Vous êtes sur la page 1sur 462

cogito

ARİSTOTELES
FİZİK

Aristoteles (İ.Ö. 384-322), antik Yunan felsefesinin en önemli adların-


dandır. Akılcı yaklaşımı ve bilimsel görüşleriyle felsefede gerçekçiliğin
"baba"sı ve mantığın öncüsü kabul edilir. Aristoteles, yirmi yıl boyunca
Platon'la onun Atina'daki Akademia'sında diyaloglarda bulundu, sonra
Assos'ta (bugün Çanakkale ilinde Behramkale) bir Akademia kurdu.
Büyük İskender'in öğretmenliğini yaptıktan sonra Atina'ya dönüşünde
Akademia'nın başına getirilmeyince, kent dışında kendi okulu Lyke-
ion'u ("lise" adı buradan gelir) kurdu. İ.Ö. 323'te, Büyük İskender'in
ölümünden sonra, eski bir şiirinden dolayı dinsizlikle yargılandı; Sokra-
tes'in akıbetine uğramamak için Khalkis'e gitti ve orada öldü.
Aristoteles, felsefe tarihine en özgün katkısı olan metafizik için protophi-
losophia ("ilk felsefe") adını kullanıyordu. Lykeion'un son yöneticisi Ro-
doslu Andronikos, İ.Ö. 60 yıllarında Aristoteles'in yapıtlarım derlerken,
"varlık" konusundaki görüşlerini Physike'den (Fizik) sonraki kitaba ko­
yarak ta meta physike ("fizikten sonra gelen") adını verdi ve "metafizik"
sözcüğünün isim babası oldu.
Türkçeye çevrilen başlıca yapıtları: Fizik, Metafizik, Poetika, Retorik (İn­
gilizceden çeviren Mehmet H. Doğan, YKY, 1995), Nikomakhos'a Etik,
Organon (altı kitaplık bu yapıtın bir bölümü Türkçeleş tirilmiştir).

Saffet Babür, 1952'de doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve


Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümünü bitirdi. 1983'de Latince
doktoru, 1987'de Eski Yunanca doçenti, 1995'de Felsefe profesörü oldu.
Evli ve iki kız babasıdır.
1979-2000 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde
görev yapmış olan Saffet Babür 2000 yılı Kasım ayından bu yana Yedite-
pe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde Felsefe Tarihi ağırlıklı dersler yaran­
da Eski Yunanca dersleri vermektedir. Urbino (1977-78), Siena (1982-83),
Perugia (1988-89) ve Münster (1992-93) Üniversitelerinde Eskiçağda-Or-
taçağda Felsefe, Klasik Filoloji alanlarında, özel olarak da Aristoteles
üzerine araştırmalar yaptı. Ortaçağ düşünce yapısı ile Eskiçağ düşünce
yapısı arasındaki temel ayırımları, bu iki yapının tipik temsilcilerinin
kullandığı terimlerin içeriklerini çözümleyerek göstermeye çalışan yazı­
ları çeşitli dergilerde yayımlandı. Betül Çotuksöken ile birlikte yazdığı
Ortaçağda Felsefe (1. baskı, Ara, 1989; 2. baskı, Kabalcı, 3. baskı, Kabalcı
2000) adlı bir kitabı bulunmaktadır.
Çevirileri: Aristoteles'ten: Kategoriler (İmge 1996); Yorum Üzerine (İmge
1996); Nikomakhos’a Etik (1. baskı, Hacettepe Üniversitesi Yay. 1988; 2.
baskı, Ayraç 1997; 3. baskı, Ayraç 1998); Gökyüzü Üzerine Dost 1997);
Eudemos'a Etik (Dost 1999); Plüton’dan: Pannenides (1. baskı, Ara 1988; 2.
baskı, İmge 1996); Yasalar (Candan Şentuna ile ortak çeviri: 1. baskı, Ara
1988-1992; 2. baskı, Kabalcı 1994; 3. baskı, Kabalcı 1998); Aristoteles,
Augustinus, Heidegge/den: Zaman Kavramı (İmge 1996); K. Marx'tan:
Demokritos ile Epikouros'un Doğa Felsefelerindeki Ayırım [Marx'ın doktora
tezi] (Ayraç 2001).
APIZTOTEAHZ

$YZIKH
ARİSTOTELES

FİZİK

YUNANCA ASLINDAN ÇEVİREN:


SAFFET BABÜR

ODO
İ S T ANB UL
Yapı Kredi Yayınları
C ogito- 57

Fizik / Aristoteles
Özgün adı: FUSIKH
Yunanca aslından çeviren: Saffet Babür

Kitap Editörü: Hilmi Tezgör-Türker Armaner


Düzelti: Türker Armaner

Kapak Tasarımı: Nabide Dikel


Baskı: Al tan Matbaacılık Ltd. Şti.

1. Baskı: İstanbul, Mayıs 1997


2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001
ISBN 975-363-634-2

© Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. 1997

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş.


Yapı Kredi Kültür Merkezi
İstiklal Caddesi No. 285 Beyoğlu 80050 İstanbul
Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23
http: / /www.yapikrediyayirılari.com
http: //www.shop.superonline.com/yky
e-posta: ykkultur@ykykultur.com,tr
Çeviriye N ot

Aristoteles PHYSIKE (FİZİK) adı verilen yapıtında , ‘devinim’ (kinesis:


111,1-3); ‘değişme’ (metabole: V-VII); ‘sonsuzluk’ (apeiron: III, 4-8); ‘yer’
(topos: IV , 1-5); ‘boşluk’ (kenon: IV, 6-9) ‘zaman’ (khronos: IV , 10,14);
gibi temel fizik kavramlarını felsefe tarihinde çok ender görülen felsefece
bir didikleme ile çözümlüyor; ‘neden’ (aitia: II, 1-3) ve ‘ilk devinmeyen de-
vindirici’ (proton kinoun ou kinoumenon: V III.) ile kendisinin ne kast
ettiğini dile getiriyor.
Çeviride “Aristoteles, Physik. Felix Meiner Verlag. l.c.: 1987; 2.c.:
1 9 8 8 ”deki Yunanca metni kullandım. Bu Yunanca metni W . D.
Ross’un saptadığı metinle karşılaştırdım ve çevirimi de batı dillerindeki
şu çevirilerle karşılaştırarak yürüttüm:
1. Çeviride kullandığım yapıtta Yunanca metinle karşılıklı basılan
H. Günter Zeki’in Almanca çevirisi.
2. Hans Wagner’in Yunanca metne pek sadık kalmadan yapılan
bol yorumlu Almanca çevirisi: Aristoteles, Physikvorlesung, übersetzt von
Hans Wagner, Akademie-Verlag, Berlin 1967.
3. Antonio Rossi’nin İtalyanca çevirisi: Aristotele, Öpere, 3: Fisica,
Traduzione di Antonio Rossi, Biblioteca Universale Laterza, 3. bs. Ro-
ma-Bari 1991.
V II. Kitap için elimizde iki metin vardır. Yalnızca V II. kitabın ilk
üç bölümünde değişiklikler içeren metni, “textus alter”i, Ross’a uyarak
V III. Kitabın sonuna ekledim.
FİZİK’in ilk dört kitabını Münster Üniversitesi’nde 1992/1993 Öğ­
retim Döneminde görevli olduğum sırada, kalan kitapların büyük bir kıs­
mını da 1994-1995 yıllarında yine Münster’de bulunduğum dönemlerde
çevirdim. Bu çalışmalarımda bana büyük destek olan eşim Angela Klee-
fisch’e teşekkür ederim.

Saffet Babür
2 9 .3 .1 9 9 5 Beytepe
SIĞLA
Lib. 1 -3 . codices E F I J
Lib. 4. 2oSa 27— 215“ 8. E F G IJ
2 i5 a 8 - 2 2 4 a 17. E F G H IJ
Lib. 5. E F H I J
L ib. 6, 8. E F H I J K
Lib. 7. Textus primus. 2 4 ib 3 4 — 244b5. bcjy
244b jb — 245b 9- H bcjy
245b 9 —248a 9. H lb cjy
Textus alter. 2 4 i b 2 4 —244b 19. E F H I J K
244b 19—245b 24. E F I J K
245b 2 4 —248b 28. E F J K
248a 10—25ob 7. E F H I J K : interdum citantur bcjy

L ib. 1-3. A = F I J
Lib. 4. 208* 27 —2 i5 a 8. A = F G IJ
2 l 5 a 8 —224a 17. A = F G H IJ
Lib. 5 -8 . A = F H I J

2 = bcjy
n = codices omnes collati

E = Par. gr. 1853, saec. x ineuntis


F = Laur. 87. 7, saec. xiv
G = Laur. 87. 6, saec. xii
H = V at. 1027, saec. xiii aut xiv
I = V at. 241, saec. xiii
J = Vind. 100 (olim 34), saec. x
K = Laur. 87. 24, saec. xiii medii

b = P ar. 1859, saec. xiv


c = P ar. 1861, saec. xv
j = Par. 2033, saec. xv
y = Bodl. Mise. 238, saec. xvi

M =i A ristotelis Metaphysica [saec. xii


M (E ) = E supra\ M ( J ) = J su p ra : M (A b) = Laur. 87. 12,
V = V ersio A rabo-Latina
A = A lexander apud coınınentaria Sim plicii
P = Philoponi commentaria
S = Sim plicii commentaria
T = Them istii paraphrasis
P°, S c = Philoponi, Simplicii citationes
P 1, S* = Philoponi, Sim plicii lemmata
PP, SP = Philoponi, Sim plicii paraphrases
API 2 TOTEAOY 2
<Î>Y2 IKH AKPOA2 I2
$ T 2 IK H 2 AK PO A 2 E H 2 A
1 ’ EıreıSrj ro tlb ev aı Kal t o i-nLaTaırOaı crv)x[3aCvfi ırepl ird - 184*
ıras r â s p.cddhovs, &v eltrlv apy^al 7/ a lr ıa r/ o r o ı^ fîa , ( K
to v r a v r a yvatpıÇcıv (ro're y a p oîofied a yıyvûtTKtıv (K aarov ,
örav ra atrıa yva>pi<r<o\xcv ra ırpStra K a l ray â p \a s Tas
ırptiras Kal fxe'xpı t 5>v aTOL\tlu>v), 8ij\ov orı Kal rrjs ırepl
<I>v<t(ws (irıcmjiÂrjs Tieıpariov bıopC<ra<r6a ı npS>Tov râ ırepl j j
ra s apx«s- ne<jıVKe 8e e/c rwv yvtüpıp-uıTfpmv f]fû v rj o 8os
Kal tra<f>c(TT£pwv tu l ra aa<f>icrT(pa ri) (j>v<rtı nal yvtapıp.â>-
Ttpa' oiı y ap T a v r a ijpîv re yvtî>pıp.a Kal hırKüs. 810'ırep
avâyKi) rov rpoırov to v to v n p oay tıv İ k tS>v â< ra< f)eo'T ep(ov pev
rjj (pvrreı ■ijp.lv 8e cra(p«TTep<DV itti ra (ra^ecrrepa T^rj <f>vaeı 20
Kal y v ıu p iju it T t p a . (<ttt 8’ ijp.iv t o ırpürov brjka Kal o% atf>ıj Ta
<TvyKtyyp.tva p.a k K o v ia r t p o v 8’ İ k tov tojv y i y v t r a ı yvı&pıpıa
râ aroı^eıa Kal a l âp ^ ai b ıa ıp o v a ı T avra. 810 İ k tG>v Ka-
ûo\ov (iri r a K a d ’ e/caara 8eî TipöUvac t o y a p oAov K ara
tİjv a lr r 6 t]<yıv y v i ü p ı p d n e p o v , to 8e K adokov oK ov rı e o r r 35
ır o X \ a yap T tepıK ap.j3 â v ( i i>s p-ipr) r o K aO â\ ov. n in o v O t 8e
rav ro to v to r p o ır o v r ıv a K al ra 6 v 6p . a r a ıtp ö s to v \ oyov 18 4 ’’
ö\ ov yap ti K al a b ıo p iır T M i c rrjp .aiv (L , o lo v 6 kv k\ os, 6 8e
o p ıo 'p .d s a v r o v b ı a ı p t î t l s T a K a 6 ’ e / c a o ra . Kat ra ır a ıh ıa ro
p.kv n p S ır o v npoaayopevd ı r a v r a s tovs âvbpas ır a r tp a s K at
fir jT t p a s T a s y v v a Î K a s , v c r r t p o v 8 e 8 to p f£ et tovtu >v İ K a r e p o v .
2 ■ 'A viyK rj. 8 ’ ?/rot p ıa v elvaı rrjv apxhv V Tr\eiovs, K a l ei 15
p.Lav, rjroı â.Kwi)Tov, ms (jjrja’i Tlapp.tvlbr)s K a l MeAta’a’os, jj k i -

,184® Titulum om. I A om. J : ro A E : rj n e p \ â p x â > v A F


13 y v u > p ia r a > p .tv E F I P S : y v a p i ^ a p e v J 15 n p â r r o v S t o p û r a a S a ı F J
Eustratius: öıopıVaoöaı P 16 tj om. I 17 r j j om. J 1
18 y p a > p ı p a r e p a E 19 t o v t o v t o v r p o T s o v F r ra rfjttT T tp a v J1
f i e v om. A 20 7 7/ om. IJ r j <f>v<rtı E SAV : om. E 1 21 to
om. E 22 y v a p ı p a y i v ı r a ı I : y v a p ı p a F 24 t ı s ı AP : t i r E S
26 i r A P : m r n t p E b l l Kat om. P riStopıVroıs E 'F J V P :
â S ı o p u r r o v E 2I 12 to] & ( t o I 13 f i t v om. F J npoaa-
y o p t v f i . . . â v B p a s F J T : ( m o \ a p .( 3â v t ı n a v T t ı s t o v s a ı / d p a s IV : K a v r a ç
t o v ç t îv d p a ç i m o \ a p @ â v t ı (hoc verbum erasum) n p o j a y o p t v t ı E
14 $ t om. F 1 5 8 ’] S/j Torstrik 16 i t E S : â a ı r t p AP
( jir ja t E F P S : (jicuTLV IJ

4031 T
FİZİK 1 9

B irinci K itap

1 İlkeleri, nedenleri ya da temel öğeleri olan her araştırma alanında 184a

hilmek ve kavramak bunları anlamakla sözkonusu olduğuna göre (çünkü


ilk ilkeleri, ilk nedenleri, temel öğeleri bildiğimizde her bir nesneyi bildi­
rimizi düşünürüz), şu açık: doğabiliminde de ilk olarak ilkeler üzerine
belirleme yapmaya çalışmak gerekiyor. Yolumuz da elbette bizce daha bi- 15
linir, daha açık olanlardan, doğa açısından daha yalın, daha bilinir olan­
lara doğru. Nitekim bizce bilinir olanlarla mudak anlamda bilinir olanlar
aynı değil. Bunun için bu biçimde doğa açısından yalın olmayan, bizim
için açık olan nesnelerden doğa açısından daha yalın ve bilinir nesnelere 20
doğru yol almak zorunlu. Ne ki bizim için ilk anlamda açık ve seçik şey­
ler bileşik yapıda olanlar; daha sonra bunlar ayrılarak öğeler ve ilkeler bi­
liniyor. Bunun için tümel olanlardan tekil olanlara gitmek gerekiyor,
çünkü duyum açısından “bütün” daha bilinir bir şey, tümel de bir “bü- 25

tün”; nitekim tümel pek çok nesneyi parça olarak kapsar. Adlardan kav­
rama gidiş de aynı bu biçimde söz konusu olur, çünkü adlar bir bütünü 184b

belirsizce imler: sözgelişi “çember” adı. Çemberin tanımı ise onu tek tek
parçalarına bakarak ayırmakla yapılır. Çocuklar da ilkin bütün erkeklere
“baba”, bütün kadınlara da “ana” derler, sonradan onları ayırırlar.
2 Şu da zorunlu: ilke ya birdir ya çok; bir ise ya Parmenides ile Me- 15
lissos’un dediği gibi devinimsizdir ya da ilk ilkenin hava, su
10 fcYEKHZ AKPOA2EQ2 A

v 0 v)i(vr]v, <îxnifp ol <f>v<rtKOL, ol fiiv a e p a (pdırKOV Tfs eîvaı ol 8 ’

v b m p r'i)v ttp<ûtt]v a p x ı ) v el d i ttaclovs, i] ıreırepacruevaf i ınd-

p o v s , K al el •nenepatry .ev as v k e ı o v s be fJ-iâs, fj ö u o rj r p e l s t) t t r ­

io rapas ?j â k k o v r ı v a a p ı 6 p.6 v , K al el aıreCpovs, rj ovtcos tom tep

A T}fxoKpiTosı r o yevos ev , a ’jçrfp.aTL be (hıcupepolio-as), rj eibeı

bıa<j>epov<ras r) K al e v a v r ı a s . öptoıms b i (ıjToûtrı K al o l T a o v r a

Çr)T0 V V T is ırocra- f £ <Lv y a p r a o v r a i a r i n p â r a ı v , {ijroCo'i T a v r a

•uo repov ev i] n o k k â , K at el ı r o k k â , •ne’nepatrp.evu ı) aıreıpa, â><rre

35 rijv â p y jiv K al r o a r o ty eio v (rjrova-ı n o T e p o v e v y ı r o k k â .

25 r o ptev

o v v el ev Kat clklvtjtov t o o v itkoireîv o v nep'ı <f>v(reu>s e<rrt (tko-

1 8 5 “ TTttv iüo-nep y a p K al r<Ş yecop.eTpy ovk4ti Aoyos t-crn ttp o s

rov avekovra ras cLp\âs, â k k ' ijroı irepas enı<rrr\fj.r)s fı ısa-

<rwv Koıutjit o v r a >y o v b i r <3 ırep't âp\üv‘ oi yap en âpxv

l a r ı v , el ev p.6 v o v K al ovroıç ev i a r ı v . i] y a p a p x v r ı v o s rj rı-

5 v5>v. o p o ıo v Sjj r o a'KOTSeZv el 'ourcos i v K al ıtpos a k k ı j v decrıv

örroıavovv b ı a k e y e o d a ı r & v koyov eveKa k e y o f i l v m v (oıov tt)v

'l l p a K k e ı r e ı o v , i) eî t ıs <f>au] a v d p a n r o v eva ro ov elv a ı), i)

A v e ı v k o y o v ep u rrtK o v , oırep a fu p o r e p o ı ptiv 1 \ ov(tlv oi k o y o ı ,

K aı o M fA ıV< roD Kal o T la p fiev tfio v K al y a p \f/evbi] kapt-

10 fiâvovcrı K al a m k k o y ı o - r o ı eltrıv p ı â k k o v 8 ’ o M e k f c o ’ov (pop-

tiko s Kal ovk tyotv topıav, a k k ’ evos cltottov boûevros ra

&kka (rvp.j5 a ı v e i ‘ r o v r o be o v b iv x a k e n 6 v- rjp.1v 8 ’ ı/jro/ceı-


<rûa> r a <j>vo-eı Tj ır â v r a 77 İv l a K iv o v /xev a (îv a r b ijko v 8 ’ İk

rijs elrayaıyrjs. 3,/j.a 8 ’ ovbi k v e ıv aıravra ıtpotr'i)k *i, aAA’

1 5 1] ocra İk t&v ap^ûv m eırıbeiKvvs ^ /e v h e r a ı, 5 <ra be pı'j,

o{>, olov t ov reT p ay u tv u rp .b v rov fiev 8 ta r 5>v rp.r)p.6.TtûV yeıo-

fierptK ov bıakvtraı, r o v be ’A v Titf>â vTos oiı yeu>fierpiKov' oi)

p-r)V âkk' eneıhr] ırepl tpvaeoos fJ.lv ov, <fıvaı.Kas de anoptas

b 2o 7 ovtvs om itten dum ci. A 21 de tiıafa povtras Torstrik :


Si E I S T : Otn. F J : fif mil rd£« «ni Ofan bmtpfpovaas BonitZ 2 2 *nî
pr. om. I 23 Ttp^ntav, ÇrjToutjL BonitZ: 1rpûyrov Çrjrovaı E :
(t}TOv<rı npârov A S " : £i)toG<ti S 1 24 Kn\ ti rroXXâ om. E
25 f tjrovaı raûra ırortpov E 26 öv] iv I 185® I form I
3 t£>i> I 5 *n ** *wT*«' F 7 î «t S <paÎ7 om. A S
ilvBpamov i v a n A P : tva âvâptûırov S «î»nı] A(yo; A S 7 . . .
12 x<*X«ırdı/ n P S T : 7 . . . 11 <ijropı'av delenda censuit Cornford,
8-1 2 Strtp . . . x<tktn6v seci. Bekker, collatis ı8 6 a 6 -1 0 10 tloıv
om. E fiti\ıara I 13 tlvtu om. S 16 rov alt.] rov kuk\ ov
TÖv İ J 'P Sın om. 1 ytaptrpov 1 17 oi p!}V om. E 1
FİZİK 1 11

nlılııgunu söyleyen doğa felsefecilerinin ileri sürdüğü gibi devingendir.


Çoksa ya sınırlı ya sınırsız; sınırlıysa ve birden çoksa ya ikidir ya üçtür ya
dörttür ya başka belli sayıdadır. Ama sınırsızsa ya Demokritos’un dediği 20
hiçim ve türce farklılaşmış tek bir cinstir, ya da bunların tersi. Varo­
lanların niceliğini araştıranlar da aynı biçimde inceliyorlar, nitekim varo­
lanların çıktığı ilk nesnelerin bir mi çok mu olduğunu, çoksa sınırlı mı
sınırsız mı olduğunu inceliyorlar; dolayısıyla inceledikleri, ilkenin ve te­
mel öğenin bir mi yoksa çok mu olduğu. 25
İmdi varolanın bir ve devinimsiz olup olmadığını araştırmak doğa
üzerine bir araştırma değil. Nasıl bir geometricinin geometrinin ilkelerini 185a

vürüten birine bir diyeceği olamazsa, bu ya bir başka bilime ya da genel


lıir bilime düşerse, doğanın ilkeleri konusunda araştırma yapan biri için
ele bu böyle. Çünkü yalnızca ‘bir’ varsa ve o böyle ise, artık bir ilke, bir
başlangıç yok demektir. Nitekim ilke bir şeyin ya da bazı şeylerin ilkesi­
dir. Bir’in böyle olup olmadığım araştırmak, sırf laf olsun diye ileri sürü- 5

len bir başka savla ilgili tartışma yapmakla (Herakleitos’un tezi gibi; ya
da varolanın yalnızca bir insan olduğunu ileri süren birinin tezi gibi) ya
da Melissos’la Parmenides’in, her ikisinin de sav olarak kullandıkları
eristik bir savı çözümlemekle aynı şey. Çünkü yanlış öncüllere dayanıyor­
lar, dolayısıyla vardıkları sonuçlar yanlış. Özellikle de Melissos’unki sıra- ıo
dan ve kolay çürütülecek bir sav: bir saçma öncül verilince ötekiler çıkı­
yor, bunu çürütmek de hiç güç değil. Bizim temel kabulümüz ise şu: ya
tüm doğal nesneler ya da bazı doğal nesneler devingendir. Bu tek tek
nesnelere bakınca açık. Öte yandan her şeyi açıklamak da gerekmiyor,
yalnızca ilkelere dayandığı öne sürülen yanlış sonuçları göstermeli, böyle
olmayanlar üzerinde durmamalı: sözgelişi ‘dörtgen bir çember’ savını ay- 15

rinalarıyla çürütmek bir geometricinin işi, ama Antiphon’un savını1 çü­


rütmek için uğraşmamalı bir geometrici. Ne ki, doğrudan doğa üzeri­
ne konuşm asalar bile, doğa sorunlarını dile getirdikleri için, onlar
12 OYSIKHZ AKPOA2ES3S A

2. 18 4 b 17 — ı85b 11
<rvfj.fia.Cvfi Aeyeıv avrols, îaıos t \ f i Ka\û>s in'ı fUKp'ov bıa-
kt\0rjvaı nep'ı aiırtov f x fl yaP <t>ıX-o<ro<f>ıav >/ a K İ \ j/n . 20
°-PXH 20
öe o ÎK C io râ rı; nacrZv, intıbi] nokka^ûs Aeytraı ro di»,
77wî kiyovaıv ol keyovreç eîraı ev ra Kavra, norepov
ova Lav ra nâvra rj noaâ ij ıroıâ, Ka'ı ırâAtı> norepov ova lav
pıav râ navra, otov avdpunrov tva 1) lttttov Zva î] ^ / v\ t)V
p-ıav, 7/ noı'ov iv be rovro, olov kevKov 77 Oeppov 7; rü v âkktov 35
rı rfiv roıovrtüv. Tavra yap nâvra bıatpeptı re nokv Kal
âbvvara ktyeıv. el p.iv yap ta ra ı Ka'ı ovaıa Kal ir olov Kal
no a ov, K a l ravra tir âırokekvpJva ân’ âkkr)Xaıv elre pıj,
nokka ra âvra" el be navra n o " v 7; noffâv, efr’ ovarjs ova-Cas
fire p.î] ovarjs, âronov, ti bel (ltottov keyeıv rö abvvarov. 30
oııOen yap rS>v a\hıx>v ^lopurrov t a rı napâ rıp> ovaCav navra
yap Ka0 ’ vnoKtıpevov keyeraı rijs ova [as. Mikıacros ibe rö
6 v âneıpov eîvaı (j>r]<rıv. noaov âpa rı ro o v rö yap antı-
pov i v rc3 noaûı, ovaCav de ântıpov tıvaı 7) noıorıjra i nâ-
dos ovk tvbf'xeraı e i /x?/ K a r a avpfit/ 3 t]Kos, el ap.a Kal no- 18 5 b
(ra â rra t'ıtv 6 yap rov âneıpov Aöyos r <3 noaoı npocr-
\pi)raı, âAA’ ovk ovaıa ovbe r<t> noı5>. tl p.tv roivvv Ka'ı ov-
<rta earı K al noaâv, övo Ka'ı o ıj^ ev rö o v et 5 ’ ovaıa povov,
ovk ântıpov, ovbe peyeöos ü£t t o vbtv noaov yap r ı Karat. 5
trı s
eıreı Kat a v r o r o £v nokka)(û>s Aeyeraı t u a n e p K al r o öv,
a K t n r i o v r ı v a r p o n o v k i y o v a ı v tıv aı e v r o n â v . keyeraı 8 ’

ev 7) rö avvt^ti- 7} rö â b ıa îp e r o v îj 5>v o Ao’yos o aiıros K al

tıs 6 r o v rı ı)v eîvaı, iöanep p.t 6 v K al oıvos. el pıev ro lv v V

avveyes, n o k k a ro ev eis â n eıp o v yap ötaıperöv rö <rvve- 10


x/s. («xet S’ ân o p ıav nepl roû p .tpovs Kal rov o k o v , îaıos 8 e

a 19 nvroîs E F J S avrovs IP *Xfls' ^ 21 tTTtıbrj A S'T


Kudemus: « m E P S 0 22 iris APS : iSfiv rrûir.E iv tıvaı P :
iv F 23 ovtr'ıav E F J S ■ ûjs ovtriav F I aP râ rrâı/ra] ânavra
EP alt.] râ navra rj J 24 t u ] Si E JP : fit râ I 25 i«]
K ai F t w v «îAA«rl ıîA\o F 27 ı r o ı o v K a ı tto < t 6v E JV P T E u d e m u s :
n o a o v Kai n o t ö v F I S 29 â n a v r a E 2A 32 Xe-ytraı rıjs o v a ı n s AP :
r fji o ia la s k ty fT u ı E MtAtafror E F J S : o M e k ı a a o s IP 33
<}>ij<tiv E S t y r j o ı v t n a ı AP 6v ] t v y p . S 34 «ivntpost n d Ö o s I :
om. J 1’ 2 «rra ov eı»» E : f i i ) S y a p EVPS : S i A 3 to om. S
5 t î n f i p n v r o o v o v h i İP 6 r o a v rö F 7 * v e 'v a ı A 8 iv E F P :
om. IJ 9 77» om. E 1 r o iv v v ] o lv F 10 ö v F P , et ex i v fecit
E ıın c ıp a E II r o v alt. IP S : om. E F J Si om. A S
FİZİK 1 13

ıl-ı ılııc [Melissos ile Parmenides üzerine], biraz konuşmak iyi olur: çün-
!■n Imı tılr bir çalışma felsefe ile ilgili. 20
‘Varolan’ çok anlamda kullanıldığına göre en uygun başlangıç şöyle
ı ılınalı: Her şeyin ‘bir’ olduğunu söyleyenler acaba ne kastediyor? Acaba
ı ıi ılıır bir töz mü, nicelikleri mi, nitelikleri mi ‘her şey’ diye alıyor? Yine
in ,ılı;ı ‘her şey’ bir tek insan, bir tek at, bir tek ruh gibi tek töz olarak mı,
ynksa ak, sıcak ya da benzeri bir şey gibi bir tek nitelik olarak mı düşü- 25
milı'iyor? Bunların hepsi birbirinden son derece farklı şeyler, hepsini bir­
likle savunmak da olanaksız. Hem bir töz, hem bir nitelik, hem de bir
nicelik olacaksa -bunlar birbirinden ister ayrı olsun ister olmasın- çok sa­
vu la varolan olacak. ‘Herşey’ bir nitelik ya da bir nicelik olacaksa -ister
I>iv töz olsun ister olmasın-, olanaksız olanı saçma diye adlandırmak gere- 30

kiyorsa, saçma olacak. Çünkü töz dışında öteki nesnelerden hiçbiri ‘ayrı-
I>aşına’ 2 değil. Nitekim hepsi, taşıyıcı olarak bir töze yüklenir. Melissos
ise “varolan sonsuzdur” diyor, demek ki varolan bir nicelik, çünkü son­
suzluk nicelik kategorisi içinde sözkonusu; ama bir tözün nitelik ya da
Jıırum olarak sonsuz olması, ancak bazı niceliklerin de birlikte varolması 185b

koşuluyla ilineksel anlamda olası. Çünkü sonsuzun tanımı bir töz ile ya
Ja bir nitelikle değil, nicelikle yapılır. Demek ki varolan hem bir töz
hem bir nicelik ise bir değil iki olacak. Yalnızca bir töz ise sonsuz olma­
yacaktır, hiçbir büyüklüğü de olmayacaktır, çünkü bu durumda da bir ni­
celik olur. 5

Ayrıca madem ‘bir’in kendisi de ‘varolan’ gibi çok anlamda kullanı­


lıyor; ne anlamda “herşey birdir” diyorlar, bunu incelemek gerekiyor. ‘Bir’
şu anlamlara gelir: sürekli, bölünmez ya da ‘anlamı aynı, tanımı bir olan
nesneler’: sözgelişi üzüm şurubu ile şarap. İmdi ‘bir’ sürekli ise çokluktur,
çünkü ‘sürekli’ sonsuzca ayrılır. (Parça ile bütün konusunda bir sorun var 1 0
14 <DY2IKHE AKPOA2EQ2 A

ov ırpös \o yo v aAA’ âvrijv naO' avrrjv, n o T f p o v i v İ]


tov

TTÂftüJ pt-İpOS Kal TO 5\ oV , K al ITüJS tV İ] n\tL(x), K a l f i


TO
ır\el(ı), 7tc5s ırAfio), K al ırtpl rStv ptpSıv r ü v p.i] a v v f\ S ıv
>5 Kat t i Tİî) öAw iv ÎK İT fp o v ü>s âbıaıptrov, orı K al avr'a av-
ro îs .) âAAâ p.i)v ei <Ls abıaiptrov, ovOtv (a ra t ırotrov ovbi
ıroıöv, oîıhi ör] aırfip ov rö ov, w(nrfp Me'Atıro-o'y <pi]<rıv, oiıb'f
ır(Tr(pa<rp.{vov, ojım fp TlappLfvtbıjs' ro yap u ip a s âbıaîpe-
t o v , ov ro ■nerrtpaa-p.ivov. âAAâ jn/v et r <3 Ao'yco ev r â
20 âvra Trâvra â>s \uıınov K al ıp-ârıov, t o v 'l l p a K \ f ( r o v Aoyov

<TVfifJaweı Aiy t ıv avro îs’ ravro v y a p « a r a t âyaö ıjj K a l KaKiŞ


flv a ı, Kal âyaÛSı K al pu) âyaÖio flv a ı— mut t ravro v icrraı âya-
dov K al o v k âyaÛov, K al âvdpantos K al lttttos, K al ov ırtpl
roi) iv flv a ı r a o v r a o A oyos l a r a t â A A â ırept t o v
ı; p.i]0 ( V — K al to roııobl flvaı K al rotTtabı ravrov. idopv-
r» •* \ t # " T / • ' t?
povvro Ö€ Kat ot varepoı Ttûv a p x ata)*; ott(d$ [M] a^ıa yeIttJ~
r a i avroîs ro avro iv K a l TroAAâ. ötö ot ptfv ro e a rlv a(j>fî-
A ov, ıLcnrfp AvKO<jıpüiv} oi oe rijv \ ( £ ıv pLtTfppiıöuıÇov, ö r t
6 a v 6pu>nos ov AetiKos icrrıv âAAa ’ AeAtvKooraı, ovbi fiabi-
3 ° Çıov (ırrlv âAA a fiabıÇ tı, iv a p.ı) ırore ro firrl iTpotrdırrovres
7roAAâ flv a ı ıro ıâ a ı ro iv , cLs p.ova\G>s \eyop.ivov tov ivos
»/ roD övros. ıroAAa 5 e r a övra rj Xuyu> (olov AAAo ro
Aet)K(Ş flv a ı K al p-ovaiKÛ, t o ö’ avro ap.<f)M' no AAâ âpa
t o iv ) i; b ıa ıp ia eı, (ouTTfp ro o\ov K a l r a p .fp r j. ivravOa
l 8 6 a 5 e ?/8jj rjıtopovv, K a l iıpoköyovv ro iv no AAa flv a ı — taa-ntp
o vk ( v b f\ 6pxvov ravro v iv re Kat TroAAâ flv a ı, fii) ravriK tı-

fi t v a S e* ftrrı yap r o iv K al bvvdp.fi K a l iv rfK c ^ fîa .

T ov re dr] rp o T io v to vto v it n o v t r ı v a b vva ro v r j> a lv e r a ı 3


5 râ ovra iv flv a ı, Kat e£ a>v im b e iK v v o v o - ı, \ v e ıv ov x a~
\ fito v . a y .( p o r t p o ı yap ep ıcrriK Û ıs a ’v \ .\ o y ı Ç o v r a ı , Kal M e-

ll 16 o v 0t v ] o v k P f (T tl F P o v & iv F l8 d S ı a i p f r o v T r t p a t I
I9~20 n a v r a t c l o v r ı t I 20 i f i â r ı o v e v , t o v J 21 ecri J 22 ( IV { il
om. F J P a y a Û o ı . . . eıı/aı] ]irj d y a &oj «ıı/aı (ctvuı om. I) K u l ay a Ö t â
A : / i r / r t a y a û ı i tlT]r f K a x â P form] c t r T a ı nai I 24 nAAa
AP : ou.oif aXXâ E V 25 Kaî alt.] Kaî t ö IP 26-7 v o - r t p o t , . .
a v r o l ç E V P S : v t T T f p o v K a O ın T fp k u i (/(«i om. F I) ot ( i p \ ı n n ı n-t) n a r f
( T v u l i a l v y ( v v f i f i n l v a IJ) a v r o 'ı s â f i r ı F I y p . E et post rasuram J
28 Ü M T irtp ] Û r 6 F 29 AfAf UKCDTIK P S T : \ ( X f V K a p İ v o i n 30 7TOT<
om. AS 31 t c '<> A, add. E 1 : ıo ö v S 33 r<û 5’ avrçS F I
ı8 6 a i dırjjropovv ex rj&t) T\ıropovv fecit J l post Kal add. E 1 sup. 1in.
ov^î: om. AP 2 rf om. F I 3 tv E I J P : ov F : ov ««i ev A
FİZİK 1 15

ıiııiıi İm herhalde şu andaki konumuzla ilgili değil de, kendi içinde


ı >ııi'11ıli: sorun şu: acaba parça ile bütün bir mi, çok mu? Ne anlamda
l'lı, ik- anlamda çok? Çoksa ne biçimde çok? Yine sürekli olmayan parça­
lın l.ı İlgili olarak da bu böyle. Yine herbir parça bütün ile ayrılamayacak
I>iı,imile birlik oluşturuyorsa, bunun niçini ve onlar açısından da aynı so- 1 5
ıı ıhı ı.) Ama ayrılamayacak biçimdeyse, ne bir nicelik ne nitelik olacaktır.
I >ıkıyısıyla varolan, ne Melissos’un dediği gibi sonsuz olacak ne Parme-
nlıli'fi’ln dediği gibi sınırlı. Çünkü ‘sınırlı olan’ değil, sınır parçalanamaz
l'lı siydir. Öte yandan varolanların hepsi ‘elbise’ ve ‘pelerin’ gibi tanım
in, ısınılan birlik oluşturuyorsa, bunlar [Parmenides, Melissos], Heraklei- 20
in','mı savını dile getiriyorlar demektir. Çünkü bu durumda hem iyi ol-
ııiiiMa kötü olmak hem de iyi olmakla iyi olmamak aynı olacak- Dolayı-
'iyl;ı İyi ile iyi olmayan, insanla at aynı olacak; sav artık varolanların birli-
1:1 üzerine değil, varolanların hiçliği üzerine olacaktır. Ayrıca belli bir ni- 25
iı İlkle olmakla belli bir nicelikte olmak aynı olacak. Eski düşünürlerin iz­
li yiı ileri de aynı şeyin hem bir hem çok olması, kendileri için de sözko-
ıııısıı olmasın diye pek sakınıyorlardı: bunun için kimi, Lykophron gibi
Mır'ııı kullanımını kaldırıyordu; kimi de ifade biçimini değiştiriyordu:
■ınyle: ‘insan aktır’ değil, ‘insan akyor’; ‘insan yürüyen dir’ değil, ‘insan
yüıür’. Amaçlan “dır” (“var”)ı ekleyerek ‘bir’i çok yapmamaktı, sanki 30

'bit' ya da ‘varolan’ tek anlamlıymış gibi. Oysa varolan ya kavram açışın­


dın çokluk (sözgelişi ak olmakla eğitimli olmak başka şey ama aynı nes­
in- berikisi de olabilir, dolayısıyla ‘bir’, ‘çok’ olur); ya da ayırma, bölme
,».ısından; sözgelişi bütün ile parçalar. Burada artık köşeye sıkışıyorlardı
\r birin çok olduğunu kabul ediyorlardı- sanki bir çelişme olmaksızın,
bir ve aynı şeyin hem bir hem çok olması olası değilmiş gibi. Nitekim iki 186a

lür birlik var: olanak halinde birlik, etkinlik-gerçeklik halinde birlik.


3 Bu biçimde uslamlama yapıldığında varolanların bir olması
olanaksız görünüyor; kullandıkları kanıtlama yollarını çürütmek de 5
biç güç değil, çünkü hem M elissos hem de Parmenides, herikisi
16 <E>Y2IKH2 AKPOAZESZ A

2. 18 5 b 12 — 3 . ı86a 34
Aıcrtros Kal IJapp-fvıÖTjs [xaî yap \j/evbrj kajxj3avov<rı Kal
acrvAAöy «ttoi eltrıv avrûıv oL Âoyot* p.akkov 5’ ö MeÂıVcrou
tyopTiKos Kal ovk i)(oiv aıroplav, a\ \ ' kvos ardırov b oöev ros
r â k k a (Tv/xfîaıi’(i' to v to 8’ oiıö'ev )(aÂe7roV]. örı pıiv ovv ıra- >o
p akoyıÇ eraı M ekıatros, b ijk o v o îera ı yap tikrjıfievaı, ei
rö yevop tvov f x el °-PXVv aırav, ö r ı Kal rö /it?/ yevopevop
ovk exe1, t ır a Kal to v to ultouov, ro ıravros tıv a ı ap\l]V ---
rov n payp.aro'j Kal jui/ roû \pövov, Kal yevetrans /x?/ rrçs
citiAt/s aAAa jcaî aAAoı&jo-eıos, w<mtp ovk aOpoas yıyvo- 15
pttvıjs /zera/3 oA?/î. tırtıra bıa rı o.kİvt]tov, ti t v , ûo-ırtp
yap Kal to p.ipos tv ov, robl to vbaıp, Kivtlraı tv iavrû ,
bıa rı ov Kal ro ıraı;; tırtıra akkoCaıaıs bıa rı ovk av tırj;
âkka jxi]v ovbi t£> tlbeı olov Tt iv tıvaı, Trkijv rai t£ ov
(ıovrıos be iv Kal uov <f>voriKÛv rıves \tyov<rtv, tKftvujs b’ 20
ov)• avdpüiTTOS yap ıırırov trtpov rai elbtı Kal ravavrıa aA-
Ar/Aıoı>. JJ
Ka'ı ırpos Ylappıevlbrjv be 6 airros rpoıros rS>v Ao- 11
ya>v, Kal el rıvts âkkoı eltrıv ıbıor Kal 1) Av<rıs rı] p.tv örı
tytvbrjs rfı di örı ov crvııırepaCveraı, tjrtvbiıs pıev fj arrkSıs
kap .[iaveı ro ov AtyetrOaı, ktyopıevov ıroAAax<âî, aavp.- 35
rrepavros 8? örı, tl pıova r a ktvK a \r]if)0t[rj, ai]p.aivovTO<;
İv TOV kfVKOV, O v O İv İjT T O V TTOkkâ T a ktVKO. k a l o v \ t v

o İT t y a p t i) (T v v t\ tıa iv t a r a ı t o ktV K 0 V o v r t rat koy < p . â k k o

y a p / a r a ı r o t ıv a ı k tv K İp ka l ru > 8 e 8 e y / x e i 'a j . Ka'ı o v k t a r a ı

ır a p a to k tV K 0 V o v d iv \ w p ıo - T i> v o v yap fj ^ tu p u rT o v a k k a 30

r û e îv a ı ir t p o v r o ktVKOV Kal <3 v ır a p x tı. a k k a to vto


T la p p ıtv ıb r js ov jj a v v tu ıp a . av ây K r) 8?; k a jit ıv p -ij \ x6vov tv

(T T jp L a lv tıv to o v , ka d ' o v a v K a rr jy o p rjd f], a k k a K al orrep

o v K al ö ır e p e v . r o y a p ( T v / J .j3 t / 3 t ] K o s K aû ’ v ır o K e ıp -e v o v r ıv o s

* 7 - 10 Kai . . . xa\(iruı> seclusi, collatis 1 S5a 9 -12 : om. ut vid. S T :


habent n P S u vtû v ol \ 6 y o ı E P : om. A 9 -10 <i\X’ . . .
^aÂemli' seci. Cornford 13 tıvm F S ■ (nardın tıı>tn E IJV P
I 5 adpoaiç yeı/ofitvıjr I 16 8ın E P S : Ka'ı dıâ A18
IP to E 2PS : om. E !A 19 r a i alt. APS, et e x r i fecit E 21 to>
om. E 1 23 îSıot (<Vıv A : îfiıoı P 7177 IJ 24 rjj E F S :
ırj) I J y om. E 1 : ,7 *ni F : « J 25 Aryö/ıei'ov S T yp. E
(itrufJTrt:f)atrro\- F 28 yııp om. E 1 «AAo . . . 29 SeSfyfifPto
E ’ APS : om. E 1 29 TO )] r o E 2P «orı P 30 av . . , \aipi-
OTıtv E ’APS : om. E 1 31 r ç t i] to F tû AtVKÛ F 32 nvvcoıpa
F IJ* P : -">jja E J ’S \n{3ftv E F J P S : Aafid v TOiS \iy o v a iv ev ro ov
tıvaı IV pr]] ov P
FİZİK 1 17

ile eristik uslamlama yapıyor <Nitekim öncülleri yanlış ve savları çözüm-


m'iz. Daha çok Melissos’unki sıradan ve çürütûlmesi güç değil, onun sa­
vında bir saçma verilince gerisi geliyor, bunu çürütmek de hiç güç de­
nil.>. Demek ki Melissos’un uslamlaması akla aykırı, bu açık, çünkü 10
m Hin kabulü şu: her oluşanın bir başlangıcı varsa, ‘oluşmuş olmayan’
nesnenin başlangıcı yoktur. Ayrıca şu da anlamsız: her nesnenin başlan-
l'icı var, zamanın yok; yine mutlak oluşun değil, nitelik değiştirmenin de
bir başlangıcı yok; sanki bütünüyle durdurulmuş bir nitelik değiştirme
olmazmış gibi. Dahası, ‘bir’ ise niçin devinimsiz olsun? Parça olarak bir 15
olan şu suyun kendi içinde devinmesi gibi, niçin ‘bütün’ de devinmesin?
Yine, niçin nitelik değiştirme olanaksız olsun? Ama elbette türce bir ol­
ması olanaklı değil, ancak ondan oluştuğu şey açısından bu olanaklı (bu
Kir bir birliği bazı doğa filozofları da kabul ediyor, öteki türü [biçimce- 20
ideaca birliği] kabul etmiyorlar). Nitekim bir insan bir attan türce ayrılır,
karşıdar da birbirlerinden.
Parmenides’e karşı da aynı uslamlama tarzı geçerli, ayrıca bazı özel
uslamlamalar da yapılabilir. Hem çözümü yanlış hem de uslamlaması bir
yere varmıyor: yanlış, çünkü varolan çok anlamda kullanıldığı yerde,
onun yalın kullanıldığını kabul ediyor; yanlış, çünkü yalnızca belli ak 25
nesneler alınsa ‘ak’ tek şeyi gösterirdi, oysa ak nesneler en azından bir
değil, çok. Nitekim ‘ak’ ne bağlam açısından bir olacak ne de tanım açı­
sından: ak olmak ile kendinde ‘ak’ı taşımak başka şey: ak nesnenin dı­
şında kendi başına varolan hiçbir şey de yok. Çünkü ‘ak’ ayrı-başma va- 30
rolduğu için değil, varlığının aklığı açısından ak ile ak nesne farklı.
Ama Parmenides henüz bunu göremiyordu. O na göre şu kabul zorunlu
idi: varolan yalnızca yüklendiği nesne için birlik göstergesi değildir, aynı
zamanda hem varolanın kendisinin hem de birliğin kendisinin göster­
gesidir: ilinek bir taşıyıcıya yüklenir, dolayısıyla varolanın ilinek
18 OY2IKH2 A K P 0 A 2 E 0 IA

İ S K e y e r a ı, (S a rf <Ş <rvp.jiej3 ı\Ke r o öv, ovk e a r a ı (tT tp o v yap


l8 6 b ro v ö vro s)' /arat ti & p a o vk ö v . ov br/ e a r a ı â A A a j in r â p -
\o v to o ır e p ö v .o v yap Ic rra t öv ti a iır ö e ıv a ı, el p.i]
TToAAa to ov <rt])xaiveı o v r t o s a ja r e e ıv a ı t i e K a a r o v . aA A ’
in rÖ K fiT a ı t o o v a r j jx a i v t ıv İ v . e l o v v t o o ır e p o v p .i}b e v ı <rv\x-
5 l3 (/3 r]K€V a A A a ( r a â \ \ a ) e K e ıv ıo , r t ) x a \ K o v t o o ır e p o v a i)\x a L v eı
t 6 o v i) p.ij ö v ; e l y a p ea r a t r o o ır e p ov [r a ir ö ] K at k e v n o v ,
ro K(vkG> 5 ’ e ı v a ı /utiy İ a r ı v o ır e p ö v [o vb e y a p a v p .j i t j i i ] K İ -
v a t a v r û o lo v r e t o ö v ' o v b e v y a p o v t ov% ö ıre p ö v ) , o v k â p a
OV TO \eV K O V 0V\ OVTCÜ 8e W<TTT(p T l pıi) ö v , a A A ’ ÖAlOS p.ı\
ıo ö v . ro apa o ır e p o v o v k ö v a K r jd e s y a p e i ır e lv 5 r t AevK ov,
to vto be ovk ov e o - iju a ıv e v . lû crre K at r o k e v K o v (rrjp .a iv e ı
otrep ö v ır\e(<ü â p a t n j p a i v e ı r û ö v . o iı t o l v v v ouöe ju e y e ö o s
* , ' n' y ** * \ v t t \ rt %
€£ei TO OV, €LTT€p 0 7 Tep OV TO OV (KaT€p(û yap €T€pOV TO € t-
1 4 vat T(î)V fXOpLCüV.
14 ott <5e bıaıpeÎTaı to orrep ov els oırep ov ti
15 «AAo y K a l r<£ Âoyw (jıa vjepo v , o îo v 6 a v Û p u a ro s e l e a r ı v o ır e p
o v rt, avayK T] Kat t o Ç û o v o ır e p o v rı e ı v a ı Kat ro bC ırovv*
e l y a p /x?/ o ır e p o v rt, <rvpi.8 efii)K Q Ta earaı. î) o v v rai â v 0 p(x>-
ır<*> î] aAÂu) T t v l i»7ro K et/x eW . aAA* â b v v a T o v < rvp .fiefii]K 6 s
Te y a p \ i y e T a t t o v t o , 7/ & i v b e ^ e r a t { fir A p \ e ıv K a l /*?/ v ı r â p -
20 Xa r » V tv rw Aoyw vırap\et ro w (rvpifiel3 i]Kev [ 7/ iv a>
o Aoyoy vırâp^et <ö (oîoı/ rö julci; /caÖTjcrÖtti ws
KüiptÇojAevov, ev be rai a-ı/x<Ş vırâp^et o Aoyoç 6 r?/s pıı/os
7;<pafxev avpLj3 el3 i}icevaL ro (rıpLuv)' İ t i ona iv r J i opıaTiKto
Aoyu) ered rty 7} &v İ(ttiv, i v r û Aoyo; r û royrooy oi#c iv v -

k 1-4 o v . . . (v A V PS : post 6 ov E I Itrrat t i a\\a> F


2 atırö İP : a v r a t E F J S 3 a r jp n t m ] o t)p a l v m &(rrf K at rö o n t p
o v Kat to tovtü > o-vpfi((3r}K oç E V 5 <ıXXa t « o \ \ a scripsi, habet fort.
T : a \ \ â IIP et ut vid. S : r«\Xa 8’ ci. PrantI 6 tovto seclusit
om, S : roGro T 7 t<«j J y«p] yi*p ovS4 F I J 1 8 oy om.
E1 ov$e F y â p E 2AP : om. E 1 9 tos ontp E rı pt]
o v APS : fit) o v Tt E IO rö (Tpa] «arat cc/jn rö I ört] ört rö b v I
11 ûcrrf E *V S : citrr’ fi E 2a P e a ı) p a t v e v I 12 omp IlP S :
Kat o n t p N atorp ovde] ouöe rö F 13 t a r a t J rö o v aİt. F 1 P
et mg". J 1: om. E J S 14 ov t i <7AXo n P S 0 : ovra SP et fort. A T
16 rt pr. om. E 17 ov rt E i J JP : ovra F J 2 et fort. T 19 yöp]
yâp ccrrat ««i I v7rupx€iv alt. om. P 20 tv . . . ûn’ap^et E P S :
vnâpx(t iv tu) X6y(ı> A rö F P S , erasuın in E : roıîro I J rj . , ,
21 trvpŞeftıjKcv om. A P S T 22 öc om. J 1 vırap^ct AP : evv-
nâpxft E
FİZİK 1 19

nhırak yüklemdiği nesne varolmayacaktır (çünkü varlıktan başka bir şey- ''
d ir). Demek İki, [varolduğu söylenen şey] varolmayan bir şey olacaktır. 1‘
İki durumda varolan, bir başka nesnede bulunamayacak, çünkü varola­
nın kendisi ‘vvarolan’ terimi her nesne varolacak şekilde bir çokluk gös­
termiyorsa vaırolamaz. Ama Parmenides’in kabulü, ‘varolanın yalnızca 1
bir anlamı ollduğu; oysa varolan hiçbirşey için ilinek değilse, her şey
onun için ilimekse, ‘varolan’ niçin ‘varolmayan’ yerine ‘varolan’ı imlesin
ki? Çünkü vaırolan ak da olacaksa, ak olmak varolan olmak değil (çünkü ı0
ona ‘varolan’ ilinek olarak yüklenemezdi: ‘varolan’ olmayan şey ‘varolan’
değil). Demekk ki, ak varolan bir şey değil. Ama bir biçimde varolmayan
bir şey de heppten varolmayan bir şey; çünkü bir şeyin ak olduğunu söyle­
mek doğru, bxı ‘ak’ terimi de varolmayanı gösteriyordu. Dolayısıyla aslın­
da ‘ak’ da ‘vaırolan’ı gösterir. İmdi varolan çok biçimde imlenir. Öte yan­
dan varolan ‘varolan’ı imlerse varolanın bir büyüklüğü de olmayacak,
çünkü varolaımn parçalarının herbiri ötekinden değişik olurdu bu du­
rumda.
Ama buı ‘varolan’m bir başka varolana ayrıldığı kavram açısından
da açık: sözgelişi “insan” varolan bir şeyse, “canlı” da “iki ayaklı” da va- 1 ‘
rolan bir şey olacak, bu zorunlu, çünkü böyle olmasa ilinek olarak yük­
lenmiş olacaklar; o zaman da hem “insan”a hem de bir başka taşıyıcıya
yüklenebilirle:r. Oysa bu olanaksız, çünkü şuna ilineksel denir: bir nesne­
de bulunmasıı ya da bulunmaması olasıdır, veya ilinek olduğu nesnenin 2ı
kavramında zjaten vardır (sözgelişi oturmak kendi başına tanımlanan bir
şey, oysa basıık burunlulukta kendisine basık burunluluğun ilinek olarak
yüklendiğini söylediğimiz burun kavramı zaten var3 Ayrıca belli bir
kavram açıklam asının içinde olan ya da o kavram açıklamasına
20 <J>YZIKHZ AKPOA2EJ22 A

