlýk Hizmetleri
olurken, ihracatýn en hýzlý firmasý da Ece Banyo Gereçleri seçildi.” (Refe-
rans, 1 Mart 2007.)

“Daha kararlý, daha hýzlý ve daha güçlü T“K”P


Emperyalist saldýrganlýðýn yeni hamlelerinin hayata geçirilmeye baþlandý-
ðý bir dönemde yapýlan etkinliklerde, Türkiyeli komünistlerin emperyalizme
karþý mücadelelerinin bundan sonra nasýl daha fazla büyütüleceðine dair
yol haritasý çizildi. Parti'nin daha hýzlý hareket eden ve saldýrýlara anýnda
yanýt üreten bir forma bürüneceði de vurgulandý.” (“Komünist”, Sayý: 283,
15 Eylül 2006.)

“Yurtseverler zamanýn çok deðerli olduðunu bilirler. Emperyalist planlarý


bozmak için, hain ve iþbirlikçilerden daha hýzlý hareket etmeye çalýþýr, on-
lardan daha atak olmaya özen gösterirler.” (Yurtsever Cephe Programý,
Yurtsever Cephe’nin Yolu.)

Dünya ekonomisinin 2000 yýlýnda içine nu iyi koku alan” þirketlerin, yeni “ürün”leri
girdiði “durgunluk” (bunalým) sürecinin ilk rakiplerinden önce piyasaya sürerek yük-
yýllarýnda, kendi sözleriyle söylersek, “Ame- sek kârlar elde etmelerinin nedeni “hýz”
rika’nýn genç kuþak gurularýndan” Jason olarak tanýmlanýyordu. Böylece amiyane
Jennings “It’s Not The Big That Eat the ekonomi bilgisiyle “Büyük balýk küçük ba-
Small-It’s The Fast That Eat the Slow” (Bü- lýðý yutar” sözü “tarih” olurken, “hýzlý balýk
yük Balýk Küçük Balýðý Deðil, Hýzlý Balýk Ya- yavaþ balýðý yutar” sözü, iþdünyasýnýn yeni
vaþ Balýðý Yutar) adýnda bir kitap yayýnlay- sloganý haline getirildi.
ýnca, “hýzlý balýk” söylemi ekonomi çevre- Bu söylem ve slogan eþliðinde 2001 Þu-
lerinde hemen benimsendi. bat krizi koþullarýnda Türkiye’nin “en hýzlý
Google, Hotmail, AOL gibi internet ku- balýklar”ý ise, Coca Cola, Garanti Bankasý,
þaðýnýn yakýndan tanýdýðý þirketler bu yeni Arçelik, Vestel, Bellona, Ýstikbal, Ülker ve
söylemin kanýtlarý ve gerçekliði olarak su- Turkcell olarak ilan edildi.
nuldu. Daha sonraki yýllarda “internet kuþa-
Ýddia, “hýzlý balýklar”ýn, rakiplerinden ön- ðý”nýn çok iyi bildiði Google, Youtobe, Hot-
ce piyasaya “ürün” sunarak satýþlarýný ve mail gibi “para basan þirketleri” “hýzlý balýk”
kârlarýný artýrdýklarý þeklindeydi. Eski deyiþ- söylemi için ideal örnekler olarak da gös-
 le, tüketici “beklentileri” konusunda “bur- terildi.
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ekonomi-politik bilgisine sahip olmayan, lar baþgösterir.


emperyalist-kapitalist ekonomiyi sadece “Hýzlý balýklar”ýn kaderi, tümüyle kapi-
borsa iliþkileriyle izleyenler açýsýndan “yeni” talist ekonominin bu klasik iþleyiþine tabi-
ve “ilginç” görünen bu “hýzlý balýk” söyle- dir. Herhangi bir çarþý esnafýnýn çok iyi bil-
mi, “fýrsatlardan yararlanma”nýn (oportü- diði gibi, “hýzlý yükselen hýzlý çöker”.
nizm) en kolay ve en kestirme yolu gibi “Hýzlý balýk”larýn diðer bir özelliði ise, ka-
görünüyordu. Ama ekonomi-politiði bilen- pitalist iliþkilerin bu geliþim sürecini karþýla-
ler için durum hiç de böyle deðildir. yacak yeterli sermayeye sahip olmayýþla-
“Hýzlý balýklar”ýn rakiplerinden önce pi- rýdýr. Bu yüzden, baþka sermayelerin (ra-
yasaya “ürün” sunarak elde ettikleri yük- kipler) ayný alanda yatýrým yapmalarýyla bir-
sek kârlar, kapitalist ekonominin en temel likte ortaya çýkan rekabet koþullarýnda, re-
olgularýndan olan ve kapitalistlerin çok iyi kabeti sürdürebilmek için yeterli sermaye-
bildikleri “giriþim kârý”ndan baþka bir þey ye sahip olmadýklarý için, bir süre sonra þir-
deðildir. ketlerini daha büyük sermayeye satmak
Kapitalizm koþullarýnda yeni ürün piya- durumunda kalýrlar. Satýþtan elde ettikleri
saya süren her kapitalist, piyasada ilk ve parayla piyasadan çekilirler.
tek olmanýn avantajýyla ortalama kârýn Bizim gibi geri-býraktýrýlmýþ, emperyaliz-
üzerinde bir kâr elde eder. Benzer durum, me baðýmlý ülkelerde “hýzlý balýk” olmak
üretim sürecinde maliyetleri düþüren yeni ise, kamu kredisine ve tüketicilerin “med-
makinelerin, yeni teknolojinin kullanýlmasý ya” aracýlýðýyla yönlendirilmelerine baðlýdýr.
sýrasýnda da ortaya çýkar. Maliyetleri düþü- Dolayýsýyla “hýzlý balýk” olmak, ayný zaman-
ren, dolayýsýyla kâr oranýný yükselten her da siyasal iliþkilere sahip olmak demek-
yeni makineyi üretim sürecine ilk uygula- tir. Örneðin Ülker’in, Ramsey’in yükseliþi
yan kapitalist, rakiplerinden daha düþük AKP’nin hükümet olmasýyla birlikte ortaya
maliyete sahip olduðu için ek bir kâr elde çýkmýþtýr.
eder. Bu da yeni makinenin yaratmýþ ol- “Hýzlý balýk” olarak ithalatýn liberalizas-
duðu “giriþim kârý”dýr. yonundan yararlanýp “servet” sahibi olan-
Ancak kapitalist üretim iliþkilerinin yasa- lar vardýr. Halk deyiþiyle, “dün açlýktan ne-
sý, sermayenin kâr oranlarý düþük alanlar- fesi kokan” kimileri, yeni ithal mallar pa-
dan yüksek alanlara doðru hareketini zo- zarlamasýyla yüksek kârlar elde etmiþlerdir.
runlu kýlar. Dolayýsýyla bir alanda, ister yeni Ancak yakýndan bakýldýðýnda, bunlarýn bü-
ürün nedeniyle, ister yeni makinelerin üre- yümelerinin tümüyle siyasal iliþkilere baðlý
tim sürecine sokulmasýyla olsun, yüksek olduðu hemen görülür. Her siyasal iktidar
kâr ortaya çýktýðýnda, sermaye hýzla bu ala- deðiþmesiyle yeni “zenginler”in türemesi
na akar. Ýþte “hýzlý balýk” hikayesinin “hýz”la bunun en açýk örneðidir.
olan iliþkisi, bir yanýyla “giriþim karý” saðla- Yazýmýzýn baþýnda yer verdiðimiz gibi,
yan ilk ve tek oluþ, diðer yanýyla bu yük- Doðan Holding’in Referans gazetesinin bu
sek kâr getiren alana “en hýzlý” sermaye yýl düzenlediði “hýzlý balýk yarýþmasý”nda
yatýrýmý yapmaktan ibarettir. birinci olan þirket þöyle tanýtýlmaktadýr:
Ama sermayenin daha yüksek kâr geti- “Acýbadem Saðlýk Grubu küçük
ren alanlara doðru hareketi, tüm sermaye bir semt hastanesini 17 merkezli dev
için geçerli olduðundan, bir süre sonra bu bir saðlýk grubuna çevirdi. Türkiye’-
alanda yoðun bir sermaye yatýrýmý ve aþýrý- nin halka açýk tek saðlýk kuruluþu
üretim kaçýnýlmaz olur. Marks’ýn üretimde Acýbadem, 16 yýlda borsa deðerini
anarþi olarak da tanýmladýðý bu sermaye 750 milyon YTL’ye çýkardý. Hizmet-
akýþý, “yeni ürün”ün aþýrý-üretimi ile sonuç- te, finansmanda ve yönetimde ino-
lanýr. Artýk “yeni ürün”, pek çok sermaye vasyonu benimseyen grup, kriz dö-
tarafýndan üretildiðinden, ilk giriþim kârý nemlerinde bile yatýrýmlarýna ara
ortadan kalktýðý gibi, talepten daha fazla arz vermedi. 2004’teki 153 milyon dolar
söz konusu olur. Aþýrý-üretim koþullarýnda, cirosunu 2005’te 228.4 milyon dola-
önce fiyatlar düþer, ardýndan satýþlar dur- ra yükseltti. 2005 yýlýný %50 büyüme
ma noktasýna gelir. Nihayetinde piyasalar ile tamamladý. Hastanede küçük
“yeni ürün”le dolar, “yeni ürün” satýlamaz operasyonlarla verimlilik iki katýna
hale gelir; kârlar düþer, birbiri ardýna iflas- çýkarýldý, hastanenin giderleri %50 !
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

düþürüldü. Buna karþýlýk gelirler günlük gazetesi”nde þu haber yer almakta-


%100 arttý.” dýr:
Ýþte bu “hýzlý balýk”ýn sahibi olan Meh- “Yurtsever Cephe 1 Mayýs 1977’-
met Ali Aydýnlar, 1992’de ANAP’tan Ýstan- nin 30’uncu yýldönümünde 1 Mayýs’ý
bul/Bahçelievler belediye baþkan adayý ola- Taksim’de kutlama kararý aldý.
rak siyasete girmesiyle birlikte “yükseliþe” Ankara’da gerçekleþtirilen Yurtse-
geçmiþtir. M. A. Aydýnlar’a iliþkin “medya”- ver Cephe Genel Kurulu’nda bu se-
da yer alan son haber ise, Tayyip Erdoðan’- ne 1 Mayýs’ýn Taksim’de kutlanmasý
ýn “Mehmet Ali Bey gel, Þiþli Etfal’i sana ve- kararý alýndý. Karar, dün gerçekleþti-
relim. Yer de gösterelim, orada devlete mo- rilen Genel Kurul’a katýlan yüzlerce
dern bir hastane yap. Þiþli Etfal’i ister hasta- yurtsever tarafýndan alkýþlarla karþýla-
ne yap, ister alýþveriþ merkezi yap. Nasýl ar- nýrken, Taksim’e büyük kalabalýkla-
zu edersen.” sözleri olmuþtur. rýn yýðýlmasý gerekliliði vurgulandý.
Salt bu örnek bile ülkemizdeki “hýzlý ba- Öte yandan Genel Kurul’a sunulan
lýklar”ýn nasýl hýzlý olduklarýný açýkça göster- karar tasarýsýna, ‘1 Mayýs 2007’de
mektedir. Taksim dýþýnda bir alternatif kabul
Özcesi, “hýzlý balýk”, her durumda “fýr- etmiyoruz’ ibaresi eklendi. Söz konu-
satçýdýr”, siyasal ve finansal iliþkileri saye- su kararýn alýnmasýnda bu senenin
sinde “burnu” her zaman rakiplerinden da- 1 Mayýs 1977’nin otuzuncu yýldönü-
ha hýzlý “koku” alýr. M. A. Aydýnlar olayýn- mü olmasý ve AKP’nin iktidar döne-
da da olduðu gibi, saðlýk alanýyla hiçbir iliþ- mi boyunca emekçilere karþý em-
kisi olmayan sýradan bir Laleli “ muhase- peryalizmin ve sermayenin takýndý-
becisi”, kýsa sürede “mali müþavir” ve özel ðý saldýrgan tavýr belirleyici oldu.”
hastaneler patronu olur.* Bu habere göre, SÝP-TKP’sinin “Yurtse-
Þüphesiz “hýzlý balýk” söylemi, “globa- ver Cephe”si, herkesden daha “hýzlý” ola-
lizm” demagojisinin basit bir aracýdýr. Dola- rak 1 Mayýs’ýn Taksim’de yapýlmasý “kara-
yýsýyla, sadece ekonomi alanýnda deðil, top- rý”ný almýþ ve “baþka alternatif kabul etmi-
lumsal, siyasal, kültürel alanlarýn hepsinde yoruz” diyerek de kendisini “baðlamýþ” gö-
kullanýlan bir araç ve söylemdir. “Hýzlý ba- rünmektedir.
lýk” söylemi, “fýrsatçýlýk”ýn ideolojik mantý- Ancak ayný açýklamaya iliþkin “haber”
ðýnýn da dýþa vurumudur. okunmaya devam edildiðinde þu sözlerle
Bu mantýk, herþeyde “ilk olmak” ve karþýlaþýlmaktadýr:
“ilk” olmanýn avantajý ile “giriþim kârý”ný ce- “1 Mayýs 2007 için DÝSK Baþkan-
be indirmektir. lar Kurulu tarafýndan yapýlan açýkla-
Yazýmýzýn baþýnda yer verdiðimiz gibi, mada, 1977’de yaþanan katliamýn 30.
“hýzlý balýk” söylemi ve mantýðý legalistler yýldönümünde Taksim-1 Mayýs ala-
arasýnda da “hak ettiði” yere sahip olmuþ- nýnýn kutlamalarýn merkezi olmasý
tur. Onlar da, politikanýn “oportünistleri” öngörülmektedir. Yurtsever Cephe
olarak, “hýzlý balýk”laþmayý bir “kâr”, “geti- bu yaklaþýmýn ilkesel olarak doðru
ri” ve “prim” aracý olarak kullanmaya yö- olduðu kanýsýndadýr.”
nelmiþlerdir. Legalist oportünistlerin “hýzlý Evet, “hýzlý balýk”, sadece kendi “sanal-
balýk” söylemi ve mantýðý, kapitalist-giriþim- lýðý” içinde “en hýzlý” olduðunu göstermek
cinin söylem ve mantýðýndan farksýzdýr. SÝP- için haberi bir parça “kurgulamýþtýr”.
TKP’si bu konuda “en hýzlý balýk” seçilecek Solda yer alan herkesin bildiði gerçek
kadar “atak”lýðý ile bir örnek sayýlýr. ise, DÝSK’in 1 Mayýs 2007’yi Taksim’de kut-
12 Mart günü bu “hýzlý balýk”ýn “sanal lama kararýný bir yýl önce aldýðýdýr.
Ýþte siyasetin “hýzlý balýk”larý ile ekono-
minin “hýzlý balýklarý” böylesine ikiz kardeþ-
* Acýbadem’in borsa macerasý ise Haziran 2000’de
baþlamýþtýr. Þirketin hisselerinin 30.000 TL üzerinden tirler.
baþlayan “halka arz” fiyatý, 2001 yýlýnda 15.000 TL; Hemen hatýrlatalým ki, “hýzlý balýk” teo-
2002’de 2.319 TL; 2004’de 7.203 TL; 2005’de 4.530 risyeni Jason Jennings’in son kitabýnýn adý,
TL; 2006’da 12.600 TL ve 2007’de 15.200 TL olmuþ- “Less is More”dur. (Az Olan Daha Ýyidir)
tur. Kýsacasý, bu “hýzlý balýk” hisselerini alan “yatý-
rýmcýlar”, yedi yýl içinde hiçbir getiriye sahip olma- Gerisi “hýzlý balýklar”ýn bileceði iþtir.
" mýþtýr.
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

Saðlýk,
Kâr
ve Faiz Dýþý Fazla

[Anti-Emperyalist ve Anti-Oligarþik DEVRÝMCÝ GENÇLÝK’in 11 Mart 2007 tarihin-


de yayýnladýðý bildiri.]

