Académique Documents
Professionnel Documents
Culture Documents
H0IKA NIKOMAXE e
ARİSTOTELES
Klasik Metinler / Ol
AYRAf YAYINEVİ
Konur Sokak 14-2 06650/Kızüay-Ankara
Td-Fax:(0312)418 2263
H0IKA NIKOMAKEIA
ARİSTOTELES
Çeviren:
Saffet Babür
m
V * V I N ■ V I
Ankara-1997
ÇEVİRENİN N O T U
Saffet Babür
Beytepe Nisan 1997
SIĞLA
P R A E F A T IÜ .
PRAEFATIO.
I. BYWATER.
Seribebam Londini mense lulio a. 1890.
vııı
de, yazım konusunda emin olmak için, kodekse kendim de
baktım.
Tasanm özgürlüğü bu edisyonun düzenine uygun düş
mediği için, bir zorunluk olmadıkça, düzeltmeleri metin içi
ne almadım. Noktalamayı özgürce değiştirdim, kimi yerde
dostum Mars'a, kimi yerde, sözlerin doğru aynmlanru bul
mak için sık sık uğraşmış olan Susemihi ustaya dayanarak.
Söz ondan açılmışken, yalnız bu bakımdan değil, çalışma
nın bütününde Susemihl'in edisyonunun bana çok yararlı
olduğunu şükranla açıklanm; öyle ki onun topladığı kay
naklara ne denli borçlu olduğumu sözle anlatmak güçtür.
Bu sayfalan baştan sona okumak için onca emek ver
miş olan I.M. Schulhof ve I. Burnet'in adlannı saygıyla an
maktan kıvanç duyanın. Burnet'in de iki yerde benimle aynı
düzeltmeyi yapmış olduğunu sevinerek gördüm. Ama,
herkesin önünde teşekkür edeceğim ve şükran duyacağım
birisi var, büyük Aristoteles'çi I.C. Wilson'dan başkası değil
sözünü ettiğim; Bu edisyonun hazırlanmasında bana ar
kadaş olacağım ummuştum; umduğum gibi oldu; kendi acil
işlerini başkasına devrettikten sonra, başkasının yapıtına
yardım etmeye, olanak bulduğunca, dostunun yardımına
koşmaya hayır demedi. Kitabın hayli büyük bir bölümünü
birlikte yeniden okuduk; karşılıklı uzun konuşmalanmızda
en çetin problemleri ortak çabamızla hallettik.
I. Bywater
Londra, Temmuz 1890.
H0IKON NI KOMAXEI ON
A.
1004* 8. Kal om. K** M'’ Asp. 11. ante x «Au' otto»ik^) add. ^ L**
j(a\ıyvıtoaiTiKİı L** 13. Kark add. M’’ Si Aldina 14.
Sh M** r 16. Sf' «brd L*» M" Asp.
NIKOMAKHOS'A ETİK
BİRİNCİ KİTAP
20. oÖT» y’ K**: oSro»s vulg. 27. î ’ koI ti L'*: ÎJ) kü\ ti F
1C94’*4. Xomu7s om.K'* ırpaKriKcûs seclusi 8. yt] rt K**M**F
î). "jop om. K** F 15. ıtoKK^v Asp. (v. etiam infra ad v. 17) : TOffai~
Tvv K’>I.''r
şeyler olması hiç fark yaratmaz- sözünü ettiğimiz bilimler
de olduğu gibi. Yapılanlarda kendisi için istediğimiz, başka
şeyleri de onun için istediğimiz bir amaç varsa ve her şeyi bir 20
17. T«ı»a w\dyvy »x«0 rtva ıroKKvv ^x«‘ kcA ırKdırııy &<rrt Sokûv
?X**i' pr- K** kyaOiı pr. K’’ 22. O** 23. cKotrrat» L** T
1095» 1. fify om. L** T 12. ır/>ooı/x(c((r9(« pr. K** 13. rtuha K**:
Toıravra vulp.
olduklan düşünülür. Pek çok kişi onlardan zarar gördüğü
için, iyi şeyler konusunda da böyle bir yanılgı vardır; nite
kim kimi zenginlik, kimi de yüreklilik yüzünden yitip git
miş-. O halde bunlar üzerinde ve bunlara dayanarak konu-
şanlann, doğruyu kabataslak ve biçimsel olarak göstermele 20
17. iefo96y F 27. Toî&Se 28. wâaı tov tlvat iryaOâ afr&y
ioTLV K** M** 32. 6 om. L** 1095** 1. M rûv <rraBluv L** F
2. yip K** M**: oiy L’’ F 3- y* om. L** F 4. Ijetaty L" M** Asp.
6. tl TovToi] ty roİToıt pr. K** 7. ^X**] ^X®‘ ^ W*
şey ve tüm yapılabilecek iyilerin en ucundaki şey nedir? Adı
konusunda pek çok kişi anlaşıyor, hem sıradan kişiler hem
de seçkin insanlar ona mutluluk diyorlar, iyi yaşamayı ve iyi
durumda olmayı da mutlu olmakla bir tutuyorlar. Ama 20
TuiV ijv bv pCa TIS İTTiarqpT]’ vvv 8’ elırl 7roAXal Kal t&v
3*2. yap om. L ’ ’6'>. aiırh fKaarov pr. L'' auTÛıt âv&pû>rruı pr. K'’
1096'* 1. i v om. L** 4. ıro\vxpovı<irtpov L** F 8. ttrraı
10. «/p^(r0aı L** Asp.: ırotttc$aı «ipriaBaı «al ıroieîfffloı F
13. TİyaB^v L" F 19. &v rıs L"
iyilerin de bir tçk bilimi olurdu; oysa şimdi pek çokturlar,
hatta bir tek kategori altında olanlarda bile: Örneğin uygun
zamanı belirleme konusunda savaşta askerlik, hastalıkta
tıp; doğru ölçüyü bulma konusunda, beslenmede tıp, daya
nıklılıkta ise beden eğitimi var. “Bir şeyin kendisinden söz-
ederken, acaba ne demek istiyorlar?” diye hayretle soran
olabilir. Elbette, insanı insan yapan neden ‘insanın 35
kendisi’nde ve ‘insan’da bir ve aynı ise, insan olduklanna 1096b
göre aralannda hiç fark olmayacaktır; bu böyle ise, ‘iyinin
kendisi’ ile ‘iyi’ arasında —^iyi olduklanna göre— bir fark
olmayacaktır. Aynca eğer yıllarca dayanan beyaz, bir gün
lük beyazdan daha beyaz değilse, ebedî olmakla iyi, daha
çok iyi olmayacaktır. Biri [bir sayısını] iyilerle aynı diziye
koyan Pythagorasçılar bu konuda daha inandırıcı konuşur
görünüyorlar; sanınm Speüsippos da bunlan izliyor. Ancak
bunlardan başka zaman sözedelim. Söylenenlerin şüphe gö
türür gömnmesi, her iyiyi iyi yapan nedenleri dile getirme
melerinden ileri geliyor: Kendileri için arananlara ve sevilen 10
lere bir türe göre iyi denir; bunlan meydana getirenlere veya
bir şekilde koruyanlara, ya da karşıtlannı engelleyenlere de
onlardan ötürü başka bir anlamda iyi denir. Açıktır ki, iyi
olanlara iki anlamda iyi denmiş oluyor: Bazılannın kendile
rine bazılanna da bunlardan ötürü deniyor. Şimdi kendi ba
şına. olanlan, yararlı olanlardan ayırarak, bir tek ideaya 15
göre bunlann dile getirilip getirilemeyeceğini düşünelim.
Kendileri için iyi olanlar tarafına neler konacak? Tek başla-
nna ayırdığımız zaman bile aranan şeyler mi, sözgelişi dü
şünmek, görmek, kimi belli ıiazlar ve onurlar mı? Bunlan
bir başka şeyden ötürü arasak bile, gene de kendileri için
iyi olanlar tarafına konabilirler. Yoksa ideadan başka bir şey 20
konmayacak mı? Bu durumda da tür diye bir şey boşuna
olur. Eğer bunlar da kendileri iyi olanlardan ise, iyiyi iyi ya
pan nedenin bütün bunlarda aynı gözükmesi gerekecektir,
tıpkı kardaki ve tebeşirdeki beyazlığın aynı gözükmesi gibi.
8 I. 6—7.
0/)ovr/ö’eû)s Kal îjbovrjs «rcpot koI bıa<f)tpovT(s ol Aoyot ravrp
25 jÇ dyada. ovk lo rtv âpa to ayadov kolvov ti ıcarâ pu'av
Ibeav.^ aK\a tt&s brf K4yeraı; ov yap (oiKf roîs ye aTrâ 12
rı/x»7ff 6puı>vvp.oıs. iAA’ ap4 ye t<3 d 0 ’ <ı/ds eîvai rj ırpbs
kv â'navra avvTfkfîv, fj p.aXKov kot İLvakoyiav; i s yap
4v cr^p-arı o^ıs, iv ^ X V aXA.o 8^ iv â\\<û.
30 oAA’ r<rö)S rovra /liv â<f>€riov to vvv' i^aKpı^ovv yap vırep 13
avT&v akktfs hv €Îrf (j}iko<ro<f>[as oİKfioTfpov. 6pLoCa>s 8e Kal
Tt^pı Trjg Ibiag' €l yap Kal itrrıv ^v ti t6 Koıvfj Korrjyopoij-
p,€Vov âyaOov rj yonpıcrrov avTo ti Ka$' avrtf, bfjkov i s ovk
hv iir) ırpaKTOv obbi kttjt6v &vOp<aTr<p' vvv b i toiovtov ti
35 pikrtov €Îvaı yvatpCÇeıv 14
1097* avTO ırpos rh kttitol Kal ırpaKTa t&v ayaO&v' otov yap
rrapâbfiyfta tovt e^orres p.aKkov darop-eda Kal tol ^pîv
ayaöâ, kİlv fîb&ptv, imTfv^opföa avr&v. TudavortjTa pkv 15
o5ı/ Tiva ^ Adyos, eoııce 8e ra îs imarrıpaıg bıa<p<ov€Îv'
5 Tracraı, yap âyaûov nvbs i<f>ıip€vaı Kal ro ivbeks imCryırov-
aaı TTapakeliTovtrı t^ v yv&crıv avröv. koItoi ^oı^Orjpa Trjkt-
KOVTOV Toi»s re^vfros âıravrag ayvoeîv Kal prjb' im Cv^fîv
oiiK eükoyov. arropav bi Kal ti oKfifkrfâıja-fTaı v<f>a.vrrjg rj 16
t İ ktoİV TTpbs TTjv avTOV re^Mjy eİ8i s ro avrb tovto âyaûdv,
10 rj TTÛs İarptKİrepos ^ orpaTrıyiKtoT^pog İaraı o Trjv Ibiav
aM ıv T€Ö€apivos. <f>aCv€Tat pev yap ovbe t^v vyUıav
ovTfûs ivuTKO'ndv 6 laTpog, âkkâ t^v ivâparrov, pâkkov b'
î<rm Trfv Tovbf' Kad* İKaarov yap tarpeveı. Kal ırept p iv
totütoüv İ itI Toa-ovTov flp^arOiû.
6 IlciAu/ 8’ iıravekûcopfv eırı to ^TjTovpıeı/oı/ dyadov, V II.
26. y€ om. P 30. t A yvy K** 32. Kal om. K** M** .ri]
Kol K‘>M'* 33. Ti a M L*» 1097* 4. #x«» ▼‘»'A L’* 7. Swayrat
ra in Ttx*'^Tat L* P 9. r k curri tovto aya96v K**: abrh TİyaOSv L** P :
Tİ avroayoB6p M**
Oysa onuru, aklı başındalığı, hazzı iyi yapan nedenler başka
başka ve ayndır. Öyleyse iyi bir tek ideaya göre olan ortak 25
örnek elimizde olursa, bizim için iyi olanlan daha iyi bilece
ğimiz, bilince de onlan daha iyi gerçekleştirebileceğimiz dü
şünülebilir belki. Bu temellendirmeningerçiinandıncıbirya-
nı var, ama bilimlere aykın düşer gibi görünüyor; hepsi iyi
bir şey arzuladığı ve eksik olanı aradığı halde, onun bilgisini
bir yana bırakıyor. Böyle bir yardım olduğu halde, bütün
sanatçılann bundan habersiz olmalan ve onu aramamalan
pek akla yatmıyor. Bir dokumacının ya da bir marangozun
ise, iyinin kendisini bilmekle kendi sanatı için ne yarar sağ
layacağı, ya da bu ideayı görmüş olan bir kumandamn nasıl 10
25. ti] Sil Heliodorus • 26. frtpa L^* 32. koI add. Felicianus
(cum Aspasio, ut videtur) 3ı'a ^ 3 Asp.: 3t*a5r&K*’: Si* &A.\o T: Sık
ToCe* L»» M*> 84. 3*] Sil K" T 1007“ 6. riıv tiScuftovlav 5’ K"
Değişik eylem ve sanatlarda değişik bir şey gibi görünüyor;
tıpta ve askerlikte başka başka şeydir, öteki alanlarda da. O
halde her birinin iyisi nedir? Acaba öteki şeylerin onun uğru
na yapıldığı şey mi? Bu da tıpta sağlık, askerlikte utku,
mimarlıkta ev, her birinde de bir başka şeydir, her eylem ve 20
tercihte ise amaçtır; çünkü herkes öteki şeyleri pnun için ya
pıyor. O halde bütün yapılanlann bir amacı varsa, bu, yapı
lan iyi olur; amaçları daha çoksa, iyi bunlar olur. Böylece
temellendirme döndü dolaştı aynı yere vardı; bu noktayı
daha açık hale getirmeye çalışalım: Amaçlar çok göründü 25
mız bu olur, daha çok şey varsa, bunlann arasında en çok ken
disi amaç olanı. Kendisi için aranan, başka bir şey için ara
nandan; hiçbir zaman bir başka şey için tercih edilmeyen de,
hem kendileri için hem de onun için tercih edilenlerden daha
amaçtır diyoruz; hiçbir zaman bir başka şey için tercih edil
meyip, hep kendisi için tercih edilene ise sadece kendisi 1097b
10. 7 t;vaı{l K** M*’ 11. » oAitikİ î L** M** 6 om. U ’ 15. tdptrhv
K’’ A.sp.: İpKiov KOİ aiptrhv L** T: alptrhy Kal İpKioy M** 17. avvapıd-
pLovfifvri î i SrjKoy ws aiptrcartpa F 23. ıroOtî K** 24. 5i)] 5i M'*
Hcliodorus 31. ıroShs nal K** Asp. 1008* 1. t « add. K''
add. K»*
10
13 KOI /3ol Kal Traın-l ^^ıvtTaı brı vpaKTiK^ rts tov \6yov
€J(oi;tos* TOî/rov 8c t8 ficv wî cırıırctöcs .\oyy, to 8 û>s
l^oı; Kal öıavoovpevov. hırr&s 8c «al ravrrjs X.€yofx^vrıs ş
T^ı» Kar* ivepydav derîov' Kvpu^Ttpov yap avrrj 8okcÎ Acyc- ■
14 ordat. ci b'’^oTiv İpyov avdpdntov yirvyrjs kvipyeıa Kara \6yov
7/ prı &V€V KoyoVf ro 8’ aurd (f>apev epyov etvai ru) yiveı
roö8c Kal roS8c a“iTovdaiov,' uıanTep Kidapıarrov koX (ncovbaiov-
KidapuTTov, Kal cLTrkâs 8^ roCr’ iırl TrâvTOiv, TTpoarıdfpivrfs lo
T^s Kara rrjv aperrıv VTtepoyr)^ ırpbs ro epyov’ Kidapıarov
pkv yap K(,6apiC^LV, cntovbaiov be rh ev’ el 8’ ovrois, [avdp<&-
TTOv be Tİdepev İpyov C^^t^v nva, Tavrrfv be 'yfrvy^V^ ivepyeıav
Kal Trpd^ets /ncro koyov, a-novbalov 8’ avbpöi c3 Tavra Kal
15 KoAd)?, ^Kaa-Tov 8’ cS Kara t^v oİKelav âper^v dırorcXccraı* ıs
el 8’ oüro).] rd avdp<aTnvov ayadov ^ x v s ivepyeıa yiveraı
Kar' apeTTjv, el be rrKelovs al aperal, Kara t^ v âplanjv Kal
16 rcAcıordrîjv. İri 8’ iv ^l<p re\ei(p. pCa yap ^'^b.ıb^v eap ov
TTOcetf ovbe pia •fipepa’ ovto) be oibi p,aK<ipıov Kal evbaCp.ova
17 pCa rjpepa ovb' âkCyos \p6vos. flcpıycypdı^öiı) pev ovv rdya- ^
dbv Tavrrj' bel yap Itrcüs vıroTvv&arat vp&rov, eW' varepov
âvaypâ\j/aı. bo^eıe 8’ av Travroy eîvac ırpoayayelv koI bıap-
dp&aaı Ta Kak&s eyovra rj) -nepıypaepfj, Kal h \p6vos râv
rocovTü)v evperrjs ^ crvvepyös dyaöoy eıvaı’ ödev Kal t &v rcX'
v(bv yeyovaaıv al İTuboiTeıs’ ıravrds yap Trpoa'delvaı rd ek- *5
18 kehrov. pepvrjaBaL be Kal t 5>v npoeıprıpevuiv XPVi <«“ 1
aKpC^eıav prı bpoms ev âıracrıv emCriTelv, âkk' iv İKa-
(rroiî Kara tj]v vıroKeıpevrjv vkrjv Kal iırl TorrovTov 10 ’ oa-ov
ğunu; her şeyin ise kendine özgü erdeme göre iyi yapılırsa,
iyi gerçekleştirilmiş olduğunu da ileri sürüyoruz], insansal
iyi, ruhun erdeme uygun etkinliği olur— üstelik yaşamın
sonuna kadar etkinliği. Çünkü bir tek kırlangıç baharı
getirmez, ne de bir tek gün; aynı şekilde bir tek gün ya da
kısa bir süre insanı kutlu ve mutlu kılmaz. İyi, ana çizgile
riyle bu şekilde betimlenmiş olsun. Belki de önce onun ana 20
çizgilerini çizmek, sonra da içini tamamlamak gerek. Ana
çizgileri iyi çizilmiş şeyleri işleyip aynntılannı düzenlemek
herkesin yapabileceği bir iş gibi görünüyor; zaman böyle-
lerini bulur ya da onlara iyi bir yardımcı olur. Sanatlann
gelişmesi de böyle olmuştur; çünkü eksik olanı tamamlamak 25
28. K*» 29. KOİ om. K** T 80. vİ¥op6s K" 1O00* 18. rot-
avra Syiburp 15. 9h T
13
22. KoXa( y t Ktü ayıtSai L** lOOO** 1. λX] koI Sıa K** M** 3. oû
ırâvvj oîtStifiûs K*' 5. ^ post <pl\oı om* K** 9. kcA post 1j om* L** F
14
1X00^ 12. iwdpx*ı post 13 fpytty K** 15. rt/u iraraı om. pr. K**
poi'i/ıc&Tarat O** 10. raAraısK.^ 18. M^: F 27.
novSala] PtfitUa
17
33. al om. K** 35. r i ante ^av\a om. L** 1101* 8. re K**:
om. I.** 10. oi>5’] oSO" L**: otfr€ K** İS. icrıv add. K ’ 21.
5’] 8’ &1İ r c l fort. Asp.
18
13. yiyoır K**: yiyoır* vuljy. lÖ. 4\X4J «cal K** 11). ıj/vxvf
K** : vul^. Bfpamöoyra K** F 20. rh add. Ram.sauer
21. T«K t* larpSy] koI rûy larpûy S" L*‘ T 26. Si] Si leal K**
U02'> 3. iyOpuiTiKİt T.** M**
21
roû ıraTpos Kal t S>v (f)Lko)v <^ap.iv exety koyovy Kat oır^
* / M*' Asp. : f t ırp vulp. Kal ad d . K** 14. fitııroı] f ify L**
M*' r &Kparovs Kal iyKparovs K** M** F 17. /ıd^eraı L** F: /tıd-
X«Tof T€ K*’ M*" 22. om. K** 27. rb prius om- K''
düşünülüyor. İyi ile kötü insan uykuda pek az belli olur
(bundan dolayı, yaşamın yansında mutlu kişiler ile sefiller
arasında bir fark yoktur derler; bunun da böyle olması
doğaldır, çünkü uyku, ruhun erdemli ya da fena denilmesini
sağlayan etkinliğine ara vermesidir), bazı hareketlerin
pek az derecede [ruha] ulaşması dışında, ki bu şekilde
doğru® kişilerin düşleri sıradan kişilerinkinden daha iyi olur. 10
Bu konuda bunlar yeter, besleyen yanı bir yana bırakalım;
çünkü onun, doğal yapısı gereği, insansal erdemde payı yok
tur. Ruhun akıl sahibi olmayan ama bir şekilde de akıldan
pay alan bir başka doğal yanı var görünüyor. Nitekim
kendine egemen olan ve egemen olmayan kişinin aklını, ru
hun akıl sahibi yanını överiz; çünkü o, doğru bir şekilde en 15
B.
olacaktır: Biri asıl ve kendisi akıl saliibi olan, öteki ise baba
nın sözünü dinleyen [akıl alan] yan anlamında. Erdem de bu
ayırıma göre belirlennıel\tedir: Kimi erdemlere düşünce
erdemleri, kimine de karakter erdemleri diyoruz, bilgelik,
doğru yargılama, aklı başındalığa düşünce erdemleri;
cömertliğe, ölçülülüğe ise karakter erdemleri diyomz. Nite
kim birinin karakterinden söz ederken, onun için bilgedir
ya da doğru yargılama gücüne sahiptir demiyomz, sakindir
ya da ölçülüdür diyoruz. Ama bilgeyi de sahip olduğu huy
bakımından ö\tiyonjz; huylardan övülenlere ise erdemler
diyoıuz. 10
îldNCİ K İ T A P
Biri düşünce erdemi, diğeri ise karakter erdemi olmak
üzere iki tür erdem vardır. Bunlardan, düşünce erdemi 15
daha çok eğitimle oluşur ve gelişir, bu nedenle de deneyim
ve zaman gerektirir; karalrter erdemi ise alışkanlıkla edini
lir, adı da bu nedenle küçük bir değişiklikle alışkanlıktan
[‘eihos'tan] gelir. Bundan apaçıktır ki karakter erdemlerin
den hiçbiri bizde doğa vergisi bulunmaz; çünkü doğal
olarak bir özelliğe sahip olan hiçbir şey başka türlü bir
alışkanlık edinemez, örneğin doğal olarak aşağı doğıu giden 20
taşı, biri onu binlerce kez yukarı doğru atarak alıştırmaya
çalışsa bile, taş >ukan doğru gitmeğe alışamaz, ne de alev
aşağı doğrti gitmeğe alışabilir, doğal yapısı gereği başka tür
lü olan hiçbir şey de başka türlü bir alışkanlık edinemez. De
mek ki erdemler ne doğal olarak ne de doğaya aykın olarak
edinilir; onlan edinebilecek bir doğal yapımız vardır, alışkan- 25
lıkla da onları tam olarak geliştiririz. Bunların olanaklarını
24 II. I.
24. ti94mt K** 27. ri iarty v o^erj^] v iptrii ri K** 28. yi’
v^H*9a M** 29. iırıcKİ'^atrOtu L**: <TK^i>a(r0iu K**: iarı trKf^atfOat
r ; tu'€İfi aK^^curBaı M** 33. 6 om. K** L** 1104* 1. ırpaKrtaıy
K*'L‘»M** 8. wtp\ K*»
25
bozulur, orta olma ile korunur. Ne var ki, aynı şeyler ve aynı
şeylerin yapılması erdemlerin meydana gelmesini, artmasını
ve bozulmasını sağladığı gibi, [gelecekteki] etkinliklerin de
aynı şeylerden oluşmasını sağlar. Nitekim daha açık görü- 30
1104** 13. 5‘ «/] « i K'’ o/ add. K** 18, rptitıy K*»: Tp6repoy
vulg. 21. faûKaı O** 2». J t » K**: İ t i vulg. 31. rpı&y
seclus. Coraes • 32. fiKafitpoS K** V ı iurvp^tipov vulg. 34. İk om. K**
27
2S. *8^3 t S i K** o4rd 32. t A ravra K** iiuf atâ K**: «ol
vttig. 1105* 2. rh post 34 om. K* oiShf fUKphv K*: / uk/>4k 4
vul^. 3 . ^4 om. K* 4. &rcp] fort. sfirsp 8. i scclusı
12. ytvMmı codd. 19. rt V ivrly d dpsrd 4(d* VKtartoy K*
29
22. tf>$6yoy Odpıros K**: Bpdtros ^6yoy vulg. 31. Kal K’’.‘ 4 vulg.