3 . ı86a 35 — 4 . 18 7 “ 19
Trâp\d ö Adyos 6 rov öAov, olov iv riî> 8177081 ö roıi avdpıa- 25
770D 7) ey rû AeuKiŞ 6 rov AevKov âvöpâırov. el roıvvv ravra
rovrov fy e ı töv Tpoırov nal r <3 avdpıoTTtıi <rvfj.fi((3 r]Ke rö 8 ı-
ttovv, âvâyKT] ytapıa-TOV tıvaı avrö, <3 trre ivbt\oıro av jliij
SCttovv eîvaı rov âvûpıoTrov, fj iv r <3 Âo'yoj rû roti 8177080?
ivearrat o rov âvöpıînrov Adyos. aAA’ âbvvarov inttvo yap iv 30
t û İkcCvov Aoyu tvttTTiv. fi 8 ’ âAAo> ‘Tvp.(Hjir}K( rö hiısovv
Kai râ (Şıov, Kal fiîı ecrrıv eKarepov öırep öv rı, Kal o âv-
SpcûTros CLV cltj r&v uvp.^efir]KÖr(ov ereptı>. aAAa ro övep öv
«fora) pLTjhfvl avp.fi((İ7)nös, Kal Kad’ ov âp.<fru> [/cai İKare-
pov], Kal ro İk rovrıov Aeyear$w abıaıpertov &pa ro ıta v; 35
&>ıoı 8 ’ ivebotrav roîs Ao'yots âp.(f>orepoıs, rû /xeı» örı navra 187*
er, (i rö oy iv crr)p.aLvtı, örı eorı rö /X); <$j/, reji 8 e e/c rr/s
hı^orofiıas, ârop.a ıroırj(ravTes pıeyedr/. (f>avepöv de Kal örı
ovk âArçöes <!>s, el İv crı1p.at.vt1 ro öv Kal pîj olov rc &/xa
rî)v avı *<jıaaıv, ovk ta ra ı ovöiv /xjj ö v ovdiv yap kioAtieı, p.i] 5
A77AÛS tıvaı, aAAâ /xj/ ov r ı eıraı rö fxy öv. rö be öt) <j)â-
vaı, itap avrb ro ov el p.ı) r ı lırraı âAAo, İv 77a rra Ice-
crdaı, ar on oy. rıs yap pavdaveı avrb ro öv el /xt) rö oırep
öv r ı eîvaı ; el 8 e roüro, ovöev öpııus KtoAveı ttoAAo. eîvaı râ
övra, ojcrnep elpi)raı. on p.tv ovv ovrcos ev eîvaı rö öv âbvva- 10
rov, bf/Aov.
4 'Sis 8’ oî (^ucriKoi A«yoıı<rı, 8vo rpöıroı ei<riv. ol /jl«d
yap iv ıroujcravres ro [oj>] <râ>p.a ro vnoKeıpevov, î) rûıv rpıStv
r ı rı âAAo o icrrı nvpös p.ev nvKvorepov aepos 8e Ae77roVe-
pov, râAAa ytvvSıaı ttvkvotiiti Kal p.av6 rr\rı ıroAAa ıtoı- *5
ovvres (ravra 8 ’ e<rrlv ivavrıa, nadâKov 8 ’ imepo\ı\ Kat
/AAeu/as, tiar-ırep rö p-eya tf>T)<rı nAartoı» koi rö piKpov,
ırArıv örı ö p.iv ravra 77oıeî vAtjv rö be ev rö tldos, oi
8 e rö pı'ev iv rö vıtoKeip.evov vAr/v, ra b’ ivavrıa bıatpopâs

b 32 oy F I P : om. E J <5 om. F 33 öv I J ’ P S : rt F et


fecit E 1 : ov rı J 1 34 t@t]Kuç fjtTjdevi F Ka& ov IIP yp.
S : Kaöo\ov V yp. P ' xafloXuu h ut vid. S Kaı tKarfpov A yp. P yp .
S : 0111. E P S 187“ 2 ÖKom. J 1 f V E J V S : om. F I P 5 ovk]
tıvaı mİ* F 6 fimi] /xı) tıvaı F fauı K2APS : om. E* fit
E F I J 'P : om. J 1 7 «i] « f( i E F I J ’ P 8 pavSavtı AP : Hv fia ı-
Bavoı E 9 Tl om. fort. S T orruıf I t« ovra tıvat A 12 5’
om. J tbaaı S 13 âı< seclusi : habent n P 18 o n om.
PS
FİZİK 1 21

dayanan nesnelerin kavramı içinde bütünün kavramı yok, sözgelişi “iki ^


ayaklı”, “insan” kavramını ya da “ak” kavramı “ak insan” kavramını içer­
mez. Bu böyle olsa ve insan için iki ayaklılık yalnızca ilinek olsa bu du­
rumda “iki ayaklılık”m insandan ayrılabilir bir şey olması zorunlu olur,
dolayısıyla insanın iki ayaklı olmaması olası olur; ya da “iki ayaklılık”
kavramujda “insan” kavramı bulunur. Ama bu olanaksız, çünkü “iki
ayaklılık” kavramı “insan” kavramı içinde var. “İki ayaklı” ve “hayvan”
başka bir nesne için ilinek olsa ve herbiri kendinde varolan bir şey olma­
sa, “insan” da bir başka nesne için ilinek olanlardan biri olurdu. Ama
‘kendinde’ varolan, hiçbir şey için ilinek olmaz. Her ikisinin ya da ikisin­
den birinin yüklendiği şey, bunlardan oluşan bir şey olarak adlandırıl­
mak. Öyleyse ‘herşey’ parçalara ayrılamayan nesnelerden mi oluşuyor?
Bazı kimseler heriki uslamlamaya şöyle baktı: ‘varolan’ bir tek şey imli- 1
yorsa, “herşey birdir” savma göre varolmayan var.4 iki parçalılıktan yola
çıkan sava göre ise bölünemez büyüklükler oluşur. 5 Ama varolan tek şey
imliyorsa ve bunun karşıtını imleyemiyorsa ‘varolmayan’ hiç mi hiç ol­
mayacak çıkarımı da yanlış, çünkü ‘varolmayan’m mutlak anlamda değil, ■
ama ‘varolmayan bir şey’ olarak varolmasına hiçbir engel yok. Yine “va­
rolanın kendisi dışında başka bir şey olmayacaksa herşey bir olacaktır”
demek de anlamsız. Çünkü belli bir kavramsal varolma düşünmeden va­
rolanın kendisi nasıl düşünülebilir? Bu böyleyse, dediğimiz gibi, varolan­
ların çok olmasına gerçekten bir engel yok. Demek bu anlamda varola- )
mn bir olması olanaksız, bu açık.
4 Doğa felsefecilerinin dediklerine bakıldıkta iki tarz görünüyor:
mi ya üç öğeden [hava, su, ateş] birini ya da ateşten daha sık, havadan da­
ha seyrek olan bir başka şeyi taşıyıcı cisim olarak alıp, bundan sıklık ve
seyrekliğe göre bütün öteki nesneleri çokluk olarak çıkarıyorlar. (Bunlarsa, ı
[sıklık ile seyreklik], karşıt şeyler; genel olarak söylendikte aşmlık ile eksik­
lik. Bu tıpkı Platon’un ‘büyük ile küçükten sözederken yaptığı gibi, ama
ayırım şu: [Platon] bu karşıdan madde, ideayı ‘bir’ diye alıyor, doğa felsefe­
cileri ise taşıyıcı maddeyi ‘bir’, karşıdan aymcı özellik ve biçim diye kabul
22 <î>Y2IKH2 AKPOA2E£2E A

ao Kal tlbrj)' oi 8’ e/c rov iv o s Ivovcras Tas ivavrıoT^ras İk -


K pC vearöaı, tâ cm ep ' A va £(p a vb p 6 s (p rj'a ı, Kal âaoı 8’ İv Kal
m>AAti <j>acrıv tîvaı, â>mrep ’ EfXTre8oKA?js K a l ’ A v a £ a -
yopas' İ k t o v piypaTOs y â p K a l ovroı İK K p iv o v tr ı râAAa. b ı a -
(j)fpov<rı bi â\\i)\<DV r <3 rov p t v TrcpCobov noıtiv rovruıv, rov
25 8’ aıraÇ, Kal r o v p.iv âırtıpa, ra r e op.oLop.tpT] K a l râvav-
rıa, rov Oe ra K a k o v p t v a <rroı\(ia povov. (oiKe bi ’A va£a-
y o p a s âıreıpa ovtms ob]Bi)vaı bıâ ro v - n o \ a p f3 â v t ı v ri)V k o i-
vijv b d £ a v r â v <pv<tik& v tlvaı d\r]ûij, <Ls ov yıyvopivov oiSe-
v ö s İk rov p.î) ovros (bıâ t o v t o y â p ovrco Aiyovırıv, ı)v o p o v
30 t t A v t a, K a l ro yıyvMrdaı roıovbf Kadiar^KiV âkkoıovcr ö a ı ,
ol a v y K p ı a ı v K a l bı&Kpıaıvy i r i 5 ’ İk r o v y C y v t a d a ı âA-
AıjAüif ravavria' iv v m jp ^ v âpa■ ti yâp ırav p'ev rö y ı -
y v o p t v o v â v â y K t ] y î y v e a O a ı ?/ ovrutv İ k p î) o v t u iv , t o v t u j v
8 e t o p.iv İ k p.î1 o v t ü jv y C y v ttrO a ı a h v v a r o v (jncp'ı y â p r a v T ijs
35 û p o y v u ıp o v o v iT L tt)s b o £ rjs linavTts o i ır e p l <j>vatu>s), r o Aoı-
t to v ıjbr] a v p f j a l v u v i £ â v a y K r / s iv o p - u r a v , i£ o v r u ıv p.iv K a l
tvvTrapxpvT(tiv ytyvtaÖaı, bıâ piKporrfra bi t ü v û y K io v i £
1 8 7 b â va ıc rO ıiT tu v j/pûv. b ıo tfıa trı ırâv iv - n a v r l p t f j i î ^ d a ı , b ı o r ı
n a v İ k T ra v ro s tu ıp u ıv yt.yv6 p.fvov ( jıa u 't a O a ı b i b ıa c p i p o v r a
K al T rp o v a y o p tvtcrd a ı ’i rtp a âh\r\ku>v İ k rov pâAıad' i m t p -
(\ovros bıâ tt\t)Ö o s iv r ı j p ı ^ t ı t ü v aTrcıpuıv dkiKpıvûs p i v
5 yâp ökov k.fV K0 V ij 1uikav rı y k v K v i) a a p K a îj 6 <tto,vv o v k
fivaı, otov bi nkeiaTov İKatTTov «xfl* t° vto boKtîv tıvaı ri/v
2(ftvcrıv rov ırpâyparos.
y fi bi] rb p iv ânfipov ıj âırfipov âyvuı-
(ttov, ro p.tv Kara ırAijÖos */ Kara piytûos â-ntıpûv ayvıu-
crrov Trotrov ti , ro Se K a r tıbos ântıpov âyvu>crTOV ıroîov ti .
10 tüv û’ âp^üv ântipuıv ovcr&v Kal nara Trkî/Oos Kal Kar' eı-
bos, âbvvarov eıbivaı râ İ k tovtoiv. ovraı yâp d b iv a ı ro

“ 20 f K K p i v o v ı r ı v P et fecit J 22 t l v ı u F I J 'P S : fim i r a ’i v r a


E J SV 23 ı c a ı o v r o ı E I J V T : o m . F P 25 â ı r t t p a A S : ı ı i r e ı p a
ir o n i» E 26 fiovov o m . S , seci. D iels 27 i m t p a o v r a s E P S :
o v t ü js hp a A ö ı â ] râ o r o ı ^ f t a t i ı i ı I m o \ a @ tîv F 29 o v r o ç
nXX’ o v t o s fiıa F 30 K a v r a E 1P S T : r a n a y r a E SA 32 & p n ]
û p a i ı n d p x o v ajovro E 37 S * â ] 8«â S i A a p i K p â r ı j T a F IP
d i om . A *’ I n â v o m . E 1 3 v ır â p \ o v r o ç E 4 öcâ]
8ta t o A. 6 İ K a t T T o v AV : Om. E SoKft I 8 K a r t ı t o 7rÂj;öor
FI Kara o m . A Io K a r a t o n h r j f l o s E II y a p AS : y a p
îiT T a v E
FİZİK 1 23

ediyorlar.) Anaksimandros gibi bazı doğa felsefecileri de karşıdan içeren


birlikten bunu çıkarıyor; yine Empedokles’le Anaksagoras gibi birlikte
çokluğun olduğunu söyleyen bütün felsefeciler de öyle. Nitekim bunlar
da öteki nesneleri karışımdan çıkarıyor. Birbirlerinden ayrıldıkları yan
ise şu: biri [Empedokles/temel öğelerin] dönüşümlü değişimini, öteki,
[Anaksagoras], bir kerelik bir değişimi alıyor; yine biri, [Anaksagoras],
benzer parçalarla karşıdan sonsuz diye kabul ediyor, öteki [Empedokles]
ise yalnızca [4] temel öğe diye adlandırılanları. Öyle görünüyor ki, Anak­
sagoras doğa felsefecilerinin “varolmayandan birşey varolmaz” ortak gö­
rüşünü kabul ettiği için sonsuzluğu savunuyor (bu yüzden şöyle diyor:
“herşey birarada idi”, “belli bir nesnenin oluşması demek nitelik değiş­
tirmesi demektir”. Bazıları da “kanşma” ile “ayrılma”dan sözediyor). Ay­
rıca karşıdar birbirlerinden oluştuklarından zaten birbirlerinin içinde
varlar demek. Nitekim her oluşan şeyin ya varolanlardan ya da varolma­
yanlardan oluşması zorunlu ise ve varolmayanlardan oluşmak olanaksız
ise (doğa üzerine yazan bütün düşünürler bu görüşte), zorunlu olarak ge­
riye kalanı kabul ediyorlar demektir: diyesim, oluşmak, küdelerin küçük­
lüğü yüzünden algılanmayan, zaten içkin oldukları varolanlardan kaynak­
lanır. Bunun için herşeyin herşeyden oluştuğunu gördüklerinden ötürü
“herşey herşeyin içinde karışmıştır” diyorlar. Nesnelerin birbirlerinden
farklı görünüp birbirlerinden farklı adlandırılmaları ise şundanmış: son­
suz nesnelerin karışımı içinde belli öğelerin küde açısından fazlalığı. Di­
yesim, bir nesneden ak, kara, tadı, et, kemik atıldığında nesne bütünüyle
yok oluyor: her nesnede ne en çok varsa o, nesnenin doğası olarak görü-
nüyormuş.
Sonsuz olarak sonsuz bilinemezse, o sayıca ya da büyüklükçe bi­
linemeyecek bir nicelik, biçim açısından bilinemeyen bir nitelik olur.
Ö te yandan ilkeler sayıca ve türce sonsuz olsa bu ilkelerden kaynakla­
nan nesneleri bilm ek olanaksız olur: çünkü biz bileşik bir
24 '&Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

4 . 1 8 7a 2 0 — ı88a 2
(r v v d e r o v vıro\apLfiâvop.ev, o r a v elbû fiev İk tlvcüv K al Trotruv

iariv. eri 8 ’ d avayK T], o v r o fj-opıov i v b e \ e r a ı otttjKikovovv

elvaı K ara p .iy t O o s K al fjuKpoTTjra, Kal avro e v b i^ e ı r O a ı

(A e y a ) 8 e r a i v t o lo v tiü v ti p .o p ıo w , els o ivvnâ p \ o v bıaıpeı- 15

r a t r o ö \ o p ), et 8î] â b v v a r o v ( 0101 / i) (f>vrbv otn]\iKovovı/ eıvaı


Kara fiey eö o s K al ju iK p o r jjr a , (fravepbv ot t ovhi tû>v fxopiu>v

6T io v v İaraı yap K al t o öA ov 6 p .o (w s . crap£ 8 e Kal o<ttovv

Kal ra T O iav T a p.6 p ı a (aiou , K at ol Kapıtol tG>v <1i v t û v .

8 7]\oı> t o l v v v o t l â b v v a r o v <rdpKa 1) oarovv i) ûAAo r t oni]\ı- 1 0

k o v o v v elvaı r o f i i y e ö oy t) f r i râ fxeî(ov 7/ em ro e  a rr o i'.


eri et ıravra n iv ivvnâ py^a râ roıavra ev aA A rjA oi?, Acai
)jıî) y iy v e ra ı aA \’ İ K K p iv e ra ı i v â v r a , A e y e r a t 8 e a 7ro ro ü ırAet-
o v o s , y i y v e r a ı be e'£ o t o v o v v vrıovv {oıov İk trapKÖs vbcop İk-

KpıvofJ-evov K al ffâ p £ i £ v b a r o s ), ânav 8e cüp- a Treırepacr/jte- *5


vov â v a ıp e îr a ı im b ırc o y/aro î Tif'nepaarp.evov, ip av ep o v brı ovk
(v b t ^ iT a ı iv (KdiTTiı) (k u t t o v vıTap\ eıv. âtj>aıped(iai]i yap

İk tov vbaros aapKos, Kal ırâ\ıv â A A ı;î yevop.ivi]S İk tov

Aoittp” âıroKpt<reı, el Kat det eA ârrcov l a r a t 77 İKKpıvop.evı


aA A ’ o/luoî o iı^ V7rep/3aA et p .e y e 8 6 s r t r ij puKpörıjrı. (L a r 30
IV t • * » ff > \ ) t /»
et fjitv <TTi](T€Taı 7] €KKpıcrts, ov \ a ıt a v t v ırapTL ez/etrrat (e^
y a p r<o Aoi7r £ v ö a r t oiik eınn rd p£eı <rap£), e 2 öe p.?/ arı)» re-
ra/. aA A ’ det e£et â<f>aCpe<rıv, e^ T reırtpacru ivü i /xeye0 et icra
TreTrepatr/LteVa ey e V r a t a 7retp a r o Tr\rjOosa t o v t o ö’ a ö v p a r o r .
7rpoç öe r o v r o ıç , et a 7raı; jjl€V <7<S/xa â fp a L p tO ev ro s r t v o s e A a r - 35
r o y avayKT] yty y e crö a t, r?;ç öe (rapK oç ajptcrrat r o 7roo'or Kat
fX €yi0 €L K al p.iKpoTi]Tit <f)av€p6 v ö n ex r?/ç e A a ^ tV rr;? <rap-
k o s ovOkv tK K pı6 i](T€Taı o-û/i,a* ^o-rat y a p eAdrrcoz/ r?/s e A a - ı 8 8 a
\i(JTr}s. e r t ö* e^ r o t? a ır c ıp o ıs a ^ ııa d iv ev v ır a p ^ o ı a v ijbrı

l) 12 elbSifttv AP : töa>/i€y E 1 3 ,ö’ ti AS : 8e E 'V P : ö* av E *


14 a/ii^por^rd F I P S 16 dr) Bonitz : n 17 <Tp.LK.p6 -
Trjra F I 18 orioüv] onoıovovv F 19 p 6ptn to v (an v F 20 »/
pr.J Kal F aXXoTtow 67tt}\ikov E 2 1 t] pr. om. E V 2 2 Zti
I lP T : «i ovv r« C9)n k«i ra (f>tra p.ıjre ırt)\İKa t a r ı pt)Tt ıtoiTa* ov 3 < râ
/uopıa avrâ)i/ lÎTTFjAtıcao.t;!' €<TTnt odrrc ati£tjO'iv ovrc a\\oi<*i(rtu eir' iırrtıpov
e^f t, w(rr€ ot*re ^17 av 6 rrrf\iKTjovv ovre ooroüv ot*re cttrcpfia tö>v
<f)VT<âv* €K tovto*v yap €Karepa avra)i/ oûyK€tr«t* €Tt ut vid. A Tra^rn
E J P : âıravra F I S ev om. S 28 yıvofitvrjs F 29 eaTaı
om. I 30 vîr<p3 «XXf 1 I et feci t J o-piKporrjrt n 32 oî»#c
E 2AS l ovk vnap^tt E 1 OTa6 i,<TfTnt E 33 7re7r epaap€vu>
. . . tan A V P S : om. E 3 7 o"pı*:por^Tt F I l 88 a I e’AârTû>v
se rip si cum SP : eAarrov n S 1! '
FİZİK 1 25

nesnenin hangi ilkelerden ve kaç ilkeden oluştuğunu bildiğimiz zaman o


nesneyi bildiğimizi düşünürüz. Ayrıca şu da zorunlu: parçası herhangi
bir büyüklük ya da küçüklükte olabilen nesnenin kendisinin de öyle ol­
ması beklenir (burada parçadan kastettiğim, bütünde zaten içkin olup da 15
ayrılan parçalardan biri). Dolayısıyla bir hayvan ya da bitki herhangi bir
büyüklükte ve küçüklükte olamazsa, parçalarından hiçbiri de belli bir bü­
yüklükte, küçüklükte olamaz, bu açık. Çünkü parçalar öyle olsa bütün de
öyle olacak. Et, kemik, bu gibi nesneler bir hayvanın parçaları, meyvalar
da bitkilerin; öyleyse şu da açık: et, kemik ya da bir başka şeyin daha çok 20
ya da daha az herhangi bir büyüklükte olması olanaksız. Yine bu tür nes­
nelerin hepsi birbirinin içinde içkin olsa; oluşma olmasa da zaten içkin
olan şeyler ayrılsa, bu ayrılan da baskın olan yanına göre adlandırılsa
herhangi bir nesneden herhangi bir nesne oluşur (sözgelişi etten su, su- 25
dan da et oluşturulabilir). Ama her belirli cisim belirli bir cisimden çıkı­
yorsa, her tek nesnenin her tek nesnede içkin olmasının olası olmadığı da
açık. Nitekim et sudan çekilip ayrıldığında kalan su hep daha az olacak ol­
sa bile kalan sudan yine başka et ayrılıp oluşacaktır, ama yine de kütlede
belli bir küçüklüğün akma inilemeyecektir. Dolayısıyla ayrılıp oluşma bir 3 c
yerde duracaksa her şey her şeyin içinde değildir (çünkü geri kalan suda et
içkin olmayacaktır); ayrılıp oluşma durmayacaksa, ayrılıp oluşma hep süre­
cekse, sınırlı bir büyüklük içinde sonsuz çokluktaki nesneler eşit sınırlı
nesneler olarak bulunacaktır. Bu ise olanaksız. Bunlara ek, her cisim ken­
dinden bir şey alındığında zorunlu olarak daha küçük olacaksa etin niceli- 35
ği hem büyüklük hem de küçüklük açısından sınırlı olur; buradan da açık
ki, en küçük etten artık hiçbir cisim ayrılıp kurulamayacaktır, çünkü bu en
küçükten daha küçük olurdu. Yine sonsuz cisimlerde zaten sonsuz et, if
26 <&YZIKHZ AKP0ASEQ2 A

crapfj &ıreıpos Kal alpa Kal eyKe<f>aKos, k€\<api<rfiiva p-evroı


ân âKKrjkuıv (ov), oı )tv b' i)ttov ovra, Kal âneıpov İKaarrov
5 tovto b' âKoyov. to be p.rjbf'iroTe bıa.Kptdı']<readat. ovk efSo'rıoy
p tv Keyeraı, dpdâs be Keyeraı• ra yap -ıraâr) a ^ p ıa r a -
el ovır pepiKraı râ XP“ PLara Kal a<t *£(LS> *<*v bıaKpıOûcrıv,
etrraı t i KevKov Kat vyıeıvov ovx trepov r ı o k ovbe KaO’ vno-
Keıpevov. toare Aroıros T a âbvvara (r]rû>v 6 vovs, elıtep fio i-
ıo Aeraı p.tv bıaKplvaı, tovto 8e nonjdaı âbvvarov Kal Kara
rö no<rov Kal Kara ro noıdv, Kara peı’ to noaov örı ovk
t<rrıv «Aâ^ıoroK peytöos, kot a öe to noıbv on toplara ra
TrdOrj. oİik opûûs be ovbe rijv yeveaıv Kap.j3 a.vei ratv ûpo-
eıbâv. e<rrı pev yap « s ö nrjKos els nrjKovs bıaıpelraı, Icrrı
15 ö’ tl>y ov. Kal oü;^ 6 aûroy rpâıtos, &>s nKivBoı e£ o’iKİas Kal
oÎKi'a ek ttKCvOüjv, ovra) [öe] Kal vbıop Kal ar/p aAArjAıoı/
Kal eltrl Kal yiyvovraı. j3 eKnov re iKârrüi Kal nenepaa-peva
Kajielv, öırep notti ’E/^reöo/cArçy.
nâvTey öt/ ravavt'ıa âp \ âs noıovcrıv o l r e K eyovres örı 5
30 ev ro n âv Kal prj Kivovpevov (Kal yap TlapnevCbijs ûtppov
Kal \j/v\p6 v ap\âs noıel, ravra 8 e npoa-ayopeveı nvp Kal
yfjv) Kal ol p av o v Kal ttvkvöv, Kal A ijpoKpıros ro nKtjpes Kal
Kevov, £>v rb p.iv cLî öv râ Se &>s ovk öv eîvaı er i 0 e-
<r(i, (r^ijparı, ra £ d . ravra be yevrj evavrım v öeareoos &va>
t s Kano, npotrOev önıadev, (ryfjparos yey<ovıı»p.evov aytLvıov, evdîı
nepı<(>epes. örı pev ovv râvavrCa ıraıs -navra noıovarı r a i ap^ây,
bf/Kov. Kal rovro evKöyoos’ bel yap Tas âp^âs pr/re <£ âAKr/Aojv
eîv a ı p?/re e f âKKuıv, Kal (k rovratv n â v r a • roîy be evav-
rioıs r o l y nptöroıs vn â p \eı ravra, bıa p tv rb ıtpG>ra eıv aı

a 4 nû ad d id i: om. I I P S T 5 ’J p i v r o ı P 6 \ i y e r a ı pr. AVS :


\iy tı E 7 p fp i K r u ı AVP : tpepiK T O E 8 Kat E P : 1) A iy L tıt-o v
F V : vyıaıvov E I J ovT f E IO /ifV] u(V nvra E â ö v v n T it I
1 1 rö pr. et alt. otu. E 13 ojuocthm v IIP S : o p o t o f i t p â v A :
ö^oıodfiû» M oreliana 14 /ıiı> om. F İ J 1 15 7r\ iv6oı
AVP : n\w 6os E 16 i f seclusi, om. fort. S T : habent n P «cni
pr. om. J 17 khİ pr. om. F rt E P et ut vid. SP : S’ AS*
19 61)] fie P 22 k«1 To icvkvov S ro om. I ırKtjpts E 'I V P S T :
a-r(ç>tov E * F J y p . I S in de Caelo 24 deoftûs I 25 ırpöa-Btv
n P S T : tu|m>>; npnaöıv Susemihl orrurdtv om. E o-^^/ıorı I
y t y a v ı u f i t v o v F Ib V P S p : y»>ı>m E J S e S in de Caelo : om. T âya -
nof bV PSP : om. E A S °T S in de Caelo râ tv 6v E S in de Caelo :
TO tiıâv rö F J 26 r a r om. P 27 m nrus P â\\ıjkatı . . .
28 n \ \ a > v n T : «XXa>v . . . dA\rj\(üi' P S 28 îtuiita] Ta ıTXXa P S T
FİZİK 1 27

sonsuz kan, sonsuz beyinin içkin olması gerekirdi: yani bunlar birbirle­
rinden ayrılmamış olacaklar, hiçbirinin varlığı ötekinden az olmayacak ve
herbiri sonsuz olacak. Oysa bu akla aykırı. Ayrılıp kurulmanın hiçbir za- 5
man sonsuza dek olmayacağı -gerçi bilinçsizce söyleniyor-, doğru. Çünkü
durumlar, haller ayrılamaz. İmdi renklerle özellikler karışık ise ve sonra
ayrılıyorsa, ‘ak’ ve ‘sağlıktı’ farklı bir varolan olmayacak, bir taşıyıcıda da
bulunmayacak. Dolayısıyla [Anaksagoras’taki] ‘Nous’ (us) olanaksızı ara- |l
yan özel bir şey; yani ayrılıp kurmak istiyor, ama hem nicelik hem de ni­
telik açısından bunu yapması olanaksız: nicelik açısından olanaksız, çün­
kü en küçük büyüklük yok; nitelik açısından olanaksız, çünkü haller,
özellikler ayrıbaşlarma bulunamıyor. [AnaksagorasJ’ın eştürlerin oluşu­
munu kabul etmesi de yerinde değil. Çünkü çamur çamura bir anlamda
aynlır, bir anlamda ayrılmaz. Evin tuğlalardan, tuğlaların evden ayrılma ı :
tarzı da aynı değil; su ile havanın birbirleri olup, oluşmaları da öyle. Em-
pedokles’in yaptığı gibi, hem daha az sayıda hem de sınırlı öğe almak da­
ha iyi.
5 Demek ki bütün doğa düşünürleri karşıdan ilke yapıyor: hem
her şeyin bir ve devinimsiz olduğunu söyleyenler (nitekim Parmenides 2C
de sıcak ile soğuğu ilke yapıyor, bunlara ateş ile toprak diyor) hem seyrek
ile sıkı ilke yapanlar. Demokritos da birine ‘varolan’ ötekine ‘varolma­
yan’ deyip ‘dolu’ ile ‘boş’u ilke diye alıyor; ayrıca yer, biçim, düzen açı­
sından ayrım yapıyor; bunlar ise karşıtların cinsleri: yer, üst ile altın; ön 1
ile arkanın; biçim, köşeli ile köşeli olmayanın, düz ile yuvarlağın cinsi.
Demek herkes bir biçimde karşıtları ilke alıyor, bu açık. Üstelik de yerin­
de, çünkü şu gerekiyor: ilkeler ne birbirlerinden olurlar ne de başka nes­
nelerden, herşey onlardan olur. İlk karşıtlarda da bu özellikler bulunu­
yor: ‘ilk’ olmaları nedeniyle başka nesnelere bağlı değiller, ‘karşıt’
28 (PY2IKH2 AKPOA2EQ2 A

4 . ı88a 3 — 5. ı88b 19
fj.i) e f &kkwv, bıâ 8e ro tvavTİa ptr/ i£ â\ktjk<oır. 30
âAAâ ?,o
S e ı t o v t o Ka'ı e ır i roö Aoyou (TK(\j/a<y0 a ı ir ü s ( r v f i f S a iv t ı. Arj-
m f o v 8 j; TtpaiTov ört r r â v r t o v t 5>v o v t m v o v f f i v o v r e i t o ı d v tt(-
<f>VK(v o v T f Trâ(T)((w t o t v \ 6 v İ j i o t o v t v \ 6v t o s , o v h 'f y i y v e r a ı
o rıo v v i ç o t o v o v v , â v fj.ıj t i s k a p f i â v r ] (tara ır v p ji( fiı] K Û s '
7TÛS yap av ytvOLTO kfVKüV e/c p-ovuiKoi), nkijv d jxij avp.- 35
jiejir]Kos eir] rS> p.r) Aewc<3 rj ra> p ikavı to hovitikov ; âkka
AfVKOV p.iv yı'yı/erat ov K(Vkov, Ka'ı rovrov ovk e/c ıravros
aAA’ İk fiikavos ?/ rü v ptra^v, Kat povo-iKov ovk İk p.ov- i8 8 1'
itlkov, nki]v ovk İk navros âkk’ e f âpovırov rj et rt aiırûv
«art ptra^v. ovbi 8î) <|>âfıperaı ets ro rv\o v 71pSırnv, oıov
TÖ ktVKOV OVK d s TO jlOVCrtKOV, Tt\İ]V fi fjLtj TTOTf KaTa O'V/J.-
flffiriKds, aAA’ eı’s ro ^tı/ kevKov, Kat ovk ets ro rv\du âAA’ 5
f î î ro p.ekav rı ro jxçra£ır ws 8 ’ avrıos Kal ro povıriKbv
(is ro ]xi] jiovatKov, Ka'ı tovto ovk tıs râ rv^ov aAA’ ety rb
ûpovaov rj e? rt avrûv ea r ı fitraÇlj. oytoLaııs bi tovto Ka'ı
i n i rStv âkküiv, «ırei Kai. r â fxi] â n k â t S i v ö vtu o v â k k a
ovvOera K a r a t o v a iır o v İ ^et A oyof âAAâ 8 tâ rö p.îj ray 10
a v T i K t ı p t v a s âtaöeVety d ıv o p â t r d a ı k a v û â v e t t o v t o a v p .fia tv o ı> .
â v â y K r j y â p n a v rö r]p p .o < rp ,ivo v â v a p p â c n o v y ly v t c r ö a ı K al
r d â v â p p o t r r o v f '£ i jp p o t r p i v o v , K a l t p d e î p t a d a ı rö î j p p o a p e -
vov ets â v a p p t o a r t a v , K a l t o v t i j v o v rîjv r v ^ o v u o .v â k k a ri/v
â i ’ T tK d jj.iı/ijV . û ıa < fx p t ı 6 ’ o v f lt v em âppovtas d ı r t t v ?; râfetos ıs
?/ (rw 0 eo■e^^)s• <j>avtpuv y a p o r ı- ö a îır o s Aoyos. âAAâ p-îfv
K a i o'iK ta Kai a v â p ıa s K at o r ı o v v âAAo y i y v e r a ı öftoiaıs’ rj
re yâp otKta yiyiK raı İ k r o v p i] a v y K f i a û a ı â k k a b ıv p r j-
ır B a ı r a û i cobîl K a i 6 âvbpıâs Kat rü v i a ^ p a T l<tpîvoıv t i

a 30 <ÎXW A P S T : i r t p o ı v E fitâ . . . (iXXıjXwı/om. J 1 3 1 Aı?-


F 1 32 r .a V 7<ı:V K P S 3 in d t j ( ' a t j l o :
i r r i o p ] (TKfTTTtOV <11>T(01> A o v d iv
om. S 33 1 35 kcvKöv F S T S in d e C n elo : rö \(vk6v
E IJ nov<TtKrji F f i i ] ] fır) Kara I 36 /ji} E S : om. AV S İl]
d e C a e lo 37 «f o v E F S : oi* t f IJ S in d e C a e lo . ’’ 4 ru
alt. om. AT t i t-ıîj] tÎKÎj F : e! J S in d e C a e l o 5 m i] kul <îs
lif) ÂtuKoı/ A S in d e C a e l o 6 y KI S in d e C a e l o : h c h E J 3’
om. F 7 *'**•■■ povaiKuv E 2AV S in d e C a e l o : om. E 1 8 rı
om. F 1 toÛtü» F 9 f>7r(* ra ıcni riı ex eVi Ta Kara fecit E
II âvTiflçırttt F XaftîaK ı tovto au/ıj3nîj»ov A S İn d e C a e lo ' . \av6â-
vfıv to İto (Tvpjinivn E 14 o£ F. S in d e C a e lo : o i^ 1 A 1 5 S’
om . B ek k er 1 6 Xoyoff i a r ı v . «XX<i 1 prjı/ oti koÎ F i 8 öıat-
p û tröaı F 19 Tıidt I
FİZİK 1 29

■>1 maları nedeniyle de birbirlerine bağlı değiller. 30


Ne ki, bunun nasıl olduğunu uslamlama yoluyla da araştırtmak gere-
I- iyi ir. İlk olarak şu kabul edilmeli: varolanlardan hiçbiri ilineksel anlam­
dı olmadıkça bir başka nesneyi rastgele etkilemez, rastgele herhaingi bir
nesneden de rastgele herhangi bir nesne oluşmaz. Nitekim bir "eğitim-
li'ılcn ‘ak’ nasıl olur? Ancak şöyle: ‘eğitimli’, ‘ak olmayan’ ya dia ‘kara 35
o la n ’ için bir ilinektir. Ama ‘ak’ bir ‘ak olmayan’dan olur, ‘ak ollmayan’
da gelişigüzel her şey değil ya ‘kara’ ya da [kara ile ak] arasında bir şey.
Tgitimli’ de ‘eğitimli olmayan’dan olur, ama yine her şeyden de|ğil, ‘eği- 18i
liınsiz’den ya da bunların [eğitimli ile eğitimsiz] arası bir şey vaarsa on-
ıla ıı. Yokolmada da ilk özellik rastgele bir şey haline gelmez: ssözgelişi
‘ak’, ‘eğitimli’ haline gelmez -ancak bu ilineksel anlamda olur-, aama ‘ak
i ılmayan’ haline gelir ve yine rastgele bir şey değil de ‘kara’ ya da ' ‘ak-kara 5

aıası’ [bir başka renk]. Aynı şekilde ‘eğitimli’ de ‘eğitimli olmayaan’ hali­
ni- gelir, bu da rastgele bir şey değil, ‘eğitimsiz’ ya da varsa ‘eğittimli-eği-
ıimsiz arası’ bir şey. Bu öteki şeylerle ilgili olarak da böyle, nitekiim yalın
olmayan, bileşik nesnelerde de aynı temellendirme geçerli. Amia karşıt 1 0
durumların adı olmaması nedeniyle bu sözkonusu değilmiş gibi görüne­
biliyor. Aslında her uyumlu’nun ‘uyumlu olmayan’dan, ‘uyumUu olma-
yaıı’ın da ‘uyumlu’dan oluşması zorunlu; yine yokolmada daı ‘uyum-
lıı’nun ‘uyumlu olmayan’ haline gelmesi zorunlu. Bu da öyle rastgele
ılı-ğil, karşıtı. Ama burada uyumdan, dizilişten ya da birleştirmeeden sö- lî
,'i-imek arasında bir fark yok, aynı kuralın işlediği açık. Üstelikk bir ev,
I >ir heykel ve bu tür bir başka şey de aynı biçimde oluşur. Niteekim ev,
I•:ızı nesnelerin belli bir biçimde ‘birleştirilmeme’ daha doğrusun ‘yerleş­
il rilmeme’ durumundan oluşur: heykel de ‘biçimsizlikten ‘biçimn verilen
30 OY2IKH2 AKPOA2EQZ A

ao iff\t]ixoavvr]S' K a l (Kacrrov rovratv r a p ev raÇıs, to . be


<rt}v0firts r ls itrn v . f l ro ıvvv t o v t fcrrıv dÂJ/öey, âırav i v y l-
yvoıro t o yıyvâfievov K a l <p0 eîpoiro ro <f>0 eıp 6ıxevov ij i £ iva v-
t ( o>v rj fls ivavrCa Kal r â rovrcov /xera£v. r â öt p.era£v
İ k t S>v ivavrlm v itrriv, olov y j><ip.aTa İ k X ev k o v K a l fie'Aa-

* 5 vos‘ & a r t 7r&vr’ av eu; r â <f>v<rtı y ıy vö fn va r) iv a v rta r) e£


26 ivavritûv.
16 McXPl M*1' °ûv iıri Toarovrov a-\ehbv avvıjKo\ov6^Kacrı
Kai tG>v âX\wv 01 tt\( 1<ttoi, Kadaırep tİttofııev ıtpÖTepov' vavres
yap ra aroL\eîa Kal rdy vır avrûv KaX.ovfJ.4vas âp\ds, KaC-
ıtep avev \oyov rıdivres, op.ws ravavria \tyov<rıv, ûa-nep irn
30 avrijs rijs â\r)0 c(as avayKao-Öevres. dıatpepoycı 8’ âX\rj-
\<ov rai roîıs [tev nporepa tovs 8’ vtrrepe kajiSaveıv, Kal tovs
p.ev yvttipı/jKûTfpa Kara rov Xoyov tovs be Kara tt]v aitrOi)-
crıv (ol idev yap Oepfiov Kal yjrvyjpâv, ol 8’ vypov Kal £i)p6v,
erepoL 8e •ntpLrrov Kal âprıov rj veÎKOS Kal <f>ıXıav al-
35 rıas TİOevTaL rijs yevetreaıs' Tavra 8’ dAAı/Atav bıa<f>epeı
Kara rbv elpr\p.evov Tpoırov), <00re Tavra keyeıv ttcos kcu erepa
âXX7j\aıv, erepa /ıev <S<nrep nal 8ok€Î to iî ırAeı'aToıy, Tavra
189* 8e jj avaKoyov Xap.j3 avovcrL yap İk rijs avrijs (rvaroıyias-
r a ı x i v y a p ırepı^eı, r â 8e ı r e p ı e \ e T a ı r S t v e v a v r U n v . ra v rıj

re b r/ b > < T a v T (» s \e y o v c rı K al e re p a )s , K al \e îp o v K al (3 e \ -

tlo v , K al 01 p .e v y v w p ıp .(ü T tp a K a ra to v Ao y o v , ü > < rıte p e lp i) -

5 Taı npoTepov, ol 8£ K a ra r i/v a itr d ı jc r ıv (râ fie v ya p K a â o \o v

K a ra to v Ao y o v y v d p L fio v , to 8e KaO ' e K a c rro v K a ra rı/v a î-

< r0 r ) < r L V ' 6 /ıe v y a p Aoyoy to v K a û o \o v , % 8’ a î ı r d ı ja r ı s rot) K ara


p -e p o s ), o lo v to ( iiv fie y a Kal râ /x ı x p b v K a ra to v K oyov, to

b e p ıa v b v K al ro ttv k v o v K a ra ttjv a îtT Ö T ja ıv . o n jiiv obv fv a v -

10 H a s 8eî ra y a p \a s e lv a ı , (fta v c p o v .

’E xop.evov 8 ’ av eir\ Ae'yeır Ttörepov 8 vo 7} rpeîs i) ırXeCovs 6


(Lirtv. pLiav /j.ev yap o v \ oîov T e, oti ov-^ eu r â iv a v r ia , cnreL-

b 2 l t iç om. J l toi'i/uk] İi) F 23 e l e E I P T S in de C a elo: t i r


râ F J 24 xpâ/ta F 26 t ı r i r a a o i ' T o v E 1P S T : t o v t o v E*A
34 o l S t P rj P : o l 8c A et in ras. E s 35 8’ om. I J 1 37 ıcm
om. F 189® 2 y â p om. S ı r e p t e x e t . . . ntpt(^(T at n A P S :
vıtcpc^K . . . i r n f p t ^ e T u ı Bonitz et fort. T 3 Te] Si F I 7-8 o . . .
f t t f i o s om. E 1 8 / t i r om. A t o J T : om. E F I a - fit K p o v
I t o v om. E 'S 9 p a v o v . . . t t v k v o v A V PS : t t v k v o v K u t p a v o v
E r f) V A S : om. E 12 fila A r â t v a v T İ a I J S T : t6 e v a v r i o v E F
FİZİK 1 31

lıir şey’ olarak. Bunlardan herbiri ya bir düzen ya da bir birleştirmedir.


I ><‘iııek ki bu doğru ise her oluşan şeyin oluşması, her yokolan nesnenin
ynkolması karşıdara ya da karşıdar arasında olan bir şeye bağlı. Ama ara­
dı olanlar da yine karşıdara bağlı: sözgelişi renkler ak ile karadan oluşur.
I lolayısıyla doğal olarak oluşan her şey ya karşıt ya da karşıdardan kay­
naklanıyor.
Daha önce dediğimiz gibi öteki düşünürlerin çoğu buraya değin ay­
nı görüşü paylaşıyor; nitekim hepsi, bir temellendirme yapmasalar bile
öğelerin ya da adlarını onlardan alan ilkelerin karşıdar olduğunu söylü­
yorlar, sanki hakikatin kendisi onları bunu demeye zorluyor. Birbirlerin­
den ayrıldıkları yan ise kiminin önce gelenleri, kiminin de sonra gelenle­
ri karşıt diye alması: kimi akılca daha bilinir olanları, kimi de duyumca
Idaha bilinir olanları alıyor] (kimi sıcak ile soğuğu, kimi yaş ile kuruyu,
kimi tek ile çifti, kimi de KİN ile D O ST LU K ’u oluşun nedenleri diye
(iı\e sürüyor, bunların hepsi ise dediğimiz açıdan birbirinden farklı). Do­
layısıyla hem bir bakıma aynı şeyleri söylüyorlar hem de birbirlerinden
ayrılıyorlar: onların çoğuna da göründüğü gibi söyledikleri ayrı şeyler ol­
sa da bir benzerlik açısından aynı şeyler, çünkü dayanaklan aynı ilgi: ya­
ni kimi karşıdar kaplam kimi de içlem. İşte bunun için hem aynı hem
de ayrı; hem daha iyi hem de daha kötü. Daha önce de dediğimiz gibi ki­
mininki akılca daha bilinir, kimininki duyumca (tümel akılca, tekil du­
yumca bilinir olan; kavram tümele ilişkin, duyumsa tekile). Sözgelişi: bü­
yük ile küçük akılla ilgili, ince ile kalın duyumla. İmdi karşıdarın ilke ol­
maları gerekiyor, bu açık.
6 Şimdi yapacağımız, acaba ilkeler iki mi, üç mü yoksa daha
çok mu, bunu söylemek olsa gerek; çünkü tek ilke olması olanaksız,
karşıtlar bir tek değil. İlkeler sonsuz sayıda da olamaz, çünkü
32 <E>Y2IKH2 A K PO A IEQ IA

5 . ı 8 8 fa 2 0 — 6 . ı 8 9 b 5
p o vs 8\ m oû/c (TUtTTrjrbv rb ov (a r a t, pıta re ivavrıcotrıs i v
ıtai'Tİ ye'reı fin , 17 8 ’ oiıtrıa t v r ı yeVoy, Kal ö n eı>8e'xeTaı ek
TT(TT(pa<TfJ.tV(UV, /3 fArtOl» 8 ’ e'K TTfTTfpaO-ftfVMV, U>(r7T(p ’ E/J.7Tf- 15
ÖokAtjs, 7/ e£ aTrdpüüV Travra y a p aTrobıbâvaı oterat ö<ra-
ırep ’A va Ç a yo p a s e/c r « v a n d p u tv. e n 8e e o rıv aAAa aAAaıv
Trporepa evavrîa, Kal y iy v e r a ı erepa e £ aAAîjAcuv, olov y \v K v
K al ıriKpbv K al A cvkov Kal pıeAav, ray 8e a p x a s âe l 8eî
pte'veıv. JO
ö rt pıeu o i ı ı o Ü tç pıta oûre â n tıp o ı, 8j/Aoı> İ k rn ıır o jv 10
i n u b i n m pacrpA vat., rö ptr; tto lu v bvo fx6vo v rıv'a Ad-
yov aTroprjafif y a p a v rıy TÛy r/ r; tivkvottjs t jjv fia vo rıjT a
ıroıeıv n TT(<f)DKev i] avri] rr)v TTVKVorrjTa. oudîcos 8e /cat
âAAr; öıroıaovv i i ’avTioTTjS' ov y a p ı) (pıKla rö veÎKoy a v v a y t ı
Kal Troteî rı <’£ a v ro v , oiıhk rb vetKoy e£ eKeunjy, dAA’ &/x<p<u 35
erepov rı rpırov. eınot 8e Kai ırAeıto Kap.jiâvov<n.v & v «ara-
iTKfvâÇovtrı ttjv t 5>v ovtoûv (pvcrıv. ıtpos 8e to vto L i en /cav
rd8e rıy aTropıjtrdtv, d pırç rıy k repav vıro6 i}(rft roıy tv a v -
rı'oıy (f>v<rıv ovOevbs y a p opS>p.tv t û v övtoov o îıa ıa v r â v a v n a ,
rı)v 8 ’ a p y jjv ov KaO’ vTroKtıp.tvov 8eî kiytaÖ aC rıu o s. lo r a t 30
y a p a p \î] r ijs apx»/S‘ rö yap v ’non.ûp.tvov a p y jj, Kal ırpd-
repoy Sokcî toC KaTTjyopovpıe’vov (îv a ı. i r i ovk d v a i tyap.tv
ovcrıav f v a v n a v ov<rîq ■ ırây oîv eK /jif/ oiıo’iSıv o m a âv et»;; »/
7rcîs av ırpdrepov pt»/ ovcrla oiıtrias tır]; 810'ırep et rıy rov re

TTpoTfpov a\rjûîj vopıîd-eıev eîvaı \ 6 yov Kat rovrov, avayKalov, 3 5


ei pıe'AAeı Sıacrcuo-eıv aptcpoTtpovs airrovs, inonOevaı n rpCrov, ı8 9 b
w<rnep <j>a<rlv ot ptcav rtı/â (favaıv eîvaı A^yovTey rö t:av, otov
•CSujp )*) Trvp t) to ntra£v tovtiov. SoKeı 8e rö ptera^ı/ ptâA-
v - '» t > 5 1' ' •R 5 >
Aor* Trvp yap yor) Kaı yrj Kal ai]p Kat vooıp /xer tvaVTiort]-
tw v (rvp>TT€7r\eyp.€va €<ttİv. bto Kat ovk dA.oya>? 7rotoı5(rtr ot ro 5
a 1 3 ot* oûöf F ] : om. E !<rraı fecit I 5c P 15 Se
in ras, ii litt. E 2 uurırcp] ü s o F 16 otrnırtp E P S p: a>trntp
AS1 i7 E I J 2S : om. F J 1 yp. E AVS yp. E :
E 18 ırpoTfpa AV I n örfp a E âAAcoı/ E V S oıop] oluv Ka'ı
E : ob>p to I J 19 post Kaı pr. add. ro sup. ]in. J 1 Kal p*\au
om. E 1 20 oûâefAi'a I 2 1 (Xtlv ^ 22 f) om. AT
23 t i om. I ojiajs E 1 24 ov F I J 1? 0 : oür€ E J 2PP 25 otire
PP 28 vıro6r}(Tct AS : vıroTİdrjM E I J : i^oö^creraı F P 30 ov
om. 1 3^ v7roKtvov E 1 33 ovtriav ovaıa tvavrlav I rrâ>s
av ovv I P av om. P 3 4 Tt om* K1 35 ^oyoı^ cıvat S
b l ötriCT(»)o-€iv F J S : âiacrufeu' E l 1 : ötaırtûftü»/ I 2 vıroOûvat S
4 rjdq E S T : Örj A «VavrtaTrjTOf F 5 Kat om' • expünxit E
FİZİK 1 33

İm durumda ‘varolan’ bilinecek bir şey olmayacak: nitekim her tek cinste
irk karşıtlık var, oysa töz tek cins, bunun da sınırlı olanlardan olması
I il klenir. Dolayısıyla sonsuz sayıda olanlar yerine Empedokles’in yaptığı
i;ll)i sınırlı sayıda olanların alınması daha iyi. Zaten Empedokles, Anak-
.ıj:<>ras’m sonsuz sayıda ilkeyle açıkladığı herşeyi [kendi sınırlı sayıdaki
ilkeleriyle] açıkladığına inanıyor. Öte yandan bazı karşıtlar ötekilere göre
ı nicelik taşıyor ve bazılan birbirlerinden oluşuyor: sözgelişi tatlı-acı, ak-ka-
ı.ı; oysa ilkelerin hep kalması, [kalıcılık taşıması] gerekiyor.
Demek ki, dediklerimizden çıkan şu: ilke tek değil, ilkeler sonsuz sa­
yıda da değil. Madem sınırlı sayıda ilke var, yalnızca iki ilke olmaması­
nın bir nedeni var demektir. Çünkü bu durumda “acaba seyreklik sıklığa
mı bir etkide bulunuyor, yoksa sıklık seyrekliğe mi?” sorusu sorulsa ge-
irk. Her ne olursa olsun öteki herbir karşıtlık için de bu böyle, nitekim
I X )STLU K KİN’i gütmüyor ve ondan herhangi bir şey oluşturmuyor,
Ki N de D O ST LU K ’tan; am a herikisi bir üçüncü şey oluşturuyor, bazıla-
II da daha çok sayıda ilke alıp bunlardan varolanların doğasını çıkarıyor,
bunlara ek bir sorun da şu: acaba karşıt doğaların akında bulunan, bun­
la rılan ayn bir ilke mi öne sürülecek? İmdi varolanların hiçbirinin tözü
karşıdar olamaz, bunu görüyoruz. İlkenin bir taşıyıcıya yüklenmemesi ge­
rekir, çünkü bu durumda ilkenin ilkesi olacak: taşıyıcı bir ilkenin, taşıyı­
cının kendisine yüklenenden önce varolduğu görünecek. Aynca bizim
llöriişümüz bir tözün bir başka töze karşıt olmadığı. O zaman töz olma­
yanlardan bir töz nasıl olabilir? Yoksa bir ‘töz olmayan’ bir tözden daha
niıce mi varolacak? İşte bu nun için bizim daha önceki savımız doğru di­
ye kabul edilecek olursa şu da zorunlu: bu heriki [karşıt] korunacaksa,
bir üçüncü şey taşıyıcı olm alı. Sözgelişi her şeyin bir tek doğası olduğunu
ileri sürenlerin dediği gibi su, ateş ya da bunların arasındaki şey. Daha
ı,ı ık da bunların arasındaki şey olsa gerek; çünkü ateş, toprak, hava, su
karşıt çiftler arasına sokulmuştur. Bunun için bir başka şeyi taşıyıcı
34 <J>YZIKH2 AKPOA2EQ2 A

VTTOKtLy.tVOV (TfpOV TOVTIOV TTOlOVVTet, t&v ’ â\\<ov oi âepa• 8

Kal yap o âijp y/dara e%eı tû>v &\K<x>v ıa<fiopas alcrörjrir 8

l'tfâptvov he to v 8 a>p. aAAa ırâvres ye to İv tovto tols


evavTioLS (r\i}paT((6vcrıv, ttvkvötijti Kal pai’ortjTi Kal tû>
ıo pâX\ov Kat îjTTov. Tavra 8 ’ eoriv oAcos vnepoytf] 8 t)Aoı>oYı
K al f’AAfn/ny, wa-nep (Ipt/raı TTporfpov. Kal eoiKe 7raAata
eıvaı K a l avrıj ij Sofa, ört to iv Ka'ı vT/epo^îj Ka'ı eX\eı-
ı/uç âp^a't tû v ovtüiv e'ıtri, ır\i)v oiı tov avTov Tponov, aAA’
ot jj.ev ap^aîot r a Bvo p.ev Troıelv to be ev Trac^eıv, tü>v
15 8 ’ vcrrtpıav Tives Tovvavriov to fiev er ıroıeîv Ta he bvo Trârr^eıv
16 <bao-'ı p.â.\\ov.
, • ^ * / 1 t V « ♦ »
16 p.ev ovv Tpıa (paaKf ıv r a o roı^ eıa eıvaı eK
to
re tovtcov Kal eK toiovtoov a \ \ w v emarKOTrovcrı bo£eıtv av e\e ıv
Tiva Koyov, ûıa-ırep eîırofiev, rb de ırXeiu> rpıtav ovkİti- ırpbs
p tv yâp to ırâa^eıv t Kavov ro ev, et öe rerrâpıov övrtüv bvo
20 ia o v ra ı (vavTuoa-fis, S e ıjce ı \u>pls eKarepa vTtap^eıv erepav
Tiva p.era£v (fıy cıv el 8 ’ ( £ aAA.jAau' 8 vvavra ı yevvav bvo
ourraı, Ttepıepyos âv ij erepa r& v evavrıâo-ecov etrj. âpıa be Kal
âbvvarov tt\c'ovs eıvaı evavTiûureıs Ta? Trpıoras. 1) yap oiıtrıa
ev t i yevos e o r l tov övtos, <o<rre roj -jrporepov Kat v<ttepov 8tot-
35 crovcrıv aAA?/A(oı> at ap^al fibvov, âAA’ oi/ r â yeveı" ael yap
ev i v l yerel p la (vavrCünrıs cctti.ii, ırâtraı re at evavTuâcreıs
avayetrdaı boKovcrıv ets pLav. ö rt pev ovv ovre ev to oroı^eîov
ovre 7rAeıa> Svoîv // rpı&v, (f>avep6v tovtcov be ırorepov, Ka-
dâırep e’m opev, anopıav e \e ı tto\\i]v.
30 *£lb' ovv ı/peıs \eyaıpıev ırpûrov ırepl Ttaa-rjs yevecre<as 7
en e\ 0 dvres‘ lo rt yap Kara (j>vırıv ra Koıva ırp&rov ehrovras
ovra) r â ırepı eKaorov t8 ta 6 fa>pelv. <f>aıxev yâp yîyvetröat eÇ
âAAov âAAo Kat (£ erepov erepov )*/ râ aırAâ Aeyofrts t) râ

b6 İ n r n K d f K V n v ] n t p i( ) ( O V E1
8 ye om. P g 7TUKKÎ7t j t i ]
o ı o v ıt V K fo r r jT L K2AT 10 v ı r e p o ^ r ) rt Kat t \ \ ftıjrtç Sij\oı/ort F
15 v a T f p o v J 16 < f> â v a ı râ A P S T 19 p i v AT : om. E
20 İ K O T t p a P et fecit J : C K a r t p a t v ex i t t a T t p ' fecit E 2: t K U T t p a t F I
2 1 SivaıiTaı E I J J P : 8ûm r«ıFJl Svoavtraı E IP : o m -F J 22 âv
et «îı; om. P 24 for'ı tov ovrot om. fort. P tov 'n'Tos om. V :
TaİTo E 'A S Ammonius: *nl rniro ci. Diels ro I 26 forır
en nâam I de F JS : om. I ai E S : om.- A 27 rö <rroı-
)(etoı> E JP S T : <ttoi)((Iov F : Tûtu trrot^ftcı)j/ I 28 OTrorepov I J 2
30 m'/if E J T : 17/MÎrytFI: om. P \ty«>fuı> E JV P I1 : \iyofiev F İ T
32 ıSta I J S : itla E F yöp] i/j V P 33 ı ( om. J
FİZİK 1 35

olarak koyanların, ötekilerin içinde ise hava diyenlerin görüşü akla ya­
kın. Çünkü hava ötekiler içinde en az duyulur farklılıklar taşıyanı. Sonra
su gelse gerek. Ama hepsi ‘bir’i [ilkeyi] karşıdıklarla biçimlendiriyor: ‘sık-
lık-seyreklik-’, ‘daha çok-daha az’ ile. Bunlarsa daha önce dediğimiz gibi
genelde açıkça aşırılık ile eksiklik. ‘B ir’ ile ‘aşırılık-eksiklik’ varolanların 1°
ilkesidir, görüşünün de oldukça eski olduğu görünüyor; ancak temellen­
dirme tarzları aynı değil: daha eskiler ‘iki’yi etkin ‘bir’i edilgin olarak ele
.ılıyor, daha sonraki düşünürlerden bazıları6 ise tam tersi, daha çok ‘bir’i 1 5
etkin, ‘iki’yi, [karşıtları] edilgin diye öne sürüyorlar.
Demek bunlardan ve buna benzer başka temellendirmelerden gö­
ründüğü kadarıyla dediğimiz gibi öğelerin üçten hiç de çok değil, üç tane
olduğunu ileri sürmenin bir nedeni var. Nitekim edilginlikle ilgili olarak
‘bir’ yeterli ama, dört tane olsalar iki karşıdık olacak, böylece herbir kar­
şıt için onların dışında arada bulunan bir başka doğanın bulunması ge- 20
rekecek; karşıt çiftler, iki töz olmalarına karşın birbirlerinden oluşabilse-
ler karşıdıklardan biri fazla olacak. Aynı zamanda ilk karşıdığm çokluk
olması olanaksız, çünkü töz bir tek varolan cinsidir, dolayısıyla ilkeler
cins açısından değil, yalnızca daha önce ve daha sonra olmaları açısın­
dan birbirlerinden farklı olacaklar, çünkü tek cins içinde her zaman tek 25

karşıdık vardır; ayrıca bütün karşıdarın tek bir karşıdığa indirgendiği gö­
rünmektedir. Demek ki temel öğe ne bir ne de iki; üçten çok da değil,
hu açık. Ama bunlardan hangisi? dediğimiz gibi burada büyük bir çık­
maz var.
7 Bu şekilde ilerleyerek ilkin oluşun bütünü üzerine konuşa-
lım: çünkü önce genel olanları söylemek, sonra tekler üzerinde özel
durumlara bakmak doğal. İster yalm nesnelerden sözedelim ister bile­
şik, “bir nesne bir başka nesneden, bir nesne değişik bir
36 OYZIKHZ AKPOA2EQ2 A