Bugün dünyanýn pek çok ülkesinde olduðu gibi, ülkemizde de saðlýk


hizmetleri, kamu hizmeti olmaktan çýkartýlýp, bireysel ve özel hizmet haline dö-
nüþtürülmektedir.
1980’lerde ABD’de “saðlýk hizmetlerinin rasyonalize edilmesi” sloganýyla
baþlatýlan bu bireyselleþtirme ve özelleþtirme uygulamasý, hastaneleri birer “þir-
ket” olarak ele alýp, “hizmet maliyetleri”ne göre yeniden düzenlemeyi esas
almýþtýr.
Türkiye’deki adýyla bu “saðlýkta dönüþüm programý”, saðlýkta “bireysel
sorumluluk” ya da “yaþam tarzý sorumluluðu” adý altýnda koruyucu saðlýk hiz-
metlerini bireyselleþtirmeyi amaçlar.
Saðlýkta “bireysel sorumluluk”, bireylerin koruyucu hekimlik ve koruyu-
cu saðlýk hizmetlerinin yerine “bireysel yaþam tarzý çözümleri” (diyet, spor, jog-
ging, eksersiz yapma vb.) yoluyla, kamu saðlýk hizmetleri ve kamu saðlýðýnýn
bir yana býrakýlmasýndan baþka bir þey deðildir.
Yaygýn bir “medya” propagandasýyla, kalp, kanser vb. hastalýklara iliþkin
“ünlü uzman”larýn el kitaplarýyla saðlýk hizmetlerinin bireyselleþtirilmesi, “sað-
lýklý yaþam için bireysel sorumluluk” adý altýnda tezgahlanmýþtýr.
Bugün saðlýk hizmetlerinin artan oranda özelleþtirilmesi, “parasý olanýn
daha iyi saðlýk hizmeti alabileceði” hastanelerin, özel kliniklerin vb. “ticaretha-
nelerin” yaygýnlaþtýrýlmasý, devlet saðlýk sigortasýnýn özel sigortaya dönüþtürül-
mesi, herþeyden önce, saðlýk hizmetlerinin “maliyet” hesaplarý üzerinden “kâr-
zarar” hesabýna dönüþtürülmesi demektir.
Herhangi bir tepkiyle karþýlaþmaksýzýn birbiri ardýna açýlan, “para”sý ola-
na “hizmet” sunan herhangi bir “hizmetler sektörü þirketinden” farksýz özel has-
taneler, American Hospital’ler, bu bireyselleþtirmenin ve özelleþtirmenin ön ha-
zýrlayýcýlarý olmuþtur.
Bugün bu sürecin son aþamasýna ulaþýlmýþtýr.
Artýk tüm saðlýk hizmetleri, bireylerin sorumluluðunda ve özelleþtirilmiþ
ticarethaneler aracýlýðýyla sürdürülecektir.
Herhangi bir kapitalist þirketin “maliyet hesabý”yla çalýþan saðlýk kuruluþ-
larýnýn ortaya çýkartýlmasý, ayný zamanda saðlýk çalýþanlarýnýn, özel olarak da
hekimleri bu “saðlýk þirketleri”nin ücretle kiralanmýþ personeli haline dönüþ-
türmektedir.
Bu sistem içinde hekimlerin yükümlülüðü, en düþük maliyetle en yük-
sek kârý elde etmek olacaktýr.
“Saðlýk þirketleri”nin kârlýlýðýný saðlamakla yükümlü kýlýnmýþ hekimler,
#
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

düþük maliyetli, ama en yüksek kârý saðlayan “saðlýk hizmetleri”ni, tedavi ama-
cýndan çok, “tahlil” vb. adlar altýnda kâr getirici “hizmetlere” dönüþtürmek zorun-
da býrakýlacaklardýr. Bu, açýk biçimde saðlýk hizmetlerinin etkinliðini, tedavi edici
niteliðini ortadan kaldýracaktýr.
Saðlýk hizmetlerinde çalýþanlar, hekimler, hemþireler, saðlýkçýlar, artýk bu
“ticarethanelerin” ücretli çalýþanlarý olarak çalýþma süresine, maliyet düþürücü
“tedavi” yöntemleri uygulamalarýna baðlý olarak ücretlendirileceklerdir. Bu açýk
biçimde saðlýk hizmetlerinde “prim sistemi”nin uygulamaya sokulmasý demek-
tir.
Zaman birimi baþýna daha çok hastaya “hizmet” veren hekimler ve di-
ðer çalýþanlar daha yüksek “prim” alarak kendi bireysel ücretlerini yükseltme
kaygýsýna düþeceklerdir.
Özelleþtirilen ve þirketleþtirilen saðlýk hizmetleri, giderek “saðlýk holding-
leri”nin yönetiminde “tekelci” bir yapýya dönüþecektir.
Ve borsada iþlem gören herhangi bir turizm þirketi, futbol kulübü gibi
“borsaya” kota edilecek olan bu þirketler, her durumda borsadaki hisse senet-
lerinin deðerini yüksek tutabilmek için kârlarýný “maksimilize” etmek peþine
düþeceklerdir.
Çalýþanlarýn (hekimler, hemþireler, saðlýkçýlar) ücretleri düþtüðü oranda
kârlarýný artýracak olan bu “borsa saðlýk þirketleri”, hekimleri ve çalýþanlarý birer
“açgözlü ve açýkgöz tüccar” konumuna indirgeyerek, hasta ile hekim arasýnda
olmasý gereken güven vb. iliþkileri ortadan kaldýracaktýr.
Sorun, saðlýk hizmetlerinin özelleþtirilmesi yoluyla hekimlerin ve saðlýk
personelinin “þirket personeli” haline dönüþtürülmesiyle sýnýrlý deðildir.
Saðlýk alanýnda her türlü þarlatanlýðýn baþgöstermesine, sonuçlarý bilin-
meyen “yeni tedavi yöntemleri”nin hastalar üzerinde denenmesine yol açacak-
týr.
Saðlýk hizmetleri etkinliðini yitireceði gibi, hastalarýn hekimlere olan gü-
venleri de parayla yer deðiþtirecektir.
“Aile hekimliði” gibi, tümüyle “Avrupa’dan ithal”, “AB normlarý”na uy-
gun deðiþikliklerle, hekimler “serbest rekabet” koþullarýna itilirken, hastalar “PR”ý
güçlü tüccar-hekimlerin eline teslim olacaklardýr.
Bugün kendi içinde iflas etmiþ “Avrupa saðlýk sistemi”nin parçasý olan
“aile hekimliði”, “kiþiye özel” saðlýk hizmetleri sunumuyla meþrulaþtýrýlmaya
çalýþýlmaktadýr. Televizyonlarda yayýna sokulan “hastane dizileri” aracýlýðýyla da
insanlar bu duruma alýþtýrýlmaktadýr.
Bugün saðlýk sisteminde yapýlmaya çalýþýlan deðiþiklikler, açýk anlatýmýyla
saðlýk hizmetlerinin “herkese parasý kadar saðlýk”tan baþka bir þey deðildir.
Bütün bunlar, devlet bütçe giderlerini azaltmak, bütçe gelirleri üzerin-
den saðlýk hizmetlerinin ve saðlýk sigortalarýnýn finanse edilmesini ortadan kal-
dýrmak ve bu yolla daha fazla “faiz dýþý fazla” vermeyi saðlamak için yapýlmak-
tadýr. Daha fazla “faiz dýþý fazla” vereceði varsayýlan devlet bütçesi ile daha faz-
la iç ve dýþ borç faizleri ödenmesi hesaplanmaktadýr. Daha fazla faiz ödeyebilir
hale gelen devlet bütçesi, daha fazla borçlanmayý da beraberinde getirecektir.
Özcesi, “borç yiðidin kamçýsý”ysa, özelleþtirilmiþ saðlýk hizmetleri de,
kamçýlarýn açtýðý yaralarý iyileþtirmek ve yeni kamçýlara dayanýklý hale getirmek-
ten baþka bir þey olmayacaktýr.

Anti-Emperyalist ve Anti-Oligarþik
DEVRÝMCÝ GENÇLÝK
http://www.antioligarsikgenclik.com

$
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

Seçim Sath-ý Mailinde


Bir Medya Ýtirafçýsý

“Etibank A.Þ. hakim ortaðý Dinç Bilgin ile Turgay Ciner arasýnda imza-
lanmýþ olan gizli sözleþmelerin yeni ortaya çýkmasý sonucunda, Bilgin ve
Merkez Grubu’nun medya sektöründe faaliyet gösteren 63 adet þirketinin
yönetim ve denetimleri 5411 Sayýlý Bankacýlýk Kanunu’nun ilgili hükümleri
uyarýnca TMSF tarafýndan devralýnmýþtýr.” (Tasarruf Mevduatý Sigorta Fo-
nu’nun (TMSF) 1 Nisan pazar günü yaptýðý açýklama.)

Gazetelere göre, TMSF’ye gizli protokol faaliyetlerinin yarýdan fazlasýný ger-


bilgisini Dinç Bilgin vermiþtir. Dinç Bilgin’in çekleþtiren private equity fund’lar
kamu alacaðýnýn tahsil edilebilmesi için bu (özel sermaye fonlarý) olduðu ileri
giriþimde bulunduðu, üç ay önce TMSF ile sürülüyor.”
arka arkaya üç ayrý toplantý yaptýðý ve son Böylece Turgay Ciner’in 5 yýl önce baþ-
olarak Mart ayýnýn sonunda Dinç Bilgin, oð- layan “medya patronluðu” macerasý da
lu Önay Bilgin’le birlikte bizzat TMSF Baþ- (þimdilik) noktalandý. Ama “medya patron-
kaný Ahmet Ertürk’e, “Kamu menfaatinin larý” yeni bir “itirafçý” sahibi de oldu.
bu bilgileri bilmenizden geçtiðini düþünüyo- Kurtuluþ Cephesi’nin Kasým-Aralýk 2000
rum” diyerek Turgay Ciner’le yaptýðý 2001 tarihli 58. sayýsýnda þunlar yazýlýdýr:
ve 2002 tarihli gizli ortaklýk belgelerini ibraz “Egeli ‘zengin çocuðu’ Dinç Bil-
ettiði gazetelerde yer aldý. gin’in ‘yýldýzý’ Turgut Özal’ýn baþba-
“Gizli belgeleri” ele geçiren TMSF Baþ- kanlýðýyla birlikte parlamaya baþla-
kaný Ahmet Ertürk, 1 Nisan pazar günü Sa- mýþtýr. T. Özal’ýn ‘Basýn dünyasýnda-
bah ve Atv’nin de içinde yer aldýðý Turgay ki tekelleþmeye karþý’ baþlattýðý ‘sa-
Ciner’in Merkez Grubu þirketleri ile Dinç vaþý’, Ege bölgesinde Yeni Asýr gaze-
Bilgin’in Medya Grubu þirketlerine el koy- tesini yayýnlayan Dinç Bilgin’in 22
du. Nisan 1985’de Sabah gazetesini Ýs-
TMSF Baþkaný Ahmet Ertürk, elkonulan tanbul merkezli olarak yayýnlamaya
þirketlerin “altý ay içinde satýþa hazýr hale baþlamasýyla büyük bir zafer kazan-
getirileceðini ve satýlacaðýný” duyururken mýþtýr!
gazetelerde þu haberler yer almaya baþladý: Dinç Bilgin, Sabah gazetesinin
“TMSF’nin operasyonunun üze- ‘kamuoyunu yönlendirme’ gücüne
rinden 24 saat geçmeden, iki ulus- dayanarak ‘yükseliþini’ sürdürmüþ ve
lararasý grup nihai fiyat, ’due dilligen- 1990’lara girildiðinde Medya Holding
ce’dan sonra kesinleþmek üzere Sa- haline gelmiþtir. Sabah gazetesiyle
bah medya grubuna 800 milyon do- yürüttüðü ‘promosyon’lar Sabah Pa-
lar civarýnda bir fiyatý peþin olarak zarlama A.ޒyi doðurmuþ ve Medya
ödemeye hazýr olduðunu iletti. Holding büyük bir tüccar haline gel-
TMSF’yle temasa geçen taliplerin miþtir. (Ekonomi dilinde ‘pazarlama’-
son 3-4 yýlda dünyadaki satýn alma cýlýk, ticaretten baþka birþey deðil- %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

dir.) hisseleri MV Holding’e ve Sabah gazetesi-


1994 yýlýna gelindiðinde Dinç Bil- nin yönetimi MTM Haber Yatýrýmcýlýk A.ޒye
gin grubu diye adlandýrýlan Medya geçti. Turgay Ciner ise, bu “operasyon”un
Holding’in þirket sayýsý hýzla artmýþ perde arkasýndaki kiþisiydi. Ve Sabah, Atv
ve Sabah ile Sabah Pazarlama A.Þ.’- ve diðer þirketler 2002 yýlýnda resmen Tur-
yi ‘halka’ açarak, borsaya ‘kota’ et- gay Ciner’in Park Holding’inin malý oldular.
miþtir. 2 Mart 1997 yýlýnda ‘özelleþtiri- Böylece “yükselen yýldýz” Dinç Bilgin ye-
len’ Etibank’ý satýn alarak ‘bankalý rini Turgay Ciner’e býraktý.
holding’ haline gelmiþtir. Sabah ga- Turgay Ciner, Park Holding’in sahibidir.
zetesinin ‘köþe yazarlarý’nýn sözleriy- “Yükseliþi”, özelleþtirmeler sýrasýnda Havaþ’ý
le ifade edersek, ‘gazetecilikten baþ- satýn alarak baþlamýþ, ardýndan Ordu-Sinop
ka bir þeyden anlamayan’ Dinç Bil- elektrik daðýtýmýný, Penyelüks’ü ve nihaye-
gin, finansmanýný borsadan ve ban- tinde Hopa Limaný’ný almýþtýr. Alpagut-Do-
kadan saðlayan büyük bir tüccar ha- durga, Tunçbilek ve Soma linyit kömürü
line gelmiþtir... madenlerini satýn alan Turgay Ciner’in iki
Mayýs 1998’den itibaren Türkiye’yi büyük “yatýrýmý” ise, “savunma sanayi” ala-
açýk biçimde etkisi altýna alan dünya nýnda faaliyet gösteren, yönetiminde emek-
ekonomik buhraný koþullarýnda pek li generallerin yer aldýðý Parksavsan A.Þ ile
çok þirket gibi Dinç Bilgin grubu da Riva Menkul Deðerler þirketidir.
‘ödeme güçlüðü’ içine düþmüþtür. T. Ciner’in “ünlendiði” olay ise, “kumar-
Bu durumda Dinç Bilgin’in imdadý- haneler kralý” Ömer Lütfü Topal’ýn “gizli or-
na Etibank yetiþmiþtir. Etibank’ýn taðý” olmasýdýr. (Anýmsanacaðý gibi, Ö. Lüt-
%100’ler seviyesinden faizle topladý- fü Topal cinayetinde Haluk Kýrcý ve Abdul-
ðý paralar Dinç Bilgin grubuna ait þir- lah Çatlý’nýn da isimleri geçer.)
ketlere aktarýlmýþ ve böylece bu þir- Bir “medya itirafçýsý” olarak “gizli pro-
ketler piyasadan daha düþük faizle tokollarý” TMSF baþkaný Ahmet Ertürk’e
kredi saðlayabilmiþlerdir. kendi elleriyle teslim eden Dinç Bilgin, bir-
‘Vermeden almak Allah’a mah- kaç ay önce Kanal 7’de Nazlý Ilýcak’ýn “özel
sustur’. D. Bilgin’e ait þirketler, her- konuðu” olarak ekranlara çýkmýþ, “28 Þubat
nekadar piyasadaki faiz oranlarýndan süreci”nde yaptýklarýndan “piþmanlýk duy-
daha düþük faizlerle Etibank kaynak- duðunu” açýklamýþtýr.
larýný kullanmýþlarsa da, bunlarýn tek- Bugün Sabah ve Atv’ye el konulurken,
rar yerine konulmasý gereklidir. Aksi Dinç Bilgin, “28 Þubat piþmancýlýðý”nýn ar-
halde iflas kaçýnýlmazdýr. Ve öyle de dýndan “gizli protokollarý” teslim ederek
olmuþtur. açýk biçimde “itirafçýlýk yasasý” hükümlerin-
Ancak ülkemizdeki tüm iþbirlikçi den yararlandýrýlmýþ görülmektedir. Nitekim
burjuvalar gibi, Dinç Bilgin de içine Dinç Bilgin’le “yýllarca birlikte çalýþtýk” di-
girdiði ‘darboðaz’dan kurtulabilmek yen, yanaðýný okþayacak kadar Tayyip Erdo-
için, tüm umudunu Nisan 1999 se- ðan’la son dönemde sýký fýký olan ve Sabah
çimlerine baðlamýþtýr. T. Özal’la ku- gazetesi “baþyazarý” Mehmet Barlas olayý
rulan ilk iliþkiden beri ANAP’ýn þem- yorumlarken açýk biçimde “28 Þubat”a atýf-
siyesi altýnda palazlanan Dinç Bilgin ta bulunmuþtur.
grubu, seçim sonrasýnda kurulma- Açýktýr ki, babadan ve çekirdekten yetiþ-
sýný beklediði DSP-ANAP hükümetiy- me bir þeriatçýnýn baþkanlýðýnda TMSF, Tur-
le bu ‘darboðazdan’ çýkacaðýný um- gay Ciner’in “medya” grubuna el koyarak,
muþtur. Ancak seçim sonrasýnda Tayyip Erdoðan ve mehteran takýmýnýn “28
DSP-MHP-ANAP koalisyon hüküme- Þubat”ýn rövanþýný alma yönünde bir adým
tinin kurulmasý, devlet kaynaklarýnýn daha atmalarýný saðlarken, ayný zamanda
‘üçe’ paylaþýlmasýný zorunlu kýlmýþ- seçim sath-ý mailine, “medya”nýn büyük bir
týr.” bölümünün denetimine sahip olarak gir-
27 Ekim 2000’de, IMF talimatýyla, TMSF melerini saðlamýþtýr.
tarafýndan Dinç Bilgin’in Etibank’ýna el ko- El konulan “medya grubu”nun kayyum-
nuldu. luðuna Yavuz Onursal’ýn atanmasý ise, el-
& 30 Kasým 2000’de Sabah Yayýncýlýk’ýn koyma operasyonunun siyasal iliþkilerini ve
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

niteliðini daha da belirginleþtirmiþtir. Koç’la düzenli bir hukuku var.”