KtydptOa'] \vf6pt9a (nrovSaîoı Kal tpavKot K* filv om. K** 1106* 8.
oCt * ivaıyoiıutOa oCrt ıj/tySp€Oa fort. secludenda 9. ^t i K**: Kal ( ti
vulg. 15. xorarriı K**
30
bize göre yapabiliriz; eşit olan ise aşınlık ile eksikliğin bir
ortasıdır. Bir şeyin ortası iki ucundan eşit uzaklıkta olana
diyorum, ki bu herkes için bir ve aynı şeydir; bize.göre orta 30
olan için az da olur çok da. Nitekim Milon^^ için az, beden
eğitimine yeni başlayan biri için çok olur. Koşu ve güreşte de
bu böyle. Demek her bilen kişi aşınlık ile eksiklikten
kaçar, ortayı arar, onu tercih eder; bu orta ise şeyin ortası
değil; bize göre orta olandır. Demek ki, eğer her bilim
kendi işini ortaya bakarak ve işlerine buna göre yön vererek
32 II. 6.
13. ol «•] «{«• ol K«* 21. oft] oTt 8*7 22. ^<rr)] 4«rr)o M K<>
26.. ^İTjfvru seclust 28. yc om. K**
32
Bu, biri aşınlık, öteki eksiklik olan iki kötülüğün ortasıdır; uo7a
kötülük etkilenimlerde ve eylemlerde gerekenden aşınsı ya da
eksiğidir, erdem ise ortayı bulma ve tercih etmedir. Bunun
için varlığı bakımından ve ne olduğunu dile getiren söz bakı- 5
mından erdem orta olmadır; en iyi ile iyi bakımından ise uçta
olmadır. Ama her eylem ile her etkilenimin orta olması söz
konusu değildir; nitekim bunlardan kimi adlannda kötü
lüğü içerir: Sözgelişi hasetlik, arsızlık, kıskançlık; eylemler 10
28. rovro fiij rb atrrb K**: L** T 30. Ktv^tpol T 82. oir
om. K** 1107** 3. 8* 4» K*» M**: 8k L** 5. koI om. A sp .: fort.
Kal {,ovx ip^olus) 8. ftrrtt Sb âyeJırâriTos 11. 8* avraıt
srripsi: 8* 4awrarj V >: 84 aira?» M**: 84 K*» 14. Ktfpa\ai<f L** M*»
16. 84 K^! 84 t 4 vulp.
34
21, ır$ K** r : Ş vulg. 25. rÇ add. Ramsauer 26. riıy om. K**
27. fUKpk K** L** 3 3 . fart fily Sre scripsi: t<rrıy İrt K** T ; (arty
St€ /liy V M** 1108* 4 . rl/y add. 6. KdK4<rwnty K^: koA.^
<ro/uy vulg'. 7. i^rrly K** 8, S* f\Xcııf'is] Sl Ktucla 12.
3ti 4i fUy'\ 4j /tky ttrı K**
35
16. iıraıyfrk oSr’ IpBk K**: 6p$h odr* ^ıratvcri vulg. e/<rl K*: (<rrı
vulg. 28. 6 addendum esse coni. Ramsauer (ante
s ı . vae^ıuurıK*: »d6««r» vulg. ve/>lK**; roî» u-cpi vulg. 36.
firfilvK*: 6 vulg.
36
pr^a.
T&p yhp İKpap TO pep ia rıv &papT<û\6rfpop rb ö* ^ ttop' 33
4 otip rov p4<roo rv^tîp aKpots 't®’ ’®
Ttpop, ^aaC, Ttkovp rh ikâ^tcrra brjTTriov t&p ko/c5 v tovto 35
6’ Haraı p6Xıorra tovtop töp rpbırop bv \4yopep. a-KOveîp be H09 **
beî vpbs b. Kal airol evKaTd(f>opoi itrpep’ âAAot yhp
•npos &Kka "tte^dKapep' rovro b* earat yp<&pıpov İ k rijs
5 ^ b o p ^ s K ol rrjs kö -p rıs lijs y ıp o p d p r ıs ıre p l ^ p a s . els T o v p a v -
t ( o p b* ia v T O v s &(f>ikKeı,p bel’ ttoAv yap hmdyopres rov 5
hpaptâveıp els rb p i a o p ij^ o p e p , Hırep ol ra b t e a r p a p p e v a
6 T&p ^\<ûp dpdovirres Troıovaıp. iv ttavrl be paKıara <f>v\a-
KTeov rb ^bh koI ttiv ^bovı^v’ ov yap âbeKaorroı Kpivopev
ainqv. bırep oîı; ol brıpoyepopres İvaöov vpbs t^v *EXcot/i>,
TOVTO bel vaûelv koI t}pJas Ttpbs t^ v T)bovrıv, Kal iv ‘iracn »o
T^v İKeiviûv ivıkeyeıv <fxûpıjv’ o ^to yap avr^v dvtyırepıro-
7 pevoı ^TTov b,paprrı<r6peda. ravr obv -noıovvres, d>s iv Ke-
<l>a\a((p elrrelv, p&Kıara bvvrja-opeda tov pea-ov ıvy\âveıv.
^akevbv ö’ î<r<üs rovro, Kal pâkıar* iv toI s ko0 ’ İKaarov ov
yap ^dbiov bıopCaaı Kal n&s Kal rları Kal i-nl ttoIois Kal ‘no- 13
<rop xpdvov dpyıariov’ Kal yap rfpels 6t İ p iv tovs ikkeİTrov-
Tas ivaıvovpev koİ vpâovs <t>apiv, 6t^ bi rovy -^^akeTraC^
32. wap^ptı L'* M'* r 34. İ*inp6p patrt edd. (corr. VVilson)
UO»** 1. 4(rr» K“ 2. «ol »pi* a M» r 6. î* iaurobt om. K*» İ to-
y a .y İP T ts 15. koİ *rÛ5 K** L**: w v s M 'T
39
r.
30 T^y İLpeTijs brj vepl vdOrı re Kal ırpâ^eıs ovirıjs, ko İ
eırlp.ev rols İKovaCoıs ivaCv<av Kal yf/oyatv yu>op.ev(ûVy İ ttI
be Tols aKovcrioıs avyyvdtp^rjs, iviore be ko İ ikiov, rb İKOV-
<nov Kal ro aKovaıov dvayKolov t«r(oy bıopCtraı rols rrepl dperrjs
itnaKOTrovaı, xprja-ıp.ov bi Kal rols vopLoOerova-ı Trpos re ray 2
35 rı/iay Kal ray Kokâa-eıs. boKel bıj aKOvaıa eıvaı rh p ia 3
1110* 7/ bı dyvoıav yıvopLeva’ fiCaıov bi o5 ^ ^PXV ffûJÖeı», roı-
avTT} oda-a iv 17 fA.r}bev avfi^akkeraı 6 TpArratv rj 6 ırd-
(TxoiV, 6Î0V el TTvevpLa KopLCtrat rroc rj Avûpcarroı Kvpıoı ov~
rey. Saa 5ıd <f>6^ov p.eıCdvo)V KaK&v rtparreraı rj bıa i
s k o X 6v T l, olov el rupavvos ır/joordrroı alaxp6v rt rtpa^at
ÜÇÜNCÜ KİTAP
• Erdemin duygulanımlarla ve eylemlerle ilgili olduğuna 30
ve isteyerek yapılanlarda övgüler ile yergiler, istemeyerek
yapılanlarda ise bağışlama, hatta kimi kez acıma söz konusu
olduğuna bakılırsa, ‘isteyerek’ ve ‘istemeyerek’ yapılanı
belirlemek, erdem konusunda araştırma yapanlar için
herhalde gereklidir; yasa koyanlar için de ödüllendirme ve
ceza verme konusunda yararlıdır. 'Zorla ya da bilgisizlik 35
nedeniyle yapılanlar istemeyerek yapılmış gibi görünüyor. ıııoa
Başlangıcı, yapanın ya da maruz kalanın dışında bulunan,
böyle olduğundan dolayı da yapanın ya da mamz kalamn
hiç payı olmadan yapılan ‘zorla yapılan’dır; sözgelimi bir
insanın rüzgâr ya da onu elinde tutanlar tarafından bir yere
sürüklenmesi gibi. Daha büyük kötülükler korkusundan ya 5
da iyi bir şey için yapılanların ise — örneğin bir tiran çocuk-
lannı ya da ana-babasını elinde tuttuğu birine zorla kötü bir
şey yapmasını emrederse ve bünu yaptığı takdirde onlar kur
tulacaksa, yapmadığı takdirde de öldürüleceklerse, böyle
bir şeyin— isteyerek mi yoksa istemeyerek mi yapıldığı tartı
şılmalı. Bunun bir benzeri fırtınalarda denize bir şeyler at
mada oluyor: Genellikle hiç kimse isteyerek bir şey atmaz; 10
III. 1. 41
11. tMy om. 21. «] Kol K** 27. »atftfvra L*» M** T 1110» 2.
TOÎj] TÛI
41
10. w<xyKİC^ı K’’ r o0Tw T (et fort. Asp.) 13. Si K’’ F A sp.:
!}r> L" M'' 20. fjLifSiv Tl K**: nvSiv M** F : p ı i ^ v Si L** 2 5 . robs
âyvoovyras’ pr. K'' post iyyoovyra add. notety F 31. r i <ntfipfpoyTa
K'’ A sp .: t A trvn<t>ipoy vulp-
42
30. İKoiffıa K’’: rb İKo6<rta vulg. 32. Kal add. K'* 1111'’ 1.
TrdOt; om. pr. K** Ö(Tt « Kal aı' K'* F : al Si vuig. 2. a/ addendum
esse coni. Susemihi iırb— ivıOv/ılai om. K** 6. r&y ırpi^tuv npl-
ytıv K*” 7. 81) K** F: Sb vulg. 10. 6i] 81) K** 12. Kal om.
K** 14. 8] Kal 8 K** 16. iındv/ıla 8’ ivı$vfil(^ K** F A sp .: iırıOv-
filtf, 8* iırtSvfita vulg.
44
6 ‘orıpov ovd* ^bios. OviJi^s ö’ İri ffirov' rİKiara yap ra bcâ $v-
7 pdv K a r a ırpoalp€<rıv flvai boK€İ> &KXa ovbk ^oi/krıaı^
yc, KaOnep avveyyvs <f>aıv6 pfpov' ‘irpoaip€<rıs p^v yap oî>K 20
lort rtiv âbvvdTtûv, xal iX rıy <^airı Trpoaıpiîa’daı, boKoirf
av rfKlOıos tlvav fiodX.rı<ns b' lo r ı ( koI ) t &v âbvvdrayv, olov
S ddavaa-Cas. Kal rj p fv PodktfO'ls lorı Kal ırtpl ra pribap&s bı
avTov TtpayOivra dv, oîov ivoKpcTtjv rıva viKav ıf ddkrjTTfv'
Ttpoaıp€İTaı 51 râ Toıavra ovbeıs, oAX’ o<ra oîcrat yevicrdaı 25
0 bv bı avTov. İri 6* ti p fv ^ovkııaıs tov t 4 \ ovs I oti paKKov, ıj
öt TTpoatp€0’is T&v ırpös rd rlAos, oîov vyıaCveıv fiovkopeOa,
ırpoaıpodpfda 51 bı &v vyıavovpev, Kal evbaıpoveîv /Soukdpeâa
pev Kal <f>ap4v, Trpoaıpövpeda 5c \eyeiv ovx âppdCeı' 8\ cûs
lû yap (oiKfv ^ ırpoalpea-ıs ırtpl r a 1 ^ ’ fıpıv eîvai. ovöl 5^ 30
öJfa bv etrı' f} p h yap bd^a boKfî TTfpı ıtdvra fîvai,
Kal ovbev ^TTov Trepl râ dCbıa Kal ra dbvvara ^ r a l<^’
fipîv' Kal r y ^cvScî Kat dkrfdeî bıaıpeîraı, ov ry KaKcp
11 Kal âyaûÇ, rı .vpoaCp€<rıs 51 rovroıs p â \\o v .o\<ûf p lv ovv
bo^fl rairbv lavas ovbe Acytı oibfis. dW* ovbe rıvC' ry yap
TrpoaıpeîarOaı rdyaOb rj rb koko rroıol rıv4s 4(rp€v, ry 5c
12 bö^dCeıv o5 . Kal rtpoaıpovptda pkv AajScıi' rj (pvyeîv [»/] rı
T&v ToıovTcav, bo^dCoptv 51 rC ia rıv fj rtvı avp<f>€p€i rj rr&s'
13 kafieîv 5* ^ ıfivytîv o5 rrdvv bo^dCopxv. Kal ^ p iv rrpo- 5
aip€<ns lıraıvcîraı ry cıvai o5 5cî pakkov fj ry 6 p$&s,
fi 5c bd^a &s âkrıd&s. Kal rtpoaıpodptöa p \v b pdkıcrra
14 Irrptv dyaBa ovra, bo^dÇoptv öl b ov rrdvv İapev' boKOvaı
5c ovx ol avrol rrpocupfîırOaC rc apurra Kal bo^dCfiv, dkk
Ivıoı bo^dCeıv p^v dpnvov^ bıb kokIov 5* aipeîa-dai o v\ b
15 öcî. ci 5c rrpoyivfraı bd$a rrji rrpoaxp4a-&tn ^ ırapaKokov-
18. Sıii corr.‘ K*» T: kotApr. K** L»» M*» Asp. 22. koI add. Asp.
28. iyıvlvoiKtv K»- 30. ''U2* 3. tj om. K» 4. tQ
8rı 8. wdyv'] /iii' K" 9. SAK**: rc vulg.
45
12. TovTo'j Tavra 21. Sif Bonitz t 8 i codd. 23. aififitrpoı pr.
K** 24. jtal add. 28. ivOpoMrivtty inrdyruy K**: iyOpotmK&y
ırdyrtty vul|r. 31. iy K** koI ante ırpaıer&y add. K** T afrıa L**
46
arasında bir fark yok; çünkü bunu değil, onun kanıyla aynı
şey olup olmadığını araştınyoruz. Söylenenlerden hiçbiri
olmadığına göre, tercih nedir ya da özelliği nedir? İsteyerek
yapılana benziyor, ama isteyerek yapılan her şey tercih edilmiş
değil. Yoksa o, ‘enine boyuna düşünülen’ mi? Çünkü tercih 15
akılla ve düşünmeyle yapılır; nitekim a d ı b i l e [proairesisi ‘baş
ka şeylerden önce seçilmesi gerekliliği’anlamına geliyor.
Her şey konusunda enine boyuna düşünülür mü, her şey
düşünme nesnesi midir? Yoksa bazı şeylerin enine boyuna dü
şünülmesi sözkonusu değil midir? ‘Düşünme nesnesi’ ise, her
halde aptal ya da deli birinin düşündüğü şeye değil, usa salıip 20
birinin düşündüğü şeye demeli. Hiç kimse öncesiz-sonrasız
şeyler hakkında enine boyuna düşünmüyor; sözgelimi evren
üzerinde kimse enine boyuna düşünmüyor. Yine hiç kimse ha
reket halinde olanlar ama hep aynı şekilde -ister zorunlu ola
rak ister doğal yapılan gereği ya da bir başka nedenle hep aynı 25
şekilde- olup bitenler konusunda enine bonoma düşünmez;
örneğin güneşin dönüşleri ve doğuşlan konusunda. Değişik
zamanlarda değişik biçimde olan biten şeyler konusunda da,
sözgelimi loıraklık ile yağış konusunda enine boyuna düşü
nülmez; ne de bir rastlantı sonucu olanlann üzerinde, sözgeli
mi bir definenin bulunması üzerinde. Hatta insanlarla ilgili her
şey konusunda da enine boyuna düşünülmez. Örneğin lıiç-
bir Lakedaimonialı işkillerin en iyi şekilde nasıl yönetileceği 3o
konusunda enine boyuna düşünmez; çünkü bunlann hiçbiri
bizim aracılığımızla olmaz. Demek biz, elimizde olan ve yapı-
labilececek şeyler üzerinde enine boyuna düşünürüz; çünkü
bunlar kalıyor. Bunların nedenleri olarak’da doğa, zorunluluk,
rastlantı, bir de us ve insan aracılığıyla gerçekleştirebilecek her
şey göıünüyor. Her insan da kendi aracılığıyla gerçekleştirebi
lecek şeyleri enine boyuna düşünür. Kesin, kendi kendine ye- 1112b
ter olan bilimler konusunda da enine boyuna düşünülmez,
sözgelimi harfler konusunda (çünkü bunlan nasıl yazmamız
gerektiği konusunda tereddüt etmiyoruz); ancak bizim aracı
lığımızla olanama hepaynıbiçimdeolmayanşeyler konusunda
enine boyama düşünürüz: Örneğin tıp, ticaret konularında,
'■'<=‘den eğitiminden çok daha az kesinliğe ulaşmış kaptanlık 5
m . 3. 47
83. ftı» K**: oİk tty otv vıxlg.: oİK Susemihl 1113» 4.
KpıOiyK^: ırpoKpıÛiy vuîg. 6. aörov] K** T 9. xpotKoıyro
L’* 11. TÛv] İK r&y K'* M** 12. fioiKrı<rıv M** (et altera lectio
ap. Asp.) 16. rkyaOov T A sp .: İYa9oD codd. 17. rh om. Asp.
20.. ante Pov\Ttrhy add. rh H*
48
20. rhv trwovSaiop yhp tKcurru Kpiytıy K** 82. tİ (TTOuSaîoy 33.
ây r : 6y K»: om. L'> iy add. K*> 1113*'6. tltyhy K'>r
6. tiı Heliodorus (et fort. Asp.) : t i codd. 13. dpa] İffTcu F
15. pİKop Victorius
49
20. <»/] L" M" Kal om. V> M*» Asp. 28. toİ.i om. K” 29.
İTtovy İ\Ko K” 81. Tİ om. K** 1114* 4. toiovtok K**
50
15. Kcd] ko/toİ Rassow 16. K** 19. «col ^î^cu seclusi iv
Rassow; i ı f codd. 20. yivw 9aı L” 21. o6k L*": o5k4t i
l{€<TTi r 25, post iur9iv«ıav add. Kal ataxos L** P IIM** 8.
oMfl*] pjıSflt L** M** r 4. KOKİı ıroıûv O**
51
9. KOİ t ] e/ K** 10. Kol Tİ] rh #' L*" M** 15. tovto A sp .: Tavra
codd.: fort. a5r^ 17. a^r^vK^’ F: a ir y vulg. 21. fort. airoS
22. T&y alrlöty K** 26. rc om. K** Asp. 27. ptairrıs Kal
t(ır K** 28. 8rt F A sp .: aal İn L** «ccd ante «ca0* add.
F Asp.
52
29. * K** r : hiy L** M*» fjK^: il iv L** M** r 32. al om. K*» L*
M“ UIS» 8. ye om. K»* T 9. tA] rh K* T 13. toTi ipe-
T€Ût pr. 15. fil Muenseher 5 add. T
54
Kal [Ato/xıf5ı;$]
25 "Eıcrap yap ırart cVl Tpuctrcr* dyopevta»
“ Tvdctdıjr v»r’ e/utb."
1116* 21. Kal o/] ol 8i L** M** T 24. Atop49v* secitısi 81. İarot
K** 1116^ 4. post i^Sptla add. r ı t L* 6. «Tkoi om. K** M*
56
ve [Diomedes]
“G ü n ü n b irin d e H ekto r Troialtlara h ita p ederken: 25
T ydeus'un oğlu b en d en [kaçtıp^^ diyecek.
X o ts , e v TO ts nrokefiiK O İs d’ o l a r p a T i& T a v 6 o k €Î y a p e ıv a ı
T T okka K €va T o v T to k ^ p o v , h p â K ıa r a <rvve<op<İKa<rıv o v t o i’
Sn oİ k îcra(rıv o l & \ k o ı o l â i a r ı v .