6. 18 9 ^ö — 7 . 1 9 0 11 2 4
<rvyKi(fi(va. Âey<o 8 e toüto <î>8 ı. l o r t yap yıyyecröaı âvÛpunov
povcriKov, (<ttl Se ro pr) pov<riKov yıyvtaOaı fxov(TLKov t; röl> 3 5
p.7/ /xou(TtKov âvÛpüjTioi' âvÖpurnov fxov<riKüv. ânkoiıv n'tv oîıv lg o a
kiyaı to yıyuoptvov töv âvOpconov Kal to p ?; povaiKov, Kal
o yiyveraı ânkovv, to povrriKov (rvyKtiptvov 8e Ka'ı o yiyve-
raı Kal tö yıyvoptvov, orav tov pi) p o v a i K o v &vdpa>nov <f>cJ-
pev yıyvftrOaı povmKÖv avOpoınov. rovruıv 8 e ro p iv oiı povov 5
Aty tra ı roSf yiyv(trdaı âkka Kal İ k roCSe, olov İ k pi)
povtriKoi) povtrı/toy, to 8’ ov k iy tra ı İ tti nâvrcov oiı yap i£
âvdpdnov iy ip tro povcrLKOS, âAA’ âvdpıanos iyevero povcriKos.
r â v hi yıyvopcvmv toy ra aır\a keyoptv yiyvtrrdaı, to p 'a ’
vnopivov yiyveraı ro 8’ ov\ vn op ivov (î p iv yap âvûpamos 10
vnopivtı povcriKos yıyvopevos avBpmnos K al i<rn, ro 8 e pr]
povaiKov Kal ro âpovuov ovre ânkûs ovrt avvredeıpivov vno-
fieveı. . ,j
butrpıapivuıv 8 e rovraıv, (^'anâvrojv râtv yıyvopivtav tovto 13
earı kafitıv, iâ v m (irıflki^ n ûo<rntp kiyopev, o n 8eı rı
âeı v ı r o K f î a d a ı r o yıyvoptvov, Kal tovto et K a l âpıöpû ia-rıv 15
iv , âAA’ etSeı ye oiı^ i v ro yap et8ft Aiyiü Kal Arya) ra v -
tov ov yap ravrov râ avdpumıa K a l rö apov<ru> fîvaı. Kal to
V * t l * N ^ 1 /
p.ev vnopevtı, ro o oıı^ vn o p tvtı• ro p tv pr] avriKtıptvov
v n o p iv tı (o yap âvdpoonos vno p ivtı), râ pr] povaiKov 8 e Kat ro
âpovcrov oiı\ vn o p ivtı, ovb'f tö i £ âp<j>oîv <rvyK(iptvov, olov >o
ö ajaovo’os avdptonos. râ 8 ’ İk rıvos yiyvtcrdai n , Kal pi] ro-
8 e yiyvtaO al r ı, p ak ko v p iv k iy t r a ı in i rmıı pi] vnoptvov-

rtıiv, olov i £ âfxov<rov povıriKov ylyvttrOaı, âvÖcıdnov 8 e oü'


ov p.r\v âAAâ K a l in'ı r û v vnoptvovraıv ivio rc k iy t r a ı iotrav-
b 34 y a p ] I : y a p to v to J
y a p ır o v 35 f i o v a i K o v pr. E V P S T : f i o u -
ri A
o -ik o v 190“ I â n \ o v v p t ı / A P : om. E
oüv 2 t ö v om.
P tov P 4 tok] to E ’ 5 ItnvtrtKov F I S : g ftovmKÛv E :
1; fıovaiKov fı ptavaiKov ] âvâııamov om. F T 6 ro&f E 'V P S P T :
Toöt ti E 2ASc Toi’Sf F I J 2P T : tovtov E J 1 7 y 'P İV S : olov
E F et fort. J 1 : nvre yap J 1 8 povo-ımv J âvflptoırot s c rıo s i: â ııdpm-
ıroç E : 6 âvdpanros A 11 p7 F J V T et sup. 1in. E s : Sri I : om. E 1
12 (TvvTiûtptvuv K 15 xaı alt. E I S T : om. F J 16 ciXX.’ oı-c «ıfitı
iv I t«i F I J ai yap toİito» E SAS S in dc Cne/o: om. E 1 to
pr. om. A T S in de Caelo to alt.] t<û I 19 vnoptvfi pr. AV S
in de Caelo : airt f vnnfttıeı E fır] ■ ■ ■ to] 8c S in de Caelo firı
F et fort. P S T : om. E I J 8f Kaî to in spatio iii litt. E 2 : *ai to F
21 ö om. E J ti . . . 22 ylyvttrdai E*AVP : om. E 1 21 /ııj] ro
pıj E * : ptTti vel f<ıj â t f u r â Laas 22 rı om. E 'J aV P 24 oû
fiqv âAAıi] â\\a fir/v E SIJ*
FİZİK 1 37

nesneden oluşuyor” deriz. Bununla kastettiğim şu: “bir insan eğitimli


oluyor”; “eğitimli olmayan eğitimli oluyor” ya da “eğitimli olmayan insan 35

eğitimli oluyor” önermelerini alalım: burada yalın dediğim, oluşan açı- '
sından ‘insan’ ile ‘eğitimli olmayan’; oluşan nesne açısından yalın olan
dediğim ise ‘eğitimli’. Bileşik olansa “eğitimli olmayan insan eğitimli olu­
yor” dediğimizde hem olunan hem de oluşan nesne. Bunların bazıların­
da yalnızca ‘belli bir nesnenin oluştuğu’ değil, ‘neden oluştuğu da’ söy- 5
lenmektedir: sözgelişi ‘eğitimli olmayandan eğitimli’; ama bu her durum­
da söylenmez, çünkü ‘bir eğitimli’, ‘bir insandan’ oluşmamıştır, bir in­
san eğitimli olmuştur. Yalın olarak oluştuğunu söylediğimiz nesneler
içinde kimi, oluşma sürecinde kendini korur, kimiyse korumaz. Nitekim 1 0
insan, eğitimli insan olunca da yine insan olarak kalıyor ama ‘eğitimli ol­
mayan’ ve ‘eğitimsiz’ ne yalın olarak ne de bileşik olarak kalıyor.
Bunlar belirlendikten sonra, dediğimiz gibi bakılınca bütün oluşan­
lardan şunu çıkarmak olanaklı: her zaman bir şeyin oluşan olarak taşıyıcı
olması gerekiyor ve bu da sayıca bir olsa bile biçimce kesinlikle bir değil - 15

’biçimce’ ve ‘kavramca’ ile aynı şeyi kastediyorum-. İnsan olmak ile eği­
timsiz olmak aynı şey değil ve biri kalıyor, öteki kalmıyor. Çelişkili olma­
yan kalıyor (insan kalıyor), ‘eğitimli olmayan’ ile ‘eğitimsiz’ ise kalmıyor; 20
her ikisinden bileşik olan da, yani ‘eğitimsiz insan’ da kalmıyor. ‘Belli
bir şeyin bir şey olması’ değil, ‘bir şeyden bir şeyin olması’ daha çok
[oluşma sonrasında] kalmayanlarda sözkonusu. Sözgelişi bir eğitimli, bir
insandan değil, bir eğitimsizden olur. Ama kimi zaman kalanlarda da
38 cpYSIKIE AK P0A2EQ 2 A

j j Ta>s' İk yap ^aknov âvbpıâvra yıyvtffOai (paptv, ov t 'ov


\o-\k 6 v âvbpıâvra. to p ivro ı İ k rov âvriKCiptvov Ka'ı fiî)
VTTOfifvovros âp<f>0 Ttpa>s \ ty tr a ı, xal İ k tov8e ro'8e Kal
Tob( TÖSf Kal yap i ( âpovaov Ka'ı 6 apovaos ylyvtTaı povo'i-
kös. bıb Ka'ı in i rov trvyKtıptvov âtravTMS- Kal yap i£ âpov-
30 (rov âvdptinov Kal 6 â p o v a o s &vOpa)Tros yıyvta&aı \ ty tr a ı
p.ov<riko's. ıroAAa^&is 8e k ty o p iv o v tov yiyvttrOaı, Kal rS>v p tv
ov ylyvt<r$aı aAAa ro'Se t i yıyvtaOaı, int\S>s bi yıyvto'Oaı
Ttâv oinrıûv fiovov. Kara fiiv r a AAa <pavtpov örı avâyKt)
VTTOKtîcrÖaî r ı to yıyvop.tvov (Kal yap ıroabv Kal rroıöv Ka'ı
35 npos (Tepov [«ai ttotİ] Ka'ı ttov yıyvtraı vnoKtıptvov tivos bıa.
to tıovrjv tîjv oiı<rîav prjOtvos Kar âAAov K tytağaı vnoKtıpevov,
190^ ra 8’ aAAa Tfâvra Kara rijs ovaCas)' örı 8e Kal al ovrrıaı
Kal 6 <ra [ 3 AAa] ânAûts ovra i £ VTTOKtıptvov tivos yıyvtraı,
ivıiTKonovırrı yivoıro âr <f>avtpoi’. a fi yap fir rı o vnoKtıraı,
(£ ov ro yıyvoptvov, olov râ tftvrâ Kal ra {£>a İk
5 cmipparos. yıyvtraı 8e ra yıyvâptva an \û s râ p tv p t-
T aa^ pari(reı, olov âvbpıâs, Ta 8e TrpocrÖf cm, olov ra
ai ıvoptva, ra b' a<j)aıpttr(i, olov -İk rov \ l 0 ov 6 'Eppijs,
râ 8e trvvOttrfi, olov oiKÎa, ra 8’ âAAoıai treı, olov ra
rptnâptva K ara rijv vArjv. nâvra 8e râ ovra) yıyvoptva
10 (fravepâv ört (£ vnoKtıptvcov yıyvtraı. cooTe brjKov İk rS>v fi-
prjf.ıtvcüv â n ro yıyvo p tvo v anav atı trvvOtrov i arı, Kal e<rrı
p tv rı yıyvoptvov, e<m 8e' rı o tovto ylyvtTaı, Kal tovto bırrö v
i/ y a p ro vnoKtîptvov 7/ ro âvriKtîptvov. Af’yto 8e avriKtı-
trOaı p t v to &pov<rov, VTtoKtl<rdaı 8e rov avûpoonov, Kal rî}v
15 p tv a a x Tlpoorvvrıv K al . . \v âpop<f>ıav K al tj)i> a ra ^ la v ro âv -
TiKtîptvov, r'oır 8e \a\Kov j; tov Aı 6 ov ?/ rov xpv<rbv ro vno-

a 28 ö om. J 30 ö om. F S Aryfraı ylyvttjBat I 31 5 f


E I J P S : İ7 F et ut vid. T 33 pövuv E F J P P : fiovmv IP 1 et fort. S
34 TO TİS 35 ırpor Tl t'rcpov P K a l ırorl seclu si: om. fort.
PT b I ııl oiarlaı E F V T S in de Caelo : ovaıat J 1: rj ovala J 3P S :

n'ıain I 2 â\\n seclu si: om. fort. T : habent n P S S in de


Caeio «’£ . . . nvos F I J * P S in de Caelo'. erasit E in Utura fere
38 Iİtt. : om. J 1 3 yivolTO J 4 ov y l y v t T a ı ro A S in de
Caelo 5 tu pr. sup. 1in. E 1 6 âvfiptds E F J 'P S T : âvfi/jıdr
(K )(a\KOV I J 2V 7 O.0111. E 9 KOTCl ( k <i \ K«rO E ) Trjp ÛKrjV n v s :
secludenda ci. Hamelin 11 âmıv E I J 2P T : om. F J 1 12 rt]
rö E 1 : to J P : toİ 1 rt om. J P 13 y â p om. P 15 ko!
tijk alt. E V T : ^ A.
FİZİK 1 39

böyle söylenir: nitekim “bronzdan bir heykel oldu” deriz ama “bronz, 25
heykel oldu” demeyiz. B ir karşıtlıktan ve bir kalmayandan bir oluş sözko-
nusu olduğunda heriki kullanım da olanaklı: hem “şundan şu oldu”
hem de “şu, şu oldu”. Nitekim hem eğitimsizden eğitimli olur hem de
eğitimsiz, eğitimli olur. Bunun için bileşikte de bu böyle: hem “eğitimsiz
insandan eğitimli oldu” hem de “eğitimsiz insan eğitimli oldu” denir. 30
‘Oluşmak’ çok anlamda kullanıldığına göre ve gelişigüzel nesnelerin de­
ğil, belli bir nesnenin oluştuğu söylendiğine göre mudak anlamda oluş­
mak yalnızca tözlere özgüdür. Öteki şeylerde bir şeyin oluşan olarak taşı­
yıcı olması zorunlu, bu açık (nitekim bir nicelik, bir nitelik, bir başka
.şeyle ilgi, <bir zaman> ve bir yer [değişikliği] bir taşıyıcıda oluşur; çünkü 35
yalnızca töz bir başka taşıyıcıya yüklenmez, bütün ötekiler töze yüklenir).
İyi bir araştırmacı için şu da açık olsa gerek: tözler ve mutlak anlamda 190
varolan bütün öteki nesneler bir taşıyıcıdan oluşur, çünkü her zaman
oluşan nesnenin ondan oluştuğu bir şey var. Sözgelişi bitkiler, hayvanlar
tohumdan oluşur. Genel olarak oluşanlardan kimi şekil değişikliği ile 5
oluşur, sözgelişi heykel; kimi eklentiyle, sözgelişi büyüyen nesneler; kimi
eksilmeyle, sözgelişi taştan Hermes heykeli; kimi birleştirmeyle, sözgelişi
lıir ev; kimi de nitelik değişikliğiyle, sözgelişi maddedeki değişmeler. Bu
şekilde oluşanların hepsinin taşıyıcılardan oluştuğu açık. Dolayısıyla söy- 1 0
lediklerimizden çıkan şu: oluşan her şey her zaman bir bileşiktir: bir olu­
şan bir şey, bir de bu oluşan nesne haline gelen bir şey var: bu oluşan
ela ikili: ya taşıyıcı ya da karşıt. Karşıt olmakla ‘eğitimsiz’i; taşıyıcı olmak­
la ‘insan ı kastediyorum-, şekil almamışlığı, biçimden bağımsızlığı, düzen-
ılen bağımsızlığı karşıdık olarak; bronzu, taşı ya da altım taşıyıcı olarak 15
anlıyorum.
40 <T>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

7 . I9 0 a 25 — ıç ıa 6
K(C(l(VOV. I?
tyavtp'ov ovv tos, €67r«p d a ıv alrCaı Kal âp^al to iv 17
(pv<T€i övTiuv, t£ S)v ıtpüiTuıv deri Kai yfyovaffi pi] Karâ
trvnl3 t(3i)Kbs âAA’ Hkckttov o Ae'yerat Kara rrjv ovcrıav, on
yCyveraı irdi» Ik re rov vnoK(ip.(vov Kal rtjs pop(pT)S' <rvy- 3 °
Kfiraı yap o povcriKoi âvdpoonos (£ âvOpomov Kal p.ov<riKoh
rpoıtov Tiva 1 hıakv<reıs yâp [roûy Aoyous] d s rov s Aoyous roııs
İKfCvoiv. 8 i]\ov ovv öıs yıyvoır' av râ yıyvöp.(va İk to v tw v . lo rt
8e r'o p.iv v-noK(ip.(vov âpıdpŞı p.iv (V, etSet 8e hvo (o p iv yâp
âvdpoûTTOs Kal 6 xpv<rös Kal oAcoç 7/ v\rj âpı6 p.r\rr\\ ro’8 ( 35
yâp t l jutâAAov, Kai ov K arâ avpfitjirfKos e£ avrov yiyveraı
to yıyvopevov ?/ 8e o-riptjms Kal fj (vavriıotrıs o-vh/3 c(3t]kos)'
(V 8e to eî8os, olov rj r a £ t î r\ i] p o va iK ij r/ tû>v â \ \ u iv ti

rûtv ovro) KarrıyopoviMİvuıv. 810 t<rrı p.iv ws 8vo \ ( K r io v d v a ı


râ s â p x â s, (tTTL o îos r p f î i - Kal Itrrı p.iv &)î r â v a p r ia , 30
oîov t l tls Ae'yot r â povaiKov Kal ro âpovcrov î] to d(pp.dv Kal
TO \\>VXpOV î) TO î]pp.0ap.İV0V Kal TO âl'âpp.O(TTOV, (<TTl 8’ ü)S ov-
v ıt â \ k i]\ w v ya p trâtr^eıv r â v a v r la â b vva ro v. Atlerat 8e
Kat tovto b ıâ to aAA o d v a ı ro iıroK(Cp.(vov- tovto yâ p oİik

ivavTLov. w<
t t ( ovt ( ırk d o v s rû>v (vavrıto v at â p ^ a l rpoırov r ıv â , 35
âAA a hvo û s d ı r d v râ> apı6p.i>, ovt a v ırarreAüiy 8ıîo bıâ
to (T(pov v ır â p \ ( iv to d va L a v ro ls, âAAâ r p d s - eT(pov y â p ı g ı ®
ro . âvdpunrft) Kai to âp.ov<r<ü eıv a ı, Kat rö âa’\r]p.aTl(TTip
Kal \a\K<a. 3
TTotraı p.%v ovv a l â p ^ a i r i ı v Ttfpl y k v e a ıv <f>v- i
diKtav, Kal u û s tro<ra[, d p rjra ı- Kat 8rj\6v ( a r ı v o r ı 8eî vıro-
KÛa'OaC r ı to İ s (v a v rıo ıs Kal r â v a v r ta 81İ0 d v a ı. rpoırov 8e 5
T iva h \ \ o v ovk â v a y K a îo v İKavov y â p t a r a t ro (rep o v rıav

b 18 7rp<iro)i' E F I S et sup. 1in. J 2 : np&rov ex np â r o v fecit J 2 *ai


F I J ' T ; 5 E J 2V P S 20 â n t ı v I : ı r â v r a P : om. J 22 loûr Xö-)/ow
seci. Diels : om. fort. P S : t o v s ( i p o v s E Ao'yout] ö p o v s y p . P rn vs
om. P 23 ( K i t v o v I 24 p i p p r . E 'J P S : om. E aF I T 35 % A P S T :
om. E a p t d f ir j r r ] n P S T : q â p p v d p ı a T o ç Bonitz s6 y â p r ı E I J P S :
r ı y â p F '• t i Bonitz 27 n öe . . . a v p â f ^ t j K o ç om. I fjv f i ö t $ r ] K t v P
30 röe d p t f t i s A VPS : om. E 32 ro tert. om. E 36 a S om. P
19 1“ 2 to E P T<p \ to E JP : t» F I ante d v a ı add. r ö F I
et sup. 1in. E 1 : om. J P tb A S 3 o v v APS S in e f e C a e l o : o v v
( it r t v E T at E F S S in d e C a e l o : om. I J T 7repı y e v H r ı v n P S T :
an omittenda ? 4 KtJt 7roJİ n a a t ı l om. P 7T o r r a ı scrip si: n o t r n t
edd. e l p ı j T a t A PT : ( I p T fv r m . E ia r a ı F t i înroıt«<râaı F
6 post T i v a expunxit E f’o-Tti' t a n S°
<o«» 2
FİZİK 1 41

İmdi doğa gereği varolanların nedenleri ve ilkeleri, bu nesnelerin il­


kin ilineksel olmayan anlamda onlardan oldukları ve oluştukları şeylerse,
ıliyesim töze göre söylenen herbir şey ise şu açık: her nesne hem taşıyıcı­
dan hem de biçimden (morphe) oluşur. Nitekim eğitimli insan, belli bir 20
tarzdaki ‘insan’ ile ‘eğitimli’den kurulmuştur. Nitekim [bileşik nesnenin]
kavramı bunların kavramına dönüşür. Demek varolanların bunlardan
oluştuğu açık. Taşıyıcı sayıca bir, ama türce iki (insan, altın ve genelde 25

sayılabilir madde daha çok belli bir nesnedir; oluşan bundan ilineksel
olarak oluşmaz; yoksunluk ve karşıdık ise ilinek). Biçim ise tek anlamlı:
sözgelişi ‘düzen’, ‘eğitim’ ya da bu tür yüklenenlerden herbiri. Bunun
için kimi kez iki ilkenin, kimi kezse üç ilkenin olduğunu söylemek gere­
kiyor. Karşıdarın da ilke olması, sözgelişi eğitimli-eğitimsiz, sıcak-soğuk 30

ya da uyumlu-uyumsuz dense, hem sözkonusu hem de değil. Çünkü kar-


şıtlann birbirlerinden etkilenmesi olanaksız. Ama bu da taşıyıcının bir
başka şey olması ile çözümlenir, çünkü bu karşıdardan biri değil. Dolayı­
sıyla sayıca söylendikte, ilkeler bir anlamda sayıca karşıdarın sayısından 35

çok değil, iki; ama yine de hepsi iki değil, üç; çünkü bunlarda varolmak 191

değişik olarak bulunuyor. Nitekim insan olmak ile eğitimsiz olmak ve bi­
çimden bağımsız olmakla bronz olmak farklı şey.
Doğal nesnelerin oluşunda kaç ilke olduğunu ve bu sayıyı nasıl
anlamak gerektiğini söylemiş olduk. Şu da açık: karşıtlarda bir şeyin
taşıyıcı olması ve karşıdarın iki tane olm ası gerekiyor. Ama bir başka 5

tarzda bu zorunlu değil, çünkü karşıtlardan birinin yokluğuyla


42 OYZIKH2 AKPOAZEÜZ A

tvavT iıo v tto u lv rf] âırovıria Kal ırapovcrıa ti/v ptTafioAı'/v. i)


h i vıroK tıptvi] <f>tj<rıs (TtıoTi)Ti) Kar’ avaAoyLav. <5>î y a p ıtpos
a v b p ıâ v ra ^oâkoç ij mpos kAÎvyjv £ v \ o v i] ırpos tw v ahAıav
10 Tl tü iı» iyovTuov pop<f>i]v [i] vArj Kül] tö âpopıjıov f \ (C n p lv
A a fitîv Ti)v popcfıyv, ovrcos avri) v p o s ovırıav ?X ( l Kaı T°
TÖde t i Kaı to öv. p ia p i v ovv a.pxV a^r *)> °^X °v™ p i a
ov<ra ovht oCrıos ov <5>î ro To8e t i , p ia b i ijs ö Âoyos, ( t i
8 f TO İv a v ru iv TOVTU), 7/ (TTtpl]<TLS. TaVTa b i 1tü)S hllO Kal 7TÛ>Î
15 TrÂeıuı, tlpryraı i v t o Î î &vu>. ırp& rov p i v ovv eAtxQy o n âp-
\ aı r a v a v r ıa \ xovov , ı/o rc p o v ö o rt a u ay K îj K aı aA A o tl

vnoKiıtrO aı Kal t lv a ı T pia• ex 8e t& v v v v tpavtpov t ıs //


ıa<j)op Ttav ivavTLOûV, Kal nüs fyovtrıv ai âp\al trpbs
8

aAKıjAas, K a l t i tö v n o K t ı p t v o v . ırÖ T tp ov hi ovır La t o tıbos


ao i] rb v - n o K t ip t v o v , oiııı w bijAov. a\A’ oti ai âpxa ‘ rpeîy
Kaı 77<3 s rpeıs, Kaı t ıs 6 rpönos avriiv, bijAov. ıroıraı p iv
ovv K a l T iv f s tlırlv a l âp^aî, İ k rovraıv OtuptlaBıaaav.
"Oti 8e pova^&s oîırıo ÂtieTaı Kal ?) tmi/ ap\aiu)V 8
anopLa, kiyutptv para Tavra. Ç rjT o vvT ts yap ol K a r a (jn -
35 Aoa-oıjıîav upuiToı t i j v âArjBtıav Kal rîjv <f>vtrıv t£ > v o v tc û v
(£tTpaTn]<rav olov oböv tıva âAArjv aTrıoadivra vtto âırtı-
pıas, Kaı <pa<rıv ovrt yîyvtadaı t&İd o v t i d v ovbiv oîSre <f>6 tîpt<rûaı
8lâ to âvayKalov p iv tlvaı ylyvtaÖaı t o yıyvoptvov r/ e£
övros î] fK pi] o v t o s , fK 8e t o v t u > v apcjtoT oıov abvvarov
30 tîv a r oiırt yap t o o v yıyvtaûaı ( tlvaı yap ı]f)>]) fK Tt p i]
o v t o s ovbiv hv ytvtadaı- v n o K t i a d a ı yap t i btîv. K al o v t io
b?) t o i<f>t£î)s ırvpfiaıvov aC£ovrts oiıb' tıı-aı -ıtoKAd ıftaaıv
33 aA. ı povov aiiTO t o ov.
33 t K t i v o ı p i v o v v T a v T ijv iA a j 3o v r i j v
bö£av 8 ıâ râ tip r jp tv a - r jp tls bi K ty o p tv on tö ovtos

a 7 ırıtpou<rîq xnı T’J anot la V S 8 (ftûaıs U T : vXrj S


A ST : Sttnrtp E 9 riav aXXa>i'] «XXû)v F : ıîXXo S İO »/ûXı] ıcnı
sec). D iels : om. S ı ı tö om. P 13 »vira] ovan ov E ov]
îv F 1V P Şr scrip si: ip E 1 : rj E ’F İ P S P in de A n im a : g
13e k k e r: i) T o rs trik : t u tîSot ff Donitz : om. J yp. A S in de Caelo
14 İf alt. om. E 1 15 ötuöt ►E &PXrl P ■ "* aPXal ^ ' 21 rptis
E I J * P : om. F J* Tır sup. 1in. E 1 22 6fwpti<rÖa F J : ötapij-
a B u ıo u v 1 24 \tyufiıy E I J V : Aiyoptv F S T 25 E J 2T :
Trjif Ttav F I J 1 26 tinf ipini K IV P T : tiıropıat E J S 31 ycvtaâaı
E ’APS : yiyvttrBm E 1 Sfiv S c ISonitz: riPS'T
FİZİK 1 43

vı* varlığıyla değişmeyi etkilemesi yeterli olacaktır. Taşıyıcı doğa bir ben­
zet me ile bilinebilir: tuncun heykelle, tahtanın sedirle, madde ve biçim­
den bağımsız nesnenin şekli olan başka nesnelerle ilgisi nasılsa, taşıyıcı 10
doğanın da töz ile, belirli nesneyle, varolanla ilgisi aynı biçimdedir. De­
mek ki bu taşıyıcı doğa tek ilke, ama onun tek olması ve varolması bura­
daki şu belli nesneninki gibi değil; tanımın ona dayandığı şey olarak
uma ayrıca bu tanıma karşıt olan, yani yoksunluk olan şey olarak teklik.
I'ıınlann ne anlamda iki, ne anlamda daha çok olduğunu ise yukarda
m*y(edik. İmdi ilk söylenen şu: yalnızca karşıdar ilke. İkincileyin söyle- 15
neıı de şu: bir başka şeyin taşıyıcı olması, dolayısıyla üç ilke olması zo-
ıunlu. Şimdi dediklerimizden ise karşıdann ayıncı özelliğinin ne olduğu,
ilkelerin birbiriyle nasıl bir ilgisinin olduğu ve taşıyıcının ne olduğu çıkı­
yor. A m a acaba töz biçim mi (eidos) yoksa taşıyıcı mı (hypokeimenon)
İm henüz açık değil. Açık olan şu: ilkelerin üç tane olduğu, ne anlamda 20
üç tane olduğu, bunlann tarzının ne olduğu. Demek ki ilkelerin kaç tane
ve neler olduğu bu kadarıyla incelenmiş oldu.
8 Bundan sonra yalnızca bu kadarıyla eski düşünürlerin çıkmazı­
nın da çözüldüğünü söyleyelim: nitekim hakikati ve varolanların doğası­
nı ilk olarak felsefece araştıranlar bilgisizlik yüzünden yolu şaşırıp başka 25
1ıir yoldan gittiler ve şunu ileri sürdüler: “varolanların hiçbiri ne oluşur
ı ıc de yokolur, çünkü oluşan şeyin ya varolandan ya da varolmayandan
oluşması zorunlu, ama bunların herikisi de olanaksız. Çünkü varolan
oluşamaz (zaten var); varolmayanlardan da hiçbir şey oluşmaz, çünkü bir 30
şeyin taşıyıcı olması gerekir.” Böylece daha da ileri gidip şunu savundu­
lar: “çokluk yok, yalnızca varolanın kendisi var.”
İşte onlar bu dediklerimizden ötürü bu sanıya kapılıyorlardı. Biz
ise şunu ileri sürüyoruz: “varolandan ya da varolmayandan
44 OY2IKH2 AKP0A2EQ 2 A

7. 19 1a 7 — 8. ıç ıb 25
rj jjuj ovros yıyvecröaı, r) tö fiij öv r/ ro ov ttolûv ti 77 35
nd(r^(u> i] otlovv rööe yiyvecrd aı, eva fiev rpoırov ovO'ev h ıa-
cpepeı ıj ro tov iarpo v ıtoıeıv t i 7} tta a ^ e ıv tj i£ ia rp o v 1 9 ı 1’
t ıv a ı ti 7) yLyvtuO aı, a ta r’ eıreıbi] roîıro S ı\ â s K eyera ı,
6 tj\ov örı Ka'ı rö ef ovros Ka'ı rö öv rj noıeıv rj ıra-

ır^eıv. oİKobo/j.eî pev ovv ö iarp ö s o v % fj i a r p ö s a\ K' ?/


oiK.oh 6 fj.os, Ka'ı K e v n ö s yıyveraı ov\ 77 i a r p ö s â \ \ ’ fj fxe \ a s1 5
ia rp e v e ı be Kat â v ı a r p o s y ı y v e r a ı 1) i a r p ö s • e n e l Se /j-akıara

\ e y o fie v Kvptıos r o v iarpov rroıeîv rı ?/ ıtacr^eıv rj y iyvecrdaı


e£ iarpo v, eav fj iarp ö s ravra ırâa-)n) 7/ ttoit) r; y iyvrfra ı,
btf\ov örı K al rö eK p.î) 0 1t o s yiyvecrdaı t o v t o arjfiaLveı, tö

fj ıxi] o v . öırep eKeıvoı fi'ev oiı SıeÂo'vres ânecrrrjo-av, K al d i a 1 0

r a v rrjv ttjv a y v o ı a v rocrovrov TTpocrrjyvâijcrav, toore firjdev ole-

crdaı y ıy v etrd a ı fx7)5 ’ eıvaı r&v â\ \ıov, ü\\' ave Kelv ıraaav

rijv yeveu.ıv- i]fi.eîs ûe Kal a v r o i <pafxev y l y v e a d a ı j û v fxr]6 ev

inr A û s e/c p.ij o v r o s , 7tojs fievroı y iyvec rda ı e/c p.i) o v r o s , olov
Kara <rı;/x/3 e/3 îjko’
î (e/c y a p rrjs < rr(p ıjaew s, o ecrrt /caÖ’a v r ö firı I5

ov, ovk ev v T r â p x p v ro s yıyveraı rr d a v fiâ C e r a ı Se tovto K al

a b v v a r o v ovroo boK eî yiyvecrdaı rı, ( K pırı ovros)' iıcavrıas 8e


o v b ' e £ o v r o s ovbe r ö ö v y iyvec rda ı, ttKÎjv K a T a <ru/x/3 e/3 r)/cos- ovra)

be Ka'ı t o v t o ylyve rrOaı, t o v a v r o v r p ö n o v olov ei e/c (oıov Ç û o v


t \ y * /■ / > '» * » / / 1 y *
y ıy v o ır o K aı e/c r ı v o s Ç<j>ov t i Ç <pov olov e t kvcov \€k kvvos t\ 20
h t v o s ) e £ LTTiTov y ı y v o ı r o . y ı y v o ı r o fiev y a p a v o v fiâvov İk tı-

vös £yov ö kvcov, a k \ a Ka'ı e/c Ç ûo v, a W ’ o v % 7; ( m o v vır-

â p X fL yap ijbrj tovto' ei öt rı fj.e\\eı yiyv ecrdaı Çûov p.rj

Kara avfifiefİTiKÖs, ov k e/c Ç<fiov ecrraı, K al el rı öv, ov k e£


o v to s ovö ( k ur] o v r o s * ro yap €K firı ovto s e ıp rjr a ı t][jllv 25

a 35 ph Pr* * ** m») AP ov i) to E 2I J P T : fi^bv t) E 1: ov b


r o ııf} FS re E 2A PS: om . E 1 36 rj om . E b 1 «*£
E 1] S : ro E 2F I 2 E 2A P ST : 8ıx £ > s i] r r \ € o v a x â > s E JV
3 i] om. F Ş] r t t} F J 2 4 o Z v om. F 7 v . . . to p
om» J 1 8 T avra F J V tT a l r c t I ; Ttıvra Tavra E § yiyvrıraı
om. AV 9 €>#c E T : fxf) c^ AP tovto E IP ; tc a ı t o v t o F J V
io fx e v om. F 13 rr]i> om. E fxt] 6t v E S C o v d t v AP 14 «V
tov fii) P ntüs Cornford : 07tcös E : ö/ıwr A o l o v om. P 16 rt
E I P 1 ; om. FJP P 17 Tt om. P 19 r o v ] K a r h tov E

post £fcwadd. â v F I et sup. 1in. E 1 : om. J P 20 #eai] ıcai t l I «k


om. E J 1? t K alt. . . . 2 i t n n o v Laas :nrfrov n P S T : ^tTrrror
yp. S y t y v o ı r o pr.] y c v o t r o E p i v om . F P 22 v ır â p \ o v P
25 t]p t v fecit I
FİZİK 1 45

oluşmak”, “varolmayanın ya da varolanın bir etkide bulunması ya da et- 35

kilenmesi”, “herhangi bir şeyin belirli bir nesne olması” ifadeleri bir tarz­
da “hekim bir etkide bulunuyor ya da etkileniyor”, “bir hekimden bir şey 191b

uluyor ya da oluşuyor” önermelerinden hiç de farklı değildir. Dolayısıyla


madem bu son önermeler çift anlamda kullanılıyor; varolandan oluşmak
ve varolanın etkide bulunması ya da etkilenmesi ifadeleri de çift anlamlı,
İni açık. Sözgelişi hekim hekim olmakla değil, mimar olduğu için ev ya­
par; hekim olduğu için değil, [önce] kara olduğu için, ak olur. Ama he- 5

lum, hekim olarak tedavi eder ya da tedavide başarısız olur. Bir hekim
lıekim olarak bir şeye uğrarsa, bir şey yaparsa, ondan bir şey olursa [an­
cak o zaman] asıl anlamda, hekimin bir şey yaptığını, birşeye uğradığını
ya da hekimden bir şey olduğunu söylediğimize göre, açık ki, ‘varolma­
yandan oluşmak’ da şunu, ‘varolmayan olarak olanı’ imler. Onlar bunu 1 0
ayıramadıklarından yanlış yoldan gittiler, bu bilgisizlik yüzünden yanlışla­
rına öyle yanlışlar eklediler ki, sonunda hiçbir şeyin oluşmadığına, ‘varo­
lan’ dışında öteki nesnelerden hiçbirinin varolmadığına inandılar, tüm
ı ıluşu yadsıdılar. Biz kendimiz de mutlak anlamda varolmayandan hiçbir
şeyin oluşmadığını söylüyoruz ama bir biçimde de varolmayandan oluş­
mayı kabul ediyoruz: sözgelişi ilineksel, (kendi başına ‘varolmayan’ bir 15

şey olan yoksunluktan yani içeriği olmayan bir şeyden bir şey oluşur. Bu
şaşırtıcı ve bu yüzden varolmayandan bir şeyin oluşması olanaksız gibi
geliyor). Aynı şekilde ilineksel anlamda olması dışında varolandan varo­
lanın oluşmadığını da ileri sürüyoruz. Bu biçimde, [ilineksel anlamda]
hir hayvandan bir hayvanın ve belli bir hayvandan belli bir hayvanın
oluşması gibi, bir tarzda bu da oluşabilir: sözgelişi bir attan bir at, bir kö­
pekten köpek oluşsa. Çünkü bu durumda köpek yalnızca belli bir hay- 20
vandan oluşmuyor; aynı zamanda hayvandan da oluşma sözkonusu, ama
hayvan olarak hayvan değil. Çünkü bu, sürecin başlangıcında zaten var.
Ama herhangi bir şey ilineksel olmayan anlamda ‘hayvan’ olacak olursa,
o, ‘hayvan’dan olmayacaktır ve o bir varolan ise, bir varolandan olmaya­
caktır, varolmayandan da olmayacaktır; çünkü ‘varolmayandan’ 25
46 «SYEIKHE AKPOA2EQZ A

ti o -rjp a ıv d , ot i f p.ıt öv. in 8e Kal rö e ıv a ı â ır a v y


27 fj.i) e ıv a ı oİik a v a ıp o v p e v .
2 J ( I s p İV 8?) TpOTTOS OllTOS, & W o S 8’
o t i ( v b e \ t r a ı T a vra k e y a v K ara tx\v d ıiv a p ıv Kal ttjv e v i p -
y e ıa v to v to 8’ i v AAAoıs hubpurTaı hı a K p ıfid a s p â \ \ o v .
jo â<rd' (oırep ek eyop ev) a î a ıropiaı k vo vT a ı 8t’ h s hvayK a-
( d p e v o ı âvaıpovcrı t û v e lp r jf iiv c o v İ v ı a - d ia y a p to v to to u o v to v
Ka'ı ol ırpoTfpov (^(Tpanrjcrav tt}$ 680O rrjs eır'ı ti)v yevecrıv
Kat (pdopâv Ka'ı S k u t s p,era/3 oArj ı r ai/rt) yap ttv o</tûeî<ra fj
(jjva-ıs âıracrav ( \ v u e v a iır û v r»/v â y v o ıa v .
35 'H p p ev oı p'ev ovv Ka'ı e r e p o i Tives e la t v a i/rijs, âAA’ ov\ 9
Uancos. TspStTov p.ev y ap ofioKoyovcrıv attAûs y iy v e tr ö a İT i eK pr)
1 9 2 * o v r o s , fl V lappevihrjv opQG>s k e y e ı v eıra <paıv(Taı avT oıs,
d iT (p ((ttIv âpıdpû ı p i a , k a l b v v a p a fLİa p ov ov eıv a ı. to v to
8e hıa(f>ep(i ır k d a T o v . i j p d s p ev y a p v\t]v Kal aTtprjcrıv ere-
pdv <f>apev e ıv a ı, Ka'ı Tovruiv t o p i v o v k Sv d v a ı k ara <rvp-
5 j3(/3r]Kds, rrjv vKrjV, ttjv 8e arepr)(rtv KaÛ’ av-rıjv, Kal rr;v
p i v e y y v s Ka'ı ovcrıav ırat s, tt/v vAijv, tijv 8e o v b a p â s ' oî
8e T İ p.ıj o v t o p e y a Ka'ı t o piK pov o p o ım s, r) t o a v v a p -
<f>urepov r) t o )((op'ıs (K aTepov. âjore navTe\S>s erepoy o rpo-
7to s o v t o s Tİjs T p ıâ bo s KciKeZvos. iJ.expı p i v y h p Ö(î>po ırpo-
10fjkOov, oti 8eî T iva vnoK eîo'daı <j>v<rıv, T avrıjv p ev T o ı pıiav
ıroıov< rıv K al y a p et r ı s b v â b a T roıd, Ae'yûJi» p e y a Ka'ı p ı-
kp o v avTr)v, ov d ev rjrrov T airrb ır o ıe î’ tt\v y a p e r e p a v n a p eıS ev .
7/ p i v y a p v n o p  v o v aa a -v v a n ıa r jj poptpfj tû v y ıy v op ev oıv
e<rTİv, (iöınrep fjtTjrrjp* i) 8 ’ erepa p o îp a rijs ivavT ititreu is ttoA-
' 5 AaKis a v <f>avTa<rd(ir] r â ırpös râ K aK onoıov aiiTrjs aT ev i-
( ovti Tijv b ıâ v o ıa v o v 8’ d v a ı to -napaTtav. ovtos yap n v os
âdov Ka'ı âyaO ov Kal e<f>erov, to f iiv t v a v r lo v aiırıu <pap.ev

*’ 26 f/ E J* P S : fj to F IJ* 28 ra ira I J P : raCrn E 2F : rııirâ


TnÛTd E 1 Kanıl Knl kutâ I 3 0 t\îy n fitv E F J 2V P : \tyOfXfv
IJ1 3 * y“ p] y“ P ™ 1 32 T 17 v om . E 3 4 ânaırav
(ırâtrav P) i\v trtv a v râ v APS : «Xıttrtv avTtov TTÜrrav E : 7râ<rav ekvtrtv
A in M eta p h y sica rqv E P S : m irtjv ti)v A: om. A in M eta-
fih y s ica 36 ti IV P '. om. E F JS 192“ 2 )i6vov piav tırnı
F P : fiıav tlvaı fiovov S pot/ov fecit E 1 4 <paptv eıvaı ESP !
tıvai Ânfuv AS°T »vk iv F I J ’ S : Sv et in litura iv litt. ovk E : &v
ovk J 1 6 *nî om. IPS 8f] 8< <TTİpr\<rıv E ’ APS II (TpiKpöv I
12 nûr^v] nuTo F ıraptiSt rr/v trrtprjaıv 17 I 13 tijt
fiopfpıjs PS
FİZİK 1 47

ı leyişi bize ‘varolmayan olarak varolmayanı imliyor. Öte yandan biz ‘her
şeyin olması ya da olmaması’ deyişini ortadan kaldırmış değiliz.
Dem ek ki bir çözüm yolu bu. Bir başka yol ise aynı şeylerin olanağa
;,;öre ve etkinliğe göre söylenmesinin olası olması. Ama bunu tam olarak
bir başka yerde belirledik. Dolayısıyla, (dediğimiz gibi) eskileri bazı deyiş- 30
İm ortadan kaldırmaya zorlayan çıkmazlar çözülüyor. Çünkü eskiler [zor­
landıkları için], bu nedenle oluş, yokoluş ve genelde değişme konusunda
yanlış yoldan gittiler. Bu doğa görülmüş olsaydı, onların tüm bilgisizliği
ortadan kalkardı.
9 Başka bazı düşünürler de doğaya yaklaşülar ama yeterince de-
ğil. Nitekim ilkin genel olarak oluşm anın ‘varolmayandan’ kaynaklan­
dığı, yani Parmenides’in haklı olduğu görüşünde birleştiler; sonra [bu 192

doğa] sayıca bir ise olanak halinde de yalnızca bir olur diye düşündü­
ler. Oysa burada son derece büyük bir ayırım var: nitekim bizim dedi­
ğimiz şu: madde ile yoksunluk değişik şeylerdir, bunlardan biri, mad­
de ilineksel anlamda ‘varolmayan’dır, yoksunluk ise kendinde ‘varol-
mayan’dır; madde töz’e yakındır, hattâ bir biçimde tözdür, yoksunluk 5

ise hiçbir biçimde böyle değil. O nlarsa varolmayan ile büyük-küçüğü


benzer tutuyorlar, ya herikisini birarada ya da herbirini ayrı ele alıyor­
lar. Dolayısıyla bu üçlülük tarzı [bizimkinden] bütünüyle değişik olu­
yor. 7 “B ir doğa taşıyıcı olm alı” görüşüne dek varıyorlar ama bu doğayı 1 0
tek diye alıyorlar. Çünkü ona ‘büyük ile küçük’ diyerek bir ikilik ku­
rulsa bile bu, aslında onu, [doğayı] aynı şey yapmak, çünkü öteki do­
ğa yanı, [yani biçim almamış yoksunluk durumu] gözden kaçmakta.
O luşan nesnelerin kalıcı nedeni biçim le birliktedir, tıpkı bir anne gi­
bi. Oysa karşıdığın öteki yanı, anlığını ona yanlış yönelten birine 15

hepten yokmuş gibi görünebilir. Tanrısal, iyi, istenir bir şey varsa
48 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 A-B

8 . 1 9 ıb 2 6 — 1 . i9 2 b 9
eîvaı, rb 8i o TTt<pvK(v e(p(e<r0 aı Kal âpeyea-öaı av rov Ka rd
T7]v avrov (f>v<rıv. t o Î s 8e <rvp./3 alveı t o ivavrlov âpeyecrdaı
rrjs avrov <f>0 opas. K airoı ovre aiıro avrov olov re iıpCardat İO
ro eîbos 8ıâ ro fiil eîvaı ivbeis, ovre ro evaırriov (<p0 apriKa
yhp aXXr)Xu>v ra evavrla), âXXa rovr İa rıv i] vXi), &tntep
âv el 0 rjXv âppevos Kal aıa-^pov KaXov‘ nXfjv ov Kaû’ avrd
aio-yjıâv, â \ \ â kara (TVfifiefirjKos, oibe 0 rjXv, âW a Kara
<rvpif3 e/3 r]K6 s. 35

(pOeîperaı be kat yıyveraı İcrrı pev <3 s, Itrrı b' 25


â>s ov. dış p.ev yap ro ev <5, Kaû’ avrd <f>0 elperaı (ro yap
<j)deıpop.evov ev r«ur« earCv, ?j arepr]aıs)- <Ls öf Kara büvap.iv,
ov Kaâ’ avro, âXX’ &<f>0 aprov Kal âyevrjrov âvâyıcrj avrrjv
eîvaı. eîre yap eylyvero, i-noKelcröal r ı beî -npStrov e£
ov evvırâpxovros' tovto b’ eorlv avrrı fj <pv<rıs, cocrr’ ta ra ı rtplv 1°
yevecrOaı (Xeyıo yap vXi]v rb ırp&Tov v’noKe’ıp.evov tKaartp, e£
ov yıyveraı t i evvjrdp\ovTOs p.rj Kara <n)/*/3 f /3 j/kos)- eıre <f>6 eC-
peraı, e li tovto âtftiÇeraı ea^arov, atare e<f)6 apfxevi] eoraı
trplv <f>0 aprjvaı. ırepl be rrjs Kara to eîbos âpxfjs, Trorepov
fila i) TroXXal Kal r(s ?J rCves eicrlv, b i aKpıfjeLas rrjs rtpılt- 35
rıjs <pıko(ro(^lasepyov eorlv bıopltraı, coot’ eJs fKfîvov t o v Kaı-
pov âıroKeıo-Öu). uep'ı be r&v cfavaiKÛv Kal (f>0 apr&v elb&v lÇ 2 b
ev roıs vaTepov beiKvvp.evoıs epovfiev. on pev ovv eltrlv âp-
\ a l, Kal rlves, Ka'ı ıtöıraı rov apt.0 p.6 v, buopto-du) ıjpûv ovrcos"
T iâ X ıv 8’ âX X r]v â p y i j v â p £ â p . e v o ı X e y m p e v .

B.

1 ’ Tâı» ovtiov râ ptev ec ri tpvaeı, ra be bı' aAÂay al- 8

Tlas, <\y6creı 1uev ra re Çûa. Kal râ p.eprj avrûtv Kal râ

“ 18 o om. E F J P avrov Kartı Ttjv om. E 1 22 ra E JAP :


om. E 1 23 0 İ}Xu] 0 q\v Kat F 24-5 OV&İ . . . (TVfl/3ff3lJK<İÇ
E I P S : om. I' J T 26 T a t (V J <f>Öttpâ/ıtvop y â p I 27 Karcı
E F J P : K ara rr/v IS 28 âyfvrjrnv E F P S l âyirnifrov IJ 2Q yt~
y v tr a t S T •'{ E J 'P T : t o i ( F I J 2 30 airıj E F V S T : aurrjs
IP : avT ıj J 33 d s E I P S T : rı tıs F I 36 (trr'tv ip y o p
F dıopıtrc' HSP : htopia-aa& at P S ° ® I aTroaoŞeîaâtu I Ka'ı
E P S T : Kat tö>. A 3 rjp âv F 4 <îXXr)»' om. E 1 \ iy a p e v
F I V : \ ey o fiev E J , deinde in E Ttini y a p ö v r o y râ p t v e a r ıv tpûijfi, r a
5c &ı âXXas airias
Tit. B. jttpt aıritûv E 9 /ıeii] St <f)ap.tv tıvat E P Ta . . . 10
caî alt. om. J 1
FİZİK 1-2 49

ı >nun karşıtının aynı doğaya göre ona yönelmesinin, onu istemesinin do-
l’al olduğunu söylüyoruz. Ama bunlarda karşıtın kendini yoketmek iste­
diği sonucu da çıkabilir: aslında ne biçimin -eksiği olan birşey olmadığı 2 0
için- kendine yönelmesi olanaklı ne de karşıün karşıtına yönelmesi (çün­
kü karşıtlar birbirinin yokedicisi). Ama yönelen, madde: tıpkı dişinin er­
keğe, çirkinin güzele yönelmesi gibi. Ancak bu kendinde çirkin değil de
ilineksel anlamda çirkinse ve kendinde ‘dişi’ değil de ilineksel anlamda 25

ise.
Maddenin oluşması ve yokolması bir anlamda sözkonusu bir an­
lamda değil. Nitekim içinde olduğu şeyle ilgili olarak kendinde yokolu-
yor (çünkü onun içinde yokolan şey yoksunluk); ama olanak halinde ol­
ma ile ilgili olarak o kendinde ne oluşur ne yokolur, zorunlu olarak oluş­
mayan ve yokolmayan bir şey. Nitekim oluşsa, onda içkin olduğu bir ilk
nesnenin taşıyıcı olması gerekir, oysa maddenin doğası bu, dolayısıyla 30

oluşmadan önce varolmuş olacaktır (nitekim herbir nesne için ilk taşıyı­
cıya madde adını veriyorum, bundan onda içkin olan bir nesne oluşur,
ilineksel anlamda da değil). Öte yandan o yokolsa sürecin en sonunda
kalan şey yine kendisi olur, dolayısıyla yokolmadan önce yokolmuş olur.
Biçime göre ilke üzerine ise, o acaba bir mi çok mu? Ne ya da neler?, 35

bunları kesince belirlemek İlk Felsefe'nin işi. Dolayısıyla bunu oraya bı­
rakmak uygun. Doğal biçimlerle yokolan biçimlerden ilerde sözedeceğiz. 1 9.
İmdi ilkelerin var olduğunu, onların neler olduğunu, sayıca kaç tane ol­
duğunu böylece belirlemiş olduk. Bir başka ilke ile yeniden söze başlaya­
lım.