“Medya” haberlerinde Yavuz Onursal Kanal 7 ekranlarýnda “28 Þubat” süre-
þöyle anlatýlmaktadýr: cinde yaptýklarýndan dolayý “piþmanlýk”
“Ýzmir Yavuz Onursal’ý AP Ýlçe beyan eden Dinç Bilgin, bir ay önce Tayyip
Baþkaný olarak tanýr. Babasý Ragýp Erdoðan’ýn yanaðýný okþayan Sabah gaze-
Onursal DP’nin Ýzmir Belediye Baþ- tesi baþyazarý “liboþ” Mehmet Barlas ve ni-
kanýydý. Iþýlay Saygýn çocukluk ve si- hayetinde “her devrin adamý” Yavuz Onur-
yaset arkadaþý oldu. 1980 sonrasý sal ile TMSF baþkaný Ahmet Ertürk, “med-
MDP ve Turgut Sunalp ile yakýnlaþtý. ya”daki son operasyonun aktörleri olarak
Aday adayý oldu. 12 Eylül öncesi Bu- sahnede yer almýþlardýr. Açýkça “medya”-
ca Belediye Baþkaný olan Iþýlay Say- nýn “liberalleri” ile þeriatçýlar, “milliyetçi-
gýn’ýn TBMM’ye taþýnmasýnda önemli mafya adamý” olarak bilinen Turgay Ciner’e
rol oynadý. Daha sonra Ankara’yý, karþý ittifak içinde hareket etmiþlerdir.
‘mesken’ tuttu. Aydýn Menderes’in Gerek bu ittifakýn, gerekse “medya”nýn
bürosunu kullanýyordu. 1990’lý yýlla- büyük bir bölümünün AKP’nin denetimine
ra gelindiðinde Yalým Erez ve Özer geçirilmesinin seçim sonuçlarý üzerinde na-
Çiller ile arkadaþ olan Yavuz Onur- sýl bir etki yapacaðý bugünden bilinemese
sal, Sabah Gazetesi’nin Ankara idari de, “liberaller” ve AKP þimdilik bu ittifaktan
temsilcisiydi. Çiller’in yakýnýndaki Ya- mutlu ve memnun görünmektedirler. “Li-
lým Erez ile siyaset ve yol arkadaþýy- beraller” AKP aracýlýðýyla bir kez daha ka-
dý. mu kaynaklarýný talan edebilecekleri için,
Dinç Bilgin’in þirketlerine elkonul- AKP ise seçimlere büyük bir “medya” des-
masýndan sonra Uzan grubuna geç- teði ile gireceði için mutlu ve memnundur-
ti. Orhan Uðuroðlu ile birlikte kýsa lar.
sürede Cem Uzan’ýn en yakýnýndaki Þüphesiz Sabah ve Atv’ye el konulmasý
iki isimden biri oldu. Genç Parti ve “operasyonu”, ülke tarihinin en büyük se-
siyaset fikrini bu ikili oluþturdu. Ak- çim operasyonudur. Þeriatçý bir baþkanýn
tif çalýþma dönemi baþladý. 3 Kasým yönetiminde TMSF, baþlý baþýna bir ekono-
2002 seçimlerinde Genç Parti’den mik zor gücü olarak tüm “medya” üzerin-
Bursa milletvekili adayý olarak katýl- de sallanan bir satýr gibidir. Dolayýsýyla bu
dý. Cem Uzan’ýn mitinglerde konser “operasyon”, sadece el konulan “medya”
verdirme fikrinin de babasý olarak kuruluþlarýyla sýnýrlý sonuçlar doðurmamak-
bilindi. Yavuz Onursal, Mavi A.ޒden tadýr. Baþta Doðan medya grubu olmak
Genç Parti’ye 19 milyon 750 bin YTL üzere, tüm “medya”, TMSF’nin vesayeti al-
kaynak aktarýlarak Siyasi Partiler týna alýnmýþtýr. Cumhuriyet gazetesinin Tur-
Kanunu’na muhalefet edildiði iddia- gay Ciner tarafýndan parasal olarak destek-
sýyla 17 kiþiyle birlikte yargýlandý. lendiði göz önüne alýndýðýnda, bu geliþme-
Yavuz Onursal’ýn AKP’liler içinde nin etkisi giderek daha da geniþleyecektir.
Abdullah Gül ve Kültür Bakaný Atilla

'
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Çekirdekten Yetiþme Bir Þeriatçý:


TMSF Baþkaný
Ahmet Ertürk

(Aþaðýdaki röportaj 15 Temmuz 2005 tarihli Milliyet-Business'te yayýnlanmýþtýr.)

Ertürk’e yönelttiðimiz ilk soru þöyleydi: “Türk islam entelejansiyasýnda memle-


ketiniz Malatya’nýn adýyla anýlan bir Ýslami akýmdan sözediliyor. Bu akýmýn lideri
babanýz mýydý? Liderlik babanýzdan sonra size mi geçti?” Bu soruya gülümseye-
rek “Hayýr” yanýtýný verirken, “Bakýn anlatayým” dedi ve sohbet yol almaya baþladý.
Vatan gazetesinin baþyazarý Ahmet Emin Yalman’a 1952 yýlýnda Malatya’da
bir suikast düzenlenmiþti. Eylemin planlayýcýsý olduðu söylenen ve Saatçi Musa
adýyla bilinen Musa Çaðýl’ý sizin çok iyi tanýdýðýnýz söyleniyor. Bu doðru mu?
Onu tanýmayan yoktur. Hatta sadece Malatya’dan deðil; Türkiye’nin neresin-
den olursa olsun Ankara’ya üniversite öðrencisi olarak gelen herkes ya burs al-
mak ya da yurt bulmak ya da kayýt yaptýrmak için Saatçi Musa’dan yardým isterdi.
Tabi ben 30 yýl öncesinden sözediyorum. Hatta o zaman adý sadece Saatçi deðil,
Saatçi ve Kitapçý Musa’ydý. Musa’nýn o zaman Ankara’da Ýzmir Caddesi’nin köþesin-
deki pasajda hem saat tamiri yaptýðý hem de kitap sattýðý bir dükkaný vardý. Dük-
kanda daha çok saðcý cenahýn okuduðu kitaplar bulunurdu. O küçücük dükkanda
isteyen kitaplarý satýn alýr, isteyen de orada oturur okurdu. Böyle enteresan bir
yerdi.
Yalman suikastinin asýl faili Hüseyin Üzmez’dir. Saatçi Musa ise Üzmez’e yar-
dým eden kiþi olarak, yanýlmýyorsam 7-8 sene yatmýþ bir adamdýr. Çýktýktan son-
rada 12 derece gözlükleriyle saat tamirciliði yapmaya baþlamýþtýr. Saat iþi o kadar
ince bir iþtir ki, o gözlüðüne ayrýca bir þey daha takardý. Dükkaný ise bir siyaset
ve edebiyat mektebi gibiydi.
Saatçi Musa’nýn dükkaný yalnýzca 16 metrekareymiþ. Bu küçücük yerde kimle-
ri tanýdýnýz?
Sezai Karakoç’tan Erkan Beyazýt’a, Cahit Zarifoðlu’ndan, Nuri Pakdil’e, Kasým
Özden Ören gibi o dönemin edebiyatçýlarýnýn büyük bölümünü ben orada tanýdým.
Bugünün büyük politikacýlarýný da orada tanýdým. Korkut Özal’ýndan tutun, bugün-
kü Meclis’te bizim kuþaðýmýzdan milletvekillerini, örneðin Turizm Bakaný Atilla Koç’la
da orada tanýþtým. Koç, o zamanlar sanýyorum Ýçiþleri Bakanlýðý’nda danýþman ya
da kaymakam gibi bir görevde bulunuyordu. Bugünün bakanlarý Zeki Ergezen de,
Abdullah (Gül) Bey’de o dükkânýn müdavimleri arasýndaydý.
1971 muhtýrasýndan sonra sükünet dönemi gelmiþti. Önce bürokrat sonra si-
yasetçi adamlarýn bir kýsmý ya Ankara ya Türkiye dýþýna çýkmýþlardý. Yani piyasa-
da yoktular. Saatçi Musa o þekilde fonksiyon icra eden bir adamdý. Dükkâný 3-4
kiþinin oturacaðý 5-6 kiþinin de ayakta dolaþarak sohbet ettiði bir yerdi. Neredey-
 se Türkiye siyasetinin havasý o dükkânda solunurdu.
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

Sizde mi buraya okul ihtiyaçlarý için Saatçi Musa’ya giderdiniz?


Benim bunlara ihtiyacým yoktu. Saatçi Musa’nýn dükkanýna o atmosfere olan
düþkünlüðümden giderdim. Orada kitaplarýný okuduðunuz þairleri, yazarlarý görür-
dük. Orasý biraz da edebiyat-þiir düþkünüyseniz, bulunmaz bir ortamdý.
Ýslamcý fikir dünyasýnda Malatya Hareketi diye bir akým var mýdýr?
Eðer Malatya Hareketi diye bir þey varsa bu tasavvuf karþýtý bir hareketti. Ýs-
mail Nacar’ý tanýrsýnýz. Nacar, o dönemlerde yeni liseyi bitirip Malatya’ya gelmiþ
bir adamdý. 1968’li yýllardan sözediyoruz. O dönem Malatya’da solun yükseldiði
yýllardýr. Nacar da daha çok MHP’nin sürüklediði hareketlerin içinde yeralan aktif
birisiydi. Ýsmail’le o dönemden bizim tanýþýklýðýmýz vardýr. Ýsmail’in þu andaki söy-
lemi nasýldýr? Tasavvuf karþýtýdýr. Tasavvuf literatürünü yerden yere vuran görüþ
aslýnda Malatya’ya hakim olan görüþtür. Tasavvufun yanlýþ bir Ýslam yorumu oldu-
ðuna inanýlýr. Saptýrýlmýþ diyenler de vardýr. Tabi bu kadar sert görüþte olanlar da
vardýr, daha ortada olanlar da.
Tasavvufun yanlýþlýðý nasýl savunulurdu?
Tasavvufun iki tarafý vardýr. Bir felsefi tarafý, bir de hayata dönük uygulama
tarafý. Tasavvuf felsefi tarafýyla çok cazip, bütün Ýslam felsefesi denebilecek bir
alandýr. Ýnsanýn öteki dünyayla iliþkisine, insan-dünya, insan-evren iliþkisine dair
çok geniþ bir bakýþ açýsý getirir.
Tasavvuf gündelik hayata doðru indikçe Elazýðlý tarikat lideri Kalkancý türü in-
sanlar üretmeye çok müsait bir yapý olduðunu görürsünüz. Çünkü herkes kendin-
den menkul çýkýp ‘ben þeyhim’ diyebiliyor. Bunun bir otoritesi yok, hiyerarþisi, disip-
lini yok. Bir demagog çýkýp manevi deðerler üzerinden kolayca insanlarý baþtan
çýkarabiliyor, onlarý yanlýþ yönlendirebiliyor, baþka amaçlar için kullanabiliyor. Bu
durum Anadolu’da çok yaygýndýr. Özellikle kýrsal yörelerde kentlerin de varoþlarýnda
böyle çok sayýda tip çýkar. Benim de Malatya’dan bildiðim, Kalkancý tipi insanlar
vardýr.
Sizin bir Kur’an tefsiriniz var. Bu konuda da Türkiye’nin önde gelen kiþilerinden
biri olduðunuz söyleniyor?
Abartmýþlar. Ben çok küçük yaþýmdan itibaren her cins kitap okuyan biriydim.
Solun klasiklerinden Ýslam literatürüne ne varsa okurdum. Tabii 1960’lý yýllardan
sözediyorum. Türkiye’de o dönem yayýnlanan yeni kitap çok azdý. Hepsini de okuma
fýrsatý bulabiliyordunuz. Þimdi öyle deðil. Ben hala fýrsat bulduðumda kitapçý do-
laþýyorum. Tefsirle ilgili bir özelliðim olduðu doðru ama bu durumun sosyal iliþkilere
dönük bir tarafý yok. Zaten meslek hayatým da ona izin vermedi.
Babanýz aydýn bir imammýþ, doðru mu?
Doðru, babam Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nda görevliydi. Babam hem gayri res-
mi medrese eðitimini hem de resmi eðitim almýþ biriydi. Ortaokul okumuþtu. Ama
bu eðitim 40’lý-50’li yýllarda ciddi ve yüksek bir eðitimdi. O da çok okuyan, çok ge-
niþ kesimlerle iliþkisi olan bir kiþiydi. Hatýrlarým 68’li yýllarda sol önderler filan da
babamý çok severdi. O da onlarla çok konuþurdu, çok sohbet ederdi. Malatya’da
ciddi bir Alevi nüfus vardýr. Babamýn da o yýllarda Aleviler’le çok iyi diyaloðu var-
dý.
Siz Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) mezunusunuz. Öðrenciliðiniz dönemin-
de (1970’li yýllar) bu okul sol hareketlerin merkezi gibidir. Neden solcu olmadýnýz?
Ben Siyasal’da solun gerçekten çok yoðun bir ideolojik ve kültürel atmosfer
oluþturduðu bir dönemde okudum. 1971 darbesi gelmiþ, eylemcilik bitmiþti, yenilgi
psikolojisi vardý. O dönem solunda yenilgiden nasýl çýkarýz, nasýl rövanþ alýrýz psi-
kolojisi hakimdi. Apo filan bizim sýnýftaydý, yani sýnýf arkadaþýyýz.
Solun fikri dünyanýza katkýsý oldu mu?
Sol ideolojik ortam bize çok büyük katký saðladý. Ýktisat tarihi, toplumsal diya-
lektik gibi konular bizim de beslendiðimiz, yararlandýðýmýz, düþüncemize büyük
zenginlik katan kaynaklar oldu. Solun da tasavvuf için söylediðimi felsefi ve pratik
iki ayrý tarafý vardýr. Sol malesef iki tarafýný birden kaybetti. O dönemde iki tarafta
vardý. Ýsteyen istediði tarafýna gidiyordu.
Benim gibi tipler solun toplumun vicdaný olan vicdaný temsil eden tarafýndan
yararlanmaya çalýþýyordu. Baþkasý onun militan tarafýndan yararlanýyordu. O yýl-
larda militanýn el kitabý diye baþlýðý olan bir kitap okumuþtum ben de .
Babamýn arkadaþlarýndan biri bize gelmiþti. Ben de o gün Komünist Manifes- 
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

