Vous êtes sur la page 1sur 36

0

Anti-Emperyalist ve Anti-Oligarþik Mücadelede

KURTULUÞ CEPHESÝ
Zafer Bizim Olacaktýr !

http://www.kurtuluscephesi.com YIL: 16 SAYI: 85 Mayýs-Haziran 2005

Milli Krizin
Geliþme Dinamikleri
ve Solda Özerkleþme Eðilimleri

Feodal Tacirlere
Politik-Ticaret Dersleri

“Sözde Ermeni Soykýrýmý”


ve Sözde Ermeni Soykýrýmý

“Meryem Ana, Ýsa ve Kutsal Ruh Adýna”


Takdis Edilen Helsinki Yurttaþý

“Yükselen Milliyetçilik” Karþýsýnda


Küçük-Burjuva “Elit” Aydýnlarý

AB Anayasa Referandumu
AB Tipi Yeni-Sömürgeciliðin Ýflasý

Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi Savaþçýlarý


Hüseyin Cevahir, Leyla Doðan, Aðadede Sarýkaya

Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu Savaþçýlarý


Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoðan
Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan

TKP(ML) Kurucusu ve Önderi


Ýbrahim Kaypakkaya
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

Sürekli milli kriz koþullarýnda silahlý MÝLLÝ KRÝZÝN


mücadele içindeki özerk silahlý
!
GELÝÞME DÝNAMÝKLERÝ
birimler kurma anlayýþý üzerine bir
VE SOLDA ÖZERKLEÞME
deðerlendirme.

Tayyip Erdoðan ve AKP’nin temsil


ettiði tüccar kesimlerinin iþbirlikçi
nitelikleri üzerine bir irdeleme. & FEODAL TACÝRLERE
POLÝTÝK-TÝCARET DERSLERÝ
1915 yýlýndaki Ermeni “tehcir”iyle
meydana gelen insanlýk trajedisi
üzerinden yapýlan “resmi” görüþlerin
“söz savaþlarý” üzerine bir deðerlen- # “SÖZDE ERMENÝ SOYKIRIMI”
VE SÖZDE ERMENÝ SOYKIRIMI
dirme.

“MERYEM ANA, ÝSA VE


“Globalist” küçük-burjuva entelektüeli
Murat Belge’nin Erivan macerasý.
! KUTSAL RUH ADINA”
TAKDÝS EDÝLEN HELSÝNKÝ YURTTAÞI

“Ermeni Soykýrýmý” üzerine yapýlmak


istenen konferansa karþý gösterilen “YÜKSELEN MÝLLÝYETÇÝLÝK”

#
“tepkiler” ve bu “tepkiler” nedeniyle KARÞISINDA
konferansý erteleyen düzenleyecilerin
küçük-burjuva nitelikleri üzerine.
KÜÇÜK-BURJUVA “ELÝTݔ

29 Mayýs’ta yapýlan “AB Anayasasý” AB ANAYASA REFERANDUMU


referandumunda Fransýz halkýnýn AB TÝPÝ
%55’inin “hayýr” oyuyla AB emperya- YENÝ-SÖMÜRGECÝLÝÐÝN
lizmine karþý açýk tavýr alýþý üzerine.
& ÝFLASI

Onlar,
mücadelelerinin THKO SAVAÞÇILARI:
ve sonuçlarýnýn SÝNAN CEMGÝL
bilincinde
KADÝR MANGA
Marksist-
Leninistler ALPASLAN ÖZDOÐAN
olarak DENÝZ GEZMÝÞ
savaþtýlar. YUSUF ASLAN
! HÜSEYÝN ÝNAN
Devrim
yolunda
THKP-C SAVAÞÇILARI:
halkýn HÜSEYÝN CEVAHÝR
LEYLA DOÐAN
!
kurtuluþu için,
ülkenin AÐADEDE SARIKAYA
baðýmsýzlýðý için
savaþarak TKP(ML) KURUCU VE ÖNDERÝ
öldüler....
!" ÝBRAHÝM KAYPAKKAYA

KURTULUÞ CEPHESÝ Ýnternet Adresi:


SORUMLU (V.i.S.d.P) : Sezai Görür http://www.kurtuluscephesi.com
Yazýþma Adresi: http://www.kurtuluscephesi.org
Postfach 1414 E-Posta Adresi:
55504 Bad Kreuznach / Deutschland kurcephe@kurtuluscephesi.org

Bu sayý ÝLKER Matbaasý’nda basýlmýþtýr. Baský Tarihi: 3 Haziran 2005


Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Milli Krizin
Geliþme Dinamikleri
ve Solda Özerkleþme Eðilimleri

Milli kriz, en genel tanýmýyla, ekonomik, yasal niteliklerini ve etkinliklerini kaybetme-


toplumsal ve siyasal bunalýmlarýn, birleþerek leridir. Bir baþka deyiþle, egemen sýnýflarýn
ve derinleþerek ezen ve ezilen sýnýflarý etki- devlet aygýtý ve onun otoritesi tam anlamýy-
leyen bir boyuta ulaþmasýdýr.* Ancak eko- la etkisizleþir; kendisinin dayandýðý yasallýk
nomik, toplumsal ve siyasal bunalýmlarýn ve yasalar, baþta bizzat devletin kendisi ol-
derinleþmesi, milli kriz halini almasý, yeni mak üzere, hiç kimse tarafýndan kabul edil-
durumlar ortaya çýkarýr, dolayýsýyla tarihsel mez ve edilmesi de beklenilmez. Devlet
sürecin geliþiminin olaðan bir uzantýsý ola- kendi yasal çerçevesi içinde hareket etme
rak deðerlendirilemez. olanaðýný yitirir ve kendisinin sýnýfsal niteliði
Milli kriz, olgunlaþtýðý andan itibaren yeni açýk hale gelir. Devlete egemen olan sýnýf
durumlar ve iliþkiler yaratarak, kendi iç süre- ya da sýnýflarýn faaliyeti olaðanüstü artar.
cinin geliþimine baðlý olarak geliþir. Milli kri- Egemen sýnýflarýn bu faaliyetinde herhangi
zin olgunlaþmasýnýn bu iç evriminin getirdiði bir yasallýk olmadýðý gibi, tüm faaliyetine
en temel unsur, mevcut düzenin tüm ku- egemen olan dinamik, mevcut düzenin var-
rumsal ve yasal güçlerinin, kurumsal ve lýðýný sürdürmesini saðlamak, yani mevcut

* “Bir marksist için, devrimci bir durum olmadýkça


devrimin olanaksýz olduðu kuþkusuzdur, ama her Yalnýzca þu ya da bu grup ve partinin deðil, ama
devrimci durum da devrime yol açmaz. Devrimci þu ya da bu sýnýfýn iradesinden de baðýmsýz bu nes-
bir durumun göstergeleri, genel olarak nelerdir? Baþ- nel deðiþiklikler olmadýkça, devrim, genel kural ola-
lýca þu üç göstergeyi ileri sürerken yanýlmadýðýmýza rak, olanaksýzdýr. Devrimci bir durumu, iþte bu nes-
inanýyoruz: 1) Egemen sýnýflar için egemenliklerini nel deðiþikliklerin tümü oluþturur. Rusya'da 1905'te
deðiþmez bir biçim altýnda sürdürme olanaksýzlýðý; ve Batýdaki bütün devrimler çaðýnda bu durum gö-
‘doruk’ bunalýmý, egemen sýnýf siyasasýnda, ve ezi- rüldü; ama bu durum, o sýralarda devrimler olma-
len sýnýflarýn hoþnutsuzluk ve öfkesinin kendine yol masýna karþýn, geçen yüzyýlýn 60 yýllarýnda Almanya'-
açacaðý bir çatlak oluþturan bir bunalým. Devrimin da, ve 1859-1861 ile 1879-1880'de Rusya'da da vardý.
patlamasý için, genellikle ‘taban’ýn eskisi gibi yaþa- Neden o sýralarda devrim olmadý? Çünkü devrim
mayý ‘istememesi’ yetmez, ama ‘doruðun artýk bunu her devrimci durumdan deðil, ama yalnýz yukarýda
yapamamasý’ da gerekir. 2) Ezilen sýnýflarýn yoksul- sayýlan nesnel deðiþikliklere öznel bir deðiþikliðin,
luk ve sýkýntýsýnýn, her zamankinden çok kötüleþme- yani: devrimci sýnýfa iliþkin olarak, hatta bunalýmlar
si. 3) ‘Barýþçýl’ dönemlerde kendini ses çýkarmadan çaðýnda bile, eðer ‘düþürülmez’se, hiçbir zaman
soyduran, ama çalkantýlý dönemde genel olarak bu- ‘düþmeyecek’ olan eski hükümeti tamamen (ya da
nalým tarafýndan olduðu denli, ‘doruk’un kendisi ta- kýsmen) yýkacak denli güçlü yýðýnsal devrimci ey-
rafýndan da baðýmsýz bir tarihsel eyleme doðru iti- lemler yürütme yeteneðinin de gelip eklendiði du-
len yýðýnlarýn etkinliðinde, yukarýda belirtilen neden- rumdan doðar.” (Lenin, Proleter Devrim ve Dönek
lerden ötürü görülen artýþ. Kautsky, s. 136-137, Aralýk 1989.) !
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

düzeni korumaktýr. týr.


Milli kriz koþullarýnda egemen sýnýflarýn Milli krizin derinleþmesi ve olgunlaþma-
bu faaliyetlerinin kavranýlmasý, devrimci mü- sýnýn, kapitalizmin iç dinamikle geliþtiði ül-
cadele açýsýndan büyük bir öneme sahip- keler ile geri-býraktýrýlmýþ ülkelerdeki geliþi-
tir. Eðer devlet gücü, toplumsal iliþkilerde mi ve oluþumu farklýdýr. Özellikle Halk Sa-
dayandýðý yasal çerçevesine göre hareket vaþýnýn devrimde zorunlu bir durak oldu-
edemiyor ve faaliyetleri kitleler tarafýndan ðu geri-býraktýrýlmýþ ülkelerde, milli krizin ol-
kabul edilmiyorsa, burada milli krizin olgun- gunlaþmasýyla birleþen sovyetik ayaklanma-
laþtýðýndan sözetmek daha doðru olacaktýr. nýn yeri ve anlamý kavranýlmadýðý sürece,
Ancak bu olgu, devlet gücünün etkisizleþtiði doðru bir devrimci mücadelenin sürdürül-
anlamýna gelmez. mesi olanaksýzdýr. Halk Savaþýnda, milli kri-
Devlet, kendi yasallýðýndan uzaklaþmýþ zin derinleþtirilmesi temel-stratejik devrimci
olmakla birlikte, zor gücü olarak hâlâ mad- görevlerdendir, dolayýsýyla derinleþme
di bir güç durumundadýr. Ýþte milli krizin de- koþullarýnda Halk Savaþýnýn geliþtirilmesi ve
rinleþtiði koþullarda egemen sýnýflarýn bu nihai zafere ulaþtýrýlmasý açýsýndan durumun
maddi gücünün hareketi öne geçer ve he- deðerlendirilmesi gerekir. Ancak bu, hiçbir
defi karþý gücü, yani kendisine muhalefet biçimde Halk Savaþýnýn mevcut öznel ve
eden tüm güçleri yok etmektir. nesnel durumuna bakýlmaksýzýn, kentlerde
Devletin kendi yasallýðýný yitirdiði ve ege- düzenlenecek bir ayaklanma ile iktidarýn
men sýnýflar tarafýndan açýkça ilan edilmiþ derhal ele geçirilmesi anlamýna gelmez.
herhangi bir yasallýða baðlý olmaksýzýn kul- Bu son nokta ülkemiz açýsýndan oldukça
lanýldýðý bir ortamda, devletin herhangi bir önemlidir. Ülkemizde geliþen ve yayýlan bir
yasal hareketi beklenemez ve bu gücün bel- Halk Savaþý süreci bulunmazken (bulunma-
li bir yasallýk çerçevesinde muhalif taleple- dýðý bir evrede), kentlerde geliþen kitle hare-
rin gerçekleþtirilmesi için egemen sýnýflara ketleri, devlet gücünün kendi yasallýðýndan
çaðrýda bulunulamaz. Çünkü, böyle bir du- uzaklaþmasý ve askeri gücüyle hareket eder
rumun ortaya çýkmasý, ancak egemen sý- duruma gelmesi koþullarýnda, çoðu zaman
nýflarýn kendi somut hedeflerine ulaþmala- ayaklanma koþullarýnda yapýlmasý gereken-
rýndan sonra mümkündür ve bu da muha- ler baðlamýnda ele alýnmakta, ancak ayak-
lefet güçlerinin yenilgisiyle olanaklýdýr. Dola- lanmanýn gerçekleþtirilmesinin olanaksýz
yýsýyla böyle bir politika, muhalif güçlerin ye- olduðu bir ortam bulunduðundan hiçbir þey
nilgisini beklemek durumundadýr, dolayýsýy- yapýlamamaktadýr.
la teslimiyetçiliktir. Gerek 12 Mart, gerekse 12 Eylül önce-
Milli krizin olgunlaþtýðý bir dönemde, sa- sinde faþist milis güçlerin kitlelere ve özel-
vaþ, gerçek anlamda sýnýfsal-kitlesel bir sa- likle küçük-burjuva demokrat aydýn kesime
vaþtýr. Lenin’in ayaklanma anýna iliþkin be- yöneldiði bir ortamda görülen bu durum,
lirlemeleri bu açýdan önemlidir. Devrimci devrimci örgütlerin en zayýf olduklarý aný ifa-
mücadele açýsýndan, ayaklanmanýn kendi- de etmektedir. Bu durumu tam olarak kav-
sinin gerektirdiði dinamikler ortaya çýkma- rayabilmek için, konuyu kendi somut-tarih-
mýþken ve ayaklanmanýn temel güçleri sel gerçekliði içinde ele almak gerekir.
uzun ve nihai bir savaþ içine girmemiþken, Bu baðlamda Türkiye tarihinde, esas ola-
milli krizin derinleþmesi ve bunun belirtile- rak da devrimci mücadelenin tarihinde orta-
ri olan olgularýn ortaya çýkmasý fazlaca ya çýkan üç an özel bir yere sahiptir.
önemli deðildir. Varolan durumun yarataca- Birinci an, 1969-70 yýllarýnda, faþist ve þe-
ðý tek önemli þey, özellikle kentlerdeki de- riatçý güçlerin devrimci ve demokrat kitlele-
mokratik kitle hareketlerinin, devletin ken- re karþý saldýrýlarýný yoðunlaþtýrdýklarý, yani
di yasallýðýndan sýyrýlmasý nedeniyle, görün- o güne kadar izledikleri geleneksel politika-
tüsel de olsa yasal güvencelerini yitirmesi larýndan uzaklaþtýklarý andýr.
ve devletin açýk zoruyla yüzyüze kalmasýdýr. 1969’un Kanlý Pazarý ve Ýmren Öktem’in
Özellikle devrimci mücadelenin tek ve bir- cenaze töreninde ortaya çýkan olaylar, bu
leþik bir örgütlenmeye sahip olmadýðý ve de- deðiþimin iki önemli görüngüsüdür. Burada
mokratik kitle hareketlerinin revizyonist tarz- hedef kitle, küçük-burjuva demokrat-aydýn
da yönlendirildiði koþullarda, böyle bir du- kesimlerdir. Bu kesim, birkaç hukukçu ya
rum, kitlelerin katledilmeleriyle sonuçlanma- da aydýn deðil, politikayla ilgilenen tüm kü-
" sa bile, tam bir teslimiyetçilik ortamý yara- çük-burjuvaziyi temsil eder. Bir baþka de-
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

yiþle, politize olmuþ, dolayýsýyla politik tutum hiçbir talepleri yoktur ve giderek parlamen-
alan küçük-burjuva kitle sözkonusudur. Bu ter kaderciliðe saplanýrlar. “Baþa gelen çe-
kitle devletten yasal görevlerini yerine getir- kilir” mantýðý içinde sürekli olarak olaylarýn
mesini isterken, ayný zamanda kendisinin seyircisi durumuna gelirler.
içinde bulunduðu acizliðini dýþa vurur. Ken- Küçük-burjuvazinin aydýn ve politik un-
dilerinin bildikleri tek çözüm, hükümet ola- surlarýnýn içine düþtükleri bu durum, yani
rak iktidarýn deðiþtirilmesidir. Parlamenter kararsýzlýk ve kadercilik, beraberinde dev-
sýnýrlar içinde meydana gelebilecek bir hü- rimci silahlý eylemlere karþý tavýr alýþý getir-
kümet deðiþikliðinin sorunlarý çözeceði miþtir. Onlara göre “meþru müdafaa” duru-
umuduyla, “hükümet deðiþikliði”ni sürekli munda silaha baþvurmak anlaþýlabilir birþey-
olarak gündemde tutar ve talep eder. An- dir, ancak iktidarýn ele geçirilmesinin bir
cak bunun nasýl gerçekleþeceðini de bile- aracý olarak silaha baþvurmak, karþý çýkýl-
mezler. Çünkü bir hükümet deðiþikliði, ya masý gereken bir politik çizgidir ve bu karþý
genel bir seçim sonucunda ya da parlamen- çýkýþta hiçbir sakýnca görmezler. Çünkü si-
to içinde milletvekili “transferi” ile olanaklý- lahlý devrimci eylemler, onlara göre, oligarþi-
dýr. nin kendilerine verdiði güvenceyi ortadan
Birincisi, belli bir süre beklemeyi ve se- kaldýracaktýr. Bu karþý duruþla, yönetimin
çim sonuçlarýnýn önceden bilinemezliðinin askerileþtirildiði koþullarda, askeri teröre kar-
yarattýðý bir kuþku ortamý oluþturur. Ýkincisi þý, kendilerine uygun bir “kalkan” bulacak-
ise, düþürmeyi hedefledikleri hükümetin larýný sanýrlar.
üyelerine (milletvekillerine) “umut” baðla- Küçük-burjuvazinin 12 Mart 1971 sonra-
mayý gerektirir ki, bu da kendilerinin kolay- sýnda sol ve orta kesimlerinin “eski tarzda”
ca içlerine “sindirebilecekleri” bir durum de- radikalizmden uzaklaþmalarý, ayný zamanda
ðildir. Öte yandan, yeni hükümetin kurulma- onlarý devrimci mücadele açýsýndan bir
sý durumunda nelerin deðiþeceðini de bil- karþý-güç haline de getirmiþtir. 1971 yýlýnda
memektedirler. Sivil politik güçler aracýlýðýyla gerek THKO’nun, gerekse THKP-C’nin silahlý
sorunlarýn çözümleneceði beklentisi ile gün- eylemlerine belli bir “meþruiyet” çerçevesin-
ler geçer ve hiçbir deðiþim ortaya çýkmaz. de bakan bu kesimlerdeki bu deðiþim, 1980
Bu durumda, devletin silahlý güçlerinin yö- sonrasýnda yeni biçimler kazanarak sürmüþ-
netime gelmesi, onlar için son seçenektir tür. Sovyetler Birliði’nin daðýtýlmýþlýðý, bu ke-
ve buna ilke olarak karþý deðillerdir. Dev- simleri daha da parlamentarizme yönelt-
letin silahlý güçlerinin, yani ordunun, kendi miþ ve giderek “liberalizm” saflarýna savur-
yasallýðýný bir yana býrakarak harekete geç- muþtur.
mesini isterler, ama bu hareket sýrasýnda Ancak burada öne çýkan yan, milli kri-
kendilerinin de zarar göreceðinden kaygý zin derinleþmeye yöneldiði ve derinleþme
duyarlar. Bu nedenle, oligarþinin yönetimi- eðiliminin sürdüðü koþullarda, küçük-burju-
ni askerileþtirmesi karþýsýnda ikirciklidirler. vazinin takýndýðý, daha doðrusu takýnama-
Kendilerine dokunulmayacaðý sözü verilse dýðý tutum, ayný zamanda derinleþme eðili-
bile, her türlü yasallýktan sýyrýlmýþ bir askeri minin sürmesini de saðlamasýdýr. Derinleþen
gücün neler yapabileceðini siyasal deneyim- milli kriz koþullarýnda devrimci güçlerin
leriyle öðrenmiþlerdir. Bu baðlamda belli bir maddi bir güç olarak ortaya çýkamamasý
tarih bilincine de sahiptirler. durumunda bu küçük-burjuva unsurlar (ve
1971 öncesinde böylesine ikirciklik du- bütün olarak da küçük-burjuvazinin orta ve
rumda olan küçük-burjuvazinin politik ke- sol kesimleri) proletaryayý yalnýz býrakýrlar.
simleri, kendilerine baðlý askeri güçlerin bu Bu da proletaryanýn, küçük-burjuvazinin ka-
iþi yapabileceðini düþünerek “sol” darbe gi- rarsýzlýðýndan etkilenmesine neden olur. So-
riþimlerinin içinde de yer almýþlardýr. Ancak nuç ise, sosyalist siyasal bilince tam olarak
gerek darbenin gerçekleþtirilememesi, ge- sahip olamamýþ proletaryanýn, derinleþen
rekse 12 Mart sonrasýnda oligarþinin ordu milli kriz koþullarýnda, küçük-burjuvazi gibi
içindeki küçük-burjuva devrimci-milliyetçile- kararsýz ve ikircikli bir tutum takýnarak ken-
ri tasfiye etmesi, daha ilerki yýllarda böyle di öncülerini yalnýz býrakmalarý ve öncüsü-
bir çözümün demokrat küçük-burjuvazi için nün egemen sýnýfýn baský aygýtýnýn tüm gü-
tümüyle ortadan kalkmasýný getirmiþtir. Ar- cüyle karþý karþýya kalmasýdýr.
týk nasýl olacaðýný bilmemekle birlikte, par- Gerek küçük-burjuvazinin kararsýzlýðý, ge-
lamentonun varlýðýný sürdürmesi dýþýnda rekse bundan etkilenen proletaryanýn ikir- #
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