<f>alvovraı, brj â v b p fî o ı ,
7 etra TTOt^crat Kal vadeîv p&kurra bvvavraı İ k rrjs cp-
TTfipias, bvvdpfvoı \pfjcr6ai t o î s Sırkoıs Kal roıavra İypv- lo
rey 6ırola &v eîr) Kal Trpbs ro ıroırjcraı Kal ırpbs ro /xtj
8 TTOÖeîv KparıoTa' &<nr€p oZv avoırkoıs &ntkıapivoL pâyov-
raı KOI adkrjTal Ibuaraıs’ Kal yap h toU toiovtois ayâ^
(Tiv ob)(^ ol ivbpeLOTaroı payıptararoi tl<rıv, akk* ol pâ-
‘J Aioto layyovres Kal r i ardipara &pıcrra İyovrcs. ol arpa- ıs
rıû ro ı 8 ^ öeıAol yCvovraı, 8rav İTrepTeivrı 6 Kİvbvvos Kal
k€İır<ovTaı roîy ırkijdfcrı Kal roîy vapatrKevaıç" ırpciroı yap
<\>euyov<Ti, ro 8^ -ırokırtKa pivovra d7ro0v77o-K«, OTrep kotti
r y 'Eppalip (Tvvi^r\. roîy pkv yap al<r\pov ro (l^evyeıv
KOI 6 dâvaros rfji Toıavrrıs aaiTrjpia^ olpercurepoy oî 8 e 20
Kol ^PXV^ İKivbvvfvov «y KpfİTTOvs SvTfS, yvövres 8 e
<f}(8yovcTL, TOV dâvarov pakkov roD ala-^pov <f>oPovp€vot.' 6
10 8’ âvbpelos ov rotovroy. koi roı; 6 vp 6 v 8* t ^ v avbpeiav
<f>epovaw‘ âvbpdCoL yap eıj/ot boKovarı Kal ol bta dvpov
âarrep ro dıjpia ^vl ro 8y rpıLfravrai <f>€p6 pfva, o n Kal ol 25
âvbpeîoı $vpo€ib(îs‘ iTrjTiKdraTov yap 6 övpos ırpoy rovy
Kivbvvovs, o0€v Kal ''Oprjpos “ o-öcVoy İ p ^ a k f 6 v p ^ " Kal
**pivos Kal dvpov cyetpe” Kal “ 8piftv S’ ava plvas pevos“
Kol **iCeiTfV alpa'** Trdvra yap ra roıavra eotKe arfpaC -
11 v € iv r r ıv t o v d v p o v i y t p a i v koI 6 p p r\v . ol p \v ovv a v b p ti o ı 30
8ıo r 8 Kakov vp<İTTOV<rıv, 6 b i dvpos a r v v e p y d ovroîy ro
dripCa 8 e b ıâ kvrrrjv' b ıa y a p ro T rkrfyrjvaı fi bıdi r b <f>o^€Î-
a d a ı , İT tel k a v ye k v Hkfi ^1; ^A.eı] fj, ov ‘r rpocT kpypvT aı. ov
7. Kau>&K** M'’ 10. post ipm ıptas add. Kcd ^v?Ji^wr$aı Kal ırard^aı
K** r 24. iya/p4po»ffir L** : iwup4povrıy r 25. ftp6fuyoı r
32. ^ SA t 5] il L** M** 33. 1j iy lxc( sec*wsi (auctore Victorio)
57
36. Kol K** L** M** 1117* 2. ob—5. Kİvivvoy om. K** 2. «4] oZv
r : Zh oZv L** 6. ÎJ>] Si M** 7. /ıaxi/ifyot add. L** M’* 9.
vJiOos K**: rh »dSoj vulg. 12. ırpSrtpov tlprutiya K**: ttpotifmıtya
vulg. 13. KpdriffToı K**: »tpefrTOvt vulg. 14. Sv ıroOctv Asp.:
ivrnreSfly codd. 15. rck add. 16. ku\ ftiı ıf>cuy6fityK F
20. Ijy scripsi: ^ K** T : ^ Kal L** M**
58
yap <f)ikop'60 ov5 Kal bırjyrfTiKOVs ko.1 trepl r&v tv/ ovtuİV
3S Kararpl^ovras ras ^pepas âbokia^as, aKokâarovs 8’ ov
1118* kiyopev, oııbi rovy kvtrovpevovs eırı \prjpamv ^ <f>tkoıs. trepl 3
8 ^ rds acopaTiKas eîrj hv fj a‘<a<f>po<n/ivrj, ov tricras be ovbe
24. eJ om. K’* Asp. 28. 8i> Bonitz : 8i K*» L** T Kal al ffwpariKa\
K a l a l ^vxMal K*» 1118* 2. 8i r i ı ] fi) tİls Susemîhl (et fort. Asp.)
60
tercih ettiği için belki de daha çok yiğit olur. O halde böyle 15
12. I) K**: Kol L** M** T 13. i-rıBvıumdru» I'.'' A sp.: iwı0vfu&v L** M** s
İTiBufayrûv r 16. roir^ F : roİTuv L* M** ivıBvfiriTk ravra O** s
ivtBvpifrhif TovTo F oW iv K** F ; oWi v ulf . 22. ^ tipi>v seclus.
SuseıniM 23. İiı K* F 26. 8^ A sp.: İif K*» V> F 28. xwXök
K** 32. post r ı t mdd. f i K İ ^ t v c t i ip i^ u t F
6ı
1118* 7. rh add. K* 12. rk] fort. rrjs »â»] naırrât coni. Ram-
sauer 13. koI om. K* T 17. ırXıj<r*?» K* dırepPoKİı K* T
23. rh M* O* rh O* 24. 3^ M* 27. il add. K*
62
30. *6J‘ &K6\acrros K'’ F : iuciKturros Si L** M** 33. «al rÇ aw4x*a~
Sat om. K** 1119“ 3. Xvırc7<r9« i,ıroTvyx4yıtv K** 5. t 8 add. K**
11. add. K** 13. oW—«û^ti Rassow : otff— oürt codd. 14.
®M‘] otr' K** 15. 8c7 r : ^ S tî Ik K**: 3«« obStvl (vel oiStvl)
vulg. oiOiy Sıra Bekker (et ut videtur F) : oûStySf â K**: oi$€ySt' Saa
L** M** 20. oiffias K**
63
A.
18. Si] yitp L**Nf* r 22. Si koI K" Sii scripsi: S* codd.
4 add. 27. d alterum om. pr. 84. ly] îı>ti L*" M** r 1120* 4.
^ ®* r’ovTç] İKoırroy M** F Si K** F
65
DÖRDÜNCÜ KİTAP
16. fiil om. pr. K** M’’ T 21. <rxtShy om. K** M** F 32. oi K**Asp.:
oûSi VUİÇ. fiil et TİL xp^f*fiTa om. K**
66
0OS tt}s KnjotMS ob boKtî ^{fbıov €Îvaı raîs bdotoı Kal raîs
24 bavdvaıs brrfp/Sdkktıv. r^s ik€V0epıdrrjros bff pfa-drıjTos
ovoTfs ırepl bdoiv koI krj^|nVf 6 ik€V0ipıos koI
kendi malından; güzel olduğu için değil, gerekli olduğu için, 1120 b
verecek şeyi olsun diye. Kendi malını da ihmal etmeyecektir:
Bununla bazı kişilerin yardımına koşmak istediği için. Rastge-
le de vermeyecektir, gereken kişilere, gerektiği zaman, güzel
bir amaçla verebilmek için. Vermekte aşınya kaçmak da cö-
mertin özelliğidir, öyle ki kendisi için daha az kalır; nitekim
kendisini gözetmemek cömert kişinin özelliğidir. Cömertlik
servete göre sözkonusu olur; nitekim cömert olma verilen
şeylerin çokluğunda değil, verenin -servetine göre verenin-
huyundadır. Daha az verenin daha cömert olmasını engel
leyen bir şey yok, eğer olanaklan daha az ise. Servetlerini 10
iiûcreı Kal öaTroj/jfcreı els h 5eî Kal S<ra deî, 6nol<os eu /lu-
30 Kpoîs Kal iieyâ\oıs, Kal Tavra rjh^atr koI \rj\lreTai d’ oOev
6 cî Kat o(ra deî. ttjs âper^s y&p ırtpl &pL<f>(n ovarjs fiearorrj-
Tos, TTOiT^creı i,p,<l>6T€pa a>s 8cî* ^ıreraı yap iırifiKfî do-
<T€i V Toıavrq kriylns, ^ 8^ Touaurrf kvavrla ^arCv. al pikv
oiv kırop.ivai yCvovraı &fia kv t« avrâ, al 8* kvavrCaı brj~
1121* Kov « s ov, iâ v 6k ırapci t 6 biov Kal t 6 KaKûs k\ov avp.- 25
ŞaCvrı avT<p d,vaKl<rK€iv, Aym^aera', p-erpCtot bk Kal ws 8«’
Tİjs hp€TT}s yap Kal rjb€a’$aı Kal KvTreî(rûaı k<f>' ots 8eî Kal
8 cî. Kal evKOiv^vrjTOi 8* ^orly ö kKevOiptos €ls xpıripMTa' 26
5 bvvaraL yap ÜbiK^îa-Oaı, p.^ Tifiâv ye ret yjnjfiaTa, Kal 27
p.aXKov ax66pı.€vo^ eî n biov p-rı av&Koi<r€V rj Kvıroıup^evos el
bkov T t İLV&KaKrfv, Kal r £ StfUûv^brf ovk âptiTKopLevos.
3 *0 8’ aa-fOTOS Kal kv rot/roıy bıofiapTâvei" ovre yap ijbfTaı k<f> 28
oîs 8eî oibk &s 8eî ovre Kvveîrar karat bk rrpoıova’i <f>avfptlt-
10 Tfpov. ftprjraı 8^ ^p.îv Sn v7repj3oAal ko .1 kKK€[ylr€ii flc lv ^ 29
âamrCa Kal rj iveK(v0€pCa, Kal kv bva-Cv, kv boo’H Kal A17-
\jr€i' Kal T^v bam6.vr)v yhp cls t ^ v boa-ıv t İ 0 €/X€V. ^ f*ey ovv
Sautrla rw bıbSvaı Kal p.rf Kafi^âvfiv vırep/3(lAAeı, tw bk
Kap.^âveıv lAAelıreı, ^ 8* av€Kiv0€pia bıbovaı fikv kK-
15 AelTreı, Kap.^iv€iv 8’ viTep^âKKn, ttK^v kv piKpoîs.
râ p.kv oZv Tİjs âa-(ûr{af ov Trdvv a-vvbvdCerat" ov yap pdbıov 30
p.ribap.60ev Kap-^dvovTa Tratrı bıhovaf ra^kcnf yap kıuKei-
TT€i ^ ovaCa Tovs IbtdiTaî bıbdvTas, oîiTfp Kal boKOvaıv do'OûTOi
etvaı’ ^Treı S ye toiovtos bd^eıev &v ov fiiKpip /SeArıcü.y eZvaı 31
20 Tov dv€K€v0kpov. tvlards re ydp karı Kal vırö rrjs ^KiKİas
29. Set post t<ra om. K** 30. 8* add. K** 1121* 4. aal om. K**
7. fort. Xtfu»y(Soy 9. oöS^ &s Scî Coracs : oSre &t İ tt L**: om.
K** post Avn-eîrat add. oİh-€ &s Set K**, &S Set F 10. 5if seripsi:
S* codd. 11. iy Svaly om. K** 15. iy L** M** A sp .: M K'’
18. SıSdı>Taı İSıtİTaı K’’ M** r 20. farSs pr. K** Asp. re om. pr.
68
24. oîj] ol K»» 25. ob om. K»* r o5 om. K*» T 29. t « om. K*»
33. toDto ıroıûv nh Sly<vr$tu L** M**: toCto TOtctv F : nh rovro vo ittv
K»>. U 21'> 4. Tobrov K” : to^tov a5roG L*» M" F 12. tis post koI
add. K** F 13. t ’ scripsi: 7 ’ K**; om. vulg.
69
uzak durmak için (nitekim bazı kişilerin kötü bir şey yap
mak zorunda kalmamak amacıyla ellerindekini koruduklan
düşünülür, ya da kendileri öyle der; varyemez ya da böyle
olan herkes bunlardandır, bu adı da hiçbir şey vermemede
aşırılıktan almıştır); bazı kişiler ise korku yüzünden başka-
lanndan bir şey almazlar; çünkü kişinin başkalan kendin
den almaksızın, başkalarınınkini alabilmesi pek kolay değil- 30
7. i ante X«»o3^nj» om. K*» «al i Kpariıt om. (ut videtur) Asp.
8. »M y om. K** 13. liı T 15- ravra pr. L*» 4|] ^ ot pr. K''
22. v9fpfx*^y pf’ 1^** 26. 33 ^ Asp. 28. obros K** r
71
30. Kal seclusi rotavra K**: t A roıavra vulg. rûy K**: Sıa rwv vulg.
1123* 2. vâtra rı rr6\a L** M** Asp. 10. ixt\ Felicianus (et ut vide-
tur A sp.) : M codd. 12. âvAâsaddidi 14. ^ «caAAfım} add. K**
Ki)ıcv9os] KfiKv$os rı koKAIoti} codd.
73
Kal TTâvT olofjLevoi ıxeCC<o Ttouıv fj det. ela\ p^v obv al İ^eıs 22
avrat Kax/at, ov fi^v oveibt) y İTtı^ipovaı bıa rd /üi^re fika-
/Sepai ırikas eıvaı p-rfTe kLav day^poves.
7 'H de peyako\lrvx^o. Ttepl peydka p iv ko.1 İ k rov Svd- I I I .
35 paros ioiKev etvat, ırepl ıroîa d’ ^orl np&rov kifiıapev' bıa- 2
1123 <f)ep€i d’ ovdev Trfv İ$ıv fj tov Kara T^v İ$ıv aKoıteıv. doKet 3
d^ peyak6\jn}\09 eîvaı 6 peydikıov airbv i^ı&v İ^ıos &v 8
yap pr} küt â^İav avrd voı&v ^kldıosy râ v de kot dper^v
oddels rjkiöıos ovb* âvçrjTos. peyako\ffV\os p iv oSv 6 elprjpivoç.
S â yap piKp&v â^ıos Kat rodrıov a$ıâv iavrhv o‘i&<f>p<ûv, peya- i
koyj/v\os 5’ ov‘ iv peyeBeı ycip rf peyako'^fvy^la, w<nrep koI 5
TÖ K6.kXos iv pey&ktp a-topariy ol piKpol d’ io reîo t Kal avp-
perpoı, Kakol d’ oiJ. 6 bi peyikcav iavrhv i^ı&v ivâ^ıos mv 6
\avvos‘ 6 de pet^6va>v rj a^ıos ov ıras ^ovvos. & b* ikarrovav 7
10 fj â^ıos piKp6\frvxoSy iâv re peydikonv i i v re perplav, iâv
re K a l piKpâv 8$ıos a>v (rı ikarrdvtov avrdv â^toî. koI
24. Mt^opo? seripsi: fttyapol pr. K*': Mtyaptît vulg. 26. raS ra] r i
ToıaCra K*» 1123*’ 2. Si) seripsi: Si codd. 11. (rt om. pr. K**
74
15. Sj^pr. K**; Si 9iı vulg. 23. /iey4A.oı seclusi 24. 8^ om.
K** 25. fieyd\ov L** M** 26. ye om. K** 80. S^feıey K*
A sp.: S6(eıey S' L** M** Sy add. Turnebus 82. y ’ add. K*>
1124* 1. piy om. L** M**
75
2 7 . ifitKtîy pr. K**: /ı4\uy vulg. 29. vappi|<r«urT^t yitp 81A rh no-
ra^poyrrrucht tîycu, ıra) i\i)$tvTiK4s scripsi; Ktera^poyifTiKov yip’ Tappi)-
ffuurrov yip’ Sıh ırappfıa'taffTtKhs 34 3ıA rh Kora^poyriTUchs tluaı ko) lıkfi$tv-
rucis pr. K**: wappıı<rta<rTİıs yip Sti rh KarapponpriKhs tlvaı, Koro^poı^-
ruths 34 3tA rh TappfiauurriKİs, ırapptıO'tcurriKhs 34 hti rh Kara^povrıriKhs
Ka) iXrı0tvruc4s F: wappi)fftavrtKhs yip’ tıh Kofra^povjırutis' Hara^potn\'
rtKhs 34, 8ı3 wappıi(rıaffrtKht Kat i\ıı6tvriKİt L** M**: ırappııticurriıt yip
i t i rh Koraıppoytîy’ 3ı3 ıra) i\rı$tvriKİs corr. cod. Par. 1 8 5 6 30. c/pw-
rc/a 34 seclust: tipmya 34 1126* 1. 1) ırphs 14. i
om.
78
\avı/os. ov KaKoi {jlİ v oîiv boKov<rıv (Ivaı ovö’ ovroı (ov yap
KaKoıtouoL eitrtı/), fınapTr}p.ivoı b4. 6 p.kv y^p p.iKp6\l/vxos
&$u>s iiv iyaB&v iavrbv dıroorepeî &v &^ı6s ia rt, Kal İ oikc 20
kok6v Ti İ k roG a^ıovv iavrbv t &v âyad&v, Kal
âyvofîv 6* iavrdv" ap4y€TO yap hv &v &^t09 j}v, ayad&v
y€ SvT<ûv. ov fJL^v r(KC6ıol ye ol rotovroı boKovo’iv etvat, dXAa
fjLâWov âKinjpoC, ^ roıadrrj bi öofa boKeî Kal ttokIv'
İKaoTOi yap i^Uvraa r&v Kar â^iav, â</>(<rravTai be Kal 25
râ v vpd^ecov t &v koK&v ko.1 t &v 4ırırqbevpi6,T<ov m dvd-
S6 ^ to t 6 v r e i , 6fioC<us b k K al r&v İ ktös iyaJB&v. ol be \avvot
ij\C0ıot KOİ ^ a v r o v s iyvoovvres, K a l r a û r ' im<l>av&9" ov yap
â^ıoı âvres roîç ivrifioa e‘irıxeıpova-iv, elra 4^e\4yxovrai'
Kal ia-drjrı Koa’p.ovvraı Kal a’X'np-aTi K a l r o î ; toiovtois, Kat 30
PodKovrai rh evTvy^pMra kclL <f>avepa eıvaı avr&v, koI keyova-ı
37 vepl abr&v as btb rovrav Ti\ıı\6 r)<r6 p.evoi. avTirideTaı be Tİj
p,eyaXoyjn)x(<t V f i( K p o ^ X ^ " pmKKov Tİjs
38 y a p y C v e r a i fioAAov kuI io n v . ^ ptev oZ v p^eyoK o-
\}fVx(o, ıre p l Tip.rjv k a r ı fie y â K r jv , &<nrep e lp t j r a ı. 3-
{ n re p ^ o k ı^ re K al e K \e i^ ıS t o v r a K al iv r ifir js 6p4^eı rö
3 p ta K k o v fj b e t koI rjrT o v, koI r b b d e v b e t Kal as bet ro v re
y a p (fnK oTtptov yfriyopLev a s f i a W o v rj b e t Kal o6ev ov bet
ladığı için, kayıtsız kalan kişiyi de güzel şeyler için bile onur- lo
landınimayı tercih etmediği için kınanz. Ne var ki hırslı insanı
cesur ve güzelsever diye, kayıtsız kalanı da alçak gönüllü ve
ölçülü diye övdüğümüz oluyor, başlarda da söylediğimiz gibi.
Kişilere birçok anlamda şu ya da bu ‘-sever’ dendiğinden,
‘onur-sever’i her zaman aynı şeye yüklemediğimiz açık: Kimi 15
zaman çoğu insanlardan çok daha onurlandınimayı sevdiğin
den birini över, kimi zaman da gerekenden çok onurlandınl-
mayı seviyor diye kınanz. Orta olmanın bir adı olmadığın
dan, uçlar alanı boş bulup galiba biribirlerini altetmeye çalı
şıyorlar. Ama aşınlığı ve eksikliği olan şeylerde orta da var
dır; çünkü onurlandınlmayı gerekenden çok ya da az arzu
layanlar olduğu gibi, gerektiği şekilde arzulayanlar da var- 20
dır, işte bu huy, onurla ilgili adsız olan bir orta olduğundan
övülür. Bu huy hırslı olmayla karşılaştınldığnıda kayıtsız
kalma, kayıtsız kalmayla karşılaştınldığında hırslı olma ola
rak görünür; ikisiyle karşılaştırıldığında ise, bir anlamda her
ikisi olarak görünür. Öteki erdemlerde de bu böyle gibi
görünüyor; burada ise ortanın adı olmamasından ötürü, uç
larda olanlar karşıt görünüyor. 25
Öfke konusunda orta olma sakinliktir; ortanın, hatta az-
çok uçlann da adı olmadığından ötürü, ortaya sakinlik diyo
ruz; aslında sakinlik adsız olan eksikliğe doğru kayıyor. Aşın-
lığa öfkelilik denebilir; çünkü duyulan, öfkedir; öfke uyandı- 30
ranlar ise pek çok ve çeşitlidir. Demek ki gereken şeylere ve ge
reken kişilere karşı ayrıca gerektiği şekilde, gerektiği zaman ve
gereken süre öfkelenen kişi övülür; sakin kişi bu olsa gerek,
eğer sakinlik övülüyorsa. Nitekim sakin kişi dingin olmak, duy
gulanımlar tarafından sürüklenmemek, aklın gösterdiği şeyle- 35
IV. 5. 81
4 ro<rovrov xp6vov xaXtTTa(v€iV âfiaprApeıv Ö€ öok€Î fiâKKov I126 <
(v i TTiv İWttyfnv’ ov yap rtpLOiprıriKbs 6 Trpaos, dAAa //âX-
6 Xov (TvyyvatpLOviKos. ^ 8’ cAAeı^/^ıs, t î r aopyr\(Tİa ris ccrrıı;
€Îff 6 Tl 8t] ttot€, yj/4y€Taı. ol yap p.^ 6pyı(op.€VOi 4<j>* ots
b€Î rjkCdıoı boKOvotv itvai, koI ol â>y 8€t pLrfb* St € prjb* 5
6 ots 8€Î* boK€i yap ovk ala-âdvea-âaı ovbi kvırela-daı, p.^ âpyı-
C6p,€v6s T€ OVK flvai ipLVVTiKoSt 8^ Ttpo'nr\XaKiCdp.ivov
7 dv4y€odaı Kal tovs oİKfCovs ttipıopav ivbpaTTob&bfs. 17 8’
vTitp^okT] Kara Ttdvra p€v yiviraı { koX yap ots ov 8eî,
Kol ots ov bfî, Kol p,aK\ov fj bel, koI öclttov, koI TrAfto) 10
ypovov), ov p.^v dıtavrd y€ r y avr<3 vırâp^tı. ov yap hv
bvvaiT itvai’ rb yap KOKbv Kal iavrb oTro'AAucrı, k&v 8A0-
8 Kkrfpov fj, d<f)6pi]T0v yiveraı. ol p,ev obv bpyiKoı roxcû)s p.tv
6pyl(jovTaı Kal ots ov 8e? K a l 4<l>* ots 08 8eî koİ pdXXop 77
8eî, Ttavovraı b4 rax4ü)s’ h Kal /SeATurrov 15
Palv€i b* ainroıs tovto, 8ti ov KaT4xov(rı t ^ v opy^v dAA’
avTaTtobıboatnv fi <(>av€poC elan bıa rf/v â^vnjTa, eîr* âıro-
9 TTodovraı. bıtep^oK^ 8’ elolv ol â.Kp6xoXoı 6^€Îs Kal Trpbs
10 Tfâv bpyıKoı Kal itti navrl' 86tv koI To8vop.a. ol 6c ıtiKpol
bvobıdKvToı, Koi vokvv xpoVov opylÇoPTai' Kar4xov(n yap 20
rbv Ovpıov. ıroSAo 8^ yivfraı Srav âvraiTobıb^' ^ yap
TipMpia Ttaûfi Trjs bpyrjSy rıbov^v dyrı t^ s Avitîjs 4p.Troıov<ra.