to’yu okuyorum. Adam da imam hatipte hoca. Kim okuyor diye sormuþ. Babam
da ‘bizim oðlan’ demiþ. Sonradan beni çok sevdi. Ýstanbul’dan gelmiþ entelektüel
bir tipti. “Seni manifestoyu okuduðunu görünce sevdim” dedi. Bizim Müslümanlar-
da solun o vicdaný temsil eden tarafýna hep bir sempati olmuþtur. O anlamda ‘sol
ortak bir damardýr’ denilebilir. Ben solculuðun varmak istediði yere baþka yerden
daha erken varacaðýmý düþündüm. Yani insanlarýn mutlu olduðu, eþitsizliðin ola-
bildiðince azaldýðý bir dünyaya. Böyle bir dünya bize de iyiydi açýkçasý.
Nakþiliðin Malatya’da hakim olduðu tespitini paylaþýr mýsýnýz?
Ýstanbul’da ya da Bursa’da ve diðer büyük kentlerde olduðu kadar deðildi. Ma-
latya gibi yerlerde Nakþiliðin çok küçük kollarý vardýr. Bütün taþrada durum aþaðý
yukarý böyledir. Nakþilik daha çok merkezlerde büyümüþ geliþmiþ bir tarikattýr, yo-
rum tarzýdýr. Taþrada Nakþilik, Kadirilik gibi ayrýmlar flulaþýr, belirsizdir. Kim Nakþidir,
kim niye Nakþidir kim niye Kadiridir; bunlar görünmez hale gelir. Bu nedenle Nakþilik
mi daha yaygýndý, öbür yorumlar mý daha yaygýndý bir þey diyemeyeceðim.
Ama çok ciddi, genel ifadeyle tarikat altyapýsý vardý. Tarikat oralarda insanlarýn
gündelik hayatlarýnda hem sosyallik saðlayan hem de düþünce-inanç dünyasýnda-
ki ihtiyaçlarýna cevap veren bir olguydu.
Siyasal’ýn o günkü atmosferi içinde neden solcu olmadýnýz?
Ben hiçbir zaman eðilim göstermedim. Solun bize hafif bir sempatisi vardý. Sý-
cak çatýþma MHP ile yaþanýyordu. Bize MHP çizgisi dýþýnda durduðumuz, biraz
da ortak bazý söylemlerimiz olduðu için þefkatle bakýyorlardý. Zaten Siyasal’da MHP
de çok zayýftý. Biz de MHP’li olmayan, imam hatipten gelmiþ ve daha iddialý Müs-
lüman tipler vardý.
Batýk bankacýlarla mücadele eden bir makamdasýnýz. Yoksullara tercüman ola-
bildiðinizi düþünüyor musunuz?
Bu konum belki de allahýn bir lütfu diyebilirim. Ýdealizm ile romantizme sahip
olmuþ birilerinin eline her zaman geçmeyecek bir imkân, imtiyaz bu. Bir büyük
sorumluluk ayný zamanda. Sizin kendinize karþý da büyük bir sorumluluk. Hukuk
var, kanun var, yasal yetkiler var. Tüm bunlarýn ötesinde bir de ne olup bittiðinin
farkýnda olma var.
Siyasi romantikliðe halen ihtiyaç olduðu anlaþýlýyor...
Ýnsanlarýn gençlik taraflarýný hep muhafaza etmeleri gerekiyor. Delikanlýlýk dö-
nemlerini tutmak lazým. Finans ve reklamcýlýk sektörleri benim ideolojik olarak her
zaman saldýrdýðým iki alandýr. Örneðin sol reklamcýlýða girdi, Türkiye’deki sol öldü.
Business’ta okumuþtum, Ersin Salman 68’li özünü koruduðunu iddia ediyor ama
ben bunlara inanmýyorum. Sol olarak karþý çýktýðýn dünyanýn reklamýný yapýyor-
sun, pazarlamacýlýðýný yapýyorsun; 30 sene reklamcýlýk yapacaksýn hala 68 ro-
mantizmi mi koruyorum diyeceksin, böyle þey olmaz.
Sol bu deðerlerini halen koruyor mu?
Bu deðerler bugün yok maalesef, kaybettiler. Ýslamcýlýk da, solculuk da çok
politize oldu, iktidar yarýþýna girdi. Her ikisini de öldüren reel politikerliktir. Bu ne-
denle Erbakan islamcýlýðý da Türkiye’ye yapýlmýþ bir kötülüktür. Ýslamcýlýk ve sol,
Türkiye’yi 5 yýl yönetme yarýþýna mahkum edilemeyecek kadar ulvi þeylerdir. Poli-
tika pragmatik seviyeye indirgendi.


Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

Neo-liberalizmin soldaki uzantýlarý kükredi:


“Aydýnlarýmýzýn
kýlýna dokundurtmayýz”

Yazýmýzýn baþlýðýndaki sözler, neo-libe- þamlarýný bir süreliðine “güvenceye almak”-


ralizmin soldaki uzantýsý olan ÖDP’nin baþ- tan ibaret kalmýþtýr. Bu da, bir baþka dö-
kaný Ufuk Uras’a aittir. Aþk yazýlarýnýn unu- nemde, bir baþka nedenle faþistlerin hedefi
tulmaz belgesel yapýmcýsý ve aþk yazýlarý haline gelene kadar geçerli bir “güvence”-
yazarý Can Dündar’ýn Alaattin Çakýcý tarafýn- dir.
dan “akýllý ol” tehdidi üzerine Habertürk ek- Faþist saldýrýlarýn kendilerine yönelme-
ranýndan Ufuk Uras’ýn sözleridir bunlar. sinden büyük kaygý ve korkuya kapýlan bu
Ufuk Uras, Hýrant Dink’in öldürülmesiy- küçük-burjuva kesimlerinin, ayný kaygýlarý
le birlikte neo-liberal, globalizm ve AB yan- þeriatçýlarýn güçlenmesi karþýsýnda fazlaca
daþý küçük-burjuva “aydýnlarý” arasýnda baþ duymadýklarý da diðer bir gerçektir. “Radi-
gösteren korku ve panik ortamýnda “yürek- kal islamcý”larýn kimi zaman Uður Mumcu
lere su serpen” bu sözleriyle, bir yandan gibi aydýnlarý hedef alan cinayetleri söz ko-
A. Çakýcý tarafýndan tehdit edilen Can Dün- nusu olsa bile, “türban yanlýsý” tutumlarýy-
dar’a “sahip” çýkarken, diðer yandan kor- la, “ýlýmlý islam destekçisi” konumlarýyla þe-
ku ve panik içindeki küçük-burjuvalara riatçýlardan kendilerine bir tehlike gelmeye-
“korkmayýn, biz varýz” mesajý vermeye kal- ceðine inanarak kendilerini güvenceye al-
kýþmýþtýr. mýþlardýr.
Þüphesiz Hýrant Dink olayý, bu kesim- Ýster devlet terörü, ister faþist terör, ister-
lerde korku ve paniðe yol açmakla birlik- se “radikal islamcý” terör nedeniyle olsun,
te, ilk kez karþýlaþýlan bir durum deðildir. küçük-burjuva aydýnlarý ve “sözde” aydýn-
Yakýn zaman içinde MHP’nin genel baþkaný larýnýn kendilerine yönelik terör karþýsýnda
Devlet Bahçeli’nin “medya mensuplarý”ný duyduklarý kaygý ve korkularý, her durum-
isim vererek tehdit ettiðinde de benzer bir da sýnýfsal özelliklerinin bir sonucudur. Do-
durum ortaya çýkmýþtýr. Yine benzer korku layýsýyla kendi sýnýfsal özelliklerine uygun
ve panik ortamý, deðiþik dönemlerde faþist- “sözcüler” de ortaya çýkar. Ýþte ÖDP, neo-
ler ve þeriatçýlar tarafýndan gazeteci, yazar liberalizmin soldaki uzantýsý olarak bu ke-
ve öðretim üyelerinin öldürülmeleri sýrasýn- simlerin “sözcüsü” ve “hamisi” olmaya ça-
da da ortaya çýkmýþtýr. lýþmaktadýr. Hýrant Dink’in cenaze törenin-
Her durumda faþist saldýrýlar karþýsýnda de “etnik” ve “ulusçu” söylemle, “hepimiz
paniðe ve korkuya kapýlan küçük-burjuva Ermeniyiz” diye ortaya çýkan ÖDP, Can
sözde “aydýnlarý” ve aydýnlarý, çýkar yolu ya Dündar olayýnda “aslanlar gibi” kükreyerek,
ülkeyi terk etmekte ya da sessiz kalmakta “aydýnlarýmýzýn kýlýna dokundurtmayýz” diye
bulmuþlardýr. Ama ne ülkeyi terk ediþleri, ortaya atýlmýþtýr.
ne sessiz kalýþlarý faþist saldýrýlarý engelle- ÖDP ve baþkaný Ufuk Uras, “aslanlar gi-
memiþtir. Olan tek þey, kendi bireysel ya- bi kükreyerek” küçük-burjuva “aydýnlarý”na !
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

sahip çýkar görünürken, DY’nin geçmiþ “ha- ve emperyalizmin saflarýnda yer alan kü-
yalet”inin mirasýna yaslanýr. 12 Eylül son- çük-burjuvazinin “sað kanadý”ný “müttefik”
rasý kuþaklarýna anlatýlan söylenceye göre, olarak gördükleri sürece, bu tehditlere bo-
faþist milislere karþý “en kahraman” dire- yun eðmekten baþka çareleri yoktur. Bu-
nen onlar olmuþtur. Doðal olarak böyle bir gün bu “sað kanat” tümüyle neo-liberaliz-
“miras”a sahip olanlarýn, bugün de benzer min ülke içindeki uzantýlarýdýrlar. Dolayýsýy-
bir “kahramanlýk” yapabileceklerine inaný- la bu “sað kanat”ý müttefik olarak görenler,
labilir. Her ne kadar “dün dünde kaldý can- ayný zamanda neo-liberalizmin müttefiki ol-
caðýzým, bugün yeni þeyler söylemek la- mak zorundadýrlar.
zým”ýn hararetli savunucularýnýn “dün”kü ÖDP, neo-liberalizmin soldaki uzantýsý
“miras”larý, bugünün “güvencesi” olarak ne olarak, kesin bir biçimde AB’nin emperya-
kadar kabul edilebilirse. list ülkelerinin çýkarlarýnýn, “AB demokra-
Oysa DY, faþist milis saldýrýlara karþý bir sisi” söylemiyle savunucusu durumundadýr.
yandan kitlelere “direniþ komiteleri” ile mü- Onlarýn gerçek bir demokrasi sorunlarý ol-
cadele çaðrýsý yaparken, diðer yandan, ken- madýðý gibi, faþist milis saldýrýlar karþýsýnda
di sözleriyle ifade edersek, “Seksen önce- tutarlý ve kararlý bir mücadele yürütmeleri
sinin yoðun silahlý çatýþma ortamý içinde DY de söz konusu deðildir. (12 Eylül’de görül-
ortamý gerginleþtiren deðil ‘frenleyici’ bir düðü gibi.)
siyasi çizgi izle”miþtir.* Faþist milislerin ya da bunlarýn “mafya”
1990’larda “aþkýn ve biranýn partisi” ola- uzantýlarýnýn tehdidi karþýsýnda neo-liberal-
rak ÖDP adýyla kendilerini yeniden örgüt- lerle bir yere varýlamayacaðýný, hem tarih,
leyen DY’nin kariyerist-oportünist yönetici- hem de geliþen olaylar açýk biçimde gös-
leri, her durumda kendi bireysel yaþamla- termiþtir.
rýný garantiye alma peþine düþmüþlerdir. Bu Bu tehdit ve saldýrýlara karþý tek yol, an-
“garantili bireysel yaþam” amacý, giderek ti-faþist mücadeleyi örgütlemek ve geliþtir-
“globalizm” ve AB yandaþý neo-liberal bir mektir.
çizgiye oturtulmuþtur. Bunun dýþýndaki her yol, ya faþist terör
Eski DY ve yeni ÖDP yöneticilerinden yoluyla küçük-burjuva aydýnlarýnýn sindiril-
Melih Pekdemir’in sözleriyle, onlarýn tek is- mesine, ya da þeriatçýlarla iþbirliðine çýka-
teði, “sabah sýcak yataklarýnda uyanmak”- caktýr.
týr. Böylece “uzun yaþama”nýn sýrrýný da Söylencelere inanýp 12 Eylül öncesinin
keþfetmiþlerdir. DY’sinin “mirasyedisi” ÖDP’ye kapýlanlar, er
Ýþte ÖDP baþkaný Ufuk Uras ile tehdit ya da geç bu gerçeklerle yüz yüze gele-
altýnda olduklarýný düþünen küçük-burju- ceklerdir.
valar arasýndaki “doðal ittifak” da bu yolla Evet, neo-liberalizmin sol uzantýsý ÖDP’-
kurulmuþ olmaktadýr. nin baþkaný Ufuk Uras, “aydýnlarýmýzýn kýlý-
Yýllardýr söyledik, söylüyoruz, küçük-bur- na dokundurtmayýz” diyerek kükremiþtir.
juvazinin “sol kanadý” olarak tanýmlanabi- Kayahan’ýn þarkýsýnýn sözlerini biraz deðiþti-
lecek ilerici, demokrat ve yurtseverlerin, fa- rerek söylersek:
þist ve þeriatçý tehdit karþýsýnda, oligarþinin Bir aslan kükredi, miyav dedi.

" * Yeniden, “Devrimci” Yol Dosyasý, Sayý: 24, s: 14 .


Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ýcazetli Siyasette
Eklektizmin Sefaleti