İkinci K itap

1 Kimi varolanlar doğal, kimi varolanlar ise başka nedenlere bağlı.


Doğal olanlar: hayvanlar, bunların kısımları, bitkiler ve yalın
50 «frYSIKffi: AKPOA2EQZ B

ıo (pvra Kal ra a 7rAâ tû v aojpârw v, olov yrj Kal irip Kal


dijp Kal Bboap (Tavra yap eıvat Kal râ roıav ra <pvaeı
<f>apev), ndvra be Tavra tyaiveraı hıa<i>epovra -rrpös Ta
fiil (j>v<T€i avvecrrÛTa, toiîtu>i» p.e.v yap (kclittov ev eavTtjı
âpXVv %x.(l Kunjtreats K al orâfreeos, râ pev Kara rottov,
j j râ be kut' av£rjorıv Kal (pdıaıv, râ 8 e Kar âAAouo<rıv
kKCvij 8 e Kal ıpdrıov, K al el rı toiovtov â k k o yevos
etrrîv, >/ p iv reTv^r/Ke rijs Karr/yopias eK acrnjy K a l
kaO’ ötrov e<rrıv ân o t4xvt)s, ovhepıav &ppi]V e\eı fiera-
fioArjs İp.(j>vrov, jf öç avpfief3ıj(ceı> ovtoîs tlvaı KıOlvoıs t)
20 yr/'ivoıs rı piKToîs (k rovraıv, exeı, Kaı Kara roaroîrrov, aıs
ovtrrjs rijs (pvo’tıas ûpxy~ls tivos K a l a ’ı rias rov Kivetadaı K a l
i « i î ı ; t » * \ *ı «
ıjp e p e ıv ev w v ır a p x e ı ■ Jipıaroıs K aa avro K aı jxi) K ara
c r v p fie ft r iK o s (Ae y ıo 8 e ro p i) K a r a a v p j 3ej 3i]K 6s , o n y e -
I f ♦ V t n İt f r * ] t 1«, J
' voır av avros avrat tis aırıoç vyıeıas (ov iarpos• aAA
»5 opus oiı Kadb vyıdÇeraı rıjı/ îarpiKijV 4 \e ı, âAAa crvpjie-
jirjKev rov avrov larpov eîvaı Kal vyıaÇopevov bıo Kal x<npî-
Çeral ttot an' âAAıjAaıy). öp.oıoıs 8 e kal t&v â \ \ u v eıca-
<rrov t 5>v ’notovftevcdv ovbiv yap aiır&v e^eı rijv apxi)v ev eav-
r<|> rijs Troııjcrtcus, âAAâ râ p iv ev âAAoıy Kal e£to0 ev, olov
30 olKİa Kal tû v âAAaıv tû v x fLP0 Klx'llTU>v enaarov, ra 8 ’ ev
avroîs p iv aAÂ ov KaO' a ira , <î<ra Kara (rvpjjtfiijK.o'i al-
rıa yevoır av avroîs. <f>vcrıs p iv ovv i a rı to pıjdev <pv<rıv 8 e
e‘xeı oıra roıaıirrjv t\ e ı dpyıjv. Kal tu rıv ırâvra Tavra ovala'
VTTOKetpevov yap rı, Kal ev vTTOKupevoı ia r lv i] (f>v<rıs del.
35 Kara <f>v<rıv be T a v r a r e K a l ö tr a t o v t o i s imdpxeı KaO'
a v r d , o l o v rû Trvp'ı ( p t p e a O a ı & v ojm t o v t o y a p (f>vtrıs p i v ovk
1 9 3 * ea -T iv o v b ’ e ^ e ı <f)vo-ıv, <f>v<reı 8e K a l K a r a <j)v<rıv İ u t Lv . ti p iv

^ IO y , A T : y r jv E I I vSatp /çat aep a E V : vSotparjpT' Tavra


. . . 12 <t>nniv Ü S : seci, Prantl 12 mûrn V S et ut vid. E 1 : t<i
ptjÖiVTtl E 2A 1 3 - 1 4 TOVTtûV . . . E V A P T l TCI fliv yap (j)V(T(l
ovra nûvTa </>mVeraı e^ovra iv tavToîç a(i\nv A l 6 #cai t i APS T ;
^ E 1; Knl E ’ 18 6pf*i]v n P S : âpxr)v T yp\ S 19 Xı$lvots
tj yıjıvotç €tvat AT 20 «aî om. F IP T to(to\)tov apxqv Kivfftrtas
«ai tTTaiTtu>ç ûf I 21 tov om. E 22 Trp<î)rws E F IJ*P :
npuiTtû J 'T tcara A PST ; om. E 24 rıç om* E T 25 Kaâon
E 27 ÖW* EF S T î om. IJ P 28 Trjs TTOtrfataç fV avTüi F
32 TO pt]6*v) TOVTO s . 33 OiTtl E F JP S l üfra TTjV Î T TTUVTa
Tavra E S : Tavra m lvra AP 36 7rvpi] nvpt ro A *93a I
AP : om. E
FİZİK 2 51

cisimler, yani toprak, ateş hava, su (bunların ve bu gibi nesnelerin doğa 1 °


gereği varolduğunu söylüyoruz); bütün bunlar varlıkları doğaya bağlı ol­
mayan nesnelerden farklı görünüyor. Nitekim herbiri kendi içinde bir
devinim ve durağanlık ilkesi taşıyor: kimi yer açısından, kimi büyüme,
eksilme açısından kimi de nitelik değiştirme açısından. Oysa bir sedir, I5
bir giysi ya da bu gibi bir başka cins nesne rastgele böyle bir kategoriye
konduğu için ve bir sanata bağlı olduğu için kendi içinde hiçbir doğal
değişme gücü taşımaz, ama bunlar ilineksel anlamda, varlıklarını taştan,
topraktan ya da bunların karışımından aldıklarından, ancak bu ölçüde 20
böyle bir güç taşırlar. Doğa öyle bir devinim-durağanlık ilkesi ve nedeni­
dir ki, kapsadığı nesnede ilk olarak kendi başına, ilineksel olmayan bir
anlamda bulunur (“ilineksel olmayan anlamda” dediğim şu: biri kendini
tedavi eden biri, hekim olabilir, ama yine de o bu tedavi gücünü tedavi
olan kişi olarak taşıyor değildir, aynı kişi bir rasdantı sonucu hem hekim 25
hem hasta olmuştur. Bunun için bu iki şey birbirinden de ayrılabilir).
Öteki yapılan-yaratılan nesnelerin herbirinde de bu böyle, çünkü bunla­
rın hiçbiri kendi içinde yapma-yaratma ilkesi taşımaz: kimi, sözgelişi bir
ev ya da el emeği üretilen bir başka şey başka nesnelerden, dışardan alır 30
bu ilkeyi; kimi ise kendi içinde taşır ama ‘kendi başına’ değil, yani kimi
nesneler ilineksel anlamda kendileri için neden olabilir. Demek ki doğa
işte bu söylediğimiz. Bu tür bir ilke taşıyan her nesnenin bir doğası var.
Bunların hepsi de birer töz. Çünkü hepsi bir taşıyıcıdır, doğa da her za­
man bir taşıyıcı içinde bulunur. Hem bunlar ‘doğaya göre’ olan nesneler­
dir hem de bunlarda ‘kendi başına’ bulunan özellikler: sözgelişi alev için 35
yükselmek; nitekim alevin yükselmesi bir doğa değil, bir doğası da yok
ama ‘doğa gereği’, ‘doğaya göre’. Demek ki doğa ne, ‘doğa gereği’, ‘doğaya 19
52 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 B

i. i 9 2 b ı o — 1 9 3 “ 2&
ovv İ u t l v t) <f>vırıç, d p rjra ı, Kai Tİ rö <f>v<reı Ka'ı K ara <fiv<rıv.
o>y 8’ Icrrıv jj (ptfırıs, TTfipâordaı heiK vvvaı yeAoıov <f>av(pov
y a p ö n r o ıa v r a râtv övrıov itr r iv ır o \ \ a . rö 8e öeiK vvvaı r a
(fiavepa. 8 ıâ r û ı; â<f>avûv ov d vvapıivo v Kpıveıv eerri rö 8ı’ a v ro 5
Kai jiı/ 8 ı’ aııro yvoûpıpov (ö n 8' iv b i^ e r a ı ro vro ırâ< r\tıv, ovk
âbrjK ov a v K k o y ıa ’a ıro yap âv r ı? İk yereriys wv rv<f>\os
ırtpı xpoopidT(ov), â><rr( avâyKij ro ıs ro ıo v ro ıs ırtp l r<av ovopd-
Toov d v a ı ro v \o y o v , v o tîv 8e jj.ijhiv. 9
6oxeî 8’ i] (f>v<ns Ka'ı ij 9
ovaıa rû v (pvatı övruv ivıo ıy d v a ı rö ırpûrov tvvTiâp\ov ekot 10
arto, appvdfjLDTTOv (öv) K a d ' tavrö, oîov kAi'mjs <j>v<rıs rö £vkov,
avbpıdvros 8’ <5 ^aA/coy. cnjp.dov 8e (pr/aıv ' AvTi<f>S>v ön , eı
Tts kotopv£eıe kAIvrjv Ka'ı Aci/Boı hiivap.iv îj tnjırthîüv lüore
d vdvaı fikaarov, o v k âv ytviaOaı k \ (v t]v aAAa £ıîAoı», i> s ro
ptiv K a r a . avp,j3 (f3 r]Kos vırâp\ov, t i j v K a r a vofiov hıâdto’iv 15
Kai ri]v ri^vrjv, rî/v 8’ ov a Cav o îıır a v (Kdvqv fj Ka'ı bıapeveı
ravra ıraa^ovora trvvf^ûs. eı 8e Kai rovraıv (Kaarov ırpös ere-
pöv r ı ravro rovro ıreırovdev (otoy o p.iv \ a \ K o s K a l ö ^putroy
it p u s v b o ıp , râ 8’ ö<rrâ Kai çv\ a ırpös yijv, öjioico y 8e Kai
r û r âkkoov orıovv), İ k û v o rijv (f>v<rıv d va ı Ka'ı ri jv ovıriav aîı- 10
rûiv. Sidirep oi p.iv irip, oi 8e yijv, ol 8’ dtpa (jıaaıv, ol Se
vhitıp, ol h' (vıa rovrutv, ol ûe iravra ravra ri/v <f>vırıv d -
vaı rı/v rû v üvtoiv. o yâp Tiy avrûv vıreka/3 e roıovrov, eıre
iv d r t ırkdıo, rovro Kal roaavrd <f>i]<rıv d v a ı rijv ânaaav
oıurCav, râ oe âAAa ırdvra iradi] tovtmv K a l e£eıy Kai 8 ıa- 35
Oia-fiy, K a i roıirıuv p iv orıovv atbıov (ov yap d v a ı jifra -
13 oAî)ı> aiıroîy e f avr&v), ra 8 ’ âAAa ytyv«r 0 aı Kal <pOd-
ptcrâaı aırtıpaKis. 38
tva 1uiv ovv rpoırov ovroı s ?/ ıpvaıs Aeyeraı, 38

a 2 i a r ı v i) < f)v c rıs E S : rj f y i ı a ı s f c r r i v IJ : < j> iıa ı t i t r r ı v F K a l alt,


om. E 1 $ü<rıı»] < p v < n v i a r i v S* 7 TV<f>\os â v F 9 v o d v 8c
/ i T jS t v E S : n q d t v S e r e d i r A ıj alt. Om. F IO oıvı'a E 2F I P S :
o i t r i a t} J : E 1 dubium r â v ( p i ı t r t ı o v r a v fa r t ra TTpûırov t v v n â p ^ o v
in litura E a i v ı o ı ç t î v a ı om. F i l w addidi (cf. M. ıo i4 b 28)
14 â<f)€İvnı T 15 Kara alt. E 2AS : K d T d t o v E 1 vopov\
pvdfiûv T yp. P yp. S 20 (Kciro E 'S : ıKttvıı E 2AT 21 ir ip . . .
yijv E V : ynv, oi 8e jrvp A 23 rrjv om. J 1 24 fyavıv A
25 Kai Dr. E I V : om. F J 26 orıovv E 'P : örtovv tlvaı E 2A
27 Ka'ı <j)0û p fi röaı AS : om. E 2S oüruc ’j (jivaıs E S : rj <j>i>aıs
OVTO) AP
FİZİK 2 53

göre’ olan ne, bunu söyledik. Doğanın varolduğunu kanıdamaya çalış­


mak gülünç bir şey, çünkü bu tür varolan pek çok nesne var, bu açık.
Açık olmayan şeyler aracılığıyla açık şeyleri kanıdamak ise kendisi aracılı- 5
ğıyla bilinir olanla kendisi aracılığıyla bilinir olmayanı birbirinden ayıra-
mayan birinin işi (bunun olası olması görülmeyecek bir şey değil: nite­
kim doğuştan kör biri renkler üzerine uslamlama yapabilir). Dolayısıyla
şu zorunlu: böyle kişiler sözcükler, adlar üzerine konuşurlar ama hiçbir
şey kavramazlar.
Bazı düşünürlere göre doğa ve doğa gereği varolan nesnelerin tözü
herbir nesne için o nesnenin ilk olarak içkin olduğu, biçimden bağımsız 1
olarak kendi başına varolan şey: yani bir sedirin doğası tahta, bir heyke-
linki ise bronz. Bunu göstermek için Antiphon şunu ileri sürüyor: bir se­
dir toprağa gömülse ve çürümenin bir şey üretecek gücü olsa, oluşacak
şey bir sedir değil, bir tahtadır; çünkü [sedir] ilineksel olarak yani [insan] 1
yeteneğine ve sanata bağlı, tahtada içkindir, ama töz bunlar sözkonusu
olurken sürekli kalan şeydir [diyor]. Bu tür nesnelerin herbirinin bir baş­
ka şeyle ilgisi aynı böyle olsa (yani bronz ile alanın su ile ilgisi, kemik ile
tahtanın toprakla ilgisi, öteki nesnelerden biri de öyle), [ilgili oldukları] o
nesne bu nesnelerin doğası ve tözü olur. Bunun için kimi, varolanların
doğası, özü ateş diyor, kimi toprak, kimi hava, kimi su, kimi bunlardan
bazılan, kimi de bütün bunlar diyor. Nitekim bunların içinde -ister tek
ister daha çok olsun- böyle bir şeyi kabul eden biri “bunun ve bu kadarı­
nın tözün tümü olduğunu, öteki herşeyin ise bunların durumları, özellik­
leri, ilişkileri olduğunu” öne sürüyor; “bunlardan biri başsız-sonsuz (çün­
kü bunlann kendilerinden değişik olması olanaksız), ötekilerse sonsuz
bir oluş-yokoluş içinde” diyor demektir.
İmdi bir tarzda doğadan kastedilen şu: kendilerinde devinim
54 OY2IKH2 A K P0A 2EQ 2 B

fj •npâ>Tt] (K İ C T ia {nsoK(ijX(VT] v\rj tSiv İ^ovtm v iv a İ T O Î s âp-

30 X V V KW>]<r«os Kal ıx(Ta/3 o\i}s, â A A ov 8e Tpânov i/ fiopfö]

K al ro eıbos r a Kara tov \ 6 yov. ünrıtep y a p r e x vV k e y e r a ı

to Kara rt\ vrjv K at to r e \ v iK Ö v , ovrto K al <j>ij<Ti$ to Kara

fj)v<rtv [A e'yeraı] K at r â <pvcrtKov, o i r e de (K e l ttcû <paifxtv a v

% X eLV K a r a Ttjv Tİ\ vi]v o v b e v , d Svvâ/xeı jiov ov e o r î kK ivi), p-i)

35 ıto) 8 ’ İ \ ( i t o e'ıbos Tr]s k\Cvt]S, o v 8 ’ t îvaı T€\vt}v, o v t ’ iv

t o Î s (fitio-ft a v v ı o r a f i e v o i f t o y a p hvvâ/ıeı crap£ 1 ) dırrovv o v t

I 9 3 b (\ e ı ttu> ri)V i a v T o v <j)v<rıv, ısplv av A â / 3 r/ t o flbos to Kara

t o v \ 6 y o v , (Ş bpıÇopavoı \eyo/x(V ti fa r ı < rap f 7/ o o t o v v , o i r e

<j>V<T( t İ O T I V . COOTf A A A O V TpÖlTOV 7/ <f)V<TIS h v (IT) tG>V İ\ O VT(üV

iv aıiTüîs Kii’Tjcretos a p x y v i) p .o p < f> i} Ka'ı to tîb o s , ov Xû,/U"


S c tto v ov a A A ’ ?"/ K a r a tok A6y o v . (r â 8’ i ı c t o i i t ü İ V < j> v < r ıs p t i v

ovk tartı», < p v a t ı d e , o î o v â v d p tü ir o s .) K a 'ı p . â \ \ o v a iır i] (p v trıs

r r js vAr/s* İK a a ro v ya p ro're Aeyeraı öra v (V T (\(\(C a ?/•


p .â \\o v 77 o r a v d v v d p . e ı . İ t i y ı y v e r a ı â v û p ıo ıro s i£ â v Û p ıiır o v ,

âAA’ ov k X İv t) İk K \ıv rıs • Sıo K at ( f t a a ı v ov ro o ’^ r j p . a tıv a ı

ıo T T jv < f> v < r ıv aAAa rö £ v \o v , ört y e v o ır’ & v, el ( iK a a r â v o ı, ov

kAiVtj âAAâ £ iı\o v . e ’ı 8’ 5pa roCro < f> v (rıs , Kal 7/ p .o p < j> i /

(p t/o -ıs ' y ıy v e ra ı y a p e f a v O p ta n o v & v d p w n o s . İ t i 8 ’ 7/ < p v o - ı s

?) \ e y o f x e v q ti»s y e v e t r ı s ö 8 ös e a r u ' eîs ( j > v < r ı v . ov ya p & < n te p

7/ iârptvcrıs A e'y era ı o m els larptKİ/v o-, s âAA’ eiy vyU ıav

1 5 avâ yK î] p i v y a p a n o larpiKÎjs o v k els îarptKİjı» eîvaı rî)v tâ-

Tpevcrıv, o v \ ovtio 8 ’ 7/ (f>vtrıy 7rpos ri/ı> <f>v<rıv, â A A â ro

<pvo)ievov İk T iv b s eh ti epyeraı fj <ftveraı. ti ovv <pve-

r a ı .; ov\i ef ov, âAA’ ds o. ?/ â p a pop<p!] <f>v<rıs. tj 8e

pop<pij K a l 7) (pvtrıs 8 ıx<Ss A e 'y e r a f K at yap i] trreprjcrıs et-

20 Bos i m s icrrıv. d 8 ’ «a rıı / ore'pjjo'ty « a t i v a v r i o v t i ırep’ı r?/r

âır\rjv yevecrtv tj pr/ t a r ı v , vtrrepov imo-KeTtreov.

“ 2 9 ûpX'lv K iy^ rtm E J P S : KivTj(Tt(os apx<jv FI 3 2 Karıt pr. A PS :


Karıl TIJ» E 33 \i-yfTaı seci. Diels : om. S (Kft E ’V : imîvâ
E ’A îrcor F I (j>afuv E 3 4 *arâ n S : om. P T 36 o v k
E ** I 7TÜV F âı< \a/3g P : nfa\âfy E : iv Aa'/Soı F I : ^ ^â|3 j J
2 o» E *JV et ut vid. P T : S E * F I S 6 avrı/ <f>vats E P S : <f>vtrtr
avrtj A 9 & ıu < f)a< T i t o t ı x û f l t l o v k E I O - I I o r t . . . £vAoı>
AS : om. E 11 <pv<rıs scripsi, fort. cum P S T : ri)p>q n : om.
V , seci. H am elin *ni om. E * 12 yap AS : y’ E >/ A PS :
om. E 17 ;J fecit E , leg. ut vid. T : Ş AS t i ovv (frvtrnı
J ‘S : fif Tİ ovv <f>vtTcu E ’ F I J ’ P : om. E 1 18 ovyi cîr to JÇ ov
dXX’ tir to fit S I P âpa AS : om. E di E l PS : fi« yt E*A
2 0 İ otiv E ’ I J ’ S : i ar ıv Ij E ’ F J ’ P ti F J V P : ön E : om. I
FİZİK 2 55

vr değişme ilkesi olan nesnelerin herbirinin ilk taşıyıcı maddesi. Bir baş­
ka tarzda da şu: şekil ve kavrama karşılık gelen biçim. Nasıl sanattan kas- 30
tcdilen ‘sanata göre olan’ ile ‘sanat ürünü olan’ ise, aynı biçimde doğa­
dan kastedilen de ‘doğaya göre olan’ ile ‘doğa ürünü olan’dır. Ama ilk
durumda bir şey yalnızca olanak halinde bir sedirse, sedir biçimini he­
nüz taşımıyorsa onun sanata göre olduğunu ve sanat ürünü olduğunu 35

söyleyemeyiz; doğaya göre olan nesnelerde de bu böyle: olanak halindeki


ı-l ya da kemik, et ya da kemiğin ne olduğunu ona göre belirlediğimiz
kavrama karşılık gelen biçimi almadan önce [kavrama göre biçimi], he- 19
m'iz kendi doğasına sahip değildir, ‘doğaya göre’ de değildir. Dolayısıyla
lıir anlamda doğa, kendilerinde devinim ilkesi taşıyan nesnelerin şekli
(morphe) ve biçimi (eidos): bu da ayrı-başına bir şey değil, ancak kavram­
ca ayrılan bir şey. (Bunlardan [madde ile şekilden] oluşan ise, sözgelişi 5

lıir insan, bir doğa değildir, ‘doğaya göre’dir.) Maddeden çok da [şekil]
bir doğadır, çünkü herbir nesneye olanak halinde olduğu zamandan çok
gerçeklik halinde olduğu zaman [o nesnej denir. Öte yandan bir insan­
dan bir insan olur ama bir sedirden bir sedir olmaz. Bunun için de [An-
tiphon] diyor ki, dış görünüm (skhema) değil, tahtadır doğa olan, çünkü 1 '
lıir sedir ekilse de ürün verse bir sedir değil, tahta olur. Demek ki madde
bir doğa ise şekil (morphe) de bir doğa , çünkü bir insandan bir insan
olur. Öte yandan doğa oluş anlamında alındıkta doğaya yönelik yoldur;
nitekim buradaki durum tedavideki gibi değil, biz tedavi sananna (hekim­
liğe) giden yola değil, sağlığa giden yola “tedavi” deriz. Çünkü tedavinin
tedavi sanatına doğru gitmesi değil, tedavi sanatından gelmesi zorunlu.
Oysa iki anlamdaki doğanın birbiriyle ilgisi bu biçimde değil: doğal olan 1
şey doğal olduğu için bir şeyden bir şeye doğru. Öyleyse nedir doğal olan
şey?- Doğan şeyin ondan kaynaklandığı değil, ona yönelik olduğu şey.
Demek ki şekil bir doğa. Ama şekil ile doğanın iki anlamı var: çünkü
yoksunluk da bir anlamda bir biçimdir. Ama yoksunluk acaba mudak
anlamdaki oluş ile ilgili bir karşıt mı, yoksa bu böyle değil mi, bunu da- .
ha sonra araştırmamız gerekiyor.
56 «&Y2IKH2 A K P O A IB Ü İ B

i. i9 3 a 29 — 2. i9 4 a 12
’ E7T<İ 8e b ıt ip ıa r a ı • n o a a \ 5>s î] c p v a ıs , fi( r â to vto
6 e u jp r)T İo v t lv l 8 ı a < p tp e ı 6 fiadrjiAa.TiK.bs t o îi <f>vaiKou (kciİ
yap İ t i Cır ( h a Kal o rep eâ t\eı ta < p va iK h a a ıp a r a K a l pT\Ki)
Kal orıyjjiâs, Trepl 5>v <tkoh eı o paOrjpaTLKİs)' İr i et ?/ »5
aarpoK oy ıa krtpa îj p t p o s Tİ)S (j>vaiKİ]S’et yap t o v <pvtriKov
to tl ian v ı )\ w s 7] <t(Ktıvrj t lb e v a ı, riîsv 8e <rup./3 e/3î)KÖrtoy
Kaö’ aı3ra p.T)bfv, aroıto v, aAAtos re «at orı (p a ip o v r a ı Ae-
yourey oî wept (pvcrews K al ırtpl <rj(7)^taros <r(\ıjvt]S K a l 7)\ (o v ,
K a l bi) K a l ırorepov o-0 aıpoeı8 jjy 77 yıj K a l o koV/lios jj ov. 30
ırepl roıiraıy /neıı o iv 7rpaypıareverat Kal o p-aOrj/ıanKÖs,
âAA’ oı)x tf fpvcLKoy (ToıpaTos mepas İK aarov oîıûe rd crv/i-
ji(fii)KâTa Ofiapti fı toiovtols ova ı avp.[iifii}KfV' 810 «al XMP^~
ÇeL' -^tüpLaTa y ap rjj ı>u?/<reı Kivrjatcis t a n , Kal oiıbev 8ıa<£e-
peı, oû8e y ly v tr a ı \pevhos \uıpı^6vTaıv. \ av 6 av ov ai 8e roCro ıroı- 35
ovvTfs Kat ol Tas ib ea s keyovTtS' râ yap (pvaiKa ^toplÇov-
a ıv i)ttov ovTa ^ tapıara t &v padrjpaTiKİtsv. y ly v oıro 8’ a v r94a
tovto brj\ov, eî rıs İKarepaıv ıreıpûro Atyeıv tovs öpovs, Kal
avTüiv Kal t &v avp.[it/3rjkotiûv. to /nev yap ırtpiTTûv t a r a ı
Kal to âprıov Kal ro (hOv Kal to Kap.ırv\ov, İri 8e apLÖpos
v ' . \ <■ » f v 1* »» \ » r .
kat ypap.pi; x a ı a ^ j i a , a vev K ivıjatıos, a a p ç 8e Kat o trro w 5
Kal âvöpiöTToî o v k Itl, âAAâ raCra û > a n tp pis aıp.îj â\A’ oû)(
w s ro Kap.TtvX.ov Ae'yeraı. brjAoî be Kal râ <pvaiKÛ Ttpa
t& v p.aâi]p.âT<ı>v, o l o v OTrrtKTj Kal âpfxoiHK>j Kal â<rrpo\oyıa-
â v â ır a k ıv y a p r p o ıto v n v iy o v a ıv r jj y fw p .(r p ia . 17 /uev yap
yecof*erpıa 7repl y p a p p ı j s (p v a iK İjs a K o n e î, âAA’ oîı\ jj <f>v- 10
CLKtj, T) 8 ’ otttlktj p .a6r\ p.aT lkt]V p i v y p a p p rjv, âAA’ OVX ÎJ
p.a6r\p.anKÎ; â\A’ jf <f)vaiKij. ıa
t 7TCt ö 7/ <pv<ns ÖL\(ı)Sf TO T€ i 3

k 22 V ^utrif] »j < f)v<rtç \ f y c r c i t E 2A S : Acycraı f) <j>v<xıs P


23 fia^rjrtıcoç E 24 <£u<rt*rt] ( f i v a i K a k u i E 1 25 ^ ^ T i K o t E €t
Susemihl : ö’ J*P : d ’ f l Basiliensis : om. E F I J 1 27 ^ AP :
K nl EV E lAP : Tf E a 29 ( r€ \T )v t]ç K a t f ) \ l o v E I J V : t) \ I q v
Kal CT(\r)VT)ç F S T 30 &rj Kaı om. E *T : Ö9 E 2I rj y r j K«i o
K Ö a p o ç A ST : 6 K o ı r p a ç K a t r\ y t } E V 31 f t f v o i ı / t o v t u > v I p a ö r\-
r<Köf E 36 oi r r t p ı r â s F *94a I p a O r jT t K Û v E 3 *<m
FT 4 ( T t ât] ama E 2 6 o v k İ t i AP î o v k a ı r t a İn litura
E raGra AP : avrâ E 8 fiadrjfinTtov I J 3P : padrjTüty E 1 :
f i ( i d q p a r i K â v E*FJ* 9 c^ouo-i T p o ı r o v r t v a F j} . . . 10 y c u t f i t r p ı a
E 2F JP S O lym piodorus : om. E 1 : â\\* ^ p e v ytMutrpta IV
I I p a d r jT t K r ıv E 12 f V f i E J S : i n t t ü r ) F İ T öe Kat 7 F
FİZİK 2 57

2 Madem doğanın kaç anlamda kullanıldığını belirledik, bundan


sonra matematikçinin fizikçiden ne bakımdan farklı olduğuna bakmak
l'rrekiyor (nitekim fiziksel nesnelerde de matematikçinin üzerinde çalıştı­
ğı yüzey, hacim, uzunluk ve noktalar sözkonusu). Yine gökbilimi doğabi- 25
liminden farklı mı yoksa onun bir bölümü mü, bunu da incelemeli. Ni­
tekim güneşin ya da ayın ne olduğunu bilmek doğabilimcinin görevi ise
bunların özelliklerini bilmemesi tutarsız olur. Üstelik doğa ile ayın ve gü­
neşin biçimi üzerine konuşanlar, acaba yeryüzü ve evren küre biçiminde 30
mi, değil mi, bunu da açıkça söylüyorlar. Matematikçi de bunlar üzerine
çalışır ama onun çalışması herbir nesne doğal bir cismin sınırı olduğu
için değil. Yine ilinekleri de böyle nesnelerin ilinekleri olarak incelemez
o. Bunun için o soyudayarak çalışır, nitekim düşünme ile devinimden
ayrılabilen, soyudanabilen nesneler var. Bunda da bir tehlike yok, nesne­
leri soyudayanlar yanlışa düşer demek de değil bu. Ideaların olduğunu 35
savunanlar da bunu yapıyorlar ama bilinçsizce, çünkü onlar matematik­
sel nesnelerden daha az soyutlanabilir olan fiziksel nesneleri soyudamaya 19
kalkıyorlar. Ne ki bunların herbirinin, yani nesnelerin kendilerinin ve
ilineklerinin tanımı verilmeye çalışılsa, bu, [fiziksel nesnelerin matema­
tiksel nesneler gibi soyudanamayacağı] açıklığa kavuşabilir. Nitekim tek
ile çift, doğru ile eğri; yine sayı, çizgi, dış görünüm deviniminden bağım­
sız olacaktır, oysa et, kemik, insan böyle değil. Ama bunlardan da ‘bu- 5
run’dan “eğri” diye değil, “basık” diye sözedilmesi gibi sözedilebilir. Op­
tik, müzik, gökbilimi gibi fiziksel nesnelere daha yakın olan matematik
bilimlerde de bu açık: çünkü bunlarda geometrinin tersi bir tarz var: geo­
metri fiziksel bir çizgi üzerinde fiziksel anlamda çalışmaz; oysa optik, ma- İC
tematik çizgi üzerine matematiksel anlamda değil, fiziksel anlamda çalışır.
Madem doğa iki anlamda, hem biçim hem de madde, buna
58 0Y IIK H 2 AKPOA2EQ2 B

tib o i Kal T) vAr], As av (1 it(pl <TLpüTl]TO'i (TK0TI0Îp.(V Tİ (OTLV,


ovtüİ daoprjT İov m<tt ov t' â v (v vArjs ra r o tav ra ov re Kara rfjv
15 vArjv. K a l yâp 8 t] icat n tp l to v to v ânopr\<reıtv &v rts,
en 11 bvo a l <j>vcr(is, n tp l n o rtp a s rov (f>v<riKov. i) n tp l r ov i £
âp.<poiv; âAA’ tl irtpl rov İÇ âpuf>oiv, Kal n tp l İK arip as.
ndrepov ovv ri/s a v riji î] âAAjjs (K arepav yvupiÇ tıv; (is p.(v
y âp rov s âp\aiovs ânoj 3Ai\fravrı bo£(t(v âv (iv a ı rijs vArjs
30 (em ptKpov y âp t i p.ipos 'Efj.ntboK\î]s Kal AtipoKptros tov
d b o v s Kat to v tC i)v tıv a ı ij^j/avro)' d 8e ij tİ\ vj] ptıpıdraı
ttjv (pvaıv, rijs Se avrijs (tti<ttthxi}9 d b e v a ı t'o eîSoy Kat Tijv
vArjv p-txpı tov (olov iarp ov iy U ıa v K a l %oAijV Ka'ı <fi\eyp.a,
i v oîs 1) v y t d a , o p o iu ıs 8e Kat o iK o h o p o v t o re et8os t t ] s
25 otKtas Kat ri]v {ıkTjv, ö n nAivOoı Ka'ı £ u \ a- â><ravTa>s 8e
Kat i n 'ı tû>v âAAcov), Kat r?/s <f>v<riKİjs âv d r ] t o y v t o p ıÇ a v
âp.(f)0T(pas râs <f>v<r(ts. İti to o î i v ( K a Kat to t«Aos ttjs
ui/tj/s, Kat öcra roflrcov iv ( K a . ?/ 8e <f>v<rıs re'Aos Kat ov tv (-
Ka {£>v y âp < rvv(\o vs rijs Ktvrja-foos o v a r / s i o r t t i tİAos,
30 t o v t o (to ) ia ^ a r o v Kal t o o v il K K a • 810 Ka'ı o ırotfjrîjs
yeAofas ırpoıj^Öi] d n d v “ i \ d Te\(VTijv, j/o-ırtp ovveK e y i-
V (ro ” •/3 oıiAerat y â p o v n a v d v a ı t o io - ^ a r o v r i Aos, âAAâ
r â (SiATiaTov)- i n d Ka'ı n o ıo v a r ıv a l r e ^ v a ı t i ] v vAtjv a l p.iv
ânAtos a l b i cv(pyov, K a l \p<ip(6a û s îjpû v t v ( K a n âv -
35 t w v vnap\ovTU)v { i a p i v y â p nw s Kat ?;/xets TeAos’ St^tîs
y âp r o oC iv(K<x* (îp jjraı 8’ iv rots ırept (pıAoaorpıas). bııo
194^ 8e a l &pxov<raı Tİ)s vArjS K a l yva>piÇov<raı T ( \ v a ı , ıj Te
y^pınp-ivr] K at tj/s tro ıi]T iK i]i t] â p ) ( iT ( K r o v ikj). bıâ K a l î]
\p iııp .tvT ] â p \ iT ( K T o v iK İ) ntas, b ıatp ip tı 8e j/ r/ p iv rov et-
Sovs yVtûpKTTlKrj, [?) ap\lT(KT0VlKt],] î] 6( WS TTOÜJTtKlj, Tt/S
S v \ t ] s ‘ 6 p iv y âp Kvj3 (pvi]Ti\s noîov t i t ö etSoy to v nrjbaAiov

a 13 uı/ıım/rnc A PT : a t f i n v E t ! f i r r ı v O K o n 6 if x t v AP 15 roı -
rov E 'V P S T : to -’ ou 3i( ü [ E SA : tovtou î<ru»' B on itz 16 im ıS t)
FT 17 «<] “ «* E Ig u7ro3 .\(\//riKTi AP : f î \ t \ J / ı ı i ' 7 i E â>>
om . F 24 v y icta A VT : vyttın â n ( p â t vArj E 27 â/itpOTfptıs
om . F 28 <pvaıs to r fA o s ov F 2g T* t a n I rtA o s, . . .
3 0 (tr^tiTov scrip si, fort. h ab ııit S : T«’\o t, -rovro İcr^ arov E 1 VP : rtA or
t r Kit'rjatüüs} r o v r o ftr y ıır o v E 2A : iu \ a r o ift t o v t o tcXoç ci. A P , legît
fort. T 3 0 <cal (ip tK iS rıs o F 3 2 to seci. G u th rie k 1 5ı
E J JT : dr) I J 1 : Sc ita! P : fi17 k«î F <tnî F P : «ai «i E 1J 3 17
Om. K 4 [17 a/j^ıreKTOpiK/;] ıj öf, P ra n tl1 : ^ fi», r/ ap^iTf KTOViKrj
vel ^ fie up^iTtKToviKi) ci. P r a n t l : t) pr. sup. 1in. habet, 17 alt. e ra sit E
FİZİK 2 59

V linklimin ne olduğunu incelermiş gibi bakalım; yani bu tür nesneler ne


maddeden bağımsız ne de salt maddeye göre. Nitekim doğa iki yanlı ol- 15
ılıi):mıa göre, hangisi üzerine çalışmak doğabilimcinin işi, bu konuda bir
’miiiih olsa gerek. Yoksa [doğabilimci] herikisinden oluşan şey üzerine mi
çalışmalı? Ama herikisinden oluşan şey üzerine çalışacaksa bunlann her-
I>lı İni de incelemeli. Acaba bunlann herbirini bilmek aynı bilimin mi
yı >Usn farklı bilimlerin mi işi? Eski düşünürlere bakıldığında [doğabilim-
ı ll ıııadde üzerine çalışırmış gibi görünüyor (Empedokles ile Demokritos 20
lıiı azcık ‘biçim’ ile ‘nelik’ (to ti en einai)e yaklaştılar). Sanat doğayı taklit
ediyorsa, biçim ile maddeyi bir yere değin bilmek de aynı bilimin işiyse
('.özgelisi sağlık ile onlarda sağlığın sözkonusu olduğu safra ile balgamı
lıilıuek bir hekimin işidir, aynı şekilde bir evin biçimini ve maddesini-
iıı/jla ya da tahtayı- bilmek bir mimarın işidir, öteki mesleklerde de bu 25
Iıı iyle) doğabilimine düşen de heriki doğayı bilmek olsa gerek. Yine erek-
m'I nedeni (to hou heneka), amacı (telos) ve bunlar için olan nice şey var­
sa bunlan bilmek de aynı bilimin işi. Doğa bir amaç, bir ereksel neden­
dir (çünkü kendilerinde sürekli devinim olan nesnelerin bir amacı var,
İşle bu son nokta aynı zamanda ereksel neden. Bunun için Ozan’m8 “so- 30
m ma kavuştu, zaten bu son için doğmuştu” demesi gülünç. Çünkü en
son nokta değil, en iyi nokta amaç olsa gerek. Sanadar da kimi mudak
anlamda, kimi de kullanılmak üzere maddeyi işlediğine göre ve biz de
Itunları sanki bizim için yapılmış gibi kullandığımıza göre (nitekim biz de
I ıı r anlamda amaçız: ereksel neden iki anlamlı; Felsefe Üzerine’d e bun- 35
dan sözettik), maddeyi yöneten ve maddeyi bilen iki sanat var: biri onu
kullanan, öteki ise yapıcı-yaraücı olana özgü temelkurucu (arkhitektonike) 19
olan. Bunun için kullanan da bir anlamda temelkurucu olan, ama ayı­
rım şurada: biri, temelkurucu olan biçim üzerinde yetkin; öteki, yapıcı-ya-
rafıcı olarak madde üzerinde. Nitekim dümenci dümenin biçiminin nasıl
olması gerektiğini bilir ve onu deneder; dümeni yapan ise onun hangi 5
60 <I>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 B

2. 194» 13 — 3. 194b 30

y v a ıp ı^ L Kal e m râ rm , ö b’ İ k ttolov fı/'Aotı K a l ttolwv k iv i ']-


<T(cov ic r r a ı . i v fx tv o v v ro ıy Kara T İ \ v t ] v rjpLÛs ıv o ıo v p e v r r jv
v k i) v t o v e p y o v i v t K a , i v Se roîs (pvtrLKOts v ı r a p x t ı o v< ra . en
Tutv tTpâs tl i) v \ t) • âA A u yap e ıS e ı ûA A tj Î iK t/. 9
M fX P ‘ Si; 9
ıroo-ov tov (jıvcrLKuv Seî tldivaı râ eıSoy Kal ro r ı (<ttlv ; ?/ 10
âiiTirep ia rp o v v e v p o v rj \ a \ K e a \ a \ K o v , IJ-(\pL tov tlvos
[yap] iv tK a ( K a c r r o v , Kat m p ı ravra â icrrı ^copıa-ra p.iv eî-
Seı, iv vKg Se'; avdpanros y a p âvdpom ov ytvvâ Kal jj\los.
nojs S’ ex*t t o x tupurrov Kal tl ecrrı, <f>ı\o<ro<pias tpyov
bıopıaraL rijs 7Tpdrrjs. 15
3 t\Lu)pı<rp.tvix)V Se rovrtüv iıru rK c n rio v rrepl t S>v alrıu ıv,
woîa Te Kal ır o c r a tov âpı6p.ov İ ittlv. e îre ı y a p r o v e l b e v a ı
yjipLV 7/ ı r p a y p a r e i a , d b i v a ı Se o v n p o rtp o v o l o p e O a İK a c r r o v
rrplv â v Ad/3co//.eı> ro Stâ t C ıtepl İK a a ro v (tovto S’ , ttrrl ro
A a fiû v rijv ırpıorrjv alrCav), b r j\ o v otl Kal î]p .îv tovto tioli]- ao
rio v Kal n ep l ytviırftas Kal (f>dopâs Kal nao-ıjs rijs <f>v<riKrjs
/j.era/3 oA?/s, öttoh etSoVes avrSıv r as a p \ a s âvayeıv d s
a v ı us ■ntıpûp.töa rû>v Çrjrovfifviûv i Kacrrov. i v a p .iv ovv rpo -
ttov a îrıo v A e y e r a ı ro e £ ov y L y v tra i r ı iv v n â p y p v ro s , olov o
XaAx6y ro v â v ö p ıâ v ro s Kal o &pyvpos rijs (j>ıa\rıs Ka'ı ra 35
to v to o v y iv i] • âA A oy Se t o eıS o y Kal ro napâbeıy)xa, t o v t o
S> » \ « v / l •» / » t \ \ > J /f
€(TTlv o Aoyoy o tov rt ı)v tıvaı Kat ra tovtov yevr] (olov tov
bıa TTaaûv Ta bvo ırpos ev, Kat oAoos o apıOfAös) Kal Ta
fJLtpr) ra iv r £ Aoya). İ r i oOtv rj ap\ij r/s pL€Taf3okr}$ i/
7T/3CÜT?; i] Tİ)s 7j/3e/xrj<T6cosf oîor 6 jSovAcvcra? aîrtoy, Kat o 7ra~ 3°

I94b 23— 195 b 2 1 = M et. A. 2

b 6 Kat alt. E JP : Kat «Vc F I 7 *nra A P: «ara rr/v E 9 rt


r) E 2F I J 3P S : r»j E 1: Tt J 1 aXXa) . . . v\tj post 10 tart» F
IO Tav om. F II iarpov E F J S : tov iarpov I T f) E S :
*rat AV t ov rlvos scripsi : tov Ttvot E 'J : tov uûevat rıvoç F :
rivos, rivoç S : rıvoç îv€Kaf rtvos yp. A : rov. tivos A ld in a : rov. rivoç
Jae g e r 12 yap seclu si: habent n S yp . A â AS et sup. 1in.
E1 ctdrj J S 13 Kal o ij\ıos F 14 ~1 5 <#>tXo(70^Jtaff , . .
7rpâ>Tr}ç IS : <f>t\otro<f)İaç rrjç npûrt)? öıoptVat tpyov E 2F J : Tr)S ttpa>rr}ç
€pyov <J)t\o<TO<pîaç d topla at T : (f>t\oao(f)iaç rrjs Trpârrjs earip E JV
17 (Trctür) tov S iS 9] râ (pvatKa f} I 2 1 «at tert. ES :
Kfû 7rcpt AP 22 avx<ûv ras âfi\as A PS: Taç âp^as avroiv E
26 aXXo 1 27 o alt. E I J P : om. F T M olov tov S tâ E 30 rj
fecit E 2
FİZİK 2 61

ağaçtan ve ne tür devinim-değişmeyle (kinesis) olacağım bilir. Demek ki


sanada ilgili konularda maddeyi eser için yapan biziz, oysa doğal nesne­
lerde madde zaten içkin olarak var. Öte yandan madde göreli olanlar­
dan, çünkü her biçim için bir başka madde gerekiyor.
Öyleyse doğabilimci bir nesnenin biçimini ve ‘nedir’ini ne denli bil­
meli? Acaba hekimin siniri, heykeltraşm bronzu bilmesi gibi, herbir nes- IC
neyi ereksel nedenine kadar mı bilmeli ve biçimce soyudanabilen /ayrıla­
bilen, ama ancak bir madde içinde varolan nesnelerle mi uğraşmalı? Ni­
tekim bir insan insan doğurur ama güneş de. ‘Ayrıbaşma’/ soyudanabi­
len şeyin nasıl olduğunu ve ne olduğunu belirlemek ise İlk Felsefe’n in 15
işi.9
3 Bunlar belirlendikten sonra ‘nedenler’ (aitia) üzerine araştırma yap­
mamız gerekiyor: neler bunlar ve sayıca ne kadar? Çalışmamız bilmek ama­
cını taşıdığına göre ve herbir nesne konusunda ‘ne için’i (dia ti) kavrama­
dıkça o nesneyi bildiğimizi düşünmediğimize göre (bu ilk, önde gelen nede- 20
ni anlamak demek) şu açık: biz de oluş, yokoluş ve her tür doğal değişme
üzerine bunu yapmalıyız ki, onlann ilkelerini bilip araşürdığımız her nesne­
yi bu ilkelere götürmeyi deneyebilelim. İmdi bir anlamda şuna neden adı
veriliyor: bir nesnenin onda içkin olup da, ondan oluştuğu şey, sözgelişi
bronz, heykelin; gümüş, [gümüş] kadehin nedeni, [bronz ile gümüş] türleri 2'
de öyle. Bir başka anlamda ‘biçim’ (eidos) ile ‘ilk örnek’ (paradeigma) ne­
den: bu da bir nesnenin ne olduğunun tanımı (ho logos ho tou ti en einai)
ve bunun cinsleri (sözgelişi diapasonun nedeni iki ile birin bağıntısı, genel
olarak sayı) ve kavramdaki parçalar. Yine bir başka anlamda neden, değiş­
menin (metabole) ya da durağanlığın ilk başlangıcının kaynağı: sözgelişi W
62 <I>Y2IKHS AKPOA2EQ2 B

n/p rov tIkvov, Kal ok<os ro ttoiovv rov noıov\ıevov Kal ro pera-
(3 âkkov rov fiera^akkop.evov. £rı As to rekos’ tovto 8’ eorlv
to ov (V€Ka, olov tov Trepmartıv f] vyîeıa- d ia t i yâp ırepı-
ı r a r e î ; <j>ap.£v " ıv a vyıaıvrj ” , Kal elırovres otrcos olâyeOa âıro-
35 bebtoKevaı rb alrtov. Kal öcra öf/ Kivıjo-avros akkov pera^iı
•yiyveraı toû r 4kovs, olov rîjs vyıeîas r/ ItryvaaLa rj fj KaOap-
19 5 * a l s V r “ <f>dppaKa rj râ S p y a v a - K a v r a yap ravra rov
rikovs tveKİ. (trrıv, bıatpepet 8e âAA?jA<ov As ovra ra y iv
3 $pya râ 5 ’ Spyava.
3 ra y iv o îv afrıa <r\ebbv Toa-avra^&s
keyeraı, <rvp.f3 alvtı b e Trokka^üs keyoyÂvuiv t &v alrUov Kal
5 ırokka rov airo v afrıa eıvaı, o i Kara <ru/x/3 e/3 r)icds, olov roC
âıbpıdvros Kal rj âvbpıavroTrouKrı Kal 6 \ a k K o s, ov KaO'
erepov rı âAA’ rj âvbpıâs, âAA’ ov rov avrbv rpoırov, ÂAAâ
ro /u£v Ay vkrj to 8’ As oöev fı k (vt}<t is . earıv de rıva Kal
akkrjkuiv a m a , olov to troveîv rijs evefjıas Kal avrrj rov
ıo ıroveîv âAA* ov tov avrbv rpo-nov, âAAâ ro juev As reAos
ro 8’ As âpxıj Kivrjo’ems. eri de ro avro t &v tvavrıtû v
fa r i v 6 yap irap'ov alrtov rovöe, rovro xaı âırbv aîn d yeö a
ivCore rov ev a v rıo v , olov rr/v anovaiav rov Kvftepvrjrov rijs to 0
Ttkoiov avarpoTtrjs, ov rjv 77 ırapovcria alrîa rijs trojrrıpıas.
15 iıra vra be ra vvv elpr\yiva aırıa eiş re'rrapas ırınreı rponavs
r o v s <f>avep<orâTovs. Ta ptiv yâp (rrdı^eîa t&v trvkkafî&v Kal
rj Skrj t&v o-Kfvaa-r&v Kal ro irip Kal râ to tavra t&v <rca-
fiâra»v Kal râ y ep ij tov okov Kal at vıroÖeVeıs rov (rvpnre-
pi.try.aros As râ ov aırıâ i a t ı v , rovrmv b i râ y i v As ro
ao v’noKeıp.evov, olov ra p-fpi], ra be As rb r î rjv eıvaı, ro re
okov Kal fj a~6v 6 e<rıs Kai to eiöos- to 8i <nrepya Kal o la-
r p o s Kal o fiovkedıras Ka'ı oAcos rb ttoiovv, ırdvra odev rj
apxh rijs yerafiokrjs rj <rrâo'ea>s [rj KCvtjırttoy]- râ 8’ As ro

*’ 3i tov pf. om. I 34 iıy ıa iv rı E JS vyıâvr) FI 36 ytvrjTaı


E ia x » a v t r l a I 195® 1 h râ <p i p p a n a E ’AMVST : om. E 1 yâp
n T : om. Susemihl et fort. P 4 Acyn-aı om. F 6 *ai
om. A iv ip u u ır m r o a K r ) E et fecit J 1 : dvSjjıavrOTTOirjTiKrı FI ou
A M : Taûrn 8 i a v E 8 Mi'ijoır E ’ ÂM : Kİvr)<ris f a r ı n E 1 9 rı}r]
a ı r ı o v rrjç A 1 2 torıVEFJM : f tr rıv n t r ıo v l 1 3 T İjt r o û s u p .
lin. E 1 15 r p â ır o v r rrirrreı A M P T 1 n ir r r t ı r n ır o v c Bekker
1 7 ^ om. E a"K(vutrrutv AMPS : K ' iT a tr K fv a a r â v E '2 3 ij Ktvrj-
<r«os E*AP : om. E lMVS r i nM S1 : rA PSP 8 ’ A PS : 8 ’
âAAa E
FİZİK 2 63

rtf’ûl veren birşeyin nedeni, baba da çocuğun. Genel anlamda yapılan şe­
yi yapan ve değiştiren şeyi değiştiren. Yine amaç (telos) da bir neden, bu
ereksel nedendir (to hou heneka): sözgelişi gezintiye çıkmanın nedeni
.'.ağlık, “ne için gezintiye çıkıyor? -Sağlıklı kalmak amacıyla” diyoruz. Böy­
le deyince de nedeni gösterdiğimizi düşünüyoruz. Ayrıca devindiren bir 35
lıaşka nesneyle amaç arasındaki şeyler de ereksel neden kapsamına giri­
yor: sözgelişi zayıflama, banyo, ilaçlar ya da hekim araçları sağlığın nede- 195
iıi. Nitekim bütün bunlar ‘amaç’ için, ama birbirlerinden şurada ayrılı­
yorlar: kimi eser, kimi araç.
Demek ki ‘neden’, yaklaşık bunca anlamda kullanılıyor. ‘Neden’,
çok anlamda kullanıldığına göre aynı nesnenin ilineksel olmayan birçok
nedeni olması da sözkonusu: sözgelişi bir başka şeyden ötürü değil, hey- 5
kel heykel olarak alındıkta, hem heykeltraşlık sanaü hem de bronz, bir
heykelin nedeni: ama neden olma tarzı aynı değil, biri madde olarak ne­
den, öteki devinimin-değişmenin kaynaklandığı şey olarak. Birbirlerinin
nedeni olan bazı nesneler de var: sözgelişi çalışma zindeliğin nedeni, zin­
delik de çalışmanın, ama tarz aynı değil: biri amaç olarak, öteki devinim- 10
değişme ilkesi olarak. Aynca karşıdarın nedeni aynı oluyor: varolduğun­
da belli bir nesnenin nedeni olan bir şey, varolmadığında kimi zaman
tam karşıtının nedeni görünüyor: sözgelişi dümencinin yokluğu geminin
batmasının nedeni, varlığı ise geminin selametinin nedeni. Ne ki şimdi sö­
zünü ettiğimiz nedenlerin tümü dört ana tarzda toplanıyor: nitekim harfler 15
hecelerin, madde araç-gereçlerin, ateş ve bu gibi öğeler cisimlerin; parçalar
bütünün, varsayımlar sonuçların nedeni: bütün bunlar ‘birşeyden’ anla­
mında neden. Ama bunlann bir kısmı taşıyıcı olarak neden, sözgelişi par­
çalar; kimi ‘nelik’ olarak, yani hem bütün, hem bileşim hem de biçim ola- 20
rak neden. Oysa tohum, hekim, öğüt veren kişi, ve genel anlamda etkide
bulunan nesne, bunlann hepsi değişmenin, durağanlığın ya da devinimin
64 <&YZIKHZ AKP0A2EQZ B

3 - 1 9 4 b 3 1 — I 9 5 b l 3

t ( \ osKal râ y ad ov rS>v âAAtov to yap ov eveKa /3 /Arıoroı»


Kal re’Aos rStv iAAaıv eöeAeı elva r bta<pepİT<ü be p.rjbev ei- 25
U fîi' avro ayaOov r} <f>aıv6p.evov âyaûov. 26
ra ptev ovv atrta 26
Tavra Kal toa-avrâ eırrı rŞ> elbet- Tpöıtoı be t 5>v alrLoıv
âptdfj.(a ptev eleri rroAAol, Ke<f>aXatov(j,fi’oı be Kal oîırot eAar-
tovs. Aeyerat yap a lrıa ttoAAa^ây, Kal n v râ v t&v öptoeı-
bS>v nporeptos Kal vtrTepcos âAA o âAA ov, olov vytetas îarpös 30
Kat re\vtTi)s, Kal rov 8ta uatrSıv ro SıvAâtrıov Kal âptff-
fj-os, Kat ati râ ırtp u ^o vra rrpos râ KaO’ eKaarov- It i b’
toy rö avp.fi(firjKüs Kat Ta tovtuw yivi), olov ctvbptâvros âX-
Atoy FIoAiMAftros »cat âAAtos avbptavTorroıös, ört (TvpjiejİTjKe
tS> âvbpıavTotroıtp rö noAwAetr(o tlvaı. Kal râ rrepte^ovra 8e 3 5
to (rv/j./3 (fjr/Kos, olov el 6 âvdpamo's atrtos eh] âvbpıâvros ?;
öAtoy (hıov. lo rt 8e kol tG>v (rvpfiefiıiKoToûv aAAa aAAoıv I 9 5 b
t Toppıorepov Kal eyyvTepov, otov el ö AeVKÖs Kal o ptovırtKos aı-
rtos \ i y 0 LT0 tov a v b p ıâ v T o s . -K a v r a b e K a l r â otfcetcoy Aeyd-
Ixeva K al Ta Kara av/x/3efirjK0f ra \xev (o s üvvâpevo. Ae-
y e r a ı r â 8’ i s e v e p y o v v r a , o lo v tov oİKoboptetcrOaı o İ K ia v o l- 5
KaSofMJs r) o I k o o o h & v o'tKobopLOS. ö/Ltottos 8e Ae^ö^trerat Kat
e<p’ ıLv a tr ta r â atrta roîy tîp - q p .e v o ts , o l o v rovbl t o v a v b p t d v -
tos fj â v b p ıâ v r o s î) öAcüs etKovos, Kat ^oAkoC roîiSe i/

\oAkov tj öAcoy üAıjy Kaî em t&v arvptfîeflriKOTtov a><rav-


rtos. İ r i 8e o’vp.TrAeKtSp.eva K al T a v r a K a K fîv a A e^öıjtrerat, ıo
o l o v ov TIoXvK\eiTos oiıSe âvbpıavTOTioıös, âAAâ EIoAvKAetroy
â v b p ta u ro n o td s. âAA’ 5p.ws a ı r a v r a raC râ e o t i rö p tv 7tAj)-
öos e£, Aey6p.eva be 8 ıx<3 s- t) yap <5>y rö Kaö’ İKaarov,

a 24-S ro . . . â\\av E *A M P S T : OlTl. E 1 2 5 -6 pr)Sev . . .


u y ııö ö v } a r v ö fu jft fv flı:t L V A y a O o v F I : p r j S i v a v r o t 't ı r a v a y a û ö v JM :
jirçStı* n y a B o v a v r o t 'n r f i v T 27 T a v r a ] r o ı a v r a I 29 y a p
E IJM P : y a p r a F T 30 «AAo â \ \ o v E I S : ıîX\ou a\Ao
FJ v y n i a s o l a r p o s F IM P T 31 K a ı pr.] Kat 6 I J P K aî
tert. E 1 M ■ Kaî 6 E 2AP 32 7 T fD U \ o v r a a V : om. E tö I J P :
Tü> F fte c tT T a I 33 et 34 fî\\ot I 36 ai/SpUİKTOt fîlj'E
I oAtür rö fûîoj' I 2 Kal (S f i o v a i K o s E 2A M V P S T r om. E 1
3 navra E F V : ırapa nâvra IJM P S 5 otKİuv E jAV : om.
E lM 6 o tK o & o p o s A 6 f) E JM S : ij 6 F I ante otKoSöpos
e ra Sİt J Ö d f i ) ( t 1i } a e T a t F 7 r o v & ı AMP r o v AMP 1
om. E 8 >j a v S p ı â v r o r sup. 1in. E 1 q alt. E M V P : ! j K a ı A
9 îj K a l F I I <hop . . . di'öpıai'T0 7 roıos in m g. J l oû8e . . .
IIoAt'ıeAttroff om. I
FİZİK 2 65

ilkesinin kaynağı olarak neden. Kimi de ‘amaç’ ve başka nesnelerin ‘iy-


i'si olarak neden: nitekim ereksel neden ‘en iyi’ ve ötekilerin amacı ol­
mak demek. ‘İyi’nin kendisi ya da ‘iyi görünen’ diyerek bir ayırım yapıl- 25
ıııamalı.
Nedenler bunlar ve türce bu sayıda. Nedenlerin tarzları sayıca çok
ama başlıcaları ele alındıkta bunlann sayısı da azalıyor. Nitekim ‘neden’
sözcüğü çok anlamda kullanılıyor ve eşbiçimdekiler kendi içlerinde biri
ötekinden önce ya da sonra olabiliyor: sözgelişi sağlığın nedeni hem he- 30
kim hem de belli meslekten olan kişi; ölçününki de hem iki ile birin ora­
nı hem de ‘sayı’ denebilir. Böylece tek tek nesnelerle ilgili olarak da ge­
nel sınıflar. Aynca ilineksel olarak bunların cinsleri de; sözgelişi bir hey­
kelin nedeni bir anlamda Polykleitos’tur, bir anlamda da heykeltraş; çün­
kü heykeltraşın Polykleitos olması ilineksel. Ama genel sınıflar da ilinek­
sel: sözgelişi bir insanın ya da genelde bir canlının bir heykelin nedeni 35
olması. Öte yandan ilineksel belirlenimlerden kimi ötekilerden daha İÇ
uzak ya da daha yakın oluyor: sözgelişi heykelin nedeni ‘ak kişi’ ya da
‘eğitimli kişi’ denecek olsa. Bütün bu, hem asıl anlamda hem de ilinek­
sel anlamda söylenenler içinde kimi olanak olarak kimi de etkinlik ola­
rak söyleniyor. Sözgelişi bir mimar ya da inşa etmekte olan bir mimar, 5
ev inşa etmenin nedeni olur. Nesnelerin asıl nedenleri olarak söyledikle­
rimiz için de aynı biçimde söylenecek: sözgelişi şu belli heykelin, bir hey­
kelin, ya da genelde bir imgenin; şu bronzun, bronzun ya da genelde
maddenin. İlineklerle ilgili olarak da bu böyle. Ayrıca hem tek hem de lı
bileşik nesne birlikte neden olarak söylenecektir: sözgelişi ne Polykleitos
ne de heykeltraş, ama ‘heykeltraş Polykleitos’tur neden. Gerçi bütün
bunlar sayıca altı, ama iki biçimde söyleniyorlar: nitekim tek nesne, cins,
66 <r>YEIKIE AKPOA2EQ2 B

»j £>s to ytvos, i) i >s rö <njfij3e/3?)KÖs, ») ûs rö ytvos tov

i j frvnj3(/3r]KOTOs, i} £>s <Tvy.ır\(KoyL(va ram a fj <*>y &ır\ &s

\fyofj.(va- Kavra 8i î) (v tp y o v v ra ?; Kara bvv a fu v . bıa-

ff>iptı 8 e too-ovtov, ört ra p .iv iv e p y o û v ra Kal ra Ka0' (kü-

<rrov âfxa icrrı K al ovk İrrrı K al <Sv aîrta, olo v ö8 ’ 5 la-

rptw ov t5>5c t «î> vyıaÇofiîvıp icat o8 e o o İ K o b o p .& v r Ş 8e

2o r û olKo5oıxovfifi>tı>, ra 8e Kara b v v a p .iv oİik â ({. <f>6eC-

2 i />eraı y a /) o v ^ <*Ma ij o lK İa Kal o oİKoböfios.