Todrov b^ pırı yıvopıdvov rb fidpos 4xov(rıv' bıa yap ro pırı İ tti~
<f>avls €Îvaı ovbi ovpnreldfi avrovs ov8eıs, 4v avrıp bi Trdyjfaı
Trıp dpyrıp xpdpov 8eî. tlo l 8’ ol toiovtoi cavToîs dykripoTaroı 25
11 Kal Toîs ftoAıora ^tAots. kiyopıtp rovs ots
r< pırı 8cî ftoAAoı; rj 8<î koI ttAciû)
re ve aklın gösterdiği süre için öfkelenmek ister; daha çok ek- 1126a
13. Kol Tİjı tlpotrttas add. Imelmann 24. fort. Kİv rŞ pls> 80.
3) om. K* 1127** 6. adr3ı> K** s b \a $ e ÎT o pr. K**
84
8. AvokAm'c? Coraes 14. abıc—15. 4XaC<Si' iırrw alio loco (post 1127'*
22. tlptifiiya) habuisse videtur Aspasius 19. &v koI] &y i}8c7 pr. K«»s
Sy coni. Ramsauer «ot K**; aol & vulg. 20. larpiy K** Asp. :
larpiy vulg» 9tâ tovto om. 21. r i roıovraj rovra 24,
26. Si K**r : Si koI vulg. ^aytpâ <paytp^
M** vpomroıoifityoı seclus. Vahlen 27. tt/KvraippoyıiTİTfpol K**:
oİKaTOippiyriTot V* M** T
85
26, filf Aırptır^ K'*: ftif 8 wp/reı F : 8 wp6r*i L** M** 35. ravra K**
1128** 1. tfwoı İty K*^ F 2. Srypoucot coni..Coraes : İypıos codd. 4.
ircefKola 8. 8 8‘ ir rats] at t i 11. oir K** r 12. aai
InrortKtîraı K**: bror*\ttraı ti L** F
87
1129 E.
Ilepl 8e biKaıo<r6vrıs Kcît ibiKlas <rKeTrr4ov, Trepl ıroCas
re TvyyAvov<rıv ob<r<u ırpâ^eıs, koI ttoio p,e<r6rt\s iorlv ^
5 biKaıo<r6vi], koI rd bUaıov rlvrov pÂ<rov. ^ be a-K4\f/ıs fıpxv 2
İ 0 T û > K o r a T ^ v avT^v fxeâobov toîs 7rpoeıprip,evoıs. Sp&pıev 8 ^ 3
Trâvras rrjv TOiavrrjv 4^ıv ^ovXop.4vovs \4yeiv biKaıorrvvrjv,
A(f> TrpaKTiKol r&v biKauav ei<rl Kal a<f> biKaıoTrpa^-
30, iptrfi V tik Ber;|fk 31. 3r» ante 6 om. K* 1180* 1. ipx^
12, ^ r : ^ L** M** 13. ^ Sutoıoo^nf L* 17. i om.
91
22. İp* scripsi: yiıp K’’: İpa yt L** M** 24. J?ti3 İ ti K** 26. pA\-
Xoy S6(et (Tvaı K'* 27. 4p«] yitp T 31. tl J’ iırdira^€V K** L**
IİSO** 4. rrivra K** • 6. tMv al : tM vulg. 8. 8i K**
10. piy oSy om. K** 11. ırapdyopoy'] ırAİoi' L** : ırapdyopoy
ır\4oy K** r &s p4pos] Sıt p4pos Kal : fort. Kal pipos 12. t 8
p^y—13. İyuroy} t 8 piy yiip rrkioy &way âyuroy t 8 8* İyt<roy ob ırây ır\eoy
92
rrdvres Kar* â(£av rtvâ beîv eîvat, Trjv pivroı i^Cav o i t^v
avrr}v X4yov<rı ırdvres \yTtdpxeıı^, dXX* ol p iv brfpoKpariKol
İXev$ep(av, ol 6 * dXıyapxiKol ırXovroVf oi 6 ’ evyiveıav, ol 6 *
dpurTOKpaTiKol dperdv. 4<mv İpa r 6 bUaıov âvdXoydv rı. 8
30 rb ybp ivdXoyov ov pdvov ia r l povabiKOV dpıûpov Ibıov, dXX*
14. Tl â f r ı K** 16. xal wp6s rı om. K** «ol rurtr om. L**
18. taor ia r l vulg'. rıW r] rıa\ col wf^s rufdt' vpbs İKXovs
y ip iarta T 21. tareu om. K** r b İ p dt$ om. 23. /ı^ İaa
laoı : laoı fiif laa vulg. 26. dıoro/uaî» 27. 6ır4px*"']
i(lay rtpb i û r tlpot : om.
94
Daha küçük kötü daha büyük kötüye oranla iyi olur; nite
kim daha küçük kötü daha bü^oikten daha tercih edilir.
96 V. 3 - 4 .
alperbv iya06v, ıcal ro fiahXov fieîCov- fd fx^v oZv tv 17
elbos Tov biKaCov tovt* İ otCv.
25 To 6^ \onrhv kv t 6 btop$a>riK6p, 6 yCveraı ip toîs ovp- TV.
oKki-yp-aaı Kal toîs İKOV<r(ots koİ toîs İ kovo-İois. tovto bf 2
râ bUaıoP &KX.o ftbos tov 'rrpdrepop. rb pkp ycip btape-
prjTiKbp bİKaıoP t &p koiv&p del #cord t^ p &pa\oyCap ia rl
TrfP clprjpivTjp' Kal yâp dırâ ^prjpdroiv kolv&p iciv yCvrjTaı
30 ^ bıapop,ı/i, İtrrat Kord top kSyop t 6p avrbp bpırfp İyova-ı
Ttphs &Kkrı\a rd ela-epeydipra' fcol to âbiKOP t6 âpriKfi-
pepop T<p biKaCip ToıpT<p TÖ ırapâ t6 i.p&Koy6p İ<ttip. t6 8’ ip 3
TOÎS <rvpaW<iypa<rı bUaıop ^orl pip taop rı, Kal ro &bı-
1182* KOP âpto-op, â \ y o i Kard t^p âpaKoyCap İK€İpr\p dXA.d Kard
T^p ipıOpriTiKi^p. oibip yâp bıa<f>4peiy ei iırifiK^ıs <t>av\op
i/n€<rriprı<r€P 1} <f>av\os iın€iKrj, oib' €İ ipoCxev<r€p imeiKrıs rj
<l>avXos' &Xkâ TTpbs tov ^k&povs t^ p bt,a<f>opâp p6pop /3XA
5 ıret 6 p6pos, koI yprjTaı « s taoıs, ei ö pip &biK€Î b b’ âbı-
bUatov
«î K t ırââoı rd t bUrj K IBtia y /ı« tro
16. Itroif] Toît K** 16< fittKtp L** 17. rd add. Rassow
a 6râ v ] a&TÛy T (u t videtur) 19. t <Bk3 rfit pr. 20. koI ante
9pdrtpov om. K** 23. om. L** 24. iiaptııtıruthv M**
27. T* Coraes: k* codd. 80. koI post iW h om. 1188* 1. ti vb
iyriToıb<rtt seclus. Muretus
98
yoksa biribirine bir şeyler alıp verme diye bir şey olmaz, oysa
insanlar biribirlerine bir şeyler alıp verme sayesinde birarada
bulunuyorlar. Bunun için orta yerde Kharis’lerin tapınağını'^®
kuruyorlar, karşılık verme olsun diye. Çünkü bu, hatınn
özelliğidir: İyiliğini gördüğü kişiye hatır-gönül borcunu öde
mesi, kendi parasıyla böyle bir iyilik yapmada ilk olması
gerekir. Oranlamaya göre karşılık vermeyi köşegenlemesine
bağlantı kurma sağlar: Örneğin a bir mimar, b bir ayakka
bıcı, c bir ev, d ise bir ayakkabı olsun. O zaman mimann
ayakkabıcıdan onun yaptığını alması, ona da kendininkini
vermesi gerekir. Şimdi eğer ilkin oranlamaya göre eşit olan 10
23. Sil a L** 26. 8r t ırdprt om. pr. K** Sii K*> 27. cTi'oı
M**: K**: om. L'> 32. t Is om. M*> T 33. Si om. M*> T
Xau L'* 5 vpİTfpoy M** (et fort. T) U84* 13. SBucctcrtfat : t S
4Succ7<r9ai vulg.
101
her şeyi denkleştirir; nitekim her şey para ile ölçülür: a bir ev,
b on c ise bir yatak olsun. Yani ev beş mna ya da beş
mnct^2i eşdeğer ise, a, b nin yansıdır; yatak ise, yani c, b nin
de onda biri olsun. O zaman bir evin kaç yatağın eşdeğeri
olduğu açıktır: Yani beş yatağa. Para bulunmadan önce 25
16. SiKatov K**: roC SiKalov vulg. 22. ov : oö8^ vulg. 25. Ka) post
Skaıovom. 26. #(mı>onı. K** ^ırlom. L** SO. a6ro£t : airo^t
vulg. 82. 31) Muenscher 36. 1134** 6. voıc7 Syiburg
102
10. rb post KOİ om. K'*L*’ 11. T : piı x(»/ı«r0p L’’ M**
13. abri Ramsauer 21. ofov] o6rtts ^ İ\Kws oTov 29. post
vbSofi&s add. lxo>' M**r, l’x<»' 1^^ ante pivroı add. ov M **T
33. post Srj\ov add. 8i T 8] koI 8 K** 34. ru'os ed. WiIkinson
103
5i İKOvaCfjiv Tâ. p k v vp o € \o p € v o ı v p â r r o p fv Tâ 5’ ov v p o tk o -
pevoı, vpoekopevoı p k v Üfra vpofiovkev<râp€Voı, âvpoaip^Ta lo
6 Si S<r* âvpo^OiikevTO. Tpı&v brı ovor&v ^kaŞ&v t &v iv raty
KOkvoivCaıs, TO pkv âyvoCas âpaprfipaT a iorıv, S tov
per
P'qT( bv prİT€ b prjTe P'^T€ oJ> İvcKa v v ik a ^ f T ^p â ^ ' rj yap
ov ^âXX(iv ^ o i TOTUTip rj ov tovtov rj oi tovtov 4vcKa ûrfdr;,
uAAâ ovvi^rj oix ov İveKa ipıq6 rj, olov oî>x ît'o rp&orj dAA’ *5
7 Îpo K€VTTjojj, ^ ovx OV, fj ovx Srav pkv ovv vapakoyıos
fj fikifirı yivTjTaı, âr6xVh°’' oTav be pfj vapakoycos, &vev
5i KOKCas, âpâprrjpa {âpapT&veı pev yâp orav fj âpxfj
8 iv a ^ y jf TTjS aİTias, &Tvxeî 5’ Srav İ^ıoOev)’ otuv 5i
26. İHİTtpoy K** 31. rov K**: rwy L** M** T 1135'» 3. Kcâ ante
rh om. M" 5. ty add. K» 11. 8^] 3* L" 13. ante
add. T o v r a L*»!^*» V 14. 0dWtiy K*»: Pa\«Ty vulg. 16. Sı K*»:
Ss vulg. 19. iyyoiaf Jackson
105
29. iv om. Ki* 32. hi add. pr. K*» 1136‘ 9. ivepiırıyov pr. K*»:
kvBptaıriKhv L** M** 12. irirrus'] rh ır&ı pr. K** 13. KarİKTav T;
KarİKra codd. 14. ^Kooffav Jackson : Oi\ovffav codd.
106
17. &ffwfp— İKoi<rıoı/ seclusi ırâ»'] ^ t Sv K** T 20. kcö K**: koI
rh vulg. 23. fırcıra scripsi: codd. 32. ^ L**: 3 vulg.
33. K&K K*>: K(d vulg. S4. abrhs K“ L>>: atrrhy M** T tv :
î»» Tl M** r : om. L** USG** 4. koI İ v om. rh om. K** M*
107
21. kxX&t r 22. iır\*ov4KTtı M** 25. Kal Sri M** F 27.
İSiKoy 4x‘^ iırı(px«t pr. 31. / l i v oSk İ S ikcÎ
108
29. ividroo >taJ kokoTî L*’M*’ T 80. tıh toît*] toSto Si F 1187^ 4.
06 StKMoy om. r S. t i KAAo] tlpot &Wo K ^: AAAo F r a tn 6 y om.
pr. K** 9. %v om. K** 13. vofuKov Coraes Sucatov po/t(fiou
K'>L'>r 17. ip e ^ tT : ipfiSt codd. 19. wpaJer4myK"
11ü
Kimileri için fazla diye bir şey olmaz, sözgelişi tannlar için;
kimileri için de —sözgelişi tedavi edilmez kötü insanlar için—
bir nebze bir şey bile yararlı değildir, tersine her şey onlar için
zararlıdır; kimileri içinse iyiler belli bir noktaya kadar ya
rarlıdır; bu nedenle de adalet insanlara özgü bir konudur. 30
Doğruluk ve doğru insan konusuna gelince: Doğruluk ile
adaletin ve doğru olan ile adaletli olan arasındaki ilişki
nin nasıl olduğunu belirtmek kalıyor geriye. Çünkü düşün
düğümüz zaman, ne genel anlamda aynı şeydirler, ne de cins
leri pek farklı görünüyor; ve kimi zaman doğruyu ve doğru 35
insanı öyle övüyoruz ki, başka şeyleri överken de bu 1137b
sözcüğü iyi yerine kullanmakla, daha doğru olanın daha iyi
olduğunu da belirtmiş oluyoruz; kimi zaman da, akıl yürüt
me sonucu, ‘doğru’ ‘adaletli olan’dan farklı bir şey olduğuna
göre, onun övülecek bir şey olması garip görünür; çünkü
adaletli olandan farklı bir şeyse, ya adaletli olan erdemli
değildir ya da doğru olan adaletli değildir, yok her ikisi de er
demli ise aynı şeydirler, işte ‘doğru’ konusunda çıkmaza 5
götüren aşağı yukan bunlardır; öte yandan bütün bunlar bir
anlamda yerindedir ve aralannda bir çelişki yoktur: Çünkü
doğru olan, belirli bir adaletli olandan daha iyi olsa bile, ada
letli olandan başka bir cins altında bulunan bir şey olarak
adaletli olandan daha iyi bir şey değildir. O halde doğru ile
adaletli olan aynı şeydir; ve her ikisi de erdemli şeyler olmakla 1o
birlikte, doğru olan daha iyidir. Bu çıkmaza götüren, doğru
olanın adaletli olması, ama yasaya uygun olan adaletli olma-
maması; yasaya uygun olanı düzelten adaletli olmasıdır. Bunun
nedeni, her yasanın genel olması, oysa kimi konulardan ge
nellik düzeyinde sözetmenin olanaksız olmasıdır. Demek ki,
genel olarak konuşmanın zorunlu olduğu ama bunu doğm
yapmanın olanaksız olduğu durumlarda yasa, çoğu zaman 15
olanı hesaba katar, yaptığı yanlışı bile bile. Ancak bu yüzden
yasa daha az doğru olmuyor; çünkü hata yasada ya da yasa
koyucuda değil, konu edilenin doğal yapısındadır; çünkü ey
lemle ilgili konulann malzemesi doğrudan doğruya öyledir ki.
V. l o — I I . 111
ovv y.iv o vo'/zos <caöoA.ou, (run^fj 8’ ^ırı to Stov ırapa 20
To KadoKov, roTf dpdm fî Ttapakfiırtı. 6 vop.odİTr\î
Kat ijp.apT(v ÛTrAûy dır tav, ivavopOovv to €kKeı<f>0iv, 8 kİ/*
o voftoöcVrjs aÛToy av cittcv ^k€Î TTap<av, Kal d jîSeı, evo-
ti j*oÖ€Tij<TCP. 810 8tKaıov fi€v ^oTi, Kal /3c\ tiov nvoç 8iKatov,
ov Tov âTTÂoiy 8e a \ \ a tov dıâ to inrküis hp^prfuıaTos. 25
Kal İarıv a ^i] ^ ^v<rıs v ^meiKOVf, ittavopduip.a vdp-ov,
fi ikkeCıreı bıa tö KadoKov.. tovto yap aiTiov Kal tov /ut)
TrdvTa Kara vopov dvat, oti .ırtpl ivioiv abvvaTov BicrOaı
7 v6p.ov, üioTe \lrT)(f)ia‘p,aTos 8eî. rov yap İMpiırrov cLopıaros Kal
6 Kap<ov ioTiv, ua-JTfp Kal TÎjs Aeo-/3ıas oİKobofiCas 6 p.ok(~ 30
23. airhs K** M**: oSrus T : airhs oStus L** tu> om. K** €Îwtv :
•Tıroı vulg. ^K«î om. K"* post ivofto9İTi)9w add. Sy M** 28.
T<ywy K" 30. olKotofJLİas K**: olKofofirjı vulg. 33. rtuhs V :
riyos codd. 1188* 9. &s M** F 10, ip$hy] abrhy K** yiuov
M ‘»r
yasanın dile getirdiği genel olana aykın bir şey olduğu za 20
yap &kko İ k€Cvov‘ I oti yâp ttü)? 6 abiKOg aifru) ırovrjpbs &<r-
TT€p 6 beikdg, oux â»s okıjv iyoiv TrfV trovrjpiav, <5<tt’ ovbb Kara
Tadrrjv &biKeî)' &pa yap hv avr^ etr} â<f>rıpijar6aı Koi
Trpo(rK€Î<rdaL tö avrd‘ rovro be âbvvarov, âkk' âel iv TfkeCo-
20 <rıv ivayKi} eîvai rb bUaıov Kal rb abiKOv. İ n 5e İKodaıov 5
T€ ıcal İK ırpoaıpitremg Kal •nporepov’ b yap bıon İtrade Kal
rb avrb ivrııroıuv ov boKeî bbtKeîv' abrbs b* abrdv, ravra
âpa Kal ıriay^ei Kal ıroıeî. İ n eîrf âv İKOvra bbiKei-
(TÖat. Trpbg 5e toi;tois, âvev r&v Karâ pipog abiKtfpârotv 6
25 obbels AbiKeî, poıy^edeı 5’ oibels rfjv iavrov obbe roı^copv^eî
Z.
ALTINCI I^TAP
gözetip onun için çaba gösterdiği ve onu aradığı bir amaç var
ve aşırılık ile eksiklik arasında bulunduğunu söylediğimiz sağ
akla uygun olan orta yolların bir sının var. Bu şekilde söyle
mek doğm ama hiç açık değil. Kendileri hakkında bir bilim 25
31. 3«ral *» K** 38. K>» T : iMıtks vulff. 34. rlt iort» »
rt$ t’ i<rr\y vulg. 35. Si M“ T 1130* S. e$V om. K»> M“ 7. İvvy\
iv L**M** r b. ^ t4 ‘TÖr A4rS4x<>'^*‘ ^*'*^X«»^aı
coni. Coraes 17. S^ scripsi: S* codd.
114
18. d>7;0c^(i L‘’r 16. ^ om. K*’M*' 20. firıS' K**; vulff.
25. İıtaffa] il İTtura : »fi«ra L** 27. ,i\4 y o fittr F 28.
ipj^s L** 30. 6 om. K**
116
29. p iy rn» K’'L '' M»*: r^s p iv T 32. 8’] 8* al K»» M>> 33. ^ om.
K** M* 1141* 1. oM* i) fopla 2. ixdd«ı(ts pr. K'»: fort. âvo-
Stl(tıt 9. t «3 7* L** M* 11. oty om. L**
119
iki yanı var, bunlardan birinin, yani sanı ile ilgili yanın
erdemi olsa gerek, çünkü sanı başka türlü olabilecek şeyle
ilgili, aklı başındalık da^öyle. Üstelik aklı başındalık yalnızca
akılla giden bir huy değil: Böyle bir huyda unutkanlığın
olması, aklı başındalıkta ise bunun olmaması da bunu gös
teriyor. 30
16. post Srt add. q L** 19. ante Htnttp add. Kat L** T 22. S* M**
26. rd seripsi: rh codd. rh om. M** 26. ^<rh> K**: tpMtp
M ^: ptûtyhKr ^T trp ^e tK ^: iıriTpi^tifv : iırırpt^ftay F
iauTois 2ı8. Luthe
120
23. ante 8t* add. ro6rov L'’ 25. ırw : ırus vulg. 30. rls 5l
K**M*’ r : V TIS 31. Pov\titffOcu K** 32. 4 ante Kmb om.
K** 33. rb K** T : r ı vulg. 34. fiavytfia H. Stephanus: d»
<rwt(rla codd. 1143* 1. tbvvv4rovs H. Stephanus : lurvvirovs codd.
3. ^ om. L** post dyıcu'Mv add. ykp iv L**M** T ^ K**: vulg.