12 Eylül askeri darbesinden günümüze Böylece legalizm, hiç sorgulanmaksýzýn (ve


kadar yetiþen yeni kuþak, içinde bulun- sorgulayabilmek için gerekli bilgiye sahip
duklarý iliþkilerde her türlü nesnel bilgiden olunmaksýzýn) olduðu gibi kabul gördü ve
uzak tutulurken, yazýlý ve görüntülü basýn benimsendi. Gerek kurgusal bilgi, gerek ta-
tarafýndan (“medya”) kendilerine sunulan rihsel ve Marksist-Leninist teorik bilgi ek-
hazýr, kurgusal (montaj) bilgilerle yetinmek sikliði, legalizmin ve eklektizmin geliþmesi
zorunda býrakýldýlar. Devrim, devrimcilik, için uygun bir zemin teþkil ederken, ayný
devrimci mücadele, örgütsel faaliyet, örgüt zamanda kavramlarýn içeriklerinin boþal-
vb. hakkýndaki tüm bilgileri bu kurgusal bil- týlmasý bu zemini daha da güçlendirdi.
gilerle sýnýrlýydý. Böylece, bilgi eksikliði, ge- Bu süreçte, Marksist-Leninist teori ve
nel tarihsel bilgi eksikliði, örgütler ve ör- devrimci deneyimler bir yana itildi. Mark-
gütsel faaliyet üzerine bilgi eksikliði, nes- sist-Leninist dil ve terminoloji, eklektizmin
nel bilgi ile kurgusal bilgi arasýndaki farklý- basit araçlarý haline dönüþtürüldü. Ýsteyen
lýkla belirlenen bir zýtlýk olarak ortaya çýk- istediði kavramý ve terimi, istediði biçimde
mýþtýr. Yazýlý ve görüntülü basýnýn, roman- ve ne anlama geldiðini tanýmlamaksýzýn
larýn, filmlerin, televizyon dizilerinin, aktüel kullanýr oldu. Böylesi bir ortamda Mark-
haberlerin kurgusu içinde ve kurgusuyla sist-Leninist dil ve terminolojiyle düþüncele-
devrimci mücadeleye iliþkin olarak elde ri açýklamak, çivi yazýsýyla yazý yazmaya
edildiði zannedilen bilgiyle ‘bilgi sahibi’ ký- benzetildi.
lýnan yeni kuþak, eski(miþ) devrimcilerin
yozlaþmýþ iliþkileri içinde, bu bilgilerinin
1
Eklektizm (seçmecilik), proletarya ile burjuvazi ara-
sýndaki uzlaþmaz sýnýf çeliþkisinin belirlediði sýnýf
doðru olduðu kanýsýna ulaþtýlar. Bunun so- mücadelesinde “ortada” kalan küçük-burjuva aydýn-
nucunda devrimci mücadeleyle kesinkes larýnýn bir çizgisidir. Proletarya ile burjuvazi arasýn-
çatýþan ve devrimci mücadeleden dýþlan- daki mücadelenin “üstünden atlamaya kalkan”
masý kaçýnýlmaz olan anlayýþlar ve davra- küçük-burjuvazi, eklektizm ile, her iki sýnýfýn “en iyi”,
“en olumlu” yanlarýný “alarak”, her iki sýnýfý “uzlaþtý-
nýþlar, bu bireyler tarafýndan doðal kabul
rabileceðini” düþünür. Onlara göre, proletarya ile
edildi ve pratikte de ona göre hareket et- burjuvazinin “en iyi” ve “en olumlu” yanlarý seçile-
meye baþladýlar. rek ortaya çýkartýlacak “bileþim”, tüm sýnýf müca-
Yýllardýr süregiden depolitizasyon ve ide- delelerini ortadan kaldýracaktýr! Genel tanýmlamayla,
olojisizleþtirme süreci, bilginin tekil ve par- eklektizm, “Deðiþik ve çoðu kez birbirinin tam karþýtý
olan felsefe dizgelerinin, görüþ açýlarýnýn, kuramsal
çasal olduðu yanýlsamasýyla birleþerek, bü- öncüllerin vb. baðdaþmaz yanlarýný görmezlikten ge-
tünsel teorik bilgiden uzaklaþmayý ve ek- lerek, baðdaþabilir yanlarýný düzenli bir bütün oluþ-
lektizmi1 (seçmecilik)beraberinde getirdi. turmadan bir araya getirme tutumudur.”
#
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Bilimsel olarak kavram, nesnel gerçek- “genel sekreteri”3 olduðu gözönüne alýndý-
liðin insan bilincinde tanýmlanmýþ biçimi- ðýnda, “inananlar” inanacak, ciddiye alma-
dir. Dolayýsýyla, kullanýlan kavramlar, ayný yanlar önemsemeyecektir.
zamanda kiþinin ya da ortaya konulan dü- Oysa bugünün “genel sekreter”inin söz-
þüncenin nesnel gerçekliði nasýl kavradýðý- lerindeki tarihsel ve teorik bir tartýþma ko-
ný, algýladýðýný ortaya koyar. Bu yüzden, her nusu olan “sosyalist devrim perspektifi”ni
dünya görüþü ya da siyasal görüþ, kendi bir yana býrakýrsak, TÝP’in “aþýlmasý” olarak
kavrayýþýný belli kavramlarla, kavramlar diz- tanýmladýðý “iktidar”, siyasal partilerin ol-
gesi ile ortaya koyar. Ne anlama geldiði ve mazsa olmazýdýr.
neyi ifade ettiði belirlenmiþ sözcükler, böy- Politik (siyasal) mücadele kavramý, dev-
lece belli bir görüþün ifade edilmesinin te- let iktidarýný ele geçirme mücadelesini
mel araçlarý durumundadýr ve bu yolla kav- ifade eder. Yani, siyasal (politik) mücade-
ram haline gelirler. Tanýmlanmamýþ ve her le, siyasal iktidarýn ele geçirilmesi müca-
istenildiðinde deðiþik anlamlara sokulabilen delesidir. Bu nedenle, siyasal iktidar, siyasal
sözcükler, kaçýnýlmaz olarak belirsizliði or- mücadelenin temel hedefidir. Siyasal ikti-
taya çýkarýr ve bu tür sözcüklerle ortaya ko- darý hedeflemeyen hiçbir hareket siyasal
nulan görüþ ve düþünceler de her yöne çe- bir hareket olamaz. Siyasal iktidar kavramý
kilebilir bir nitelik kazanýr. Bu da, her tür- ise, devlet iþlerine, yönetimine ve devlet
den oportünizmin kendisini kolayca gizle- faaliyetlerinin biçimi, görev ve içeriðinin
yebilmesini olanaklý kýlar. belirlenmesine olanak veren gücü taným-
Gerçek bu olmakla birlikte, bunlarý söy- lar. Her siyasal parti, ister düzen partisi ol-
lemek hiçbir þeyi deðiþtirmeyecektir. “Kim- sun, ister devrimci parti olsun, her zaman
senin anlamadýðý” bir dilden konuþuluyor- ve her yerde devlete iliþkin faaliyetleri ken-
muþcasýna dinleneceði kesindir. Bunun di görüþleri çerçevesinde yürütmek ama-
yerine siyasette legalizmin, teoride eklek- cýyla kurulur ve bu amaç için mücadele
tizmin dilini kullanmak çok daha “anlaþýlýr” eder. Devrimci mücadele, bu baðlamda,
olmaktadýr. Yukarda da ifade ettiðimiz gibi, siyasal iktidarýn, sömürücü sýnýflardan alýna-
kurgusal bilgiyle donatýlmýþ, Marksist-Leni- rak sömürülen sýnýflara geçirilmesi müca-
nist teorik bilgiye sahip olmayan bireylerin delesi olarak siyasal iktidar mücadelesidir.
“kulaklarý”, legalizmin ve eklektizmin ses- Bu yüzden, mevcut egemen sýnýflarýn dev-
lerinden baþka þey duymaz hale gelmiþtir. let aygýtýnýn parçalanarak ele geçirilmesi
Bu “kulaklar” için, sözcüklerin bireyle- devrimci mücadelenin temel hedefi duru-
rin zihninde çaðrýþtýrdýðý “imge”lere önem mundadýr.
vermek, çaðrýþýmlarýn bireyden bireye de- Siyasal iktidar, devlet iktidarýdýr. Siyasal
ðiþen etkilerini eklektik bir teorik söylemle iktidar ile hükümet bir ve ayný þey deðil-
ifade etmek yeterli olmaktadýr. Tarihsel ve dir. Ülkemizde deðiþik dönemlerde açýk bi-
teorik içeriðe sahip konularda, kolayca yar- çimde görüldüðü gibi, düzen partileri, hü-
gýlar ilan edilebilir: kümet olmalarýna karþýn iktidar olamamak-
“Belli bir süre, sosyalist devrim tadýrlar. Ýktidar devlete iliþkindir, hükümet
perspektifini tek baþýna omuzlayan bu devletin biçimine uygun olarak oluþturu-
1975 Türkiye Ýþçi Partisi Programý, bu lan bir yürütme (icra) organýdýr.
anlamda kendini yenilemiþ olmak- Devrimci mücadele ise, politik iktidarýn
tan çok uzaktý. ele geçirilmesi mücadelesidir. Bu mücade-
Kendini yenilemeyen aþýlýr... le, bürokrasi ve militarizmiyle bir bütün ola-
Etkinliði çok sýnýrlý olan Sosyalist rak egemen sýnýflarýn bir baský aygýtý olan
Ýktidar dergisinde 1979 ve 1980 yýl- devletin parçalanarak ele geçirilmesi mü-
larýnda yazýlanlar TÝP Programý’nýn, cadelesidir. Böyle bir mücadele, kaçýnýlmaz
kimi doðrular içermesine karþýn dev- olarak, egemen sýnýflarýn baský aygýtýna
rini doldurmuþ tezlerini aþmýþtýr.
Tek bir noktayý merkeze koydu- 3
Bu kiþinin halen genel sekreter görevi yapýp yap-
ðu için: Ýktidar.”2
madýðý bilinmemektedir. Çünkü legalizmlerini garip
Bu sözleri söyleyen kiþinin SÝP-TKP’sinin bir “gizlilik” görünümü altýnda kendi “üye”lerine ka-
bul ettiren bu parti, yasal kongresinde yapýlan se-
$ 2
C. Hekimoðlu (K. Okuyan), Gelenek, Sayý: 15. çimlerin sonuçlarýný “legal olarak” açýklamamýþtýr.
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

karþý yürütülen bir mücadele olacaðý için, ilke sözcüðünün kendi içeriðidir. Bu yüz-
bu baský aygýtýnýn zor güçlerine karþý mü- den “ilke”sini “mutlaklaþtýran bir yaklaþýmý
cadele demektir. Engels’in deyiþiyle, zor, reddetmek” demek, ilkelerde tartýþma ya-
siyasal zor, ordu ve donanma demektir. pýlabileceði, ilkelerden “taviz” verilebileceði,
Egemen sýnýflarýn baský aygýtý olarak dev- daha tam ifadeyle, ilkelerin pazarlýk konusu
let, ordusuyla, diðer silahlý güçleriyle, mah- haline getirilebileceðidir, Türkçesiyle “ilke-
kemeleriyle, cezaevleriyle bu mücadelenin sizlik”ten baþka bir þey deðildir.
karþýsýnda yer aldýðýndan, devrim mücade- Ama SÝP-TKP’de toplanmýþ olan SBKP
lesi, þu ya da bu biçimde devrimci zor uy- revizyonizminin günümüzdeki eklektik “yol-
gulamasýna sahne olacaktýr. daþlar”ý, açýkça “ilkesizlik”ten söz etmek-
SÝP-TKP’sinin Boran-Aren oportünist ten çekinmeyecek kadar “pervasýz”dýrlar.
TÝP’ini “aþmakla” övündüðü “iktidar” böy- Çünkü yeni kuþak kurgusal bilgiyle büyü-
lesine açýk ve yalýn bir gerçeklikten baþka müþtür, teorik bilgiye, tarih bilgisine ve bi-
bir þey deðildir. lincine sahip deðildir.
Bu açýk ve yalýn gerçekliðe karþýn, biri- Ýkinci soru, yani uluslarýn kaderlerini ta-
lerinin çýkýp “biz iktidar sorununu temele yin hakký, ilke sözcüðünden çok daha ta-
koyarak TÝP’i aþtýk” diye böbürlenebilme- rihsel ve teorik bir konudur. Marksizm-Le-
si, ancak tarihsel ve teorik bilgi eksikliði ko- ninizmin bu konudaki saptamalarýný az çok
þullarýnda mümkündür. bilenlerin hemen anýmsayacaðý gibi, ulus-
Legalizm ve eklektizmin egemen oldu- larýn kaderlerini tayin hakkýna iliþkin bir
ðu ortamda içeriði boþaltýlmýþ kavramlarla “mutlaklaþtýrýlamaz” saptamasý mevcuttur,
konuþmaya, kurgusal bilgiyle “siyaset yap- ancak SÝP-TKP’sinin “kongre raporu”nda
maya” iliþkin bir baþka örnek verelim: yazýlanlardan çok farklý içeriðe sahiptir.
“TKP ... ‘uluslarýn kaderlerini ta- “... devrimci proletarya milli me-
yin hakký’ ilkesini mutlaklaþtýran seleyi uluslarýn kendi kaderini tayin
bir yaklaþýmý uzun bir süredir red- hakkýnýn ýþýðý altýnda ele alýr. Biz,
detmektedir. (abç) Bu tutum zama- uluslarýn kendi kaderini tayin hak-
nýnda Yugoslavya için geçerli olmuþ kýnýn ýþýðý altýnda diyoruz ki: “Her
ve uzun yýllar barýþ içinde bir arada þart altýnda, her zaman meseleyi mi-
yaþayan uluslarýn emperyalistler ta- sak-ý milli sýnýrlarý içinde ele almak
rafýndan birbirlerine karþý kýþkýrtýlma- gerekir veya kürt emekçi halkýnýn çý-
sýna, bu ülkenin parçalanmasýna ve karlarýyla baðdaþan tek çözüm yolu
her bir parçanýn tamamen uluslara- ayrýlma hakkýnýn kullanýlmasýdýr” di-
rasý tekellerle savaþ baronlarýnýn de- yen görüþler yanlýþtýr. Bu görüþlerin
netimine girmesine tavýr alýnmýþtýr. sahipleri, her iki tarafýn burjuva ve
Geliþmeler ‘özgürlük arayan’ ulusla- küçük-burjuva milliyetçi unsurlarýdýr.
rýn kaderlerinin emperyalistler tara- Oysa, devrimci proletarya, meseleyi
fýndan teslim alýndýðýný göstermiþtir.”4 diyalektik bir tarzda ele alýr. Yani,
Evet, “büyük söz” edilmiþtir: uluslarýn uluslarýn kendi kaderini tayin etme
kaderlerini tayin hakký “ilkesini mutlaklaþ- hakkýnýn öngördüðü ayrýlma, özerk-
týran bir yaklaþýmý uzun bir süredir reddet- lik, federasyon vs. çözüm yollarýnýn
mek”. hangi þartlar altýnda ve ne zaman
Burada ilk soru þudur: Ýlke nedir ve “il- geçerli olabileceðini açýkça ortaya
kenin mutlaklaþtýrýlmasý” ne anlama gelir? koyar.”5
Ýkinci soru ise, uluslarýn kaderlerini tayin Mahir Çayan yoldaþýn kaleme aldýðý,
hakký ilkesi nedir ve nasýl mutlaklaþtýrýlýr? THKP-C’nin görüþlerinin ifade edildiði ASD’-
Bilineceði gibi (ve “kongre raporu” ya- ye Açýk Mektup’ta ifade edilen bu sözler,
zan “teorisyenlerin”in de bileceði gibi) ilke, Lenin’in uluslarýn kaderlerini tayin hakkýna
TDK sözlüðündeki karþýlýðý ile, temel dü- iliþkin þu saptamalarýnýn yinelenmesidir:
þünce, temel inanç, her türlü tartýþmanýn “Programýmýzýn maddesi, siyasi
dýþýnda sayýlan öncüldür. kaderi tayinden, yani ayrýlma ve ayrý
“Ýlke”nin “mutlaklaþtýrýlmasý”, bizatihi devlet kurma hakkýndan baþka an-
4
SÝP-TKP 8. Kongre Raporu. 5
Mahir Çayan, ASD’ye Açýk Mektup, Ocak 1971.
%
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

lama gelecek biçimde yorumlana- dýðýný göstermiþtir” diyerek, “yepyeni” du-


maz.”6 rumlardan söz ediyormuþ bilgiçliði yapma-
“... marksistlerin programýndaki ya kalkmýþlardýr. Oysa “geliþme” olarak su-
‘uluslarýn kendi kaderlerini tayin et- nulan bu “yeni” durum, hiç de yeni deðil-
meleri’ ilkesi, tarihsel ve iktisadi ba- dir. Yýllar önce Rosa Luxemburg tarafýndan
kýmdan, siyasal kaderlerini tayin et- uluslarýn kaderlerini tayin hakkýný reddet-
me, siyasal baðýmsýzlýk, ulusal bir menin bir gerekçesi olarak sunulmuþtur.
devletin kurulmasýndan baþka bir Rosa Luxemburg’un, “büyük kapitalist
anlama gelemez”7 güçlerin geliþmesinin ve emperyalizmin,
Lenin, her zaman ve her yerde, ulusla- küçük uluslarýn ‘kendi kaderlerini tayin
rýn kaderlerini tayin hakkýnýn “ayrýlma ve etme hakký’ný bir düþ haline getirdiði”ni
ayrý devlet kurma hakký” olduðunun altýný söyleyerek uluslarýn kaderlerini tayin hak-
çizer, ancak hak ile hakkýn kullanýlmasýný ký ilkesinin geçersiz olduðunu iddia etme-
birbirinden özenle ayýrýr. si üzerine Lenin, “burjuva toplumda, ulusla-
Ezilen ulus milliyetçileri, hemen her za- rýn siyasal kaderlerini kendilerinin tayin et-
man ve her yerde, “pratik” olma iddiasý ile meleri ve devletlerin baðýmsýzlýðý sorunu-
“ayrýlma hakkýnýn kayýtsýz þartsýz kullanýl- nun yerine, bunlarýn iktisadi baðýmlýlýðý so-
masý” yanýnda tutum alýr ve herkesin de rununu koymuþtur”8 diye yanýtlamýþ olmasý,
bu tutumu desteklemesini ister. ayný zamanda bu olgularýn “yeni” olmadý-
Ýþte ulusal sorunda, uluslarýn kaderleri- ðýný da ortaya koyar.
ni tayin hakkýnda “mutlaklaþtýrýlan” tek SÝP-TKP, “ulusal sorun” üzerinden “siya-
konu, bu hakkýn “ayrýlma” þeklinde kulla- set” yapma uðruna, R. Luxemburg’un tez-
nýlmasýna iliþkindir ve ezilen ulus milliyetçi- lerini de savunmaya kalkýþýr.
lerinin istemidir. Her eklektik teori, kulaða “hoþ” gelen
Yazýmýzýn amacý uluslarýn kaderlerini ta- þeyleri bir araya getirmeye çalýþýr. Eðer orta-
yin hakkýný ele almak olmadýðý için, konu- da bir kavram keþmekeþi, içeriði boþaltýl-
nun tarihsel ve teorik temellerini ayrýntýlý mýþ kavramlar yýðýný bulunuyorsa, eklektiz-
olarak ele almak durumunda deðiliz. Þu min iþi daha da kolay olacaktýr.
kadarý açýktýr ki, uluslarýn kaderlerini tayin “‘Demokrasi’, sosyalizm mücade-
hakký ile bu hakkýn “ayrýlma” þeklinde kul- lesi açýsýndan da kirlenmiþ bir söz-
lanýlmasýnýn mutlaklaþtýrýlmasý birbirinden cüktür. Çok uzun bir süre, dünyanýn
farklý þeylerdir. hemen her yöresinde, demokrasi
SÝP-TKP, “uluslarýn kaderlerini tayin hak- yahut demokrasiyi geliþtirip ilerlet-
ký ilkesini mutlaklaþtýran bir yaklaþýmý uzun me amacýyla sosyalizm mücadelesi
bir süredir reddetmektedir” derken, ezilen ikinci plana, hatta gündemin dýþýna
ulus milliyetçiliðinin “ayrýlma”yý mutlaklaþtý- itilmiþ, görülmesi imkansýz bir uzak
ran tutumlarýný “reddettiðini” deðil, bizatihi hedef olarak unutulup gitmiþtir. Sos-
ilkenin mutlaklaþtýrýlmasýný reddettiðini söy- yalizm için mücadele edenlerin bu-
leyerek, Marksizm-Leninizmin bu ilkesini nu unutmalarý, öyle sýradan, baðýþla-
ayaklar altýna alýr. nabilir, ‘insanlýk hali’ sayýlabilir bir
Bu ilkesizlik, anti-marksist tutum ayný zayýflýk deðil, ölümcül bir unutkan-
“rapor”da, kendi tutumlarýnýn “... zamanýn- lýktýr.”9
da Yugoslavya için geçerli olmuþ” denilerek Bu yargýlarý ilan edenlerin, “sosyalist
sunulurken, Sovyetler Birliði vb. tarihsel ol- devrim” ile demokratik içeriðe sahip olan
gular bir yana býrakýldýðý gibi, Tito’nun anti- “uluslarýn kaderlerini tayin hakký”ný baðdaþ-
sovyetik ve revizyonist tezleri de kendi ek- týrabilmeleri zaten olanaksýzdýr:
lektik teorilerinin bir parçasý haline getiril- Lenin þöyle yazmaktadýr:
miþtir. Bununla da yetinmemiþler, “Geliþ- “Uluslarýn kaderlerini tayin hak-
meler ‘özgürlük arayan’ uluslarýn kaderle- ký, demokratik bir düzeni zorunlu ký-
rinin emperyalistler tarafýndan teslim alýn- lar, öyle ki, bu düzende yalnýzca ge-
nel olarak demokrasi ile yetinilmez,
6
Lenin, Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist
Ekonomizm, s: 94. 8
Lenin, age, s. 50-51.
& 7
Lenin, Uluslarýn Kaderlerini Tayin Hakký, s. 52. 9
Mesut Odman, Gelenek, Sayý: 64.
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