1 1 8eî 8’ âei

rö a ir ıo v fK a trro v to a K p o ra ro v (r}T tîv , ü x rn fp K al in 'ı t G>v

&\Awv (o ıo v avdpoûTros o lK o b o fitl ö rt oÎKobâpos, 6 8’ oİko-

b o p .o s K a ra r r jv o İK o b o /ıiK tjv ' ro v ro r o lv v v ıtp o T tp o v to a ı-

25 r ı o v , K al oS nos e ırt v d v T c o v )’ İ t i ra p .tv y iv i) t & v y tv û v ,

ra 8e Kaû’ ( K a iT T o v t & v Kad’ e K a a ro v { o lo v a v b p ıa v ro -

t t o io s fiiv â v b p ıd v ro s , ö8t 8e ro v b ı)' K al râ s p .e v b v v â p fis

t&v b v v a r& v , ra b ' iv fp y o v v r a ırp o s ra iv e p y o d fjıe v a . o c ra

H 'e v o v v ra am a ka l ov rp o ıro v a ir ıa , ecrra> i j p . i v b ı< o p i( r p .iv a ,

30 I kcukLs .
Ae'yerat 8eKat ij tv\i) K a l t o avrofiarov t&v abuov, 4
Kal ıroK Ka K at rfvaı K a l yıyvfaÖat bıa t v ^ v K a l bıa rö

avrop-aTov rıva ovv rpoıtov iv rovro ıs to rl roîs alrtoıs î) rv\r)


Ka'ı rö avro/MTov, K al ■nörtpov ro avro f] t v \ 77 K a l rö
35 a v ro fjL a ro v i) trtpov, Kal oAaıs rı ecrnv 17 tv\i] K al ro a i-
roparov, firıa Kf u r (ov. ivıoı yap K a l ei İcrru) i} p-rj aTtopovarıv'
19611 ovbkv yap 8i) yiyvtcrdaı ötto rvyjıs ıpac.v, a\ku Ttavronv sîvai
t i atrıov <hpi(rp.fVov o<ra keyojiev âırö ravro/xârov yıyvardaı
rj rv\r)i, olov rov e \ 0 fîv âıro tvxtjs fls rrjv ayopâv, K al
Karakafitîv ov ( /3 o İjA ( t o p iv o v k <2 ero b t , airıov rö j3 ov\e<rdaı
S ayopâtraı e’Aöorra ■ öjuotcof 8e Kal in i r&v â \\w v t & v âırö

TVffls \tyop.îvu>v a ti r ı eıvaı Kafîeîv ro airıov, aÂA’ oiı rv-


X r)v > el ye' rı ijv rj ri>)(r), âroırov av fyavtir) is a\t]-

b 15 i r a l t . n M : om. S 16 ıj pr. om. J 1 18 aîrta fecit E


18 et ıg d A T : om. E 20 râ E lA P S T : to E 1 23 iv&pmros
scripsi, leg. fort. P : âvOpaırot n S 24 K ara] orı Karcı E S 26 (Kn-
ctok E P T : eKntjTn A fXntTTOV E P : (Katrra A 27 öit J« Tovde E 1
32 Sta A ST : ila TT)V E : Knı 5 ın F ilâ om. I 34 T) om. I J T
3 5 1 • • • aiiTn/ıarov] aıiTn/tarov Kal i) Tv%tj E V 36 ** *aî I
196® I iq om. A 2 T» 011). F T \cy6fuva I TavTnfiarov F I S '
aİTo/ıdrov E J 3 T]] Kat F Ka'ı KaT(i\nfi€tv tiç TT)V ayopâv I
5 <’XÖ<iwa ayopacat A 6 \tyofxfvu>v A V P S T : \cyopev E ’ : om. E 1
FİZİK 2 67

ilinek, ayırım, bileşik ya da yalın olarak söyleniyorlar ama hepsi de ya et­


kinlik olarak ya da olanak olarak. Fark şurada: etkin olan nedenler ve >5
u-k tek nesneler nedenleri oldukları nesnelerle eş zamanlı varoluyor; on­
lar olmazsa nedenler de olmuyor: sözgelişi şu tedavi eden kişi şu tedavi
ıilanla, şu inşaatçı şu inşa edilenle [eş zamanlı], ama olanak halindeki ne­
denler her zaman eş zamanlı olmuyor: nitekim ev ile mimar aynı anda 20
yokolmuyor.
Ne ki her zaman her nesnenin en uç nedenini araştırmak gerekiyor:
dpkı öteki nesnelerdeki gibi (sözgelişi bir insan, bir mimar olduğu için
inşa eder, 'ama mimar mimarlık sanatına göre. Dolayısıyla bu sonuncu
daha önce gelen nedendir; bütün nesnelerle ilgili olarak da bu böyle). Yi­
ne cinsler cinslerin, tek tek nesneler tek tek nesnelerin nedeni (sözgelişi 25
heykeltraş heykelin, şu heykeltraş şu heykelin nedeni). Olanak halindeki
nesneler olanak halindeki nesnelerin, etkinlik halindeki nesneler etkin­
lik halindeki nesnelerin nedeni. Demek kaç neden var, bunların neden
olma tarzlan ne, bunu yeterince belirlemiş olduk. 30
4 Talih ile rasdantı da nedenler olarak söyleniyor ve pek çok nes­
nenin talih veya rasdantıyla olduğu ya da oluştuğu belirtiliyor. Demek ta­
lih ile rasdantı bu nedenler arasında ne tarzda sayılabilir; acaba talih ile
rasdantı aynı şey mi, yoksa farklı şeyler mi; genel anlamda talih ve rast- 35
lantı ne, işte bunları araştırmak gerekiyor. Nitekim talih ile rasdantı aca­
ba var mı, yok mu diye soranlar var. Bunlar şöyle diyor: hiçbir şey talih- 19ı
le olmaz, şans eseri ya da rasdantı ile oluştuğu söylenen bütün nesnele­
rin belli bir nedeni vardır: sözgelişi biri şans eseri çarşıya çıkar ve orada
karşılaşmak istediği ama beklemediği birine rasdarsa, bunun nedeni
çarşıya çıkan kişinin alışveriş yapmak istemesidir. Benzeri biçimde rast- 5
lantı ile olduğu söylenen öteki durumlarda da bir rasdantının değil,
belli bir nedenin olduğu ileri sürülüyor: çünkü talih diye birşey var
idiyse, bunu gerçeklik olarak almak tutarsız olurdu ve şu sorulurdu:
68 <Î>YSIKH2 A K P 0A S E 02 B

3 - » 9 5 b 1 4 — 4 - I 9 6 a 3 4

6û>s, K a l â ır o p ı j a ’e ı e v av rtî 8ta rt ttot’ o i ı b e l s r â v â p ^ a l( u v


<ro<f)<îiv r a aırta n ep 'ı y e v i a e t a s « a 'ı <f>6 o p â s \ i y a ) v ı r e p i r v -
\r]s o v b e v b u â p ı< r (v , a K K ’ &ıs ( o iK e v , o v b e v v> ovto o iıb ’ İ k û v o t eî- 10
v a ı a ı r o r ıı^ r / s . â\ \ a Kal r o ı i r o d a v p a a r ö v ır o \ \ â y a p
K a l y ı y v e r a ı K a l f a r iv âırö t i'v jç Kal a u 6 rairop-droi), &
o İik â y v o o v v r e s ört e< rrıv e ı r a v e v e y K e î v ( K a a r o v i n i t i a ı r ı o v r S ıv
y ıy v o p .(v u > v , KaOâırcp 6 ı r a \ a ı d s Âoyoç e ı-n ev 6 a v a ı p m v ri//>
T v ^ rjv , ö fju o f T o v T oiv Ta fx iv e Iv a L <f>aa t ı r a v r e s aıro rıî^ıjs '5
6» » 1 ' » Ç1 \ t r* f t / *
r a o ovk a n o t v x j 1S' oto Kat u/xû>y ye m o? y v TToujTfov a v -
to Is p-vtiav. a\ \ a pifv ov 8’ eKeıvcov y i t i (iıovro elv aı ti)v
Tv^rjv, oıov (pıkîav r\ veÎKos ?( vovv 1) ırııp Jj ’lAAo y i t i tS>v
toloiİtm v. &tottov ovv (ir e /i?/ vti (Xâp.jiavov eıv aı etT( oio p e-
voı TTapeXenrov, Kal r a v r iv'ıoTf xpıiıp.evoı, cûrrırep 'E nire- 20
boK\i)i ovk âel rov a ip a âvatraTa) aıroKpLvecrÛaC <pj/<rıv, a\\’
öttü)s âv Tv^p. \ eyeı yoiıv ev rjj Koa-poiToıCa ûs ‘ ‘ ovtm ırvvi-
Kvptre ûemv t o t İ , tioXX6.kl b’ aAÂıuy ” ■ Kal r a pLopıa rû v
(u'mv aıro rıi^ iji yevetröaı r a 7r A e îo r â <f)T)arıv. 34
eleri be Tives 24
01 Kat rovpavov roC8« Kat tS>v Kuapujv n â v T io v aİTLÛvraı ro 25
avröparov âıro r a v r o p a r o v y ap yevea’ö a ı tijv bCvyv Kal
rrtv kİvi)<tiv Tijv bıaK p iv aaav K al KaTa<TTr\<raaav e iç ra v T ijv

ri]v râ£ıv to nâv. Kal p d\ a tovto y i av ro 6avpâ<raı â fto ır K i-


y ovres yap râ /x«a> ( <3 a Kat ra <f>vTa âıro rv^rıs tJL1'lTe
eıv aı /al/re yiyvetrBaı, aXX' ı/rot (f>v<rw î] vovv y t i t o i o v t o v 30
e r e p o v eîvaL ro o l t io v {ov y ap ö t i erv\ev İk t o v a ı r ip jia T o s

İKaffTov y ıy v eraı, aAA.’ ( K jaev t o v roıovbl eAaCa ( K be t o v


Toıovhl âv 0pu)TTOs), to v 8’ ovpavbv Kal ra d e ta r a ra rû v <pa-
vepcov âıro t o v a v ro p a r o v y e v ia ö a ı, Toıavrrjv b' a lr ia v fiıj-

* 8 ftnl] K&v E Sıâ Ti 7ror’] ti fiıjnorf A 12 otto . . . r a i ı r o -


p a ro v n T : seci. Torstrik ıî o i ı c fecit E 13 t a r t ı /J carı, S t l v
f l S fecit E fn e p fy K f lv F tûi> y ı y v o ı t i v a v ] i o p u r p t v o v Torstrik
14 f i m v om. fort. S, seci. Diels 15 o/ıoımr E 18 v o v v rj ı r i ı p E V T :
ı r i ı p i) p o îıv A 20 <r(ip€\fi7roı/EFJP : T T n p i \ ı ı r o v İS T 21 dı/<oT«ra>
d n o K p î v c o û n ı E S : âjroKpıVf<rÖ<ıt (iro)TMTa) A 22 0^1' eV K 23 totc
Torstrik: Töreli 24 <j>t)<rıv AS : <i> t)o\v o î ı r n t E 25 *ö t r p a v
E 'I ’ S T : Knır/ıiKÛıi' r,2ı\V ('mâvTiav S 26 y ı v i a f i t ı ı i oıstrik :
y ı y v t a f h u IIP (p u n t rt)v I 28 y e n i r â om. E 1 : y t om.
T \eyo vra ç FJ 29 y o p om. F : tÖ J 2 : t6 y a p E ’J 1 30 ^
l'Ouı^] ijV T iv ’ o v v E J Tl E I J P S : om. F T 32 ( ’k a t a v I
33 n v â p t o n o v I ö t ı o r a r a P S : O t t â r t p n II 34 y c v t t r d a ı E*AS :
y iy v t a B a ı E 1 b' om . E 1
FİZİK 2 69

mi illin niçin eski bilgelerden hiçbiri oluş ve yokoluş nedenlerinden söze-


ılrrken talih diye birşeyi belirlemedi? Demek onlar da hiçbir şeyin talih
ı sı-ri olduğuna inanmıyorlardı, bu çıkıyor. Ne ki şu da şaşırtıcı: talihi 10
y;nIşıyan eski görüşe uygun olarak, oluşan nesnelerin herbirinin bir ne-
ılı-ııe bağlanmasının olanaklı olduğunu bilmez değilsek bile, talih eseri
vı- rasdantıyla oluşan ve varolan birçok nesne var. Yine de bazı şeylerin
i;ılih eseri olduğunu, bazılarının ise talih eseri olmadığını söylüyorlar. 15
lUınun için bir biçimde bunu kendilerine sorun etmiş olsalar gerek.
Ama onlar talihi D O ST L U K ya da KİN, U S, ‘ateş’ ya da bu tür bir şey
l'itıi görmüyorlardı. Acaba onlar talih diye bir şey yok diye mi düşünü-
y<>rlardı, yoksa onun varlığına inandıklan halde bir yana mı bırakıyorlar­
dı, bu anlaşılmıyor. Üstelik [talih] diye bir şeyden sözediyorlardi: sözgeli­
şi Empedokles havanın yukarılarda bulunmasının her zaman sözkonusu _v
olmadığını, bir biçimde bunun talihe bağlı olduğunu söylüyor. Evrenin
( Oluşumu’nda şöyle diyor: “O zaman hava bu biçimde yükseldi ama çok
kez de başka biçimde”10 Hayvanlann organlannm rasdantı sonucu oluş­
tuğunu da ileri sürüyor.
Kimileri de var ki, bunlar şu gökyüzü ile bütün evrenin nedeni rast­
lantı, herşeyi karıştırıp şimdiki düzene sokan sarmal rasdantı ile oluştu di- 2
yor. Şu da şaşırtıcı bir şey: hem hayvanlarla bitkilerin talih eseri olmadığını
ve oluşmadığını; ya bir doğanın ya U S ’un ya da böyle başka bir şeyin ne­
den olduğunu söylüyorlar (çünkü, herbir tohumdan rastgele birşey oluşmu­
yor, belli bir tohumdan zeytin ağacı, belli birinden insan oluşuyor) hem de
gökyüzü ve görünenler içinde en tannsal olan nesnelerin rasdantı ile oluştu­
ğunu, bunlann nedeninin hayvanlannki, bitkilerinki gibi bir neden
70 t&YZIKHZ AKPOA2EÛ2 B

35 l)(/XLav eivat o'iav roıv (mov Kal rS>v (pvrûv. kclİtoi d ovraıs
to vt’ avTo &£ıov emorcurecüs, Kal Ka\&s e^eı X«X'
ıg 6 h 6 i]vai t i Ttfp'ı avTov. ttpos yap rû Kal &AA<os âroırov eîvat
ro Aeyopıevov, eri aTOTrürepov to Kİytıv Tavra op&iı>ras ev
p iv t 3 > ovpavy ovhev and Taiıroparov yıyvâpevov, ev be roîs
oiiK avo tv%t]s TroAAa avpfialvovra İlh'o rv^jjs' Kaıroı etVo's
5 ye ijv rovvavrîov yıyveaöaı.
5 eı<rî be rıves ol s öoxet etvaı f/.eı>
aırıa jj rvyj], âSrjAos 8e âvOpui'nıvıj öıavoıa i s 0 eıoj> r ı oîtra
xai baifiovLioTepov. ü/rre <TKfnT(ov Kal rt eKarepov, Kal ei
ravrov rj erepov to re avroparov Kal ij Kal ttûs eis
râ Stıopta-^eva a m a ep-ıtlıtTovırıv.
ıo ripcüroi' pıev ovv, eırtıbi) öpûpev Ta p'ev ael üi<ravrajç 5
yıyvofj-eva r a 8£ us eiri to ttoâv, tpavepov oti ovherepov tovtuiv
airla rj rv)(j) Aeyerat oyöe ro cltto 'rv\r]s, ovre tov e£ âvdy-
kijs Kal altı oire tov aıs İ tti to ıroAıî. dAA’ eımSi; İu rıv a yıyve-
ra ı Kal irap a Tavra,, Kal Tavra ıravres rj>aalp flvaı aıro
15 rv^rjs, (pavepov oti ea rı ti 7} tv \ x) Kal ro aİTo/JLarov râ
re yap rotama aıro rv\r]s xa'ı rd arro rv^rjs to tavra
övra IcrpLev. rû>v öe yıyvoptvoüv ra p.iv eveKd tov ylyveraı
ra 8 ’ ov (t o v t m v S< r a p iv karâ ırpuaıpecrıv, râ b’ ov Kara
npoalpeaıv, a.fx<jxj) S’ iv roîs eveKa rov), (Zerre bfjAov orı Kal
30 ev toîs 7rapa ro avayKaıov Kal to tos eiri ro Tiokiı la r ıv evıa
ıtepl h evbe^eraı vırâp^eıv rb eveKa tov. earı b’ evtKa rov
ötra re Atto bıavolas av •7tpa\ 0 eir] kal ö a a aıro (f>v(rews.
ra Sı) roıavra orav Kara <rvp.f3 ef3 i]Kos yevj]raı, aıro rv-
\t)s <f>ap.ev elvaı (dotnrep yap Kal ov eorı ro p.ev kaö ’ airâ
ıg 6 b 2 1 -5 = M et. K. ıo 6 5 a 2 6 -3 0

a 35 yf '* 1 3® to v t’ E 1S : to îit o y cE 2AP n u r u E ’AP :


t a i ı r ö E 2 .* avTÛ > v S ^ I to it o v S : avT ov to v to v J d r o n a v AS :
a\o*yov E V P 2 opâtvra E 4 rv)(t]ç pr. F I S : rv%qs ftvaı
EJ 5 "/f orn. E lS ytVtaûııı. E 3I J S flvaı aırin pty E :
/ifV ftvaL aîrin S 1 : a t r i a f i e v f l v a ı S CT : f l v a ı f i c v r o ı P 8 t o avrö
avTo E r< om. F I I t o A P : om. E ort] û f F 13 K a l
om. F ro ojf F tû o m . E F €crrı T t v a a İ P t r ı v a F j 14 7Tf('
F T a v r a ır a v T is E S : n â v r t s T a v r a A 1 5 ti om. S 16 /tat...
t v x t ) ş om. F 17 t o v om. E 1 20 n a p a ] ı r t p ı F J 2 r o tert.
AS : om. E P 22 t« om. F P S T T tp n \ 6 tir ] U P S r ır p c ıx $ îl
Torstrikj fort. T 23 y ^ r j r a t n M P : y e v r ı r a ı a l n a Torstrik,
fort. T 24 or] o E 1
FİZİK 2 71

olmadığını ileri sürüyorlar. Bu böyle olsa bile bu konu araştırmaya değer 3!


ve üzerinde konuşmak yerinde olur. Bütün bu söylenenlerin bunların 1'
ötesinde akıl almaz yanları var ama en tutarsızı, gökyüzünde hiçbir şeyin
rastgele oluşmadığını görenlerin, talih eseri olmayanlar içinde pekçok şe­
yin talih eseri olmasının sözkonusu olduğunu söylemeleri. Açıkça tam
karşıunın olması gerekirdi.
Yine bazdan var, bunlara göre talih bir neden, ama tanrısal ve çok 5
gizemli bir şey olduğundan insan düşüncesince bilinemez. Dolayısıyla ta­
lih ile rastlantı ne, aynı şey mi yoksa farklı şeyler mi ve ne anlamda ne­
den olarak belirlenen şeyler arasına sokuluyor, bunları incelemek gereki­
yor.
5 İmdi herşeyden önce kimi nesnelerin her zaman ‘öyle’ oluşt
ğunu kimi nesnelerinse çoğu kez ‘öyle’ oluştuğunu gördüğümüze göre
şu açık: bunların hiçbirinin, yani ne zorunlu ve her zaman öyle olan
bir nesnenin ne de çoğu kez öyle olan bir nesnenin nedeni talihtir, ta­
lihe bağlıdır, denir. Ama değil mi ki, bunların dışında da oluşan nes­
neler var ve herkes bunların talihe bağlı olduğunu söylüyor, talih ve
rastlantı diye bir şey var, bu açık. Nitekim böyle nesnelerin talihe bağlı ]
olduğunu ve talihe bağlı olan nesnelerin böyle olduğunu biliyoruz.
Ama oluşan nesnelerin kim inin bir ‘ne için’i (bir ereği) var, kimininse
yok (bunlardan ilki tercihe bağlı değil ama herikisi de ‘birşey için’ (bir
ereksel nedeni) olan nesneler içinde), dolayısıyla şu açık: zorunlu olan
ve çoğu kez öyle olan dışındaki nesneler içinde bazıları var ki, bunların :
da ‘birşey için’ olması [bir ereksel nedeninin olması] olası. Hem dü­
şünce tarafından hem de doğa tarafından yapılmış olan herşey ‘bir şey
için’ (bir amaç için)dir. Demek ki böyle nesneler ilineksel olarak oluş­
tuğunda, onların talihe bağlı olarak oluştuğunu söylüyoruz (nasıl kimi
72 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 B

4. 196* 35 — 5- *9 T H

ro öe Kara cyp-flefiriKos, ovtio K a l aırıov i v b e \ e T a ı eıvaı, 25


oıov oluCas KaÖ' avro 1uev aırıov to o iK o b o p u K o v , Kara <rvp
j3 e/3 r)KÖs 8 e t o kevKÖv i) t o povtriKov t o p'ev ovv ku&' avro
aırıov ü>pı<Tjxevov, t o b e k ü t a ırvp.j3e/3r]KÜ s a 6 p ı< r T o v â ı r e ı p a
yap av rtjj evi <rv/x/3 aiTj). K a d a r r e p ovv (AiyOr/, orav iv rols
eve/ca t o v yıyvofievoıs t o v t o yevrjraı, roYe A eyeraı aıto T a v - 3 °
roparov Kal 0,776 t d 'x » ;s (aıırtov b e ırpbs â A A r ç A a rr\v bıarfıo-
pav t o v t u i v v a T f p o v hıopurreov viıv 8 e t o v t o icrTûi (pavepöv, OTl
âfji(pa> iv t o Î s eveKa t o v itr T iv )- oıov eveKa t o v anoKafieîv t o ap-
yvpıov 1)\ 6 ev âv K0fJ.1C0iJ.iv0v t o v epavov, ei fjöer rfkOe 8 ’ o ı j rov-
t o v e v e K a , a A A a avvijii] avr5> ihöeıv, K a l nonjıraı t o v t o t o v k o - 35
juûracröaı eveKa- t o v t o öe ovO' ûs i n i t o ttoA v rfıoiTÜv eh t'o
\iopiov ovr' i£ a v â y K r ] s 1 e a r ı be r d r e 'A o y , 1) K op. 101 /, o v t û v iv I9 7 a

avTÛ> a iT iıu v , a A A â t ü v T T p o aıp eT tiv Kal â ı r o b ı a v o î a s - Kal


Ae y e r a ı ye ro re â tro T v ^ r ji ek 6 eîv , el Be T ip o e k â p e v o s K al

to v to v eveKa i) âet tyoırGtv 7} <Ls iır'ı ro ıto k v [K o p .ı(p p .e -


v o s ], ovk â-rro t v x ^ s . b i] \ o v â p a o r t ij Tv^jl afala. Kara 5
<TvfJ.j3 efiT]Kos iv T ol s x a r â TTpoaîpeaiv tS>v (veKa t o v . b ıö
ı r e p l t o av ro bıAvoıa Kal r i y ı y 7) y a p Trpoaıpecns o v k âvev
bıav oıas. 8
f \ 5 ^ y l f + * ı» t o
a o p ıa ra p.ev ovv a ırıa avayKi) eıvaı aq> S>v S
Ta
a v yevoıro r o cnro j v y j ı s . 0 6 ev Kal rj rvyjı, t o v âoptarov eıvaı

boK eî K a l âb rjkos âvdpûiîtp, Kal earıv <î>s o v b e v d-no r v ^ s 10

bo£eıev âv yiyveaBaı. rravra yap Tavra öp6S>s keyeraı,


eiAoyajs. ia rıv p,ev yap aıs yıyveraı âırb rıi^rjs- Kara avp.-
/3eŞn]K0i yap yıyveraı, Kal ecrrır aırıov ojs avpjiefİT^Kb'S ij
rvyi}' on 8’ <x7rA(3s ovbevos' olov oJttıas oÎkoSojaos p.iv aî-

197* 5-1 4 = 1065“ 30-35

b 29 ra ] e y r a F 30 r o v yıyvopivoıs om. E 1 rörf] t o


E1 rov r n v r o p a r o u J 31 a i ı r r / v F 3 4 KotııÇofjıevov
J P S T : KoptÇûfievos E 1 : Kopmra^iVOV E a .* Kn/ınojiti'oç F I yp. P
35 a v r a t om. APS r o v K O fiitr a t r O a t ( 1'fKtı U P S : seci. Bonitz
I9 7 a I (o t i ] î r ı fecit E 2 ı r p o a ı p t r â p K a t IIP S : d n f ) o a ı p i T a w
Knî OİK 7p. I V 7p. A 3 7« TÖ«] TO E KOI Om. E lS 4 KOfU-
Çopfvos seci. Torstrik, om. fort. P X 6 r o î c E 'A M S : r o l s c ır
e \ a r r o v E 2P i m i ' n M : Om. S . 9 a lto A M PST : â n o r i j i E
icat] floftei AT toC â o tM r r o v («pıırTOU I) IIS : âöptarTof P lo âoKtı
om. A T âno tÛ^ijs oiı&ev I 12 or( (v \ 6ya>s APS ı»f] <is
o v d e v Torstrik

40«B 3
FİZİK 2 73

iK '.sn e ‘kendinde’, ‘kendi başma’, kimi nesne ise ‘ilineksel olarak’ varsa, 25

inileninin de böyle olması olası. Sözgelişi ev için ‘kendi başına’ neden


‘mimar’, ilineksel neden ise [bu mimarın] ak ya da eğitimli olması. De­
mek ki, kendinde neden belirli, ilineksel neden ise belirsiz, çünkü tek
nesne için sayısız şey ilinek olabilir). Öyleyse dediğimiz gibi ‘birşey için’ 30

ulun nesnelerde bu sözkonusu olduğunda, o zaman “rasdanüyla”, “talihe


bağlı olarak” deniyor (bunların birbirinden farkını ilerde belirlememiz
gerekiyor, şimdilik şu açık: herikisi de ‘birşey için’ olan nesnelerde). Söz­
gelişi biri bilseydi kendine borcu olan birinden parasını almak için belli
bir yere gidebilirdi. Oysa o bunun için gitmemiştir, rastgele gitmiştir ve 35

‘parasını almak için’ gitmiş olmuştur. Bu, oraya ne çoğu kez gittiği için
olmuştur ne zorunlu olarak ne de [her zaman] gittiği için. Amaç, yani pa- 197a

ranın alınması ise, gerçi ‘kendinde neden’ sayılmaz ama yine de tercih
edilen ve düşünceye bağlı olan nedenler içinde. İşte o zaman “şans ese­
li” gittiği söylenir; ama tercih ederek ve onun için sık sık oraya giderse
şans eseri denmez. Demek şu açık: talih, ‘birşey için’, tercihe göre olan 5

nesnelerde ilineksel bir neden. Bunun için düşünce ve talih aynı şeyle il­
gili, nitekim tercih düşünceden bağımsız değil.
O halde talihe bağlı olarak oluşan nesnelerin nedenlerinin belirsiz ol­
ması zorunlu. Bunun için talihin belirsiz ve insan için bilinmez olduğu da
düşünülüyor, hiçbir şeyin talih eseri oluşmadığı da düşünülüyor. Bütün 10
bunlar yerinde, akla uygun görüşler. Talihe bağlı oluşma olanaklı, çünkü
ilineksel anlamda oluşma var, talih de ilineksel anlamda bir neden, mudak
anlamda hiçbir şeyin nedeni değil: sözgelişi bir evin nedeni mimardır ama
74 OYZIKH2 A K P0A2EQ 2 B

15 t lo s , K a râ rTvpf3 e(3 r}Kbs 8e a v k r jr t fs , Kal ro v ik O o v r a ko-


p îa a c r d a t t o â p y v p ı o v , p.i] t o v t o v eveK a ik d o v r a , â n etp a to
TTkiijOos' K a l y â p I b e îv T iv â f t o v k o p e v o s K a l b ı& K ca v K a l (f> evyw v
Kal d e a a o p e v o s . K a l rb ( p â v a ı e t v a t r t T t a p a k o y o v t t \ v r v ^ r jv 6p -
()&$• 6 y â p k o y o s rj r & v âet o v r ın v r/ t & v İos i m r o Trokv, t] 8e
20 r v \ i } i v r o îs y ıy v o p ıe v o ıs ıt a p â ra vra . Ûhtt iır e 'ı â o p ıt r r a
râ o vrw s a îr ıa , K a l r/ r v ^ r j â o p ıa r r o v . ojx ıo s ö’ in ’ iv m v
â n o p ija d e v âv r ıs , â p ' ovv r â rı^o'ı/ra a t r i â v y e v o ı r o r i j s
rrfx»jy o lo v v y ı e î a s »j n v e i)ıa a i] fîk r jt r ı s , âAA’ o v r o â n o K f -
K apdar t c r r ıv yâp âkka âkkoûv iy y v r e p a t& v K a râ trvp.-
25 /3 (/3 t]k6 s a l r ît o v . rv\r) 8e â y a û r / p e v k e y e r a ı o ra v âya-
O ov ti â n o j i r j, (j>avki] 8e ö r a v (p a vk û v t i, e iır v ^ t a 8e
Kat b v < r r v \ ( a o r a v p e y t Ö o s e\o vra T a vra • 810 Kat ro ıt a p â
fjLiKpbv KaKov î] âyaO bv k a fit ıv peya r/ e v r v ^ fîv */ â rv-
% e îv io r îv , ö rı âs vT ra p \o v keyfi ij b ıâ v o ı a - ro yâp napâ
3 ° p-iK pöv & ( n t ( p o vb ev a n e y e ıv SoKeî. ert â(3 ( / i a ı o v ij e v r v ^ ı a
> koycos’ i] yâp rıî^r; a B e f i a ı o s - oir e yâp âet ov ö ’ ws f i l
ro n o k v o îd v r ' e ı v a ı t & v a i t o r v ^ y s o 1e v . e a r ı p.'ev o v v âp.<f>iû
a îr ıa , Kaöâırep etprjTat, K arâ (rvpjjefirjKos— x a ı 7/ rv^rj
K al r ö a v r o p a r o v — e v r o îs e v h e ^ o / ıe v o ıs y î y v e a ö a ı p i l â n k & s
35 fJ-rjh' & s eırî ro T ro kv, Kat r o v r m v o<r' â v y e v o ır o e v e K a r o v .
Aıatpepeı b ' oti to avrofiarov e iri nkeîov etrrt • ro p ev 6
yâp âıro rvyrjs nâv . âno Tavrop.ârov, rovro 8’ ov nâv
197b ân o r v x r]S- rj p iv yâp rv\rj K al rb ân o rvy jjs i<rrlv öaroıs
K a l rö evrv\i]<xaı âv vırâpÇeıev Ka'ı öAaıs npâ£ıs. bıo Ka'ı

197® 25-7 = 1065“ 35~b 1

a 17 <f>(vy<ıv *aî ûtatr optvos SP : <f>cvy<ov K a t Ûtaırdfitvos T : 6ta<j6-


fitvos Kat tyevytuv F I : Ötaırojitvos (frtvytov J : <fı(vyu>v E V 18 flvaı
Tl (j)dvm F : tirat tpâvat rt IJ : ttvat <pdvat S 20 rai'ıra AP :
ravravra E fiu t 8q E l IJ 21 öjitos E SAPS : ofioicos E 1
22 -yeı/oıTo nv S 23 fîAıjcrif S : eîA^o-ır E I J : tîSurıs F : fîA»;-
Biptjaıs P T anoKtKaddpOnı I25rıi^ı;AP
orav ms 7rpa<t\«To cijrojS^ı, ârııyn' fi* ot av Trııpn rrjv npom ptaıv. ıvyrj E T
27 7 r t p ı F 28 kukÖv rj aynSov IlPPS i âyadov * kukov et ut
vid. T Aafftıv jJtya APS : p ty a \a Ş fîv E tvrv^ttv rj d rv \fiv
E V S : â rv^tiv tj tvrvj^tlv P* et Ut vid. T : tvrv^ tîv rj Svarv^ctv PP :
Sucrrv^tîv 7] t i> r v \ t \ v A 29 i & r i v AP : t a t iv r t E 7T t jit F
32 â fi(f> to A VPS : om. E 35 ° (r' y tvm ro E F JP S : ö a ’ â v
y t v o i t o i v r o î s I : t 'v roîr Torstrik, fort. T 37 m ı v pr. E J ’ V S T :
om. F I J 1 b 1 i a r t v E F J T : t a r t v i v IP
FİZİK 2 75

ilineksel anlamda [bu mimar] flütçü de olabilir: yine bir yere giden biri 15
parasını alabilir, oysa oraya bunun için gitmemiştir, [oraya gitmesinin]
sayısız nedeni olabilir: birini görmek istemiştir, davacıdır, davalıdır ya da
sırt gezmeye gitmiştir. Talihin akla aykırı bir şey olduğu görüşü de yerin­
de, çünkü akıl ya her zaman olanlarla ya da çoğu kez olanlarla ilgili, oysa
lalih bunların dışında oluşan nesnelerle. Dolayısıyla böyle nedenler be- 20
lirsiz olduğu için talih de belirsiz bir şey. Yine de bazı durumlarda acaba
lalihin de rastgele nedenleri olabilir mi diye sorulabilir: sözgelişi sağlığın
nedeni nefes açma ya da güneş banyosu; saç kestirmek değil. Çünkü ili-
nekel anlamdaki nedenlerden bazıları ötekilerden daha yakın nedenler.
Yine iyi bir şey sözkonusuysa talihe “iyi” kötü bir şey sözkonusuysa “kö- 25
lü” denir. Bunlar önemli derecede olduğu zaman da “şanslılık”, “şanssız­
lık”. Bunun için kıl payı önemli bir iyi ya da kötü sonuç çıkması şanssız­
lık ya da şanslılıktır, çünkü düşüncede bu sanki gerçekleşmiş gibidir, ni­
tekim ‘kıl payı’ olacak şey gerçekten olmuş gibi düşünülür. Ayrıca şanslı­
lığın sağlam olmaması da akla uygun, çünkü talih ‘sağlam’ değil: talihe 30
bağlı şeylerden hiçbiri ne her zaman olur ne de sık sık, bu olanaksız. De­
mek ki, dediğimiz gibi herikisi de, hem talih hem rasdanu mudak an­
lamda ya da sık sık olması olası olmayan nesnelerde ilineksel anlamda
neden. Ama bunların da hepsi ‘bir şey için’ olabiliyor. 35
6 [Talih ile rasdantı] arasındaki ayırım şu: rasdantının kapsamı
daha geniş. T alih eseri olan her şey rasdantısal da, ama rastlantısal
olan her şey talih eseri değil. Çünkü talih ile talih eseri olan şey şans- 197t
lı olm anın ve genelde bir eylemin sözkonusu olduğu olaylarla
76 «frYZİKHS AKPOA2EQ2 B

5. 1 9 7 “ 15 — ö. 197u 30
y t \ * S # / « <*» m
avayK r] 7repı r a 7rpaKra eıraı rrçz/ t v ) ( t \ v (<rj//xeıoı> O o n
SoKeî 7/roı ravrov eîvaı rfj tiıb a ifio vıa 17 tvrv\ıa 7} eyyvs,
r) 8’ tvhaıpovıa npâ£ıs t i s ' tvnpa^ıa yap), üıaö’ önoaoıs 5
/uf; evbe^eraı npâ£aı, oîıb'e to aırö tvxtjs r ı n o ırja a ı. Kal
bıa tovto ovre a\j/v\ov oiıbev o vre ör/pıov oire n a ıb ıo v ovbev noıeî
ân o rvyıjs, örı ovk t \ t ı npoaıpeaıv ovb’ fVTV\La ovb' ârv-
X Îa vırâp\eı rovroıs, e i pt] KaO' ö^otoVrjra, man ep e<f>rj
1 7 pd>rapxps fV T v \ û s eîvaı tov s Aidovs i£ 5>v 01 j3 uıp-oı, oti 10

Tin& vTaı, oi Se 6fx6 (vyes avTÜv K ara n aT o vvraı. ro be


nd<r\eıv ano tv \ ijs vnâpÇeı ıtm Kal ro v ro ıs , o ra v o n p a r-
Ttüv t i nepl avrd npâ^rj ân o tv \ i] s , İAAcos 8e ovk e a r ıv to
8’ avTÖfiarov Ka'ı to îs âAAoıs ^a!ots Ka'ı ttoAAoîs t Siv â\f/v-
Xw vt oloır o în n o s aiiTopLaros, <j>ap.ev, T)\6ev, oti eatüdrj 15
Iuev eAOûv, ov tov amörjvaı Se eveKa yAOf Kal o rp ın o v s a v ro-
H aros kot en t a e v eo-rrj p.ev y a p tov KaÖrjadaı tven a, aAA’
oı) tov Kadrjaâaı ivtKa K a ren eaev. u>are <f>avepov o n ft> toîs

&n \& s eveKa tov yıyvo y-tvo ıs, o ra v p.i) tov avpıfidvTos e v e K a y e -
r r jr a ı o>v i£ca to a lrıo v , r o r e âno ro v avroptarov \e y o / x e v ân b to
rv)(>js Se, Tovraiv o v a â n b tov aiırop.ârov y ıy v e r a ı r S v n poa ı-
perm v to îs e y p v a ı n p o a ıp ea ıv. arjp eıo v be ro p.aTr)v, oti Atye-
r a ı o ra v pırj yevr/raı to eveKa &AAov İKeîvov eveKa, oîov ei rö
fia b ıa a ı Aaıra^etoy t ve mâ irrrıv , el be pır) eyevero fia b ıa a v T i,
paTtjv <f>ap.tv fia b ıa a ı Kal f) fiâ b ıa ıs p-araLa, dit tovto ov 25
ro / id r r jv , r â n tc p v K o s â A A o v eveK a, o ra v /xtj n e p a ı v ı j tK tîv o

o v e v e K a ı)v K a l tnt<f>VKtı, i n el eı t i s k o v a a a O a ı ( j > a î i ) f i â r ı j v örı


ovk i£ e \m e v yeAoîos a v e l i ) - o v y a p f j V tovto e K e î -
6 r jk ıo s ,

vov eveK a. ovtu> d r ) tö a v r o p L a r o v K a l Kara to o v o p . a ö r a v


/ _t N « - ■«
av ro fia r r jv y t v r ]T a i' KaT€Trc<r€V y a p ov tov ır a r a ç a t e v tK tv 3°

** 3 t İ}v A P 'J': om, E 4 9 cvrv^/a om. F J 1? 5 oo-oıp


AT 6 to om. T , seci. Torstrik 12 a n o rûjrjc {ın-ap^et F :
v n d p { ; € i â n o T v y t j ç J : v ı r â p x * ı «tto t v ^ ç P 13 a7ro] rı a?ro E J 3P
14 t î X \ o i s IlP 'S : aAoyotf APP Kat om. I ttoAAoÎç E I J P S :
om. F A T t ü j v d \ lr v ) ( ( û v E IV P S : tois d \ l^ v } ( 0 is F J A T 17 «o-r^
A V ; ( a rı E yap (âv) Torstrik 19 t o v om. F 20 £>*>
n P : ou S 22 roîç n P S 1 : i v TO lS S^T 23 rö . . , €K€LVOV
n P («AAn ex (TAAou fecit E) : râ> cW*a âAAov «'ıcfîı/o o v Prantl, fort.
S T : ro ov cvtıca âA\o ckcLvov yp. S : ro ou ev^Ka, aAA’ o eKttvov
Torstrik d ro /SnÖıo-aı E S : t o 3 <ı5to-at t l A : rö fiabiaat
Bekker 24 S* om. S 25 <f>apcv E V : e<f)ap.ev A 27 rjv
icat om. E V : rjv ^ S T 28 efcAmei' APS 2 t£f\ttiT€v E 29 Kat
om. A 30 oû] o F
FİZİK 2 77

ilgili. Bunun için talihin de eylemlerle ilgili olması zorunlu (kanıtı da şu:
'.misli olmak mutlulukla ya aynı şey ya da ona yakın düşünülüyor, mutlu­
luk ise bir eylem, iyi bir eylem). Dolayısıyla eylemenin olası olmadığı şey- 5
İmle talih eseri bir şey yapmak da beklenmez. Bunun için de cansız hiç­
im- şey, hayvan, hiçbir çocuk talihli eylemde bulunamaz, çünkü tercih
y<>k bunlarda. Bunlarda talihli olma da talihsiz olma da sözkonusu değil;
meğer ki, üpkı Protarkhos’un “kendilerinden sunak yapılan taşlar talihli, 10
ı, ı'inkü saygı görüyorlar, oysa onların ‘akrabaları’ ayaklar akında” demesi
i;ibi bir benzetme yapıla. Ama talih eseri bir şeye uğramak, eylemde bulu­
nan, onlarla ilgili bir şeyi şans eseri yapnğında bunlar için de sözkonusu,
başkaca bu olanaksız. Oysa rastlantı hem öteki canlılar için hem de pek
çok cansız cisim için söz konusu. Sözgelimi at, bir yere gidip kendini
kurtardığı için “rastlantı sonucu gitti” deriz, o kendini kurtarmak için git- 15
memiştir. Sandalye de rastgele oturulacak durumda kalmıştır, oturulmak
için dumyordur ama, ‘oturulmak için’ oturulacak durumda kalmış değil­
dir. Dolayısıyla şu çıkıyor: mutlak anlamda ‘bir şey için’ olup da nedeni
d işarda olan nesnelerde, o oluşan şey amaç tutulmaksızın oluşma sözko-
ııusu olunca, “rastlantı sonucu” diyoruz. ‘Talih eseri’nden ise, rastlantı 20
sonucu olmalarına karşın, tercih sahibi olanlarca tercih edilebilecek şey­
lerle ilgili olarak sözediyoruz. ‘Boşuna’11 sözcüğü de bunun göstergesi: bu
sözcük, bir başka şey yüzünden o amaç gerçekleşmediği zaman kullanılır.
Hazmetmek için gezmeğe çıkılmıştır, ama bu olmazsa, “boşuna gezmeğe
çıktı”, “gezinti boşuna” deriz; çünkü ‘boşuna’ sözcüğü, doğal olarak bir 25
başka şey için varolan, sonra kendi varlığının ve doğasının amacı gerçek­
leşmediğinde kullanılan bir sözcük. Bunun için, biri boşuna yıkandığını,
çünkü güneş çıkmadığını söylerse bu gülünç; çünkü yıkanma ‘güneş çık­
ması için’ değil. Demek ‘rastlantı’, adına uygun olarak, olay ‘kendi başı­
na’ boşuna olduğunda kullanılır. Öyleyse taş rastlantı eseri düşmüştür, 30
78 <J>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 B

ö A tö o s" anö tov a v r o p .6.ro v âpa Kareıreaev o k îOo s, ön

■neaoı hv w rö rıvös Kal rovn a r i£ a ı ’Zvtıca.

3 J fj.d X .io T a 8’

(<t t i x < ü p ı(p iJ.e v o v to v a ır ö tu^ijs fv roıs ( j t t a e ı y ı y v o p .e v o ı s ’

ö ra v yap y ev r/ra C ti ıra p a ıfi y a ıv , rö re o vk a ıro t v \ i 7s

35 a k k a pâkkov â ır ö rav ro pA rov y eyovevaı < f> a p er. la n

8e K al to vto erep o v ro v p iv yap t £ ıo râ a îrıo v , to v 8 ’

«TO S.
198® ti fjLfv o vv i ert ıv tö avrofjLarov Kat t i i] rv y j], tîprfTaı,
Kaı t i hıa<f>epovaıv a k k ıjk ıo v. t S>v be rpoTraıv rijs alrLas ev
ro îy 5 0 ev jj a p \i] r ijs Kivr\aea>s (Karepov a v r ü v " i) y a p r& v
<f>vaeı t i 7) rm v aıro bıavotas a lrim v deı ( a r w â k k a rovraıv
5 to ırkrjûos aopıoTov. fTTfl 8’ e a r ı to avTO/j,arov Kal ?; r v \ rf
a ır ıa cav â v rj vovs yeVoıro a ır ıo s r\ (f>vaıs, ö ra v K ara avf.ı-
/3e/3r|Koy a îrıo v r ı y(vt]raı ro vra ıv avrStv, oiı8eı> 8e ıcarâ <rvfx-
fitfirjK os i a r ı Trporepov rStv Kaö’ a v ro , bijkov o ti o iö e rö K ara
<TVp./3 ej3>jkoî aÎTiov Trporepov to v Kad’ a v ro . v a re p o v â pa ro
10 avT on aro v Kal f) tv ^ tj Kal voii Kal (pvaeıas' o ıa r et ö rı p a ­
k la r a ro v ovpavov a îr ıo v ro a v ro p a ro v , âvdyKT] Trporepov
vovv aîrıov Kal <f>6 aıv eıvaı Kal Ükkaıv ırokkZv Kal roCSe
t o v vavros.

"Orı 8e îarıv airıa, Kal örı raaavra tov âpıdptov o<ra 7

1 5 <j>aptv, b i j k o v rofraC ra .y a p tov ap ıO po v tö 8 ıa t i ırcpıeL-

krf(f>ev' 7) y a p eır rö rî io rıv âvâyeraı rö bıa rı ea\ arov,

ev tols aKivrjroıs ( olo v ev roîy p aOrıpaaıv eis opıapöv yâp

tov evûeos rj av(i\uerpov rj âkkov rıv ö s â ı /a y e r a ı la ^ a r o v ),

rj el s t o Kiı/rjo-au ır p ü r o v {olov 8 ta rı eTrokep.rjaav; orı eav-

198» 5-13 «= 1065'’ 2 -4

*’ 3 1 ö pr. om. F 32 f i ı t K a t o û n a r d Ç a ı S 33 t o û E J ’ V P S ? :
to F I J ’S 1 34 Ti om. E V P 36 S e n P : y â p S to û . . .
to û ] to . . . to J ( t u ) n P * : a t ğ e v PPS 1
2 S ıa fa p ft F TÜ>v . . . a h l a t ] t P S : rijr İS’ a h l a t r a v r p m c a v ( t o v
t p i m o v I) K I J2 : t o v it T p o ı r o v r i j s a h l a r F 3 f K a r e p o u IP 4 rt
ante o i r w 5 a h i m E 'P S T : aîrıoK E JA 5 r) TU )(f} K a l t o
a v r ijin T o v S T 6 !) pr. sup. 1in. E 1 y f v r j T i ı ı Torstrik 7
n M : 6« T u ıv ci. Torstrik, fort. S 8 1 ro, S u r r ot’ S' aîrıov, & i j \ o v
E V (cf. M) 9 rtö rtp n v F 12 a ı r t o v K a i < j)v < rıv AS ( c f . M ) :
ı c a i ( p v a t v a h l a v E * : K u i < p v a ı v a i r ı o v E 5 13 t o v A A P ST : 0 0 1 .
E 14 on alt. E P S : ört e t r r ı A 17 y a p om. I
FİZİK 2 79

ı,ılııkı'i biri taralından, birini vurmak için atılmış olabilirdi.


Rasdantı ile talihe bağlı olan şeyin en büyük ayrılığı doğa gereği olu-
■..ııı nesnelerde: bir şey doğaya aykırı oluştuğu zaman “talihe bağlı ola-
ısile” değil, daha çok “rasdantısal olarak oluştu” deriz. Ama yine şu da 35
vur: birinin [rasdantı ile olanın] nedeni dışarda, ötekinin [doğal oluşma-
ıııııl nedeni kendi içinde.
İmdi rasdantı ne, talih ne, birbirlerinden farkları ne, bunları söyle- 198a
ıııİş olduk. Neden olma tarzlarına gelince: herikisi de devinim ilkesinin
l' iıynağı olan nedenler içinde, çünkü her zaman ya doğa gereği olan ya
d:ı düşünmeye bağlı nedenlerden birini oluşturuyorlar. Ne ki bunların
•.nyısı belirsiz. Rasdantı ile talih, nedeni us ya da doğa olabilecek -bunla- 5
ıııı kendilerinden ilineksel anlamda bir neden oluştuğu zaman- şeylerin
ııi'denleri olduğuna göre ve ilineksel olan hiçbirşey ‘kendinde’, ‘kendi
kışına’ olandan önce gelmediğine göre şu açık: ilineksel neden de ‘kendi
I «ışına’, ‘kendinde’ nedenden önce gelmez. Demek rasdantı ile talih, us
lir doğadan sonra gelir. Dolayısıyla gökyüzü düzeninin en büyük nedeni 10
rasdantı bile olsa, usun ve doğanın, hem pek çok başka nesne için hem
ı Io bütün bu evren için rasdantıdan önce gelen bir neden olması zorun­
lu.
7 N edenler var, sayıca da dediğimiz kadar, bu açık. Çünkü
luınca sayıda ‘ne için?’ sorusunu içermiş bulunuyor. Nitekim ‘ne 15
için?’ sorusu, sonunda ya ‘nedir?’ sorusuna indirgeniyor - bu devi­
nimden bağımsız nesnelerde böyle (sözgelişi matematik bilim lerde:
nitekim [niçin?], doğrunun, sim etrinin ya b ir başka şeyin tanım ına
indirgenir sonunda); ya ilk devindiriciye indirgenir (sözgelişi
80 <E>YZIKH2 AKPOA2EQ2 B

6. 1 9 7 b 31 — 7. i9 8 b 9
\rjaav), ?) tivos eveıca (îva HpÇuiTiv), i) iv toîs ytyvoptivoı? fj ao
v\ t\. ar
orı p.fv ovv ra a ırıa Tavra Ka'ı Torravra, <pat>epov' ar
e’ırei S’ aî aırı'aı re'rrapes, ırepî Tsatr&v roö <pvtriKov tlbfvat,
Kat t Is mi<ras âvâyıuv râ Sıa r ı âıtohmatt <j)variKÛ>s, rîjv
v\r)v, râ eî&os, to Ktvîjaav, ro ov ivtKa. ipytTaı 8e ra rpLa
eis [râ] ev TroAAaKiS’ râ /xev yap r ı e o rı /cai ro o î iıifKa iv 25
eorı, ro 8’ oOtv 1) k(vt)o’is lipSırov r â eföeı r a ir o rovroıs- âv -
dpu>'jtos yap âvdptüttov ytvvâ— xaî öÂtos ötra Ktvovpıcva Ktvtî
{5<ra 8 e /ırj, ovkİti <f)V<riKijs' oiı yap iv a v ro îs i^ ovra KÎvrjatv
ov8 ’ âp^i/v Kim jaeios Ktveî, aAA’ aKtvrjTa o v r a ‘ 810 rpeıs al
ırpayııaT eîaı, y p.iv ırtpl aKivrjTcuv, j; 8« Trepî KLvovpfvcuv p.iv 3°
â<f>6âpTh>v 8e', r/ 8e 7repı r a <\>0 apTa). cotrre ro 8ıa 'r£ xaî
eis rîjv üA.ıjv ârayovrı dıroötöorcu, xaı fis ro r ı iu rıv, Kal
eis râ npStTOV Ktvijaav-, ırepı yeveVetos yap p.<x\t<TTa rovrov
töv Tpoırov r - s a irıa s o-kokoİhti, rı fxerâ r ı yıyveraı, Kal r ı
•npÜTOv firoİTjcrfv i] t i in a ö fv , Kal ovrtos ata ro f<j>f^î]s. 8 ırra ı 35
8e aî ap^aî ai KivovaaL (f>vtriküs, 3>v fj irtp a ov <j>va,iKrjm oiı
yap ex.eı Kit'jja-eiüs apyı\v iv avrij. rotovrov 8’ eoTiı/ eî r ı k i - I9 8 b
re î /UT/ Kivovjnvov, ojtnrfp ro' re TrarreAûs aKivıjrov Kal [râ]
ıravTCûv npSırov Kal ro r ı ecrrıv Kal jJ.op<\>rj' reÂos yap- koi
ov ivtKa- cöare eıreî rç cjıvtrıs ivtKa tov, Kal ravrov eıdivaı
8eî, Kal nâvrtas anohoTtov t o 8ıa r£, oîov orı ck ro€8e 5
avâyKi] ro'8e (ro 8e e« rovöt 17 â 7rA&is ij cos in i to tto\v),
Kal ti /ue'AAeı roöı katırdaı (St<rıttp İ k tûv nporatrftüv ro
avpnripaarfia), Kal orı roör jjı; ro r ı 7/1/ etvaı, Kal 810'rı /3 e'A-
rıoı> ovToıs, ov^ a 7rAûs, aAAa rö •Jrpos rijv İKatrrov ovatav.

a 20 yıyvoplvoK n A : yei'i'aı/ifi'oif P S 21 raûra] roıaı'ra I


22 oî om. AAS tok <pv<riicok fecit E 23 cÎTroSuoeı 6 <f>vau(6i E*
25 «/ E 1 t o seci. B o n itz: om. P S T cWxa tV] ( m a E*V :
tvcKtv P 26 KtvTjtrıs npirrov T«jf>fecit E s27 yöp E S :
jjiev yap A 30 aKLvrjTıov E P ! ÛKtprjTnv AS Kivovfitvatv fifv
dfpOâprav E 'P : Kivovp.fi>ov fiiv âtpÛaprov E*AS 31 râ om. J 1
3 2 -3 ro . . . ejr om. F 3 4 fKonovırı IIP : (nmva-t A rt alt.
A V P S T : om. E 3 5 inoitjırav F 1 to acı S T co E
36 ıj om. J 1 '‘ I- TOİTO 1 2 tu E*A V T : yap ro E 1 to
seclu si: habent A S T : roı E 3 nal { F 4 f/ E F J S :
Kai 1} IP 5 «ai F I V S : om. E P yp. S , erasit J ön om. F
6 to AS t t 68c E P ij i s ] i s F 8 (HKtuttov 1
FİZİK 2 81

nlı,İn savaştılar?’ - ‘çünkü saldırıya uğradılar’); yine [niçin], ‘ne amaçla?’ 20


n i i i i m i (egemenlik kurmak amacıyla) ya da oluşan nesnelerde madde.12
imdi nedenlerin bunlar olduğu, bu kadar neden olduğu açık. Ne-
•lı nlcr dört tane olduğuna göre doğabilimcisine düşen bunların hepsi
ıı.-rıme bilgi edinmek: ‘ne için?’i bütün bunlara indirgerse; yani madde­
yi , Itiçime, devindiriciye ve ereksel nedene indirgerse doğaya uygun ola-
ınlv açıklama yapmış olacaktır. Ama çoğu kez üçü tek bir nedene indirge­
niyor: ‘nedir?’ ile ‘ereksel neden’ tek şey, ilk devinim kaynağı da bunlarla 25
I•!«,itnce aynı şey, nitekim bir insandan bir insan doğar. Genelde, devi­
ni 11 de devindiren bütün nesnelerde bu böyle (böyle olmayan bütün nes­
nelerle de doğabilimcinin işi yok, çünkü bu nesneler kendilerinde devin­
me iaşıdıldan halde ya da devinim ilkesine sahip oldukları halde devin­
miyor değiller, devinmez olduklarından. Bundan ötürü yapılacak üç araş­
ın ma var: devinmeyenler üzerine, devinen-değişen ama yokolmayanlar JO
ıi/erine, yokolanlar üzerine). Dolayısıyla ‘ne için?’ hem maddeye, hem
nedir’e (kavrama) hem de ilk devindiriciye bakarak açıklanabilir. Nitekim
nlı ış üzerine araştırma özellikle şu tarzda yapılır; ‘ne, n ed en sonra oluşu­
yor?’, ‘ilk etkileyen ya da etkilenen ne?’; bu böyle devam eder. Demek 35
doğal devinim ilkeleri iki tane, bunlardan biri de doğabılimiyle ilgili de-
l'il, çünkü devinim ilkesini kendi içinde taşımıyor. Devindirilmediği hal- 198b
de devinen nesne bu tür bir şey: tıpkı tümüyle ‘devinimsiz olan’, herşe-
yiıı ‘ilk devindirici’si, ‘nedir? (ti estin)’ ve ‘şekil (morphe)’ gibi: nitekim
İm zaten amaç ve ereksel neden. Dolayısıyla doğa ‘birşey için’ olduğuna
/:<">re, bunu, [doğayı] bilmek gerekiyor ve ‘ne için?’ini bütünüyle açıkla- 5
inak gerekiyor. Sözgelişi “şu nesneden zorunlu olarak şu nesne gelir (ya­
ni bundan ya mudak anlamda [her zaman] ya da çoğu kez gelir); “bura­
daki şu nesne olacaksa...” (tıpkı kabullerden sonuç çıkarırmış gibi); “çün­
kü bu nelik idi”, “niçin böyle mudak anlamda değil de her nesnenin tö­
züyle ilgili olarak?”... gibi.
82 <J>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 B

ıo A eK reov biı ırpürov p e v b ıo r ı rj <j)V<rıs tü v eveK a rov 8


alrt(ov, i-TieiTa ırepl tov âvaynaiov, ir<3 î i y e ı ev tols (f>vaı-
koîs • els yap ravrıjv tt)v alriav âvayovtrı ırâvTes, on eıreıbi/

ro Oepfibv roıovbı ıri<pVKev Kal ro \j/v\pov Kal İKaarov 8 t/ rû v


ToıovTtov, rabl e£ avayu rjs earl Kat yiyverar Kal yap eâv
IS &Wr]v alriav eımaaıv, ötrov â\]/âfxevoı \a(peıv eıaffiv , 6 fJ-ev
Ti]V <j)i\[av Kal ro veiKos, o be tov vovv *X(L 8* ânopıav Tİ
Kw\veı t İ/v tpvırıv fxıj eveK a tov n o ıe îv fJLrjb’ o r ı fleA rıo v , aAA’
oıffirep veı o Z ev s oi>x öttüjs tov <tîtov av^r/a-rj, aAA’ e f
âvâyKjjs (ro yap apayçOev \//vx0 îjvaı bet, Kal ro \frv)(0 ev
20 vbuıp y e v 6\xevûv Kare\0cîv to b’ a v £ âv eo-d a ı t o v t o v yevojxe-
vov rbv airov (rvp.j3 aivei), âp.oiu>s be Kal el r&ı â7TÖAAııraı o
trîros ev rrj üXu>, ov tovtov eveKa veı öttcjs ânâ\i)Taı, aAAa
tovto o-vp-^dfi^Kev— <5 <rre rt Kco\ıieı ovraı Kal r a p.epyj e\eıv
iv rjj (f>v<ret, oîov tov s ööovras eÇ avâyıcrjs âvaT(i\aı roîıs
25 pıev efj.ırpo<rdCovs o£eîs, emr>]deiovs ırpos to bıaıpelv, roi)s öe
yojj.<j)Covs ırAareıs Kat \pt](rîfj.ovs ırpos to \eaiveiv rr/v rpo(j)i']v,
euel ov tovtov eveKa yeveo’öat, aAAa avfj.ırecreıv; 6 p.oUoy ö«
Kal Trepl t&v aAAtoj; fiepûv, ev ocroty boKeî infâp\eıv ro eveKa
tov. öttov /xev ovv ânavra <rvvt(irı dıaırep Kav el eveKa tov ey(-
30 yveTo, ravra piv eaâdrj âıro rov avroparov o-voravra tıtı-
Tt]beCw öaa be /u.i/ ovraıs, dırcoAero Kal anâKkvraı, Ka­
şı Oâırep ’E/^ırcöoK/V)}? keyeı ra fiovyevr/ âvbpbnpaıpa.
32 b p.ev
ovv Aoyos, <3 âv rt? âıropij(reteı>, oîıros, Kal el r ıs âAkos
toiovtos eorıv âbvvarov öe tovtov eyeıv rov rpoırov. ravra
35 M**' y aP Kaı Havra r a <j)v<reı rj aiel ovrto yıyveraı i) i s (iri
rb no\v, r& v b’ âıro rv^rjs Kal rov avTofj.ârov ovbev. ov
1 9 9 1* yap â-no rv^r/s ovb' âırb <rvp.TiT<!)naTOS boKei veıv ıroAAaKis
tov xeıpitûVos, aAA’ iav vtio kvvü ' ov be Ka’ûp.ara iıırb Kova,
aAA’ âv xeLiJ.ûvos. ei ovv i) âıro (Tvp.-nrdıp.aToi boKeî t)

*' 10 Si) E J V P S : be F İ T 13 cnî alt. E I J 2T : *ni ro F : om.