cikliði, ister istemez, milli kriz koþullarýnda maya yükseltilebilmesi için taktik
karþý-devrim cephesinin baþarýlý olmasýný ve meselelerin baþ meselesi politik he-
kendi yönetimini korumasýný, pekiþtirmesini deflerde dinamizmini bulmak gere-
beraberinde getirir. Ama unutulmamasý ge- kir. Somut hedefler olmadan, taktik-
reken nokta, ikircikli ve kararsýz da olsalar, ler lafazanlýktan öteye geçemez.
kitlelerin karþý-devrimci bir kitle durumun- Doðru politik hedefler, örgütlen-
da olmamasýdýr. Sadece yenmeyi göze ala- meyi ve ittifaklarý kurar, geniþletir.
mamýþlardýr, kendilerinde düþmaný yenecek Taktik tavýr ve þiarlar, doðru tespit
gücü görmemektedirler. Bu, ayný zamanda, edilmiþ politik hedeflerden çýkar.”**
oligarþinin kriz koþullarýnda, sürekli ve kalý- Doðru taktik hedeflerin tespit edilmesi,
cý deðiþiklikler yapamamasýnýn da nedeni- ayný zamanda, stratejik hedefe uygun ve
dir. stratejik rotaya baðlý olmayý gerektirir. Stra-
Ancak devrimci mücadelenin en önem- tejiden baðýmsýz taktik düþünülemeyeceði
li sorunlarý, milli krizin derinleþtiði koþullarda gibi, stratejik rotaya aykýrý bir taktik çizgi de
deðil, derinleþme eðilimi içindeyken ya da izlenemez.*** Politikleþmiþ Askeri Savaþ
bunun arifesindeyken ortaya çýkar. Devrimin Stratejisi açýsýndan, salt politik hedeflerden
öznel koþullarýnýn yetersizliði, ama öte yan- sözetmek yeterli deðildir. Ayný zamanda
dan nesnel koþullarýn (ister devrimci öncü- kendisini stratejik rotada ortaya koyan doðru
nün mücadelesiyle, isterse egemen sýnýflarýn bir askeri týrmanma politikasýna da sahip
kendi eylemleriyle olsun) olgunlaþmasý du- olmak gerekir. Þüphesiz doðru bir askeri týr-
rumunda, bundan yararlanmak olanaksýz manma politikasý, doðru bir politik strateji-
olmaktadýr. den çýkar ve ara evreleri politik taktiklerle
“Olaylarýn görüntüsünde kalan birlikte düzenlenir. Ýþte Mahir Çayan yolda-
vulgar tahlillere dayanarak alýnacak þýn “Kesintisiz Devrim II-III”de ortaya koy-
tavýr, olgularýn iç dinamiðini kavraya- duðu dört aþamalý formülasyon, bu baðlam-
madýðýndan olaylarýn gerisinde kal- da doðru askeri týrmanma politikasýný ifade
maya mahkumdur. Olaylarýn ardýn- eder. Ama her zaman olduðu gibi, bu rota,
dan gelecek aktivist tavýr ise, gerçek kendisini strateji ve taktik düzeylerde taným-
bir aktivizmi (doðru ve çözücü olan) lamak durumundadýr ve bunlara uygun ola-
deðil, sahte ‘sol’a açýk ve özde sað rak somutlaþýr. Bu, milli krizin derinleþme-
bir görüþü ifade eder. Sonuç, sözko- sine iliþkin mevcut durum tahlilleriyle bir-
nusu olan politik pasifizme varýþtýr. likte sürekli olarak denetlenir ve düzenle-
“Sýnýflar arasý iliþki ve çeliþkilerin, nir. Eðer devrimci mücadele, sadece dev-
oligarþik devlet aygýtýyla kitlelerin tep- rimci örgütlerin özsel faaliyetiyle sýnýrlý dina-
kileri arasýndaki dengeye indirgenme- miklerle yürütülüyor olsaydý, zaferin doðru-
si, mekanik bir yorumla ‘etki-tepki’ sal bir çizgisi þüphesiz bulunabilir. Ancak,
olarak ele alýnýrsa, iktisadi ve sosyal “somut hiçbir zaman bizim keyfi niyetleri-
muhtevasý kavranamazsa, ayný ‘etki- mize göre þekillenmez. Biz istesek de, iste-
tepki’ mekanizmi içindeki düz man- mesek de, olaylar kendi objektif geliþmesi-
týk, toplumu bir fiskeyle yýkýlabilecek ni (özellikle karþý-devrimin taktikleriyle) ya-
bir yapý olarak ele alýr. Bu takdirde, þamaktadýr”.**** Bu nedenle, salt öncünün
sol foko anlayýþýn temellerine varmýþ kendi mücadelesinin kendi öznelliði ile orta-
oluruz.”* ya çýkardýðý olumlu yaný, yani planlanmýþ ve
Ancak burada ortaya çýkan sorun, teo-
rik plandaki “fokoculuk”, yani “sol” sapma
deðildir. Sorunun kendisi, öznel koþullar ye- ** Ýlker Akman, age.
*** Bu izlenmesi olanaksýzdýr anlamýna gelmemek-
tersizken, nesnel koþullarýn olgunlaþmasý ya tedir. Þüphesiz öznel olarak stratejiden ve stratejik
da olgunlaþmaya yönelmesi durumunda, rotadan ayrý bir taktik çizgi izlenebilir. Bu durumda,
öznel koþullarýn ayný düzeyde geliþtirilmesi ya taktik çizgi bir süre sonra kendisini yeniden stra-
için uygun taktikleri bulmak ve uygulamak- tejiye baðlamak durumundadýr, ki bu durumda
týr. sorun geçicidir; ya da taktik baðýmsýzlýðýný ilan
ederek, kendisini strateji haline getirir, ki bu durum-
“Örgütlenmenin canlý bir organiz- da da eski çizgiden tümüyle ayrýlýnmýþtýr. Her iki du-
rum da, stratejiden ve stratejik rotadan sapma de-
* Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Tak- mektir.
$ tiðimiz. **** Ýlker Akman, age.
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

beklenen durumlarý deðil, ayný zamanda, bu olgu özel bir yere sahip olmaktadýr. An-
oligarþinin bunun karþýsýnda geliþtirdiði ya cak bu, solun “birleþtirilmesi” ya da “birleþik
da geliþtirebileceði taktikleri ve politikalarý sol hareket” yaratýlmasý anlamýna da gelme-
da hesaba katmak gerekir. Yine de bu “he- mektedir. Sorunun özü, solda ve devrimci
saba katma” durumu, herþeyin önüne geçi- güçler arasýnda birliðin saðlanmasýndan çok,
rildiði zaman, pasifizm kaçýnýlmaz olarak genel devrimci hedeflere yönelik olarak
ortaya çýkar ve oligarþinin “masum” politi- benzer (ayný deðil) taktikler yürütmek ve
kalarýnýn izlenmesini ve sonuçlarýnýn beklen- buna baðlý olarak oligarþinin karþý taktikle-
mesini öngörür. “Aman uslu durun, provo- rini boþa çýkarmakta yatar. Bu gerçekleþtiði
kasyona gelmeyin” türünden ifadeler, bu- oranda, süreç içinde devrimci güçlerin bir-
nun tipik dýþavurumlarýdýr. liði ortaya çýkabilecektir. Bunun dýþýndaki
Buraya kadar ortaya koyduklarýmýz, bel- her çaba yapay olacak ve sonuçsuz kala-
li bir dönemdeki politik durumu ve politik caktýr.
güçler dengesini açýklamak için yeterli deðil- Bu anda, gerek kitleleri oligarþinin terö-
dir. Çünkü ülkede yalýn olarak, devrimci rüne karþý bilinçlendirmek ve örgütlemek,
güçler ile oligarþik güçler arasýnda bir müca- gerekse oligarþinin kadro pasifikasyonuna*
dele söz konusu deðildir. Daha tam deyiþle, karþý durmak, her koþulda temel görev ola-
birleþik devrimci güçler ile karþý-devrim güç- rak belirginleþir. Ýster milli krizin derinleþme
leri arasýnda bir mücadele gündemde deðil- eðilimi içinde bulunulsun, isterse suni den-
dir. Devrim güçlerinin bölünmüþlüðü ve ara- genin güçlendirildiði koþullarda bulunulsun,
larýndaki rekabet durumu, doðru bir taktik yukarda ortaya koyduðumuz görevler esas-
çizginin izlenmesini de engeller. Bu durum týr. Bu açýdan bu görevler, her zaman geçer-
stratejik plana da yansýr, ayrýk ve ayrý örgüt- li, yani stratejik görevler olarak ortaya çýkar-
lenmiþ devrim güçlerinin stratejik planda lar.
birbirini dýþlayan faaliyetlerde bulunmalarý- Burada ortaya çýkan yanlýþ anlayýþ, soru-
na neden olur. Bu nedenlerden, milli krizin nun doðru çözümü yerine, somut durumun
örgütlü mücadeleyle derinleþtirilmesi duru- öne çýkardýðý öznel etkileri gözönüne alarak
mu, örgütlerin örgütsüz eylemlerinin oligarþi- kýsmi ve geçici çözümleri genelleþtirmek ve
nin taktikleriyle birleþerek süreç üzerinde et- bir çizgi haline getirmektir. Ýþte özerk silahlý
kide bulunduðunu da hesaba katmak zo- örgütlenmeler (klasik tanýmýyla “þok grup-
runludur. Aksi halde (ki genelde durum larý”, “vurucu timler”, “gerilla þubeleri”), bu
böyledir), olaylar hýzla geliþirken devrimci yanlýþ anlayýþýn stratejik bir çizgi haline gel-
güçler bu geliþim karþýsýnda geride kalýr ve mesinin görüngüleridir.
sonuçta oligarþinin belirlediði kurallar ege- Ýlk bakýþta mantýki görünen ve çoðu du-
men olur. rumda gizlilik koþullarýyla birleþerek, kadro-
12 Eylül öncesinde geliþen olaylarýn gös- larýn geliþen olaylar karþýsýnda pasif kalýn-
terdiði en temel olgulardan birisi, devrimci dýðý vb. þeklindeki þikayet ve eleþtirilerine
öncünün, tüm süreci denetleyemediði ve neden olan sorunlarýn çözümü gibi gözüken
denetleyememesinin en önemli nedeninin, bu anlayýþlar, ayný zamanda, silahlý devrim-
oligarþinin karþý hareketinin olmadýðýdýr. Ge- ci mücadeleyi (silahlý propagandayý) politik
nel olarak solun, özel olarak devrimci güçle- kitle mücadelesi olmaktan çýkarmakta ve
rin birleþik faaliyetinin bulunmamasý temel askeri bir mücadele biçimine dönüþtürmek-
neden olarak belirginleþmiþtir. 12 Eylül terö- tedir. Bu yanlýþ çizgi, halk kitlelerinin, silah-
rünün yaratmýþ olduðu panik, pasifizm, kor- lý mücadeleyi, eðitilmiþ ve profesyonelleþmiþ
ku, kararsýzlýk, þüphecilik vb. koþullarýnda kadrolarýn sürdürdüðü bir mücadele olarak
algýlamasýna ve kavramasýna yol açar.
* Kadro pasifikasyonunun etkileri, ilk bakýþta kimi Bu yanlýþ çizgi sahipleri, ister “THKP-C
kadrolarýn güçsüzlüðe düþmesi ve devrimci müca- kökenli” olsunlar, ister revizyonist ve opor-
deleyi terk etmeleri olarak görülmekle birlikte, bura- tünist bir “gelenek”ten geliyor olsunlar, her
da bizi ilgilendiren örgütsel yanlardýr. Örgütsel dü- durumda bu yanlýþ çizgilerini “doðru”latabil-
zeyde, bu pasifikasyon, örgütleri özerk silahlý grup-
mek için kendilerine Lenin’i dayanak yapar-
lar oluþturmaya yöneltmektedir. Özerk silahlý birim-
lerin kurulmasý ve bunun dýþýnda kalanlarýn ayrý bir lar.
örgütsel yapýyla bütünleþtirilmeleri, bu pasifikasyo- Lenin, daha 1902’lerde özel silahlý grup-
nun yaratmýþ olduðu hatalý bir örgütlenme anlayýþýna larýn kurulmasýndan ve bunlarýn geleceðe
denk düþmektedir. dönük olarak nasýl örgütleneceðinden söz %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

etmiþtir. Lenin, özerk ve özel silahlý grupla- den daha fazla özerkleþmiþ silahlý gruplar
rý, kýsa dönemde özel görevler için (ajanla- oluþturmak þeklinde olmuþtur. Legal de-
rýn öldürülmesi, cezaevlerinden devrimcile- mokratik kitle örgütleri aracýlýðýyla ve bun-
rin kurtarýlmasý gibi) ele alýrken, uzun dö- larýn “radikal” eylemleriyle kitle faaliyeti sür-
nemde ayaklanmanýn doðru tarzda örgüt- dürmek, öte yandan bu faaliyetlerde “piþ-
lenmesi ve yürütülmesi için gerekli askeri miþ” unsurlarla silahlý eylem gruplarý oluþtur-
yönetici personelin eðitimi olarak ele alýr. Bu mak genel bir çizgi haline gelmiþtir. Bu ör-
örgütlenme anlayýþýnýn, uzun halk savaþý çiz- gütlenmeler daðýtýldýðýnda ya da polis ope-
gisi ile birleþtirilmesi ise, Marksizm-Leniniz- rasyonlarý için bir çýkýþ noktasý olarak kulla-
min yeni koþullar altýnda yaratýcý bir tarzda nýldýðý görüldüðünde tüm faaliyetler dur-
uygulanmasý ile olanaklýdýr ve bu da Poli- maktadýr.
tikleþmiþ Askeri Savaþ Stratejisi olarak be- Özerkleþtirilen silahlý birimler, kendi ola-
lirginleþir. Bu stratejik çizgiye, revizyonizmin naklarýný nasýl oluþtururlarsa oluþtursunlar,
her dönemde yeniden piyasaya sürdüðü id- siyasal varoluþlarý demokratik kitle örgütleri
dialarý ciddiye alarak ekler yapmak, bu çiz- içinde olduðu için, buna göre biçimlenirler.
giden sapmakla eþdeðerdir, eklektizmden Bir süre sonra, legalizmin getirdiði sorunlarla
baþka bir sonuç vermez. yüz yüze kalýrlar. Girilen her iliþkiyi, önce le-
Bu sapmanýn ortaya çýkmasýnda daha gal bir dernek iliþkisine dönüþtürmek ve
büyük etkiye sahip olan olgu ise, 12 Eylül sonra bunlar içinden silahlý örgütlenmenin
sonrasýnda kitlelerin içine sokulduðu depo- özerk birimlerini (gizli) yaratmak, bir süre
litizasyon ve oligarþinin zor güçlerinin hare- sonra özerk birimlerin gereksinmelerinin le-
ket ettikleri yasal çerçevenin olaðanüstü es- gal iliþkilerden karþýlanmasýný beraberinde
nek olmasýdýr. Bu durum þehirlerde daha getirir.
da belirginleþir. “Polisin ve MÝT’in geçmiþten Buna karþý geliþtirilebilecek çizgi ise,
dersler çýkardýðý” ve “buna baðlý olarak daha özerk silahlý birimleri daha da özerkleþtir-
profesyonelce çalýþtýklarý” söylemiyle birle- mek ve sýnýrlý iliþkiler içine sokmaktýr. Ki bu
þen olumsuzluklar, ister istemez, silahlý ey- da, kendi iliþkilerinin öznel istemlerine uy-
lem gruplarýnýn özerkleþmesine ve giderek gun hareket eden bir özel örgütsel yapý ve
ayrý ve baðýmsýz bir örgütmüþçesine hare- faaliyet ortaya çýkarýr.
ket etmelerine yol açmaktadýr. Bu ise, bu Ýþte milli krizin geliþim evrelerinde silahlý
birimlerin, ülkedeki politik, toplumsal ve devrimci mücadelenin sýkça karþýlaþtýðý so-
ekonomik geliþmelerden baðýmsýz olarak ve runlar bunlardýr. Tüm bu sorunlar karþýsýnda
bunlarý hesaba katmaksýzýn, kendi öznel “özerkleþme” arttýðý oranda, milli krizin geli-
yargýlarýyla ve teknik yeterliliklerine bakarak þim dinamikleri karþýsýnda “özerkleþme”, ya-
hareket etmelerine neden olmaktadýr. ni bunlarý dýþlama ve görmezlikten gelme
Suni dengenin 12 Eylül sonrasýnda güç- eðilimi o denli artar.
lendirilmesi –ki askeri darbenin temel ama- Ülkenin ve dünyanýn içinde bulunduðu
cýydý– ister istemez halk kitlelerinin politik koþullarý tam ve doðru olarak tahlil etme ye-
faaliyetlerini en aza indirmiþtir. Bu da dev- teneðine, herhangi bir stratejik çizgiye sahip
rimci örgütlerin silahlý kadrolarýnýn hareket olmayan ve kendi varoluþunu legal alanlard-
olanaklarýný, barýnmalarýný ve gizlenmelerini aki faaliyetlere dayandýrmýþ olan sol hare-
de sýnýrlamýþtýr. Ýþte bu sýnýrlýlýk, hem oligar- ketlerin “özerk silahlý örgütlenme” anlayýþý
þinin zor güçlerinin hareketini kolaylaþtýrmýþ, savunucularý, “giderek baþlangýçta savaþçý
hem de devrimci kadrolarýn kýsa sürede de- niteliklere sahip olsalar bile, bu niteliklerini
þifre olmalarýna neden olmuþtur. Geniþ po- kaybedecek, yozlaþacak ve giderek bürok-
lis operasyonlarýyla örgütsel yapýlarýn önemli ratlaþacaklardýr. Yitirilen devrimci öz ve de
darbeler yemesinin getireceði çeþitli sorun- pasifize edilmiþ beþ-on emekçi; iþte bu gö-
larý çözmek için bulunan formül ise, yeni- rüþün yolu basitleþtirilince budur.”