4. nvyiBovs 10. ante «rvverol add. 7 İ/> oî L** T
124
için değil, başka bir şey için yapanlar (yine de gereken şey
leri ve erdemli kişinin yapması gereken şeyleri yaparlar)
gibi bazı kişilerin adilce şeyler yapsalar bile adil olmadıklan-
nı söylüyorsak, aynı şekilde, göründüğü gibi, her eylemin
iyi olacak şekilde nasıl yapılacağı bir biçimde belli. Kastetti
ğim şu: Sözgelişi tercih yoluyla ve yapılan şeylerin kendileri
için yapmak, imdi erdem, tercihi sağ kılar, tercihten ötürü
doğal olarak gerçekleştirme ise erdemin değil başka bir yeti 20
16. ^ u r i> ] K** 26, tvTt yhp ot] oi y^p L*> r 1145» 2.
İ9apxoiPV K*» M**; olSvp L* 8. 8k om. Ki» M*> 6. t A om.K**
129
H.
15 Mero 8 ^ ravra ‘ktKTİov, ikkrjv ‘voırjoapivovs i^p^ı^v,
Sti t&v ırepl r â fjBr) ^€Vkt&v rpta ^crrtv ctdı/, kokİo dıcpa-
oCa öripıoTtıs. râ 6 * ivavrCa toîs phf 8 v<rl hrjka' t8 p^v
yap ip e rV 8* iyKp&retav Kokovpfv' ırphi 8 ^ rfıv 6rıpı6-
YEDİNCİ KİTAP
<ftrjs \€ ktİ ov, Kal tupl iyKpareİas nal Kapreplas" ovtc yap
it 9 TTfpl T&v avT&v l^ecoı/ rrj ipery koL pj>\$r]pl<^ l»ca- 1146’
5 ripav avr&v vvo\ ijttt( ov, ovö* «S İrepov ylvoi. 6eî d’,
<a<TTtip CTTi T&v &k\(av, Tidevras Ta <f>aıv6 p€va koi ırpû-
Tov bıaTTopT^a-avras oUra) 6 (txv^vai paklara p^v ırâvra ra „
İvbo^a ırepl roCra r a ırâdriy d r a vkeıa ra Kal s
Kvpı&rara’ iâ v yap \vr}raC re r a bva\€prj Kal <cara-
Aef'TPjraı ro ivbo^a, b^buypivov bv dr\ İKavûs»
ö AoKeî 8^ ij re ^yKpâreıa Kal KaprtpCa t &v (movbaLtav 2
Kal [r«ı/] İTtaıviT&v dva i, rı 8’ &Kpaaıa re Kal pakoKia
T&v <f>avX.üiV Kal yJr€KT&v, koI 6 avrbi iyKpa-r^s Kal lo
ippeviTiKO^ r ^ Koyıap&t koX İKpar^s ko.1 İKaTaTiKbs tov
koyıapov. Kal 6 p iv İKpar^s eî8ol)S ort (ftavka ırpdrret 8ıa
Trâdo9 , 6 b* iyKparriî db&ç ort <f>avKaı ai İTudvplaı ovk
âKokovdeî bıa töv \ 6 yov. Kal tov o'&<f>pova pev iyKpaTrj Kal
KapTcpiKov, TOV 8c ToıovTov 0%p^v Tt&vTa a&<f>pova 0% 8’ ov, 15
Kat TOV aKokaarov aKpaTİj koI tov &KpaTrj aKokaarov avyKe-
7 yvp^voiSy ot 8* Irepovy eıvaı <f>aaıv. tov 8e <f>p6 vıpov ore pev
ov <f>aaıv ivbi^eo'dat eîvaı aKpa-ri^y 8r^ 8’ iviovs <f>povCpovs
Svras Kal beıvohs &KpaT€Îs eîvat. I r t ^ p a r e t î kiyovraı Kal
âvpov KOİ Tipfjs Kal Kİpbovs. Tü p iv obv XeyJ/xeva ravr’ kaTİv. 20
II. ’AıropıJaeıe 8’ &v tis tt&s vTrokapfiâvoav 6 p6 &s aKpa- 3
TevcTaC Ti9. (TtıaTâpfvov pev odv ov <f>aa( rıves olov re
d va c bfivbv yap eTrıorıJpTjs ^vovcıjs, «s <pero SûOKpdrrjs,
ÂXXo r ı KpaTfıv Kal TtepUkKeıv avTrfV &aır€p avbp6/iToboı>.
^oiKpârrjS p iv yap okms ipây^cTO ırpoy rov koyov &s ovk 25
ovarfs OLKpaaCas’ ovdiva yap vırokapŞâvovra ırpdrretv ırapa
2 ro pikTiaroVy ikkci bı Ayvoıav. ovros p€v ovv 6 Aoyos
28. fort. i^oy ^ytytTaı} et infra 29 rls 6 rpSıroı [ylrtrat] 29, 6 om.
K** 31. sİ pr. K>» 1146* 6. ^<r\ pr. K” 8. re M“ 16.
ffirovSatoy
132
22. ı^tvd^fuyos seclus. Coraes 25. post v iv fiv add. ı»,\v Aldina 27. İh
seripsi: 8* codd. 80. kokA] koI kokA pr. K** 35. post ydp add.
pÜ! L** 1140^ 2. 8XXa add. Ram sauer: ob (vel T &AKa seclusi
133
15. As scripst. rSt codd. 18. post itrrly add. y M** post «ol add.
84. Kal rb BettpoSyra om. T rov koI BeupoOrra
seclusi
134
32. Se om. pr. K*>L** post wây add. rh L** 84. oiy om. r
lld?** 4. ante KoO^Koy add. rûy 7. k«Uvcpl] 6 vtpl : 6 ıcal ırtpl
M*> r 11. iy} i iy O** 16. aÛTİı L* r
136
yasaklayan genel bir sanı varsa, bir de her tatlının hoş olduğu
ve şu belli şeyin tatlı olduğu sanısı varsa (bu sanı etkinlik ha
linde), ama birde tutku söz konusuysa, ilk sanı bundan kaçın
mayı salık verecek, tutku ise ona itecektir (çünkü o ruhun her
yanını devindirebilir). Dolayısıyla bir biçimde, akıl ve kendi 35
başına değil ama ilineksel anlamda sağ akla karşıt olan bir sanı 1147b
yüzünden kendine egemen olunmayabilir - sanı değil, tutku
dur sağ akla karşıt olan-. Dolayısıyla bu yüzden de hayvanlar
için "kendine egemen olmayan" denemez, çünkü onlann tü
mel kabulleri yok, ancak teklere ilişkin bir tasanmlan ve anıla-
n var. Bilgisizliğin nasıl giderildiği ve kendine egemen olma
yan kişinin nasıl yeniden bilgili olduğu açıklaması, sarhoş ya
da uyuyan birininkiyle aynıdır. Bu tutkuyla ilgili doğabilimci-
lerinden duymamız gereken özel bir açıklama da yok. Ne ki
son çıkarım hem duyuma ilişkin olan hem de eylemleri belir
leyen birsam olduğu için, heyecan içinde olan biri ya buna sa 10
hip değildir ya da bilgili olanın sahip olması gibi, Empe-
dokles'in dizelerini yineleyen bir sarhoşun sahip olması gibi
sahiptir. Yine son tanım tümel olmadığından ve tümelle aynı
biçimde bilgisel bir şey olarak görünmediğinden ötürü, Sok- 15
rates'in araştırmasında ortaya çıkan şeye benzemektedir. Nite
kim asıl anlamda bilgi varkeri ne tutku ortaya çıkar ne de bilgi
tutkuyla güdülür: Ancak duyumla ilgili sanı varsa bu sözkonu-
su. Demek bilgiyle mi bilmeden mi, bilgiyle ne şekilde kendi
ne egemen olmama söz konusu oluyor, bunlan söylemiş ol
duk.
imdi acaba saltık anlamda kendine egemen olmayan biri
var mı, yoksa herkes bir yanıyla mı öyle; varsa, kişi nelerde
kendine egemen değil, bunları söyleyerek konuyu sürdürmek
gerekiyor. Hem kendine egemen olanlar ve sağlam karakter
liler hem de kendine egemen olmayanlar ve zayıf karakterliler
bazlarla, acılarla ilgili olarak böyleler, bu açık. Madem haz or
taya çıkaran şeylerin kimi zorunlu, kimi ise kendi başına tercih
VII. 4 . 137
23. TÛv add. Rassow 24. “yipl 5* K** T 28. koI om. 34.
Kal om. M** 1148*’ 4. <()av\aı—6ırfp$o\aQ ^<n>Ka Bi koI ^cvkt& Kal
âftapr^ifiara K** 7. K** İKdtrrou Aldina
138
12. ıcaJ] Kcâ ı f 18. evpov K*»: 9vfthv vulg. 19. 8^ pr. K**
L*» 9vp*^t>* pr. K}^9npıutiasV> 21. ofj K*» 22. ârifuiy
K*» M** 28. fort. ti <*ol) 26. tıd rt »iffovs M* ttâ add.
2 7 . b om, K** 80. yv/uftt(ofidyaıs K** M**: İ0ı(oftdyou V ^ 88. t i
om. K«» M* Sfot scripsi: roît codd. l ^ O * 1. rhp K»; rh vulgr.
2. KpaTeîı»] KapTtptîp K** i\K* K**
139
30. i om. K^M» 34. Sif add. K» 1149 *»2 . af(rx‘o*' K*» 3.
« o l o i r : «ra) K” :
141
değil, kendi başına aşın hoş şeylerin peşinde koşan kişi haz
düşkünüdür. Onun pişman 6lmayan bir kişi de olması zo
runlu, dolayısıyla düzelmez biri. Çünkü pişmanlık duyma
yan kişi düzelemez. Karşıtı, bu konuda eksik kalan, orta ise
"ölçülü kişi". Bedensel acılardan, onlara yenik düştüğü için
değil, tercih yoluyla kaçan kişi de böyle. Tercih etmeyen
kişilere gelince: Bunlardan kimi haz uğruna eyler, kimi ise 25
yan ve caymayan kişi ise, buna karşıt olan başka tür bir
146 v n . 8—9.
29. d om. pr. K** 30 . 6 post f i om. pr. K^L** 32 . ftiı add.
L'* ip0^ L'*: n^ı ip8fı vulg. 33 . ante Sıroı^ovr add. i M** T 34 .
Ty] i Ty K**M**r 1151 **4 . 6 om. Turnebus ot corr.* K“ : o/pr. K'»
L**r: Ko) M** 5 . tl<r(y K*>: tltrl f i L**r ; om. M** ol pr. K**î oîop
vulgf. 7 . fi<r»€p3 oîoy K**M** F 9 . 4 iyKpar4,s seclus. Scaligcr
10 . ot r : 4 codd. 15 . a4r£i' Ramsauer
146
28. aı* ante om. K'’ 29. cTrai at pkv om. K** F (et fort. Asp.)
31. add. Asp. 35. İ ti at ivipytiaı plv K** (l(rrt
J’ il rılovİ! Mpytia fort. Asp.) 6ıroA,ofırow K** A sp .: İTi\ohrov L**: 5ıro-
A ^ou M**: irt\iırou coni. Gifanius 1153* 1. rı roû Ofvptîy iy^pytta
K'* om. Asp. 2. ^Scî 7. SıiaT7iK€v
coni. Bonitz: avvi<rrriKty codd. 12. ıcol om. K** 15. rıo’ii'Rassow
(et fort. Asp.) : rıt codd.
150
29. ybp\ Kal K** T 29 et 30. iyaffA K" 80. al om. pr. K** M**
31. KOİ ante $vpl" add- K**
tA 82. 6 om. K** t A» ante /ter* om. K**
Oysa etkinlik oluştan farklı bir şey. Kimi hoş şeylerin hasta
lıklı olduğundan ötürü kötü olduğunu ileri sürmek, bazı sağ
lıklı şeylerin pahalı olduğundan ötürü kötü olduğunu ileri
sürmekle aynı şey. Bu anlamda herikisi de kötü, ama aynı
şey açısından kötü değil, çünkü kimi kez araştırma yapmak
da sağlığa zarar verebilir. Aklı başındalığa da, bir huya da 20
engel olan şey, herbirinden kaynaklanan haz değildir, başka
şeylerdir, çünkü araştırmaktan, öğrenmekten kaynaklanan
haz daha çok araştırmaya, daha çok öğrenmeye götürür.
Hiçbir hazzın bir sanatın eseri olmaması da akla uygun, çün
kü sanat başka hiçbir etkinliğe de özgü değildir, sanat ola- 25
nağa özgü bir şey -hoş koku sanatı, yemek yapma sanatı
hazza özgü görünse de bu böyle-. Ölçülü kişinin hazdan
kaçması, aklı başında kişinin acıdan bağımsız bir yaşamı iz
lemesi, çocuklann ve hayvanlann haz peşinde koşması,
bunların hepsi aynı temellendirme ile çözümlenir. Çünkü
madem kimi hazlar bir biçimde saltık anlamda iyi, bir biçim- 30
de de hazlann hepsi iyi değil, dedik; çocuklar ve hayvanlar
bunların peşinden koşacak, aklı başında kişi bunların içinde
acı getirmeyeni izleyecektir. Aızuyla ve acıyla birlikte giden
leri, yani bedensel olanlan (böyle olanlar bedensel olanlar)
ve bunlann aşırılıklarını izleyecek olan kişi ise, onlara düş
kün olan haz düşkünü kişi olacaktır. Bunun için ölçülü kişi
bunlardan kaçar, ama ölçülü kişiye yakışan hazlar da var. 35
Ne ki acının hem kötü hem de kaçınılması gerekli bir 1153b
şey olduğu görüşünde birleşilir. O ya mutlak anlamda bir
kötüdür ya da belli bir şekilde bizi engellediği için kötü
dür. Kaçınılması gereken ve kötü bir şey olduğu için, kaçı
nılması gereken bu şeye karşıt olan şey iyidir: Demek ki
hazzın bir iyi olması zorunlu. Speusippos'un daha büyüğün
hem daha küçüğe hem de eşite karşıt olduğu yollu çözümü 5
doyurucu değil. Nitekim O, hazzın kötü bir şey olduğunu
ileri sürememekte. Kimi hazlar kötü ise, bazı bilgilerin kötü
152 VII. 13 .
TIpa etvai, et (vıaı ^avAaı ^bovai, &<nt€p Kal kTfvmff\i.r\v rıva
ivCtûv <f>avk<iiv ovo’&v. X<r(os koİ h>ayKaXov^ fîırfp kKaarrıg
lo €l<Tiv İp 4pytıaı ave/ütıroStorot, fîff ^ ıraa-âp ipipyeıâ
ioTip fvbaıpopCa elre fj rıphg avrâp, &p jf apepTTobıaros, aıpe-
Tcardrr}!/ eıvat* tovto b' eorlv ^bopı^, &<tt€ eti} &p rts ^boprı
To &puTTOPf T&p TTokKâp ffbop&p <j>avXaip cvaSipf el İrvyep,
aırk&s. Kal 5 ta tovto ırâpTes top evbaCpova rıbbp oîovTaı filov
15 eıpai. Kal ipTrk^Kovaı fjboprıp e h t^ p evbaıpopiap, evk6y<as’
ovbepıa yap ivepyeıa Tİketos ipırobıCopivr], ıj 5* evbaıpovCa
T&p TekeCüiP' bıö TTpoabeÎTat 6 evbaCptûv t &p İ p atopaTi âya-
d&p Kol T&p İKTOS Kal Tjjs Tvy^gy bırutg p.^ ip-aobiCfiraJL
Tavra, ol be top Tpo\ıC6pepop Kal top S u o r v ^ ıa ts peyâkaıs 3
20 TrepiTrı'-nTOi/Ta evbaCpova <f>âaKOPTes etvat, iav t) ayados, ^
İKâvres fj ÜKOvres ovbip kiyovcrıp. bıa bi tö TrpoabeîarÖat Trjs i
Tvyrıs boKeî tlctI tovtop eîvai ^ eirvxCa Trj evbaıpop((i, ovk
obaa, iv e l ko.1 avrr} vvep^âkkova-a ipırobıog iarıv, Kal teras
oİ kİ ti ebrv^lav Kokeîp bİKaıop" vpos yap t ^ p evbaıpopCap
35 <5 bpos aİTİjs. Kal râ bıe&Keıv 5 ’ Aıravra Kal drjpla Kal iv~ 6
Opdıtovs TriP rjbov^p (rqpe'i6p ti tov elvaC ırtoy tö İpıarop avrqv'
y ourjf ırâpıtav a)roXXvra(, îjv rwa \aoi
vokkol , . .
dXX’ ^weı o v \ ^ airr^ ovre <f>v<rıs ovû* İ£ıs 17 ipCarrı ovt İarıp 6
30 ovre boKeîf ovb* ^bopijp bt^KOven t^ p avTTfv ıravres, ^bov^v piv~
Toı Trdpres. îa a s b i Kal bıeoKOvenv oı>x olovraı ovb' ■^p b.p
(f>aXev, okka t^ p avnjp' Tt&vra yap <f>v<reı exet ti detov.
dkk* elkT^(f)a(rı t^ p tov âpdparos KkrjpopopCap al o-apanKal
fıbopal 6ta t5 TrAetoroKts re ırapa^âkkeıp eh avras Kal
35 ledpTas /aer^ety avr&p' bed t 6 povas obv yvapCpovs eıvaı
24. oİK İ9TİV M*» r 27. otrıt K*» A s p .; otfrj ye vulg. Ao«( T : ol
K*: om. vulgf. 28. ıroAAol (jpyti(owny F HeUodorus 32. t i] rh K**
152
0. U 55'
21. S*om. K** 22. ^ofiroi Asp.: ^aftri codd. 29. <yXvıcd A sp. :
yKuKİTOTOV K**L*’ r 84. Kcd om. K** r 1166* 6. Keâ Svycurrtlas
om. K‘ 11. Tc] Sh r 12. Si] 8« L“
155
Oysa doğa gereği hoş şeyler, bizde buna karşılık gelen do- 20
di. Bunun için tann, hep yalın ve tek hazdan hoşlanır, çün
kü yalnızca devinimin değil, devinimsizliğin de bir etkinliği
vardır, haz da devinimden çok dinginlikte bulunur. Ozana
göre d e ^ her değişiklik tatlıdır ama bu bizim doğamızın bir
kötülüğü yüzünden, çünkü nasıl çabuk değişen insan kötü
bir insan ise, değişikliğe gerek duyan doğa da kötüdür, nite- 30
için iyi olanı mı seviyor? Bunlar kimi zaman farklı olsa gerek!
'Hoş' ile ilgili olarak da bu böyle. Her kişinin kendisi için iyi
olanı sevdiği ve sevilen şeyin saltık anlamda iyi olduğu düşü
nülüyor, oysa her kişiye göre kendisi için iyi olan şey öyle.
İmdi herkes 'kendinde' iyi olanı değil, kendine öyle görüneni 25
seviyor. Ne ki bu farklılık hiç önemli olmasa gerek, çünkü iyi
görünen şey, sevilen şey olacaktır. İmdi sevilen şey bu üç şey
olduğuna göre, cansız nesnelerle ilgili yakınlığa "dostluk" de
nemez, çünkü sevgi karşılıklığı yok, onun için bir iyi şey de is
tenemez (ona sahip olunması amacıyla, komnmasının isten
mesi dışında, şarap için iyi şeyler istemek herhalde gülünç). 30
38. Ka\ om. K** 1166“ 6. oi om. K*» 16. 6 om. K** 4«mr
{taırtp iarip') Bonitz 18. ırtp] rort V*
158
27. om. L*’Asp. 28. İi/ om. K** 30. ^\ırt5a Ki* T U6e*> 2.
8*] y ip Asp. 3. Toîs ipurtKoîs M** (utram que scripturam agnoscit
Asp.) KOİ rax4tts'\ fort. r a x ^ t koI 5. ri/y om. L** M** 8.
ifuftus Poi?a>yrat] fioiKoyraı <rby K** 13. fort. ^aol) âırKûs
159
1167*’ 8. ^l\ot om. K** 9. İtrr*'] Sffrt koI L*" 12. X ^ r 8®**î
K** 15. wpoını/Âtpaitty 17. post rk add. M* F 21. yip
t fi^y ykp vulgr.
162
cih edilecek bir şey olarak görünüyor. Ama herbir kişi için
kendisine öyle görünen şey böyle. îyi kişi için, iyi olan, beriki
sini de kapsar. Sevecenlik bir tutkuya, dostluk ise bir huya
benziyor. Çünkü sevecenlik cansız şeylere karşı da daha az 30
görünmüyor. Oysa karşılıklı dostluk tercihle birlikte olur,
tercih de bir huya bağlı. Bir tutkuya göre değil, bir huya gö
re sevilenler için iyi şeyler istenir. İnsanlar dostu severken
kendileri için iyi olanı sever, çünkü iyi kişi dost olduğunda
dostu olduğu kişi için bir 'iyi' olur. Demek ki, herkes kendi 35
14. 8*] Zk Kol Asp. Kol om. L** M** r 18. İKİffrou A sp .: İKİ(rT^
vulg. 19. İrtpa oZp Kti Zt* & ^İKırns K** 20. raurh K** 22. ı44^ıy
om. K** 83. wo\Z rh Z. M** (et ut vid.'.ur Asp.) ylyifreu L*
165
21. öypü ob İJIP&K** Asp. 26. ravrh 28, o5v T : yiıp L'*:
İk M** 38. İXXou om. K*» 1160* 8. r i tûcata V> T 7.
^ kck) ^ y trtu
168
ortaya ilişkin, çünkü iyi olan bu: Sözgelişi kuru olan şeyin
ıslanması değil ortayı bulması gerek; sıcak şeyde ve öteki
durumlarda da bu böyle. Ama bunlan bırakalım, çünkü ko
numuz dışında bunlar.