J1 14 y i y v t T a ı E T : y i y v e r n ı *ni 7T t fp v K e A (nı>] k & v F
18 av£ıj<raı I 19 to alt. sup. 1in. E 1, om. J 'P 21 < r v p ( 3 a i v e ı
t o v crİT O v A 22 î ı f i v I 28 ö t r o ı s AP : otf E 29 K & v
AP*. Knî E S 31 f i o v y ı v f ) x a ı F 33 oS]o v 1
(!AXos AP : om. E 34 E J S ; öe r a v r a F I 35 o v t û i s
«ti F 36 oı ] o S r e A 1 99a I o i ı r e A 3 W] r) I r) pr.
P : t u ovra E ! in rasura, î) «ât ra sup. 1in. additis : !j i r : om. F I J 1
FİZİK 2 83

8 Demek ki ilkin “niçin doğa ereksel nedenler arasında”, bunu


söylemek, sonra ‘zorunluluk’ doğal nesnelerde ne anlamda sözkonusu,
Umu açıklamak gerekiyor: nitekim bütün nesneler bu nedene götürülü­
yor, çünkü sıcak-soğuk, bu gibi şeylerden herbiri doğal olarak böyle oldu-
i;ıı için bütün bu nesneler zorunlu olarak varolur ve oluşur. B ir başka
neden ileri sürseler bile, kimi “D OSTLU K-KİN ”, kimi “U S ” dese bile, 1
ona şöyle bir dokunup ucunu bırakıveriyorlar. Ama “doğanın ‘bir şey
için’ etkinlikte bulunmamasına, öylesi iyi olduğu için de etkinlikte bu­
lunmamasına ne engel var”, diye sorulabilir: nasıl “Zeus’un yağması”
ürün yetişsin diye değilse, bu zorunluysa (çünkü yükselen havanın soğu­
ması, soğuyunca da su olup aşağı inmesi gerekir, bu da ekinin yetişmesi- 2-
ııi sağlar [rastgele]); aynı şekilde birinin ürünü doluda yokolup gitse,
ürün yokolsun diye, bunun için dolu yağmamışsa, ama ilineksel olarak
hu olmuşsa-. Dolayısıyla doğal nesnelerin parçalarının da böyle olmasına
ne engel var? Sözgelişi öndişler zorunlu olarak keskin ve ısırmaya elveriş­
li büyüyor, azı dişleriyse düz, besini çiğnemeye yarayacak biçimde. Oysa 2
bu ‘bunun için’ olmamıştır, ilineksel olarak öyle olmuştur. Bir ereksel
neden varmış gibi görünen öteki organlarla ilgili olarak da bu böyle. O
halde ilineksel olarak oluşan herşey, ilineksel olarak uygun durumda bu­
lunduğundan, sanki ‘birşey için’ oluşmuş gibi kendini korumuştur. Bu
şekilde olmayanlar da Empedokles’in sözünü ettiği “insan yüzlü öküzler” î
gibi yokolmuşlar ve yokolmaktalar.
Demek ki bizi çıkmaza sokabilecek temellendirme bu, buna benzer
başka biri. Oysa durumun bu tarzda olması olanaksız. Çünkü bütün bun­
lar; doğa gereği olan herşey; ya her zaman öyle oluşur ya da çoğu zaman; 3
" ‘' ’ ' ’ ' _ ’ f
talih ya da rasdantıya bağlı şeylerden hiçbiri ise öyle değil. Nitekim kışın
çok yağmur yağması hiç de talihe bağlı ya da rastgele (symptoma) değil, l 1
ama bu yazın sıcağında olsa elbette. Yazın sıcak basması da öyle değil, ama
kışın ortasında sıcak bassa elbette. İmdi böyle şeylerin ya rasdantısal olarak
84 «&Y2IKH2 A K P0A 2EQ I B

8. ı ç 8 b ı o — 199® 3 0
eveKa tov eıvaı, el /J.ij oîov re raıir' eıvaı p.r)re âıro avp.-
TtT<jü)xaTos jxr)T aıro Tavro/xa.Tov,ivtK a tov &v elrj. âAAa 5
p.i]V (f>ıj<reı y e erTİ ra ro ıa v r a K avra, (Ly Kav avro'ı <f>aî(v
ot raıİTa A^yovres. ia r tv &pa to eveKa tov iv roîs fyv atı y ı-
yvofxivoıs Kal oitJiv, g
İ r i iv üaroıs re'Aos (<tti t i ,tovtov ÎvtKa 8
TtpârTtTaı to Ttporepov Kal TO i<f)f£î]S. OVKOVVâlîTrpaTTtTaı,
OVTlü TT«j)VKf, Kal âlî TT«pVKeV, OVTOJ Tlp O.TT€Ta l eKaCTTOV, ClV 10
fi»; Tl İfiTrobİÇl]. ITpaTTİTal S’ eveKa TOV Kal TT((f)VK(V &pa
ZvckA tov. oîov el oiKia t S>v (f>v(T€i yıypop.(vu>v ijv, ovreoy av
iy ıy v ero (iıs vvv vıro rfjy Te\vi]v el 8e r a (ptjaeı jxij fiovov
(jivo’f ı âAAa Kal Tİyvy y ıy v o ıro, iıaavTtDS av yıy v oıro tj ıre-
<f>VK(v. İvtK a â p a B aripov Öârtpov. öAcuy be i] reyvr) Ta 15
p.lv fTrıreAet a 1) <\>v<rıs a b v v a reî a n e p y a a a a d a ı, r a 8e jxı-
n eîr a ı. el ovv ra Kara Tİ\vr]v eveKa rov, SrçAoy orı
Kat Tâ K ara <pv<rw âpLOİus yap ex«ı ırpos âAArçAa
iv to îs Kara r i x vrlv icat iv ro îs K ara cjıuaıv r a f a r e p a ırpoy
r a Ttporepa. 20
fiâA«rra 8e <f>avepbv «iri r â v <fu>un> rS>v âAAu>ı\ 10
& o ir e riyvrj ovre (r\Tr)<javra ovre fiovkevaâjj.eva ıroıeî- ödev
5 ıaTT0p0V<rı r ıves n orepov vû 1) rıv ı âAAtf> epyâ(ovTaı. oı t âp-
ityvaı Kal ol p.vpfxr]Kes K a l ra ro ıa iıra . K a r a [iiKpov S’
ovTiu ırpoiovTi Kal iv roîy (jjvroîi <paıveraı r a <rvfi(j)ipovTa y ı-
yvâfieva ırpos t o reh o s, oîov r a (jıv\\a rj/y to v Kapıtov eveKa 25
o-kİttt]S. (oar' d <pvaeı re ıroıeî Kal eveKa rov i] \e\ibmv rî)v
veOTTiav Kal 6 apayyrji t o âpâ^ vıov, Kal râ <pvr a ra
<pv\\a eveKa rmv Kapırâıv Kal Tas pıÇas ovk âva) âAAa
Kara) ti]S Tpö<j)rj y, (jıavepov ört ecrnv i] a îrıa rj roı-
avrrj ev r o îs (pvaeı yıyvop.evoıs Kal ovaıv . Kal irrel rj <j)V(rıs 3 °
8 6 t’ E râ T o ı a i r a AS : rnCra E ı r ı i v r a E JP S : y c ı r â v r a
FI 8 ötro/s nP*T : ...V APPS rı fVn A P S P °: ( i t t i AS* r
roûrou] TO İ v i K İ T O U , T O V T O V A IO 0 1 ' T M alt. . . . t K İ K T T O V h İ C E P S :
post I I ffiıroftiÇr/ A 12 ivfKa rnv V P S : toltov tveKa A:
TOVTOV (VCKtİ TOV E 13 TU <pWTCt F J 2V î Om. E I J 1 15 Sf
E J 2PT : Ti F IJ*S 16 fVırfAfi â fecit E 2 ûntpyu(<aöaı
F I J 'T 17 Kara AS : k u t u t 1]v E 18 râ om. E J 1 «ara
AS : Kara t rjv E *X(l AV : *X(l roîs E 19 ırpos râ ırpoTfpa
E 2AS t om. E 1 21 TTOLeı ölü arroj >trt A 24 Trpotovra A et
fecit E 25 cvtKa ante rfjc A 26 Shtt ei] L>s t rj E ıroiflv
J1 rî>>] rrjv tjTi ırtpKptptj F 27 tö (j>v\\ov E 29 «caru
ivfKa TtjS A rj pr. om. F
FİZİK 2 85

ya da ‘birşey için’ olduğu düşünülüyorsa, öte yandan bunların rasdantı-


sal olarak da kural dışı olarak da olmaları olanaklı değilse, ‘birşey için’ 5
olsalar gerek. İmdi bütün bu tür nesneler bunları ileri sürenlerin de de­
diği gibi doğa gereğidir. Öyleyse doğa gereği oluşan ve varolan nesneler­
de bir ‘ereksel neden’, (“ne için”) var.
Ayrıca bir amacı olan bütün nesnelerde bu amaçtan ötürü kimi şey­
ler önce yapılır kimi de sonra. İmdi bir engel olmadıkça her nesne nasıl
yapılırsa doğası öyledir; doğası nasılsa öyle yapılır. Ne ki “birşeyden ötü- 10
rü-birşey için” yapılır; öyleyse doğal olarak ‘bir şey için dir. Sözgelişi bir
ev doğa gereği olan nesnelerden olsaydı şimdiki durumda sanat ile nasıl
yapılıyorsa öyle oluşurdu; doğa gereği olan nesneler yalnızca doğa ile de­
ğil sanat ile de oluşsa doğal olarak nasıl olmuşsa aynı şekilde oluşur. Öy­
leyse birinden ötürü öteki var. Genelde söylendikte sanat doğanın ta- 15
mamlayamadığı şeyleri tamamlar, kimini de taklit eder. O halde sanata
bağlı olan nesneler birşeyden ötürü-birşey içinse, doğaya bağlı nesneler
de öyle, bu açık. Nitekim önce ve sonra olanların birbiriyle ilgisi hem sa­
nata bağlı nesnelerde hem de doğaya bağlı nesnelerde aynı şekilde. 20
Ama öteki hayvanlarda şu açık: yaptıklarını bir sanata bağlı olma­
dan, araştırmadan, kararlaştırmadan yapıyorlar. Kimileri “acaba örüm­
cekler, karıncalar ve benzeri hayvanlar akılla mı yoksa bir başka şeyle mi
işgörüyorlar?” diye soruyor. Bu yolda biraz ileri gidenler ise bitkilerde de
amaç için yararlı şeyler oluşuyor diye düşünüyor; sözgelişi “yapraklar 25
meyvayı korumak içindir”. Dolayısıyla doğa gereği ve birşeyden ötürü gü­
vercin yuvasını yapıyorsa, örümcek ağını örüyorsa, bitkiler yapraklarını
‘meyvalar için’ veriyor, köklerini ‘beslenmek için’ yukarı değil aşağıya sa­
lıyorsa, şu açık: doğa gereği oluşan ve varolan nesnelerde bu aynı neden 30
86 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 B

biTTtj, ?/ ıuiv (Lî üAtj rj 8’ <Ly fj.op<f>rj, reKos 8’ avrij, rov


rekovs be tvtKa raAAa, avTrj av eırj i) a h la , i] ov İvtKa.
h f ia p T i a 8 e y l y v e r a ı kal ev roîs K a r a re ^ v t jv (eypa\f/e y a p

ovk opdâs ö ypap.ixaTi.K6s, K a i iw6rı<rev [ovk opÖ£>s] o la r p o s

35 r o <pdpp.aKov), üttTTe hij\ov 5rı tvûe^rat K al iv roîs Kara

I 9 9 b <j>v<rıv. et öi] ecrrıv t v ı a K a r a r f ^ v r j u ev ols r o o p ö û s eveKa

rov, ev 8 e ro ıs hp ap ra v o p iv o ıs eveKa p.ev rıvo s em ^eıpeı-

raı a\\' a n o r v y x < iv e r a ı , bpoıoos av e^oı icat ev roîs 4>v-

<rl k o î s , Kal râ repara ap-apr^p-ara İKeıvov rov eveKa ro v .

5 K al iv rats e£ a .p x V s &Pa <rvorâ<recrt ra Ş o v y e v i), el pa]

■npös rtva opov Kal re'Aos h v v a r a î\v e \ 6 e î v , htafydeıpop.evr)s

7 av â-PXVS rıvos iyC yvero, üıtrırep v v v rov (rırepptaros.

7 (rı
avâyui} <nsıpp.a ytvead aı rrpSırov, âAAa p.ij evûvs râ £Ş>a"
9 Kat ro " ov\o<fiv(S p.ev ırp â ra ” aırtppa ?]ı>.
9 İn K al iv roîs

10 <f>VT0Îs eveart ro eveKa rov, 7/ttov 8e 8ti)pöpa>Tar nortpov


odv Kal iv roîs <fivroîs iyCyvero, oıatrep ra fiovyevr] avhpo-
npaıpa, otiraı Kal afntekoyevi] «Aato'-ırpupa, ıi oi ; &roıroy
13 y a p ' a AAa p.i\v İheı ye, eîrtep Kal iv roîs Çûots.
13 en İbeı
Kat ev ro îs <nrepp.a<rt y iy vetrd a ı ottujs (rv x ev oAa>? 8’ a va ıp et
>5 ö ovtojs Aeyoov ra <f>{i<ret re K a t <f>vtrıv (fıvcret ya p , oaa
aıtö rıv o s iv a v ro îs â p x ijs (rvvexo>s Kivoiıpeva âtpiK veîraı
eîs t i r e Aos’ a<j)' tK aorijS 8e ov ro aiıro eKatrroıs oiıbe ro
rvxöv, âeı (itVTot i m ro aiıro, av pırj r ı ip-irobıarj. ro
8 e ov eveKa, Ka'ı o ro vro v eveKa, y ev o ıro a v Kal a n b ri)-
20 x ris , olov k ty o p e v on âıro rvxr\s ı j \ 0ev o Çtvos Kal \ v -
crâp-evos am jkO ev, o ra v w aırep eveKa to v to v i\ ö w v Trpa£r/,
p-i] eveKa 8 e rouVou ekÖy. kul ro vro Kara o’vp.fiefîrjKos

* 31 i t alt.] â r y J 32 7 pr. AS : om. E 34 o v k i p S â c alt.


om. E 1: post larpdç P b 3 t%oı om. F 4 ApapTrjpaTa E 3AS :
om. E 1 rov om. E 1 7 âtrntp . . . eri fecit E * i n A P S : el y’
Hamel in Z npiırov piv â \ \ a î 9 TTfHiTtpov 1 10 ivcorı A A P :
(<TTl E S ıjpâpulTal E ırportpov F I I /mi om. F râ om. A
12 ıcoı âfiırf\oycvrj E J V A P S : âpne\oytvij mi F I 13 yt om. E 1
14 «ıt F JA S : om. E l üancp F S* n T : re S 15 ö om. I
17 »ît n S ° : im S P T 19 & sup. 1in. E 1 *al E J P : om. F I
20 \ v a d f i ( V o p y p . I y p . P : \ o v a a p t v o s IIP y p . S ■ k v r p t o t r â p t v o s S
2 1 a ( p r jm y p . S T a v J 22 t o v t o v S’ F I : rov fi’ J Kai T u u r o fecit } !2
FİZİK 2 87

vur. Doğa da iki anlamda, hem madde hem de biçim (morphe) olarak
kullanılıyor; amaç ise biçim (morphe); öteki şeyler amaç için, amaçtan
ötürü: öyleyse biçim, şekil (morphe) nedendiT, hem de ‘ereksel neden’
(he hou heneka).
Sanata bağlı şeylerde ise hata oluyor (sözgelişi yazman doğru yazma-
ııuşür, hekim doğru ilaç vermemiştir), dolayısıyla bu doğal nesnelerde de 35

olası. Demek sanata bağlı kimi nesnelerde ‘ereksel nedene’ tam ulaşılı- 199 b

yorsa; hatalı şeylerde ise bir ereksel nedene uygun olarak iş görülüyor
;ima buna ulaşılamıyorsa doğal nesnelerde de bu böyle olsa gerek: sakat­
lıklar ‘o ereksel neden’in hataları. Öyleyse öküz cinsleri başlangıçtaki ya­
pısında belli bir sona ve amaca gidemeseydi, şimdiki örneğimizde tohu- 5

ınun hatalı olması gibi, bir ilke, bir başlangıç hatası olmuş olurdu.
Öte yandan ilkin hemen doğrudan hayvanın değil, bir tohumun
oluşması zorunlu: ve tohum da “baştan hepten bozuktu”.13
Yine bitkilerde de bir ereksel neden var ama daha az belirgin. Aca- 10
ha öküzyüzlü insanlar gibi bitkilerde de aynı şekilde zeytinli asma dalları
olur mu, olmaz mı? Akıl almaz bir şey, ama hayvanlarda bu oluyorsa on­
larda da olsa gerek.
Yine tohumlarda da oluşmanın gelişigüzel olması gerekirdi. Ama
bunu ileri süren kimse doğaya bağlı olan nesneleri ve doğayı ortadan kal- 15

diriyor demektir, çünkü kendi içlerindeki bir ilke ile sürekli devinip bir
amaca ulaşan nesneler, doğaya bağlı olan nesneler. HeT ilkeden her nes­
ne için tek ve aynı sonuç çıkmıyor, gelişigüzel bir sonuç da çıkmıyor: bir
engel olmadıkça her zaman geçerli sonuç çıkıyor. Ereksel neden ile, ereksel
nedenden ötürü olan nesne talihe bağlı da olabilir; sözgelişi sanki sırf bu- 20
nun için gelmiş gibi “yabancı şans eseri geldi, onu kurtanp gitti” diyoruz,
oysa bunun için gelmemiştir. Bu ilineksel bir durum (nitekim talih daha
88 <J>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 B

8. I 99a 31 — 9. 200a 14

(j; y a p rv^ı/ r w v K a ra o-vp.j3 t/3 ıiK b s airûov, K a Ö d ırtp Ka'ı


irportpov ehropev), Ö U ' o ra v roüro aie l i) üjs en i râ ıroAû ye-
vrjraı, ov tTVfjLfjeftıjKoç ovb' aırö rv^rjs" iv b't ro îç <pv<rı- 25
koÎ s â el ovt u s, a v fiıj r ı epTroOıat/. 16
âroırov Se r â /xjj o lt- 36
<rdaı tvtKa rov yiyvttröaı, tav pi) Ibıatrı rö kivovv fiovKev-
aâptvov. Kairoı Kal 17 r t \ v i] ov j3 ovKtvtrai" Kal t l ivrjv
i v r<î> ÇvAiü i/ vavTTt]yiKi), opıouus av r y tpvtrtı iıro itı• <oar’
d iv rfj Tf-^vr] İvtarrı ro tvtKa rov, Kal iv rfj <f>v<reı. pâXı<rra 30
Be B»/Aov, örav rıy larp tvj ; avros t a v r ö v rovrta yap toiKtv
r\ (pvırıs. örı p tv o iv a ir ıa ?; <pv<Tis, Kal oÜtcds (Ls eveKa
rov, <f>avep6v.
9 Tâ 8 ’ i £ âvâyKi]S Trorepov i £ vırodtaetüS vırâ p \tı
?/ Kal cnrAûi ; viıv p iv yap oîovraı ro e £ avâyKtji tıva ı 35
i v r jj ytvt<rtı oj<T7rep âv t l r ıs rov toî^ov e f âvuyKTjy ye- 2 0 0 *
yemjaOaı vopîÇoı, örı ra p tv j3 apta Karco ırt<pVKt <f>tpt-
rrBaı râ Be Kov(f>a (imroAıjs, öıo ol kı&oı p t v Kan o Kal r a
dtp.fX.ia, ?/ Se yj/ avaı 8ıa KOv<j>6rr]Ta, innToXiji 5 e pâ\ıorra
râ fvAa* kovıpbrara yap. âAA’ ö/xtos oûk âvtv p tv tovtüiv 5
y ty o vtv, ov p tvro ı bıa ra vra ırXi]V 01 s 8 ı’ vkrjv, âAA’ eveKa
roıi Kpvnrttv a rr a Kal aa>(tıv. optoıaıs Se Kai e r ro îs SAAoıs
ırâırıv, iv öcruıs ro tvtKa rov ia r ıv , ovk âvtv p tv r â v âva y-
Kaiav eyövruûv riıv (pvtrıv, ov p.tvroı ye S ıâ ra v ra aAA’ 7/ û s
v X t]v , âAA’ tv tK a ro v , o lo v b ıa r l o ır p lu v roıocrB ı; o-ırtos roBl 10
Kaı tv tK a ro v b ı. ro v ro p tv ro ı rb ov tv tK a â b v v a ro v y tv itr O a ı,

a v p îı c n b t jp o v s ?/■ âvâyKi] âpa c r tb r jp o v v tıv a ı, t l ırp C m v ta ra ı


Kaı rö ip y o v a iır o v . ef v ır o d t< T ( io s ö?) ro â v a y K a ıo v , âAA’ o îı\

û s reAos- ev yap ttj vAi; t o âvayKaıov, rt> 8’ ou tv tK a iv

'*2 3 v • • • <tv(i S c^ i]k6s om. E 1 24 âAA’ önıp om. E 1 t* fecit


E yiyi’jjTaı A 25 oi] ov Kara J 2S 26 ottaâat Kal tvtKa
S* 27 cav /ii) cidar *j fecit E 2 k o iv o v v I 28 fİov\f*aı J 1
ei E 'V P S : yâp ti E 2A 29 T>y E 2a P : om. E 1 30 rfj alt.
om. E 1 <f>vatı] tflvaeı tvtorı A : <j>vatı trı tarı E 2 200a I av
om . E ’T yeytvijvâat ı ( âvdyKijS A : «’{ âvıiyıtıjs T 2 opojuafoı E
3 Kov<f>a AT : Kovtfit1 «£ E 4 iıâ E I J P : âtfi FT 7 **rra
F P T : nvra E JJ : om. E 'l 8 i» ocroıs om. S uaots fecit
E2 to APS : om. E 9 tpvaıv . . . ye fecit E * yt om.
FS a>ff St* vAıjv S IO roıotrbi AP : Totovros E I I rû ot
et 12 17 fecit E
FİZİK 2 89

oi ire de dediğimiz gibi ilineksel nedenlerden), ama bu her zaman ya da


11>j;ıı kez olursa ilineksel değil, talihe de bağlı değil. Doğal nesnelerde ise 25
Ilir engel olmadıkça her zaman böyle.
Belirleyici bir nedeni görememelerinden yola çıkıp ereksel nedenin
olmadığına inanmaları da saçma. Sanat da belirleyici olmuyor: tahtanın
içinde gemi yapma sanatı içkin olsa doğa gibi işlerdi. Dolayısıyla sanatta
ereksel neden varsa doğada da var. Birinin kendi kendini tedavi etmesi 30
durumunda bu çok açık, çünkü doğa tam buna benziyor. Sonuçta doğa­
nın ereksel neden anlamında bir neden olduğu açık.
9 “Zorunlu”, acaba bir koşula bağlı olarak mı yoksa mutlak ola­
rak mı sözkonusu? Nitekim günümüzde şuna inanılıyor: oluşta zorun- 35
luluk tıpkı duvarın oluşunda zorunluluk olduğuna inanılması gibidir, 200a
çünkü ağır nesneler doğal olarak altta, hafif nesnelerse üstte bulunur,
bunun için taşlar temel olarak alta, toprak hafifliğinden ötürü onun
üstüne, en üste de tahta gelir, çünkü en hafifi o. Gerçi [duvarda] oluş 5
bunlardan bağımsız değildir, ama sırf bunlar için yani maddeden ötü­
rü değildir, kimi şeyleri örtmek, korumak içindir. Ereksel nedeni olan
bütün nesnelerde bu böyle: zorunlu doğaya sahip olan şeylerden ba­
ğımsız değildirler ama sırf madde anlamındaki nesneler ‘için’ de değil­
dirler, ereksel nedenleri vardır. Sözgelişi: -Niçin testere şu özellikte 10
olur?- Şunu şundan ötürü yapabilsin diye. Testere demirden olmasa bu
ereksel nedenin oluşması olanaksız. Demek ki testere olacaksa ve iş gö-
rücekse onun demirden olması zorunlu. İmdi zorunlu olan koşula bağ­
lı, amaç olarak değil; çünkü zorunluluk maddede var, ereksel neden
90 OYIIKH2 AKPOA2EQ2 B

15 t<ö koyıo.
'5 (crrı 8 e râ âv ay Kalo v ev re roîs p ad rıpa a ı Kal ev

r o ı s K aT a (filıaıv yıyvopevoıs rpoırov rıva napa-ırkı/jcrım' e n el


y a p rö evdv rodi eorıv, âvayKr\ rö rpıyoıvov dvo âpOaîs i<ras

i\ e ıv a k k ' o- c (Trd tovto , (Kfîvo- â k k ’ eî ye tovto pi] io rıv ,

ovbe to evdi) İarıv. tv 8 e tols yıyvopevoıs eveKâ tov â v â n a k ı v ,

30 el t'o Tekos Icrraı 7/ e o r ı , K aı to epnpocrdev e a ra ı 7) Icrrıv el

8e py, ûnm ep (Kel pyj âvros to v crvpiîepâırparo s 7/ âpx}ı


ovk e a r a ı , Kal e v ra v d a t o Tekos K al to ov eveKa. apX V 7 &P

Kal avrrj, ov ti)s TTpâ^eüis a k k a to v koyıo-pov (eKel 8 e tov


koyıo-pLov' 7TpâÇeıs y ap ovk eltriv). t o o r ' e î Icrraı oİKÎa, âvâyKrj
35 Tavra yeveırdaı 7} v n â p ^eıv , fı elvaı [ 7/] oAcos rî]v vkijv rrjv
eı>6K a rov, olov -ırkıvûovs Kal kiûovs, el oiKİa- ov pevroı bıâ
raü ra earı rö Tekos a k k ’ \) û s {İÂ ıjv, ovh’ e a r a ı ö ıa T a v r a ,
ökıos pevroı p.î] âvroiv ovk ecrraı oîıâ’ 7) oİKia ovö' o ırpıtav, i)

p.ev el /J.Î] ol kıOoı, 6 8 ’ el fxrj o (rtbrıpos‘ o c „ c y ip eKeî al


30 âp^at, el pi/ ro rpiytavov bvo opOaı.

30 (p a v e p ö v 87; o rı ro

â v a y K a lo v e v r o îs < f> v a i k o î s ro <Ls ÛAtj keyo pevov K al a l k i-

v r jc r e ı s at r a v r r js . K al â /j- c f tc o p 'e v rû > (j>va-iKÛ> keKreaı a l

a iT İa ı, p â k k o v 8e 7/ r iv o s e v (K a m a î r ı o v ya p tovto r i j s v k r js ,

â k k ' o i> x a v rr] ro v re k o v s ’ K al ro re k o s ro o iı eveK a, K al 7;


35 âpX7/ ütto ro O o p ıa p o v -K a l ro v ko yo v, to c rn e p ev ro îs Kara
2 o o b re )(V T ]v , e ıre l 17 o İK ta ro ıo v ö e , ra ö e 8 e î y e v la O a ı K al iıır a p -

\e ıv e£ â v â y K T ]s, kül eneı 77 v y ıe ıa ro 8 t, ra8e 8eî yeve-

a d a ı < £ â v â y K i j s K a'ı V T t â p \ e ı v — o v r u s K al el â v d p t a iT O S r o 8 ı,

ra d ı' el 8e ra 8 t, r d 8 ı. îa a > s öe «ai ev r< o koy<o e o rıv rö

. a 15 -1 6 Kal . . . <j>L(rw E SAP : om. E 1 17 toS< iorıv fecit


E* ûpOât F îo-ns E ’a P S : om. E 18 e’ırti V : eVt E :
el A P S T d’AX’ ti ye t fecit E * 19 oiSe . . . eorıv om. E*
uvarru\ıv om. E *V 20 to om. E 1 Kaı om. AP
a-vtıtrtpaofturor E SAV : om. E 1 23 «XÂ<i E ' I J 2P : 5 e aAAa
E sl" J 1 24 iivdyKr} Tavra E F P ; raira avayKr) I J 2^ y
seclusi^ om. P : 5 «ai E 27 v\rjv Aldina : fecit E 2 : vky
I J : i) v\r) F 28 «İS’ 7 . . . OİS' F I 30 opdats AS 32 «i
alt. om. F 3 S rıvus P S T : rıvös n 3 4 °^K aırrq I tö

alt.] rov E f] E F P : om. I J b I ıj A et sup. 1in. E 1 : om. T


yeveo'ûaı E 2AT ; yıyvıoğaı E J ’ I K a t ] i) j 1 2 yeveodaı
F İ T : ylyveodaı E J 3 toSi E 2A V : om. E ’S T 4 radı alt.
Ü S t rodi ut vid. T râ avayKala I
FİZİK 2 91

İn kavramda. 15
Öte yandan bilimlerdeki (matematikteki) zorunluluk ile doğada olu-
?.nı nesnelerdeki zorunluluk arasında bir tarz benzerlik var: nitekim açı
I o İli lıir biçimde tanımlanmıştır; üçgenin iç açılarının da yüzseksen dere-
ıı ıılınası zorunlu, ama tersi zorunlu değil, yani bu olmazsa açı da yok
ilişil- Oysa birşeyden ötürü, bir şey için oluşan nesnelerde tersi: amaç
ı iLk aksa ya da varsa, ondan önce gelen de olacaktır ya da vardır. Yoksa 20
ı ılı naz; yukandaki gibi sonuç olmayınca başlangıç yoktur ve burada artık
ıimaç ile ereksel neden de yoktur. Çünkü ereksel neden de eylemin de­
lili, kavramın başlangıcı (burada kavramdan sözedilir çünkü eylem yok).
I 'ı dayısıyla bir ev olacaksa belli koşulların olması, bulunması, oluşması 25
ya da kısaca birşey için olan madde zorunlu, sözgelişi bir ev olacaksa,
iııfda ile taş. Ne ki yine de amaç bunlar için değil, yani maddeye bağlı de­
nil, bunlar ‘için’ de olmayacaktır. Genelde söylersek bunlar olmazsa ne
ev olacak ne testere: taşlar olmazsa ev, demir olmazsa testere olmayacak,
Yukarıdaki örnekte de üçgen iki dik açıya eşit değilse ilkeler geçerli değil. 30
Demek ki şu açık: doğal nesnelerde “zorunlu”, madde olarak söyle­
nen şey ile maddedeki devinimler. Doğabilimci herikisinden de sözetmeli
ama daha çok ‘bir şey için’ olandan; çünkü bu, maddenin nedenidir,
madde amacın nedeni değil. Amaç ereksel nedendir: ilke de upkı sanata
Uığlı olan nesnelerdeki gibi tanımla kavrama bağlı. Ev belli bir şey oldu- 200b
cundan, belli şeylerin oluşması ve bulunması zorunlu; yine sağlık belli bir
şey olduğundan belli şeylerin oluşması ve bulunması zorunlu. Bu şekilde
insan belli bir şeyse belli şeyler zorunlu; belli şeylerse onlar da. Ama belki
92 <E>Y2IKH2 AKPOASEÜ2 B -r

9. 200a 1 5 — 1. 200 b 28

avayKoıov. âpıtrafnevıo yâp rö (pyov Toi> ırpıeıv ö rt bıaıpeo-ıs 5


roıabı, a&rrj y ovk eorat, d fxi/ (£(i oSuvraç toiov<t8(- ovroı
8’ 00 , et /xî; aıbrjpovs. iarı yap Kal iv r y Abycu e r ta popıa
d s i/Aj; ro ıi kâyov.

r.
’ Eıret 8’ ij (jtvcrıs pıev i a r w ap^ l Kivijo-icos Kal jj.tra-
fiokıji, ?; Se jifOobos i]yiv ırepi <j)V(Te(i>s fort, Set juı/ Âar-
davtıv t i icrr t K trıjcrıs1 avayKaıov yap ayvoovjJ.ivr)s avrf/s ây-
j’oettröat Kat r?/r tftvırıv. bıopı<rafxivoıs öe Trept Ktr?/<recoy 7ret- * 5
parcov röv aiıröv iırekOfîv rpoırov ırepl tS>v i(f>(£i]s. 80/cet 8’
KiVîjcrts etrat r(3 ı» (rvıre^Mv, to o’ â-ntıpov ip.<j>aiı>eraı ırpia-
TOV iv T<p (T V V i ^ f l ' blo Kal TOÎS ÖplÇopLİVOlS TO a-VVfX€S <TVjl-

jüaıvfi TTpoa-^pıpTacrOaı. uokkaKii r (3 köyoı r<j> rov aıulpov,


lîif t o eı’y âıreıpov bıaıptröv trure^es oı\ tt/oo? Se t o v t o i s avev 20
T 0 7T0V Kai Kfvov Kal \pövov Kİvr](rıv âbvvarov eîrat. brjkov ovv
toy Stâ re Tavra, Kal Sta ro nâvTiuv d v a ı Koıva Kal Ka-
6 o\ov Tavra, <tk€1ttİuv Tipo^eıpıaa/j-ivoıs it ip'ı İKatrrov
rovroov (varlpa yap i) ırepı rwv t S t W Bitapla rijs ti ep'ı t ü v
Koıvtov İo tiv)' Kal tTpıoTov, Kadanep dnajMfv, ıtepl Kivı'jaeojs. 25
lo rt Si; [rt] rö pıiv erreAe^eıa p.6 vov, ro Se bvvâpeı Kal iv -
T fk (\d q , rö fxiv ro'bf ti, to Se rocrorSe, rö 8e roıovbe, Kal
tü v âkkcov rû v rov ovtos Karıjyopıûv öjuouus. roû Se npos

200** 2 6 -8 = ıo ö s1' 5-7

b 5 tpura/ieva F et fort. P S T : ipurâpevaı E : ipuraptvov I J :


i>pı<rpcyov Prantl ırpittv n T : nplovos ut vid. S 6 y scrip si:
8’ n 7 o i om. E l 8 t o v erasit E
T it. ( f> v a iK t ] s a K p o d a e c ü S y r t f p ı a n e ı p o v E : (fa v v iK ta v y l 12 K al
E I J P S T : khi t r r â a e t û s K a i F V 13 e a r ı om. E 'V &ei . . .
1 4 K t v r j fr ı s om. E V 1 14-16 â v a y K a l o v . . . e < f) e £ r js ] â v a y K a ı o ı * n p a y r o v
f i i r fiJ T f' t v t i e i t t i K İ v r j t r ı ç , ( 7 f f i T n t o v t o d ı o p ı a a p e v o v s ı r c p t Tü>r t tö v
(ivtov ( 71fXöf ir rpÖTTov V et İn litura E 18 (ru/jfjaı^Fi] avıiyKij P :
( r u p fia L V ii a v â y K t j E 19 ‘n p o a ^ p r j o ' â a ı l ] a n e l p o v , cû s t o f ı s om. E
21 k İ i h j o ’IV n U v v a T o v F P S C a b v v a r o v K i v r j a ı v A 22 rf E 2A PS : om. E 1
23 t o C t o S : rrâaL E : T a û r a ı r a a ı AP 25 K a i n p â r o v ] ı r p U r o v
Se A f in o p * v F I 26 t i t o p i v AS et fecit E : r ö jm v M P
p o v o v om. y p . S r o n M (A b)A P S T Porphyrius : ro 5 e S v v â p e ı , r â
M (E J), Spengel 27 t o d e alt. om. F 28 r û v pr. E M 'S (cf.
FİZİK 2-3 93

I. ııvramda da zorunluluk var. Nitekim testerenin işi belli bir biçimde kes- 5
ine diye tanımlandığında, testerenin belli bir biçimde dişleri olmazsa bu
|.<\sme-ayırma olmayacak; demirden değilse, belli bir biçimde dişleri ol­
mayacaktır. Yani tanımda da tanımın maddesi olarak bazı parçalar var.

Ü ç ü n c ü K itap

1 Madem doğa bir devinim14 ve değişme ilkesi ve madem araştır­


mamız doğa üzerine, devinim ne, bunu gözden kaçırmamamız gereki­
yo r, çünkü devinim bilinmediğinde doğa da bilinemez. Devinim ko­
nusunda belirleme yaptıktan sonra izleyen konularda da aynı tarzda 15
ilerlemeli. Devinimin sürekli olan şeylerden olduğu düşünülüyor, “sü­
rekli” kavramında ilk görünen şeyse ‘sonsuzluk’. Bunun için “sürekli”
kavramını belirleyenlerin çoğu kez “sonsuz” kavramından yararlanma­
ları sözkonusu, nitekim ‘sürekli olan’ sonsuza ayrılabilen şey.15 Ayrıca
yerden, boşluktan ve zamandan bağımsız bir devinim olanaksız. İmdi 20
ai açık: hem bu yüzden hem de bütün bunların ortak ve tümel kav­
ramlar olması nedeniyle herbirini tek tek ele alıp incelemek gerekiyor
(çünkü özel durumlar üzerine çalışma ortak durumlar üzerine olandan
sonra gelir). Ne ki dediğimiz gibi ilkin devinim konusuyla başlayalım. 25
İmdi bir nesne yalnızca gerçeklik halinde varolur, bir de hem olanak
lıem de gerçeklik halinde varolur. Belirli bir nesne, belirli bir nicelik,
belirli bir nitelik ve öteki varlık kategorilerinde de bu böyle. Ama
94 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 T

ti to K a ö ’ v ı r f p o y j ı v Aeyeraı Kal /car’ t \ k e ı \ j n v , t'o öe


y iv

30 K ara to iroit)tikov koli irci0 t]tik 6v, Kat oAcoy KivrjriKÖv re


Kai k w t)t6 v tö yap kivi)tik6v kivi^t ikov tov kivi)tov Kal ro ki-
VT)TOV KIVT\TÖV VTTO TOV KLVrjTlKOV. OVK (<TTl Öe KIVJJCTIS ITOp a T tt
ır p a y y a r a ' yeTaj3a \ \ e ı yap del ro p.trafid.K \ov 7) /car'
o v a la v rj K ara tso<t'ov ti K ara -noıov tj Kara tottov, Kotviıv ö’
35 İtti to vtcov ovdev t a r ı \ a f3 t iv , a/y (fraytv, 0 ofire roöe ofire ıro-
2 0 i s trov ovTt ttolov o üre r<2v â \ \ w v Karrjyop>]pıdrajV o v ö f v w a r ovöe
k(vt)<tls ovbk fAtTafiokrı ovOevös e a r a ı ırapa r â (ip rjy iv a , jxrj-
ö (v o y ye S v to s ırapa Ta eipr]p.eva. e n a a ro v öe bıy^üs vırap-
X ft Traaıv, olov ro ro'öe (râ y iv y a p yopcpr/ a v ro v , to öe
5 o-Tfprıcrıs), Kal Kara to ıtoıdv (ro y iv yap \(vk q v to öe
y ik a v ) , Kat icara r â iToa'oı/ ro /xer re \ e ıo v to 8’ dreAes.
ojliokos öe xai Kard rijr 1popâv to y i v âvto to öe Kara),
i] r â /xeı> Kov<f>ov râ öe fia p v . coore Kivrjaems Kal y t r a fio -
9 A?;s İ a r ı v etbrı T o a a v ra ötra tov ovto y.

9 b ıi] p r ] iı iv o v öe /caö’

10 tK a iT T o v y i v o s to v y iv f v r t \ e ^ e ıa to v öe h v v â y tı, 77 to v dv-

v d y e ı o V r o y e v r e A e x e ı a , 17 r o ı o v r o v , k C v tjo - C s eo-rt»/, o lo v r o û /neı/

a A A o ıa jr o tî, jj a A A o ıc o ro V , a A A o u o c r ts , r o ü öe a v £ t]ro v K al to v

d v T iK c ıy e v o v ( fiO ır o v ( o v b i v ya p o vo ya k o iv o v i l r ’ a y .< j> o ıv ) a v -

£ q a ıs K al <j>6 l < r ı s , to v öe y e v r jr o v Kal (ffâ a p ro v y iv c tr ts Kal


15 < p d o p â , to v ö e < f i o p r ] r o v < f> o p a . o n öe to vto ta rıv 7} k I v t \<t i s ,

e v T fv d fv b ı jK o v . o ra v y a p to o İK o h o y r jr d v , fı ro ıo v ro v a v ro

2oob 3 2 —201® 19 = I0Ö51’ 7-20

^ 29 X«ytra 1 . . . e\X«ıı^U'] Kal e \ \ e ı y ) r t v \ i y t T a ı A : \ e y ( r a ı KUL


V,t*/ P 3 ° T® om- E : ro re F k i v t j t i k o v re Kai K i v r j r â v AV :
k i v i j t o v re Kai K iv r jT iK o v E 3 1 rö f i c v y a p F 32 fie E F J
Aınmonius Stephanus : 8e n s IS 33 <iei ™ p c T a p â \ \ o v ASe :
ro f u r a l 3u \ \ o ı > âei E : to ( i c T a { İ â \ \ o ı > S p 34 ı r o t r b v }j K a r a S :
n o a - n v t) E : tü n o a o v * K u r a t o A 3 5-20 1“ 1 ?<rrı . . . a l t c alt.
A P S : om. E 35 e f f i a p e v I 20Ia 2 ofre A 3 tfp ı/ fttm ]
f i p r j u e y a o oure rööe oCre n o f r o v o v r f 770101/ ferti Xnj3eîı> ü)f < p t ı p t v (cf.
200° 35~20Ia i) E 6 F İM : /lep -ynp E J 8 ûorc n S :
w t e k <i 'i A IO—II i] . . . eVreAe^fin II y/j. S 1,
S (cf. M) I I toioûtop E y p . S T : TOioûrui* fC TTl IJM P S : T i
T o t o v r o y etrT t F K İv tjfT iS t a r ı v II y p . S : Aeyoı K L v ı ja ı v MSP : \ e y a >
K İv r jo ’i v ( t v a t S^ 12 tJ fccit E s 14 y e v t j r o v E J S : y e v v r j r o v
FI ycpfo’if f e c i t E 15 t °0 • • • î f T T i v j ort d * eo'Tt t o v t o K
16 a v r o v E 1
FİZİK 3 95

görelilikte, aşırılıkla eksiklikten, etkinlikle edilgirılikten, genelde söylen­


dikte devindiren ile devinebilir olandan sözedilir. Nitekim devindiren 30
devinebilir olanın devindiricisidir, devinebilir olan da devindirence de-
viııdirilebilir. Oysa bir devinim, (kinesis) nesnelerin dışında olmaz, nite­
ldin değişen şey ya varlıkça ya nicelikçe ya nitelikçe ya da yer açısından
ı loğişir; dediğimiz gibi belirli bir nesne, bir nicelik, bir nitelik olmayan ya
d;\ öteki kategorilerden birine girmeyen ortak bir şey değişme nesnesi di- 35
ye alınamaz. Dolayısıyla sözünü ettiğimiz kategorilere girenler dışında 201a
hiçbir nesnede ne devinim olur ne de değişme (metabole), çünkü bu sö­
zünü ettiklerimiz dışında hiçbir nesne yok. Bütün bunların herbiri de
lıer şeyde iki tarzda bulunur. Sözgelişi belirli bir nesne (bu bir anlamıyla
şekil (morphe) bir başka anlamıyla yoksunluktur), nitelikçe (ak ile kara), 5
nicelikçe tam ile tam olmayan. Yer değiştirmede de aynı şekilde: yukarı-
ıışağı ya da hafif-ağır. Dolayısıyla kaç tür varolan varsa devinim ile değiş­
ine türleri de o kadar.
Herbir cinste etkinlik halinde olan ile olanak halinde olan şey ayrıldık­
ta, olanak halinde olan şeyin aslında böyle bir şey olduğu için kendini ta- 10
marnlaması, gerçekleşmesi, devinim işte bu. Sözgelişi nitelik değiştirebilen
bir nesne olduğu için nitelik değiştirebilen bir nesnenin nitelik değiştirme­
si. Büyüyebilen ve onun karşıtı eksilebilen şeyin (herikisi için ortak bir ad
yok) büyümesi ve eksilmesi; oluşabilen ve yokolabilen nesnenin oluşması
ve yokolmasi; yer değiştirebilen bir nesnenin yer değiştirmesi. Devinimin 15
ne olduğu şuradan da açık: inşa edilebilen nesne o sözünü ettiğimiz
96 4>Y2IKH2 AK P0A2EQ 2 T

I. 2 0 0 b 2 9 ----2 0 I b 4
\ k y o p .e v e 'ıv a ı, k v r e k e y e îa f, o İK o b o 'fie îr a ı, Kal e e r r ıv to vto
olKoboıxT]<Tis• o p t o îm be K a l p.dOt]<Tii K a l la r p e v a ıs Kal kv-
A ıc rıs K al â k e r ii Kal â b p v v a ıs Kal y r ıp a v c ıs . (n et 5 ’ ev ia
T avra Kal b v v a p .e ı K a l ( v r e \ e \ e C a e e r r iv , o v \ â f i a b e fj o v 20
K a ra rö a iır o , â A A ’ o lo v B e p fio v ptev i v r e k e ^ e t a \ j/ v \ p o v be
b v v d p .e ı, ıt o k k a ijb rj ır o u t ja e ı Kal n e ıt r e r a ı v ır ' d k k ıjk t o v
an av yap kerrat. d jx a TTOtrjriKov Kal - n a d ^ r iK o v . (urrre Kal
r o k iv o v v <f>vertKZs K L v r jr o v Tr'âv y a p to t o l o î i t o v K iv e l k i v o v -
p e v o v K a l a iır o . b o K e ı p .e v o v v T ie rıv â r t a v K ivelerO a ı r ö k i - 35
v o v v , o v fMfv â A A â n e p l t o I jt o v p .ev k£ â k k o iv k e rra t b r jk o v
Ö7 Tü)s f 'x et {(< rr ı y a p t i k iv o v v K a l ü .kL vi]to v), tj b e r o v b v v d f i e ı
ö v r o s ( k v r e k e ^ e ı a ) , ö r a v k v r e k .e \ e t e ı o v e v e p y fj oii)( f j a iır o â A A ’
f) K iv r jr a v , / u ın jtn s e e r r iv . A eya> b e r o fı û ö 1. ea r ı y a p o ^ a A -
kös b v v d p .e ı avbpıâs, d k k ' öpoji V T0X} Xa ^K0^ k v r e k k - 30

X e ta, 7/ ^ “ A k o ç , k ivt]< tis koriv o iı ya p rö a v ro ro \a \K İû

e îv a ı Kal b v v d fjte ı r ıv i [ K i i 'j j r y ] , kneı el r a iır o v i] v e n rk â s

K al K a ra ro v k ö y ov, fjv â v i] to v \a k K o v , fj x a ^ K °s> f v ~

re k e ^ e ıa K t V T je r ı s ' o iiK le r r ıv öe r a iır o v , ûs e ıp rfra ı { b fjk o v S’

«7rt rS t v k va vrm v to pt'ev y a p bvvaaöaı v y ıa lv e ıv Kal ö v - 35


v a a d a ı K a p v tıv k rep o v— K al y a p âv ro K a p ıv e ıv Kal r o ir y ı- 2 0 l b
a ıv e ıv r a iır o v fjv — r o b e im o K e ijie v o v Kal r o i ı y ı a i v o v Ka'ı r ö
v o c ro v v , e ı 6 ' v~ p o rı/s e M ’ a i)x a , r a i ı r o v K a l e v ), e n e l 8’ o iı r a i ı -
r o v , M ern ep o iıb k xpS>p.a r a iır o v Kal o p a r o v , 17 r o v b vvaro v,

2 0 Ia 27— 202a 3 = I o 6 5 b 2 2 — IO Ö 6 a 2 0

a 18 ö fio la s . . . /ıdâıjtrıs in mg. E 1 Kal /ıdöıjtrif om. F : Kat t;


p d d r ja ıs I 19 SSfivvari! (âvdpoıtrıs I 1) Kat y rjp av a ts IIS **: yt]pnv<ns
Kat a 8pvv<Tif S 1 (cf. M) 1 9 - 2 7 eVret . . . < r v f x f i a iı/ f i d e K i v d t r â a ı
â r a v $ fVr«Xcv« l a f) [immo rj eVrfAe^em 77] a ur/), /caî o v r e n p o r e p o v o v â ’
iKTTcpoy. rj ex M ci. Diels 20 ravTa A S : rat>Ta E
2 1-2 fVreXe^€İa . , . b v v â p t ı V S T : d v v â p t ı . . . eVrcX<^«ia A et fecit
Y J 26 OVK OVV aXXa F fic V TOVTOV F : p.€V TOVTCû V J : p c v o İ p
ro vrta v I 27 OTTajy IP : 7rci>s e^ct F J : om. E k iv o v v E V :

roiy K t v o v v T ( ü v AS öc n P Aspasius : d i) M T Porphyrius 28 eV-


rcXcx«<« A ld in a: om. n M A P S Aspasius Porphyrius ...
29 K tvrjT Ö ^ y p . I y p . A Aspasius : f) ( r j r o ı fort. A) a v r o f) â \ \ o 1) k i v i j t o v
E F JA P Porphyrius : ^ a v r o k iv t ) t o v I : o v \ f ı a v r o â \ \ * j j âXXo y p , P,
ut vid. 7' 29 y a lt.. . , o] ?/ «ört y a p <w£i o K oıöt M S 31 ry
E2 «vrw t&> F : u v t o E ]M S T : a v r < â E 2 32 « ı^ rû om,
M S r jv ] rj E 33 K m AMV : fj E r jv a v E 2AM i om. E*P
34 K i r r j a ı s ] k u trja-ts o v y v E !P : K i v r j o i ç t i s M a><T7rfp A
FİZİK 3 97

nesne olduğu için gerçeklik haline geldiğinde, yani inşa edildiğinde, bu


inşa etme. Öğrenme, tedavi, dönme, sıçrama, olgunlaşma, yaşlanmada
da bu böyle. Öte yandan bazı nesneler kendileri, hem olanak halinde
hem de gerçeklik halinde olduğu için -aynı anda ya da aynı açıdan değil 20
de, gerçeklik halinde sıcak olan nesnenin olanak halinde soğuk olması
[,'ibi-, bu nesneler karşılıklı birçok etkide bulunabilecekler, birbirlerinden
etkilenebileceklerdir; çünkü hepsi aynı zamanda hem etkin hem edilgin-
dir. Dolayısıyla fiziksel alanda ‘devindiren’, ‘devinebilir’ de olacaktır, ni­
tekim bu tür her nesne kendisi de devinen bir nesne olduğundan ötürü
devindirir. Hattâ bazılarına göre her devindiren devinir, ama bunun böy- 25
le olmadığını ve nasıl olduğunu (çünkü devindirdiği halde devindirilm e­
yen bir şey var) başka yerde açıklayacağız.16 Durum şöyle: olanak halinde
olan nesnenin gerçekleşmesi, yani kendisi olarak değil, devinebilir bir
şey olarak gerçeklik halinde varolup etkinlikte bulunma süreci, işte devi­
nim bu. Bunu şöyle açayım: bronz olanak halinde heykeldir ama yine de 30
bronz olarak bronzun gerçekliği devinim değil, çünkü bronz olmak ile
olanak halinde [yani devinebilir] olmak aynı şey değil, çünkü mudak an­
lamda ve kavramsal olarak aynı şey olsaydı bronz olarak bronzun gerçek­
liği devinim olurdu. Ama dediğimiz gibi bunlar aynı şey değil (bu, karşıt
nesnelerle ilgili olarak açık: sağlıklı olabilmek ve hasta olabilmek ayrı şey 35
- yoksa sağlıklı olmakla hasta olmak aynı şey olurdu - ama taşıyıcı hem 201b
sağlıklı hem de hastalanan olarak, ister “yaşam suyu” ister “kan” olsun
aynı ve tek bir şey). Değil mi ki rengin görülebilir nesneyle aynı şey ol­
maması gibi, bir nesnenin kendisi olarak bulunması ve olanak halinde
olması aynı şey değil, olanaklı olduğu için olanaklı olan nesnenin
98 <Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 T

5 fi bvvarov, fi>T(\4)(cıa ıpavepov orı kîvtjitCs. icrrıv.