&
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Feodal Tacirlere
Politik-Ticaret Dersleri

1999 yýlýnda IMF ile yapýlan “stand-by” Hemen herkese “þimdi sýrada hangi ülke
anlaþmasýyla baþlayan, 2001 Þubat kriziyle var?” sorusunu sordurtan bu geliþmeler için-
geliþen ve Amerikan emperyalizminin Irak de “son Türk devleti”, Kýbrýs sorunundan
iþgaliyle sonuçlanan “globalizm” salgýný bo- Kürt sorununa, Ege sorunundan patrikhane
yunca “son Türk devleti”nin gösterdiði ça- sorununa kadar uzanan bir dizi “dýþ politi-
resizlik ve boyuneðmiþlik karþýsýnda halk ka” sorunlarýyla “köþeye sýkýþmýþ”ken, Er-
arasýnda baþlayan hoþnutsuzluk ve tepkiler meni sorunu giderek önem kazanmaya ve
giderek büyürken, “son Türk devleti” birbiri belirleyici hale gelmeye baþlamýþtýr.
ardýna yeni “iç ve dýþ politika” sorunlarýyla Bu ortamda, sýradan feodal tacir kafasýy-
yüzyüze gelmeye devam etmiþtir. la, ticari iliþkilerin uluslar arasýnda “dostluk
Bir yandan Amerikan emperyalizminin ve barýþ köprüsü” olduðuna inanmýþ Tayyip
“Büyük Ortadoðu Projesi” çerçevesinde Erdoðan ve AKP ne yapacaðýný bilemez hal-
“ýlýmlý islam modeli”ne biçtiði roller, diðer de olaylarýn ve sorunlarýn sýradan bir izleyici-
yandan AB’nin “üyelik koþullarý” adýna yap- si haline gelmiþtir. “Medyatik” dilde ifade
týðý dayatmalarýn halkýn tepkilerinin daha da edildiði gibi, AKP hükümetinde görülen
yükselmesine yol açtýðý herkes tarafýndan “yorgunluk belirtileri”, ülke içindeki ekono-
kabul edilen bir gerçek haline gelmiþtir. Öte mik, toplumsal ve siyasal sorunlarýn “dýþ po-
yandan yükselen anti-emperyalist ve anti- litika”da feodal tacir kafasýyla yürütülen “bir
amerikancý tepkilerin “Türk milliyetçiliði” te- adým önde siyaseti”yle geçiþtirilemeyeceði-
melinde yönlendirilmeye çalýþýlmasý da tar- nin bir ifadesidir.
týþmasýz kabul edilen diðer bir gerçek ol- Tüm ticari bilgilerinin “Hz. Muhammed’-
muþtur. in de bir zamanlar tacirlik yaptýðý”yla sýnýrlý
Bu süreçte emperyalist ülkelerin arala- olan Tayyip Erdoðan ve mehteran takýmýnýn
rýndaki “ayrýlýklarý” gidermek amacýyla bir- dýþ sorunlar yanýnda iç sorunlar karþýsýndaki
biri ardýna yaptýklarý “zirveler” yeni pazarlýk- çaresizlikleri, kaçýnýlmaz olarak sorunlarýn
lara ve yeni uzlaþmalara sahne olmuþtur. Bu daha da büyümesine ve karmaþýklaþmasýna
uzlaþmalara baðlý olarak Gürcistan, Ukray- yol açmýþtýr. Tüm sorunlar bu belirsizlik için-
na ve Kýrgýzistan’da gerçekleþtirilen darbe- de “ver-kurtul” ile “vur-kurtul” arasýnda gi-
ler sonucu siyasal yönetimler el deðiþtirir- dip gelen bir sarkaca dönüþmüþtür. Bunun
ken, Özbekistan’daki “ýlýmlý islamcý ayaklan- sonucu olarak da halk kitleleri sarkacýn salý-
ma”, emperyalist ülkelerin uzlaþmalarýnýn nýmýna uygun olarak ayrýþmaya ve saflaþ-
yeni bir uygulama alaný olarak ortaya çýk- maya baþlamýþtýr. Bu da Tayyip Erdoðan ve
mýþtýr. mehteran takýmýnýn “hükümet edemez” '
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

hale geldiði düþüncesini yaygýnlaþtýrmýþtýr. deðildir. Bu nedenle “dýþ dayatmalara karþý


Ancak Tayyip Erdoðan ve AKP’nin ülkeye durulmasý”ndan öte hiçbir olumlu içeriðe
“hükmedemez” hale gelmesi, gerçek iktidar sahip olmayan “ne yapýlmamalý” etrafýnda
sahiplerinin, yani oligarþinin ülkeyi yönete- oluþan “mutabakat”, olaylarýn gerçek niteli-
bildiði anlamýna gelmemektedir. Ýç ve dýþ ðini kavramaktan uzaktýr. Ve geliþen olay-
sorunlar karþýsýnda oligarþi içindeki çeliþkiler larýn gerçek niteliðini ortaya koyan devrimci
giderek keskinleþmektedir. Koç-Sabancý ara- hareketin güçsüzlüðü, soldaki marjinalleþ-
sýnda baþ gösteren “market savaþý”, oligarþi menin de katkýsýyla, halk kitlelerinin tepki-
içindeki çeliþkilerin keskinleþmesinin bir lerinin “mukaddesatçý” ya da “milliyetçi” ka-
yansýsý olmuþtur. nallara yönelmesini engelleyebilecek tek
AKP’nin feodal tacir zihniyetinin kendi- gücün etkisiz kalmasýna neden olmaktadýr.
lerine yeni ticaret alanlarý yaratacaðýný dü- Bugün emperyalist ülkelerin baþýný çek-
þünerek AKP’yi destekleyen oligarþi dýþýnda- tiði “dýþ dayatmalar” karþýsýnda halk kitlele-
ki sömürücü sýnýflar ise, “makro ekonomik rinin tüm kavrayýþý, “son müslüman Türk
dengelerdeki iyileþme”nin “piyasalara” yan- devleti”nin “dýþ güçler” tarafýndan parçalan-
sýmamasýndan þikayet etmeye baþlamýþlar- mak istendiði noktasýnda toplanmýþtýr. Bu
dýr. Bu da, bu kesimlerin giderek AKP’den kavrayýþ, giderek küçük-burjuva aydýn kesim
uzaklaþmasýna neden olmaktadýr. tarafýndan da benimsenen ortak bir görüþ
Böylece “medya”, özel olarak da Doðan haline gelmeye baþlamýþtýr. Bu kavrayýþ, ka-
medya grubu, herþeyin “çok iyi” olduðunu çýnýlmaz olarak “dýþ dayatmalarý”, “baðým-
söyleyen tek kesim olarak ortalýkta yalnýz sýz” bir ülkenin baðýmsýzlýðýný sona erdirme-
kalmýþtýr. Ama onlar da geliþmelerin yönü- ye yönelik giriþimler olarak algýlamaktadýr.
nü belirleyemedikleri gibi, geliþmeleri yön- Ülkenin sürekli büyüyen iç ve dýþ borçlarý
lendirebileceklerine olan inançlarýný da karþýsýnda “fazla manevra imkaný” olmadý-
önemli ölçüde yitirmiþlerdir. Özellikle AB’nin ðý, dolayýsýyla “bazý dayatmalarý” kabul et-
son aylarda Doðan medya grubuna karþý mekten baþka “seçeneði” bulunmadýðý þek-
“olumsuz” tutum takýnmaya baþlamasý, týp- linde yapýlan eski propagandalar ve deðer-
ký AKP gibi “medya” kesiminde de “yorgun- lendirmeler yer yer kabul görse de eskisi ka-
luk belirtileri” ortaya çýkarmýþtýr. dar etkili olmamaktadýr. Bu tür propagan-
Tüm bu geliþmeler ve olgular, “son Türk dalar ve deðerlendirmeler eskisi kadar etki-
devleti”nin “hasta adam” görünümünü güç- li olmamanýn ötesinde, geliþmelerin bir bü-
lendirmiþtir. tün oluþturduðu, dolayýsýyla hedefin “son
Bu ortamda, sol dýþýndaki tüm güçler be- müslüman Türk devletini parçalamak” oldu-
lirsizlikten güç olarak ortalýða çýkmýþlar ve ðu düþüncesini daha da pekiþtirmektedir.
belirsizlikten kendi lehlerine yararlanmaya Þüphesiz bugün “son müslüman Türk
çalýþmaktadýrlar. Ancak hiçbir kesim geliþ- devleti” 82 yýllýk cumhuriyet tarihinin en so-
meleri kavrayamamakta ve olaylarýn nasýl runlu ve en güç evrelerinden birisinden geç-
evrileceðini bilmemektedir. Dolayýsýyla onla- mektedir. Ve tartýþmasýz bir gerçektir ki, bu
rýn hareketi, belirsizliði daha da artýrmakta- sorunlarý yaratan da, çözmeye gücü yetme-
dýr. yen de ayný “son müslüman Türk devleti”-
Düne kadar AB’den tarih almak uðruna dir. Yýllardýr sürdürülen “globalizm” propa-
AB’nin her dediðini yerine getirmeye hazýr gandalarýyla koþullandýrýlmýþ kitlelerin kavra-
olanlarýn, bugün ne bunlarý yapmaya, ne de yamadýðý ve anlayamadýðý, bu “son müslü-
reddetmeye güçleri ve cüretleri yetmekte- man Türk devleti”nin “dýþ dayatmalar”ýn sa-
dir. Tayyip Erdoðan’ýn AB’ye ve ABD’ye her hiplerine, yani emperyalistlere baðýmlý bir ül-
bulduðu fýrsatta ilettiði “elimizi güçlendirin ke olduðu gerçeðidir. Ekonomisinden poli-
ki istediklerinizi yapalým” mesajlarý bile kar- tikasýna, kültüründen askeri güçlerine kadar
þýlýksýz kalmaktadýr. her alanda dýþa baðýmlý bir ülkenin, “dýþ
Bu belirsizlik ve kararsýzlýk ortamýnda, dayatmalar”dan þikayet etmesinin gözlem-
“dýþarý”nýn birbiri ardýna gelen yeni istekleri lenebilir hiçbir mantýksal nedeni mevcut de-
ve dayatmalarý, halk kitlelerinin tepkilerinin ðildir. Ama hiçbir mantýksal neden mevcut
daha da yükselmesine yol açmaktadýr. An- olmamasýna karþýn, “dýþ dayatmalar”ýn, ül-
cak hemen herkes ne yapýlmamasý gerek- kenin dýþa baðýmlýlýðýný “globalleþen dünya-
tiði konusunda hemfikirken, ne yapýlmasý nýn bir gerçeði” olarak kabul eden iþbirlikçi-
 gerektiði konusunda hiçbir düþünceye sahip lerin bile kolay kolay kabul edemeyeceði
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

boyutlara ulaþmýþ olmasý da bir gerçektir. derek güçlenmiþlerdir. Bu kesimlerin en


“Olaylarýn geliþimi, ülkenin (özel temel müttefiki ise, ithal mallarýn tüketicisi
olarak Türkiye’nin) emperyalist sis- olan kent küçük-burjuvazisi olmuþtur.
temin belirleyiciliðinde sýnýflarýn ala- Popüler ifadeyle söylersek, ithalatýn
caðý tavra göre biçimlenir. Ülkedeki liberalleþtirilmesiyle birlikte ticaret alanýnda
ekonomik, sosyal ve siyasal yapý nasýl “kartlar yeniden daðýtýlmýþ”týr. O güne ka-
sýnýflarýn hareketini yönlendirirse, sý- dar ticaretle hiçbir ilgisi olmayan kiþiler,
nýflarýn tavrý da ülkenin yapýsýný ayný ANAP iktidarýnýn saðladýðý Halk Bankasý,
þekilde etkiler.”* Emlak Bankasý kredileri ile ticarete girmiþler
Bu sýnýfsal bakýþ açýsýndan yola çýkýldý- ve yeni ithalat zenginleri haline gelmiþlerdir.
ðýnda görülecektir ki, geliþen iç ve dýþ olay- Bunun Anadolu’daki yansýmasý ise, gelenek-
larýn temelinde, emperyalist sistemin bugün sel yerli mallarý ticareti yapan esnafýn karþý-
içinde bulunduðu durum ve buna baðlý ola- sýnda her yeri kuþatan bir “marketleþme”nin
rak ülke içindeki sýnýflarýn konumlarý ve tu- baþ göstermesi olmuþtur. “Marketleþme”yi
tumlarý yatar. “süper marketleþme” ve bunu da yabancý
Dünyadaki ve ülkedeki geliþmelerin, Sov- sermayenin “hiper marketleþme”si izlemiþ-
yetler Birliði’nin daðýtýlmýþlýðýyla birlikte baþ- tir. Yurtiçi Kargo, Aras Kargo gibi þirketlerin
layan “globalleþme”yle ortaya çýktýðýna daya- kurulmasýyla birlikte kentlerdeki ticaret ala-
nan küçük-burjuva görüþler bir yana býraký- ný tümüyle yeni bir ticaret burjuvazisinin
lýrsa, geliþmelerin temelinde 12 Eylül 1980 eline geçmiþtir (ki bu “kargo” þirketleri daha
askeri darbesinden sonra sömürücü sýnýf- sonraki “lojistik” þirketlerinin öncülleridirler).
lar arasýndaki iliþki ve çeliþkilerin yattýðý Ýç ticaretteki bu geliþmeler karþýsýnda,
kolayca görülecektir. dýþ ticaret, “ihracata yönelik sanayileþme”
Baþtan emperyalizmle bütünleþmiþ ola- demagojileriyle ayrýcalýklý bir alan haline ge-
rak doðmuþ olan iþbirlikçi-tekelci burjuva- tirilmiþtir. Ülke içinde üretilmiþ her türden
zinin, oligarþiye bir bütün olarak egemen ol- paketlenebilir malýn ihracatýna dayanan “ih-
masýyla birlikte baþlayan 1980 sonrasýndaki racat seferberliði”, bir yandan ihraç edilebi-
süreç, 12 Eylül öncesindeki devrimci müca- lir mallarý çeþitlendirmiþ, diðer yandan bu
deleye karþý sömürücü sýnýflarýn birleþik mallarýn üreticisi ile ihracatçýsý arasýnda yeni
ve bütünsel ittifaký üzerinde yükselmiþtir. bir iliþki yaratmýþtýr. Özellikle emperyalist ül-
Ancak 1984 sonrasýnda “ithalatýn liberalizas- kelerdeki eskimiþ paketleme makinelerinin
yonu”yla birlikte bu ittifak bozulmaya baþla- ithaliyle birlikte, üreticiler paketleme maki-
mýþtýr. Daha genel bir ifadeyle, 1950’lerden nesi ithalatçýlarýna (ki bunlar ayný zamanda
itibaren yürütülen yeni-sömürgecilik uygula- bu mallarýn ihracatçýsýdýrlar) baðýmlý hale
malarýyla oluþturulmuþ ve ancak 12 Eylül gelmiþlerdir. Uygulanan kur politikalarý sonu-
askeri darbesiyle “istikrarlý” hale gelmiþ olan cu dolarýn sürekli deðer kazanmasý ihraca-
“geleneksel yapý”, ithalatýn serbestleþtirilme- ta olan yönelimi daha da artýrmýþtýr.
siyle birlikte tüm dengelerini yitirmeye baþ- 1990’lara gelindiðinde ülkede garip bir
lamýþtýr. Çikita muzla baþlayan ve giderek görünüm ortaya çýkmýþtýr.
sigaradan silaha kadar her türden yabancý Her türden malýn ithal edildiði ve iç tica-
malýn ülkeye ithalatýnýn olanaklý hale gelme- retin neredeyse tümünün ithal mallarý tica-
siyle birlikte, öncelikle ticaret burjuvazisi retine dönüþtüðü bir iç pazar iliþkisi ile her
içindeki “geleneksel” iliþkiler daðýlmaya türden iç üretimin ihraç edilmeye çalýþýldýðý
baþlamýþtýr. O güne kadar iþbirlikçi-tekelci bir dýþ pazar iliþkisi ortaya çýkmýþtýr. Bu du-
ticaret burjuvazisi ile Anadolu tefeci-tüccar- rum karþýsýnda eski iç pazar olanaklarýný hýz-
larý arasýnda kurulmuþ olan “nispi denge” la yitiren geleneksel Anadolu tüccarý çareyi
bozulmuþtur. Ýthalatýn serbestleþtirilmesiyle “ihracat seferberliði”ne katýlmakta bulmuþ-
birlikte ithal tüketim mallarý ticareti, gele- tur. Geleneksel Anadolu tüccarý marjinal
neksel yerli mallarýnýn ticaretinin önüne geç- mallarýn ihracatçýsý olurken, özellikle Ýstan-
miþtir. Bu süreçte ithal mal ticareti iç pa- bul’da yerleþik küçük-burjuvalar ithal mal-
zara tümüyle egemen olmuþtur. Dolayýsýyla larý tüccarý haline gelmiþlerdir.
bu mallarýn ticaretiyle uðraþan kesimler gi- Bu süreçte en büyük teþviki alan ve ge-
liþen sektör, konfeksiyon ve turizm sektörü
* Ýlker Akman, Mevcut Durum ve Devrimci Tak- olmuþtur. Bu iki sektördeki geliþme yeni bir
tiðimiz, Eriþ Yay. “iþadamý” türünün ortaya çýkmasýna yol aç- 
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

mýþtýr. nomik, siyasal ve askeri faaliyetlerini daha


Mal ticareti alanýndaki bu geliþmeyi, “pa- da yoðunlaþtýrmýþlardýr.
ra ticareti” alanýndaki geliþme izlemiþtir. Ýlk dönemde Rusya eksenli bir “eski Sov-
Birbiri ardýna kurulan “döviz bürolarý”nýn yet ülkeleri pazarý”na (“Baðýmsýz Devletler
peþinden “borsa” þirketleri ortaya çýkmýþtýr. Topluluðu”) yatýrým yapan emperyalist tekel-
Böylece herþeyin ticaret konusu olduðu, ler, bu pazarda beklentilerini gerçekleþtire-
yani herþeyin alýnýp satýldýðý bir iliþkiler zinci- medikleri ölçüde tekil pazarlara yönelmiþ-
ri ortaya çýkmýþtýr. Ancak bu ticaret iliþkileri- lerdir. Bu tekil pazar arayýþý, giderek “birleþik
nin en temel özelliði ithalat ve ihracata, do- pazar” iliþkilerinin bulunduðu merkezi dev-
layýsýyla dýþ pazarlara baðýmlý olmasýdýr. letlerin parçalanmasýný getirmiþtir. Yugoslav-
Ýþte bugün “son müslüman Türk dev- ya’nýn parçalanmasýyla baþlayan bu süreç,
leti”nin karþý karþýya kaldýðý “dýþ dayat- giderek “eski Sovyet ülkeleri pazarlarý”nýn
malar”ýn temelinde, ülke içindeki bu ti- parçalanmasýna yönelmiþtir. Bu tekil pazar-
caret iliþkileri ve bu iliþkilerin dýþ pazar- lar oluþturma faaliyetleri, enerji kaynaklarý-
lara olan baðýmlýlýðý yatmaktadýr. 2001 Þu- nýn kesin denetim altýna alýnmasý yönündeki
bat krizine kadar bu ticaret iliþkileri “özelleþ- emperyalist politikalarla birleþerek tüm jeo-
tirilen” kamu bankalarý aracýlýðýyla finanse politik ve jeo-stratejik geleneksel iliþkilerin
edilmiþken, kriz sonrasýnda tüm finansman, parçalanmasýný beraberinde getirmiþtir. Yu-
kýsa vadeli dýþ borçlanmaya dayandýrýlmýþtýr. goslavya’dan sonra Gürcistan ve Ukrayna’-
“Sýcak para” adý verilen bu kýsa vadeli dýþ nýn Rusya’nýn pazar iliþkilerinin dýþýna çýkar-
borçlanma yoluyla ticaretin finansmaný da, týlmasý ve ardýndan emperyalist pazar iliþki-
“dýþ dayatmalar”a kapýyý daha fazla açmýþtýr. lerinin dýþýnda kalmýþ ülkelerin (Irak, Ýran,
Bu koþullarda, gerek ithalat gerekse ih- Suriye, Kore Halk Cumhuriyeti) siyasal ve
racat açýsýndan dýþ pazarlara baðlý olan ti- askeri yollarla emperyalist pazar iliþkilerinin
caret kesimleri, kurduklarý dýþ ticari iliþkilere içine alýnmaya yönelinmesi, Balkanlar, Orta-
baðlý olarak varlýklarýný sürdürmek duru- doðu, Kafkaslar ve Orta Asya bölgesindeki
mundadýrlar. Onlarýn bu ticari iliþkileri kay- ticari iliþkiler aðýný deðiþtirmeye baþlamýþtýr.
betmeleri varoluþlarýnýn sonu olduðundan, Artýk sorun, þu ya da bu ülkenin emperya-
bu ticari iliþkilerin getirmiþ olduðu her tür- list pazar iliþkilerinin içine dahil edilmesi ol-
den “dýþ dayatmalar”a boyun eðmektedir- maktan çýkmýþ, bunun yerini doðrudan bu
ler ve boyun eðilmesinin kendi çýkarlarýna pazarlarla kurulacak ticari iliþkiler almýþtýr.
olduðunun bilincindedirler. Dahasý bu “dýþ Bu yönüyle emperyalist ülkelerin yeni tekil
dayatmalar”ýn kabul edilmesi için ülke için- pazarlar yaratma politikasý, bu pazarlara yö-
de gönüllü “lobi” faaliyetleri yürütücüsü hali- nelik ticaret yollarýnýn tümüyle denetim al-
ne gelmiþlerdir. AB ile ticari iliþkileri olan ke- týna alýnmasý politikasýyla bütünleþtirilmiþtir.
simler ile AB’ye üye olunduðunda kendisi Bugün Gürcistan ve Ukrayna için Kara-
için yeni ticari olanaklar ortaya çýkacaðýný deniz ve Boðazlar, stratejik ticaret yolu du-
düþünen kesimler AB’nin gönüllü propagan- rumundadýr. Ayný þekilde Irak, Ýran ve Suriye
disti olurken, Amerikan emperyalizminin ile AB ve ABD’nin ticari iliþkilerinin stratejik
denetimi altýndaki pazarlarla ticaret yapan- yolu Anadolu üzerinden geçmektedir. Erme-
lar ABD’nin gönüllü propagandistleri olmuþ- nistan ve Azerbaycan’ýn emperyalist pazar-
lardýr. larla doðrudan baðlantý kurabileceði tek yol
Öte yandan ticaretin alabildiðine esnek yine Anadolu’dur. Bu nedenle “son müslü-
ve deðiþken yapýsý nedeniyle bu ticaret “er- man Türk devleti”ne yapýlan “dýþ dayatma-
baplarý” sürekli yeni ticari iliþkiler peþinde lar”, tümüyle bu ticaret yollarý üzerinde em-
koþmak durumundadýrlar. Bunun sonucu peryalist ülkelerin kesin ve tam denetimi-
olarak da, ticari iliþkilerdeki deðiþime baðlý nin saðlanmasý stratejik amacýndan baþka
olarak politik tutumlarýný sürekli deðiþtir- bir þey deðildir.
mektedirler. Bu da ülke içindeki siyasal Bu baðlamda “Ege sorunu”, “Kýbrýs soru-
geliþmelerin ve ayrýþmalarýn temel nedeni- nu”, Gürcistan ve Ukrayna’nýn deniz ticaret
dir. yolunun güvenceye alýnmasý için mutlak
Ülke içinde bu geliþmeler olurken, em- biçimde “halledilmesi” gereken sorunlardýr.
peryalist ülkeler, sistemin irsi hastalýðý olan Bu sorunlarýn bir tarafý “son müslüman Türk
aþýrý-üretim için yeni pazarlar bulmak ve var devleti” iken, diðer tarafý Yunanistan’dýr. Do-
 olan pazarlarý geniþletmek yönündeki eko- layýsýyla Yunanistan bu deniz ticaret yolunun
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