Başta söylediğimiz gibi, öyle geliyor ki, hem dostluk
hem de adalet aynı şeyle ilgili ve aynı kişilerde. Her ilişkide
adil bir şey var, bir de dostluk, böyle görünüyor. Nasıl de
nizciler ve silah arkadaşlan dost diye adlandınlıyorsa, başka
ilişkilerde de bu böyle, ilişki ne denli çoksa, dostluk da o
denli çok olur.Adil olan da öyle. "Dostun malı ortaktır" sözü 30
de doğru, çünkü dostluk ortaklıkta. Kardeşler ve arkadaşlar
için her şey ortak, başkalan için ise ayn: Kimi için daha çok
kimi için daha az. Adil şeyler de farklı. Nitekim ana-babanın 35
çocuklan karşısındaki, kardeşlerin biribirleri karşısındaki 1160a
haklan; arkadaşlar arasındaki haklar; yurttaşlar arasındaki
haklar aynı değil, öteki dostluklarda da bu böyle. Demek ki,
bunlann herbirindeki adaletsizlikler de farklı: Dostlukla bağ
lantılı olarak, arttıkça ağırlaşır. Sözgelişi arkadaşından para
esirgemek herhangi bir yurttaştan esirgemekten; kardeşine
yardım etmemek tanımadık birine yardım etmemekten; ba
baya vurmak herhangi birine vurmaktan daha ağır. Dostluk
la aynı anda hak da doğal olarak artar, çünkü aynı alan
da ve kapsam eşit. Bütün ilişkiler toplumsal ilişkinin par
çalan gibi görünüyor. Kişiler yaşama gerekli olan şeyler
den birini sağlamak için ve bir yarar için biraraya geliyor. 10
1160** 7. fiti O**: fit) ^ vulg. 11. Sil K** 16. 84] 8^1 T : 84 84} M**
19. et ^ om. K**
170
84. 8<ra] & 35. wdt>r»y K** 1161* 2. Sti] Kari, K** 5.
k(om o5 SıaXAı(rrov<rtv pr. 6. ^atyeruıK^ fjiftOKparlat 15.
«7»ck om. 17. tîyu post /ıtyitrrov L** (utrobique M**r) 18.
iırov4/ıCT« r t ] ts y i p L**M**T 22. y ip iy Kal M**T
171
1161 ** piv yap TtâvTa ravra vırb t &v \p<ûpiva>v, <f)ik(a 8’ ovk
coTi TTpbs Ta &\j/vxa ovbe bİKaıov. dAA’ ovbi ırpbs Î ttttov p
^ovv, ovbi TTpbs bovkııv fi 8 oı)Aoj. obbev yap koivov iarıv'
b yap 8oı5Aos İpyf/v^ov opyavov, ro 8 ’ Spyavov 8 0 C-
1162* 6. Kat post iyaBhy om. K** 18. İ<rtf K*": Kal Kıry vulgf. 19.
TtKvoırottîy K} 29. crv/iPıvr^oy T
174
çocuk yapmak için değil, yaşama ilişkin şeyler için aile ku
rar: Görevler kendiliğinden bölünmüştür, kimi erkeğe, kimi
kadına düşer; kendilerine ait şeyleri ortak sayarak biribirle
rine yardımcı olurlar. Bu nedenle, bu dostlukta hem yarar
hem de hoşluk var. Kişiler doğmysa, erdem üzerine de ku- 25
34. 2^ r Asp. ^iAidv] rmv ^nKıSy Asp. 35. ^l\ıtv'\ rûy tpiKtty K^*
1162*’ 4. t 2] KOT& t 2 r : r f corr. cod. Par. 1 4 1 7 12. İKcCrcpot
M** r iıpttraı M** F 16. tn/ySırifitptitıy L**
175
oluyor (iyiler kendi aralannda ve daha iyi biri daha kötü bi
riyle aynı şekilde dost ol^ıyor. Yine hoş kişiler ve yararlı ki 1162b
şiler de öyle, farklı olsalar bile yarar açısından eşitleniyor
lar), dostluktaki eşitliğe göre eşit olanlan başka açılardan
eşitlemek, eşit olmayanlan ise üstünlükteki orana saygı gös
tererek eşitlemek gerekir. Suçlama ve kınamalann yalnızca,
ya da en çok, yarar üzerine kurulmuş dostlukta ortaya çık
ması akla uygun. Çünkü erdem nedeniyle dost olanlar biri-
birlerine iyilik yapmak için can atar (bu erdemin ve dostlu
ğun özelliği); bu konuda yanşanlar için ne suçlama olur ne
de çatışma. Hiçkimse kendisini seven ve kendisine iyilik ya 10
23. ^tX/oî K*” A sp .: it<pe\flat vulgf. 25. 8* ^ M^t Sif K**; î4'L**
if om. M*» 29. <pıKiKhv pr. K*»: «|>ı\udıv vulg. pr. K»* 8t8vcp
pr. K*"; Î 18 irap’ vulg. 1103» 2. Kal M yrt om. K'> Asp. 6.
6po\oy^<raı «*] fort. h dı/*o\<{7iJK«v 7 . SıSohs K*>: Sotrs vuJg. Suya-
tSv K*': Suyaris vulg. 9. Asp.
176
I.
’Eı> rrda-aıs b i raîs iv o p o ıo e ıb e r n rfnkCaıs r b â v i k o y o v
IrriCeı koi a ta le t rrjv <f)t\(av, KaOârrep etprıraı, o lo v Kal
DOKUZUNCU KİTAP
1164*1. Kal add. L** F 10. yiytjrcUK'’ airohs ed. Belcker 13.
yK**: 8c Kal vulg. 14. tov K** 20. K**: t8 vulg. 23. fort.
ır p o K a fiP d y o v T O i 25. nayOdvovra
179
su olan şeye benzer bu. Bunun için ortak bir ölçü olarak 1164a
bovvai ipydpıov &v iıtlaTavraı. obrot fjLİv obv &v İKafiov rhv
ptadov, TTOtovvTfS elKSroas iv iynK^pacrCv daıv. iv oîs
bi fJL^ ytv€Taı bıop.o\oyia rfjs VTrovpyIas, ol fiiv bı airroi/s
35 TTpoUp.€voL eîprjTaı brı dviyKkriTOi (roıavTtı yap ^ kot*
1164 *• &p€Tr]v <l>ıkıa), t ^ v r t TTOırfTİov Kara rr)y ırpoal-
pea-Lv (aHrq ydp Tov <f>(Kov Kal rrjs ipfrrjsy oOra 8’ loiKe
Kol roîs <[n\o<ro<f>Ca9 Koıvonv^acunv' ob yhp vpbs yjp'ftpaO*
ff d^Ca p.(Tp€Îraı, rı/ııj t’ laroppaıros ovk hv yivoiTo, âX \*
5 ta-iûs Uavdv, KaOdıtfp koİ Trpbs öeovs koI ırpbs yoveU, rb
27. ipKtî M** r postitvSpI add. İpKtos (<rrot L'’ M** (in K** lacuna)
28. Tpo\ap6yrtt M** 34. airot/s Bonitz : ai^roi/t codd. 1164** 5.
ftnts t l/tavSy K** F «ol post KaOdırtp om, K** F 10. 7^^] yhp tir
K^F
180
1165* 11. S6^tıtyM*» T 23. İ y add. L»* 24. rı/ıAr K*» yo-
yevtrı om. L** F 25. #4] Sk yoytvm y L** F 26. rl/y post
add. K** 2 7 . Kal Tİjy firırpiK^y 3i) K** 28. koÖ'K'*:
Tİ/y KaO* vulg. ötrayatrrdtrtı Kal K* 30. 8i M** F : Slf vulg.
34. triyKpurts Ruelle : Kpivıs codd.
182
20. o&ficls tUpttTM L** M** r 21. ^kcîvo rb yevâfityoy seclus. Ver*
mehren 22. iXX* oîoy 6t 6t * K** 23. ^ om. K** M** 25.
pyttat M** 30. ovt5i'] airhy fiky M** 32. Kal ante îı om.
K* 35. İk'] 4 İK pr. K"*: fort. «t <t «> uee»» 3. t * add. K>
185
12. ırai ante 8(^ om. L** ptcravvrai] futrovari r t L** ıcal om. M** T
14. ffvyjtfitptitrovtny K**: avySiTffiepeiaovaıv vulg. 20, rh fi^y om.
K** 26. ahrhy K’’ 29. Kat ante vphs om. K*" M** 30. <pt\iKÛı
K**: pı\l(f vulg. 32. roıavr' K** M** T
186
«ıvaı, &<nrcp tov ipâv ff bıa Trjs S^€(ıis ^bojrq’ p.^ yap
ırpoT/tröfly rfj Ibea ovbels ^pq, 6 be yatp<ûv T<p etbeı ovbiv s
p â k\o v epŞ, aAA.’ Srav Kal hıtovra ıroOfj Kal rrjt ırapov-
alas ^TTidvpfi' ovTo> b^ Kal ^ i\o v s ov^ oî6 v r ’ eîvai
evvovs yevopevovsy ol b* eZvoı ovbev pcL\\ov (fnkova-ıv’ Şoii~
\ovTUt yap povov T&yada ots el<rlv evvoL, avpTrpd^aıev b*
av ovbev, ovb' âx^\ıjûeîev iırep avr&v. bıb pera<j>epaiv <f>aCrı lo
TIS hv avr^v âpyrjv etvai <f>ı\lav, \pov{,Çppevi]v be Kal els
(Tvırrıdeıav â<f>iKvovp^vT)v yCveo'Oaı <f>t\Cav, ov rifv bıh ro
)çfyq<rıpov ovbi t ^ v bıa To f/bv' ovb^ yap evvoıa iırl toİj-
Toıs yCveraı. 6 p iv yap evepyerrıûels avÖ* &v ıtdıtovdev
dırovipeı t ^ v eiivoıav, ra bUaıa bp&v' 6 bk ^ o v \ 6pev 6 s 15
Tiv etnrpayeîv, ikırCba eyuiv eımopCas bı İKe^vov, ovk İ oik
eivovs kKeCvtp eîvai, ik k â paX \ov kavrıp, Kad6/nep oibi
4 ^Ikos, el öepaTrrveı airov bıd rıva yjprfaıv. oXa>s 8’ ei-
voıa bı dpeTTfV Kal k-nıeiKeıiv rıva ylveraı, orav r<p <f>avfi
koX 6 s rts rj avbpeîos rj ti toiovtov, Kaûd-ırep Kal i m t &v 20
dy(ûvı<rr&v ehtopev.
V I. ^ıkiK ov bi Kal fj âpovoıa <f>a(veTaı. bıoırep ovk İcrrıv 6
bpobo^ia' TOVTO p iv yhp Kal âyvoovırıv &k\rj\ovs vvAp^eıev
&v' ovbe Tohs Trepl Srovovv âpoyvûipovovvrag âpovoeîv <f>a~
(tIv, otov Tovs ırepl t &v ovpavLuiv {oi yap <l>ı\tKdv t 6 ırepl 25
totStoİV bpovoeıv), ikK a Tas ırdkeıs âpovoeîv <f>aa-lv, Stov
•nepı T&v o'vpıftepovTtûv 6poyv<ûpov&<rı Kal Taârâ ırpoaı-
2 p&vraı Kal TrpİTTua’i Tci Koıvğ 8 o^avTa. ttepl r â ’tıpaKch.
b^ 6povoov<rıv, Kal Todraıv vepl râ iv peyiOeı koI ivbe~
Xdpeva âp<j)OÎv âTr&p^eıv ^ ıtavıv, oîov al vSkeıs, 8tov 30
Troo-t boK^ r i s &px^s alpeTCts etvai, rj crvppaxeîv AaKf-
baıpovloıs, ^ &px^tv lîiTraKhv Sre Kal avTos ^dekev. Srav
33, İKartpos Kal tavrby K*" 34. a&r^ K** L** M** F fiyotîy
L** r IIO?** 2. Zil Ramsauer (et ut videtur Heliodorus) : 8i codd.
4. îıcoKTaM^ : tİKİra K** F : iurfiKoyra L** 18. ol om. K** M** 22,
ol Zaytlffttyrts 6i K** iwifi^\oyraı L**
188
8 i l i ü a r ip o v y îv o ıv r & v. om p K al i r r l r â v
T ix v iT & v c r v p p îp r iK iv ’ rra s yap to oIkİÎ ov t p y o v â y a ır â
p a k k o v rj â y a m fâ iC r ı â v v ır d toS İ p y o v i p \ j n / \ o v y i v o p i v o v ' 35
p L â k u rra ö* îcrois tovto m p l tovs ıroııjros < r v p ^ a £ v n ’ v m p a ~ 1 1 6 8
yaır& < n y ^ p oüroı ro o İ K iîa irotîîpora, a r i p y o v r i s & < rm p
4 r İK v a . TouyuTif İ o iK i koI t 6 r & v e v i p y i T Û v ' t 6 y a p i v
m rro v d o i İp y o v iarlv a v r û v ’ tovto brı oyaırûo't p c ı k k o v ^
r h i p y o v r b v r r o v /fo a v r a . to8tov b* d r ı o v o n ro iT v a i r t a a i v 5
a lp e r b v koL iln k riT o v , i a p i v 8’ iv ip y iC a (ry (^v yâp ko.1
r r p â T T tıv ), iv € p y il< f b i 6 ır o ı ^ a a g ro İ p y o v İ a n rrtos’ a r i p y i i
8rı t 6 İ p y o v , b i 6 n K al t 6 t l v a t . tovto b i ^ v a i K o v ' 8 y& p
6 ia n b v v d p n , tovto i v i p y iC f f r b İ p y o v p t f v d i t . â p a b i K al
Ttp p iv e v ip y ir r ı K okdv rd K a r â t^ v ı r p â ^ ı v , H an \a ip n v 10
İV ^ TOVTO, r^ 8^ T ta d o v n oibiv Kokov iv ry h p a c a v r ı,
âkk* iîm p , avp<f>ipov’ ^ ttov ^ b ît K al <\>ikr\T6v,
tovto b*
6 ^8610 8* ^oTİ roö p iv ırapdvros ^ ivip yn a , tov 8 c pikkovros
if ik v is, TOV bk ytyivrjpivov tf pvqpr\' ijbtarov 8^ t 6 Kara
T^fv ivipynav, koI <f>ıkr)Tbv bpoiüig. r y pkv obv mıroıifKon 15
p iv ii t 6 İpyov ( tö Kokov yhp ’nokv)(j>ovıov), r«j) bk vaOdvn
Tü ^pıjo’tpov rrapoCyiTaı. rf n ptrnPV Koküv ^beîa,
20, ircpl M**: Sh ^ ırepl T : Sil ırepl vulg. 21. rh tpıKtıy om. K*"
23. 5i M**: Sil vulg. 28, Kol om. L** T 30. t * K** T: 5iyulg.
32. oîoy add. K** T 1168»» 2. S K»>: fort. ijy f 9-
5ırdpx*t L»» r
190
H 09* 6. 1] ante rov koKov om. L** 15. vpdrrtıy om. K** 16. a
om. K«» T aîra & »cî K" M>* *al] iti K«» 29. Si, K>
192
rekse, pek çok şey yaptığı doğru: Kendisi için güzel olanı
sağlamak istediğinden, zenginliği, onuru, kısaca arzulanan
iyileri bir yana bırakır; az az uzun süre yerine, kısa süre çok
güçlü haz almayı; uzun yıllar gelişigüzel yaşamak yerine tek
bir yıl güzel yaşamayı; sayısız, önemsiz eylemler yerine gü
zel, önemli tek eylemi tercih edebilir. Herhalde kendi ya-
şamlannı feda edenler için bu sonuncusu söz konusu, çün 25
kü onlar kendileri için büyük, güzel tek şeyi tercih ediyor.
Dostlannın payına onlardan daha çok düşsün diye para har
carlar, çünkü dosta para, kendisi içinse g ü z e l oluşuyor, da
ha büyük iyi kendine kalıyor. Onurlar, yönetimler konusun
da da bu böyle: onlar bütün bunlan dostlara bırakacaklardır. 30
IX. 8—9. 193
X6v yap avrtp rovro xal ivaiVfTop. flKOTtas btj öokcÎ aıtov-
da'tof fîvai, İ vt İ Tr&vrutv alpoüp^voi ro kcÛİOv. ivbi\fT aı
b i fcat TTpâ^tıs iffiKtp vpoUaOaı, Kal tlvaı ko^K iov tov
11 avrhv ırpa^aı ro alrıov ry ycvia-Oaı. iv ırâat brf rois
ivaıviToıs 6 <nrovbaîos <f>aivfTaı iavT^ tov ko\ ov vKiov 35
vifttûv. oürta p.€v oZv <l>CXavTov (îvai det, Kadâırtp ftprjTai' 1100 ^
b' ol TTokkoi, ov X('V'
IX . *Afi<jn<rfiriT€ÎTai bi Kal ırept töv tvbalpova, et 6 e»î<re- 8
ra t <f>ı\tov rj prf. ovd\v yap <pa<rı öetv <f>l\.a>v toîs pMKa-
pCoiS Kal avT&pKftnv’ vrrâp^tıv yap avToıs rayadd' avrâp- 5
<cets ovv övras ovbevos Ttpoabtladat., tov 6 e <f>iKov, İTtpov
aİTov Svra, Tropi^eıv & bt avrov âbvvaTeî' 30fv “ OTav o
2 baCptav eC bıbip, tL det <f>iKtov; ” İ oik€ d’ AroVy ro ■Trdj/r’
âırovipovTas Tayada dbalpovı <plXovs âvobıbdvaı, d
boKeî T&v İ ktos âyaû&v p iyıarov eıvaı. eî re <l>CKov pa\X6v «o
ioTi TÖ c5 ıroLtîv rj ırdo^etı», Kat lo r t tov ayadov Kal Trjs
İLpeıijs To €İ€py€T€Îv, KoAAtop d’ ed rroıtîv <ft(X.ovi 60v€la>v,
T&v ed Ttfıcropivatv de^trerat 6 aırovbdîos. bıb Kal ^mC^retrat
TTOTtpov iv (VTv^Cats pahkov deî <f>(Xu>v rj iv İTV\iai5,
tt>v Kat rov arv^ovvTos bfopivov t&v (iffpytTrjaovTtov Kal tQv 15
3 edrt»xowrû)v ods ed Troiii}<rov<rıv. İ tottov d’ î(rwv Kat rd fio-
vd^Ttıv TTOttîv rbv paK&pıov' oibels yap İXoit hv Kaö’ adrdv
rd TrdvT İ\€ iv dyoBâ' ıroAtrtKOV yap d av 0 p<avos koi <rv-
0 jv rt€<f>VKos. Kal r y evbaıpovı brj tov0 ’ VTtdp^fi’ Ta yap
Ttj <^d<ret dyada brjXov d’ wî fierd <}}lXüiv Kal iru fi- 20
K&v KpfÎTTOv rj fter 6 0 vfl<ûv Kal t &v rvypvroiv <rvvrjp€pev€iv.
4 det âpa r ^ ivbaCpovı <f>CX(ov. t L obv Xiyov<nv ot rpû rot, Kal
TTJ âXr}0fvov<nv; ^ drt ol ıroXXol <l>İXovs oîovTaı tovs xprj(r(~
fiors eTi'at; tûv toiotİtoiv p (v obv ovbiv berjatTaı 6 paKdpıos,
1170'* 14. TÖ 4ı>] fort. r y iv 16. k&i'—17. efij] koİ—tb» ffij L**: «ol—
(fi) r 22. post İ^fiyos add. KdK.totft.riv L** F 24. khv scripsi: Kal
codd. post S6Çfifv add. hv O'* 25. aitrh K'*: atrrÇ M'* F : airots
L'* TOVTO secilisi 26. Si M** Ikovûv O'* F : Ikovûs vulgf. 80.
Koi om. K** 1171* 2. Sivaıvro avC^v K** Sı6rt
196
10. 0İ K<> M** 12. TinK K>> 15. vo^Aol ^<Xot K** 19. abrotts
scripsi t aİTohs codd. 23. 8* M** 26. nal om. 28.
Kol İP r o 7 f pbrvxloıs o m . K**
197
pek çok kişide bunun olması zorlu bir şey. Pek çok kişiyle bir
likte yakışır biçimde haz ve acı paylaşmak da zor: Aynı anda
biriyle haz, ötekiyle acı paylaşmak zorunda kalınabilir. De
mek olabildiğince çok dostsever olmak için değil, birlikte ya
şamaya yeterli olacak kadanyla dost olmak için çalışmak her
halde iyi olur. Nitekim çok kişiyle sıkı dost olmak olası gö
rünmese gerek. Bunun için çok kişiye aşık da olmamalı: Aşk lo
bir dostluk aşmlığı olması demektir, bu da yalnızca bir kişiyle
olabilir; öyleyse sıkı dostluk da pek az kişiyle söz konusu.
Olan bitenlerde de bu böyle görünüyor: Pek çok kişi arkadaş
dostluğuna göre dost olmuyor; şiirler de iki kişi arasındaki
dostluklardan sözediyor. Çok dostu olanlar, herkese yakın ıs
davrananlar ise, toplumsal anlam dışında, hiç kimseyle dost
değil, bu görünüyor; bunlara "koltukçu” derler, ama koltukçu
olmadan da birçok kişiyle dost olunabilir: Ancak gerçekten
doğm kişi olunduğu ölçüde! Ne ki, erdem açısından ve bizzat
kendisinden ötürü pek çok kişiyle dost olunamaz: istenecek
bir şey ama bu tür pek az kişi bulunabilir. 20
Acaba iyi günlerde mi, yoksa kötü günlerde mi dostlara
daha çok gerek var? Nitekim heriki durumda da aranıyor-
lar:Talihsizliğe uğrayanlar yardıma gerek duyuyor, talihliler
ise iyilik yapacaklan yaşam arkadaşlarına, çünkü berikiler
iyi bir şey yapmak ister. Demek ki, talihsizliklerde daha
zorunlu; bunun için beriki durumda yararlı kişilere gerek
olur; talihli durumlarda ise daha güzel. Bunun için insanlar 25
doğm kişiler arar, çünkü onlara iyilik yapmak ve onlarla
zaman geçirmek daha çok tercih edilen bir şey. Dostlann
varlığı gerek iyi günlerde, gerekse kötü günlerde kendi
başına da hoş; çünkü acı çekenler dostlan da onlarla birlikte
acı çekince teselli bulur. Bunun için, acaba dostlar ağırlığın
bir parçasını üzerlerinden aldıklarınadan ötüm mü, yoksa 30
bundan değil de, onların varlığı hoş olduğu için ve birlik
te acı çekmenin verdiği duygu acıyı daha aza indirdiği
için mi bu böyle, uıye somisa gerek. Ne ki, bununla mı
yoksa başka bir nedenle mi teselli buluyorlar, somsunu
198 IX. II.
â(f>e{<r$ü)‘ avfi^aCvfiv b* oZv <f>a(veTaı rb Hoik€ b' 8
35 17 TTapov(TLa fJUKTrj TIS avT&v flvai. avrb yop rb öpav
1171 '• rovff <f>C\ovs ^bv, &k\( 0 5 re Kal aTVXpvvTi, Kal yCv€ra( rts
İTUKOvpCa ırpbs rb /xi] kvıreîarOat {Trapap.v6r\TiKbv yap 6 <f>C\os
Kal T?7 o\j/€i Kal koyıp, iâv fj İTubî^ıos' oTbe yâp rb fjdos
Kal ^<f)' ols ijbeTaı Kal Auıreîrat)' tö 8^ kvTTO’öp.evov ataOd- 4
5 vitrdaı kın raîs a-brov &Tv\iaıs kvTrrjpov' ırâs ybp <f>eöy€i
kijırtjs aÎTLOs etvai roîs <j>Ckoıs. bıoırep ol pikv b.vbp(&beıs T^v
<f)da‘iv evkaŞovvTaı avkkvTreîv rovg <j}(kovs airols, k&v fxrı
vır^prelvrı rp b.kvırCq, T^v ^KeCvoıs yivop,4vrjv kdTtr\v ovx tJwo-
p.€V€i, 5 k(ûs re avvOprjvovs ob TtpovUraı bıa rb ıırfb* airbs
10 flvai öprjvrjTiKOS’ yvvaıa b4 Kal ol toiovtol İvbpes roîs ov-
otİ vovo'l yalpov<rı. Kal <f>ıkovirıv &s <f>ıkovs Kal avvakyovırras.
fup.do’Oaı 8’ i v dvaaı 8eî brjkov S n rbv /3 eXWa). ^ 8’ ^1/ 6
roîs fVTvy^ıaıs t &v <f>ik<av 'irapovo'Ca Trfv re bıayoay^v ^beîav
iytL Kal T^v İvvoıav 5 n fjbovraı in i roîs airov âyaûoîs.