burada, özel olarak ayrýlma sorunu- baskýn bir anti-emperyalist karakter


nu demokratik olmayan yoldan çö- taþýyacaðýna iliþkin öngörünün sað-
züme baðlamak olanaklý deðildir. lam örülmüþ devrimci bir strateji-
Demokrasi, genel anlamýyla, savaþçý ye dönüþtürülmesi konusunda TK-
ve ezici bir milliyetçilikle baðdaþa- P’nin yürüttüðü siyasal, ideolojik ve
bilir. Proletarya, bir ulusun bir dev- teorik çalýþmalar belli bir olgunluk
let sýnýrlarý içinde zorla tutulmasýný düzeyine ulaþmýþtýr. Emperyalist
olanaksýz kýlan bir demokrasiden ya- saldýrganlýðýn Türkiye’de ve dünyada
nadýr.”10 ortaya çýkardýðý yeni sorun ve geri-
Evet, Marksizm-Leninizm açýsýndan, “biz limler ile bu saldýrganlýðýn farklý ke-
söyledik oldu” denilebilecek bir “kolaycýlýk” simlerde yarattýðý hoþnutsuzluk ve
mevcut deðildir. Eðer birileri, Marksist-Le- tepkiler emek-sermaye çeliþkisinden
ninist olduklarýný iddia ederek Marksizm- ayrý ele alýnamasalar bile, doðrudan
Leninizmin temel saptamalarýyla çeliþen kapitalist sömürüye baðlanamaz-
görüþleri kolayca ortaya koyabiliyorlarsa, lar. Bununla birlikte, emperyalist sal-
bunun tek nedeni yeni kuþaklarýn tarihsel dýrganlýðýn sýnýfsal deðil de ulusal
ve teorik bilgi eksikliði, kurgusal bilgiyle eði- bir eksende göðüslenmesi gerektiði-
tilmiþ olmalarýdýr. ne iliþkin görüþ, doðrudan burjuvazi
Benzer eklektizm ve kolaycýlýk “MDD- tarafýndan emekçi kitleleri silahsýz-
sosyalist devrim” konusunda da ortaya çýk- landýrýcý bir manipülasyon giriþimi
maktadýr. olarak gündeme gelmiyorsa, mark-
Solda yer alan herkesin bilmek duru- sizmi ve uluslararasý iþçi sýnýfý hare-
munda olduðu gerçek, çok uzun zaman- ketinin mirasýný çarpýtmaktan baþka
dan beri MDD’yi savunan herhangi bir siya- bir anlam taþýmamaktadýr. Bu görüþ
sal hareket ve örgütün mevcut olmadýðý- ile emperyalizme karþý mücadelenin
dýr. Bunu fýrsat bilen eklektik-revizyonistler ortaya çýkardýðý yurtsever görevlere
(SÝP-TKP), legal ve her koþulda “icazetli” ‘antikapitalist’ konumlanýþý zedeleye-
oluþlarýndan yararlanarak “siyaset geyiði” ceði için sýrt çevirenlerin hareket
içinde “teorik gevezelik”11 yapmýþlardýr. noktasý aynýdýr: Antiemperyalizm ile
Bu “geyik-teori” çerçevesinde, “biz sos- antikapitalizmi birbirinden ayýrmak.
yalist/komünistiz, sosyalist devrim yaparýz” Oysa bugün yalnýz Türkiye’de deðil
þeklinde basit bir çýkarsamayla MDD’nin dünyanýn her yerinde, komünist bir
“defterini” de “dürüvermiþlerdir”. strateji, tek tek ülkelerin özgün ko-
Ama yýllar geçmiþ, köprünün altýndan þullarýna uygun bir biçimde kapita-
çok sular akmýþtýr. MDD’nin defteri “dürül- lizme karþý mücadeleyle emperyaliz-
müþ”se de, bu kez karþýlarýna “emperya- me karþý mücadeleyi ortaklaþtýrmak
lizm” ve “anti-emperyalist mücadele” çýk- demektir.”12 (abç)
mýþtýr. “Ardýlý” olmalarýyla övündükleri ve Onca yýldan sonra SÝP-TKP, “devrimci
“aþtýk” diyerek böbürlendikleri Boran-Aren bir strateji” oluþturacak “olgunluk düzeyi-
TÝP’inin “sosyalist devrim” tezlerini, birbiri ne ulaþmýþ! “Devrimci strateji”leri de, “bas-
ardýna piyasaya sürerken, TÝP’in anti-em- kýn bir anti-emperyalist karakter taþýyan”
peryalist ve anti-faþist mücadeleyi bir yana “sosyalist”, yani anti-kapitalist “devrim” ol-
itiþi görmezlikten gelinir. maktadýr.
Bugün þöyle söylemektedirler, sabýrla Yukarda ifade ettiðimiz gibi, bu “olgun
okuyalým: strateji”, Boran-Aren oportünistlerinin “anti-
“Türkiye’de sosyalist devrimin kapitalist devrim”inin “baskýn anti-emper-
yalizm”le “aþýlmýþ” halidir.
10
Lenin, Uluslarýn Kaderlerini Tayin Hakký, s. 11- Sorun, “baskýn anti-emperyalizm” ile
12. “anti-kapitalizm”in birbiriyle nasýl “bað”daþ-
11
SÝP-TKP’nin “kýdemli teorisyeni” M. Çulhaoðlu týrýlacaðýdýr.
þöyle yazmaktadýr: “Türkiye soluna uzun yýllar dam-
Þüphesiz eklektik-revizyonistler için so-
gasýný vuran, bunca yakýnmaya konu olan ‘teorik
gevezelik’ artýk sahneden çekilmiþ, yerini ‘pratik ge- run “biz söyledik oldu” ile halledilmiþtir. Ne
vezeliklere’ ve ‘siyaset geyiðine’ býrakmýþtýr.” (“Ko-
münist”, Sayý: 299, 5 Ocak 2007) 12
SÝP-TKP 8. Kongre Raporu.
'
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

yazýk ki, “icazetli siyaset” bile iþin içinden bir kapitalist geliþme ortaya çýkar.
bu kadar kolay çýkamaz. Ýþte emperyalizm ve kapitalizm “sorun-
Eklektik-revizyonistler, emperyalizmi sal”ýnda en önemli olgu, sömürge, yarý-sö-
“baþka ülkeleri iþgal eden, pervasýz saldýr- mürge ve geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde em-
ganlýk” olarak sunmaya çalýþýrlar. Dolayýsýy- peryalist sermaye ihracýna baðlý kapitalist
la emperyalizme karþý kitlelerin “hoþnut- geliþmedir.
suzluk ve tepkileri”ni de bu “saldýrganlýða Lenin, uluslarýn kaderlerini tayin hakký-
karþý” tepki olarak sunarlar. Böylece anti- na iliþkin tahlilinde ortaya koyduðu gibi,
emperyalizm, emperyalizmin saldýrganlýðý- “Sömürgelerin kendi sermayeleri, ya da
na karþý duyulan tepkiye, ama “doðrudan sözü edilecek kendi sermayeleri yoktur. Ve
kapitalist sömürüyle baðlý” olmayan bir finans kapital altýnda, siyasal baðýmlýlýk
“tepkiye”, dolayýsýyla da maddi temeli ol- koþulu olmadan hiçbir sömürge sermaye
mayan bir “duyguya” indirgenir. Artýk gö- edinemez.”16 (abç)
rev, bu “duygusal vatandaþlarý”, “yurtsever” Bu yüzden, emperyalizme baðýmlý ülke-
söylemle örgütlemekten ibarettir! lerde geliþen kapitalizm, emperyalist ser-
Uluslarýn kaderlerini tayin hakkýnda R. mayeye baðýmlýdýr. Geliþen kapitalizm, ül-
Luxemburg ve Tito’nun tezlerini savunan kenin kendi iç dinamiði ile deðil, dýþ di-
bu eklektik-revizyonistler, anti-emperyalizm namikle, yani emperyalist sermaye ihracý
söz konusu olduðunda, çýkar yolu Kautsky’- ile geliþtirilmiþtir, dolayýsýyla emperyalist
nin tezlerinde bulmuþlardýr. sermayenin çýkarlarýna göre biçimlenmiþtir,
Lenin’in sözleriyle, “Kautsky, 1915’te, çarpýktýr. Bu nedenle de, bu ülkelerdeki
hatta 1914 Kasýmýnda, emperyalizmin eko- ekonomik, toplumsal ve siyasal çeliþkiler,
nominin bir ‘evresi’ ya da aþamasý deðil de, her durumda dýþ dinamik tarafýndan belir-
mali-sermayenin ‘yeðlediði’ bir politika, lenir.
belirlenmiþ bir politika olduðunu”13 söyler. SÝP-TKP’nin “emperyalist saldýrganlýða
Emperyalizmi, baþka ülkeleri iþgal ve il- karþý hoþnutsuzluk ve tepki” olarak taným-
hak etmek, dünyanýn toprak olarak payla- ladýklarý anti-emperyalist tepkilerin maddi
þýlmasýna yönelik bir “politika” olarak ta- temeli de, bu çarpýk geliþme ve bunun ya-
nýmlamak sadece Kautsky’e özgü deðildir. rattýðý çeliþkilerdir.
Kuruþçev’den Gorbaçov’a kadar SBKP re- Bu durumun bilincinde olmayan, ancak
vizyonistleri yýllar boyu emperyalizmi bir çeliþkilerden deðiþik biçimlerde etkilenen
“dýþ politika” konusu olarak ele almýþlardýr. kesimlerin anti-emperyalist tepkileri, basit
Dolayýsýyla emperyalizm, sömürge, yarý- bir biçimde “emperyalist baðýmlýlýktan sa-
sömürge ve geri-býraktýrýlmýþ ülkeler için mimi olarak kurtulmak isteyen”lerin17 duy-
“dýþsal olgu” olarak kabul edilmiþ ve böy- gusal tepkisi gibi sunulamaz. Bu “tepkiler”,
lece emperyalizm ile kolonyalizm (eski-sö- emperyalist sömürünün yaratmýþ olduðu
mürgecilik) özdeþleþtirilmiþtir. iliþki ve çeliþkilere baðýmlýdýr. Bu yüzden,
Lenin’in tanýmýyla, “Emperyalizm, tekel- çözüm, emperyalizme baðýmlýlýðýn sona
lerin ve mali-sermayenin egemenliðinin or- erdirilmesi, emperyalist sermayeye ba-
taya çýktýðý; sermaye ihracýnýn birinci plan- ðýmlý iliþkilerin ortadan kaldýrýlmasýdýr.
da önem kazandýðý; dünyanýn uluslararasý Bu ise, yalýn haliyle emek-sermaye çeliþ-
tröstler arasýnda paylaþýlmasýnýn baþlamýþ kisinin çözüm platformu deðildir.
olduðu ve dünyadaki bütün topraklarýn en Ekonomik temele, üretim iliþkilerine ait
büyük kapitalist ülkeler arasýnda bölüþül- maddi varlýk koþullarý bir yana býrakýlarak,
mesinin tamamlanmýþ bulunduðu bir geliþ- anti-emperyalist tepkileri “samimi tepkiler”
me aþamasýna ulaþmýþ kapitalizmdir.”14 þeklinde sýradanlaþtýrmak ve çýkýþý da bu
“Ýhraç edilmiþ sermaye, ihraç edildiði “samimi tepkileri” gösteren kesimleri “saf-
ülkelerde, kapitalizmin geliþmesini etkiler, lara” çekmek olarak göstermek, en hafif
hýzlandýrýr.”15 Dolayýsýyla, bu ülkelerde ta- deyiþle, sýnýflarýn ve sýnýf mücadelesinin ta-
rihsel süreçte, emperyalist sermayeye baðlý rihin devindirici gücü olmadýðýný, tersine
“bilinçli insanlarýn tarihi yaptýklarýný” söyle-
13
Lenin, Emperyalizm, s. 109.
14
Lenin, age, s. 111. 16
Lenin, Uluslarýn Kaderlerini Tayin Hakký, s. 156.
! 15
Lenin, age, s. 78. 17
SÝP-TKP 8. Kongre Raporu.
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