güvenceye alýnmasýnda “stratejik” bir konu- Tüm bunlardan daha önemlisi “devlet
ma gelmiþtir. Elindeki büyük deniz ticaret politikalarý”na iliþkin olan geliþmedir. Yýllar-
filosu aracýlýðýyla, bu yolun güvenliðinden ca “dýþ politika”nýn tüm “inceliðinin” büyük
öte, taþeronu olmaya taliptir. Bu yönüyle emperyalist güçlerden birisinin yanýnda yer
Yunanistan, AB ve ABD’nin “stratejik ortaðý” almak olduðuna iliþkin eski kapitalist görüþe
durumundadýr. AB’nin “tam üyesi” ve ABD’- dayandýrýlmýþ “devlet politikalarý”, emperya-
nin ticaret alanýndaki her isteðini karþýlama- list ülkeler arasýndaki son “consensus”la bir-
ya hazýr olan “güvenilir müttefik” Yunanis- likte iþlevsiz kalmýþtýr. Her konuda ve her
tan’ýn bu “stratejik ortaklýk”tan istediði þey sorunda ilan edilen “kýrmýzý çizgiler”in sü-
ise, Ege ve Kýbrýs sorununun kendi istekleri rekli aþýnmasýnýn nedeni de budur.
doðrultusunda çözülmesidir. Bugün Türkiye’deki siyasal yöneticiler
“Kürt sorunu”, daha geniþ anlamda Ku- (ister Tayyip Erdoðan hükümetinin temsil
zey Irak “sorunu” ya da AB’nin olmaz-sa- ettiði “seçilmiþler”in, ister “derin devlet”in),
olmaz koþul olarak ortaya koyduðu “azýn- “son müslüman Türk devleti” söylemleriyle
lýklar sorunu”, gerek AB’nin gerekse ABD’- “dýþ dayatmalar”a karþý çýkabileceklerini dü-
nin Irak, Ýran ve Suriye ile olan ticaret yol- þündükleri ölçüde, ayný zamanda bu devle-
larýnýn denetime alýnmasý sorununun dýþa tin “son”a erdirilmesi gerektiði düþüncesini
vurumudur. Londra-Paris-Berlin’den baþla- de yaygýnlaþtýrmaktadýrlar. Emperyalist ülke-
yan Baðdat-Tahran-Þam’da sonuçlanan tica- lerin, özellikle Amerikan emperyalizminin,
ret yolu üzerindeki “son müslüman Türk istedikleri zaman istedikleri kiþiye parti kur-
devleti”nin “üniter yapýsý” ve “komþularý ile durtarak iktidara getirebileceklerini kendi
sürekli çatýþma içinde bulunmasý”, bu yo- pratikleriyle bilen Tayyip Erdoðan ve meh-
lun güvenliðini tehdit eden unsur olarak ka- teran takýmý ne denli çaresizse, o denli
bul edilmektedir. Bu çatýþmada Fýrat ve Dic- “ama halk istemiyor”la baþlayan ve “müs-
le gibi “uluslararasý sular”ýn bir tehdit ve sa- lüman Türk” söylemiyle sona eren söylem-
vaþ aracý olarak yer alýþý, diðer bir “istikrar- lere yönelmek durumunda kalmaktadýr.
sýzlýk unsuru” olarak kabul edilmektedir. Tarihin gösterdiði temel gerçeklerden
Ayný þekilde Gürcistan’ýn velayeti altýn- biri, Fenikelilerden beri bu topraklar üzerin-
da bulunacak olan Ermenistan ve Azerbay- de kurulmuþ olan hiçbir “tüccar ulus”un
can’ýn emperyalist ülkelerle tüm ticaret bað- uzun süre var olamadýðýdýr. Uluslarý ulus ya-
lantýsýnda yer alan “son müslüman Türk pan, topraðý yurt yapan, “uðruna ölenler”in
devleti”nin “uzlaþmaz” “resmi ideolojisi”, bu sayýsý, ayný ýrktan oluþlarý ya da ayný dinden
yolun güvenliðinin en önemli engeli olarak olmalarý deðil, o topraklar üzerinde yaþayan-
görülmektedir. Bu nedenle de, “resmi ide- larýn tarihsel olarak oluþmuþ dil, toprak, eko-
oloji”nin etkisizleþtirilmesinde “Ermeni soy- nomik yaþam ve kültürel birliðidir. Ve eko-
kýrýmý”nýn özel bir öneme sahip olduðu var- nomik yaþamýn kapitalist merkezi olan pa-
sayýlmaktadýr. zar, ulusal pazar, burjuvazinin milliyetçiliði
Böylece uluslararasý ticaretin deðil, ulus- öðrendiði ilk okuldur. Pazarý sadece ticaret
lararasý ticaret yollarýnýn denetimi söz ko- sermayesinin iþ yaptýðý yer zannedenlerin,
nusu olduðu ölçüde, emperyalist ülkelerin “paranýn dini ve milleti olmaz” diyen feo-
çýkarlarý ile “son müslüman Türk devleti”nin dal tacirlerin, burjuvazinin tarihinden öðre-
sömürücü sýnýflarýnýn çýkarlarý birbiriyle ça- necekleri çok þey vardýr.
týþmaktadýr. Turizm gelirleriyle cari açýklarýný kapatan,
Bu iliþki ve çeliþkiler içinde tüm ekono- re-export yoluyla “ihracat patlamasý” yapan
mik, toplumsal ve siyasal yapýsýný mal ve bir ülkede ekonominin ne kadar iyiye git-
hizmet ticaretine baðlamýþ olan “son müs- tiðine iliþkin milyonlarca sayý ortaya dökü-
lüman Türk devleti”nin feodal tacir zihniyetli lerek ülkenin insanlarý kandýrýlabilinse bile,
Tayyip Erdoðan hükümetinin tek yapabile- bu “iþlerin” nasýl yürüdüðünü bilen IMF’yi
ceði “at pazarlýðý”dýr. Kendi partisinin olduðu ve onun patronlarý olan emperyalistleri alda-
kadar, dayandýðý sýnýflarýn varlýðý da dýþa ba- tabilmek o kadar kolay deðildir. Cargil’in gü-
ðýmlý ticarete dayandýðýndan, emperyalist ül- cü ve icazetiyle “mýsýr niþastasý” kullanarak
kelerin ticari yollarýn denetimini kendi elle- kâr edenler (Ülker gibi) bilmek zorundadýr-
rine alma yönündeki faaliyetleri karþýsýnda, lar ki, ayný güç tarafýndan kolayca saf dýþý
temsil ettiði sýnýflarýn çýkarýna bazý “tavizler” býrakýlabileceklerdir.
almaktan baþka yapabileceði bir þey yoktur. Türkiye’nin önündeki tek seçenek, ulu- !
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

sal baðýmsýzlýk temelinde üretime dayanan yapýsýný üretici toplumlarýn üretimlerine el


ulusal kalkýnmayý gerçekleþtirmektir. Bunun koymaya, yani talan ekonomisine dayandýr-
ilk adýmý ise, feodal tacir zihniyetiyle biçim- mýþ olan Osmanlý Ýmparatorluðu varlýðýný
lenmiþ mal ve hizmet ticaretine dayanan sürdürüyor olurdu.
ekonomik yapýdan kurtulmaktan geçer. Tarihin gösterdiði en temel gerçek, em-
Baþkasýnýn ürettiðini alýp tüketerek, baþka- peryalizmden baðýmsýz ve gerçekten de-
sýnýn ürettiðini alýp satarak geliþmiþ ve kal- mokratik bir ülke yaratýlmadýkça, bir ulusun
kýnmýþ bir ülke mevcut deðildir. Üretmeden yaþamasý ve ulusal sorunlarýný çözebilmesi
tüketmek olanaklý olsaydý, tüm ekonomik olanaksýzdýr.

"
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

“Sözde
Ermeni Soykýrýmý”
ve Sözde Ermeni Soykýrýmý

“Tarih, yazýlý tarih, sýnýf mücadelelerinin tarihidir.” (Marks-Engels, Komü-


nist Manifesto.)
“Emperyalist Büyük Devletler (yani bütün öteki devletleri ezen ve onlarý
mali-sermayenin aðýna düþüren, vb. devletler) arasýnda ya da Büyük Dev-
letlerle ittifak halinde verilen savaþ, emperyalist savaþtýr.” (Lenin, Marksiz-
min Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm, s. 36.
“Ýki tür tarihsel haksýzlýk vardýr. Bazýlarý tarihin temel akýþýndan uzakta-
dýrlar, bu akýþý durdurmazlar ya da onun gidiþini engellemezler ve proletar-
yanýn sýnýf mücadelelerinin yaygýnlaþmasýna ve daha derin kökler atmasý-
na engel olmazlar. Bu cinsten tarihsel haksýzlýklarý düzeltmeye çalýþmak,
elbette akýllýca bir þey olmaz. Almanya tarafýndan Alsace-Lorraine’in ilhaký-
ný örnek verelim. Hiç bir sosyal-demokrat parti bu cins bir yanlýþlýðýn dü-
zeltilmesini programýna almayý düþünemez, ama öte yandan da hiç bir sos-
yal-demokrat parti, iþledikleri bu suç yüzünden bütün egemen sýnýflarý la-
netlemek ve bu haksýzlýðý protesto etmek görevinden kaçýnmaz.” (Lenin,
Rus Sosyal-Demokrasisinin Tarým Programý, 1902)

Bugünün “dýþ politika” alanýndaki en sý- “Tebaa-ý Sadýka”, Osmanlý devletine karþý
cak konusu, 1915 ve sonrasýndaki “soykýrým- “cephe gerisinde” ayaklanma hazýrlýðýna gi-
sözde soykýrým” söylemleri üzerinden yü- riþmiþ ve yer yer ayaklanmýþtýr. Yemen çöl-
rütülen Türk-Ermeni iliþkileridir. Bir diðer ifa- lerinden Galiçya’ya kadar “yedi düvel”le
deyle, Türk-Ermeni iliþkilerinin dünü (tarihi) savaþ halinde olan Osmanlý devleti, “savaþ
üzerinden bugünün iliþkileri inþaa edilmeye hukuku ve kendini koruma hakký” çerçe-
çalýþýlmaktadýr. Bu nedenle Türk-Ermeni iliþ- vesinde “isyancý Ermeniler”i “tehcir” etme
kilerinin dünü (tarihi) üzerinden yürütülen, kararý almýþtýr. Bu “tehcir” sýrasýnda yüzbin-
“belgelere dayanan”-“belgelere dayanma- lerce Ermeni deðiþik nedenlerle (hastalýk,
yan” “soykýrým” tartýþmalarý, bölgedeki ulus- açlýk, adi soygunculuk vb.) yaþamýný yitir-
larýn ve devletlerin geleceðini belirleyecek miþtir. Dolayýsýyla ortada, iddia edildiði gibi
bir söz düellosuna dönüþmüþtür. bir “soykýrým” sözkonusu deðildir.
Türkiye devletinin “Ermeni sorunu”na Türkiye devletinin “resmi” tutumu karþý-
iliþkin “resmi” tutumu, “sadýk uyruk”un (Te- sýnda Ermenilerin devlet ve “sivil toplum”
baa-ý Sadýka”) I. dünya savaþý sýrasýnda, “dýþ düzeyinde “resmi” tutumu ise, ortada hiç-
kýþkýrtmalar” sonucunda “isyan” etmesiyle bir neden yokken, Ýttihatçýlarýn “pan-türkist”
baþlayan olaylar dizisinin Osmanlý devletini ve “turancý” ideolojisinin “ýrkçý-milliyetçi”li-
“tedbir” almaya zorladýðý ve bunun sonucu ðine dayanan “Anadoluyu Türkleþtirme pla-
olarak Ermeni nüfusun Anadolu’dan “teh- ný” uygulamaya sokulmuþ ve Ermeni “teh-
cir”, yani göç ettirildiði, dolayýsýyla meyda- cir”i kararý alýnmýþtýr. Bu “tehcir” kararýnýn
na gelen insan kayýplarýnýn bu göçten kay- uygulanmasýyla, Anadolu topraklarýnda “dört
naklandýðý þeklindedir. Diðer bir anlatýmla, bin yýldýr yaþayan” Ermeniler, Türkler ve #
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

Kürtler tarafýndan sistematik olarak öldü- Bunun doðal sonucu ise, “Ermeni soykýrý-
rülmeye, katledilmeye baþlanmýþtýr. “Tehcir” mý”nýn kabul edilmesinden kimlerin ne çý-
ettirilen yüzbinlerce Ermeninin sistematik karý olduðuna iliþkin yeni bir “savaþ”ýn baþ-
olarak katledilmeleri, sözcüðün uluslararasý lamasý olmuþtur.
anlamýyla bir “soykýrým”dýr, jenosittir. Oysa tartýþmalarý, “söz savaþ”ýný izleyen
Bu iki karþýt “resmi” tez, “soykýrým” ek- hemen herkesin çok açýk ve net bir biçim-
seninde sürdürülen “söz savaþý”nda ellerin- de görebileceði ve gördüðü gerçek ise, soru-
deki tüm güçleri cepheye sürmüþlerdir. nun temelinde savaþýn yattýðýdýr. Clause-
Bir “resmi görüþ” 1,5 milyon Ermeninin witz’in çok bilinen tanýmlamasýyla ifade
“soykýrým”da yaþamýný yitirdiðini ileri sürer- edersek, savaþ, politikanýn baþka araçlarla
ken; diðer “resmi görüþ” elindeki “belge- (þiddet araçlarýyla) devamýdýr. Dolayýsýyla
ler”e dayanarak, katledilen Ermenilerin sayý- her savaþ, bir politikanýn silahla sürdürülüþü-
sýnýn “çok daha az” olduðunu, 200-300 bini dür ve her politika topluma egemen olan
geçmediðini ileri sürmektedir. sýnýfýn çýkarlarýnýn ifadesidir. Bu nedenle,
Bir “resmi görüþ”, Ermenilerin I. dünya savaþ politikadan ayrýlamayacaðý gibi, bu
savaþýnda Osmanlýnýn düþmanlarýyla iþbirliði politikanýn temsil ettiði sýnýflardan ve sýnýf-
yaptýðýný, ilk bulduklarý fýrsatta ayaklanarak sal çýkarlardan da ayrý deðerlendirilemez.
Osmanlýnýn aleyhine silahlý faaliyet yürüt- Bugün “Ermeni soykýrýmý” sorununun,
tüklerini, yani “ihanet” ettiklerini ileri sürer- dünyanýn yeniden paylaþýmý için emperya-
ken; diðer “resmi görüþ”, Ermenilerin içinde list ülkeler arasýndaki I. dünya savaþýnýn bir
“bazý” ayaklanma yanlýlarý olmakla birlikte, ürünü olduðunu kabul etmeyen hiç kimse
tüm Ermenilerin böyle bir “ihanet” içinde yoktur. I. dünya savaþý, daha tam ifadeyle,
olmadýklarýný ellerindeki “yaþayan tarih”in emperyalistler arasý I. yeniden paylaþým sa-
“belgeler”ine dayanarak püskürtmeye çalýþ- vaþý, Alman emperyalizmi ile Ýngiliz-Fransýz
maktadýr. emperyalistlerinin dünyayý kendi aralarýnda
“Resmi görüþ”ler arasýnda süregiden bu yeniden paylaþmak amacýyla baþlatýlmýþ bir
“soykýrým” savaþý, neredeyse her 24 Nisan’la savaþtýr. Savaþý “dünya savaþý” boyutlarýna
birlikte yeniden þiddetli çatýþmalara sahne taþýyan, savaþýn amacý kadar savaþa katýlan
olurken, yaklaþýk doksan yýldýr, taraflarýn bir- ülkelerin “dünya çapýnda” yer almalarýdýr.
birlerine karþý hiçbir üstünlük saðlamadan I. yeniden paylaþým savaþýnda Almanya,
süregitmiþtir. Ancak bu “soykýrým” üzerin- Avusturya-Macaristan ve Osmanlý Ýmparator-
den yapýlan “söz savaþý”, son yirmi yýl için- luðu ile ittifak kurarken, Ýngiltere, Fransa ve
de “yeni taraflarýn” katýlýmýyla yeni bir aþa- Çarlýk Rusyasý ittifak kurarak savaþta yer al-
maya girmiþtir. Artýk hangi “resmi görüþ”ün mýþlardýr. Bu ittifak iliþkileri içinde baþlayan
haklý ya da haksýz, doðru ya da yanlýþ ol- savaþta pek çok ulus, ister ulusal devletine
duðuna iliþkin yapýlan tartýþmalar, hangi ül- sahip olsun, ister “ezilen ulus” durumunda
kenin hangi “resmi görüþ”ün yanýnda yer al- bulunsun, her durumda savaþýn olasý sonu-
dýðýna baðlý olarak karara baðlanmaya baþ- cuna baðlý olarak kendi çýkarlarýný nasýl
lanýlmýþtýr. Fransa’dan Ýsviçre’ye, Polonya’- gerçekleþtirebileceklerinin hesabý içine
dan Rusya’ya kadar 15 ülkenin “Ermeni soy- girmiþtir.
kýrýmý”na iliþkin almýþ olduðu kararlar bu ye- Avrupa cephesinden bakýldýðýnda, I. ye-
ni aþamanýn ilk çarpýþmalarýný oluþturmuþ- niden paylaþým savaþýnda savaþý kimin ka-
tur. Böylece Ermeni sorunu uluslararasý bir zanacaðýna baðlý olarak pek çok yeni dev-
sorun haline gelmiþtir. letin kurulmasý gündeme gelmiþtir. Ýngiliz
Ermeni sorununun ya da daha geniþ ifa- emperyalizmi, savaþý kazandýklarý koþullarda
deyle Ermeni soykýrýmý sorununun uluslara- Avusturya-Macaristan ve Osmanlý Ýmparator-
rasý hale gelmesiyle birlikte, uluslar ve ulusal luðunu parçalayarak Macaristan, Çekoslo-
devletler iþin içine dahil olmuþtur. “Türkle- vakya, Avusturya, Yugoslavya ulusal-devlet-
rin Ermenileri soykýrýma uðrattýklarý”ný ka- lerinin kurulmasýný planlarken; Alman em-
bul eden uluslar ile “Türk ulusu” karþý kar- peryalizmi zafer kazandýðý koþullarda Rus
þýya gelirken, ulusal devletler bu karþýtlýðýn Çarlýðýný parçalayarak Ukrayna, Estonya, Lit-
“diplomasisini” yapmaya baþlamýþlardýr. Bu vanya, Moldavya ve Finlandiya gibi ulusal
geliþme, kaçýnýlmaz olarak saflaþmalarýn devletlerin kurulmasýnýn hesabý içinde ol-
hangi ulusal ya da uluslararasý “çýkar”a da- muþtur. Bu paylaþým hesaplarý çerçevesin-
$ yandýðý sorusunu da beraberinde getirmiþtir. de Avrupa’daki uluslar ve ulusal devletler
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