15 bıb 8 ofeıeı/ &v beîv e h piev r^s evrv\Cas Kakeîv roî»s ^Ckovs
1171 '’ 6. 9ı6ırep—7. aöroîs fort. infra post 10. 0prıvifrtK6s ponenda
14. (vvotav V : eHvotav codd. 16. eitpyervriKhv O** 21. fort.
( r b ) tl 22. rb] toSto T : om. M’* ifıtio-ayros K**
198
K.
ONUNCU KİTAP
13. {(y om. L** r H . Si Heliodorus: Sii codd. 24. rüy iyaO&y]
iyaSihy K** 25. ante all^€<r$at add. koI Si Ram sauer: Üı
codd. oör^] oSri a&r<f 26. Si F 32. aS ri pr. K**
36. X 4yw rıy K»* M** S] 3 L»* F 1173* 1. toOt’ V> T 2. eî]
fort. f itpiy^ro
201
avppcTpCa İP TTOLo-iP ia-TLP, ovb* iv T<jî avTip pCa tis deı, İAA*
3. ante \fy6fievoy add. rb T €İ] fort. ^ ku\ om. K** M** 4. tpvffı-
Khy iyaffhy fort. secludenda 8. «al post yitp add. L** F /ırıStripy F :
ftrıSirtpa K'’ L**: fi7)SİTtpoy M** 9. Tavra 8* oi K** F 10. y&p]
/tbv yiıp L'’ İyrtoy K** tûv addidi 11. ftriSirfpoyJı trtpoy K**
F 13. iyrlKeiyreu 14. ^ om. K** 17. rb om. L’’ 20.
Kal om. K** ırpdTTtıy add. Vahlen ' Tavra K** M^s rh atn-h L** F
22. Sb K'’; 8’ iy vulg, 23. koI ri Ku\6tTaı : rt îb Kts\iu F : rl
Ku\ieı 5b L'’ : ri ykp KO)\vfi M** 25.. rh om. O**
202
aynı kişide bile her zaman belli bir oranda değil, tersine
X. 3 . 203
yümek vb. gibi şeylerde olduğu gibi, bir başkasına bağlı dü
şünülse de olanaksız, imdi hazza yönelmek hızlı ya da ya
vaş olabilir, ama haz içinde etkinlikte olmak, yani haz al
mak hızlı olamaz. Öte yandan nasıl haz bir oluş olabilir?
Çünkü gelişigüzel bir şeyden gelişigüzel bir şey oluşmuyor,
tersine nesne neden oluşuyorsa onda yokoluyor; haz bir
oluş olsa, hazzın oluşu olan şey, acının yokoluşu olurdu.
"Acı, doğaya uygun bir şeyin eksikliği, haz ise bu eksikliğin
doyurulmasıdır" da derler. Oysa bunlar bedenle ilgili duygu
lanımlar, imdi haz doğaya uygun bir şeyin doyurulması
olsa, doygunluk nede ise o haz verecektir - doygunluk da 10
bedende -. Ama böyle görünmüyor. Demek ki, haz doygun
luk değil, doygunluğun oluşması lıaz veriyor; olmayınca da
acı. Öyle görünüyor ki, bu kanı beslenme konusundaki haz
ve acılar dolayısıyla oluşuyor: Nitekim yoksun olunca acı 15
Hazzın biçimi ise her zaman tam. imdi şu açık: Devinim ile 5
haz biribirlerinden farklı olsa gerek: Haz tam, bütün. Bu
şuradan da görünebilir: Devinmek ancak belli bir zaman
içinde olası, oysa haz alma öyle değil, çünkü o 'an' içindeki
bütün bir şey. Şuradan da hazzın bir devinim ya da oluş ol- 10
duğunu söylemenin yerinde olmadığı açık: Berikiler her
şeyde değil, yalnızca parçalara bölünebilen, bütün olmayan
nesnelerde söz konusu-, nitekim ne görmenin bir oluşu var
ne bir noktanın ne de 'tekliğin' oluşu; yine bunlann hiçbiri
bir devinim de değil bir oluş da. Demek ki, hazzın da devi
nimi, oluşu yok, çünkü bir bütün. Madem her duyum duyu
nesnesine göre etkinlikte olur, duyum altına girenlerin en 15
güzeline göre iyi durumda olunca da tam etkinlik olur (nite
kim böyle bir şeyin özellikle tam etkinlik olduğu görünü
yor; duyumun etkinlikte olduğunu ya da içinde onun bulun
duğu şeyin etkinlikte olduğunu söylemek farketmez), de
mek ki, herbir duyuma göre en iyi etkinlik onun altındaki
şeylerin en iyisiyle ilgili en iyi durumun etkinliğidir. Bu da
tam, son derece hoş olacaktır. Nitekim her duyuma göre bir 20
haz var; aynı şekilde her düşünme gücüne, her 'teori'ye iliş
kin bir haz var. En hoş etkinlik ise en tam olan; en tam et
kinlik de o etkinliğin altına girenlerin en erdemlisiyle ilgili
iyi durumda olanınki. Haz da etkinliği tamamlar. Nasıl sa- 25
ğlık ile hekim aynı açıdan sağlıklı olma nedeni değilse, haz
ile duyum da erdemli olduklannda duyu nesnesini aynı açı
dan tamamlamaz. Demek ki, herbir duyuma göre bir hazzın
oluştuğu açık (görmenin, işitmenin hoş olduğunu söyle
riz). Şu da açık: Ne zaman ki duyum en iyidir, en çok o za
man en iyi şeyle ilgili etkinlikte bulunur. Duyan ile duyulan 30
X. 4 - 5 . m
8 vırâp^^ovTos y f rov t« 7roıi7 <roı>ros Kal toö 'irmroyı.ivov. T€\(ioi
b i t İiv ivipyeıav fj ^bov^ o i \ &s ^ ivvTrâpyovtra, âAA’
0)9 İTTiyıvopfVov rt r 4X.os, olov roÎ9 aKpaion rj &pa. ^<09
av obv t6 re vorjrdv rj ata-ÛTjrov jf oîov bet küi ro Kpîvov ^
deu>povVj lo ra t iv Trj ivepyeCi^ ^ fıbovq" opoCaıv yap ovra>v K al 117B'
ırpbs &\\rıKa tov aurbv Tpovov iyovruiv toö r< ıraÖTjTiKOÖ
9 Kal rov votıjrtKov ravrâ ırc^uKe yivfaOaı. tt&s obv ovbils
<n)v«x^^ ^ ö e ra t; rj K&jivtt. ; rtavra yap r i avOp^mıa dSv-
vareî avvex,6İs ivtpytî», ov y lvfra ı oZv ovV ^boırq' lırcrat yap 5
Tjj ivepy€İq. I^vıa bi ripırfi. Kaıvh ovra, üorepop be ovx bp-olm
bıa rairo' rd p iv yap ırpûrov ırapaKİKKrıraı ^ bıdvoıa Kal
bıarerapiviûs rrepl avrâ ivepyeî, w(nrep Karâ r^v o\jnv ol
ip/ 3 Xiırovres, /ier^ırciTa 5 ’ ov TotavTTj ^ ivepyeıa âA.Xâ
10 rraprıpekrıpevr}' bıb Kal rj ^bov^ apavpovraı. bpeyecrOai be 10
T^9 fjbovrjs olr\6tirı r t 9 bv âvavras, 6rı ko.1 tov Cw &ti^o.vt€S
iipievrai’ ^ be ivepyeıa ti 9 «ort, Kal İKaaros ırepl Tavra
Kal TOTJToıs ivepyeî & Kal pâKıar ÂyaTrç, olov 6 pev p^va-iKbs
rfj aKofj vepl rh pe\r], 6 be <f>ı\opLadrii rfj bıavo(<ı ırepl t«i
Oeıoprıpara, oötco Kal r&v koırt&v İ koİTTo^' ^ 5’ ^bov^ rekeı- 15
oî Ta9 ivepyelas, Kal t^ ffjv b-q, oö dpeyovrau ev\6ya>s obv Kal
rrjs ^bovrjs i<f>(evTaı’ rekeıoî yâp İKİ-anp ro ^fjv, aiperbv ov.
1 1 rioVepov bi bıa r^v ^bovrıv ro Cv^ alpo’ öpeOa rj bıâ rb Cw 6
■qbovrjv, â,tf>e((r6ûi iv r y •nap6vrı. avveCev^daı pev yap ravra
f^aiveraı ko.1 x<ı>pı<rp6v ov be\e(r6aı’ &vev re yap ivepyeCas ov 20
V, yCveraı rıbovrjy rraa-dv re ivdpyeıav T«\€toî ıj ^bovij. ’'Odev
boKOva-ı Kal etbeı bıaıpepeıv. râ yap İrepa r<fi eîbeı v(j> erepıov
31. TCseripsi: yc L**: om. vulg. 82. rj post 6>s om. L** M** 34. rc
add. alc9ffrh» %yoıırhy F 1175* 1. rı fort. secludendum
3, tvAth 7. Tavra M** 9. oh Toıahri) ivipytia
(om. r) oi yiyvTM roıairtı v Mpyna L** F : 3* q roiahrrı Mpytia oh
yiyoraı 16. Aretinus: 84 codd. 21. rc L**: yip M**:
TCybp K*
207
nan bir huy o la r ^ değil, eklenen bir amaç olarak tanım lar:
Sözgelişi güçlü kişilere zeka eklenmesi gibi. Demek ki dü
şünülen ya da duyulan, hem de karar verilen ya da teori ya
pılan şey gerektiği gibi olduğu sürece haz etkinlik halinde
olacaktır. Nitekim madem aynı şekildedirler ve biribirleriyle 1175a
19. yitfi om. r 20. tv * pr. K*>: vulg. 22. tl/nıyrıu K**
M**r 29. alırxp& yikK ^ 1 176*1. KoPapıJr^rt codd. 2. 8 i
K‘>MS'
209
7. İifov L** r 10. fUKphy L**: a-fUKpoîs K** 11. rdprrtt— ^1177* 30.
İKoyûs om. K'‘ 18. â7 a0^f scrip si: 3 Aldina: i,yo96t codd.
22. Toirott'] fort. rott vel roıoiroıs xa\ roTtoSru 6po\<rfovpivaa
M** r 30. T6 om. L*» r 32. Si L** T
210
83. Sil scripsi: 8* codd. 84. ^vrov V 1176^ 15. rotoİTĞ/y'] roirtty
18. oiS* 4 L*>: 4 8i M*>: o48i vel o48* 4 T
211
Ttpdr€pov fîprjTai,
7 Ei '5* ^oTiV ^ cvbaıputvCa Kar* dperrıv ^vepyeto, evkoyov VII.
Kara r^v KparCımıv' alhrı 5* hv €Îrı rov dpCarov. eTre 5^/ vov;
rovro efre &kko rı, 5 5^ Kara <l>d<rıv boKtî dpx<eıv Kal ^yet
iş a$at Kal İvvouıv vepl Kok&v Kal deUov» efre 0€Îov dv
Kol airh efre t&v İ v ^pxv rh ûfidrarov, ^ rodrov ivipyfta
Kara t^ v oİKtCav dptı^v efi} hv fj rtk tla tviatpovia. 5rı
5’ iari dfiûprıriKJii efpıjraı. opokoyovptvov bi rovr* &v 6 d^€i€V 2
bir kişi için ise en çok tercih edilen etkinlik kendi huyuna
uygun olandır, erdemli kişi için erdeme uygun etkinlik en
çok tercih edilen etkinliktir. O halde mutluluk, eğlencede
değil; hedefin eğlence olması, tüm yaşam boyu eğlence
uğruna çalışıp didinmek saçma. Nitekim, söylemek gere- 30
kirse, mutluluk dışında her şeyi bir başka şey uğmna tercih
ediyoruz, çünkü hedef o. Oysa eğlence uğıuna çabalamak,
.didinmek aptalca, çok çocukca görünüyor. Ânakharsis'in
dediği gibi, çalışıp didinmek amacıyla eğlenmek yerinde
görünüyor. Nitekim eğlence bir dinlenmeye benziyor; kişi
ler sürekli didinip duramadıklan için dinlenmeye gereksi
nim duyuyor, dolayısıyla hedef dinlenme değil; çünkü ama- 1177a
insandaki tannca bir şey ise, usa uygun yaşam da insan ya
şamındaki tanrıca bir şey olacaktır, imdi, insan olduğumuz
dan insanla ilgili şeylerle, ölümlü olduğumuzdan ölümlü
lerle ilgili olan şeylerle ilgilenmemizi öğütleyenleri dinleme-
meli; kendimizi olabildiğince ölümsüzleştirmeli, bizdeki en
üstün şeye uygun yaşamak için her şeyi yapmalı. Nitekim o, 1178a
demli eylem mi asıl olan şey, sorusu da tartışılır. Açık ki, 117«>
tamlık berikisinde de olacak. Eylemler konusunda pek çok
şeye gerek var: Ne denli önemli iseler o denli çok. Oysa teo
ri yapmakta olan birine etkinliği için bunlardan hiçbiri ge
rekli değil, hatta bunlann teoriye engel olduğu söylenebilir.
İnsan olduğu için ve pek çok kişiyle birlikte yaşadığı için er
deme uygun olanlan yapmayı tercih eder; demek ki, 'insan
ca' yaşamak için böyle şeylere gerek var. Tam mutluluğun
bir teori etkinliği olduğu şuradan da açık olsa gerek: Biz en
çok tanniann bahtlı, mutlu olduklanm kabul ederiz. Öy
leyse onlara hangi eylemleri yakıştırmak gerekiyor? Acaba
adil eylemleri mi? Ama onlar sözleşme yaparlarsa, güvence 10
31. kot' ahriıy K** 1170* 8 . ırpS{<> K**: Kptns obi' ti vpâ^ts F:
KplTu «M* at wpd(9is 4. âpxoyTOS F 6. Kar4J t 4 teori,
11. Tİ o m . kcU A io O’, A f ] « ( U K i o t * K** F 12. ^ ero ]
«r4r TC coni. Lambinus
217
bile, sanılmamalı ki, mutlu kişi olmak için pek çok, büyük 1179a
18. r k om. K** 19. «jpmtroîr L** 20. 8j^ : 8 l vulg. 21. İ k i -
p ip o m u V * T 24. İfoiKcr t b n u ’ ct F M pAm v 26. md]
«rol L^* M** 30. âtö^pıK iararop K** 81. 8* om . 88.
T t om. K** Ka\ post om. F 1170^ 4. yu ro lfu 0 a K * F
6 . / u y i \ o u s om. K**
218
acı verici olmayacaktır. Ama genç olduklan için doğru bir ıis o a
29. ytyİ9$aı K** 30. ıcal Spây ainh iivaffBaı infra post 32 trvpPdK-
Xc<r9oı ponenda videntur 82. /id \u rra F IİSO** 1. 3* om.
2. fiovffiKÎft Koi yvpyaffTUt^s L** T 4. (Otı 5.
L** r 9. i t r t T İ a «ol ^<rvxio T 11. It T 13. tuı add.
Bekker 1 4 . ıc a 0 4 \o v K ^ : k o 9 4 \ ov vu lg ^. 8 r t vulg^. 15.
roıourfl corr.* : roıoîs S e t pr. K**: rotaûrSe v u lg -. 1 6 . i w ‘ K*:
âXXk Kal v u l g .
221
23. 8’ tty Kal L»> T 83. toÎj SWoıt L*» 34. tarpol M* T: larputol
K»> V>: larpol Kal Bekker 1181* 4. İ)] jca) il pr. K* 8 . ırpool-
aokt’ r
222
4i ) Y ^ ( « * m a £ r i s t r a t u s ) 1 3 ® * * ’ *55* ^ ’
avrdpıcns 125*12. l6o**4. l6 9 ‘»5.
i 6 o » I 4 + . i 6 i ‘ 2. 167*31. 169* 177 *»!, i 7 8 *>34 . 179’*4 rb otf-
*9 IS****®
Topjter 97^8, 14. I77**2T. 179*3
ip x ry fs 1 6 a * 4 airdpKfis coni. ixptfiiıs lia**!
apXiOta>pos 1 2 2 * 3 5 aîıroivOpotıros 96*35
^61*18
oMTOtKcuTTov 96*35
ipXi’’'fitTovu(6s 9 4 * I4ı 27* *4 *
airripuroy 181 **11
İW o s airhs i <plKos 166*32 trtpos
35 , b oâıris 169** 7. 170**6 fTtpoı av-
ipXtT^ıtr<01/rov TfKovs *
İO'ffi'flS 1 3 3* 6 roi 161 **29
4 o-0 ^ m a 114*35. i 5o '*1 9 . t 4 abrûv ^x***' 132’’17. 133**3
îurOtviıs I 2 4 * ’3 2 . 146*15. ı6l*b. at>XJt^l 112*36
176*14 {(’ i/^atpifftus 142*18
aaıvtffripa 1 5 0 * 4 iypayfs 101*18 t 4 lupayrj 104*13
iartrla 1 8 0 ' * 9 . iupayl^firdai 117'*3
S<rKi7(rij 9 9 ‘’ i 6 . 170*11 ilpavp6y 101 3
4< r w j T ( { i ' 9 9 * * ı o iujtfiSils Tov plou 134'’8
imrlBa fiîıl/aı 130*18 lupfîvat 1 3 7 * itfKtvat 111 * 11. 114*17. 137 * 31 .
31 i 63*’22
4 <rTc 7oi 1 2 3 * ’7
ii<pİKKtıv tis rovvavrlov 109'’5
itrifjtfjLtTpoı 1 1 3 * 3 3 4^4 118*36, 31. ‘‘1 + . 148*9.
iarvvfıBfis 1 2 6 ^ 2 6 150*9. 176*1
iur<l>a\ûs 1 0 0 * 1 6 ijupBapra 139 **34
4 <t x i }M®*'*Ö' 119*30 iupûda 115*11
iurxvH^>^^*'V>' ^ipti 136^33
İİfnKos 170*’3 3 İ<fu\oy 101*33
&ırxvM^i' 1 2 3 * 3 3 , 1 3 7 •* 1 3 iuptKoTtfLia 135’’ 33
4 o ' x o X c 7o'0a ı 1 7 7 * * 4 İuI>i\6 ti/Jİ0s 107 •»29 + . 125 •*10
4 o ' x o A o r 1 7 7 *‘8 + iiplffTcurBat 163 •'23. 165'' 32 . 166 **
4<r«rfa lo ı^ ^ı o. ıo 8 ' * 3 2 . I I 9 * ’3 7 + . 10
131*11 + . 1 3 3 * 1 5 iıpoPla 107^1. 115''24
4 (t « t o s ı o 7 ‘* i 3 . ı o 8 ” a a . ı i 9 ’* 3 a + , iif>o$os 115*16, 19. 117*19
i3o'*a5. 121*8 + . i5i**7 ii(p6pftTOS 126*13
4r 4p a x o î 117*19. 3 '. I 2 5 ‘>34 i<pwpıcrnfyos 113*3. 14Ö*’! ! . 159*'
İ T C f c v M 99''4. 163*38 33 iupoptffTİoy 97.*’34
4 t 6X ^ i 9 5 *»3 3 . 1 7 3 * 3 0 . 1 7 4 * 3 3 + . iuppoSitrta 118*31. 147*15. **37.
