Vous êtes sur la page 1sur 7

ANADOLU AŞURESİ ...

bilindiği gibi bilhassa 11.inci yüzyıldan itibaren anadoludan islam


tasavvufu kendisine geniş kitleler bulmuş ve bu akım günümüze kadar
ulaşmıştır....anadoluyu bir çok kültürün kesiştiği bir merkez olarak kabul
eden bu yapılar ..kültürel olarakta kendilerini bir çok kültürün işin içine
karıştığı bir tür ÇORBA gibi geliştirmiştir

bu çorbaya simgesel olarak AŞURE denmiştir

aşure yani bir çok farklı kültürün bir arada barış ve mutluluk içinde
yaşadığı bir tür SENKRETİZM

bu yapı son derece sahte bir huzur ve mutluluk tablosu ortaya


koymuştur ..ve bu mutluluk ve barışı ise ÖZNEYİ YOK EDEREK
GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR

daha doğru ifade edersek ÖZNENİN ERİLLİĞİ yok edilerek bu sahte barış
ve mululuk ortamı elde edilmiştir

öznenin ERİLLİĞİNİ yok ederken bunu ÖZNELER ARASI İLİŞKİ ÜZERİNE


KURMUŞTUR

yani sahte bir ÖZNELER ARASI İLİŞKİ alanı yaratmış ve ÖZNELERİN


ERİLLİĞİNİ YOK EDEREK böylece ÖZNELER ARASINDAKİ ÇATIŞKIYI YOK
EDEN BİR ORTAM YARATMIŞTIR

türk toplumu gibi geleneksel normlar içinde yaşamını sürdüren


toplumlarda ÖZNELER ARASI İLİŞKİLER hep öne çıkartılmıştır

buna DİALOGOS denmiş ...ve yüceltilmiştir


özneler arası ilişkilerin yoğun olduğu bu tür toplumlarda her ÖZNE ben
bilincini bir tür AYNA BENLİK haline getirmiştir

yani her kişi bir başkasının onu nasıl gördüğü ..onu nasıl yargıladığı
üzerine inşa ettiği ve başkalarını yansıtan BİR AYNA gibi çalışan bir benliğe
sahip olur

AYNA BENLİKLER özneler arası İLİŞKİYİ bir tür SENKRETİZM,e


dönüştürürler.....

her bir öznenin KENDİ VAROLUŞUNU YANSITAMADIĞI ..ama onun yerine


her öznenin KENDİSİNİ BAŞKASININ GÖZÜ İLE TANIMLADIĞI VE
YARGILADIĞI bu tür toplumlarda ortaya SAHTE bir BARIŞ VE MUTLULUK
çıkmaktadır ..

çünkü her özne sadece bir AYNA BENLİKTİR ..AYNA BENLİKLER sadece
yansıtırlar ...ve bu yüzden SORUMLULUK TAŞIMAZLAR

AYNA BENLİK haline getirilmiş olan özne kendi dışında olan bir şeyi
yansıttığı için yani tüm yaşamını kendi dışında olan kişilerin görüşleri ve
yargıları üzerine kurduğu için bu öznenin hiç BİR SORUMLULUK DUYGUSU
olmaz

işte bu yok edilmiş olan sorumluluk duygusu özneler arası ÇATIŞKIYI


engelleyen bir tür SAHTE BARIŞ ortamı yaratır

ve bu sahte barış ortamı aynı bizim toplumda olduğu gibi yaşamını işte bu
sahte BARIŞ VE MUTLULUK özerine inşa eder...

kendisini her zaman başkalarının gözü ile tanımlamaya ve yargılamaya


alışmış olan ADINA AYNA BENLİK dediğimiz bu insanlar topluluğu
sorumluluğu hep kendi dışına attıkları için HEM KENDİ İÇ BARIŞLARI ve
dolayısıylede ÖZNELER ARASI OLAN DIŞ BARIŞTA sağlanmış olur

tabiki sahte bir yapıdır bu ...

BAĞLILAŞIK kavramı bu sözünü ettiğimiz toplumsal yapıyı biraz


tanımlayabilir
BAĞLILAŞIK demek biri olmadan ötekide olmayan demektir .....yani
CORRELATİVE..

Bir özne kendisini başka özneler üzerinden tanımlıyor ise yani BEN
BİLİNCİ ..bir tür AYNA BENLİK durumunda ise bu özne kendi varlığını
KENDİ DIŞINDA olanlara borçludur ve bu yüzden de bu tür bir öznede asla
SORUMLULUK DUYGUSU yoktur

sorumluluk duygusu olmayan bir özne ve diğerleri arasında ortaya çıkan


KORELASYONLAR ise ortaya SAHTE İLİŞKİLER BÜTÜNÜ VE SAHTE BİR
BARIŞ VE HUZUR ORTAMI çıkaracaktır

Aslında ÖZNELER ARASILIK diyeceğimiz bu durum yani sahte


DİALOGOS ...veya başka anlatımla SOHBET ....Bu yapı yukarda dediğimiz
gibi öznenin ERİLLİĞİNİ kapı dışarı koymakla işe başlar ....