kendi çýkarlarýný gerçekleþtireceðini um- çýkarlarýn, küçük, siyasal bakýmdan


duklarý emperyalist ülkelerin saflarýnda sava- baðýmsýz bir devleti, Büyük Devletle-
þa girmiþlerdir. rin savaþýmý içine nasýl çektiðine (Bri-
Osmanlý Ýmparatorluðu topraklarý açýsýn- tanya ve Portekiz) iliþkin örnekler
dan bakýldýðýnda, Ýngiltere, Fransa ve Çarlýk ortaya koymaktadýr; öte yandan kü-
Rusyasý’nýn oluþturmuþ olduðu “Ýtilaf” dev- çük ve emperyalist “patronlarý”na ba-
letleri savaþtan galip çýktýklarýnda, Osmanlý kýþla (hem ekonomik, hem siyasal
Ýmparatorluðunun egemen olduðu Anado- yönden) daha zayýf olan uluslarla il-
lu, Ortadoðu ve Kafkaslar’da yeni devletle- gili olarak demokrasinin ihlal edilme-
rin kurulmasý söz konusudur. Bu da, “Er- si, ya baþkaldýrýya (Ýrlanda), ya da
meni soykýrýmý” sorununu doðrudan ilgilen- tüm askeri birliklerin düþmanýn yaný-
diren Anadolu ve Kafkaslar’a iliþkin payla- na geçmesine (Çekler) yolaçmakta-
þým hesaplarýdýr. dýr. Bu durumda, küçük uluslarýn
Osmanlý Ýmparatorluðunun Almanya saf- herbirine diledikleri kadar demokra-
larýnda savaþa katýlmasýndaki beklentisi ise, tik özgürlük vermek, siyasal baðým-
gerek 19. yüzyýlýn sonlarýndaki savaþlarda, sýzlýða izin vermek, böylece ‘kendi’
gerekse I. ve II. Balkan Savaþlarýnda kaybet- askeri giriþimlerini zarar görme tehli-
tiði topraklarý geri almak ve böylece impa- kesine atmamak, mali-sermaye açý-
ratorluðu güçlendirmekten ibarettir. Böyle sýndan yalnýzca ‘gerçekleþtirilebilir’
bir sonuç, Osmanlý Ýmparatorluðunun ko- bir þey olmakla kalmaz, ama bazan
runmasý anlamýna geldiðinden, bu topraklar tröstler için, onlarýn emperyalist siya-
üzerindeki uluslarýn ve ulusal topluluklarýn seti için, onlarýn emperyalist savaþý
kendi devletlerine sahip olma olasýlýðýný tü- için daha kârlýdýr.”*
müyle ortadan kaldýrmaktadýr. Bu koþullar- Dolayýsýyla emperyalist bir savaþta “kü-
da Osmanlý Ýmparatorluðu içinde yer alan çük uluslarýn” kendi ulusal haklarýný elde et-
pek çok ulus ve ulusal topluluk Ýngiltere, mek amacýyla emperyalist güçlerin saflarýn-
Fransa ve Çarlýk Rusyasý’nýn oluþturmuþ ol- da yer alýþlarý, sadece onlarýn kendi istem-
duðu “Ýtilaf Devletleri”nin saflarýnda yer al- lerini gerçekleþtirmeleri açýsýndan deðil, ayný
mýþlardýr. Osmanlý egemenliði altýndaki zamanda doðrudan emperyalist ülkelerin
“müslüman” Araplar gibi “hýristiyan” Erme- kendi çýkarlarý, özel olarak da askeri çýkar-
niler de, Osmanlý Ýmparatorluðunun daðýl- larý açýsýndan da deðerlendirilmesi gereken
masýnýn kendi çýkarlarýna olduðunu bildik- bir olgudur.
leri anlamda, Osmanlý Ýmparatorluðunun “Þimdiki savaþ ne için yapýlýyor?
“düþmanlarý”yla iliþki içine girmiþlerdir. Bunun yanýtý (savaþan devletlerin sa-
Bu tarihsel geliþim içinde anlaþýlamayan vaþtan onlarca yýl önce izledikleri si-
ya da anlaþýlamayacak fazlaca bir þey yok- yasete dayandýrýlan) kararýmýzda ve-
tur. Bir tarafta kendi üzerinde yüzlerce yýl- rilmiþtir. Ýngiltere, Fransa ve Rusya,
dýr egemen olan ve ulusal haklarýný kabul ele geçirmiþ olduklarý sömürgeleri bý-
etmeyen bir imparatorluk (Osmanlý), diðer rakmamak, Türkiye’yi soyabilmek,
tarafta ise kendilerine ulusal haklarýný ver- vb. için savaþýyorlar. Almanya o sö-
meyi vaadeden “Ýtilaf Devletleri” bulunmak- mürgeleri devralmak, Türkiye’yi ken-
tadýr. Bu koþullarda her ulus ve ulusal toplu- disi soyabilmek, vb. için savaþýyor. Al-
luk, kendi ulusal istemlerini gerçekleþtirme- manlarýn Paris’i ya da St. Petersburg’-
ye en uygun olan tarafýn zafer kazanmasýný u aldýðýný varsayalým. Böyle bir þey
istemiþ ve onunla ittifak kurmuþtur. Böyle- bugünkü savaþýn yapýsýný deðiþtirir
ce emperyalist bir savaþýn çerçevesi için- mi? Hiç bir þekilde deðiþtirmez. Al-
de ulusal haklar ve istemler için de bir sa- manlarýn amacý –ve daha önemlisi,
vaþ baþlamýþtýr. Bu yeni savaþ emperyalist kazandýklarý takdirde o amacý ger-
ülkelerin çýkarlarýyla çakýþtýðý ölçüde, doðru- çekleþtirecek olan siyaset– sömürge-
dan emperyalist ülkeler tarafýndan destek- lere elkoymak, Türkiye üzerinde ege-
lenmiþ ve pek çok durumda onlar tarafýn- menlik kurmak, baþka uluslarýn, ör-
dan örgütlenmiþtir. neðin Polonyalýlarýn vb. oturduklarý
Lenin bu olguyu þöyle açýklar:
“... bugünkü emperyalist savaþ, * Lenin, Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist
mali baðlarýn gücünün ve ekonomik Ekonomizm, s. 60. %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

topraklarý kendine katmaktýr. Amaç- list boyunduruktan kurtulmalarýndan


larý, Fransýzlarý ya da Ruslarý, yaban- az önce oldu.”******
cý egemenliði altýna sokmak deðildir. Ýþte böylesine ulusal çatýþmalarýn ve kat-
Þimdiki savaþýn gerçek özü, ulusal liamlarýn yapýldýðý Kafkas bölgesinde, ulus-
deðil, emperyalisttir. Baþka deyiþle, lar ve ulusal-topluluklar arasýndaki kin ve
savaþ, taraflardan birinin, ötekinin nefret, olabilecek en üst boyutlara ulaþmýþ-
sürdürmeye çalýþtýðý zulmü ortadan týr. Emperyalist paylaþým savaþýyla birlikte bu
kaldýrmak amacýyla verilen bir savaþ ulusal çatýþmalar ve katliamlar, emperyalist
deðildir. Savaþ, zulmeden iki grup savaþýn bir parçasý haline gelmiþtir.
arasýnda çapulun nasýl bölüþüleceði, “Bir savaþ sýrasýnda, görünüþ odur
Türkiye’yi ve öteki sömürgeleri kimin ki, ‘haklar’dan sözetmek saçmadýr.
soyacaðý konusunda, iki haydut ara- Çünkü her savaþta haklarýn yerini dü-
sýnda verilen bir savaþtýr.”* pedüz sýnýrsýz zorbalýk alýr.”*******
Böyle bir savaþta “ezilen uluslar” hangi Kafkas bölgesindeki “sýnýrsýz zorbalýk”,
emperyalist gücün yanýnda yer alýrsa alsýn- milyonlarca insanýn acý çekmesine, yüzbin-
lar, her durumda emperyalistlerin çýkarlarý- lerce insanýn katledilmesine yol açmýþtýr.
na hizmet etmek ve bu çýkarlarýn aleti ol- Bugünden düne, tarihe bakarken, unu-
mak durumunda kalmýþlardýr. Bu iliþkiler tulmamasý gereken en temel gerçek, ulus-
içinde bir ulusun “kurtuluþu”, diðer bir ulu- lar ve ulusal topluluklar arasýndaki kin ve
sun “yýkýlýþý”yla karþý karþýya gelmiþtir. Bu nefretin ortaya çýkardýðý katliamlar ve bu
karþýtlýðýn en þiddetli yaþandýðý yer ise, ulu- katliamlarýn beslediði kin ve nefrettir. I. ye-
sal sorunlarýn alabildiðine karmaþýk olduðu, niden paylaþým savaþýnda, gerek savaþýn so-
ulusal topluluklar arasýndaki kin ve nefretin nucuna göre kendi ulusal çýkarlarýnýn “ger-
alabildiðine yoðun olduðu Kafkaslar bölgesi çekleþebileceði” beklentisi ile emperyalist
olmuþtur. güçlerden birisinin saflarýnda yer alan ulus-
Stalin Sovyet Devrimi öncesinde Kafkas- lar ve ulusal topluluklar, gerekse bu ulusla-
lardaki durumu þöyle özetler: rý ve ulusal topluluklarý kendi emperyalist sa-
“Kafkas-ötesi, uzun süreden beri vaþlarýnýn bir aleti durumuna indirgeyen
bir kýyým ve uyuþmazlýk alaný, ve son- emperyalist ülkeler, bu bölge halklarýnýn
ra da, menþevizm ve Taþnaklar** dö- katliamlarýnýn sorumlusu olmuþlardýr.
neminde, bir savaþ alaný olmuþtur. Ancak aritmetikte nasýl ki elmalar ile ar-
Gürcüler ile Ermeniler arasýndaki sa- mutlar toplanamazsa, tarihte de uluslar ile
vaþý bilirsiniz. 1904 baþlarý ve 1905 ülkeler bir ve ayný kaderi paylaþmazlar. Bir
sonlarýnda Azerbaycan’daki*** katli- yanda emperyalist güçlerle iþbirliði yapan
amlarý (massacres) da bilirsiniz. Er- uluslar ve ulusal topluluklar, öte yanda
meni çoðunluðun, içinde Tatarlarýn bizzat emperyalist ülkelerin bulunmasý,
da bulunduðu nüfusun tüm geri ka- gerçekleþen katliamlarýn tek, ama somut
lanýný katlettiði****, örneðin Zangezur sorumlusu olarak uluslarýn ve ulusal toplu-
gibi, bir dizi bölge adý sayabilirim. luklarýn ortada kalmasýna yol açmaktadýr.
Zangezur, çoðunluðun Ermeniler ta- Bunun sonucu olarak da, emperyalist ülke-
rafýndan oluþturulduðu ve bunlarýn, ler, bu bölgedeki eski ulusal çatýþmalarý kö-
bütün Tatarlarý katlettikleri**** bir rükleyen ve buna baðlý olarak katliamlarýn
bölgedir. Baþka bir ilin, Nahcivan’ýn sorumlusu olarak ortaya çýkarken, emperya-
adýný da sayabilirim. Orada, çoðun- list ülkelerin uluslarý bu katliamlardan so-
lukla bulunan Tatarlar, bütün Erme- yutlanabilmektedir. Böylece emperyalist ül-
nileri katletmiþlerdir*****. Bu iþler, kelerin egemen uluslarý çok kolaylýkla ve ra-
Ermenistan ve Gürcistan’ýn emperya- hatlýkla bu katliamlarýn “hakemi” durumuna
gelebilmektedir.

* Lenin, Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist


Ekonomizm, s. 35, Sol Yay. ***** Sol Yayýnlarý çevirisinde “boðazladýklarý” ifa-
** Sol Yayýnlarýnýn çevirisinde “milliyetçiler”. desi yer almaktadýr.
*** Sol Yayýnlarý çevirisinde “Azerbaycan”ýn adý geç- ****** Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömür-
memektedir. ge Sorunu, s. 182, Sol Yay.
**** Sol Yayýnlarý çevirisinde “boðazlamýþ bulun- ******* Lenin, Marksizmin Bir Karikatürü ve Em-
& duklarý” ifadesi yer almaktadýr. peryalist Ekonomizm, s. 20.
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Diðer yandan I. paylaþým savaþý sonrasýn- ve zaman zaman topyekün imha edilmiþler-
da Osmanlý Ýmparatorluðunun yerine Türki- dir. Yediden yetmiþe insanlarýn öldürülme-
ye Cumhuriyeti’nin ve Çarlýk Rusyasý’nýn ye- si ya da ölüme terk edilmesi, BM’lerin 1948
rine Sovyetler Birliði’nin kurulmasý, Kafkas kararlarýna baðlý olmaksýzýn, sözcüðün tam
bölgesindeki tarihsel olaylarýn (katliamlar anlamýyla katliamdýr, kýrýmdýr. Marksist-Le-
vb.) “sorumlusu kim” sorusunu daha da ninistler sadece Ermeni katliamýný deðil, ta-
“yalýnlaþtýrmýþ”týr. Bu süreçte Osmanlý Ýmpa- rihteki tüm katliamlarý kýnarlar ve bunlarýn
ratorluðunun “mirasçýsý” olan Türkiye Cum- tarihsel ve sýnýfsal temellerini, hangi sýnýf
huriyeti ve Türkler, tarihsel sürekliliðe sahip egemenliðinin ürünü olduðunu ortaya ko-
tek ülke, tek devlet ve tek ulus olarak orta- yarlar.
da kalmýþtýr. Doðal olarak Sovyetler Birliði’- “Ermeni soykýrýmý”, tarihteki tüm katli-
nin Kafkas bölgesindeki ulusal ayrýþma ve amlar gibi, hiç bir biçimde haklý gösterile-
çatýþmalarý çözme baþarýsýný gösterdiði mez. Hangi nedenle olursa olsun, bir ulusun
oranda, tüm ulusal çatýþmalar ve katliam- üyelerinin (Ermeniler ya da bir baþka ulus)
lardan arta kalan Ermeni katliamý ve “so- topyekün “suçlu” kabul edilerek “cezalan-
rumlusu”, tarihsel sürekliliðe sahip olan dýrýlmasý” da kabul edilemez. Sözcüðün
“Türkler” olmuþtur. Ancak Sovyetler Birliði Türkçe anlamýyla, Anadolu’da yaþayan Er-
bölgedeki ulusal sorunlarý çözdüðü koþullar- meniler katledilmiþlerdir, kýrýma uðramýþ-
da, “Ermeni soykýrýmý”, Sovyetler Birliði sý- lardýr. “Tehcir”, yine sözcüðün Türkçe anla-
nýrlarýnýn dýþýna taþýnmýþ, popüler ifadeyle mýyla, tam bir kýrýma, kitlesel ölümlere yol
“diaspora”nýn varoluþ nedeni haline getiril- açmýþtýr. Ermeniler “tehcir” boyunca, aç-
miþtir. lýktan hastalýða, soygunculardan toprak aða-
Sovyetler Birliði Kafkas bölgesindeki ulu- larýna kadar her kesimin saldýrýlarýyla ya-
sal sorunlarý çözdüðü ölçüde, “Ermeni soy- þamlarýný yitirmiþlerdir. Burada yaþamlarýný
kýrýmý” sorununun aðýrlýk noktasý Anadolu’ya yitirenlerin on bin ya da yüzbin yahut bir
kaymýþtýr. Ancak bu durum, çoðunlukla Kaf- milyon olmasýnýn özel bir önemi yoktur.
kas-ötesi bölgede bulunan Ermeniler ile Nasýl ifade edilirse edilsin, “tehcir” olayý, Er-
“Batý Ermenistan”da yaþayan Ermeniler ara- menilerin kýrýmýna yol açmýþtýr. Kýrýma uðra-
sýnda bir ayrým yapýlmasýný da beraberinde yanlar Ermeniler, yani belli bir “soy”un in-
getirmiþtir. Bugün “Ermeni soykýrýmý” üze- sanlarý olduklarý için, bu kýrým bir “soykýrým”
rine yapýlan tartýþmalarda, araþtýrmalarda ve haline dönüþmüþtür.
“söz savaþlarýnda” bu ayrým mutlak hale ge- “Tehcir” kararýný alanlarýn “tehcir”in bir
tirilmiþtir. Bunun sonucu olarak da Ermeni- kýrýma, “soykýrýmýna” dönüþeceðini bilip bil-
lerin kendi ulusal çýkarlarýný gerçekleþtir- memelerinin, bunu önceden planlayýp plan-
mek için en elveriþli durum olarak gördükle- lamadýklarýnýn, Ýttihat ve Terakki’nin “pan-
ri “Ýtilaf Devletleri” saflarýnda yer alýþlarý ve Türkizm”inin bir ürünü olup olmadýðýnýn
I. yeniden paylaþým savaþý, “soykýrým”ýn dý- burada hiçbir önemi yoktur. Ayný þekilde,
þýna çýkartýlmýþtýr. Bugün “uluslararasý ta- Ermenilerin “Ýtilaf Devletleri”yle iþbirliði ya-
rihçiler ve tarih araþtýrmacýlarý” için Ermeni- pýp yapmamalarýnýn, Osmanlý ordusuna ar-
lerin “Ýtilaf Devletleri” ile kurduklarý ittifak ve kadan saldýrýp saldýrmadýklarýnýn da burada
“Ýtilaf Devletleri”nin Kafkas topraklarý üzerin- önemi yoktur. En olumsuz koþullar altýnda
deki hesaplarý önemsiz bir “ayrýntý” haline insanlar göç etmeye zorlanmýþlardýr ve bu
gelirken, Türkiye’nin “resmi görüþü”nde bu göç sýrasýnda yüzbinlercesi yaþamýný yitir-
iliþkiler aðýrlýklý bir yere sahip olmayý sürdür- miþtir.
mektedir. Bunun sonucu olarak da, “söz sa- Ýlk ve tek tarihsel gerçek budur.
vaþlarý”, sözcüðün tam anlamýyla bir “saðýr- Bu tarihsel gerçek ortaya konulduktan
lar diyalogu”na dönüþmüþtür. sonra, herkesin, her ulusun ve her ulusun
Evet, tarihte pek çok katliam, kitle kat- bireyinin üzerinde düþünmesi gereken soru,
liamý yapýlmýþtýr ve Anadolu topraklarý üze- bu olayýn neden meydana geldiðidir. Bu
rinde de gerçekleþmiþtir. Büyük Ýskender’- soru yanýtlanabildiði ölçüde her iki ulus ara-
den Roma’ya, Bizans’tan Haçlý Seferleri’ne, sýndaki düþmanlýklar, kin ve nefret duygu-
Anadolu Selçuklularýndan Osmanlýya ve Os- larý ortadan kaldýrýlabilinecektir. Aksi halde
manlýdan I. yeniden paylaþým savaþýna ka- ulusal düþmanlýklar, ulusal kin ve nefret ye-
dar Anadolu topraklarý üzerinde yaþayan ni çatýþmalarý ve katliamlarý besleyecektir.
halklar, büyük katliamlara maruz kalmýþlar Yukarda ifade ettiðimiz gibi, emperyalist- '
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

lerin dünyayý yeniden paylaþma savaþý ve bu þu ya da bu biçimde, þu ya da bu büyüklük-