I 7 7 ‘’25
148*»39. 149*14. I52‘>i7. 154*
4T < x W a 1 4 0 * 3 1 18
4 rt/t(a 1 0 0 * 3 0 . I 0 7 *’ 3 3 . I 3 3 **3 1 . ’AippoBİTTi 149’’15
134*5. 138*13 luf>poffiyrı 146*27. 149*5
İrtfios o p p . tvTifjLOs 1 1 6 * 2 1 tuppoty 149*9
İroTos 1 7 9 * 1 5 İ T O i r o j r)Soy^ 1 4 9 * lupvtffTtpoi 180*8
4x 04/ı«»>oj I04*’6. 121*6
İrpvrov I 7 7 “ 2 2 ^Xophn'ros 99*33
İ t İxvm^ 1 0 1 * 1 0 , a 8 def. 1 3 5 ** *7 4xp«7oı i38*’a. 163*28. ı8ı*»6
aiBalperos I 1 4 * ’6 İXpv<rros 133*31. 141*’7
attO^KOffTos 1 3 7 * 3 3 İx<ipiO'T0I 102*30
ab\riTİıs 9 7 ‘' 2 5 4+«X« I3 6 '’30. 150*3. I55‘’27.
ah\rpriKİ\ 1 7 5 '’5 157*’3°. i 6 i *’3, 4
ttiAotJı 9 7 * 2 7
103*16. 104*37. I l 9 '’ 4 . /SaSf^ctv 129*16. 173’*!
l54*>ıo. 160*4 $dSi(rıs 1 7 4 * * 9 +
aiı^jlTtıciı (u'fı 98*1 /3dXA€«ı. 135'*14
oİTtlpıtfia 9 7 ‘>7. 134*37. 177*27 Şayauffia 107*’19. 123*31
I NDE X. 233
fidvavffos 123*19 Ppciifiara 1 1 8 * 1 5 . U 9 * ®
)Bdp/3a p o i 1 4 5 * 3 1 . 14 9*“ Pp&ffıt 1 1 8 * 1 9
/3t£poî 1 2 6 * 2 3 . 171*3* 0a)fioKoxt<i 1 0 8 * 2 4
fiapvtrradfiov SSaip 1 4 2 * 2 3 i3 ö>/ıoA<{xoî 1 0 8 * 2 5 . 128*4-1-
0 acrı\€la 1 6 0 * 3 2 + . **24 +
0 aırı\€v 6pfvoı 1 6 1 * 1 1 + ya\Tjy SfSı^yaı 1 4 9 * 8
0 a<rı\evs 1 1 3 * 8 . ISO** 14. 1 5 9 * *• yapLiKÛs itTTiây 1 2 3 * 2 2
i 6 o *>3,+ . 16 1 * 1 1 + . 180*20 yâfjios 1 2 3 * 1 . 1 6 5 * 1 8
0 avKovavovpyoı 1 2 7 **27 yapya\i^«r6aı 1 5 0 * * 2 2
P4 0 atos 1 6 2 * 1 5 rh 0 (0 atoy 1 5 9 * ’8. yaffrplfiapyoı I l 8 * * 1 9
177*26 0 f paiaıs 10$'^ i i y tlru y 137*7
Pf0 aı6T7)t l o o * ’ i 3 yeKoîos ı o ı ‘» i 9 . * 2 3 * * 3 3 . 1 5 9 ’’ 1 7 .
0 e0 atû(Tat 1 5 9 ■‘' 2 2 162'*14. 178 '’ 11 Tİ yekoîoy
t 6 jB cA.Tioi'145'*33. 150*2, 1 5 4 '‘ H 128*4
Tİ 0 e\TİOV u 6piOV 1 7 7 * 4 0 İ\- yekatra #faT6x«*>' ISO**!! ıroitîy
TJO-TOV 1 4 5 * 2 7 . 151*25 128*6, 35
38 dist.<pı\(a 1 5 7 * ’3 8
*d\apıs I4S'>24. 149*14 <pı\rıriK6s 1 1 7 ‘' 3 0
<pivaı, dist. ti(İK€iy 139*35 dist. <pı\rır6s 1 5 6 *’2 9 , 3 1 . 1 5 9 ’’ 1 8 ^nAıj-
NOTLAR
1. (lOPS** 10-13)
Hesiodos, İşle r v e Günler^ 291t295.
2. (1095*’ 24)
Sardanapallos: Eski Asur hanedanının zevk ve eğlenceye düşkün
lüğüyle tanınmış son kıalt Ayaklanan generallerinden Belesios ve
Aıbakos tarafından Ninos kentinde kuşatılmış, iki yıllık bir kuşat
madan sonra, kendini, hâzinesini, karılarım ve kölelerini yakmış
(Î.Ö. 823).
3. (1096*2)
Thesis: Aristoteles için ‘thesis’ (tez) kamtlanması olanaksız olan
bir şeyin öne sürülmesidir (Topika, 104b 19).
4. 1098*9...)
‘Spoudaios’un karşılığı olarak erdemli sözcüğünü Aıistoteles'in
kendi açıklamasma dayanarak kullanıyomz. Nitekim Aıistoteles,
sözcük türetmelerinde kimi kez aynı kökün kuUamlmadığını be
lirtirken “erdeme salıip olmak açısından ‘spoudaios’ denir, ama
‘spoudaios’ (erdemli), ‘arete’ (erdem) sözcüğünden türetilmez’’
(Arist., K a teg o n a iy 10b 7) demektedir.
5. (1099*27-28)
“Eudem. Elh. A 1 1214a l ”de de bulunan bu dizeler Leto tapına-
ğınuı girişinde yazılıymış. Krş.: Diels-Kranz, Die Fragmente der
Vorsokratiker, 1 ,64,7, dipnot.
266
6 . (1100* 8)
Priamos: Tıoia kıaİL OğuUarımn ölümünü; kızlannm, gelinlerinin
esir olarak götürülüşünü görmüş.
7. (1101*» 27)
Knidos'lu Eudoksos: l.Ö. 367 yılmda Platon'un Akademia'sına ka
tılmış ve Platon'un öğrencisi olmuştur. Özellikle astronomi ve ma
tematik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır.
9. (1105*7)
Kış.: Diels-Kranz, 1 ,170.
10. (1105*8)
Öfke: T ljytnos
11. (1106‘’ 3)
Milon; l.Ö. VI. yüzyılda yaşamış olan ünlü bir atlet.
13. (1109*33)
Homeros, O dysseia, XII. 219.
14. (1109^9)
Homeros, llia d a , III. 156 vd.
" Y ü zü n e b a k a n ö lü m s ü z ta n r ıç a la r a b e n z e tir o n u .
A m a g e n e d e b in se g e m iy e k eşke gitse,
G itse de, b iz i, ç o c u k la r ım ız ı b e lâ y a s o k m a s a ”
(Çev. A. Erhat - A, Kadir)
267
15. (1110*28)
Euripies, Alkmaion?
16 . (1111 * 10)
İskenderiye'n Clemens, S tro m a ta , II, 387: Aiskhylos, tragedyala-
nnda kimi sırlan açıkladığı için suçknmca, Aıeopag Meclisinde
kendini böyle savunmuş.
17. (1113*13)
Euripides'in Kresphontes adlı yapıbnda geçen bir kişi.
18. (1112*16)
Proairesis: Tro’ (önce, önde) öntakısı ile “lıaireo’ (seçiyorum, alı
yorum) fiilinden oluşmuş bir sözcüktür.
25. (1119*34)
Akolasia: Kolazo (cezalandırıyorum) sözcüğü ile ‘alplıa’ privati-
vum'dan oluşturulmuştur. Tek başına anlamı ‘cezalandırmama’.
26. (1119^32)
Hovarda: asotos.
268
27. (1121*7)
"Bilge mi yoksa zengin mi olmaİL’" sorusuna Simonides §öyle ya-
mt vermiş: “Zengin olmak daha iyi, çünkü zenginleıin lap ısı
önünde dokm p duran bilgeleri görebilirsin.” (ArisL, R hetorü u ı B
1391a 10.).
28. (1121*31)
Bu bölümde ‘aneleutheros’ sözcüğü Türkçe'de ‘cimri’nin kapsa
madığı pek çok anlamda kullanılmaktadır.
29. (1122*23)
Megaloprepeia (ihtişam), ‘megas-megale-mega’ (büyük) ile ‘pre-
pei’ (yakışır) sözcüklerinden oluşmuştur.
30. (1122*25)
Savaş gemisi finanse eden.
32. (1122*28)
Homeros, O dysseîa, XVII, 420.
35. (1123*23)
P arodos; Burada koronun sahneye girdiği yer değil, koronun ken
disinin sahneye girmesi anlammda kulianıhnıştır. Geleneksel Yu
nan komedyalarmda koro oldukça mütevazi giyinirmiş; Megaralı-
larm Atina'daki takma adı “köylü” imiş.
36. (1123*34)
Megalopsykhia (yüce gönüllülük), ‘megas-megale-mega’ (büyük)
ile ‘Psyklıe’ (ruh, gönül) sözcüklerinden oluşmuştur.
269
38. (1126*20)
Öfke: Tbym os.
39. (1129*31)
Türkçede de hem kapılan kilitleyen araca hem de test sorularuun
yamtlarım içeren metne ‘anahtar’ denir.
42. (1130*1)
Bias, ünlü yedi bilgeden biridir. t.Ö. VI. yüzyılda yaşamıştır. Me
tinde geçen sözlerin Solon'a ait olduğu da söylenir.
43. (1131*33)
Bölünmüş oranlama: A n a lo g ia dieretn en e.
44. (1132*33)
Aristoteles burada, yazılışları biıbirine çok yakm olan bu sözcük
ler arasında anlam ilgisi de kurmaya çalışmaktadır.
45. (1132*’ 9)
Burada anlatılmak isteneni şu şemayla gösterebiliriz:
a ________ _____________ a’
b _____________________ b’
d _________ c _________ f ___________c’.
48. (1133*3)
Kharisletin tapmağı.
270
49. (1133*30)
Nomo: Uylaşımla, yasa gereği.
53. (1136*13-14)
Euripides, Alkmaion?
55. (1137* 1)
Olumlu: K h aris; olumsuz: Titnoria.
58. (1140*19)
Agathon, fr., 5, Dindorf.
59. (1142*5)
Philoktete^ÛG kayıp dizeler.
60. (1143*19)
Anlayış: G n om e.
61. (1145*22)
Homeros, tlia d a , XXTV, 258.
271
63. (1148*34)
Niobe: Bir tragedia kahramanı.
64. (1140*35)
Satyros: Babası öldüğü için kendini öldürmüş.
67. (1150*’ 9)
Tlıeodektes: I.Ö. 4. yy.'da yaşamış bir tragedia ozanı; Karkinos
admda iki tragedia ozanı var; biri I.Ö. 5. yy.'da, öteki I.Ö. 4. yy.'da
yaşamış.
69. (1154‘>29)
Euıipides, O testes, 243.
71. (1155^3)
Euıipides, fr., 890 Dindorf.
72. (1155'’ 4)
Krş.: Diels-Kranz, 22 B 8 (I, 152, 8).
73. (1164*24)
Krş.: ?\axon,Ptx)1agoras, 328b.
74. (1164*27)
Hesiodos'tan almmış. Burada ne amaçla kullanıldığı açık değil.
75. (1167*34)
Euıipides'in PhontssaidiĞ k tregadiasına gönderi.
272
76. (1169^8)
Euripides, Orestes, 667.
78. (1172*14)
Theognis'den alınmış.
80. (1174*’ 3)
F izik, 4 ve 7. kitaplar.
81. (1176*’ 6)
Krş.: Diels-Kranz, 22 B 9.
82. (1178*33)
heksousia: özgür istenç.
84. (1179*13)
Krş.: Diels-Kıanz, 59 A 30.
85 (1181* 15)
Aristoteles burada Isokrates'i eleştiriyor olmalı.
273
TÜRKÇE SÖZLÜK
acı: 'k<yjir\-lpye
açık saçık sözvCiXjcr^pokfyi\ja.-aiskhrologia
adalet: b\Ko.\jocf&rı\--dlkaiosyne
adaletli: ötKaıoç-f/ıfea/bs
adaletsizlik; d&\xXa.-adikia
ad bulmak: dvo|xaxo3tOL8Lv-owoma/o/x)i’em
adil eylem: b\Ka\cmçio.‘iUx~dikaiopragia
ağzı bozuk: (çoçmKÖç-phortikos
alılâk: ı^^oç-e//jos
aile hukuku: ölKaıov o l K o v d ^ ı i K o v - oihonomikon
akıl: hSyoç-logismos; logos •
akıldan pay almayan: &}^oç-alogos
akıl erdemleri: dperal koyıKal-aretai logikai
akh başmda: cppövLpoç-phrommos
akh başmdalık: cppdvrıaLÇ-p/jn?nesfe
alan; yivoç-genos
akyh şaka: oKw\ı\ıCL-skotntna
alçakgönüllü: [Lİxpıo^-metrios
algılama: aicrdr\cnz-aistbesis
alışkanlık: '^^ç-ethos
alışveriş: atıvd^^aypa; A}0\.a.yr\-synallagma; allage
alma: kf)il)Lç-/c^s/s
amaç: teXoç- / e/os
ana çizgiler: b\jaypo.^-diagrapbe
anımsama: dvdp,vr]aLÇ-a7/fl/rtwesis
anlayış: yv(.o\ır\-gnome
araç: Öpyavoıv-oıganon
274
arakçı; }^ımo^yûrx:t\^-lopodytes
araştırma: (xdûoöoç-JüpaYM.aTeta-Çtt*^otç-meii&oito5; p ra g m a te ia ;
z e te sis
arsızlık: d.va\jo y(}y\n ia .-a n a isk b yn tia
arzu: fejtr6^|xta; 6ç>z^\ç,-epitbym ia; oreksis
arzu edilen şey: öpeıcröv-oreife/on
aşağılık: xçmz\.v6z,-lapeinos
ayıp: 6vt\boç,-oneidos
ayrıcalık: y^pctç - g e r a s
ayrım: b \ja s ^ p 6 .-d ia p h o m
ayyaşlık: o \vo ffk \y ^ ia .-o in o p h lyg ia
az önem vermek: ö'h .yiû pzıv-oU gorein
bağırma: dŞuıpoıvta-oforjp/joma
bağışlama: a\yYY^f6\ır]-syggnom e
bağışlanabilir nitelikte: sc3vrffV(ji\>oviK6ç,-yggnom onihos
baıbutçu: K v^ zvrvr\ç-kybeu tes
başanlı: K a ro p ^ ftn iK o ç -k a to rth o tik o s
başkalanyla ilişki: öpıXia-^j^)omı/ia
başlangıç: d p fx y i-a rk b e
baş sanat: dpxı-'teKTOVLKT^-flrfe^fteifetom‘^
baştan çıkarma: n p o a y o iy zL a -p ro a g o g e ia
beceriklilik: öetvÖTrıç-r/eıno/es
beden eğitim: y v p y a o i a - g y m n a s i a
bedenin sağlam olmaması: K a % z^ ia -k a k b e k sia
belirleme: bıopvcfp6q-dioıistnos
belirlemek: b p ü ^ z w -(b J o r iz e in
belirsiz: döpıcnoç-aonstos
benzerlik: b\juov6xr\ç-(bjotnoiotes
beşin maddesi: x p o ^ f/\-tro p b e
bezeme: KÖopoç-itosmos
biçimsel olarak: TÛt(p-/j^x)
bilen kişi: kxvax\^ \uûv-epistem on
bilge: o o ^ ç - s o p b o s
bilgelik: 0O(p1xx-sopala
bilgi: YV(5aıç-gnosis
275
bilgisizlik: d.'fvo\jıx-agnoia
bilim: ^\xyv^\)ı.r\-€pistetne
birarada olma: KOLvovta-fe>monte
birincilik ödülü: d.ç>\x3x€\a.-aristeia
borç verme: bavz\jo^6ç,-daneismos
boş: \x d x a \jo q -m a ta io s
bulma: tiSçizau;,-(h)euresis
bütün: tS^6yik(\poÇ-(h)olo}deıx>s
büyüklük: ^b{z% oç^-m egethos
büyük tehlikeleri göze alan: yiz-^akoKİvtmvoç-megalokindynos
canavarlık: •Qy\Çii&a\ı^-thenote5
canlı: Ç o ^ -Z ’o on
çekingen: öKvrjpöç-o^eras
cezalandırma: KÖ?^aaıç-^o/ası!s
çıkarcılık: ıû\.zo\z^\a-pleoneksia
cimrilik: ûvz'kzvOzpia-aneleutheria
cins: yivoç-genos
cömert: k k z v ^ p ı o ç - e l e u th e r i o s
cömertlik: k X zv d zp ı6 x r]ç -e le u th e rio te s
cüretli: ^CİC t6 ^ th ra sys
cüretlilik: ’&pctcr6Tr]ç,-thrasytes
çaba: kınp-ikzıa-epimeleia
çamur atma: KaKr]yopixx-kakegotia
çetin: b ^ o K o k o ç -d y sk o lo s
çözümleme: d.vdL kvav^ -an alysis
dağdan inme: diypoiKoç-agroikos
dağıtma: b a m iv r \- d a p a n e
dalkavuk: KÖka^-kolaks
değer: ö^ia-aksia
değişiklik: p £ x a ^ o M \-m e ta b o le
deneyim: k\mzıp\jaL-eTnpeiria
dingin: drdpa^oç-atarakhos
dinginlik: ı^pepta; çryph^-eremia; skhole
doğa: (pdoLÇ-pÂ^is
doğal yapı: (ç<io\ç,-phy5İs
276
etkılenim: jtdOoç-pathos
etkilenimlerle ilgili: KabK\x\x.6ç,-pathetikos
etkilenmeme: djıddzucı-apatheia
etkili: d^vç-oksrys
etkinlik: kvepyzla-enet;geta
eylem: npö.^ıç-pmksis
felsefe: (çO^ooofpia-philosophia
genç: vioç-neos
genel: KaQ6kov-ka/bolou
genel anlamda: öjÛMç-(h)aplos
geveze: d.bdki<jy(y\ç,-adoleskbes
görme: Örptç-ops/s
gösteriş budalalığı: ÛJ[,zıpoKak\xx-apeUx)kal(a
güç: bîivupKÇ-dytmmis
güçsü zlük: döuvapLa-adyrmmia
güvence parası: napay:axo:^Kx\-parakatatbeke
güzellik: Kd^yjoç-kallos
güzel ve iyi: Kaka K dya^d-kala kagatba
güzel ve iyi olma: KakoKayadla-kalokagatbia
hak: 6 lk»i - ötKaıov-rf/’/be; dikaion
hakaret: >.oL6dprı|i.a-/o/r/o/'e///rt
hakikat: dkr\dz\a-alelbeia
haklı: bİKa\açrdikaios
haklı eylem: biKaimpu-diknioma
lıaksız eylem: dbİK\\pa~adikema
halk: öıjpoç-r/e/nos
halk oyu: y^^fçıapa-psepbisma
hareket: Kİ'VY\ayj:^-kinesis
hasetlik: kKiyjaıpİKaKoç-epikbairekakia
hasis: (pEL6o))wöç-/?/je/V/o/os
haydut: X»ıonıç-/es/es
hayvan: Çtjiöv-zoo/r
haz: i\bo\n\-(b)edotıe
haz düşkünü: dKokacytoç-akolaslos
haz düşkünlüğü: dKokuoia-akokısia
278
tefeci: xovi\ax}f\ç-tokistes
tek başına olan: |xovöİTrıç-wowote5
telâfi edilme: hıo.\6ç>%vi\ı.çı-epanorthoma
temellendirme: hSyoç-logos
teori- 'dztûpla.-tbeona
tercih: npoalpzov^-proairesis
ters adara: yjalmöç-khalepos
tez: 'dzoıç-tbesis
tıp: iarpiKi]-ialtike
tiran: TÜpavvoç-
toplum: KokiTzia-politeia
toy: vzapoz^-nemx>s
tutku: Tiüdoç, avpoç-pathos; tbymos
tutum: bıd^zaıç-diathesis
tuzağa düşürerek öldümie: bo7jo(po!v\ja.-dolopbonia
tür: elöoç, yivoç-eidos; genos
umut:
unutma: \ı^dr\-letbe
us: vovç-nous
utanç: a\ay^bvr\-aiskhyne
utanç verici: a\jayv!vrx\\6ç,-aiskbytıtelos
utangaç: Karcmh^-katapleks
utanma: al6c6ç-rt/Wos
utanmayı bilen: aXb\\\u.'üv-aidefnon
utanmaz: d\aicFyx\snoç-anaiskbyntos
utku: vivi\\-nike
uygun: pCTpıoç, olKeıoç-wıe/r/os,- oikeios
uygun zaman: Ka\jp6ç-kaitx)s
uysal: e vkz lÖiî ç- eup>eitbes
ün: bö^a-doksa
ünlü: z\ibo%oz,-endoksos
üstü nlük: tOTEpo^ıî- bypetokbe
varhk: oi\o'\xx-ousia
varsayım: iyKoQzo\:ç,-hypoîhesis
varyemez: Yİp^iKzç,-kimbikes
285
verme: ööatç-t/los/s
vurdumduymazlık: ^^fa^'(^\diaL-analgesİa
yakm: o\xz\oç,-oikeios
yakmiık duyma: ziy\fO\xx-eunoia
yakınan: öljCK^çmJudç-oiophyrtlkos
yalancı: ıi)8‘öoTr)ç-/weı^ites
yalan yere tanıklık etme: ıl)8u6o[xapTupta-/>5eM<ilowan[yr^âi
yanılgı: (ı^ a.çrA ja-(h )an ıarH a
yan işi: T tdpzçy^ ov-parergon
yapılan iyilik: 8ÛepYEata-eMe/ge«V?
yaratma ile ilgili: jıotTiTLKdç-/x>/e/ıfe>5
yardmi: ^ o ^ ^ n \^ o .-b o e th e m a
yargı: Kptaıç-it/fsK
yargıç: KpiTi^ç-Af«7es
yargıda bulunmak: KpLveıv-krmem
yasa: vo\xoç,-nomos
yasa koyucu: vo^o%ztx\çrnomotbetes
yasama sanatı: \o\uo^zxiKi{\-notnothetike
yasaya aykırı: n a ç id v o \x ıo ç -p a m tıo m o s
yasaya uygun: vöptpoç-//ow/7«os
yaş: f^ ıv i\ja .-(h )e lik ia
yaşam: ptoç, Çtot^-fı/os; z o e
yaşanan çevre: b la x x a - d ia lta
yer: TÖJtoç-/opos
yerme: fen:LTtprıaıç-e/ı///mesis
yetenek: zii^ n i\a .-e u p h y ia
yiğit: d v b p z i o ç - a n d tm o s
yiğitlik: d vb ç)z\jü .-a n d rein
yol yordam bilme: İK \bz^K ,âtx\ç-epideksiotes
yönetim: dpx»1, n o k iT ziıa -a rk h e; p o llte ia
yurttaş: K o k ix t\g -p o li1 es
yüce gönüllü: \ız-^ aX 6\^ '% oç-m egalopsykh os
yüce gönüllülük: \ız‘^aK oy^\y/pa.-m egalopsykhia
>âiksek mevkide olanlar: o'ı fev d çu 6paoL-^ 7j>>ı e n a k s io m a s i
yüzsüz: â v a 'v a % w x o ç -a n a is k b y n to s
286
zafer: vİKt\-nike
zaman: yp6voç,-khronos
zarar: p^d(3ırı t,zyS.a.-blabe; zemia
zayıflık: \i.ahax\a-malakla
zina: \xıoı%zia-moikheia
zor: ^ l a - b i a
zorla yapılan: ptaıoç-öi/zios
zorunlu: Avo.yKdxoç-anagkaios
zorunluluk: A\&^Kx\-anagke