ERİLLİK dediğimiz şey ÖZNENİN İRADESİDİR

erillik kapı dışına konulunca ÖZNELERİN İRADELERİ yok edilmiş hale gelir
ve İRADESİZ ÖNELERİN birbirleri ile olna ilişkilerinden bir savaş ..bir
ÇATIŞKININ olmayacağı umulur ...

ERİL İRADENİN İĞDİŞ edilmesi ..bu HERMETİK kültürden gelen çok eski
bir tarihsel alışkanlıktır

hani çocukları sünnet ederlerya ...islamda ..yahudilerde ve afrikadaki bir


çok ilkel kabiledeki bu tutum aslında ÖZNEDEKİ ERİLLİĞİN kontrol altına
alınması işleminden başka hiç bir şey değildir

ANADOLU AŞURESİ dediğimiz şey ..her öznenin kendi ERİLLİĞİNİ kapı


dışında bıraktığı ..yani herkesin İĞDİŞ edildiği ve bu yüzden de ortada BİR
KAVGANIN BİR ÇATIŞMANIN olmadığı bir durumdur

HEGEL bu ÖZNELER ARASILIĞI ..şöyle eleştirir

derki ÖZNELER ARASILIK aslında sanıldığı bir bir barış oratamı oluşturmaz
..tam tersine alttan alta devam edecek olan son derece sancılı bir ÇATIŞMA
ortamını sürekli olarak besler...
hegel devam eder ....assıl önemli olan ise şudur der....

işte bu özneler arasılık durumu İÇSEL DÜZLEMDE ..son derece MUTSUZ BİR
BİLİNLİLİĞE yol açar...

HEGELİN bu sözleri öznelerin nasıl bir AYNA BENLİK haline geldiği ve


ÖZNELER ARASILIĞIN ortaya koyduğu sahte bir DİALOGOS ortamının ise
aslında hem İÇSEL ..HEMDE DIŞSAL olarak insanı nasılda büyük bir
ÇATIŞMA VE MUTSUZLUK alanı içine hapsettiğini gösterir

işte içinde yaşadığınız topluma bakın ..anadolu aşuresinin hala


kaynamakta olduğu türk toplumunda her ÖZNE BİR AYNA BENLİK
halindedir ....erilliği yok edilmiş ve böylece tüm SORUMLULUĞU elinden
alınmıştır ...ÖZNELER BÖYLECE SON DERECE SORUMSUZ KİŞİLER HALİNE
GETİRİLEREK SÖZDE BİR BARIŞ ORTAMI ELDE EDİLMİŞTİR...

ama geri planda toplumsal barış tümüyle yok edilmiş ..toplum bir çatışma
ve mutsuzluk ortamı içine hapsolmuştur....ÖZNE ise kendi İÇSEL
MUTSUZLUĞU ile başbaşa bırakılmış hastalığının çaresi olmayan bir
HASTAYA dönüştürülmüştür

hastalığının çaresi yoktur ..çünkü AYNA BENLİKLER kendi varlıklarını asla


kendi benlikleri ile tanımlayamamaktadırlar ....çünkü İRADE dediğimiz
ERİLLİK ellerinden alınmış ve özneler toplum tarafından iğdiş
edilmişlerdir.....bu iğdiş ediliş ise SEVGİ ..SAYGI ..TANRI VE DİN adına
yapıdığı için hiç bir kişi bu yapılana itiraz edememiştir

ANADOLU AŞURESİNİN TEMELİ YANİ ŞEKERİ "SEVGİDİR ..AŞKTIR .." ve sizi


bu AŞK VE SEVGİ iğdiş eder ..sizin erilliğinizi elinizden alır ve o iradeyi bir
MÜRŞİDE teslim eder ..

günümüzde hala bu geleneği sürdüren toplulukları bir gözleyin ..iş artık


bir DURUM KOMEDİSİNE dönüşmüştür

herkes aptallaşmıştır ...çünkü hiç bir kişinin KENDİ İRADESİ kalmamıştır

herkes kendi iradesini işte o mürşit saydığı kişiye teslim etmiştir


mürşit saydığınız kişinin BİLGİSİNE bakarsınız ...oooo adam çok birikimli
..her şeyi biliyor ..tonlarca kitap okumuş .....bu durumda artık o koca bilgi
birikimi yanından sizin kendi iradenizin ..kendi iradenizin ortaya çıkardığı
FİKRİN VE BİLGİNİN ne önemi vardırki

siz mürşide ve zengin bilgi birikimie hayran olursunuz ve kendi iradenizi


kapı dışına koyarsınız ki ...işte insan bunu büyük bir ZEVK VE
MUTLULUKLA yapar ...bu ise aşurenin şekeri gibidir

her insan kendisinden daha bilgili bir kişi karşısında hemen bir HAYRANLIK
DUYAR ...ki işte bu HAYRANLIK AŞURENİN ŞEKERİNİ MEYDANA
GETİRİR ....ona karşı bir sevgi duymaya başlarsınız ...yahu adam sizden
biraz daha bilgilidir o kadar ....