savaþta kendi amaçlarýna ulaþmak için ulus- te topraklar üzerinde kendi kaderini tayin
larý savaþa sürüklemeleri, daha henüz ulus- hakký çerçevesinde ulusal-devletine sahip
laþma sürecinin baþýnda yer alan ulusal top- olmuþ iki ulusun “tarihsel hesaplaþmasý”na
luluklarýn aralarýndaki çatýþmalarý þiddetlen- dönüþmüþtür. Ama kesinkes iki ulusun ta-
dirmiþtir. I. yeniden paylaþým savaþý önce- rihle hesaplaþmasý deðildir. Kim ki, soru-
sindeki bölgesel ulusal çatýþmalar ve kat- nun bu dönüþümünü görmezlikten gelerek,
liamlar, savaþ koþullarýnda þiddetlenmiþ ve basit ve yalýn haliyle bir tarihle hesaplaþma,
yayýlmýþtýr. I. yeniden paylaþým savaþý, ulus- tarihte yapýlanlarla uluslarýn yüzyüze gelmesi
lar ve ulusal-topluluklar için “nihai karar aný” olarak koyarsa, bu kiþi kendisini “tarihsel
nýn geldiði düþüncesini uyandýrmýþ ve on- hesaplaþma”nýn basit bir aracý haline getir-
larýn her birini düþmanlarýyla “kesin hesap- mekten baþka bir þey yapmýþ olmayacak-
laþma”ya itmiþtir. I. yeniden paylaþým savaþý týr.
sonrasýnda “tehcir” edilen Ermenilerin geri “Ermeni soykýrýmý” çevresinde oluþan çý-
dönüþüyle birlikte baþlayan yeni çatýþmalar, kar iliþkileri ve çatýþmalar göstermektedir ki,
katliamlar ve göçler, bu hesaplaþma düþün- uluslarýn kendi ulusal-devletlerine sahip ol-
cesinin ne denli yaygýn ve ulusal toplulukla- duklarý koþullarda bile “tarihsel hesaplaþ-
rýn içinde ne denli kökleþmiþ olduðunun bir ma”nýn sona ermediðidir. Bu “tarihsel he-
kanýtýdýr. saplaþma” sona erdirilmediði sürece, ulus-
Böylesine açýk biçimde emperyalist çý- lar arasýnda yeni çatýþmalar, yeni savaþlar
karlar için kullanýlmýþ uluslarýn, tüm bu ger- ve hatta yeni katliamlar kaçýnýlmaz olacak-
çeklere gözlerini kapatarak, Ermenilerin týr. Týpký 1919-1922 arasýnda Yunanlýlar ile
Türkleri “sýrtýndan vurduklarý”ný düþünerek Türklerin “tarihsel hesaplaþma”sý gibi. Mark-
“tehcir”in haklý ve meþru olduðunu düþün- sizm-Leninizmin çok açýk biçimde ortaya
meleri ne denli yanlýþ ve insani deðilse, ayný koyduðu gibi, hiçbir ulusal sorun, bir ulusa
þekilde Ermenilerin yaptýklarýný ve 1918 son- bir baþka ulusun üzerinden ayrýcalýk saðla-
rasýnda geri dönüþle birlikte yapýlanlarý ba- narak çözümlenemeyeceði gibi, emperya-
sitçe “intikam duygusu” olarak açýklamak list sistem içinde kalýcý bir çözüme ulaþtýrý-
da o denli yanlýþ ve insanlýk dýþýdýr. Bir ta- lamaz ve hiçbir çözüm istikrarlý hale getiri-
rafýn (Osmanlýlarýn) öbür tarafý, Ermenileri, lemez. Ulusal-devletlerin kendi içsel sorun-
sadece Ermeni olduklarý için “tehcir”e zor- larý ve asýl olarak da emperyalist ülkelerin
lamasý nasýl bir “soy” düþmanlýðý ise, diðer iliþki ve çeliþkilerindeki her deðiþim ulusal-
tarafýn, Ermenilerin, “intikam duygularý” ile devletler arasýndaki iliþkileri deðiþtirebilmek-
sadece Türk olduklarý için insanlarý öldür- tedir. Bu deðiþim, çoðu zaman uluslar ara-
meleri ve göç etmek zorunda býrakmalarý sýndaki “tarihsel hesaplar” üzerinden “dýþ
da o denli “soy” düþmanlýðýdýr. Bir Türkün politika” yapýlmasýna yol açmaktadýr. Em-
ya da o dönemin tanýmýyla “müslüman”ýn, peryalist ülkeler kendi sömürüleri altýndaki
sadece bu “soy” kimliði nedeniyle düþman görünüþte baðýmsýz ulusal-devletleri kendi
olarak görülmesi de; bir Ermeninin, sadece isteklerini yerine getirmeleri için birbirleri-
bu “soy” kimliði nedeniyle düþman olarak ne karþý kýþkýrtabilmektedir. Ulusal düþman-
görülmesi de kabul edilemez. Bütün bun- lýklar kullanýlarak ve bu düþmanlýklar kýþkýr-
lar, uluslar arasýndaki düþmanlýðý “soy” (ýrk) týlarak, “düþman uluslarýn” her türden em-
düþmanlýðýna dönüþtüren milliyetçiliðin in- peryalist politikaya kayýtsýz-þartsýz boyun eð-
sanlýk dýþý yüzüdür. mesi saðlanmaya çalýþýlmaktadýr. Amaç,
“Bütün halklar kardeþtir” sloganý bu ger- “düþman uluslar”dan her birinin, diðer ulu-
çekler üzerinde yükselir ve uluslar arasýn- sun “düþmanlýðý” karþýsýnda, kendisini koru-
daki düþmanlýklarý sona erdirmenin yolunu yacak tek gücün emperyalist ülkeler olduðu-
gösterir. Bunun dýþýndaki her yol, “Ermeni na inanmasýný saðlamaktýr. Bu yolla “düþ-
soykýrýmý” çevresinde süregiden “söz sava- man uluslar” içindeki her türlü anti-emper-
þý”ndaki taraflardan birisi olmaya götürecek- yalist, ulusal baðýmsýzlýkçý görüþler kolayca
tir. Ve her taraf da, son tahlilde, bu soru- bertaraf edilebilecektir.
nun süregitmesinden yararlanan emperya- Bugün artýk sorun, Ermeni soykýrýmýnýn
listlerin çýkarlarýna hizmet etmektedir. Türkiye tarafýndan kabul edilip edilmeme-
Bugün “Ermeni soykýrýmý” sorunu yalýn si, “tarihle hesaplaþmak”, “tarihsel gerçek-
 bir “ulusal sorun” olmaktan çýkmýþtýr. Sorun, lerle yüzyüze gelmek” noktasýndan çýkmýþ-
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

týr. Ýster Ermeni soykýrýmý yapýldýðý kabul sinin ve mülklerine elkonulmasýnýn tazmin
edilsin, ister kabul edilmesin, bugün “soy- edilmesi milyarlarca dolarý gerektirmektedir.
kýrým savaþý”nýn odak noktasýnda Kafkas 300 milyar iç ve dýþ borç altýndaki Türkiye
bölgesinin emperyalist ülkeler tarafýndan gibi bir ülkenin böylesine yüksek tazminat-
yeniden paylaþýmý bulunmaktadýr. Emper- larý ödeyebilmesi olanaksýzdýr. Ýþte “sözde
yalist ülkeler, Sovyetler Birliði tarafýndan belli soykýrým”ýn söz savaþlarýnda, emperyalist ül-
ölçülerde çözülmüþ ve istikrara kavuþturul- kelerin, özel olarak AB’nin devreye girmeye
muþ olan Kafkaslardaki uluslar arasýndaki çalýþtýðý yer burasýdýr. “Ermeni soykýrýmý”ný
eski ayrýþmalarý yeniden kýþkýrtmaya baþ- kabul etmek zorunda býrakýlacak bir Türki-
lamýþlardýr. Ýster bölgedeki petrol ve doðal ye, milyarlarca dolarlýk tazminatlarý ödeye-
gaz kaynaklarý, ister petrol boru hatlarý, ister- meyeceði için, emperyalist ülkeler “arabulu-
se kara ve deniz ticareti açýsýndan ele alýn- cu” olarak devreye gireceklerdir. Popüler ifa-
sýn, her durumda emperyalist ülkeler Kaf- deyle, Türkiye’nin tazminat borçlarý için
kaslarda kesin ve mutlak bir egemenlik pe- “ödeme planý” yapýlacaktýr. Týpký dýþ borçla-
þinde koþmaktadýrlar. Bu amaca ulaþmak rýn ödenemez hale gelmesiyle birlikte IMF
için yürütülen tüm faaliyetlerde AB emper- tarafýndan yapýlan “ödeme planlarý” gibi. Bu
yalistleri ile ABD arasýnda belli bir “consen- tazminat ödeme planý da, borçlu ülkenin
sus” olduðu görülmektedir. Gürcistan’daki belli gelirlerinin karþýlýk gösterilmesiyle, yani
“kadife devrimi”nden sonra Ermenistan böl- ipoteklenmesiyle gerçekleþtirilecektir. Türki-
genin “kilit ülkesi” durumuna gelmiþtir. Er- ye’nin ipoteklenebilir varlýðý ise, Bakü-Tiflis-
menistan ile Türkiye ve Azerbaycan arasýn- Ceyhan boru hattý, Fýrat ve Dicle’nin “ulus-
daki “tarihsel sorun”, emperyalistlerin böl- lararasý sularý” ve GAP’týr.* Böylece Osmanlý
gedeki çýkarlarýyla çatýþmaktadýr. Burada Ýmparatorluðu’nun “varisi ve mirasçýsý” Tür-
“kilit ülke” Ermenistan olmakla birlikte, kiye Cumhuriyeti, ikinci bir Duyun-u Umu-
“anahtar” Türkiye olarak görülmektedir. miye yönetimi altýna girecektir. AB, daha
Azerbaycan-Ermenistan sorunu, Ýlham Ali- bugünden bu yönetime taliptir.
yev’in halk desteðine sahip olmayan iktidarý, Bütün bunlar emperyalistlerin kýsa ve
emperyalist ülkeler tarafýndan “ikili görüþ- orta vadeli çýkarlarýyla, “enerji politikalarýy-
meler” aracýlýðýyla satýnalýnabilir bir çözüme la” ne denli uyumlu olursa olsun, her du-
sahip görünmektedir. Dolayýsýyla gerek Gür- rumda iki ulus arasýndaki düþmanlýðý kýþkýrt-
cistan için, gerekse Ermenistan için Türki- maktan ve yeni çatýþmalar yaratmaktan baþ-
ye’nin Kafkaslardaki yeni emperyalist düzen- ka bir sonuç vermeyecektir.
lemelere engel oluþturmamasý tek sorun Uluslar arasýndaki barýþ ve kardeþlik, an-
olarak ortada kalmaktadýr. Öte yandan ise, cak uluslar arasýndaki iliþkilerde her türlü
Ermenistan ve “diaspora Ermenileri” emper- zor ve baskýnýn ortadan kaldýrýldýðý, eþit ve
yalist ülkelerin kendilerine Kafkaslarda öner- demokratik bir iliþki kurulabildiði ölçüde
dikleri “misyonu” yerine getirebilmek için gerçekleþir. Bunun tersine yapýlan her dav-
“soykýrým” ve “soykýrým”la ilgili toprak ve ranýþ, bir dayatma, bir zorlama olacaktýr. Bu
tazminat sorununun çözümlenmesini is- da uluslar arasýnda barýþ ve kardeþliðin oluþ-
temektedir. Bu ise, Türkiye’nin “Ermeni soy- masýnýn en temel engelidir. Bir ulusun karþý
kýrýmý” konusundaki “inkarcý” politikalarýn- karþýya kaldýðý zorluklardan yararlanarak, o
dan vazgeçmesini ön koþul haline getirmek- ulusun kabul etmeyeceði þeyleri kabul et-
tedir. tirmeye çalýþmanýn ve kabul ettirmenin, o
Türkiye devletinin “Ermeni soykýrýmý”ný
kabul etmesi, son tahlilde, bölgedeki kýsa
* G. Verheugen’in baþkanlýðýný yaptýðý AB komisyo-
vadeli emperyalist çýkarlarýn gerçekleþtiril-
nunun 6 Ekim 2004 tarihinde yayýnladýðý Türkiye Ra-
mesinin bir adýmý olmakla birlikte, ayný za- poru’nun “Etkiler” bölümünde þunlar yazýlýdýr:
manda bu çýkarlarýn gerçekleþtirme “mas- “Bölgede önemi bulunan konulardan biri kal-
raflarý”nýn Türkiye’ye fatura edilmesi anla- kýnma ve sulama için gerekli suya eriþimdir. Orta-
mýna gelmektedir. Bu faturanýn çýkartýlabi- doðuda su konusunun stratejik önemi önümüzdeki
yýllarda artacaktýr. Türkiye’nin katýlýmýyla birlikte su
linmesi için de, BM’lerin 1948 tarihli “soy-
kaynaklarýnýn ve altyapý projelerinin uluslararasý yö-
kýrým kararý” ve Yahudi soykýrýmýna iliþkin netimi (Fýrat ve Dicle havzalarý üzerindeki barajlar
uygulamalar (tazminat vb.) bir temel ve em- ve sulama projeleri, Ýsrail ve komþularý arasýnda su
sal teþkil etmektedir. alanýnda sýnýrötesi iþbirliði) AB açýsýndan önemli bir
Açýktýr ki, yüzbinlerce insanýn katledilme- konu haline gelebilecektir.” 
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

ulusun zorluklarýný aþtýðý oranda kendisine Bu durumdan Türkiye devletinin ve oli-


bunlarý zorla kabul ettirenlerin zor duruma garþisinin tek çýkýþ yolunu ise Amerikan
düþmesini bekleyeceðini ve uygun aný yaka- emperyalizmi göstermektedir.
ladýðýnda kaybettiklerini geri almak için zora Amerikan emperyalizmi, bir yandan Yu-
baþvuracaðýný tarih yeterince kanýtlamýþtýr. nanistan ve Ermenistan’ý “el altýndan” des-
Bugün “Ermeni soykýrýmý”nýn ulusal ve tekleyerek Türkiye devletinin kuþatma altý-
uluslararasý taraflarýnýn hiçbirisi, sözcüðün na alýnmasýný saðlarken, diðer yandan Tür-
tam anlamýyla “soykýrým” konusuyla ilgilen- kiye’ye “seni bu kuþatmadan kurtaracak tek
memektedirler. Kozmopolit küçük-burjuva güç benim” mesajý vermektedir. Bunun be-
aydýnlarýnýn “tarihle hesaplaþma” tezlerinin deli ise, Amerikan emperyalizminin “Büyük
de, Ermeni “diasporasý”nýn “tarihsel hesap- Ortadoðu Projesi”ne “aktif” olarak katýlmak-
laþmasý”nýn da, Türkiye devletinin “belgeler- tan ibarettir.
le konuþmasý”nýn da 1915 “tehcir” olayý ve Herkesin kolayca görebileceði gibi, Tür-
bununla birlikte ortaya çýkan Ermeni katlia- kiye’nin “Büyük Ortadoðu Projesi”ne dahil
mýyla uzaktan yakýndan ilgisi bulunma- edilmesi, Türkiye devletinin militarize edil-
maktadýr. Tüm taraflar “kýlýçlarýný çekmiþ” mesiyle eþdeðerdir. Militarize edilmiþ ve
hazýr beklemektedirler. En küçük bir kývýl- Amerikan emperyalizminin “aktif askeri
cýmýn kolayca çatýþmalara yol açabileceði müttefiki” haline gelmiþ bir Türkiye ise, Kaf-
bir ortam oluþmaktadýr. Öyle ki uluslararasý kaslar’dan Ortadoðu’ya kadar tüm bölgede
her sorunda olduðu gibi, “Ermeni soykýrý- yeni bir savaþ ve terör döneminin baþlama-
mý”nda da kozmopolit küçük-burjuva aydýn- sýna yol açacaktýr.
larý “askere” çaðrýlmýþtýr. Karen Fogg’un ifa- Devlet düzeyindeki bu geliþmenin, “ulus
desiyle “uyuyan güzeller”, bu kez Ermeni çapýnda” milliyetçilik dalgasýnýn daha da
sorunu konusunda uyandýrýlmýþtýr. Kýbrýs’ta yükselmesine ve ýrkçý-þoven milliyetçiliðe
ortaya çýkan geliþmeye benzer bir geliþme dönüþmesine yol açacaðý da kesindir. Bu-
için kollar sývanmýþtýr. nun bölgede yeni bir “sýcak çatýþmaya” yol
Kozmopolit küçük-burjuva aydýnlarý ara- açýp açmamasý fazlaca önemli deðildir. Böy-
cýlýðýyla bir ulusun milliyetçilerinin “tarih bi- le bir geliþme, tüm bölgede yeni bir korku
linci”, bir baþka ulusun milliyetçilerinin “ta- döneminin baþlangýcýný oluþturacaktýr. Bu
rih bilinci”yle yeniden þekillendirilmeye çalý- nedenle “Ermeni soykýrýmý” üzerinden ken-
þýlmaktadýr. Ermeni sorununda olduðu ka- di ulusal ve sýnýfsal çýkarlarýný “realize etme-
dar, “Anadolu Rumlarý” sorununda da ben- ye çalýþan” her kesim, hangi “resmi görüþ”ü
zer bir geliþme yaþanmaktadýr. Ermeni “soy- benimserse benimsesin, bu korku tüneline
kýrýmý”ný Pondus “soykýrýmý” bir gölge gibi girmekten kendisini kurtaramayacaktýr.
izlemektedir. AB’ye girme uðruna herþeyi Sorunun tek ve gerçek çözümü, Sovyet-
kabul etmeye ve kendi ulusal “deðerleri”ni ler Birliði tarafýndan ortaya konulmuþ ve 72
terk etmeye hazýr bir küçük-burjuva kitleye yýl etkin biçimde yaþama geçirilmiþ sosya-
ve aydýnlarýna sahip bir ülkenin böylesi bir list çözümdür. Bunun dýþýndaki her “çö-
kuþatma altýna alýnmasýnda þaþýlacak bir züm”, emperyalist sistem içinde ve emper-
yan yoktur. Bu ülke, yani Türkiye Cumhuri- yalist çýkarlara baðýmlý çözümler olacaktýr ve
yeti, Wall Street Journal’da yazýldýðý gibi, sistem içindeki her deðiþime ve geliþmeye
“hasta adam” haline gelmiþtir. baðlý olarak deðiþecektir.


Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

“Meryem Ana, Ýsa ve Kutsal Ruh Adýna”


Takdis Edilen Helsinki Yurttaþý

“Erivan'ýn delisi Belge'yi ýslattý


Murat Belge'nin kafasýna þarap döken Ermeni kaçtý, Hrant Dink yaka-
ladý. Murat Belge, ‘Köyün delisi diyebiliriz’ dedi.” (Sabah, 25 Nisan 2004)

“Geçtiðimiz haftanýn en çok konuþulan olaylarýndan biri, 1915 olay-


larýnýn 90'ýncý yýldönümü nedeniyle Erivan'da bulunan Prof. Dr. Murat
Belge'nin maruz kaldýðý ‘þaraplý saldýrý’ydý. Bilgi Üniversitesi Karþýlaþtýr-
malý Edebiyat Bölümü Baþkaný ve Radikal gazetesi yazarý Belge, olayý
büyük bir olgunlukla karþýladý; gömleðini nasýl ücretsiz temizlettiðini, dö-
külen bir kadeh yerine ikram edilen bir þiþe þarabý nasýl içtiðini yazdý.
Belge gerçekten hiç sinirlenmemiþ. "Mahallenin delisi" olarak tabir
ettiði adamýn yaptýðýný anlatýrken gülümsemeden de edemiyor.
Belge'yi Kuþtepe'deki Bilgi Üniversitesi kampusunda ziyaret ettik.
Saldýrýyý, anýta çiçek koyarken niçin gözyaþý döktüðünü ve neden ‘Birleþ-
miþ Milletler'in tanýmýna göre 1915 olaylarý soykýrýmdýr’ dediðini kendi
aðzýndan dinledik...
“Gazeteci arkadaþlar vardý. O adamcaðýz önceden tespit etmiþ Türk
olduklarýný, saldýrmýþ. Ayný masada oturuyoruz. Tekrar onlarý görünce
‘Turco’ falan diye baðýrdý. Birden bir el geldi ve bardaðýmý alýp þarabý
baþýma döktü. Hýrant (Agos Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Hýrant
Dink) fýrladý, adam da kaçtý. Adamýn yüzünü bir anlýk görebildim. Pek
saðlam bir adam deðildi. Belli ki mahallenin delisi bir adamdý.” (Milliyet,
9 Mayýs 2004)

“Prof. Dr. Belge’nin, Agos Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Hýrant


Dink, tarihçi Taner Akçam ve bir grup arkadaþýyla birlikte Mariott oteli-
nin Cumhuriyet Meydaný’na bakan kafeteryasýnda oturduðu sýrada ger-
çekleþmiþti. Yoldan geçen siyah eþofmanlý bir Ermeni, aniden Murat
Belge’nin üzerine masada duran bir kadeh þarabý döktü. Bunun üzeri-
ne Hýrant Dink ayaða kalkarak saldýrgana Ermenice ‘Ne yapýyorsun?’
diyerek gitmesini istedi. Dink, ‘Meselenin büyütülecek bir tarafý yok. Ada-
mýn yarý meczup olduðunu söylediler. Böyle bir meczubun yaptýðý eyle-
min, iki ülke arasýnda zaten kýrýlgan olan iliþkileri daha da içinden çýkýl-
maz hale getirmek için kullanýlmasýna hep birlikte karþý çýkmalýyýz’ dedi.”
(DHA, "‘Türk müsün’ diye sormadan þarap döktü", 25 Nisan 2004.)

“... hep birlikte, dediðim gibi otelin önündeki kahvede oturmuþ konu-
þuyoruz. Ayný adam zuhur ediyor ve bizim gazetecileri tanýyor. Ben de !
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

arkam ona dönük konuþmaktayým. Birinin içinde ‘Türk’ geçen bir þeyleri
baðýrdýðýný duydum ve ayný anda þarap da baþýma geçti. Edebiyatta,
söz sanatlarýnda, ayný anda birden fazla duyunun tek yaþantý halinde
sunulmasýna ‘sinestezya’ denir. Benimki de biraz ‘sinestetik’ bir yaþantý
oldu.
Yanýmda Hýrant fýrladý, üstüne yürüdü ve bu zavallý ‘meczup’ kaç-
tý...
Ertesi gün resepsiyonda Dýþiþleri Bakaný bile gelip hatýr sordu. Akþam
lokantada olmadýk bir raslantý sonucu ABD Büyükelçisi ve hanýmý ile
karþýlaþtýk. Bir þarap ikramý da buradan çýktý. Sonuç olarak, baþýma
geçen bir bardaktan çok daha fazlasýný normal yoldan tüketmiþ oldum.
Adam (zaten bilinirmiþ) tam bir meczup olduðu için, bu olayý her-
hangi bir þekilde ‘tipik’leþtirmeye imkân yok. ‘Her Türk’ten nefret eden
bir milliyetçi’ olduðunu dahi söyleyemezsiniz, çünkü adamcaðýzýn aklý
yarým.
Onun için Hýrant'la düþündük taþýndýk, aslýnda bunun bir saldýrý, her-
hangi bir düþmanlýk eylemi olmadýðýna, tersine, adamýn bana duyduðu
aþýrý sevgiden ileri geldiðine karar verdik. Kendi kültürü içinde beni kut-
sal þarapla vaftiz etmek istemiþti.” (Murat Belge, "Bir Erivan Anýsý", Ra-
dikal, 26 Nisan 2004.)