mek demektir. yin gerçekleþmesini isteyecekler ve bek-


Þöyle söylüyorlar: leyeceklerdir?
“.. emekçi sýnýflar ve küçük bur- Eðer bu insanlar (“milyonlarca kiþi”)
juvazi içerisinde sosyalist bir pers- “samimi” olmakla, ayný zamanda “aptal”
pektife hiç sahip olmayan ama em- ve kendileri için hiçbir þey istemeyen in-
peryalist baðýmlýlýktan samimi ola- sanlar olarak tanýmlanabilir “idealistler” ise,
rak kurtulmak isteyen küçümsen- mücadelenin sonucundan baðýmsýzlýk dý-
meyecek bir kesim vardýr. Son yýl- þýnda bir þey beklemek durumunda olma-
lardaki geliþmelerden dolayý geniþle- dýklarý için, kendileri dýþýnda ayný mücade-
yen bu kesim ayný anda hem milli- lede yer alanlarýn, dolayýsýyla belli istekleri
yetçi hem dinci hem de liberal ideo- ve beklentileri olan kesimlerin iktidara gel-
lojilerin etkisi altýndadýr. Bu kesimde mesini saðlamaktan baþka bir þey yapma-
yer alan milyonlarca kiþinin söz ko- yacaklardýr. Böylece SÝP-TKP, “yurtsever
nusu ideolojilerin etkisinden kur- cephe” çevresinde topladýðý “milyonlarca
tarýlmalarý ve tutarlý bir anti-emperya- kiþi”nin “samimi”yetine dayanarak iktidara
list mücadelenin unsurlarý haline ge- gelecek, “sosyalist devrim”ini yapýverecek-
tirilmeleri onlarýn ille de sosyalizm tir! Ve diyecektir ki, “özel mülkiyeti kaldýr-
perspektifine ikna edilmelerini ge- dýk”... Söz konusu olan “samimi” “milyon-
rektirmez.”18 (abç) larca kiþi”, adýyla sanýyla söylersek, “emek-
Evet, insanlarýn anti-emperyalist müca- çi sýnýflar ve küçük burjuvazi içersinde”ki
deleye katýlmalarý için mutlaka “sosyalist” “milyonlarca kiþi” sessiz sedasýz bu uygu-
olmalarý gerekli deðildir. Asýl olan emper- lamalarý kabul ederek, “sosyalist Türkiye”-
yalizme karþý mücadele etmeleridir. Ancak de yaþama “onuruna” sahip kýlýnacaklardýr!
söz konusu olan “ideoloji” olunca, kaçýnýl- Tüm bu saçmalýklar, SÝP-TKP’nin eklek-
maz olarak sýnýflar ve sýnýf ideolojileri gün- tizminin ürünleridir. Üstelik kendi “orijinal”
deme gelir. “Milyonlarca kiþinin” milliyetçi, teorilerinin de tam tersidir.
dinci, liberal ideolojilerin etkisinden kurta- “Emperyalizm, kapitalizm + mali
rýlmalarý” demek, burjuva ideolojisinin bu sermayenin üstünlüðü, tekeller ve
deðiþik biçimlerine karþý proletarya ideo- çeþitli uluslararasý duruþlarý toparla-
lojisinin egemen kýlýnmasýdýr. Bu da, açýk yan bir bütündür. Bu yüzden anti-
ifadeyle, burjuva ideolojisinin etkisi altýnda- emperyalist olmak için kesinlikle
ki “milyonlarca kiþinin” sosyalist dünya gö- anti-kapitalist olmak gerekmektedir.
rüþüne kazanýlmasýndan baþka bir þey de- Ülkemizden emperyalistleri kovmak
ðildir. ama ülkemizde kapitalizmin devam
Bunun dýþýnda, insanlar, “soyut idealler” etmesine göz yummayý savunmak
uðruna ve “duygusal” nedenlerle mücade- tamamen yanlýþ bir politik hattýr. Bu
leye atýlmazlar. Onlarý mücadeleye yönel- yüzden sadece ‘Baðýmsýz Türkiye’
ten, her zaman sýnýf iliþkileri, son kertede savunusu yeterli deðildir. Emperya-
maddi yaþamýn üretim tarzýdýr.19 lizme karþý mücadelenin ideolojik
Varsayalým ki, bu eklektik-revizyonistle- yönelimi anti-kapitalizmden kalkan
rin “sosyalist perspektife ikna edilmeleri ve anti-emperyalizme yönelen bir
gerekmeyen” insanlarý, “baskýn anti-emper- doðrultu izlemelidir. Kitlelere neden
yalist” mücadeleye katýldýlar. “Samimi ola- kapitalizme karþý durmalarý gerektiði-
rak” emperyalizmden kurtulmak isteyen bu ni öðretmek, onlarýn neden anti-em-
kesimler (“milyonlarca kiþi”), “sosyalist peryalist olmalarý gerektiðini anlat-
perspektife ikna edilmedikleri” koþullarda manýn ilk adýmýdýr.
anti-emperyalist mücadelenin zaferiyle ne- Anti-kapitalist olmayan anti-em-
peryalist olamaz.”20
18
SÝP-TKP 8. Kongre Raporu. Dün bunu söyleyenler, bugün “sosya-
19
“Maddi hayatýn üretim tarzý, genel olarak toplum- lizm perspektifine ikna edilmeleri gerek-
sal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koþullan-
meyen milyonlar”ýn anti-emperyalizminden
dýrýr. Ýnsanlarýn varlýðýný belirleyen þey, bilinçleri de-
ðildir; tam tersine, onlarýn bilincini belirleyen, top- söz etmektedirler.
lumsal varlýklarýdýr.” (Marks, Ekonomi Politiðin Eleþ-
tirisine Katký, s. 25. 20
Emin Sarp, Gelenek, Sayý: 60, Aðustos 1999.
!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Bütün bunlardan sonra, SÝP-TKP, “bas- sinde sosyalist bir perspektife hiç sahip ol-
kýn anti-emperyalist karakterde sosyalist mayan ama emperyalist baðýmlýlýktan sami-
devrim” için seçimlere “Emperyalizme Kar- mi olarak kurtulmak isteyen küçümsenme-
þý Yurtsever Cephe’nin siyasal ve örgütsel yecek bir kesim”den ve bunlarýn örgütlen-
çerçevesiyle katýlma kararý almýþ”týr.21 Böy- mesinden söz eder.
lece adýnda “komünist” sýfatý olan “parti” “Yaþamýný baþkalarýnýn sýrtýndan kazan-
kendi siyasal ve örgütsel çerçevesini bir ya- mayan herkes”in içinde yer aldýðý bu “sa-
na býrakarak, bir baþka siyasal ve örgütsel mimi” küçük burjuvalarýn kimler olduðu ise
çerçeveyi kabul ettiðini ilan etmiþtir.22 meçhuldür. Örneðin küçük köylüler, orta
Þimdi bu “komünist parti”nin siyasal ve köylüler, küçük esnaf, küçük tüccar vb. kýr
örgütsel çerçevesiyle seçimlere katýlma ka- ve kent küçük-burjuva unsurlarý “yaþamýný
rarý aldýðý “EK Yurtsever Cephe” denilen baþkalarýnýn sýrtýndan kazanmayan her-
þeye kýsaca bakalým. kes”in kapsamý içinde midirler?
Programýna bakýldýðýnda bu “cephe”, Þüphesiz bu ve benzeri sorularý sorma-
“baðýmsýz ve onurlu” ve “eþitlikçi ve özgür nýn ve yanýtlarýný “EKYC” programýnda bul-
Türkiye” için, “iþçileri, emekçileri, yoksul maya çalýþmanýn hiçbir anlamý yoktur. “EK-
köylüleri, öðrencileri, aydýnlarý, kýsacasý ya- YC”, SÝP-TKP’sinin eklektizminin pragmatist
þamýný baþkalarýnýn sýrtýndan kazanmayan ürününden baþka bir þey deðildir. Çünkü
herkesi”23 kapsayan bir örgütlenme olarak programýnda, “Ýþçi sýnýfýmýz, Türkler, Kürt-
tanýmlanýr. ler ve diðer ulusal, etnik öðelerden oluþan
SÝP-TKP’sinin eklektizmi, kendi üyeleri- bir bütündür. TKP bu bütünlüðü esas alýr
ni “taban inisiyatifleri” þeklinde sunarak ve her tür ayrýmcýlýða karþý iþçi sýnýfýnýn si-
oluþturduðu “cephe”sinde bir kez daha or- yasal ve örgütsel birliðini temsil eder” diye
taya çýkar. Þöyle ki: yazan bu eklektik oportünistler, 8. Kongre-
Bir yandan iþçiler ve yoksul köylülerden lerinde, “TKP Türk, Kürt, bu topraklarda ya-
söz edilir, diðer yandan “emekçiler”den, þayan tüm emekçilerin partisidir” diye ta-
öðrencilerden, aydýnlardan ve nihayet “ya- nýmlayabilmiþlerdir.24
þamýný baþkalarýnýn sýrtýndan kazanmayan Özce söylersek, teoride eklektik, siyaset-
herkes”ten söz edilir. Bu “kapsam”a göre, te oportünist, söylemde popülist, pratikte
iþçiler ve yoksul köylüler, emekçiler kate- “keskin” geçinen SÝP-TKP, 12 Eylül sonra-
gorisine girmemektedir. Dolayýsýyla iþçiler sýnda Türkiye solunun içinde bulunduðu
ve yoksul köylülerin dýþýnda ve onlardan durumun basit bir örneðidir. Onlar, neo-li-
ayrý olarak bir “emekçiler” kategorisi söz beralizmin soldaki uzantýsý ÖDP ve teslimi-
konusudur. Bu “emekçiler” programda ta- yetçiliðin ve pasifizmin temsilcisi EMEP’le
nýmlanmadýðý için hangi kesimleri ve sýnýf- birlikte, “umudu büyüten” genç ve içten in-
larý kapsadýðý belirsiz olmakla birlikte, “ya- sanlarý kendi oportünist ve kariyerist amaç-
þamýný baþkalarýnýn sýrtýndan kazanmayan larý için kullanmakta birbirleriyle yarýþmak-
herkes” olmaktadýr. Öte yandan SÝP-TKP’si tadýrlar.
“emekçi sýnýflar ve küçük burjuvazi içeri- “Oportünizm bukalemun gibidir.
Çeþitli kýlýklara bürünerek sosyalist
hareket içinde ortaya çýkar. Oportü-
21
Yurtsever Cephe 1. Genel Kurul Kararlarýndan, 11 nizmin kýlýk kýyafetini o ülkenin eko-
Mart 2007.
22
Bunun kýlýfý da þöyle dikilmiþtir: “Komünist parti- nomik ve sosyal bünyesi, iþçi sýnýfý-
si tarihsel olarak bir iktidar alternatifidir; tersi düþü- nýn politik bilinç ve örgütlenme sevi-
nülemez. Ancak seçimler, kendi özel gündemleri
gereði bu alternatifin birtakým baþlýklarda somutlan-
masý gerekliliðini daha fazla dayatýr. Parti buna kayýt- 24
Bu “geniþleme”nin gerekçesi ise þöyle ifade edil-
sýz kalamaz. Ancak sosyalizm programýný tüm ayrýn- mektedir: “... geçici, marjinal istihdam türleri ve bo-
týlarýyla propaganda etmek hem imkansýzdýr hem ðucu yoksullaþma sonucu, klasik ‘iþçi sýnýfý kimliði’-
de faydasýzdýr. Bu baðlamda da parti yine temel nin bir yoksul-proleter-halk kimliksizleþmesiyle yer
stratejisi etrafýnda birtakým öncelikler belirleyecek deðiþtirdiði bir süreç yaþanmaktadýr. Bir toplumsal
ve bu öncelikleri son derece yalýn ve anlaþýlýr bir sýnýf olarak sahip olduðu geleneksel konumu göl-
biçimde, kararlý bir tarzla propaganda edecektir.” gelenen iþçi sýnýfý, biçimsiz bir halk kategorisinin
(“Komünist”, “Ýddiamýz büyüktür”, Sayý: 304, 9 Þubat içinde, orta sýnýflarýn ideolojik eziciliði altýnda ve
2007.) lümpen eðilimler sergileyen bir yoksullar kalabalý-
! 23
Yurtsever Cephe’nin Yolu. ðýnýn gölgesinde eritilmektedir.” (Gelenek, Sayý: 85.)
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

yesi, kýsaca ülkenin içinde bulundu- de ilke istikrarý diye birþey yoktur.
ðu devrimci aþamanýn niteliði belir- Düne kadar savunduðu ilkelerin ni-
ler. Ancak her çeþit oportünizm pro- teliði kitlelerin gözünde açýklýða ka-
letaryanýn devrimci potansiyeline vuþunca, o bu ilkeleri en aðýr suçla-
inanmamaya dayanýr. Genellikle sað malarla karalar. Onun için tek þey
oportünizmin temelinde korkaklýk, önemlidir: ‘Herþeye raðmen proletar-
azimsizlik, ve proletaryanýn devrim- yanýn devrimci hareketini nasýl pa-
ci zaferine inanmamak yatar. Bu sifize edebilirim?’. Bu eyleminde
yanlarýný örtmek için o, en ‘keskin’ Marksist ilkeler sadece basit birer
gözükmek zorundadýr... Oportünizm- araçlardýr.”25

25
Mahir Çayan, Yeni Oportünizmin Niteliði Üzerine.
!!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Solda Eski Seçim Taktiðinin


Yeni Versiyonu:
Baðýmsýz Demokrat Adaylar

Solun, “marksist sol”, “devrimci sol”, MLKP gibi illegal legalistler, bu ikinci tür
“devrimci demokrat sol”, “bizim sol” ya da “taktiði” “üç dönemdir” “kararlýlýkla” yürüt-
“öteki sol” olarak deðiþik biçimlerde taným- mektedirler. Benzer biçimde utangaç lega-
lanan solun en bilinen seçim taktiði, seçim- listler de, son seçimlerde ayný “taktik”i be-
leri boykot olmuþtur. Yaklaþýk otuz yýl bo- nimsemiþlerdir.
yunca solun “boykot taktiði”, legalist sol dý- Son otuz yýl içinde yapýlan seçimlerde
þýndaki tüm sol örgütler tarafýndan kabul solun “boykot taktiði” çok fazla etkili ola-
edilmiþ ve savunulmuþtur. mamýþtýr. 1999 seçimlerinden itibaren “boy-
Solun “boykot taktiði” karþýsýnda lega- kot taktiði” neredeyse unutulmuþ, “baðým-
listler, her durum ve koþulda seçimlere ka- sýz sosyalist adaylar taktiði” neredeyse “tek
týlmayý esas alan bir çizgi izlemiþlerdir. sol politika” haline gelmiþtir.
Legalistlerin seçimler karþýsýndaki “politika- Bu “taktik”in, seçimlerde hangi partiye
larý”, ayný zamanda onlarýn varoluþ nedeni- oy vereceðini soran “sol seçmen”e yanýt
dir, dolayýsýyla “taktik” deðil, stratejik nite- vermekte oldukça rahatlatýcý olduðu da
liktedir. Bu nedenle de, deðiþik dönemler- kesindir: Sandýða git, baðýmsýz sosyalist
de oligarþik yönetimin “seçim manevrala- adaya oy ver, baðýmsýz sosyalist aday yok-
rý”ný (özellikle milli krizin derinleþmeye yö- sa ilerici, demokrat ve yurtsever adayýn ol-
neldiði, ülkeyi “yönetemez” hale geldikleri duðu “listeye” oy ver!
koþullarda baþvurduklarý bir yöntemdir) Solun bu “iki taktik” arasýndaki gidiþ-
doðrudan destekleyerek, ayný zamanda oli- geliþleri otuz yýllýk bir tarihi kapsamakla bir-
garþinin siyasal zorunun meþrulaþtýrýlma- likte, 2007 seçimleri yaklaþtýkça “hertürlü
sýna da hizmet etmiþlerdir. sol”un “baðýmsýz adaylar” göstererek mec-
Seçimler karþýsýnda bu iki “taktik” ve lise girmesini öneren ve planlayan yayýn-
“strateji” ortasýnda, deðiþik marksist söy- lar ve tartýþmalar yoðunlaþmýþtýr. Özellikle
lemlerle “seçimlere katýlma koþullarý mev- DTP’nin %10 barajýný aþamayacaðý kendi-
cut ise” diye baþlayan gerekçelerle, “ba- lerince kabul edildiði ölçüde, seçimlere
ðýmsýz sosyalist adaylar çýkartýlmasý ve ba- “baðýmsýz adaylar”la girerek “en az” 20-30
ðýmsýz adaylarýn olmadýðý yerlerde ilerici, milletvekili çýkartabileceði hesaplarý, bu
demokrat ve yurtsever adaylarýn desteklen- geliþmeyi “tetiklemiþ”tir.
mesi” þeklinde bir “orta yolcu” “taktik” da- DTP’nin “baðýmsýz aday” gösterme eði-
ha vardýr. limiyle birlikte güncelleþen konu, giderek
Legalistler bir yana býrakýlacak olursa, “yeni taktikler” olarak “her çeþit sol” için
solun seçim “taktiði”, ya boykot ya da “ba- “cazip öneri” haline getirilmeye çalýþýlmak-
ðýmsýz aday” göstererek seçimlere katýlma tadýr.
!" þeklinde iki baþlýdýr. “Baðýmsýz aday gösterme” konusunda-
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

ki bu geliþmeler karþýsýnda, neo-liberalizm beklentilerine, duyarlýlýklarýna yanýt