5 OTl fjıtv ovv
icrrıv ailrt], Kal öt i (rvfiflaivtı t or e KW(î<r0 aı m av fj iv r e \ i-
\eıa f) ııiJTtj, Kal oÜTe Trporepov ovTf vorepov, btj\ov ivbe\tTaı
yap tKaaTov öre fiiv ivepyeîv öre 8e jxrj, olov to oİKobopıtj-
tov, Kal i] rov oÎKobop-rjrov ivepyeıa, i] olKohopyjröv, o İK o b o -
10 nrjtrts ic r ıv (fj yap oıVoöo'fxtjcrıs 17 iv ip y e ta [roC otKoSopjroC]
fj i] oIkm• aAA’ ot av oı/aa fj, ovkİt' oİKoboptjrbv i a r ı v oi-
Kobop.eîraı be to oÎKobojLijTOV avayKTj ovv o'iKoooprj-
aıv Ttjv ivipyeıav elvaı)- r; 8’ ojKo8o'(xrj<rıs Kturjm's t i s .
âAAa jLİjv 6 avrös etpappLoaeı Aoyoç Kal in i t&v â\kwv
! 5 KlVtjUeiüV.
"O rt 8e Ka\S>s elpijraı, bıjAov Kal ( £ u v ol aAAoı 2
Trcpı aiırijs Xiyov<TW, Ka'ı (K to İİ 1aij paöıov elvaı oıopitraı ak-
Atıjs avTijv. oıire yap rtjı/ KCvrjffiv Kal ti)D pfra/ioki)v i v âk-
Aw ye'reı Oeîvaı ?>vvo.ır av rıs , hrjkov re ırKoırovcrtv â>s r ı-
30 d ia a ıv aîırijV evıoı, ireportjra Kal âvirrârrjra Kal t o jii] ov
<pâ(TK0VTes elvaı rrjv klv>]<t w & v oiıbev avayKoZov Kiveîcrdaı,
y i + ff 9 V J * V V > i » v 1 \ \ > 1 M *
cvt av f T f p a jj o v t av a v tıra o v r a v ovk o v r a ‘ aAA ovo ij

p.eraj3 okî] oîıT els Tavra ovt İk ro v r ıa v pâkAov İittlv ti İk

t & v â v T iK (in iv ı»v . airıov 8e tov els T a v r a r ı O iv a ı orı ââpıcrrâv

2$ rı boK eî elvaı y KÎvtja’i i , rrjs be irepas avırro ı^ıas at a p \ a l

bıa r o oreprjTiKdı elv aı âopıtrroi' oiıre y a p r o b e o v t e roıovbe

ovö ep la aiır & v ia r ı v , [ort] ovbe r & v a k k ıo v K arrjy o p ı& v . tov 8e


b o K fîv â o p ıc rro v e l v a ı ri/ v K iv ı/ tr ıv a i r ı o v o rı ov re els bvvap .iv

2 o ıh 6 -7 = ıo 6 5 b 20-22

b 5 on] r o E 1 e'arıv AV : fır r ıv f i 8e firj t o a iıro â \ \ ' i>t X p â p a


t o a iıro Kat op a ro v , y d u v a k tı tırrlv , t İ jv t o v fiv v a rov >j S v v aröv iv r tA f^ fta v
tıv a ı Afyfı) Ktvrjıfiv E (cf. b ^_ 5 ) S~^5 ° Tl • • • K iv rjatav om. yp. A
6 avri] A M S : tovto P : avrrj r o v r o E 17 et 7 y om . F 7 aiıTij
FI &r]\ov A M T : f/)-ı;fpıııv E 8 yiifi] p ev y a p F to om . E
9 *ai] 17 u m o b o p r jr o v K i l i M et fo rt. T tv ip y e ıa A M S : iv r f\ f\ t ıa E
10 y a p E V : y ıtp toGto fr r r ıv F I : y n p tou t’ İ i t t i v rj ] rj I J T : om.
EF TOV 0lK080fXt)T0V E T I om. AM I I Tf OHl. F I J 1 tiTTat A
12 0J1/] apa IJM î apa rr}v F 13 rtç AM : rts cartv E
17-20 Kut . . . cvıoı II (cf. M ) : om. T 18-19 °^Tf • . . « r om,
yp. A18 Kdi rt]v p.tTa&o\r)v om. J : rqv om. S 19 ûcîvat nM :
TiSeunt S öe AMPS 20 avrrjv eVcot E P S : €Pinı (tVTtjv A
227 ovr' âv fTtpa E âv alt. om. F IP 23 rj ck E J 2P : Ç
F I J lS 25 ti n P cP : om. P*T 26 rotov^e E F JM ı T0(r6vb€
IP T 27 c'vTİv om. AM on om. MVT, seci. Bonitz
FİZİK 3 99

in ıı,ekleşmesi devinim, bu açık.


Demek devinim bu; ve nesnenin devinmesi, gerçekliği kendisi ola-
liik olduğu sürece sözkonusu, ne önce ne de sonra, bu da açık. Nitekim
İn-ıbir nesnenin kimi kez etkinlikte olması kimi kez de olmaması olası:
>.ı r/.j'elişi inşa edilebilir olan. İnşa edilebilir olarak inşa edilebilir olanın
i lkin hali inşaattır (nitekim inşa edilebilir olan nesnenin etkin hali ya in-
■ıiınirır ya da ev. Ama ne zaman ki bir ev olur, o artık inşa edilebilir olan
■lı fildir; oysa inşa edilebilir olan inşa edilir. Demek ki etkin halin inşaat
dlınası zorunlu). İnşaat da bir devinim. Öteki devinimlerde de aynı te-
mcllendirme geçerli.
2 Dediğimizin yerinde olduğu, başkalarının devinim üzerine söyle­
diklerinden ve onu başkaca belirlemenin kolay olmamasından da belli.
Nitekim devinim ile değişme bir başka cins içine konamaz devinimin
‘değişiklik’ (heterotes), ‘eşitsizlik’, ‘varolmayan’ olduğunu ileri sürüp onu
bir başka cinse sokan bazı kişilerin savı17 incelendiğinde de bu açık:
bunlardan hiçbirinin devinmesi zorunlu değil, ne değişik olarak ne eşit­
siz olarak ne de varolmayan olarak. Ayrıca bunlara yönelik değişm e ya
ela bunlardan değişme de karşıdarınkinden çok değil. Ne ki devinimi
bunlara yerleştirmelerinin nedeni devinimin belirsiz bir şey gibi görün­
mesi, oysa öteki çizelgedeki18 ilkeler, yoksunluklar olmalan nedeniyle be­
lirsiz, çünkü bunlardan hiçbiri ne belli bir şey ne belli bir nitelik ne de
öteki kategorilerden biri. Devinimin belirsiz görünmesinin nedeni şu:
100 <f>YZIKH2 AKPOA2EQ2 T

I. 2 0 I b 5 ----- 3 . 202a 17

râv ovTiüv o vre tıs evepye tav Iotu » 6eıvat aijTijv ovre
yap to övvatov ttocröv tîvaı Kivelraı avayurjs ovre ro ev- 30
epyeîfj, 'Kovâv, rj re Ki'vrjo-ıs evepyeta fiev eıvaı r ı s hoKeî,
ârekî)s 8 t' 4 a t r c o i' 8 ’ ört areA .es to 8 w a T o v , ov ea’Tiv evep-
yeıa. Kat 8 ı â rovro 8 ij )(a f 7Toi' avrrjv \a/3 eıv Tİ etrrıv' i)
yap e ıs arep tjırw âvayK aîov öetvaı t) e is övııafiıv 7? els ev ep -
yeıav âırA .yv, to v to jv 8 ’ ovbev <f>aiveraı evhe^optevov. ketn e r a t 35
to lv v v o elpT]p.evo<i rpo'nos, evepyeıav fiev rıva eıvaı, roıavTYfv 2 0 2 *

8’ evepyeıav olav eıırafiev, \aKeın]v p.ev ıbeıv, ev&exop.evT)v


5> *
o fim i.
Kivelraı 8e ıcaı ro kivovv <00-77ep eıpîjraı Traı», tö 3
hvv6.fj.et öv Ktvtjruv, Kal ov ?'; âKiırr]<rıa ?}pf/jua İcttLv (<S y ap
f t > I t / 1 / \ ( t >
rj K i v i f a ı s v ı r a p \ e ı , t o v t o v i] a n ıv r jt r ıa ıjp e fjııa j. r o y a p Trpos 5
r o i)r o e v e p y e ı v , ı) r o ı o v r o v , a v r ö t o k i v t i v e t r r r r o u r o 8e ır o ıe î
6 ı£ e ı, w(TT€ â (x a K a l 7r â c r x € f â ıo 77 K iv rjG is e v re \e x e L fi ro t)

k iv i]to v > rj KtvrjToVy (rv u ftaL v e t. be r o C r o 0 ı£ cfc r o £5 K t ı ^ r t K o ı i , a ja -t f 5


â f i a K al T r a o ^ c ı. e l& o s det o ftrc ra ı rı ro k iv o v v , ? / r o ı r o -
Öe 7} r o ıo ı^ e 7} T o & o v b e, o rra ı ap x */ K a* a iT io v r ijç ıo
n -fa îÇ j ö r a ı» K iı/ rj, o îo ı» o cV reA e^ ^ ^ Ç a y ö p a jT r o s 7r o ı e t e* ro u

bvvâfjLd övtos âv d p coırov â v d p a iiro v .


3 K a t r o aTropovfjLevov d e (frav ep ov , otl e& T iv i) k ( vyj(TL$ ev
TlJ) KLVrjTif)' €V T€\€^€La y a p ÇO-Tl TOVTOV [/(at] VTTO TOV KLVrjTLKOV*
k ö i rç to ü kivt ] t lk o v ö c e v e p y e ı a ovk aAA7] e o - r ıV Ö€£ //ey y a p 15 .
eû>aı e i'T e \ e ) (€ ia v a fM p o îv klvyitlkov pikv y a p 1(t tlv rû hvva-
aO aiy k iv o v v h e ra i i v e p y e î v , aA X ’ İ<t tlv evepyr\ TLK ov ro î) Kt^7]T0İ},

202a 1 3 - 2 1 = ıo66a 26-34

^ 29 «>£»8< F avTt)v I j 1 M : avrî]v a7rAûis E F J 2 30 ttoitov


elvat E M t fiyat nocrov A evtpyeıv ânouov E 31 etvai
m SnKeî S l fiva ı Sok^I t iç E 1 M t rıs eıvaı Sokci A : ftvat 8 ^Kel E 3
32 e v r ıv AM : effTiv 7 E 33 avrrj E rj AP : fî E
202a I rotyti'J &r) E 2 ct7ro/i(v F I P T et fecit E töetı/
fecit E 3 ftvat AV : ftırnı ört öt koX ws eı^rjzat dq\ov. ov yap
aı5 rrfv Ktvr}(rtv Kat rrjv fXtT(tfio\r)v ev yeveı Betvat övı/nır* âv rtç, rj re
Kivrjaıs evepyeıa fiev eıvaı doıeet rtç, art\i]Ç S*, aınov bf ört «rfAtf r«
üvvnrov E (cf. 2oı ^ 16-19» 3 1- 2 ) 7râv] el rrâv Pratıtl 4 Kiı/ıjrdı/
E ! F I A S : Kij/nriKov E 2J V yp. A Aspasius 5 to vto v S : roûr^> II
8-9 a vp fia iv fi . . . 7raa^'€t Seci. Pratıt] 8 St o m . F ühtB' . . .
9 7raV^et E 2a S : om. E 1-V 9 rt A S : ora. E V P T 1 0 tj
Tocroı/âf E 2A V S : om. E 1 1 1 ku'J?] p . r j $ in ra sura E 1 i4 c o rı.,«
KLvrjTtKov in rasııra E roûrou] r o v K tvrjro v A n d r o n i c u s Kat om.
M V P S : haben t n A n d r o n icu s t o î! k i v i )t i k o \ ] to v to v J A n d r o n icu s
16 K t v ıjr u v I 16 et 1 7 tûj] ro fecit E
FİZİK 3 101

ılrv in im ne olanak halinde varolanlara ne de etkinlik halinde varolanlara


Ilınabiliyor; nitekim ne olanaklı bir nicelik zorunlu olarak devinir ne de 30
ı lkinlik halindeki nicelik; devinim de bir etkinlik gibi görünüyor ama
'lam’ değil. Nedeni de şu: tamam olmayan, etkin hali devinim olan ‘ola­
naklı’. Bu yüzden onun ne olduğunu yakalamak güç. O nu ya yoksunluğa
ya olanak haline ya da mudak etkinlik haline yerleştirmek zorunlu, oysa
bunlardan hiçbiri olası görünmüyor. Demek ki bizim dediğimiz tarz kalı- 35
yor: devinim bir etkinlik hali, yukanda dediğimiz gibi olan bir etkinlik 202a
bali; görmek güç, varolması olası.
Dediğimiz gibi, devindiren herşey olanak halinde devinebilir bir şey
okluğundan ötürü devinir, onun devinimsizliği ‘durgunluk’ (nitekim
kendinde devinim içkin olan nesnenin devinimsizliğidir ‘durgunluk’).
IViyle bir şey olarak devinebilir olana etkide bulunmak, işte bu devindir- 5
inek. O bunu temasla gerçekleştirir, dolayısıyla aynı zamanda etkilenir
ı le. Bunun için devinim, devinebilir olarak devinebilir olan nesnenin ta-
mamlanması-gerçekleşmesidir, bu ise devindirenin bir dokunuşuyla olur,
dolayısıyla o da etkilenir. Ne ki devindiren, devindirdiği zaman devini­
min ilkesi ve nedeni olacak bir biçimi her zaman taşıyacaktır: bu ya belli 10
bir nesne ya belli bir nitelik ya da belli bir niceliktir. Sözgelişi gerçeklik
halindeki “insan”, olanak halinde varolan insandan bir insan yaratır.
3 D evinim in devinebilir bir nesnede varolduğu sorunu açık­
lanmış oluyor: devinim devinebilir b ir nesnenin gerçekleşme hali,
hu da devindirebilen aracılığıyla oluyor, zaten devindirebilenin et­
kinliği de başka bir şey değil, bu: çünkü herikisi için de gerçekleş- 15
m enin/tam am lanm anın olması gerekiyor. D evindirebilen, olanak
halinde var, devindiren ise etkinlik halinde; ne ki, etkin hale geçme
102 <J>YZIKH2 AKPOA2EQ2 T

co ore ö p o lu ıs p îa 17 â p < f> o ıv iv tp y tıa â ttn r tp rö a iır o h ıâ -

< T T t]n a iv npos 8v o K al 8 ı jo T rp ö s İv , K al to â v a v rts K al ro

30 K a r a v r t s • T a v ra yâ p kv p ıt'v ia r ıv , 6 p .tv roı A oyos o i> x e îs -


« / V1 ' *»
21 OjlOLUiS ö€ KÜL € 7TL TOV KLVOVVTOS K at KLV0 VpL€V0 V^
o \ f

2i t x f'ı 8’ cnropîav
k o y i K r /V ' âvayKaıov yap "uruts t lv a ı rıva tvepytıav tov

TTOİTJTLKOİj K a l TO V TraflrjTIKOV' TO p.İv d i] 7TOIJJCTIS, TO Ö f TSa-


6 t](tis, ipyov 8e Kal rtkos tov piv -noîijpa, tov 8i 7râûos.
25 irrel ovv &p.cf>ûû Kivrja-tıs, ti /xiv irtpaı, iv rtvı; 7/ yap âp-
<f>a> iv r û ırd(r)(ovTi Kal Kivovy.tvu>, rj f/ piv ıroujo-ıs iv r û
noıovvTi, if 8i Trâdrjaıs iv r û Tta<r\ovTi (el 8e 8eı Kal rav-
rrjv TToCtjcrıv Kaktîv, op.wvvpi.os av tîrj). akka pi]v eî tovto, 17
Kivi)<rıs iv r û kivovvti ecrraı (ö yâp aiıros Aoyos ini kivovvtos
3° Kal Kivovpifvov), tûCTT fl TTav TO KIVOVV KlVT]<TtTal, rj (\0V Kivrjdiv
oiı Kivr]<T(Taı. eî 8’ ap<f>oj iv r û Kivovp.ivu> Kal TrdaypvTi,
Kal i] Troırjtrıs Kal i] ırdOrja-ıs, Kal i] Sföaf ıs Kal i] pddrj-
aıs 8ı10 oî/craı iv r û pavOdvovrı, irpmrov piv r; ivtpytıa rj
tKarrrov ovk iv e/câarto iırdpÇtı, eı ra ütottov 8ıto Kivrjcrus âpa
55 Kivtîırdai' t iv t i yâp t a o v r a ı âAAoı<û<reıc 8110 t o v ivos K a l t ı s
tv tî8 ö s; âAA’ a 8 vvarov. âAAâ pta t v r a ı 17 iv tp y tıa . âAA'
2 0 2 b akoyov 8 v o irtptav r û etSeı tt]V aiırr/v K a l p ia v tlv a ı iv tp -
y tıa v ’ K a l e a r a ı , tlırtp 7; SıSa^ıs Kal 17 pddtjuıs t o aiıro K a l
i) noir]<Tis Kal i] ırdOrjcrıs, K a l ro bıbdtTKtıv t<d pavOâvtıv
to a i ı r o K a l t o TTOitiv r û ırdo-^tıv, ûerre t o v h ıba crK O V ra âv-
5 dyKt] e a r a ı ıta vra p.av6avtıv K a l t o v Troıovvra irdirme ıv .

5 . ,
o i ı r t to r i j v âAAou i v t p y t ı a v i v k r i p t o t î v a ı a r o m o v (e o rı y a p
rj öCha£ıs iv tp y tıa t oh hıh acrK ak iK ov , t v t iv i p t v r o ı , K al ovk
dTT ortT p.rjp.tvr], âAAâ r o v b t i v rû8e), o v r t p i a v 8 v o î v K a ı k v t ı o iıO iv

“ i ş Trpâs 8vo F 22 rıva tlvaı F TOV E J T : fi\\i)v rov


F IV ' 23 (tai akkrjv roiı I 5 ^ ]-yap F I : ye J 25 enet
I J et fecit E : ti F P erepaı A PS : erepaı ftmv E 26 e’v . . .
Kivovfiivrû in rasura E ! Kaı ıroıovpiva S rj] ij ev rtj> notovvrı
Kaı bıarıÖtvTi rj V yp. S et ut vid. T 34 t/cafr^ou] ev eKarma F
fiıjo] to fiuo F S : râs âıjo I 35 rıves . . . erus post 36 dâüva-
rov transponenda vel rıves legendum c:. A ’* 2 rj . . . pâârjtrıs
E S : rj pâdtjtrıs “ ai r) (pj om. I) 8l8a£if AP 7 iv t i k i ] İitti yp.
S Kfii om. F 8 âırorerprjııevr] E F I S et fecit J 1 : anorerjit;-
fievtûs y p . S kwXu<i . > . 9 tıvaı pr. AS : rr/v avrrjv Fti'nL Ku)\ru E
FİZİK 3 103

ı levinebilir olana bağlı; dolayısıyla herikisi için de etkin hal aynı biçimde
‘lıir’: tıpkı ‘1’ ile ‘2 ’nin ve ‘2 ’ ile ‘l ’in oranı gibi ya da ‘iniş’ ile ‘çıkış’ gi-
hi. Nitekim bunlar aslında bir, ne ki tanım aynı değil; devindiren ve de- 20
vinen ile ilgili olarak da bu böyle.
Öte yandan mantıksal bir güçlük var: belki de bir işleyenin etkinli­
si, bir de işlenenin etkinliğinin olması zorunlu: biri işleme öteki işlen­
me, eser ve sonuç; birininki etki, ötekininki etkilenme. İmdi değil mi ki
herikisi de devinim, birbirlerinden farklılarsa [etki] hangisinde? Çünkü 25
herikisi de [işleme ve işlenme] etkilenende ve devinende ya da işleme et­
kileyende, işlenme etkilenende (işlenmeye de etki demek gerekirse bura­
da ancak eşadlı olabilir). Beriki kabul edilse devinim devindirende ola­
cak (çünkü devindirende ve devindirilende aynı kavram geçerli), dolayı- 30
sıyla ya her devindiren devinecek ya da devinimi içinde taşıdığı halde de-
vinmeyecektir. Ama herikisi de yani hem işleme hem işlenme devinende
ve işlenende ise -iki şey oldukları halde, öğrenende olan öğretme ve öğ­
renme gibi-, ilkin her nesnenin etkin hali kendi içinde bulunmayacak,
ayrıca iki devinimin aynı anda olması garip olacakür, çünkü tek nesnede- 35
ki tek biçime giden iki nitelik değişmesi neler olacak? Bu olanaksız. Peki
etkinlik hali bir tek olsa! Ama biçimce değişik iki nesnenin aynı ve tek 202b
etkinlik hali olması akla aykırı. Bu durumda öğretme ve öğrenme, işleme
ve işlenme aynı olacak; öğretmek öğrenmekle, işlemek işlenmekle aynı
olacak, dolayısıyla öğretenin [öğrettiği] herşeyi öğrenmesi, işleyenin işlen­
mesi zorunlu olacak. 5
Yoksa acaba bir nesnenin etkin halinin kendinden değişik bir
nesnede olması garip değil mi? (Nitekim öğretim öğretebilir birinin
herhangi bir kişideki etkinliğidir ve ayrılmış değildir, birinin biri
üzerindeki etkinliğidir). T e k etkinliğin iki kişi için aynı olm asına
104 «&Y2IKH2 AKPOA2EOS T

3. 2 0 2 tt 1 8 -----4 . 2 0 2 b 3 5

rf\v avrfjv tıvaı [y.i] £>s r(jj tıvaı ro avro, âAA’ âts vıtdp-
X«t ro hvvâfitı ov ırpbs ro evepyovv), ovt âvdyKtj tov blbd- 10
<TKovra jxav6 dvtıv, ovb' ti ro ıroıeîv Kal ırdtr^eıv rö avro torıv,
tır] ntvroı u>crrt tov Aoyov tıvaı İva tov (rö) rC fjv tıvaı Atyovra,
olov i>s \wttiov Kal ıp-drıov, âAA’ <£>s fj âbos rj Qq(3 r)0 tv 'AdrjvaÇt
Kal fı ’AdrjvrıOtv tis &rj/3 as, âıcnrtp tîprjraı Kal ırportpov; ov yap
Tavra 1ravra vırdp\tı roîs oırooırovv toîs avroîs, âAAâ pâvov 'S
ols to tıvaı to avrd. ov \xrjv âAA’ ovb' tl i] bı&aÇıs rfj nadr\<rtı
ro avro, K at ro fxav$dvtıv rû hıöâ<TK(iv, tocnrtp ovb' tl i] bıâ-
<rra<rıs p.[a rG>v hıtaTrjKOTüûV, Kal rö bııırraadaı ivOtvdt İKtZ<rt
KaKfîötv btvpo tv Kal rö a d. oAcuç S’ tltrtîv ovb' f) b(ba£ıs
r ji uadrjatı ovb' fj ıroCrfirıs rfj ıraûıj<rtı ro av ro KvpCcos, âAA’ 30
w vırdpxtı ravra, fj Kİvr)<rıs" ro yap to{®€ tv t( 3 8 e Kal râ
roööf thro rovbt ivtpytıav tıva ı ?rtpov T(Ş Aoyw.
rC p .iv o v v t o r ı v K&tjtrıs eîp ıjrat Kat KaûoAov Kaı K a r a
p -tp os' o v y a p &br)Xov ırûts opurd-rjtT traı tGjv tlb & v ( K a a r o v a v -
ttjs" âAAotcücru p \ v y a p fj r o v âAAouoroS, fj âAAo ı a r o v , i v - 25
r«Ae)(eıa. e ri 8e y v u ıp ıp d iT tp o v , fj r o v b v v â fjıtı TtoırjriKov K al
ıradrjT iK ov, fı r o ı o v r o v , âırX5>s re Kat ıra K ıv KaO' t K a o r o v , fj
o İ K o b o p ıja ıs fj l â r p t v ı r ıs . t o v a v ı uv 8e A f^ d r j a t r a ı r p o ır o v
Ka'ı ır t p l rS ıv âAAuıv K ivfıo’tıo v (K a n r r js .
4 ’ Eıret 8’ to rıv fj ırtpl (j>v<rtu>s tm<rTij/jirj irtpl fityedrj 30
Kal Kİvrj(Tiv Kaı xP°vov, â v tKaorov âvayKaîov ıj âırtıpov fj
ıttırtpa(Tp.ivov tıvaı, tl Ka'ı /xi; ırâv to rıv ântıpov rj ıreıre-
patTjjLtvov, olov ırados fj arıypı) (r&v yap toiovtuiv t traıs ov-
btv âvayKaıov tv dartpuı rovraıv tıvaı), ırpoa-rjKov âv tır] tov
ırtpl (jjvatoûs Trpayp.artv6p.tvov Oeiüpfjiraı ırtpl aıttîpov, el to rıv 35

*’ 9 râ scripsi ‘ tA II niro, o>r Aâurtoi' Kal ı p a r t o v , dAA’ I


IO SuPıi/m 5» AP : B v v â p t v o v E V : S v v d / ı t t S I I ırou'ıvKa\nav\nv
E V P : ı r o ı t t v Kaı t o nâ(j\fLV S : Tr(iiT\tLv Kaı to ıroı( i v A 12 m a r t
s crip si: i> s n t î v a ı tva I J V : om. E F r o v t o Bonitz : r o v I J :
t o E : om. F 13 o l o v as] o J o v A : £>s B ek ker \ d m ıo v K al
t/tarıoı/ E V : T(f \a>ma> Kal ijiıîTiü) A 55 iırapx(i E 2A }1 ; VTrap^fL
E1 16 «û firjv erasit E , om. P 17 bı&âaKtıv E P s flıftâaKdV
to a i)T O A oûıV «’] o v d e E 2 20 et 2 i ıj] <l>c I 21 ro vS t
E lFIVPS : Toöf E 1 : töSc r o v d c J i v töjöc K a l AVPS : om. E
ro ro v8( AVP : roûfic E : rdfif S 23 (OT(v] 4 F «îprjTat hİC
E P : post 24 fitpoç A 24 ttms IP : E F JS 27 fl]
örı E (add. Ş sup. ün. E 1) : rt ^ J a 28 6i E F J 2S : om. I J 1
30 p ty tB r ) t* K at F
<OD0 4
FİZİK 3 105

11[ı, iıir engel yok mu! (Varlıkça aynı olmak anlamında değil de olanak ha­
limle olanm etkinlikteki nesneyle ilgisinin bulunması anlamında); işle- 10
ııu-k ve işlenmek aynı olsa bile öğretenin öğrenmesi de zorunlu değil mi?
Imrada elbette elbise ve pelerin gibi niteliği bildiren tanımın bir olması
ıinlıımında değil, daha önce de dediğimiz gibi Thebai’den Atina’ya ve
Aıiııa’dan Thebai’ye giden yol anlamında. Nitekim bir biçimde aynı 15
u la n nesnelerde herşey aynı olarak bulunmuyor, yalnızca varlığı aynı
ulan nesnelerde bu sözkonusu. Yine öğretme süreci öğrenme süreci ile
ıiynı olsa bile öğretmek öğrenmeyle aynı olmaz, tıpkı iki nokta arasındaki
uzaklık aynı olsa bile, burdan oraya ve ordan buraya olan uzaklığın bir
ve aynı olmaması gibi. Genelde söylendikte ne öğretme ile öğrenme ne
*İr işleme ile işlenme tam anlamıyla aynı; aynı olan bunların içinde bu- 20
lıınduğu devinim. Çünkü belli bir nesnenin belli bir nesnede etkinliği­
nin olması ile belli bir nesnenin belli bir nesne aracılığıyla etkinliğinin
cılı »ası tanımca farklı.
Demek devinimin ne olduğunu hem genelde hem de özel durumuy-
l;ı söylemiş olduk. Devinim türlerinden herbiri nasıl belirlenecek, bu
.ıçık: sözgelişi nitelik değiştirme nitelik değiştirebilen bir şey olarak nite- 25
lik değiştirebilen bir nesnenin tamamlanması, gerçekleşmesi. Daha da
.u.ıkças), olanak halinde etkin ya da edilgin olan nesnenin [herikisi de]
öyle olduğu için tamamlanması, gerçekleşmesi. Hem mudak anlamda
lirin de -ister ev inşaatı ister hekimlik olsun- tek tek durumlarda bu böy­
le. Öteki devinimlerin herbiri üzerinde de aynı biçimde sözedeceğiz.
4 Değil mi ki doğabilim i hetbtri ya sonsuz ya da sınırlı olm ası
•orunlu olan ‘büyüklük’ , ‘devinim ’ ve ‘zaman’la ilgili; herşey ya
sonlu ya da sonsuz olmasa bile -sözgelişi bir duygulanım ya da bir
nokta (herhalde bu tür nesnelerden hiçbirinin bu iki sınıftan birine
girmesi zorunlu değil)- doğa üzerine çalışan birinin ‘sonsuz’ üzerine
kafa yorm ası uygun olsa gerek: [sonsuzluk] var mı yok mu, 35
106 «frYZIKHZ AKPOAZEQ2 F

* / s * # /» « * * *» f « i e
t) fi 17, K at «t tortu, rı eoTtı». <nj/xeıoi).ö oti r a u r t js rr/s «Trumj-
2C>3a M1?* o tK e ıa fj 6 ea> pla 17 ır e p ı a i/ T o v ır a v r e s y â p o i b o K o v vre s â £ ıo -
A oycos T)<j)daı T İjs T o ıa v r r js < pıko ao(f> (as u e ır o ir fV T a ı K oyov
ırâvres tos â p x V v T i v a r ı O e a a ı t & v o v -
ır e p ı r o v â n t l p o v , K at
toüv, o t f t e v , io c n rep o t riııöaydpeıoı K at [IA.âr<di', KaÖ’ a t r ö ,
5 oı)x As <rvp.(3 ef3 riK6 s t i v t ere'pco aA.A’ oiıo-Cav a v rö w ro Û7reı-
p o v . ttA tjv o t peı> FlüÖaydpftot ev roîs a lo ’d rfT o îs (ou yap x ü)-
pifTTOv ır o ıo v o ’i v t o v â p ıö p ıo v ) , K a l e ı v a ı t o e£ a ı t o v o v p a v o v â ır e ı-
p o v ,, r iA a r a jD 5 e e£co /iter o v b e v e ı v a ı a ü f x a , o iıb e T a s I b e a s ,
b ıâ t o pırjbe ır o v e ı v a ı a v r c ıs , t o p ıe v r o ı a n e ı p o v Kal e v t o Î s

IO ai(T0 T}Toîs Ka'ı e v e K e ıv a ı s e ıv a r K a l o i p ıiv t o a ır e ıp o v e ıv a ı


t o â p T io v ( t o v t o y a p e v a ı r o \ a p / l a v 6 p e v o v Ka'ı vır'o t o v ır e p ır -
t o v T tepaıvofievov Ttape\eıv r o t s o v c rı rr/v â ır e ıp ıa v <rr]p.eîov
8’ e ıv a ı t o v t o v t o ıru pftaîvov w ! tS>v â p ıO fiZ v ırepiTiöepı.eva)v
yâp t ü v yvoapovojv ırepı t o ev Ka'ı \ w pls ö r e p.iv â A o a e t
' S y ıy v e a B a ı t o eıb o s, ö r e S e ev), H A dratv be bvo r a â ır tıp a ,
16 r ö n eya Ka'ı t o p iK p o v .
16 01 8e Trept tf r v c r e u > s ıra v re s [ â e i]
v T T O T iO ta c r ıv İT e p a v T iv a ty v c rıv râ â ıre ıp < f> t ü v \e y o p .e v < o v

c rT o ı\e î< ı> v , o lo v v b o ip ij â e p a ij r ö p e r a ^ v t o v t id v . t ü v be ır e -

ıre p a a p L e v a t t o io v v t m v o r o t Y e îa o v O e 'ı s c n re ıp a ır o ıe i- ö tro ı ö’


20 â ırtıp a ıro ıo v a ı râ a T o ı^ e ıa , K a d â ıre p ’A va ^a yn p a s K a 'ı A r j-
9 f » « « » A t R) î r.
jJLOKplTOS, O fJİ€V İK T(t)V OfXOLOfJL€p(OV, O 0 eK T7/? 7TaV(TTTep-
fA ias rû v (T)^r]ixâTO)V, r fj â<f>fı < rv v e x c s ro a T r etp o v e ıv a ı
(p a c r ıv K al o ptev o r ıo v v r & v f+ op io jv e ı v a ı pLiypta S p o t a ) s r û
TT avrı b ı a r o o p a v o r ı o v v o r o v o v v y ıy v o p L e v o v ' ev rev O ev y a p
25 io iK € K al ojJtov 7ro r e K avra \ p i]fJL a ra <f>avaı e ıv a ı, o lo v rjb e

b 36 raîiTijç hic A ST , post 203a i 6twpla E 2 (expunctum), post


ftri(7Tr)firjc P 203** I fjj . . . Trept avrov IJ S : T} ır<pt av rö öetopia İn
litura E 2: 17 8eu>pia ncpt avrov F l rj 0etapta P T ot öoKoöyreç om. F
2 T}<j)6aı fecit E : locus pluribus 3 roü AS : om. f î T nva . . .
4 avro om. F 3 ovTüiit Kai ot I 4 /**•'! o\n/ J 5 Tivıkrcpaı
dAV «ar ovviav . . . ânapov fecit E 7 ’ffoınvtrtv APP : fîvaı Aeyovaıv
EP1 rö] Se F P ovpavov to tlncıpov F S 8 ovöc F 9 eıvaı
avras AS : avraç eıvaı E IO eıcelvatç F J S : e'ıceivoıs E l eıvaı
alt. om. F 11 yap E ZAS * yap rö E 1 12 nap*xeı E F
14 yıyvop.ev<ûV J 1 l6 ân apre* «e» A : aei nâvres E : ndı/res V P S
18 ro] ti S öe om. E 1 22 etvıu ro aneıpov F 23 ortoûp
fioptov E 2I J P S ofioiaç E P : ofioiaç ply^uı A 24 yıyvâ-
pevov E 2AP ; yev6p.fi/ov E 1 25 post Kai babent I J et sup. İin. E
to âıravra I J et sup. İin. E î om. F (pdvat xprjpara F : r«
(pâvaı E 1
FİZİK 3 107

varsa ne? Göstergesi de şu: sonsuzluk üzerine düşünme bu bilime yaban­


cı değil. Nitekim felsefenin bu dalına gereğince dokunan herkes sonsuz­ 203a
luk üzerine söz etmiş, hepsi de sonsuzluğu bir varolan ilkesi diye alıyor.
Pythagorascılarla Platon gibi kimileri sonsuzluğu bir başka nesneyle ilgili 5
ilinek olarak değil, kendi başına bir töz olarak görüyor. Ne ki, Pythago-
rascılar onu duyulur nesnelere koyup (onlar sayıyı ayrı-başma diye gör­
müyor) gökyüzünün ötesindeki kısmın sonsuz olduğunu ileri sürüyor,
Platon ise gökyüzünün ötesinde hiçbir cismin, üstelik onlar ‘bir yerde’
olmadıklarından ötürü ideaların da bulunmadığını, sonsuzluğun elbette
hem duyulur nesnelerde hem de idealarda olduğunu söylüyor. Yine 10
Pythagorascılar ‘sonsuz’un çift olduğunu (çift tek olandan kurulup sınır­
landırıldığı için varolanlara sonsuzluğu verir, bunun kanıtı sayılarda söz-
konusu olan şey: ‘gnomon’, ‘bir’ çevresinde ve ‘ayrı’ olarak döndürülür­
se, ikinci durumda hep başka bir biçim oluşur, ilk durumda hep tek bi­
çim)19 ; Platon ise sonsuz şeyler ikidir: ‘büyük’ ile ‘küçük’ diyor. 15
Doğa düşünürlerinin hepsi ‘öğe’ adı verilen nesneler içinde hep de­
ğişik bir doğayı ‘sonsuz’ diye alıyorlar: sözgelişi su, hava ya da bunlann
arasındaki nesneyi20 Ama sınırlı sayıda nesneyi öğe diye alanlardan hiç­
biri bunları sonsuz olarak kabul etmiyor. Sonsuz sayıda öğe kabul eden­
lerse ‘sonsuz’un, bitişiklik ile ‘sürekli’ olan şey olduğunu ileri sürüyorlar:
sözgelişi öğeyi eşparçalı nesnelerden alan Anaksagoras ile ‘herşeyintohu-
mu: -panspermia-’ olan şekilden alan Demokritos. Biri herhangi bir nes­ 20
neden herhangi bir nesnenin oluştuğunu gördüğünden parçalardan her-
birinin bütünde benzerlik gösteren bir karışım olduğunu ileri sürüyor,
çünkü öyle görünüyor ki dayanağı bir zamanlar herşeyin birbiriyle karışık 25
108 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 T

4 . 202b 36 — 2 03b 19

il a a p £ K a l■T o ö e ro o c t t o v v , kcu o v t iû s o t i o v v Kal ıra v ra â p a 4


* * / 1 > S » » 1 I t M ^ ç
Kai ap.a to lvvv ap\yj y a p ou jio vo v ev tKaariû tcrrı t?;s o ıa -
Kpitreaıs, â \ \ â Kai Tiavruw. eiret ya p t o yıyvö yıevo v İ k t o v
ro ıo vro v y ı y v i r a ı croıp-aros, Travrauv £ ’ e o r t yeveo-ıs wA rjv o iı\
* t *• t <r n» 1 \ „
afxa, Kai tlv a ap^rjv oeı eıvaı tt]S yeveo-ecüs, avrı; o €(ttiv 3°
/uta, oîW eKelvos K akeî v o vv, o be voîis a n a p ^ ijs rıv o s epyâÇe-
r a t voı'faas- totrre avâyKr] öpov ttore ıra m a e ıv a ı Kai âp£a-
trûaı Kore Kivoıifieva. ArjfxoKpiTos ö’ oûSeı» erepov e£ erepov
y îyverrd a ı ti i v trpütTav (firıv ıv aAA’ ö/xcoy ye avrai ro koivov

a â fia navTüw e a r iv apxV> P-fytÛ tı K ara p o p la Kat <rx>/- 2 0 3 ^


/xart bıaıpepov.
Ö t t jxeı> ow • n p oai]K ov < ra r o ls <fiv<riKols i] d e u ıp ia , b i j k o v
fK r o v r o j v . ( v k â y ı o s öe Kat a p y j j v a v r o r t d e a c r ı T r â v re s' o iır e
yap n a rr)v o ıo v Te av ro e ıv a ı, ov re a \ \ r jv v ır a p \ e ıv a v r ıp 5
b v v a p .iv ttAijv ojs d p ^ ı jv a ı r a v r a y a p 1) â p ^ i j rj ( £ u p ^ r js ,
t o v ö t a n e ı p o v o v k i a t iv a p y r j' e h ] y a p â v a v r o v t r e p a s . ( t l b e K a l
â y e v r jT o v K a i â c p Ö o .p r o v aıs â p x V T ls ov < ra' t o re y ap yevo-
p .e v o v avâyK r) r e A os \ a j 3 e l v , K a l r e A e v r i / n a a t]s e a r ıv (fid o -
p âs. öto, K a d â ır e p k i y o p . i v , o v r a v r ı j s a p x v , âA A ’ a v T ij t m v 10,
akA oov e ıv a ı b oK el K al ır e p ıiy e ıv a ır a v r a K ai ır a v r a K v fie p -
v a v , <3 s < fia a ıv o a o ı pıi] ı r o ı o v a ı t t a p a to a n e ıp o v â A A a s a t-
T İ a s , o ı o v v o v v i) < f i ı k ı a v kcu to O t’ e ı v a ı r o B e ıo v a Ö âv atov
y a p K a l a v w k e O p o v , û )cn rep (fir](Tİv ’A v a ^ ıp ı a v b p o ? K a l ot i r k t i -
o - t o i t û v (fiv ( r ıo k 6yoûv. 15
_ « 55 t / y r / 1 t
to v o eıv aı t l aıreıpov ıj h k t t is €k n ev re 15
p a\ u rr av <TVix/3a(voı (Tkottoihtiv, eK r e to v \f)6vov (ov tos y ap
aıreıpos) Kal İk r?;s ev to ls fxeyeOeaı bıaıpe(rea)S (x p û v raı
yap Kal ot ıxa0 r]fiaTiKot r<j) d7^€t/p<*)), e n r â ovroos av fxo-
vooç jJLi] VTTo\eııreıv y ev eaıv Kal (j)0opav, el an eıp ov eh] ÖOev

a 26 âpa] çm âpa E 28 roD OIîl, I 30 tlvaı hfi A


3 1 oıov] o v £ 2A 32 7 râ vT (i Trort I F 34
y€ ( f)v o (c o v
K P : om, A avro) J P : avT O )V K : a v r o F IV
^ I T tâ vT to v E P i
ânapTayr A " P X * I om* E 1 Kara râ p o p ı a I 5 Ta/} ttc iv t €S
fu ır ijv E o l ö v re a v r ö F I et feci t J 1 a v ro otovmi'EV : a v r o o lâ t /
T€ Hekker ovto) V7rapx<w A *] av om. I 8 dyevıjrov
E J S : âytvvTjTov F I 9 r«Aof Âa^fiv E P : \a{3(lu rc'Aof A
IO ^lOTrcp KuOâ l 13 oiavovv E 14. too-TT^p AS : ü)f E <£rç(ni']
(prjO-lv o F 15 Tt] TO S 1 «K 7T € V T € Om. F l6 <rVflfinİp€t
E 18 nadrjTlKOt E flÖV(û J 1 19 cVlÂ6t7TfIV S ytV€(Ttv] Tf}V
ytvtotv F S T et . . . 20 ytyvoptvov om. E 19 <*7] 7 F
FİZİK 3 109

ı ılınası: sözgelişi şu et, şu kemik ve bu tür herhangi bir şey, yani herşey;
In'in de aynı zamanda. Çünkü [Anaksagoras’a göre] yalnızca herbir nes­
nede bir ayrılma başlangıcı yok, aynı zamanda herşeyde de. Oluşan nes­
ne böyle karışık bir cisimden oluştuğu için, aynı zamanda olmasa bile
her nesnenin oluşumu olduğundan ötürü oluşumun bir ilkesi olması ge- <
ıvkir, bu da tektir: sözgelişi Anaksagoras ona ‘U S ’ adını veriyor. U S dü­
şündükten sonra belli bir başlangıçla işine başlıyor. Dolayısıyla bir za­
man herşey birarada, bir zaman hepsi devinmeye başlıyor, bu zorunlu.
I )emokritos ise ilk öğelerden hiçbirinin ötekinden oluşmadığını ileri sü­
rüyor, ama yine onun için de herşeyin başlangıcı olarak ortak bir cisim
var, bu cisim parçaların büyüklüğü ve şekli açısından farklı.
Demek ki doğa bilimcilerine uyan bir araşarma olduğu bunlardan
lıclli. herkesin sonsuzluğu ilke olarak koyması da yerinde, çünkü onun
ne boş bir şey olması olanaklı ne de ilke olmak dışında onda bir başka >
olanak bulunabilir. Nitekim herşey, ya kendisi bir ilke ya da bir ilkeye
bağlı; ‘sonsuz’ ise bir ilke-başlangıç taşıyamaz, çünkü bu onun sınırı
olurdu. Yine oluşmayan, yokolmayan bir şey; çünkü kendisi bir ilke; olu­
şanın bir sonu olması zorunlu, her yokolmada da bir son var. Bunun 10
için dediğimiz gibi onun başlangıcı yok, tersine o öteki nesnelerin baş­
langıcı olarak görünüyor, “herşeyi çepeçevre sarıp herşeyi yönetiyor”21:
tıpkı, U S ya da D OSTLU K-KİN gibi, sonsuzluk dışında başka nedenler
kabul etmeyenlerin dediği gibi. Sonsuzluk tanrısal bir şey de olsa gerek,
çünkü Anaksimandros ile çoğu doğabilimcisinin dediği gibi ölümsüz, or­
tadan kalkmayan bir şey. IS
Düşünürlerdeki “sonsuz bir şey var” inancı şu beş konudan
kaynaklansa gerek: [1 ] Zam andan (nitekim o sonsuz); [2 ] büyüklük­
lerdeki bölünm eden (nitekim m atem atikçiler de “sonsuz” kavramı­
nı kullanıyor). [3 ] A ncak ‘sonsuz’, oluşan nesn en in ondan ayrıldığı
şey ise, ancak bu biçim de oluşun ve yokoluşun ortadan
110 <J>Y2IKH2 AKPOA2E£22 T

ao â<paıp(ÎTaı to yıyvopevov İ r i rû r8 Treıtepao-pevov del npos


ti ırepaıvetv, aicrre avâyKi) prjbev eıvaı ne pas, el a fi ne-
paıveıv âvâyKT] trepov 7ipus erepov. pâAıara 8e Kal kv-
pu&Tarov, o ti\v koivİjv ttoıeı arropıav natrf bıa yap to ev
rij vor reı ıxi] vıtoAtİTttıv Kal 6 apıöpos boKeı bittipos elvaı
25 Ka'ı ra paûrjpariKâ peyeût] Ka'ı to e£oj rov oiıpavov. aneıpov
8’ ovtos tov f£(û, Kal a Sıpa âıteıpov elvaı boKeı Ka'ı KÖtrpoı-
Tİ yap pâAAov tov Kevov evravOa i] evravOa; oü<tt eîırep po-
. ^ \ ' »* ^ \ m tf t * ıf
vayov, KatnavTa\ov eıvaı tov oy kov. apa 0 eı Kat « o rt Ke­
vov Kal T07T0 Î âıreıpos, Kal c Z p a elvaı avayKaiov
3 ° ivbfyecrûat yap 7; elvaı oiıbev bıa<j>epeı ev roîs âıâioıs.
30 e\eı
5» *_ f «
aıropıav fj
\ ** 1 / /ı
ntpı rov
/ » > *. f
aırtıpov Otiop ta*Kat yap /*?/ eıvaı ti-

Oepevoıs T!o W ' â b v v a ra o’v p fia iv eı Kal eîv aı. e r i be ırore-


pıos eo r ıv , TTOTepov i s ovcria rı i s <rvpf3efii]Kos Kaö’ av t o <f>v<reı
T iv i; ti ovberepcas, aAA’ oiıbev ijrrov ecrrıv âıreıpov r) a-neıpa
2 0 4 11 rû -ttAr jö e ı; paA ıaT a be <j>vo-iKov ecrrıv aKİ^/aaÖ aı e i ecrrı p e -
yeOos alo-driTov âıreıpov. ırp&rov ovv bıopı<rreov ırotra^ûs Aeye-
r a ı t o (M tıpov. eva w bt/ rponov ro aöv v arov öıeAdeıv rio
pî] ıreifıvKevaı b ııev a ı, a><nrep i] <fto)vrj â op aros' aÂÂcos 6e
S rö hıeÇobov İ x ov arekevrriTov, *; o p o y ıs , rj o ıreıpvKos
e\ eıv p.r) e%eı bıeÇobov 7) irepas. e n âıreıpov âırav t] Kara
ırpöcrdeaıv 7) /cara bıaıpecrıv rj âp.<j>0Tepa>s.
Xo>pı<TTov p'ev oi v eıvaı to â-neıpov t &v ai<rûi]T<Zv, aıırd 5
ti öv âıreıpov, oiı^ olov re . el yap prjre peyeöos ecrıv pyre
10 ırArjöos, aAA’ ovırıa aiıro e’a r ı rö âıreıpov Kal p r/ avpjitfirı-
kÖs, âoıaiperov l o r a t (rö yap bıaıperbv rj peyeöos eo r a t i]
ırAî'jöos)- el 8e toioCtov, ovk âıreıpov, el pr) i s i; ıpıavi;
âöpaTos, aAA’ oiı^ ovtcos otre <j>aoiv eıvaı 01 (jyâo’Kovres eıvaı

204a 3 -14 = ıo 6 6 a 35—b 7

b 20 t<u om. E to om. F 21 A T : jııjii E 25 p ı ı B t ) -


t i k İi E 29 (TüjprtEPi ır c o p a n j r f i p o v AVS avayıcatoı/«tı/nı AP
30 t o yâp e v 8 i j ( ( a r d a ı A ST r;] rov A ST fiku] «ıı/aı rj fecit E
31 /ııj] ıcai /iri I 33 >} om. E 1 las om. B ekker 34 firç5 fr«poır
AS rj E J V : km F I S 204“ I t p v ır iK İb J (ITTıı> ( T K t ^ a a d a ı
n P : fnHTKİyjraoOaı S T 2 niı/ om. F 4 77] 8’ rj E 5 fiuylç
ÜS : p o h ır M P T 10 aX\* o v a l a ] o v t r i ı ı öe AM 11-12 ö ı a t p f -
İri ı#. . . 7r\î)öoç AT : /ı«y€Öoç Kaı T a 7r\ritfoç â ı a i p ç T O i » E 12 t o i o C-t o i >]
d S ı a i p c r o v ÂMS 13 «pal pr. om. I
FİZİK 3 111

!■i i l kınayacağı olgusundan. [4 ] ‘Sınırlı olan’ın hep bir sona varması, dola- v
yr.ıyla bir nesne hep bir başka nesne için zorunlu olarak bir sınır olsa
lılı,bir sınırın olmaması zorunlu olur [görüşlünden. [5 ] Herkes için ortak
'unun oluşturan en önemli, en başta geleni şu: düşüncede sınır olmadı­
kından; sayı, matematiksel nicelikler ve gökyüzünün ötesi sonsuz görünü-
yı ir. Ne ki ‘ötesi’ sonsuz olsa cisim de dünyalar da sonsuz görünür, çün-
İl) bir yerdeki boşluk başka bir yerdekinden niye çok olsun? Dolayısıyla
l'ülle [mekan-uzay] bir yerde ise o her yerdedir de. ‘Boşluk’ ve ‘sonsuz
lılı yer’ olsa cismin de (evren küdesinin de) sonsuz olması zorunlu olur,
ı, ııııkü öteki nesnelerde olası olmakla varolmak arasında hiç fark yok.
Öte yandan ‘sonsuzluk’ üzerine düşünme, içinde bir sorun taşıyor:
lıı-m sonsuzluğun varolmadığını kabul edenler için birçok olanaksız şey
nızkonusu oluyor hem de sonsuzluğun varolduğunu kabul edenler için.
Ayrıca acaba ‘sonsuz’ nasıl konacak? Bir töz olarak mı, yoksa kendi başı-
n,ı herhangi bir doğa için bir ilinek olarak mı? Ya da hiçbiri değil; yine
ılr sonsuz bir şey ya da sayıca sonsuz şeyler hiç de yok değil mi? Ne ki
ılı ırabilimcisinin en çok araştıracağı şey duyulur sonsuz bir büyüklüğün 204a
«1111p olmadığı. İmdi ilkin ‘sonsuz’un kaç anlamda kullanıldığı belirlen­
meli: bir anlamda, doğal olarak baştan-sona gidilecek bir şey olmadığı
lı in baştan-sona gidilemeyen şeye ‘sonsuz’ denir: tıpkı sesin görülememe-
•,i gibi. Bir başka anlamda, sonu olmayan bir yolu içinde taşıyan şey ya
ila sanki doğaca bir yolu varmış gibi olan, ama bir yolu ya da sının olma- 5
y:m şey. Bir de herşey ya ekleme ya bölme ya da herikisi açısından son­
suz.
5 İm di ‘ sonsuz’un duyulanlardan ayrılmış olm ası, kendi bası­
lı;! varolan bir şey olm ası olanak lı değil. Çünkü sonsuz, ne bir bü­
yüklük ne sayısal bir çokluk ise, ilinek değil kendi başına töz ise bö- 10
lı'inmez olacaktır (çünkü ‘b ö lü n eb ilir olan ’ ya bir büyüklük ya da
bir çokluktur). N e ki böyle b ir şeyse sonsuz değil, meğer ki görül­
meyen ses gibi ola. A m a sonsuzluğun olduğunu savunanlar bu
112 <DY2IKH2 AKPOA2E£22 T

4. 203b 2 0 — 5. 204a 35

ro âıreıpov o vre i]ixeîs Çi]TOW.ev, âAA’ d) s â ö ıeğ irıjro v . el de


Kara <ni|tx/3 e/3jjKos 1<ttlv to âıreıpov, ovk â v eli] o ro ı^ e îo v tG>v 15
övtüİV, ■>] âıreıpov, oıtrnep oiıbe rö âo p a ro v rrjs SıakeK rov, Kat-
t o i 7] <pıovrı (iTTw âöparos. İ t i ırûts evbe^eTaı e lv a ı t i aiıro
âıreıpov, eîırep p-ı\ Kat a p ıd jib v Kal pıeyeûos, & v e a r ı KaO’
aiıro ırâBos t i ro Aıretp o v ; en ya p Î)tto v a v ayni] rj to v
apı&fxbv 7) to n iytO o s. <f>avepov o e Kal o n ovk evde'xeraı et- 20
_N « t * f iı \ t t > \ ) f
vat to â ır e ıp o v küs e v e p y e ta ov Kat üjç o v o - ıa v Kat a p fflv
etr ra ı y a p b rıo v v avT ov âıreıp ov t o kap.[3avöp.tvov, et fiep ıırro v
f \ \ 1 t ♦ \ i ' » / * * / \
yro y a p aırcı p& t ı v a ı Kat â ı r e ı p o v t o avro , e ı ı r t p o v o ı a to
â ıreıp o v Kal p.ı)KaO’ vıroKtifx£vov), (5a r ’ 7} â b ıa ıp e r o v r; eis
â ır eıp a b ı a ıp e r â v 7roAAâ 8’ â ır e ıp a e lv a ı t o aİTİİ ASıtaa- a;
rot' (âAAâ p.i}v (öırrrep â e p o s âı)p p e p o s , oiıroı Kal â ır u p o v
â ıreıp ov , et ye ovtrta e o r î Kat âpxrf)' a p e p ıır r o v â p a xat aStat-
p ero v . âAA’ a h v v a r o v t o ev r eK e ^ e la ov â ır e ıp o v Troabv y a p
ti e lv a ı â v ay K a îo v . K ara crvp.fi efii] kös âpa in tâ p y eı to