Not: Meczup (TDK): 1. Tanrý aþkýyla aklýný yitirmiþ kimse; 2. Aklýný


yitirmiþ, deli, sapýk.

"
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

“Yükselen Milliyetçilik” Karþýsýnda


Küçük-Burjuva
“Elit” Aydýnlarý
[“Fast-Food Entelektüelleri”]

Küçük-burjuvazi, herzaman, mevcut düzen tarafýndan proleterleþme teh-


didi altýndadýr ve bu nedenle proletaryaya karþý bir kin ve düþmanlýk duy-
gusuna sahiptir. Diðer yandan, sürekli özendiði ve olmak istediði büyük
burjuvalar gibi olacaðý günün hayalini kurar. Proletaryayý küçümser, burju-
vaziyi kutsar. Ama onun bu sýnýfsal niteliði, mevcut toplumsal düzenin ger-
çeði ile çatýþýr ve her geçen gün umutlarý kýrýlýr. Ve bu umutsuzluk, onu
hýzla devrim mücadelesinin içine iter. Ancak, devrim mücadelesinin az bir
güç kaybetmesi karþýsýnda hýzla paniðe kapýlýr ve devrim saflarýný ilk o
terk eder. Dolayýsýyla, küçük-burjuva, hiçbir zaman uzun süreli bir mücade-
leyi sürdüremez. Devrimin sürekliliði düþüncesi, bir küçük-burjuva için an-
laþýlamaz birþeydir. Hele hele ki, uzatýlmýþ bir savaþ olarak Halk Savaþý,
böyle bir sýnýf için tam anlamýyla “mantýksýz”dýr! O, herþeyin hemen olma-
sýný ister. Bu isteðine karþý çýkýldýðýnda ya da gerçekleþmediðini gördüðün-
de, küçük bir çocuk gibi küser ve köþesine çekilir. Çekildiði köþesinden,
devrim mücadelesi için aklýna gelen herþeyi söyler. Büyük bir tarih bilgini
edasýyla, devrimci mücadelenin tarihi hakkýnda ahkam keser; büyük bir as-
keri uzman tavýrlarýyla silahlý eylemlere komuta eder. O çok görmüþ biridir,
dolayýsýyla “neler görmüþtür neler”! O, herþeyi bilir, ama bildikleri yapýl-
mamýþtýr! Oblomov edasýyla, oturduðu koltuktan “gençler”e öðütler verir:
Birey olun, kendi kimliðinize sahip çýkýn, örgüt denilen topluluklardan uzak
durun!
Ama küçük-burjuva, herzaman bu kadar “sakin” deðildir. Kimi zaman
“kýzar”, “köpürür”. Onun kýymeti bilinmemiþtir, hakký yenmiþtir. Böyle du-
rumlarda küçük-burjuva “yiðitleþir”. Tüm “kötülere”, “hak yiyicilere” meydan
okur; o artýk bir külhanbeyi olmuþtur. Herkese haddini bildirmek ve hakkýný
almak için yollara düþer. Ama her zaman olduðu gibi, zor, oyunu bozar.
Ve her türlü zora lanetler okuyarak, þiddetin her türlüsüne karþý olduðunu
ilan ederek, “eski savaþçý” yeni “barýþsever” olur. Bu “barýþsever”liðini yay-
gýnlaþtýrmak için, herkesin sanatla, edebiyatla uðraþmasýný ister. Eðer her
evde bir “piyano” olursa, insanlarýn bu kadar þiddet yanlýsý olmayacaklarýný
düþünür. Bu düþüncesiyle, “piyano” sahiplerine kendisini yakýn hisseder.
Onlarýn birer burjuva, kapitalist olmalarý deðil, “barýþsever” olmalarý (”piya-
no” sahibi olduklarý için) küçük-burjuvayý büyüler. Kapitalistlerin, “komünist-
lerin” söylediði kadar, “kötü”, “canavar”, “katil” olmadýklarýný savunur ve bu
“iyiliksever” kapitalistlere düþman olan proleterleri ve devrimcileri “terörist”
olarak niteler. “O kötü niyetli teröristler olmasa”, dünyanýn ve ülkenin nasýl
zengin olacaðýnýn hayallerini kurar. Ve sonuç olarak, proletarya ile burjuva-
zi üzerinden “uçarak”, dünyaya barýþ ve refah getireceðine inanýr. #
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

Küçük-burjuvazinin en temel özelliði kor- “o”, kozmopolit bir aydýn, “küresel” bir var-
kaklýðý ve azimsizliðidir. Onu korkutan, ka- lýk ve “dünya vatandaþý”dýr.
rarsýzlaþtýran ve aldýðý kararlarý uygulamak- Tüm kozmopilitliðine, “küresel” varoluþu-
tan alýkoyan tek etmen, güçtür. Güç olma- na ve “küresel sermaye”nin hizmetine ama-
dýðý sürece hiçbir þeyin yapýlamayacaðýna de oluþuna raðmen, “o”, hâlâ içinden çýktýðý
inanýr. Ancak hiçbir zaman bir güç olmak sýnýfýn temel özelliklerini korumayý sürdü-
için kendi özgücüne, kendi sýnýf gücüne gü- rür. Belki de bu onun tek “muhafazakar”
venerek yola çýkmaz. O, her zaman kendi yanýdýr. Her an herþeyin altüst olacaðý kor-
dýþýndaki güçlerden medet umar. Bu neden- kusuyla yaþar. Bu korkuyla, “küreselleþme”-
le kim güçlüyse ondan yana çýkar, onun ya- ye, kozmopolitizme daha sýký sarýlýr. Bun-
nýnda yer alýr. Yanýnda yer aldýðý “güç”, gü- larýn temsil ettiði güçlere tapar. Bu güçleri
cünü kaybetmeye baþladýðýnda onu terk memnun edebilmek için yapamayacaðý þey
eden yine odur. yoktur. Onun tek korkusu, bu güçlerin bir
Küçük-burjuva sýnýfýnýn bu özelliði, bu sý- gün “o”nun hizmetine ihtiyaç duymayacak-
nýfýn aydýnlarýnýn da ortak özelliðidir. Sýnýfý- larýdýr. Bu nedenle kendisini sürekli yeni ko-
nýn eðitim görmüþ kesimi olarak küçük-bur- þullara ve bu koþullara baðlý yeni görevlere
juva aydýnlarý, bu eðitim sürecinde elde et- uyarlamaya çalýþýr. Hizmetlerini satýn alacak
tikleri bilgiyi kendi sýnýflarýnýn hizmetine sun- yeni efendiler arar.
mak isterler. Bu aþamada, bu aydýnlar “ide- Bugün ülkemizdeki küçük-burjuva ay-
alist küçük-burjuva” olarak ortaya çýkarlar. dýnlarýnýn “elit” kesimlerinin içinde bulun-
Ancak küçük-burjuvazinin geliþen tekel- duklarý durum budur.
ci kapitalizm koþullarýnda ekonomik olarak Bu “elitler”, hizmetinde olduklarý “küre-
sürekli gerilemesi karþýsýnda, aydýnlarý hiz- sel sermaye”nin “yerel çýkarlarý”nýn gerçek-
metlerini sunacaklarý ve karþýlýðýný alacak- leþtirilmesinde görev üstlenmiþlerdir. Bu gö-
larý yeni efendiler ararlar. Onlar, hizmetlerini revleri, kimi zaman Karen Fogg’un talima-
kendi sýnýflarýna sunamadýklarý için, kapita- týyla “uykudan uyanarak” yerine getirirler,
list pazarda “hizmet” satýcýsý olmak zorun- kimi zaman AB fonlarý ve “temiz vakýflar”
da kalmýþ birer “maðdur”durlar. “Maðdur” aracýlýðýyla icra ederler. Onlar birer “elit” ol-
olarak kapitalist pazarýn “acýmasýz yasalarý”- duklarý için, heryere koþturmazlar. Ýþlerini
na boyun eðmekten de geri kalmazlar. “Ýþ “seminerler”, “paneller”, “köþe yazýlarý” vb.
iþtir” derler, her iþi kabul ederler. Eski “idea- yoluyla yaparlar. Sýradan küçük-burjuva ay-
list” aydýn, þimdi kapitalist pazarýn sýradan dýnlarýndan farklý olarak, “uyandýrýlmadýkla-
bir meta satýcýsý olarak, metasýna biçilen de- rý” sürece sakin bir yaþam sürerler. “Ýdealist”
ðer ve iþlevi kabul etmiþtir. Bu durumu, “bu olduklarý dönemde savunduklarý ne varsa,
iþi ben yapmazsam, nasýl olsa bir baþkasý bugün onun karþýsýna çýkarlar. Ýlk dönem-
yapacak” diye meþrulaþtýrýr. lerinde “özel eðitim”e, “özel üniversite”ye
Þimdi “o”, kendi sýnýfýnýn sürekli özen- karþý çýkarlarken, bugün bu “özel” eðitim
diði büyük burjuvazinin, yani kapitalistlerin kurumlarýnýn “elit” öðretim üyeleri olmakta
hizmetine girmiþtir. Ancak ülke emperyaliz- bir sakýnca görmezler.
me baðýmlý bir ülke olduðundan, hizmeti- Bugün bu “elit” küçük-burjuva aydýnla-
ne girdiði “kapitalist” iþbirlikçi-tekelci burju- rýnýn “kýþlasý” Bilgi Üniversitesi, Sabancý Üni-
vazinden baþkasý deðildir. Böylece o yeni versitesi ve Boðaziçi Üniversitesi’dir. Tarih
“iþinde” iþbirlikçilik stajý yapar. Vakfý’ndan Açýk Toplum Enstitüleri’ne kadar
Bu dönemde küçük-burjuva aydýný iþbir- her türden “temiz vakýflar”ýn “gönüllü des-
likçilik stajýný “yerli” iþbirlikçi-tekelci burju- tekçisi” yine onlardýr.
vazinin yanýnda yaptýðý için, hizmeti de yerel Ýþte bu “elit”lerin son “idealist aydýn gö-
kalýr. revleri” “Ermeni Soykýrýmý” olmuþtur. “Ýmpa-
1980 sonrasýnda “liberalizm” salgýnýyla ratorluðun Çöküþ Döneminde Osmanlý Er-
birlikte, onlara yeni hizmet alanlarý açýlmýþ, menileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokra-
yerelden evrensele, küreselleþmeye sýçrama si Sorunlarý” olarak adlandýrýlan bir konfe-
yapmýþlardýr. Artýk “o”, kendi ülkesinin yerel rans düzenleyerek bu görevlerini icra et-
“idealist” aydýný olmaktan kurtulmuþ, evren- meye koyulmuþlardýr. Bu karar ve sonrasýn-
selleþmiþtir. Bu aþamada “o”, iþbirlikçilik sta- da geliþen olaylar, bu “elit”lerin sýnýfsal kö-
jýndan öðrendiði tüm bilgi ve becerisini “kü- kenlerini en açýk biçimde ortaya koymuþtur.
$ resel sermaye”nin hizmetine sunar. Artýk Konferansa, “bu konudaki Türk resmi te-
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

zine mesafeli duran, eleþtirel yaklaþan, tari- patmamýz lazým. Çünkü, milletin vic-
hi ve toplumsal bilginin çok sesli ve çok par- daný rahatsýz oluyor.”
çalý olduðunu düþünen, birçoðu dönemin ve Böylece “milletin vicdaný” kýlýcýný çekip
konunun uzmaný olan sosyal bilimciler ve “elitin vicdaný”na savaþ ilan etmiþtir. Artýk
tarihçiler”in katýlacaðý ilan edilmiþtir. “milliyetçiler” ile “dünya vatandaþlarý” karþý
Ülkede “milliyetçilik”in yükseldiðine iliþ- karþýyadýr.
kin her türden deðerlendirmeye karþýn, on- Murat Belge, Taner Akçam, Halil Berk-
lar “aydýn sorumluluðu” gereði korkusuzca tay gibi eski “sol”un eski “silahþörleri”nin
“ulusal hassasiyetler”in üzerine gitmeye ka- içinde yer aldýðý “elit aydýn”dan beklenen,
rar vermiþlerdir. Üstelik bunu “vicdani bir bu savaþ ilanýna karþý “dünya vatandaþý” ol-
sorumluluk idraki” içinde yapacaklarýný da manýn onuruna yakýþýr bir tutum almalarý-
ilan etmiþlerdir. dýr.
“Her küçük burjuvanýn temel özel- Ama onlar birer küçük-burjuva aydýný ol-
liði kendisinin ‘bir tek’, ‘eþsiz’ olduðu- duklarý için, gücü gördükleri her yerde kuy-
na inanmasýdýr. Bu yüzden o, her me- ruklarýný ayaklarýnýn arasýna kýstýrýp kenara
rasimde bulunur: ‘Bütün düðünlerde çekilmeyi yeðlerler. Öyle de olmuþtur. “Mil-
niþanlý, bütün gömmelerde ölü’ olan letin vicdaný”nýn savaþ ilaný üzerine konfe-
odur. Devletin ve toplumun kendisi ile rans iptal edilmiþtir.
birazcýk ilgilenmelerini, kendisine in- “Sorumluluk” sahibi, “demokrasi savaþ-
sanca muamele edilmesini ister. Duy- çýsý” küçük-burjuva “elit” aydýnlarý, dün “sol”
gularýný anlatmakta ve özgür komþu- içinde yer alýrken yaptýklarý gibi, bugün de
nun usareleriyle geçinmekte yine tam “sopa”yý gördükleri her yerde “sorumlu-
bir özgürlük sahibi olmak baþlýca me- luk”larýný kolayca bir yana itebilmiþlerdir.
selesidir.”* Onlarýn kendi kendilerine “dünya va-
Bu “vicdani sorumluluk” sahibi “elit” ay- tandaþlýðý”, “aydýn sorumluluðu”, “demokra-
dýn, artýk Ermeni sorununa da “elkoymuþ”- si savaþçýlýðý” yakýþtýrmalarý, “Ermeni soyký-
tur. Bu sorun, artýk onlardan sorulur. Onlar rýmý” karþýsýnda “vicdani sorumluluk” sahibi
olmaksýzýn “tarihsel gerçekler”in aydýnlýða görünmeleri tümüyle kendi sýnýfsal özel-
kavuþmayacaðýna inanmýþlardýr. Þöyle der- liklerinin bir ürünüdür.
ler: Bu “sorumluluk” sahibi “elit”, “Ermeni
“Bu yeni oluþumun ortak paydasý, Soykýrýmý” konusunda seslerini yükseltme
vicdani bir sorumluluðun idrakidir. “cesareti” gösterdiklerinde bile bir güce
Bu, yalnýz bilimsel gerçek açýsýndan dayanmýþlardýr. Sabancý ve Bilgi Üniversite-
veya dünya vatandaþlýðý nezdinde bir lerinin “himayesinde” yapýlmasý planlanan
sorumluluk deðil, ayný zamanda ülke- “Ermeni Soykýrýmý” konferansýnda, hiç biri-
mize, toplumumuza, demokrasimize si kendi “hami”lerinin, Sabancýlar’ýn Kayse-
karþý da bir sorumluluktur. Farklý, ri ve Adana’daki “tehcir” edilmiþ Ermeni
eleþtirel ve alternatif seslerin yüksel- mallarý üzerinden elde ettikleri servetleri
mesi, Türkiye toplumunun aslýnda ne üzerine “teblið” sunmayý akýllarýna bile ge-
kadar zengin bir düþünce çoðulluðu- tirmemiþlerdir.
na sahip olduðunu göstermek, gene Onlar küçük-burjuva sýnýfýnýn aydýnlarýdýr,
en fazla Türkiye’nin yararýna olacak- “elit” aydýnlarýdýr. Kendi sýnýflarý gibi güce
týr.” taparlar. Güç sahiplerinin hizmetine gitmek-
Ama ne olduysa bundan sonra olmuþtur. le güç sahibi olduklarýný düþünürler. Güç,
24 Mayýs günü Adalet Bakaný Cemil Çi- onlarýn tanrýlarýdýr. Her kul gibi, tanrýlarýna
çek TBMM kürsüsünden þöyle konuþur: taparlar.
“Bu, Türk Milletini arkadan han- Türkiye halklarý ve Türkiye devrimci ha-
çerlemektir... Bu ciddiyetsizlik, bu so- reketi bu küçük-burjuva “elit” aydýnlarýndan
rumsuzluk, bu millete küfretme, bu kurtulduðu ölçüde özgürleþecektir, güç sa-
milletin nüfus cüzdanýný taþýyanlarýn hiplerine boyun eðmek yerine, onlara karþý
bu milletin aleyhine propaganda yap- savaþarak zafere ulaþacaktýr.
ma, ihanet etme dönemini artýk ka- Onlar ise, “yükselen milliyetçi dalga” kar-
þýsýnda “ulusalcý”, devrimci mücadelenin
* Maksim Gorki, Küçük-Burjuva Ýdeolojisinin Eleþti- yükselmesi karþýsýnda “marksist” olarak ya-
risi. þamlarýný idame ettirmeye çalýþacaklardýr. %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

AB Anayasa Referandumu
AB Tipi
Yeni-Sömürgeciliðin Ýflasý

“Ýhraç edilmiþ sermaye, ihraç edildiði ülkelerde, kapitalizmin geliþ-


mesini etkiler, hýzlandýrýr. Böylece, sermaye ihracý, ihracatçý ülkeler-
deki geliþmeyi bir parça durdurma eðilimi taþýsa da, bunun, bütün
dünyadaki kapitalizmi derinlemesine ve geniþlemesine geliþtirmek
pahasýna olduðunu unutmamalý.” (Lenin, Emperyalizm, s. 78.)

29 Mayýs günü Fransa’da “AB Anayasasý” tartýþmaya baþlandýðý bir ortamda, bu so-
için yapýlan referandumunda “hayýr” oylarý- nuçlarýn “Türkiye’nin AB üyeliðini etkileme-
nýn %55 çýkmasý ve böylece Fransýz halkýnýn yeceði” açýklamalarý yapýlýrken, kapalý kapý-
büyük bir çoðunluðunun “AB Anayasasý”ný lar ardýnda yapýlan toplantýlarda AKP ve
reddetmesi pek çok deðiþik deðerlendir- mehteran takýmýnýn büyük bir “oh” çektiði
meye ve yoruma yol açmýþtýr. basýna kýyýsýndan köþesinden yansýmýþtýr.
17 Aralýk 2004’de AB’den “görüþmelere Fransa'da “AB Anayasasý”nýn reddedilmesiy-
baþlama tarihi”nin alýnmasýyla birlikte herþe- le, Kýbrýs’tan Ege’ye, Kürt sorunundan Erme-
yin güllük-gülistanlýk olacaðýný söyleyen yerli ni sorununa kadar “milliyetçilik dalgasý”nýn
“medya”, bu tarihten sonra AKP’de görülen yükselmesine yol açan “AB dayatmalarý”n-
“yorgunluk” belirtileri ve “bayrak krizi”yle dan kurtulabileceklerinin hesabý içine gir-
birlikte yükselen “milliyetçilik” karþýsýnda miþlerdir.
içine düþtükleri þaþkýnlýk içinde “imtiyazlý Türkiye’de AKP hükümeti ve “medya”da
ortaklýk” fikrine dört elle sarýlýrken, Fransa’- bu geliþmeler olurken, Fransýz halkýnýn “AB
da yapýlan referandum neredeyse “cankur- Anayasasý”ný reddetmesinin “Brüksel”de
taran simidi” gibi görülmüþtür. “serinkanlýlýkla” karþýlandýðý, “piyasalar”ýn
Özellikle AB’nin “Kopenhag kriterleri”, bundan etkilenmediðine iliþkin yayýnlar ya-
“Maastrich kriterleri” vs. söylemlerle Türki- pýlmaya baþlanmýþtýr. Almanya’da yapýlacak
ye’den ulusal devleti ve ulusal ölçütleri bir erken seçimde baþbakan olmasýna kesin
yana býrakarak, herþeyi ile Brüksel’e tabi ol- gözüyle bakýlan A. Merkel’in, Fransa’daki re-
maya yönelik istemlerin halk kitlelerinin tep- ferandum sonucunu, “Türkiye konusunda
kilerine yol açtýðý bir evrede, “imtiyazlý ortak- bizim söylediklerimizin doðruluðunu kanýt-
lýk”ýn, “halkýn gazabýndan kurtulmanýn” tek lamýþtýr” açýklamasý ise fazlaca itibar gör-
yolu olduðu düþüncesinin “beyaz Türkler” memiþtir.
ve AKP içinde yaygýnlaþmýþken, Fransa’dan Avrupa’da ve dünyada bu ve benzeri de-
gelen haber hepsini sevindirmiþtir. Öyle ki, ðerlendirmeler yapýlýrken, olayýn kahraman-
Fransa’da yapýlan referandumun “hayýr”la larý, Fransýz halký, büyük bir coþkuyla %55’lik
& sonuçlanmasýyla birlikte AB’nin geleceðinin “hayýr” zaferini kutlamýþtýr.
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Fransýz Sosyalist Partisindeki “globalizm” yürütülen “hayýr” kampanyasý, “neo-libera-