yandaþlarý, “solun kendisini yenilemesi” vereceðini kestirmek zor deðil. Bu
için Marksizm-Leninizmin terk edilmesini çerçevede de, bugüne kadar ‘iyi ço-
zorunlu gören “globalist aydýnlar”, “baðým- cuklar ama çabalarý nafile’ diyerek,
sýz demokrat adaylar” gösterilmesi proje ve folklorik oluþum muamelesi yapýlan
planlarýyla ortaya çýktýlar. Her zaman oldu- sol hareketlerin sesinin çok daha
ðu gibi, bu eski “taktiðin” yeni versiyonu güçlü biçimde dinlenmesi, medya-
Aydýn Doðan medya grubu tarafýndan piya- nýn siyasal magazin malzemesi ol-
saya sürüldü. maktan öteye gitmesi olanaðý var.”
Yeni versiyonun bir tarafýnda “yayýn Böylece “öteki sol”un otuz yýllýk opor-
danýþmaný” Nurcan Akad ile “tüketici hak- tünistlerinin “ortayolcu” “seçim taktiði”,
larý yazarý” Meral Tamer’in baþýný çektiði þimdi neo-liberallerin, sivil toplumcularýn
“býyýklý kadýnlar meclise” sloganý eþliðinde taktiði olarak sola sunulmaktadýr. Bu su-
Milliyet gazetesi, diðer tarafýnda ise Prof. Dr. numdan sonra yapýlmasý gereken, bu “orta-
Ahmet Ýnsel’in baþýný çektiði “baðýmsýz de- yolcu-neo-liberal” taktiði pratiðe uygulamak
mokrat adaylar” projesiyle Radikal gazete- için seçim çevrelerine uygun “aday adayla-
si yer almaktadýr. rý” belirlemekten ibarettir. Prof. Ahmet Ýn-
Nurcan Akad-Meral Tamer ikilisi, “femi- sel, altý-üstü 31 seçim çevresi saptamýþtýr.
nel” bir söylemle, mecliste kadýnlarýn daha 31 seçim çevresinde 31 “aday”ý belirlemek
fazla temsil edilmesi gerekliliðine dayana- de, “ortayolcular” için zor olmasa gerek.
rak “baðýmsýz kadýn adaylar”ýn propagan- Bu yolla, 31 seçim çevresinden 31 “ba-
dasýný yaparken, Ahmet Ýnsel’in projesi da- ðýmsýz demokrat/sol aday” meclise girer,
ha “bilimsel” sunuma sahiptir. grup kurar ve kendilerini yeni ve yepyeni
Nurcan Akad-Meral Tamer ikilisine göre, bir “sol parti” olarak örgütlerler. Artýk “sol”-
“sonucu ne olursa olsun, baðýmsýz sol/ka- un önü açýlmýþ, marjinallik dönemi bitmiþ
dýn aday kampanyasý baþarýlý olacaktýr”. Ýd- “makus talihi” yenilmiþ olur!
dialarý odur ki, bu “taktik”, “týkanmýþ siya- Elbette bu aritmetiksel, mantýksal ve
setimize hayat öpücüðü” verecektir! feminel “seçim taktiði”nin uygulanamaya-
Ahmet Ýnsel’in “bilimsel sunumu”nun caðý; uygulansa bile, bunun CHP’nin oy ve
gerekçeleri ise, hem aritmetiksel, hem milletvekili kaybetmesine, hatta CHP’nin
“mantýksal”dýr. barajýn altýnda kalmasýna yol açarak AKP’-
Aritmetiksel olarak, “baðýmsýz aday- nin önünü açacaðý da söylenebilir. Meral
lar”ýn seçilebilmeleri için seçim çevrelerin- Tamer’in köþesinde yazdýðý gibi, bu “orta-
den %3 ile %7 civarýnda oy almalarý yeter- yolcu seçim taktiði” sonucunda AKP mil-
lidir. “... örneðin Ýstanbul’da 55.000-60.000 letvekillerinin %90'ýný alarak meclise tümüy-
oyla, Ankara’da 1 bölgede 53.000-58.000 le egemen olabilir. Ama hiç endiþe etmeye
oyla, Ýzmir, Kocaeli ve Gaziantep’te 47.000 gerek yoktur, yanýtý Meral Tamer’in yazýla-
civarýnda oyla, 3 veya 4 partinin ulusal ba- rýnda mevcuttur:
rajý aþtýðý bir seçimde, 2002 seçim verileri “Varsayýn ki böyle bir daðýlým ol-
temelinde baðýmsýz seçilmek mümkün”- du. Bu durumda en fazla 5 sene da-
(dür) ha kötü yönetiliriz. Ondan sonra
Bu sayýsallýðýn “mantýksallýðý” ise þöyle adýnda SOL kelimesini taþýyan EN-
ifade edilmiþtir: GELLER ortadan kalkar ve doðal
“Ülke barajýný aþmanýn Türkiye’- denge kurulur.”
de solun halihazýrdaki durumu itiba- Evet, “keskin solcu” söylemiyle söyler-
rýyla hiçbir inandýrýcýlýðý olmamasýnýn sek, “varsayalým ki böyle olsun”, olsun da
yarattýðý kýrýlma, bugün sol partilerin çeliþkiler keskinleþsin, çeliþkiler keskinleþ-
gerçek oy potansiyellerinin de altýn- sin ki halkýmýz daha fazla ezilsin, ezilsin ki
da oy almalarýna yol açýyor. Bu ne- solun “kýymetini” anlasýn, anlasýn ki “sol-
denle, solun siyasal alanda iyice cu” olsun. Zaten “natural selection” doða-
marjinalleþmesine yarayan bu seçim nýn bir "yasasý" deðil mi?
sistemini delme þansý yüksek olan Ne diyelim? Allah alnýmýza ne yazmýþsa
baðýmsýz sol aday giriþiminin, geniþ o olur, hayýrlýsýyla beþ yýl sonraki seçimle-
bir sol eðilimli seçmen çevresinin re bakalým! !#
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

“Dar kapsamlý seçim çekiþmeleri; þurada burada seçimi kazananla-


rýn baþarýlarý; iki milletvekili, bir senatör, dört belediye baþkaný, halkýn
üzerine ateþ açýlarak daðýtýlan büyük çapta bir gösteri; bir öncekine göre
bir iki oy farkýyla kaybedilen yeni bir seçim; kazanýlan bir grev, kaybedi-
len on grev; bir adým ileri, on adým geri; belli bir kesimde zafer, bir di-
ðerinde on kez bozgun... Sonra birdenbire oyunun kurallarý deðiþir, her-
þeye yeniden baþlamak gerekir.
Bu tutum neden ileri geliyor? Halk enerjisini neden hep böyle boþuna
harcýyor? Bunun tek nedeni var: Bazý Amerika ülkelerinde ilerici güçler
taktik hedefler ile stratejik hedefleri korkunç bir þekilde birbirine karýþtýrý-
yorlar, küçük taktik sorunlarda büyük stratejik hedefler görmek istemiþler-
dir. Bu önemsiz saldýrý mevzilerini ve elde edilen küçük kazançlarý, sý-
nýf düþmanýnýn temel hedefleri olarak göstermeyi bilen gericiliðin akýllý-
ca davrandýðýný kabul etmeliyiz.
Böylesine büyük hatalar iþlenen ülkelerde, halk hiçbir deðeri olma-
yan eylemler için son derece büyük fedakarlýklar pahasýna her yýl alay-
larýný seferber eder. Bunlar düþman topçusunun ateþine maruz kalan
geçici mevzilerdir.
Bu mevzilerin adý, parlamentodur, kanuniliktir, yasal ekonomik grev-
dir, ücret artýþýdýr, burjuva anayasasýdýr, bir halk kahramanýnýn serbest
býrakýlmasýdýr... Ve iþin en kötü tarafý þudur ki, bu mevzileri elde etmek
için bile, burjuva devletinin oyun kurallarýný kabul etmek ve bu tehlikeli
siyasal oyuna katýlmak iznini alabilmek için de uslu ve aklý baþýnda in-
sanlar olduðumuzu, hiçbir tehlike arz etmediðimizi; örneðin kýþlalara ve
trenlere saldýrmak, köprüleri uçurmak, katilleri ve iþkence uzmanlarýný
cezalandýrmak, daðlara çýkýp ayaklanmak ya da yumruklarýmýzý sert ve
kararlý bir biçimde kaldýrarak, Amerika’ya son kurtuluþ mücadelesinin
kesin müjdesini vermek gibi tehlikeli iþlerle bir alýþveriþimizin olmadýðýný
ispat etmek lazýmdýr.”

Che Guevara

!$
Mart-Nisan 2007 KURTULUÞ CEPHESÝ

http://www.kurtuluscephesi.com
10. Yýlýnda

Kurtuluþ Cephesi dergisi ve Eriþ Yayýn- pýtlarýn internet ortamýna aktarýlmasý ger-
larý’nýn internet üzerinden eriþiminin sað- çelekleþtirildi.
lanmasýnýn 10. yýlýna girdik. Bunlar yapýlmaya çalýþýlýrken, Kurtuluþ
Dokuz yýl önce Kurtuluþ Cephesi inter- Cephesi ve Eriþ Yayýnlarý’nýn özgün basým-
net sayfasý yayýma baþladýðýnda, sadece larý pdf formatýnda ulaþýlabilir hale getiril-
Kurtuluþ Cephesi ile Eriþ Yayýnlarý’na inter- di. Marksist-Leninist klasikleri ise, her türlü
net üzerinden eriþilmesinin olanaklý kýlma- tartýþma ve “þaibe”den uzak tutabilmek
nýn amaçlanmadýðý, ayný zamanda “ticari- için, esas alýnan metnin baský tarihi belirti-
leþtirilmiþ” Marksist-Leninist klasiklerin in- lerek, basýmlara uygun olarak sayfa numa-
ternet ortamýna taþýnmasýnýn amaçlandýðýný ralarý da metinlerin içine yerleþtirildi. Böy-
da belirtmiþtik. lece tüm yapýtlar, doðrudan basýlý metni
Dokuz yýl içinde bu amaçlara önemli esas alan bir “referans kaynaðý” haline ge-
ölçüde ulaþýlmýþtýr. Her ne kadar Marksist- tirildi.
Leninist klasiklerin tamamýnýn internet orta- 10. yýlda onbinlerce sayfayý bulan Mark-
mýna aktarýlmasý tamamlanmamýþsa da, sist-Leninist klasikler, Kurtuluþ Cephesi’nin,
Kapital baþta olmak üzere en “hacimli” ya- ilk sekiz sayý hariç, bütün sayýlarý ve Eriþ

http://www.kurtuluscephesi.com
Hit Açýlan Sayfa Alýnan Kilobayt Giriº Yapanlar
Mart 1999-Aralýk 1999 1.313.194 336.685 8.086.208 57.961
2000 1.627.782 524.415 11.503.872 98.877
2001 1.898.130 773.205 17.765.678 136.182
2002 2.011.906 754.888 25.280.362 200.289
2003 3.452.082 774.788 32.426.580 356.293
2004 3.765.521 1.124.092 51.541.202 501.325
2005 8.283.931 2.194.187 106.620.473 1.204.881
2006 13.217.544 3.554.709 176.065.325 1.920.326

http://www.kurtuluscephesi.org
Hit Açýlan Sayfa Alýnan Kilobayt Giriº Yapanlar
2002 672.459 129.863 7.565.828 49.058
2003 683.190 196.167 13.213.352 69.435
2004 387.479 252.141 16.598.723 45.165
2005 682.534 405.334 32.427.179 66.646
2006 937.160 566.454 44.671.002 85.137
!%
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2007

Alýnan .pdf dosyalarý


2002 2003 2004 2005 2006
www.kurtuluscephesi.com 23.888 86.644 94.666 204.377 193.827
www.kurtuluscephesi.org 35.971 85.469 111.802 220.929 325.403
Toplam 59.859 172.113 208.472 425.306 517.220

En çok alýnan .pdf dosyalarý


2006
K. Marks: Kapital Cilt: I 106.794
Mahir Çayan: Tüm Yazýlar 23.913
Kurtuluº Cephesi: Laiklik ve Þeriatçýlýk Üzerine 16.979
G. Politzer: Felsefenin Temel Ýlkeleri 16.620
Kurtuluº Cephesi: Dünyada ve Türkiye'de Ekonomik Bunalým 16.079
Marks-Engels: Seçme Yapýtlar-I 15.453
K. Marks: Kapital Cilt: II 14.781
Marks-Engels: Seçme Yapýtlar-II 10.447
K. Marks: Kapital Cilt: III 8.414
Marighella: Þehir Gerillasýnýn Elkitabý 8.513
F. Engels: Anti-Dühring 8.049
F. Engels: Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni 6.057
THKP-C/HDÖ: Bildiriler 5.849
THKP-C/HDÖ: Eylem Kýlavuzu-III 4.345
THKP-C/HDÖ: Gramsci Üzerine 4.228
Kurtuluº Cephesi: 89. Sayý 3.932
Mao Zedung; Seçme Eserler, Cilt: I 3.836
THKP-C/HDÖ: Ulusal Sorun Üzerine 3.764
TÝB: Günümüzde Emperyalist Sömürü Mekanizmasý 3.563
Kurtuluº Cephesi: 81. Sayý 3.499

Yayýnlarý’nýn çýkarmýþ olduðu tüm kitaplar lýndýðý, Marksist-Leninist teorinin önemsiz-


doðrudan internet üzerinden eriþime açýl- leþtirilmeye çalýþýldýðý bir dönemden geçi-
mýþ durumda. yoruz. Jose Marti’nin sözüyle, bugün “ak-
Bu çalýþmalarýmýzda, özel olarak Marks- kor zamanýdýr, yakýnda yalnýz ýþýk görüle-
ist-Leninist klasiklerin internet ortamýnda cektir”.
ulaþýlabilir hale getirilmesine yönelik çað- Iþýðýn görüleceði günlere ulaþmada
rýmýza, bir istisna dýþýnda, hiçbir yanýt gel- Kurtuluþ Cephesi internet sayfasýnýn küçük
mediðini de, üzülerek söylemek zorunda- de olsa bir katkýsý olmuþsa, bundan dolayý
yýz. onur duyduðumuzu, ancak gerçek ýþýðýn
Evet, uzun bir yol katedilmiþtir. Ancak devrimin zaferiyle görüleceðinin bilinciyle
gidilecek daha uzun yol vardýr. Apolitikleþ- yeni bir yýla baþlarken, istatistik verilerin yo-
menin ve ideolojisizleþmenin egemen ký- rumunu okurlara býrakýyoruz.

!&
ERÝÞ YAYINLARI
Ýnternet Adresi:
www.kurtuluscephesi.com
www.kurtuluscephesi.org
www.kurtuluscephesi.net

E-Posta Adresi:
kurcephe@kurtuluscephesi.org
erisyayinlari@kurtuluscephesi.org

MAHÝR ÇAYAN: KESÝNTÝSÝZ DEVRÝM I


MAHÝR ÇAYAN: KESÝNTÝSÝZ DEVRÝM II-III
ÝLKER AKMAN: MEVCUT DURUM VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
*** TÜRKÝYE DEVRÝMÝNÝN ACÝL SORUNLARI-I
*** OLÝGARÞÝ NEDÝR?
*** MARKSÝZM-LENÝNÝZM BÝR DOGMA DEÐÝL, EYLEM KILAVUZUDUR-III
*** THKP-C/HDÖ VE 15 YIL
*** POLÝTÝKLEÞMÝÞ ASKERÝ SAVAÞ STRATEJÝSÝ VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
*** GRAMSCÝ ÜZERÝNE
*** REVÝZYONÝZMÝN REVÝZYONU
*** ULUSAL SORUN ÜZERÝNE
*** “BDS”: BÝR PRAGMATÝK SAPMA
*** “YENݔ OPORTÜNÝZM ÜZERÝNE
*** ZAFER BÝZÝM OLACAKTIR! [Ankara Davasý Savunmasý]
*** DEVRÝM PROGRAMLARI
*** RUS DEVRÝMÝNDEN ÇIKAN DERSLER
*** ESKÝ BÝR GERÝLLANIN “EMEK”Ý
*** PASS VE “YENÝ ÇÖZÜM”ÜN FIRSATÇILIÐI

DEVRÝMCÝ MARÞLAR VE EZGÝLER


DÜNYADA VE TÜRKÝYE’DE EKONOMÝK BUNALIM [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-I]
DÜNYADA VE TÜRKÝYE’DE EKONOMÝK BUNALIM II [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-III]
LAÝKLÝK VE ÞERÝATÇILIK ÜZERÝNE [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-II]
TARÝHTE, GÜNÜMÜZDE VE DEVRÝMCÝ MÜCADELEDE KADINLAR

Vous aimerez peut-être aussi