dünyada öylesine bilgili kişiler vardırki bizim uyduruk TASAVVUF


üstadlarının bilgisi onların yanında kırıntı bile teşkil etmez ....türkiyedede
görece olarak bu tip adamlardan bir kaç ane bulabiliriz ..mesela İLBER
ORTAYLI ....herkes tanır ...bilgisi muhteşemdir .....olabilir sonuçta birikim
....şimdi ne yapalım bir çok şeyi benden çok daha iyi biliyor diye tüm
irademi onamı teslimmi edeceğim ....

oysaki ben görüyorumki o kadar muhteşem birikimin ardında büyük bir


salaklıkta gizil olarak yatıyor ..ben onu gördüğüm için adamın bilgisin
büyük saygı duyarım ve yararlanırım ..ama o gizil salaklığı gördüğüm
içinde kimliğini pek de iplemem...bu yaptığım davaranış benim KENDİ
ERİLLİĞİMİ korumama neden olur

ben anadolu aşuresi pişiren bir çok topluluk ile seneler boyu birlikede
çalıştım ...bayağı şeyde öğrendim ama kişilikleri saygı duyacağım bir kişiyi
nedense hiç göremedim ..şimdi neden adamın muhteşem bilgisi var diye
adamın sahte kişiliğinide kabulleneyim ....işte bunu yaptığınız anda sizde
AŞURE KAZANININ İÇİNE ATILIR VE ÖZNELER ARASILILIK DEDİĞİMİZ O
SAHTE SOHBET ORTAMINA ..O SAHTE DİALOGOS İÇİNE düşersiniz ....işte
bu düştüğünğüz yerin adı dinsel terminolojide CEHENNEMDİR ...siz aslında
CEHENNEMDEKİ KAYNAYAN KAZANLARIN BİRİSİNİN İÇİNE DÜŞMÜŞ
OLDUNUZ ...

anadolu aşuresi ....mürşilik -müritlik kurumu ...vs tüm bu yapılar


MUTLULUK ,HUZUR VE BARIŞ adına kendinizi içine attığınız CEHENNEMİN
kazanlarından başka hiç bir şey değildir...

ERİLLİĞİNİZİ kaybettiğiniz anda artık kendi ŞUURUNUZU DA kaybetmeşiniz


demektirki ..bu ise sizin ŞUURSUZ BİR VARLIK OLDUĞUNU GÖSTERİR
..işte bunun adı CEHENNEMDİR

cehennem ..dinlerin anlattığı hikayele r gibi değildir ..

CEHENNEM İNSANIN ERİLLİĞİNİ YİTİRDİĞİ ...VE BU YÜZDEN YÖNSÜZ


KALDIĞI "ŞUURSUZLUK" HALİNİN ADIDIR

bu arada insanların tamamına yakınını bu halde olduklarının söyleyelim

BATI toplumları yok edilmiş olan bu ERİLLİĞİN bir imitasyonunu meydana


getirdiler ....ve ERİLLİĞİ BAŞARI olarak opluma sundular ...

yani insan BAŞARI PEŞİNDE koşarsa ..zengin olur ..takdir görür


...alkışlanırsa ....onay görürüse ...sandılarki o kaybedilen ERİLLİK durumu
geriye kazanılmış olacaktır

bu tamamı ile yanlış bir şeydir ..BATI TOPLUMLARI görünüşte


ERİLLDİRLER ...ama asıl İRADELERİ çoktan yok edilmiştir

BAŞARI PEŞİNDE KOŞAN HERKES ..BİR AYNA BENLİKTİR

çünkü BAŞARI dediğimiz şey bir öznenin kendisini başkalarının gözü ile
tanımlama isteğidir ki işte bu ise DİŞİLLİKTİR

yani dünyada sanıldığını aksine ERİLLİĞİN KIRINTISI BİLE YOKTUR

yani İNSANOĞLU KENDİ İRADESİNİ kapı dışarı etmiş ve bundan HUZUR VE


MUTLULUK bulmayı ummuştur ....oysaki bu ona ŞUURSUZLUK yani
CEHENNEMİ VERMİŞTİR

Vous aimerez peut-être aussi