yandaþlarýnýn etkisinde “evet” oyu kullanan lizm”in “serbest pazar ekonomisi”ne, “glo-
sol seçmen bir yana býrakýldýðýnda, Fransýz balizm”in ulus-devletleri güçsüzleþtirme ve
Komünist Partisi, Yeþiller Partisi, troçkist daðýtma amacýna karþý yürütülmüþtür. Sað
Devrimci Komünist Liga ve sol Sosyalist Par- ve aþýrý-sað partilerin, referandumu “göç-
ti üyeleri ve seçmenleri bir bütün olarak men iþçiler”e karþý bir kampanyaya dönüþ-
“hayýr” oyu kullanmýþtýr. türme çabalarý etkisiz kalmýþtýr.
Ama ülkemiz “medya”sý ve “neo-liberal” Fransa’daki referandumdan çýkan “ha-
küçük-burjuvalar (özellikle bay %5 Ertuðrul yýr” sonucu karþýsýnda hemen herkesin ka-
Özkök ve þürekasý) Fransa’da solun bir bü- bul ettiði yargý ise, “soðuk savaþ sonrasý dö-
tün olarak “hayýr” oyu kullanarak “neo-libe- nemin sona erdiði” olmuþtur.
ralizme” büyük bir þamar indirmesini haz- Evet, Fransa’da “AB Anayasasý”nýn %55
medememiþlerdir. Onlar, ellerindeki tüm “hayýr” oyu ile reddedilmesi, Irak’ýn iþgaliyle
araçlarý kullanarak, aþýrý-saðcý Le Pen’in “ha- sona eren “globalizm” dönemini Avrupa
yýr” oylarýný öne çýkartmaya çalýþarak, Fran- için de sona erdirmektedir. Tek farkla ki,
sa’da “kýzýl elma koalisyonu” olduðunu, do- Irak iþgali ile askeri güç kullanarak “globa-
layýsýyla Fransýz solunun da “milliyetçiliðe” lizm”i sona erdiren Amerikan emperyalizmi
kaydýðý demagojisine dört elle sarýlmýþlardýr. iken, Avrupa için sona erdiren Fransýz halký
Amaçlarý, Fransa’daki referandumda “neo- olmuþtur.
liberalizme” karþý Fransýz halkýnýn açýk ve Bugün Avrupa’da, Avrupa’nýn emperya-
kesin tutum alýþýný önemsizleþtirmek ve bu- list-kapitalist ülkelerinde bir dönem sona er-
nun ülkemizde ortaya çýkarabileceði etkile- mektedir. Kimilerinin “birleþik Avrupa”, ki-
ri önlemekten ibarettir. milerinin “Avrupa Birleþik Devletleri” olarak
Gerçekte ise, aþýrý-saðcý, ýrkçý-milliyetçi düþledikleri AB emperyalizmi oluþturma
Le Pen’in oylarý %10-12 arasýndadýr. Bu ne- planý, bizzat halk tarafýndan durdurulmuþtur.
denle, referandumdan çýkan %55 “hayýr” Kimi zaman “globalleþme”, kimi zaman
oyunun büyük bölümü sol kitleye aittir. Þu “neo-liberalizm”, kimi zaman “büyük de-
ya da bu biçimde Sosyalist Partinin “globa- mokrasi ve uygarlýk projesi” sýfatlarýyla ideo-
list” yöneticilerinin etkisinde kalmýþ olan sol lojik olarak tanýmlanan dönem, Sovyetler
kitlenin oraný ise %10-12 düzeyinde kalmýþ- Birliði’nin daðýtýlmýþlýðýyla ortaya çýkan “po-
týr. Bu da, “hayýr” oyu veren Fransýz halkýnýn tansiyel pazarlarý” Avrupa’nýn emperyalist-
büyük çoðunluðunun “neo-liberalizme” kar- kapitalist ülkelerinin “arka bahçesi” haline
þý sol bir güç oluþturduðunu açýkça göste- getirmek için yeni-sömürgecilik yöntemle-
rir. Nitekim geçen yýl yapýlan bölgesel se- rinin kullanýldýðý bir dönemdir. Burjuva ide-
çimlerde Fransa “kýzýl”a boyanmýþ, 22 böl- ologlarýnýn dilinde “neo-liberalizm” olarak
genin 20’sini sol parti adaylarý kazanmýþtýr. sunulan bu yeni-sömürgecilik uygulamasý,
(Sað partilerin kazandýðý iki bölge Alsas ve daðýtýlmýþ olan sosyalist blok ülkelerinde ka-
Korsika’dýr.) Ve Paris, yýllar sonra “saðýn ka- pitalist bir pazar yaratmayý ve bu amaçla ka-
lesi” olmaktan çýkmýþ, Fransýzlarýn deyiþiyle pitalizmi yukardan aþaðýya geliþtirmeyi he-
“kýzýl” olmuþtur. deflemiþtir.
Fransýz referandumundan çýkan “hayýr”, AB’nin “demokrasi kriterleri” olarak sun-
sözcüðün tam anlamýyla, iþçisinden köylü- duðu tüm uygulamalar, yukardan aþaðýya
süne tüm Fransýz halkýnýn “globalizm”e, kapitalizmin geliþtirilmesi için “aday ülke-
“neo-liberalizm”e karþý siyasal ve ideolo- ler”de gerekli siyasal koþullarý oluþturmak-
jik tavýr alýþýdýr. tan ibarettir. “Ekonomik kriterler” ise, Ame-
Fransýz halkýnýn bu siyasal ve ideolojik rikan emperyalizminin yeni-sömürgecilik uy-
tavrýný kendi kamuoyundan gizleme gayreti gulamalarýnda olduðu gibi, “aday ülkeler”de
içine giren AB’nin diðer ülkelerinin siyasal Avrupa’nýn tekelci sermayesinin yatýrýmlarý
yöneticileri ve burjuva ideologlarý, referan- için gerekli koþullarý oluþturmayý amaçlar.
dumdaki “hayýr”larý iþsizliðe, ucuz göçmen Amerikan emperyalizmi gibi yeni-sömür-
iþçiliðe, dolayýsýyla AB’nin geniþlemesine gecilik yöntemlerini uygulayabilmek için ye-
karþý bir tepki olarak göstermeye çalýþmak- terli ekonomik güce sahip olmayan Avrupa’-
tadýrlar. nýn emperyalist ülkeleri, “AT”yi hýzla “AB”ye
Fransýz sol partilerinin çok açýk biçimde dönüþtürerek, yeni-sömürgecilik için gerek-
ortaya koyduðu gibi, “AB Anayasasý”na karþý li ekonomik kaynaklarý oluþturmaya çalýþ- '
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

mýþlardýr. Oluþturulan Avrupa Merkez ban- ülkelerini etkisi altýna almýþtýr. Küçük ve orta
kasý ve AB fonlarý aracýlýðýyla “aday ülkeler”- ölçekli þirketlerin iflasýný büyük sermaye
de kapitalizmi yukardan aþaðýya geliþtirme- þirketlerinin iflasý izlemiþtir. Avrupa’nýn em-
ye soyunan Avrupa’nýn emperyalist ülkele- peryalist ülkelerinde iþsizlik hýzla artmýþ ve
rinin ilk iþi, bunun “siyasal zeminini oluþtur- %10’lara yükselmiþtir.
mak” amacýyla “demokratikleþme paket- Bu koþullarda AB’nin “kurucu ülkeleri”n-
leri”ni uygulamaya sokmak olmuþtur. Bu deki ekonomik bunalýmý geçiþtirebilmek
amaçla “eski totaliter rejimler”de “rejim için gerekli kaynaklar, Doðu Avrupa ülkele-
muhalifi” küçük-burjuvalar içinden iþbirlikçi- rinin kapitalist pazara açýlmalarý için tüke-
ler yaratmaya giriþmiþler ve milyarlarca euro tildiðinden, ekonomik bunalým sürekli hale
harcamýþlardýr. Arkasýndan “Maastrich kriter- gelmiþtir. Ýster “neo-liberalizm” diyerek, ister
leri” devreye sokulmuþtur. “Totaliter rejim”- “Avrupa Birleþik Devletleri” söylemiyle, ister-
den kalma tüm kamu kuruluþlarý, ya özel- se “büyük demokrasi projesi” demagojisiy-
leþtirilmiþ ya da kapatýlmýþtýr. Avrupa’nýn te- le yapýlýyor olsun, Avrupa tipi yeni-sömürge-
kelci sermayesinin bu ülkelere yerleþmesi cilik, Avrupa’nýn emperyalist ülkelerindeki
için sübvansiyonlar yapýlmýþ, altyapý yatýrým- kitlelere pahalýya mal olmuþtur.
larý finanse edilmiþtir. Yýllarca “AB”, “AB’nin geniþlemesi” pro-
Ancak, “Rusya pazarý”nda Amerikan em- pagandalarýyla halklarýn tepkileri pasifize
peryalizminin baþýna gelenler, benzer biçim- edilmeye çalýþýlmýþsa da, “AB Anayasasý” re-
de Avrupa’nýn emperyalist ülkelerinin de ba- ferandumuyla birlikte tüm tepkiler açýða çýk-
þýna gelmiþtir: Yapýlan tüm harcamalara rað- mýþtýr.
men “eski sosyalist ülkeler”de yeterli pazar Fransa’daki referandum sonuçlarý, bur-
geniþlemesi saðlanamamýþtýr. Kapitalist pa- juva ideologlarýnýn ifadesiyle “AB’nin geniþ-
zarý geniþletme yönündeki her yeni giriþim lemesinin sonucu” ve sonu olurken, ayný za-
yeni harcamalar gerektirmiþ ve bunun sonu- manda AB’nin emperyalist ülkelerinin AB ti-
cunda AB fonlarý hýzla tükenmeye baþlamýþ- pi yeni-sömürgecilik yöntemlerinin iflasýný
týr. ilan etmiþtir.
Avrupa’nýn emperyalist ülkelerinin “arka Ve þimdi bu iflas, Hollanda’da yapýlan
bahçesi”nde yeterli pazar olanaklarý geliþtiri- referandumdan %63 “hayýr” oyunun çýk-
lemediði için, 1997’de Asya’da baþlayan masýyla bir kez daha onaylanmýþtýr.
aþýrý-üretim bunalýmý 2000 yýlýnda tüm AB

!
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

KADÝR MANGA ALPASLAN ÖZDOÐAN SÝNAN CEMGÝL


31 Mayýs 1971 / Nurhak

TÜRKÝYE HALK KURTULUÞ ORDUSU


KURUCU VE ÖNDERLERÝ

6 Mayýs 1972 / Ankara

YUSUF ASLAN DENÝZ GEZMÝÞ HÜSEYÝN ÝNAN

!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

TÜRKÝYE HALK KURTULUÞ PARTÝSÝ-CEPHESÝ


Ýlk Genel Komite Üyesi
HÜSEYÝN CEVAHÝR
1 HAZÝRAN 1971
ÝSTANBUL/MALTEPE

1947’de Tunceli’de doðdu. Yüksek öðrenim için Ankara Siyasal Bil-


giler Fakültesine girdi. Burada devrimci gençlik hareketlerine katýldý.
Dev-Genç içinde yer alan Hüseyin yoldaþ, Mahir Çayan yoldaþla bu
mücadele içinde tanýþtý. THKP-C’nin oluþum sürecinde yer aldý ve
kurucularýndan oldu. Oluþturulan ilk Genel Komite’de yer alarak, Doðu
Anadolu Bölge Sorumluluðu’nu üstlendi.
THKP-C’nin 1971 yýlýnda baþlattýðý Öncü Savaþýnýn ilk evresinde ger-
çekleþtirilen merkezi eylemlerin içinde yer aldý. Ýstanbul’da þehir ge-
rillasýnýn yaratýlmasý amacýyla alýnan karar üzerine Mahir yoldaþla
birlikte buraya geçti. Has’larýn günlük gelirlerinin kamulaþtýrýlmasý ve
Siyonist ajan E. Elrom’un tutsak alýnmasý eylemlerine katýldý.
Elrom eylemi üzerine oligarþinin baþlattýðý kuþatma ve imha ope-
rasyonu sýrasýnda, 29 Mayýs 1971’de Mahir yoldaþla birlikte Ýstanbul-
Maltepe’de kuþatýldýlar. Bu iki “adalý”nýn üç gün süren kuþatmasý, 1
Haziran günü baþlatýlan operasyonla sonlanýrken, Cevahir yoldaþ þehit
düþtü, Mahir yoldaþ aðýr yaralý olarak tutsak edildi.
Cevahir yoldaþýn sanat ve kültür üzerine yayýnlanmýþ çeþitli yazýla-
! rý yanýnda, Küba Devrimi üzerine bir yazýsý bulunmaktadýr.
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

1960 yýlýnda Kars’da doðdu. 1977’de dev-


rimci mücadeleye THKP-C/HDÖ saflarýnda
katýldý. 1977-1979 yýllarý arasýnda Kars böl-
gesinde örgütsel faaliyette bulunan “Dede”,
bu dönemde faþist milis güçlere karþý
THKP-C/HD֒nin gerçekleþtirdiði silahlý ey-
lemlerde yer aldý. MHP Kars Ýl Baþkaný’nýn
cezalandýrýlmasý eylemine katýldý. 12 Eylül
askeri darbesi koþullarýnda tutsak edildi.
1986 yýlýna kadar Selimiye, Metris, Saðmal-
cýlar ve Erzurum Askeri Cezaevlerinde yattý.
1986 yýlýnda tutsaklýðý sona erer ermez
pratik örgütsel faaliyet içinde yer aldý. THKP-
C/HD֒nin 1991-1993 yýllarý arasýnda gerçek-
leþtirdiði “30 Mart-Kýzýldere Harekâtý” (1991);
“Eylül Harekâtý” (1992) ve “15 Mart Harekâ-
tý” (1993) içinde yer aldý. THKP-C/HDÖ Ýstan-
bul Ýl Komitesi üyesi olan “Dede” yoldaþ, bir
þehir gerillasý olarak savaþýn tüm zorluklarý- AÐADEDE SARIKAYA
na ve olanaksýzlýklarýna raðmen üstlendiði
1960/KARS
görevleri yerine getirmekte tereddüt etme-
9 MAYIS 1993/ÝSTANBUL
di.
9 Mayýs 1993 Pazar günü saat 12’de Ýs-
tanbul/Fatih’teki örgüt evinin oligarþinin zor
güçlerince basýlmasýyla baþlayan çatýþmada
þehit düþtü.

1963 yýlýnda Kayseri’de doðdu. Daha he-


nüz Ortaokul sýralarýndayken devrimci mü-
cadeleyle tanýþtý. THKP-C/HDÖ sempatizaný LEYLA DOÐAN
olarak örgütsel çalýþmalarda kendisinden 1963/KAYSERÝ
istenen her þeyi yerine getirmek için olan- 21 MAYIS 1986/ANKARA
ca gücüyle çalýþtý. Örgüt saflarýnda ortaya
çýkan II. Sað-sapmanýn yarattýðý kargaþa için-
de bir süre Kayseri ile sýnýrlý bir iliþki içinde
bulundu. 1979 sonlarýnda bu saðcý unsurla-
ra yönelik polis operasyonunda tutsak edil-
di. Ankara/Mamak cezaevinde yattý. Tutsak-
lýðýnýn ilk gününden itibaren örgütle baðlantý
kurdu ve THKP-C/HD֒nin örgütsel iþleyiþi-
ne dahil edildi. 1981’de tutsaklýðý sona er-
dikten sonra deðiþik kentlerdeki örgüt üye-
leri arasýnda baðlantýlarýn kurulmasýnda ça-
lýþtý. Her koþulda cezaevindeki tutsak yol-
daþlarýyla baðlantý kurmayý baþardý. Bu gö-
revlerini 1986 yýlýna kadar aksatmadan sür-
dürdü. Ýþkenceler sonucu meydana gelen
rahatsýzlýðý nedeniyle Ankara’da kaldýrýldýðý
hastanede 21 Mayýs 1986’da yaþamýný yitir-
di. !!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mayýs-Haziran 2005

TKP(M-L) VE TÝKKO’NUN KURUCUSU VE ÖNDERÝ


ÝBRAHÝM KAYPAKKAYA
18 MAYIS 1973
DÝYARBAKIR

1949 yýlýnda Çorum’da doðdu. Ýlkokulu bitirdikten sonra Hasanoðlan Öð-


retmen Okulu’na girdi. Burayý bitirdikten sonra Ýstanbul Çapa Yüksek Öðret-
men Okulu’na baþladý. Ayný zamanda Ýstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi-Fizik
Bölümü öðrencisi olan Kaypakkaya, sol düþüncelerle burada tanýþtý. Mart
1968’de Çapa Fikir Kulübü’nün kurucularý arasýnda yer aldý. Çapa Fikir Ku-
lübü’nün baþkaný olan Kaypakkaya, 6. Filo’ya karþý bildiri yayýnladýðý gerek-
çesiyle Kasým 1968’de okuldan atýldý.
FKF ve TÝP içinde ortaya çýkan ayrýþmada MDD kesiminde yer aldý. Ýþçi-
Köylü gazetesinin Ýstanbul’daki bürosunda çalýþan Kaypakkaya, Aydýnlýk ve
Türk Solu dergilerine yazýlar yazdý. Aydýnlýk içinde meydana gelen ayrýþmada
D. Perinçek’in baþýný çektiði PDA saflarýnda yer aldý. 1972 yýlýna kadar PDA
(TÝÝKP) saflarýnda çalýþtý ve DABK üyesi olarak görev yaptý. Bu tarihte PDA
oportünistleriyle yollarý ayrýldý. D. Perinçek ve çevresinin revizyonist ve opor-
tünist olduklarýný söyleyen Kaypakkaya, ayrýlýk sonrasýnda TKP(ML)-TÝKKO’yu
kurdu.
TKP(ML) faaliyetlerinin yoðunlaþtýrýldýðý Dersim bölgesinde mücadele eder-
ken, 24 Ocak 1973’de Vartinik mezrasýnda oligarþinin resmi zor güçleri tara-
fýndan sarýldý. Çatýþma sýrasýnda Ali Haydar Yýldýz þehit düþerken, Kaypakkaya
yaralý olarak çatýþma alanýndan uzaklaþtý. Ancak beþ gün sonra kendisinin
kaldýðý köydeki bir öðretmenin ihbarýyla yakalandý. Dört ay süren iþkencelerde
hiçbir þeyi kabul etmedi ve bu iþkenceler sonucu 18 Mayýs 1973’de þehit
düþtü.
!" Onun iþkencedeki kararlý tutumu tüm devrimciler için bir örnek olmuþtur.
ERÝÞ YAYINLARI
Mayýs-Haziran 2005 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ýnternet Adresi:
www.kurtuluscephesi.com
www.kurtuluscephesi.org
www.kurtuluscephesi.net

E-Posta Adresi:
kurcephe@kurtuluscephesi.org
erisyayinlari@kurtuluscephesi.org

MAHÝR ÇAYAN: KESÝNTÝSÝZ DEVRÝM II-III


THKP-C/HDÖ : TÜRKÝYE DEVRÝMÝNÝN ACÝL SORUNLARI-I
ÝLKER AKMAN : MEVCUT DURUM VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
THKP-C/HDÖ : OLÝGARÞÝ NEDÝR?
THKP-C/HDÖ : MARKSÝZM-LENÝNÝZM BÝR DOGMA DEÐÝL, EYLEM KILAVUZUDUR-III
THKP-C/HDÖ : THKP-C/HDÖ VE 15 YIL
THKP-C/HDÖ : POLÝTÝKLEÞMÝÞ ASKERÝ SAVAÞ STRATEJÝSÝ VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
THKP-C/HDÖ : GRAMSCÝ ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : REVÝZYONÝZMÝN REVÝZYONU
THKP-C/HDÖ : ULUSAL SORUN ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : “BDS”: BÝR PRAGMATÝK SAPMA
THKP-C/HDÖ : “YENݔ OPORTÜNÝZM ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : ZAFER BÝZÝM OLACAKTIR! [Ankara Davasý Savunmasý]
THKP-C/HDÖ : DEVRÝM PROGRAMLARI
THKP-C/HDÖ : RUS DEVRÝMÝNDEN ÇIKAN DERSLER
THKP-C/HDÖ : ESKÝ BÝR GERÝLLANIN “EMEK”Ý
THKP-C/HDÖ : PASS VE “YENÝ ÇÖZÜM”ÜN FIRSATÇILIÐI

DEVRÝMCÝ MARÞLAR VE EZGÝLER


DÜNYADA VE TÜRKÝYE’DE EKONOMÝK BUNALIM [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-I]
LAÝKLÝK VE ÞERÝATÇILIK ÜZERÝNE [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-II]

Vous aimerez peut-être aussi