â ıreıp o v . âAA’ et ov raıs, etp tjra ı ö n oİik ev d e ^ e r a ı a iır o Ae'- 3 °


yeıv ap y j)v , âAA’ <j> a v p jitfir ıK t, to v âep a i) rö â p rıo v .
(îicrre â ro ır ıo s âv âırocpa'ıvoıVTo ot Aeyov re s ovrcos Hitnrtp
ot Y lv d a y o p eıo ı <pa<rıv âjxa y a p o v a ta v ıroıovırı rö â ıreıp ov
Kal p.epı(flvcnv. 34
âAA’ î(ru>savrrj p.ev [e o rt] KaÖoAoi) 7; Çı]rr)- 34
trtî, el ev d e ^ e r a ı â ıreıp ov Kal ev to îs p.aör)(narıxoîs 35

204a 14-17 = 1066''9 -11 17-19 = ıo 6 6 b 7 -9 20-31


= ıo 66b 11-21 3 4 -b 8 = lo 66b 2 1-6

a I4 âSteğtTt]Tov P S T : liSıcC'/TijToy E : âS te£ o8 ov AM e l fie


A P ST : €Tt «İ E M 15 TİV o»»tidi> aroı^cîov I 16 ,î]n ö" I OuÖf
E 2.V M T: om. E 1 17 UIHU t i a v r o E P : IIVTO etv aı t i A 18 fi'i
K a î AM : K a t /I'/ K 19 a v r a E f TL . . . 2 0 p e y e d o s Om, E 1
20 d v a ı Ü T : o iir ia v ı ı v a ı P S 2 1 t v e p y d f p uı> AS : i v i p y t ı a v ov
E : tv t p y tıa v T : €v re\ ex f l 9 •’>' P °PX’IV AM V S : â p x r)vt “Aa’ ^ttok
*/ t o v a p tö p o v «ai fity e Ö o s . (T i â d v v a r o v ovo'tav tir a t r ö â jrtıp o v iv r c -
A f^ e ıa o v to s i ou (cf. a I9 -2 1 ) E
r in -fip o u 25 n ı r t ı p a ] t î n f t p a
a S ıa ıp c r a E1 ı r o \ \ a d' AMS î c t i rro\\â E u ır t ıp a t o a v r ö c ıv a ı
a d v v a T o v E : e lv aı ( i n e ı p o v t o a S v v a r o v S î e ıv u ı r ö a i ı r o d d i / v a r o v
nırfipov M 26 «AAn ft/jy wanfp | otarrrp yap M V P et Ut vid. T
âıjp fiipoç âcpos F 27 y( E 2AP : ort. E ‘ M eo-Ti E ’A M P :
om. E 1 ^30 oiro] ro aÛTo F 31 w] tKdvo û AM et fecit
E1 q om. E ' â p r ıo v A M V: Û j' A t y o t r o ' i o x r) E 32 o v T t o s
â > a n (p \ İ k c iv o K a $ â i T ( p A 34 ta an APS : y a p E tV rı AS :
âveîıj E P : om. M i) A M P S : om. E ıs E M V S : fijrıpcrır
pâWov AP 35 âıreıpov] t o âıreıpov E SA
FİZİK 3 113

I'içimde olduğunu ileri sürmüyorlar, biz d e onu böyle değil, tüketileme-


yceek bir şey olarak inceliyoruz. Yine ‘sonsuz’, bir ilinekse sonsuz olduğu 15
iı, iıı varolanların bir öğesi olamaz: nasıl ki ses görünmese bile konuşma­
nın bir öğesi görünmez değil. Ayrıca sonsuzluğun kendi başına bir duy­
gulanımı olduğu sayı ile büyüklük bile sonsuz değilse ‘sonsuz’un kendin-
ı le bir şey olması nasıl olası olur? Üstelik on u n sayıdan ve büyüklükten
ilaha az ‘kendinde nesne’ olması zorunlu. Ama şu açık: ‘sonsuz’un et- 2(
kinlik halindeki bir şey olarak, töz olarak, ilke olarak varolması olası de­
ğil. Nitekim o bölünür bir şeyse ondan alman herhangi bir şey sonsuz
olacak (‘sonsuz’, bir taşıyıcıya yüklenmiyorsa, bir töz ise ‘sonsuz olmak’
ile ‘sonsuz’ aynıdır), dolayısıyla o ya bölünmez ya da sonsuza bölünür.
Ama pek çok sonsuz nesnenin aynı şey olması olanaksız (havanın bir 2
parçasının yine hava olması gibi; ‘sonsuz’ bir töz ve bir ilke olsa sonsu­
zun bir parçası da sonsuz olur). Demek ‘sonsuz’ parçalanamaz, bölüne­
mez. Ne ki, gerçeklik halinde olan bir nesnenin sonsuz olması olanaksız,
çünkü onun bir nicelik olması zorunlu. O halde ‘sonsuz’, ilineksel ola­
rak bulunuyor! Ama böyle olsa ona değil, tersine onun ilinek olduğu o
nesneye, yani ‘hava'ya ya da ‘çift’e ilke adı verilmesi olası, denen bu. D o­
layısıyla Pythagorascılarm dediği şeyi savunanlar tutarsız görünseler ge­
rek, çünkü onlar hem ‘sonsuz’u bir töz yapıyorlar hem de parçalara ayırı­
yorlar.
Ne ki, ‘sonsuz’un matematiksel nesnelerde, düşünülenlerde,
hiçbir büyüklüğü olmayan nesnelerde de varolm asının olası olup
114 «DYSIKIE A K P0A 2EQ 2 T

204b eıvaı «al iv roîs vorjroîs Kat pıybev İ)(ov<rı fieyfOor rjpieis
8 ’ İTTio-Kotrovıifv Trepl rû v aicrÖr/TÛv Kal ırepl 3>v -jroıoıj/xcOa

rijv ptdooov, ap’ fa r ıv iv atıroîy rj ov/c İ<rrt <r5>p.a âıreıpov


eiri rr\v av^r/crıv. koyiKÛıs /.ı îv ovv o-Konovpıivoıs (k rû v roı-
5 oıvbe bo£eıev âv om eıvar el yap e a rı trüp-aros Koyos t 6

(Tîmt&ut ûpı<T)xtvov, oÎik âv fit] <râ>fxa tnreıpov, ovre voıjrbv olre


alcrOı/rov (âAAa p.î/v oiıö’ api.6p.os ovraıs oıs Kex<ı>ptap.fV°s Kal
âıreıpos’ apıOp.r]Tov yap âpıdpos jj ro eyov âpı6p.ov eı
oûv ro âpLÖprjTÖi) ivhtyeraı apıOp.i)(Tat, Kal OieÇfkÖeîv âv
ıo eît) bvvarov ro &tteıpov)1 <j)v<rtKÛs be /uaAAov ûeoopoiıcrıv ck
TÛvhe. oîrre yap o~6v6eTov oîov re e'ıvaı ovre an'kovv. <rvv-
Oerov pıev oîıv ovk eoraı to âıreıpov aCıp.a, el ■ntTitpao-ptva
rm ttA?;0 €i râ oroı^eîa. avâyıct/ yap urkeioi elvaı, K al icra-
Çav a d ravavrta, Kal pij elvaı ev airrüv âıreıpov { fi yap
16 oiTüiTtıiovv kt'm fraı ı) iv kvı <T(üjxaTi ûvpra/xıs ûarepov, oîov d

râ Trup ıreıripavraı, 6 8 ’ ar/p âıreıpos, îeorıv 8 e ro îcrov ırvp


t o v l<rov âepos rjj bvvâpıeı onocraTTkavıovovv, povov 8 e apıÖpov

rıva <Xov, oh<ds <f>avepbv ö n ro âıreıpov im epjiahii Kal


tjiOepeı ro TTfTrepao-pevov)- eKaarov 8 ’ â-nreıpov eıvaı âbvvarov
2o o-ZpLa /JLfv yap eorıv ro nâvrjj l\ o v bıâtaravıv, âıretpov Be t o
ânepâvriiis Bıeorıj/cös', (Zerre rb âıreıpov arûpıa Travra^fi eoraı
il SıeoTT/KÖy eîy âneıpov.
22 aAAâ p.r)v ovde ev nal âırkovv eıvaı
<rS>p.a âıreıpov ei'Se^eraı, ovre <5>y Ki-yovcrL ruıes to ttapâ
râ crroı^eîa, ov Tavra yevvCıaıv, oîıd’ &ırka>s. elcıv yap rı-
25 ves <A tovto ıroıovtn ro âıreıpov, aAA’ ov/k âepa îj vöwp, ottuis
pır/ raAAa fpOtıprjraı vıro rov âıreıpov avrStv tyovarı yap

2c>4b 10-24 = ıo 6 6 b 2 6 -3 6

b I (toi alt.] ıcai (v Toîr A rjftııs (8‘ inuTKtmovfitv fecit E


3 i v . . . t t r r t AS : ’ı o v k f c r r t v t v aûroır E 4 tır!] n e p ' ı M oreliana
4 tûv TOtârfif] TÛvSf F 5 \Ayos tu fecit E ’ 6 firnrtbıp Ü T :
f’ırnrcdoıt M S 7 oM’ E F P : ovTf I J 8 yap E F I J 'P " . yap 6
J sM S 9 8 ır£ıX6fîv E I J P S : 3u \âd v F T ' ı ı röıvdf 8ljXov.
oSrı M V re eıvaı AM : eıvaı rö âıreıpov aaıipa E V 12 forı F P
13 <TT0l\fm ttq. âvâyKt) F P 15 örroeruaoûv E J V : onaaoüv F I
16 nerrepaırraı F I 18 vrrepBâ\\eı Kini <j>6eipeı I] et fecit E
20 fiev om. F İM 21 ıravTa\ov F : navrrğ M P tarat I JM S :
eorıv E : om . F 22 eıs A S : Kal fit E eıvat om. F 23 ev-
Sf^eraı ro dtrcıpoif o-ûpa A : ro âıreıpov aâpua (’l'Sî^CTUL P 25
ırnıuvat AP : TTUıovyTfç E Öttüic I J P : oıs E F
FİZİK 3 115

Hİ madiği araştırması herhalde genel bir araştırma olur. Oysa biz duyulur 204b
nesneleri inceliyoruz ve üzerinde araştırma yaptığımız nesnelerde büyük-
lılk açısından sonsuz bir cisim var mı, yok mu, buna bakıyoruz. Şu tür
kabullerle bakarsak mantıksal açıdan yok gibi görünüyor: bir cismin tam­
ını “bir yüzeyle belirlenmiş, sınırlanmış şey” ise, ne düşünülür ne de du- 5
yıılur sonsuz bir nesne olabilir (üstelik sayı da böyle aynlmış-soyudanmış
ı ıl;ırak sonsuz değil, nitekim ‘sayılabilir olan’ sayıdır ya da sayıya sahip
olan şeydir; ‘sayılabilir i saymak olası ise ‘sonsuz’a dek gidilmesi de ola­
naklı olsa gerek). Ama fiziksel açıdan şöyle bakarsak: ‘Sonsuz’un ne bile- 10
:,i!t ne de yalın olması olanaklı. Bileşik olarak alındıkta öğeleri çoklukça
sınırlı ise sonsuz cisim olmayacaktır; çünkü öğelerin birden çok olması,
karşıt öğelerin hep eşit olması, onlardan hiçbirinin sonsuz olmaması zo­
runlu (nitekim iki öğenin herhangi birindeki olanak ötekinden az olsa, 15
sözgelişi ateş sonlu, hava sonsuz olsa eşit ölçüde ateş eşit ölçüdeki hava­
li an olanak açısından belli bir üstünlükte olsa bile; yalnızca belli bir sayı-
ıla olsa bile şu açık: ‘Sonsuz olan’ aşacak ve sonlu olanı yokedecektir).
( )te yandan her öğenin sonsuz olması olanaksız, çünkü cisim her yanda 20
yayılımı olan şey, oysa sonsuz olan şey sınırsızca yayılmış olan şey, dola­
yısıyla sonsuz cisim her yerde sonsuzluğa yayılmış şey olacaktır.
Ne ki, sonsuz bir cismin tek ve yalın olması da olanaksız: ne kimileri­
nin22 dediği gibi o öğelerin dışında olup öğeler ondan doğsun, bu anlam­
da ne de genel anlamda. Bazı düşünürler; ötekiler, aralannda sonsuz olan
tarafından yokedilmesin diye hava ya da suyu değil, ‘sonsuzu böyle alıyor: 25
116 OYSIKHE AKPOA2E^2 T

5. 2 0 4 b I — 2 0 5 * 17
ırpös aAArjAa (vavrıoacnv, 'o lo v 6 fikv ârjp 1frv\p6i, ro S’
vbıop iyp o v, ro öç irvp 6tpp.6v wv el ı)v (v âneıpov, l<f>0apro
âv 17817 râAAa- vvv 8’ irtp o v flv a ı (j>acrıv i £ ov Tavra, âbv-
varov 8’ tlv a ı toiovtov , ov \ o rı âırtıpov (tiepl rolürov p iv yâp jo
koiv Öp r ı kenreov İtri rravrâs 6jj.oia)s, Kal âfpos Kal vdaros

Kal örovovv ), âAA’ o rı ovk İtrrıv toiovtov (râ>jj.a alo-ûıjrov ırapâ


r â KaAovfifva £^roıx^^«• âıravra yâp IS ov f a r ı , Kat 8ıaAve-
r a ı d s tovto , aicrre r/ı> âv tpravda TTapa atpa Kal irip Kal
yıjv Kal vbtop' (fıaıveraı 8’ o ib lv . ovbe di] ırvp oiıö’ âAAo r ı 35
reiv crroı^eCaıv ovbiv âırtıpov eVâe^eraı flv a ı. 5 Aa>y yâp Ka'ı 2 0 5 -
X(ı>pls rov âırtıpov t lv a l Tl avr& v, âbvvarov ro ırav, Kav f]
ırtTrfpa<Tfj.ivov, 1) t lv a ı 7) y îy v fv d a ı İv t i a v r& v , (îtcnrfp 'H p â -
k \ e ır o i (jırjaıv âıravTa yiyv«r6 aL ırore ırvp (â b' airros Aoyos
Kal i n i t o v ivos, olov ■noıovtrı ırapa r â crroıytla ol (pvariKoi)• 5
rsavra yâp /xera/3 âAAeı iv a v rıo v els tvavrîov, olov İk (Itpfiov
fls \jrvxpdv. 7
beî b i Kara ıravrds İk rü vbe (tkottÛv, ti efS e^ e- 7
r a i i} ovk iv b fy e r a ı flv a ı [a-&p.a âırapov al<r0i]r6v}. ö rı b i ö A o j s
â o iv a ro v flv a ı truifia âırtıpov alaÖrjrov, İk rmvbt bıjAov.
ırf(f)VKf yâp Trâv rö alırdrjrov ırov f lv a ı, Kal ia'T iv tottos rıy 10
e/câorou, Kal 6 ovtos tov popıov Kal ıravros, olov oArjf re
rijs yiijs Kal (3 <i>Aov fiıas, Kal trvpbs Kal <nrıv9rjpos. w<rre
f l faiv 6/j.ofibfs, âKİvrjTOv İ o r a ı İj d et ol<râıj<rfraf KaCroı
âbvvarov (r ı yap /lâAAov K a r a ) rj âvı» rj ârrovovv; Aiycu bi
olov, fl fiûAos «fıj, ırov avrt] KivrjOrjmTaı rj ırov [ i t v f i; o yâp 15
ronos ârrftpos tov avyytvo v y aiırrj a<âfxaros. ırortpov ovv K a-
ö e fe ı rov oAov roırov ; Kal ır ü s ; r ıs ovv r) ırov rı povi/ Kal

2o4h 33— 205“ 7 = ıo 6 6 b 3 6 — 1067* 7 20511 10-26 = 1067*


7 -2 0

b 27 “8 ıjrvxpâs (ıjrv x p ov s E ) . . . irypov I l P S T : vypot . . . ylfvypov


ci. S 28 i>»>] <or T 29 &ı> om. F cfuurıv flvuı to «f A
30 p iv om. F 33 K a\ nvptva c r o t f t f î a AT : drot^flo K aA ovfifva
E ârrap I T : âtruv fiev F 35 r ı E P : om. F , post 205* L
tlv a ı ponunt I J 205® 2 ro A M : om. E Kav ^ AM : >7 Kaı E
4 1 öf HıravTtı E 6 trâv M P iv a v r ıo v AP : iv a v r la E
7 Kara] TTfpl E 2F I P S e«l K a î I k A VPS 8 1) ov k
om . F tlv a ı . . . aıad ^ T ov F • frârpa tlv a ı âjrttp ov aitrûrjrov I J :
tlv a ı â n e ıp o v S : tlv a ı E 9 tlv a ı . . . a ıa ö ıjr o v I I P : seci. Prantl
12 Şa\ov fuâs E S : fuâc fiojKov AT 14 ârrovovv M V Bonitz : n v v
E I J : irroıovoiıv F 16 airrîjs E M 17 Ç E F P : «ai I J ^ om. F
FİZİK 3 117

ııliı kim öğeler birbirlerine göre karşıt, sözgelişi hava soğuk, su nemli,
ıtir\ sıcak; bunlardan biri sonsuz olsa ötekiler yokolurdu. Bu öğelerin
mı<Ln kaynaklandığı bir başka şeyin varkğım savunuyorlar, oysa böyle
l'lı şeyin varolması olanaksız: o ‘sonsuz olduğu için değil (nitekim ‘son-
ıiı/' üzerine de hava, su ya da bu gibi bir şey üzerine yapıldığı gibi bütü- 30

iniyle benzer ortak bir temellendirme yapmak gerekir), öğe denenlerin dı-
ııula bu tür duyulur bir cisim yok da onun için. Her nesne nerden geli­
yorsa ona döner; dolayısıyla ‘sonsuz’, hava-ateş-toprak-suyun dışında bir
yy olurdu; ama böyle bir şey görünmüyor. Ateşin ya da başka bir öğe- 35

ııih sonsuz bir şey olması da olası değil, çünkü genelde onlardan birinin 205a

.onsuz olması dışında, ‘herşey’ sonlu olsa bile Herakleitos’un “herşeyin


I >ir zaman ateş olduğu'nu ileri sürmesi gibi, ‘herşey’ onlar içinde tek biri
olamaz ya da tek biri haline gelemez (aynı temellendirme doğa düşünür­
lerinin ‘öğeler’ dışında aldıkları ‘Bir’ üzerine de geçerli). Çünkü her şey 5

karşıttan karşıta değişir, dönüşür, sözgelişi sıcaktan soğuğa.


Bunlardan yola çıkarak bütün içinde ‘sonsuz duyulur bir cisim’ ol­
ması olası mı, değil mi, buna bakmak gerekiyor. Sonsuz duyulur bir
ı ismin varolmasının olanaksız olduğu şunlardan görünüyor: duyulur
her nesne doğal olarak herhangi bir yerde; her nesnenin belli bir yeri 10
var: bu parça için de bütün için de aynı. Sözgelişi ister toprağın bütü­
nü ister tek bir kum tanesi, ister ateş ister tek bir kıvılcım olsun. Dola­
yısıyla bütün [yeryüzü], eşbiçimliyse [aynı cinstense] ya devinimsiz ola­
cak ya da hep [ordan oraya] devinecek. Oysa bu olanaksız (nitekim aca­
ba daha çok aşağıya mı, yukarıya mı yoksa herhangi başka bir yere doğ­
ru mu devinecek? Dediğim şu: sözgelişi küçük bir kum tanesi olsun;
nereye doğru devinecek ya da nerede duraduracak? Çünkü onunla aynı 15

cinsten olan cismin yeri sonsuz. Acaba o yeryüzünün, toprağın bütünü­


nü mü kaplayacak? Nasıl olacak bu? O nun duradurması ve devinimi
118 (&YEIKH2 AKPOA2EOIT

i) ıdvrjıns a v r fji; fj vavra)(ov p .t v fî; ov Kivt]dtf<rcTaı â p a . rj


TravraxoD Kivrj6rj<i(Taı ; o v k İ p a orrjo-fTaı)' t l S’ a v o jio ıo v to

ao T!av, âv6jj.o10ı K a l ol ro'ıroı* Kaı ırp&rov jil v oi>\ İv ro


<r&ıxa rov ıtavro s a A A ’ fj r<2 âırreırOai’ fir a r a İ}to i ıreıre-
pao-piva r a v r t a r a ı fj âıreıpa rû> (Ih a. ■nt'nfpacrp.fva p.iv

ovv o v % olov r t (ta ra ı y a p r a jiiv 4 ır « p a r a 8’ o v , t l rö ırâv


â ırfip o v , olo v t o ırvp fj t o iba> p ' <f>6opa S f r o r o ı o v r o v toîs

3 5» J 9 ivavrCoıs [Kaddırep tlp ıjra ı ^rpörepoı;])• [kol . . . K ara.] f l ö’ âıreıpa


30 Ka'ı âvA â, K a l ol ro'ıroı Aıreıpoı, K a l İa r a ı i v f i p a r a aro t^ d a- el 8%
roCr’ âSvvarov K al v t n f p a a f u f 'v o ı ol röıroı, K al rö oAov [we-
nfpavûaı âvayKaıov]- â b ı/v a r o v yap )xı\ aırap rlÇ tıv tov to-

ıtov Kal to <r5>na'


yap 6 ro'ıroî ö 7rây pfîÇojv fj o a o v
oCre

t v b t \ fr a ı rö a & f x a tıv a ı (fi/ua ö’ ovb' iırtıp o v t a r a ı t o


35 a 5>p.a î t i ) , o lr t rö aSsp.a p.tîÇov fj o ro'ıros1 f] yap Ktvov
2 °5 S » a 5 İcrraı t i fı <rS>y.a oiıbafiov ir«pvKÖs tıva ı. ( k o î bıa t o v t ovOtıs
rö tv Kal âırtıpov ırvp i n o i T j a t v ovbi yijv t G>v <jyuaıo\âywv, â A A ’
f) vbtap fj âtpa fj rö p.f<rov aiırmv, ö rı roıros İKarepov Sr/A os r\v

bı<i)pı<rıxtvos, r a v ra b’ İTTap,<por(p((tı tü> iva> K al K a ra ).)


2° 5 b ’A vaÇ ayopas ö’
2 â ro n a ıs Ae'yeı ırepı r r js tov a n tC p o v fio v i} s " a r r jp C Ç tıv ya p

avro aûro < f> rj(rıv ro â ıttıp o v roûro Se', ör ı iv avrû (a A A o

ya p o v b e v ırepıe^eır), i s ö t rov İ v r ı fj, n t^ V K o s iv r a v O a eî-

5 ra i. roCro ö ov k a X r ) O e s " tlij ya p âv ti irov /3ıŞ K aı o v \ ov

ire( p V K t v . f l ovv ö rı p a k la r a fırj K iv tîr a ı rö ö ko v (r ö ya p

avTÛ a - r r jp ı Ç â p ifV O V K al iv a ir m ov a K tv ı]ro v tıv a ı a v a y K T ]),

aA A a b ıa rı o v n i t p V K f k iv t ı a d a ı , K fKT fo v. ov ya p iK a v o v ro

205» 2 9 -3 2 = 106711 20-23

* 18 abri] E 1 ou . . . 19 a-rıjtrfrm A M P : om. E 19 aı-ipoıov


n S î : âvopotıbif S 20 «râı> AMP : âıray E 21 r<â AM :
to v E 22 ccrrat AM : t’orıv E ırfntpatrpiva piv oiv E F M P :
K a t mırtpatrpeva ptv I J 23 «’] h J 25 Kaââırep . . . jrpörtpov
om. E M k a l. . . 29 Kara hic I I P S T : post b 1 tıvaı ponenda ci.
P a ciu s: ante koî lacunam statuit Hayduck 30 An\â A M PS :
râ âır\â E €<rraı post aroı^cîu F 31 Kal alt. AM :
âorc Ka't E V â v a y K a ı o v ırtntpâvOaı M : om. E : ırtntpâvBai om. V
34 crû/ıa E P T : acûfia âpa A ovS' Â P S T : Om. E 35 İ ti
E P : om. A 25 t o v t o ût'ıs E 1 26 iv K m âırtıpov E 1J P :
p o v K at iv F : itn ttp o v T 2 J rj pr. om. E 2T ^ 3 n6r<»] t ı v r o ı
E a et ut vid. T 4 ov&i E n(pıi^tıv T et ut vid. P S , Bonitz :
ır tp U \ ft n t ı v a ı A PS : h v E 6 K iv ijr a ı J y o p ] yaP i v APS
FİZİK 3 11 9

nasıl bir şey ya da nerede? Yoksa heryerde mi kalacak? Yani devinmeye­


cek! Yoksa her yerde mi devinecek? Yani hiç durmayacak!). Ama ‘bütün’,
oşbiçimli değilse, yerler de eşbiçimli değil demektir. Bu durumda ilkin 20
dsmin bütünü ancak dokunma ile birlik taşıyacak, ikincileyin nesneler
türce ya sınırlı ya da sonsuz olacak: sınırlı olması olanaklı değil (çünkü
‘bütün’ sonsuzsa ateş ya da su gibi öğelerden kimi sınırlı olacak kimi
sonsuz. Oysa böyle bir şey, <daha önce dediğimiz ve aşağıda da söyleye- 25,2
ceğimiz gibi>, karşıdarın ortadan kalkması demek. Yine nesneler sonsuz 30
ve yalınsa yerleri de sonsuz olacak öğeler de. Bu olanaksızsa, yerleri sınır­
lıysa bütünün de sınırlı olması zorunlu; çünkü cismi ve yerini ayırmak
olanaksız: nitekim ne yerin tümü cismin varlığından daha büyük (aynı
anda bir de cisim sonsuz olmayacak), ne de cisim [kapladığı] yerden da- 35
ha büyük. Nitekim ilk durumda bir boşluk olacak, ikinci durumda cisim
doğal olarak hiçbir yerde olmayacak. <Işte bu yüzden doğa düşünürlerin- 205b,
den hiçbiri ‘Bir’ ve ‘Sonsuz’ diye ateşi, toprağı değil, ya suyu ya havayı ya
da bunlann arasmdakini aldı; çünkü birincilerin yeri açıkça belirli, sınır­
lı idi, İkincilerin hem yukarıya hem aşağıya, iki yana>.
Anaksagoras ise ‘sonsuz’un duradurması konusunda garip konuşuyor: 205'
‘sonsuz’un kendine dayandığını ileri sürüyor. Bu da şunun içinmiş: ‘o’ ken­
di içinde (çünkü hiçbir şey onu sarmıyor), sanl^i birşey neredeyse orada ol­
ması doğal. Ne ki, bu doğru değil, çünkü bir nesne zorla, bulunması doğal 5
olmayan bir yerde olabilir. Hadi diyelim ki ‘bütün’ devinmiyor (kendine da­
yanan ve kendi içinde olan nesne devinmeyen bir nesnedir, bu zorunlu), o
zaman ‘niçin’ devinmesi doğal değil, bunun söylenmesi gerekir. Bu
12 0 «&YZIKH2 AKPOA2EQ2 T

5. 2 0 5 ft 18 — 2 0 5 b 3 4
ovrtos tlnovra anr]kktx\6 aı- eîi] yap âv Kai ört ovk e\eı âkkaffl
KivtifrOaı ov Kivovp,evov, akkâ ıretpvKevaı ovb'ev KioAıieı- irrei Ka'ı 10
fj yrj oiı (peptraı, ovb’ el âneıpos fjv, elpype,vi] pÂvroı vno rov p.4 -
trov akk' ov% â n ovk to r iv &kko o i iv ey 6 r}treTaı, peLveıev
âv [e7rt tov fifcrov], aAA’ on n 4tf>VKev ovtu>. küCtol i^eırj âv
keyeıv on crrripCÇtı avrrjv. el ovv fnjb’eni rijs yrj9 tovto at-
tiov âneipov oüarjs, aAA’ on /Sâpos %x.eı, ro 8e /3 apv p iveı 15
eırl rov p.eaov, fj 8e yrj in i rov p.ecrov, opoCois âv K al to âneı-
pov ptevoı iv avrat bıâ, tiv ' âkkrjv alrıav, küi ovj( o n oıreı-
pov Ka'ı onjplÇeı avro eavro. âpa 8e bıjkov oti Kav orıovv
p.tpos Se’oı pevtLV As yâp to âneıpov ev iavrtji peveı <rr»j-
pıÇov, o S t o js xâv o t l o v v krj<f>6 rj pepos iv ia v T t a peveî' rov 20
yâp okov Ka'ı t o v ptpovs âpoeıbeîs ol rânoı, olov oAtjî yijs
K a l fttokov K arto Ka'ı navros Trvpos Ka'ı amvOıjpos âvto. aJore
eı t o v aneıpov ro 7ros râ iv avrto, Ka'ı t o v ptpovi o ç lv t o s .
pLfVfî âpa iv iavr<j>. 24
oAco? bi <f>avfpbv o t i âbvvarov Üneıpov 34
&pta keyeıv trupa K a l ronov rıvâ d v a ı t o î s atopaaıv, 25
«i ıraı; aS>p.a altrÛıjrov rj fidpos f\ e ı rj KoiK^oVıjra, Kal el
pıev f3 apv, eni ro peaov e\eı rr\v tpopâv tjjvareı, el be k o v -
tpov, âvto■ avAyKTj yâp K al t o aneıpov, âbvvarov 8e ?)
ânav onorepovovv ij ro rjpı trv e Karepov nenovûevaf ırûs yap
S leke î s ; rj wûs t o v ineCpov e o r a ı rb ptv âvto t o be Kar to, 3 °
fj İaryjiTov Kai petrov; İ n nâv triopa altrûr)TÖv iv ronto, rönov
8 e eîbrj k al bıatftopa'ı râvto Kal Kara) kal epnpoadev Kai
onıtrâev k a l befjıbv Kai âpıtrTepöv Ka'ı T a vra ov p.6 vov npos
fipjiis Kai 6 4treı, âkka Kai ev avrŞı r£i ökto bıûpıtrraı.

205b 24—206» 7 = 1067* 23-33

b 9 -10 ört : . . Kiptîaûaı E P S T : o tio İv SkAo A I I etfyy/ıivrf


AP Tjpyfiivrf fecit E imâ S : ânö II 12 ptivr) F : fiiv e u v I J
13 tııı t o v p ia o u om. E et fort. S o n E ’V T : îr ı oi E*A k iy e ıv
&v I 16 ıj . • . liia o v om. I 17 ev E F S : &v i v IJ nva
fecit E J . 1 8 ia v ro E ' F P S : a ir â J 2: a iırâ K aJ l e t ut vid. T :
a v râ I 20 pivet E F S 23 ro i v avT(ü AS : ORİ. E 24 fiivtt
E mr«p o v âpa E S : âpn ârretpu» I j M : âua F '• ro aneıpov â/ıa P
28 inetpov trâfia, âhvvarov İJ i) ânav ] fiyat n âv corr. E : ıj nâv
MS 30 âtcAıjr fecit E râ ııev 3va ta ra t I 3 1 ıtni
M V P S : i] II 32 rû v a «al Kara om . J 1 Kat alt.] ro İ J 2 : Ka'ı
rö F xai efinpotrdev E T : Kai to epnpotrffev F : ro n p iaB ev IJ
34 Oiaeı etrnv â k \â E *IJ
FİZİK 3 121

14ı,imde konuşup işin içinden sıyrılmak yeterli değil: çünkü devinecek


l'.ışka bir yeri olmadığı için devinmiyor olabilir, ama doğal olarak devin­
im- [olanağını] taşımasına bir engel değildir bu. Nitekim toprak/yeryüzü 10
dr bir yere gitmiyor -sonsuz olsaydı da bu böyle-. Çünkü merkezde kalı-
yı ıi'. Ne ki, gideceği başka bir yer olmadığı için merkezde kalıyor değil,
I«ıylesi doğal olduğu için. Yine de onun kendine dayandığı ileri sürülebi-
lıı. İmdi toprak/yeryüzü ile ilgili olarak bunun nedeni toprağın sonsuz
ı ılınası değilse; ağır olduğu içinse, ağır olan da ortada kaldığı için toprak 15
m ladaysa, aynı şekilde ‘sonsuz’ da başka bir nedene bağlı olarak kendi
irinde kalsa gerek, yoksa ‘sonsuz’ sonsuz olduğu için, sonsuz olan da
kendine dayandığı için değil. Aynı zamanda açık ki, herhangi bir parçası­
nın da devinimsiz kalması gerekecek. Nasıl ‘sonsuz’, kendine dayanarak
kendi içinde kalıyorsa ondan alman herhangi bir parça da kendi içinde
kalıyor demektir; çünkü bütünün ve parçanın yerleri eşbiçimli, aynı cins: 20
nasıl ki yerin/toprağın bütününün ve bir kum tanesinin yeri aşağıda, ate­
şin bütününün ve bir kıvılcımın yeri yukarıda. Dolayısıyla ‘sonsuz’un ye­
ri kendi içinde ise parçasının yeri de aynı olur, yani parçası da kendi
içinde duradurur.
İmdi kısaca şu açık: her duyulur cisim ya ağır ya da hafif ise ve; ağır­
sa doğa gereği merkeze doğru hafifse yukarı doğru deviniyorsa, hem son- 25
sıız bir cismin olduğunu hem de cisimlerin belli bir yeri olduğunu ileri
sürmek olanaksız; çünkü bu, ‘sonsuz’ için de zorunlu olur: oysa ya onun
bütününün bu iki yerden birinde olması ya da onun yarısının bu yer de­
rişikliklerini üstlenmesi olanaksız, nitekim nasıl böleceksin onu? ‘Son­
suz’un yukarısı, aşağısı ya da ucu, ortası nasıl olur? Ayrıca her duyulur ci- 30
sim bir yerde, yerin tür ve ayrımlarıysa: yukarı-aşağı-ön-arka-sağ-sol. Bun­
lar yalnızca ‘bize göre’ ve uylaşımla (thesei) değil; bütünün kendi içinde
122 OY2IKHE AKPOAZE£22 T

35 â bvvarov 8 ’ i v r<Ş am ipti) e ıv a ı T a vra , Û7t\S>s b' tl â b v va ro v


2 o 6 a totto v arreıpov e ıv a ı, iv T07riû 8e tm v a Sıpa, â b v v a ro v â ırtı-
pov [rı] e ıv a ı aoıpa. â \ \ â p i]v ro y e ırpu i v t o 7to>, Kal rb
t v TOTTlû 71 OV. t l o l v p r jh t TTOfTOV OlUV T t l V a i TO &7TeipOV---- 7TO-
cröv y a p ti eV rcu , o îo v b Çi t t i t; rp ÎT ii]X .v ra v ra yap <rrj-
5 p a ı v e ı r o r to tr o v — o iir ıo K al r b iv tottiü o r t ttov, t o v t o b e ?/
âvtti rj K â r ıo f/ i v â\ \ rı r ıv l b ıa a r r â < r e ı rm v e£, r o v r a ıv 8’
« K a o r o r T t tp a s r i i c r r ı v . ö r t p 'ev o v v e v e p y e iy o vk ta n a âpa
â ı r e ı p o v , <f>avtpuv İ k t o v t io v .
"O rt 8’ tl prj etrrıv âıreıpov âırASy, ıroAAa âbvvara 6
ıo (rvjxjiaîvtı, büj\ov. t o v re yap \povov İa r a ı r t î âpyjj Kal re -
Kevri], K at r a peyiÖrj ov bıaıpera. eis pleytdr), Kat âpıöpbs
o v k İtrraı âneıpos. orav be bıatpıapevıov oircos prıberepıos (f>ai-
vr]raı (vb i^ ea û a ı, b ıa ır t ) T o v Set, Kat bijKov ö rt ttu js pev etrrıv
ttİûs b' ov. K iy e ra ı öiı rb eıvaı rö p ev övvâpeı ro be evre-
15 Aex«‘<J. «ai rö âneıpov e o rt fieı» npocrdecreı l o r t 8e Kat S ıa ı-
peo-eı. t o be peyeÛos ört /xeı> K a r ' ivep yeıav o v k e a r iv âneıpov,
elprjraı, bıaıpeaeı 8’ i a r i v ov yap yaKenov âvekeîv ra s ârö-
P -o v î y p a p p â s' Aetırerat ovv bvvâpıeı tıva ı rb âıreıpov. ov 8et
bk ro bvvâfJL€ı ov \ap.fiâveıv, ojo-nep el bvvarov tovt âvbpı-
20 âv ra eıvaı, Kat earraı tovt â v h p lis, ovtoö Kal âıreıpov
o İ o r a ı evepyeia • aAA.’ e7reı 7roAAaxwî ro eıvaı, (oo-nep i)
ılfiepa e a r ı Kal 6 ayo)i/ ru del dAAo Kal dAAo y ty v ea d a ı,
ovt(ti Kal to âıreıpov (Kal y ap İ tti tovtmv ( a r ı Kal bvvâpLeı
Kai ev ep y eia • ’OAv/ji7rta yap eerrı Kal ra> ö ^ aa ö at tov dycoı/a
25 yiyvetrOaı Kal rû ylyvetrOa ı)‘ aAAa>s ö’ ev re r^ XP°V<? ö?yAoı;
[ro a 7reıpor] Kal eırt t<3 v avdpolinaiv, Kal in i rfjs dıaıpeaetus
h S S th r e ip ıp f f t â f ia r ı e ı v a ı E M V P S t i om, E 2o6a I rb
T07T0J/ 1 UTTtlpOV ftVut E M S : ClVm (ITTttpOV AP TTUP A P S l 7TÜV
rıl E % rı ei'v a t E F : e t v a i T t IP : t ı v a ı S T 3 noaov y a p A
4 & L n r ] x v r) T p i n r j f t v A V P S T : r p i ı r r ) x v h E 5 xaî to A S :
nal E : oı)âe‘ Bonitz ev A S T : om. E ^ om. F 6 <îv<» q k«tû»
A MVS T : K a ra * ? îiv a ı E to û E 7 °^#c * Q T l v& n rt E F S : ( r â ^ ıa
ovk COTIV I] 8 toi»tû)v] T(t)V €tprjp.€i’(ûv F 9 âfr\âı$] /xrjöc <ÎXXûIS
P^ I fir)8 nfiâ)S Pl* I I ett ficyctioç A 12 8 ı<ûpı<rfttva>v ovrats
E 5AP ; ûptaatpey ovt<oç *at E 1 <$aiv€Tat F 14 âı)] F to
pr. om. S 15 «nî alt. om. F Sıaıp 4a,eı E ' F J 2P S T : a<f>ıupe<ret
E 2I J ‘V 17 aÛTonaTovs F 19 ro v ri S 20 tovt* A S : om. E
âjreıpov E P : «at âneıpov t i F : t* Kat <ın*tpav I J S 21 ıj om.
E JJ 22 Zarı om. S 2 3 -5 k«c yâp . • . yiyvtorûaı A P :
om. E 23 k ai u h. om. F 25 aAAttft ö’ A S : K a t âAA«s Se
P : Kat rt E re E I S : am. F J 26 to ânu pov A P : om. E
FİZİK 3 123

ılı Ih Iielenmiş. Ama ‘sonsuz’un içinde bunların olması olanaksız. Kısaca 35


lılı yerin sonsuz olması olanaksızsa her cisim de bir yerde ise sonsuz bir 206a
ı hinin varlığı olanaksız. Üstelik “nerede?”, “bir yerde” demek, “bir yer-
ılı" ile “nerede?” demektir. İmdi ‘sonsuz’un bir nicelik olması da olanak­
lı drf'ilse -çünkü belli bir nicelik, iki metreküp, üç metreküp demek; nice­
limi gösteren bunlar- şu da olanaksız: nerede olduğu “bir yerde” diye de 5
11•lylenemez; bu: yukarıda, aşağıda ya da altı yerden herhangi birinde bu-
lımaeak demektir, bunlann herbiri de bir sınır. Demek ki söyledikleri-
iııl.'ilerı çıkan şu: etkinlik halinde sonsuz bir cisim yok.
6 Ne ki ‘sonsuz’ mudak anlamda yoksa pek çok olanaksız şeyin
ım/konusu olacağı açık: zamanın bir başı-sonu olacak, büyüklükler [hep 10
Yeniden] büyüklüklere bölünemeyecek, sayı da sonsuz olmayacak. Belirle­
melerimize göre bunlann hiçbirinin böyle olması olası görünmüyorsa bir
ı,ıkur yol gerekiyor: yani [sonsuz], bir anlamda var, bir anlamda yok, bu
ıu,ık. Kastettiğimiz olanak halinde varlık ile gerçeklik halinde varlık. ‘Son- 15
mi/.’ ise bir ekleme bir de bölme açısından sözkonusu. Büyüklük etkinlik
lıııliude sonsuz d e ğ i l , bunu söyledik, ama bölme açısından sonsuz, çün-
l>ıi ‘bölünmez çizgi’ görüşünü çürütmek23 zor değil. Demek ki şu kabul
kalıyor: ‘sonsuz’, olanak halinde var. Ne ki burada olanak halinde olanı
"şunun heykel olması olanaklı, öyleyse o heykel olacak” gibi ‘sonsuz’ da 20
etkinlik halinde varolacak diye anlamamak. Varolmak çok anlamda ol­
duğundan ‘gündüz var’, ‘yarış var’ gibi, yani hep değişik süreçlerde olan
fıir şey olarak anlamalı (aslında bunlarda hem olanaklılık hem etkinlik
sözkonusu; nitekim “Olympiat Oyunları var” demek hem ‘olması ola-
/ı.ıklı’ demek, hem de ‘gerçekten yapılmakta’ demek). O halde sonsuz­
luk bir anlamda zamanda, bir anlamda insanların, bir anlamda da bü- 25
yüklüklerin bölünmesi açısından, bu açık. Nitekim genelde ‘sonsuz’,
124 <E>Y2IKH2 AKPOA2ES22 T

5 . 205 1’ 35 — 6 . 206 ^ 15
t ü v [teyedûv. öAcos ju-ev yap o v tu js ee rr iv r ö diretp ov , rŞ> det
âAA o Kat âAAo \apfidvi(rOaı, Kal to Xap.jiavop.(vov p.'ev
1 * T # iv \ > 1 > « \<*
aet eı^at TTeTTepao-fitvov, aAA aet ye zrep ov Kat ertpop"
[İri rö eı'yaı ırAeova^cos Ae'yerat, <S<rre 29«
ro aneıpov ov Set Aa/*/3 âvetv i y rö8e rt, olov avûpıonov fj 3 °
oİKiav, âAA’ &)s ıjpJpa Aeyerat Kat 6 âyûv, oh' ro elvaı
oî>x ûy ovtrıa rıs yeyovev, âAA’ âet ev yevea'et t; (jiOopâ,
TStUfpaupîvov, âAA’ âet ye er (pov Kal erepov] âAA’ ev
rots p.(y(d((TW v-nop.tvovTos tov \T]tpdfVTOs [tovto (rvpjiai- 2 o 6 b
ve t], f 7rt 8e t 01 pövov Kal tS>v âvOp<!mu)v tj>8 eıpo/jıevo)v ovtüh üurre
prj emAeııretv. 3

rö 8 e K a r a TrpocrOeaıv rö a v r o ’ eort ı r a jy k o ': 3


ro K a r a bıaipea-ıv ev yap r <3 7r e ır e p a o - p e v ü > Kara ttpoırûe-
crtv ytyveraı aVTtarpap.ptvü>$- 1/ yap hıaıpovptvov opâraı eis 5
Âıreıpov, raiJrrj Trpoo'rtöepevov <|)aveîrat ırpos to ûpurpevov.
ev yap r <3 TT(Ti€paap(V<p peytdeı âv Aa/3 oiv rty oıpıapevov
TTpo<r\apı3 avi] r<o avrü Aoy<3 , p?) rö avro' rt rov oAou peyeöos
Tiepı\apf3(xvü)v, ov 8te£et<rı rö ıreırepacrpfvov eâv 8’ ov-
rcos av£t) tov Ao’yov tua-re âet r t rö aiırö ırepıAap/3 âvetv p.e- 10
yeöos, Stefetcrt, Stâ rö 7rav 'Kenepaop.ivov avaıptZ<r6aı
otuiovv i>pıcrp.(vu). âAAtüs pev ovv ovk lo r tv , oürtos 8’ l o r t rö
âıreıpov, b vv â p n re Kat eırı KaOaıpian (Kal evreAe^fta 8e
eerriv, <os ri/v ıjpepav eivaı Aeyopev Kat röv â y û v a)- K al öu-
vâpeı ovrcos û s ?/ vArç, K at ov K aö’ aiıro”, a ı; rö ıreırepaa-pe - ‘5

vov. Kat Kara ırpöeröeo-ıv 8?) ovrcos cm apov ûvrâpeı İv tiv , o

a 28 K a l . . . ro E ’APS : a\Xo E 1 p e ı< â«t n f j r e p a ı r f i t v o ı ı f l v a ı


ASP : fieV ««i 7Tf7r*i^ ktfiii’in’ S*’ : eivaı fiev rifi rrtrrfpiKTutıov P 2 g<; (ri
(ört E 2) . . . Xtyfraı E V P S : om. A yp. A yp. P yp. S «orf . . .
33 ( T t p o v n P S : om, yp. A yp. P yp. S 30 rö] to e’tt’ S oûâcif
\ a fif$ d v e ı E 3 1 17 I J S T : om. E F ofy] a fecit E 32 n r
om., F 21J S : K a t E F 1 33 Trf/rf/KroyıeVoy I J S : et
7re7repa<r^ıej'oı/ fecit E : (t *at TreTrepu071e ı/ov F 7c E IJS P : om. F S C
«V E I P : iv p e v F J ^ 1 toüto <rvpfiaipeı AP : om. E 2 rot). . .
a v 0pâ>ıroiv E P : rıiy dvûp<M>na>v Kat roû %pâvov A oltcöc E 2AS t om.
E1 3 fnı\€lnftp E !S : vTTo\finfiv E 2A ecrrt ırtoi E P : 7Ta>?
ecrrı S : 7râ)r t a ti A 4 Kara alt.] ro ıcarâ Laas 6 «Ûttj E 1
7 iv yap AVPST : eâv ev E âv AP : om. E Ttf AP : rt K
8 rı sup. 1in. E 1 rov o\ov peyeöoç F S ; peyeûoç rw o\<a E 1 :
fieycâoç rai Xöyw E ZIJP : tov Aoyov pepoç yp. S 9 â(c£cıin fecit E
ro om. F 11 7raı/] ırav ro IJ 12 âXXois . . . AP î om, E
13 Kal eni Kaöaıpeaeı seci. StÖlzle 8e eartv AS l €VTt\t)(tla öe eortv
Prantl 14 heyopev elvaı F 15 wtrö om. E P S
FİZİK 3 125

I ınylc her nesneyle ilgili olarak hep başka bir şey olarak almıyor, alman
ıhı lıer zaman sonlu, sınırlı, ama o hep değişik bir şey.
<Ayrıca ‘varlık’ çok anlamda kullanılıyor, dolayısıyla ‘sonsuz’u in- 29a
-..m, ev gibi belli bir şey olarak değil; gün, yarışma gibi almak gerekiyor; 30
I>ıı sonuncular için ‘varlık’ bir töz değil, hep oluş ya da yokoluş içinde,
mm Kandırılmış, hep başka bir şey>. Ne ki büyüklüklerde alman parça
İyemden bölünecek şekilde] kaldığı için <bu sözkonusu>; oysa zaman ve 206b
İnsanlar yokolup gittiğinden onların kalmaması sözkonusu.
Ekleme açısından sonsuzluk bölme açısından sonsuzlukla bir bakı­
ma aynı şey, çünkü sınırlı bir nesnede ‘sonsuz’a ekleme ile ötekinin ter-
■.i biçimde gidiliyor. Nitekim alman parça ne ölçüde sonsuza gider görü- 5
nüyorsa, eklenen parça da sınırlı olanla o oranda. Sınırlı bir büyüklük­
le n sınırlı bir parça alınsa; sonra bütünün büyüklüğünü bozmaksızın
bu işlem aynı oranda sürdürülse sonsuza ulaşılamaz oysa büyüklüğün
kendisini giderek ortadan kaldıracak biçimde oranı büyütürsek sonsuza 10
ulaşırız, çünkü her sınırlı nesnenin yerini herhangi sınırlı bir nesne alır.
İmdi ‘sonsuz’ başka biçimde değil, böyle, yani olanak halinde ve bölme
aracılığıyla (ama gerçeklik halinde de tıpkı gün ve yarışma var dediğimiz
l'ibi) var. Madde olarak da ‘sınırlı olan’ gibi kendinde değil böyle, yani 15
olanak halinde. Ekleme açısından ‘sonsuz’ da böyle olanak halinde
126 <Î>Y2IKHZ AKP0A2EQ2 T

Tavra \ey o p e v rpöırov Tiva elvaı rto Kara b ıa ıp e a ıv det p.ev


yap ti (<TTaı \a p j 3 âv(LV, ov p evroı vnepfiakei
navros p eytdovs, âtcmep eni rrjv b ıaıp ecıv vnep-
2o /îdAAet ıravros i>pı<rptevov Kal det tarat ekarrov. tHare be nav-
tos vırepji \ \ e ıv Kara ttjv ırpöcrOecrıv, ovbe S vvdp.fi olov re

eivaı, elnep pij e a rı /cara <nj/x/3 e/3 r)icös ivrekeyeCa. âıreıpov,


ûanep (pacrlv öt (pvaıoKoyoı rö oStpa t ov KÖtrpov, ov rj
ovala rj aî)p 77 âÂAo r t toiovtov , âıreıpov elvaı.. âAA’ ei p y
25 olov re eıvaı &neıpov evTe\e\eıa aS>pa aladrjTov ovrw, ıpave-
pov o rt ovbi bvvâpeı âv eîrj Kara npoaöecrıv, dAA’ rj uanep
elprjraı avrearpappevoı î Tjj bıaıpecreı, eırel Kal n k d rıo v bıa
t ovto bvo r â hıreıpa eıso'ıyaev, ö rt Ka'ı eni ri]V av^yv İ okcl
vnep(3d\A eıv Ka'ı eıs âıreıpov levaı Kal i n i rrjv Kadaıpeaıv.
30 noıyaas pevroı bvo ov ^ p jjr a r oire yap iv roîs âpıdpoıs rö
eni t i)v Kadaîpeo’iv âneıpov indp\eı (rj yap povas eAâ^t-
crrov), o v t e (rö ) em rrjv a$£rjv (jJ^XPl y°-P beKabos noıeî t o v âpıû-
33 pov).
33 (rvpflaîveı bi roivavrıov eıvaı âneıpov ij oıs keyova-ıv.
2 ° 7 & ov yap ov pybev efa>, aAA’ ov âel r ı i f a İ<ttL, TOVTO &7TeLpOV
eo -rtr. o-rjiAftov b e m Kat y a p tovs b a a r v k l o v s a n e C p o v s A eyovo*t
roı/y fxij i y o v r a y a c p e v b o v r jv , 5 rt a U i rt e£a> l o r t Aa/x/3 a r e t ı/ ,
KaÖ’ 6pL0 L0 TT]Ta fX€V TİV a \€yO V T €S, oİ) {JLCVTOL KVpLOHS* öet
5 yap rovro re V7rap)(€ii/ Kal jatjöç 7rore ro avro Âa^/3 a-
J>€o-0 at' er öe rai k v k Aco ov y i y v t r a t ovrcoy, aAA* atet ro
/jto'vor erepov. â 7retpor j-ıev ovv eortr ov Kara ro 7roo-oj/
Aap./3 ayovo-u> atet rt K a p - j ^ â v e ı v €(ttlv efoo. ov öe p a j b e v *£(*),
rovr1 carı T t eto y K at oAoy* ovrto yap 6pt^o/xeÖa r o oAoı% ov
10 p.Y]bev â ır e a r ıv , olov a v dpdm ov o\ ov ir) Kt/^airtor. tûaırep bc

^ 17 e lv a ı T p o n o v T iv a F 18 Tt E P S : rt a v r o v A ecrrı
F v 7 r t p S â \ \ f i AP 19 T r a v r o s E P S T : Travrös w p ı o p . € v o v AV
an i n c p ( 3a \ f î ? 2 0 a « E V : om. A 2 1 ■njj'om. F 22 «arat
E 23 J1 iÇ u â e v E 24 ff pr. et e l v a ı om. F I 25 e l v a ı
n r r c ı p o v om. E 28 öûo ra a ı ropa E P T : a ı r f i p a ö v o A K at
om. F 29 *ai alt. om. F 32 to P S T , Byw ater: om. n
fVi] 7T fp t E y a p om. F 33 an f t p o
om. E 207a 3 rı F IP S : rı a \ \ o E T : om. J «£«•> Aa ^ â v e ı v
f U T l E : t O T lV K ü fl{ 3d p f l V IJ 7 ° ^ y TO VT fO T lV AP TO
E 8I J S : om. E I F P T 8 Aa f i e î v E 2A T : om. S oJ n p o s r«
p r jö t v â n t a - r ıu I 10 0A01/ post k i @<û t l o v F K t ft & T io v
A S T : K ifia r â v E öt om. F ; de K a t E
FİZİK 3 127

\.ıt, Umun bir biçimde bölme açısından olanla aynı olduğunu ileri sürü-
v111 ıı/, çünkü onun dışında hep bir şey almak olanaklı olacaktır, ama yi-
ııı ılı1 her sınırlı nesnenin bölünme ile aşılması gibi ve hep daha küçük
I>lı ,.1-yin olması gibi, o her sınırlı büyüklüğü aşamayacaktır. Dolayısıyla
•HHi'.ıız’un olanak halinde bile eklemeyle bütünü aşması olanaklı değil; 20

im iyi ki üpkı doğabilimcilerin tözü hava ya da böyle bir şey olan, evre­
nin ılışındaki cismin sonsuz olduğunu ileri sürmeleri gibi ‘sonsuz’ ilinek-
»ı I olarak gerçeklik halinde ola! N e ki bu biçimde duyulur bir cismin
in iı.ı-klik halinde sonsuz olması olanaklı değilse şu açık: dediğimiz gibi 25
İmlini1 ile olana karşıt biçimde değilse o, olanak halinde de ekleme yoluy-
111 Imyle olamaz. Platon da bu yüzden iki sonsuz kabul etti, çünkü hem
11 Inııe hem de bölme açısından sonsuza gidilirmiş gibi görünüyor. Ne
U, n iki sonsuz kabul ettiği halde bunları kullanmıyor: nitekim ona göre 30
iıiy ıl;ırd a ne bölme açısından sonsuz sözkonusu (çünkü ‘1’ en küçük) ne
ılı ı-klcme açısından (çünkü sayıyı ‘10’a kadar kabul ediyor).
Ne ki ‘sonsuz’un [doğabilimcilerinin] dediklerinin tam tersi olması
mi/lmiıusu. Çünkü ‘sonsuz’, kendisinin dışında birşey olmayan şey de- 207a
|Hİ, kendisinin dışında hep bir şeyi olan bir şey. Kanıtı şu: bir taşı olma­
yım yüzüklere de sonsuz denir, çünkü alman nokta dışında hep yeni bir
ıınkiıı almak olanaklı - gerçi burada asıl anlamda değil, bir benzetme açı­
nındın böyle denir. Nitekim sonsuzda bu özelliğin bulunması gerekir 5
mu nynı nokta da hiçbir zaman alınmamalıdır. Oysa çemberde böyle
nlmııyor, yalnızca bir sonra gelen hep değişik oluyor. Demek ki ‘son-
uiı.-’, kendi dışında nicelik açısından hep bir şey alınabilen bir şey. Ken­
di ılışında hiçbirşey[i] olmayan nesne ise ‘tanrı’, ‘bütün’. Nitekim ‘bü-
iıin'ıı hiç eksiği olmayan nesne diye tanımlıyoruz: sözgelişi ‘insan’ ya da
imdik’ bir bütün. Tek tek durumda nasılsa asıl anlamda da öyle: 10
128 «DY2IKH2 AKPOASESİ T

6 . 2 o 6b 16 — 7 . 207 b 2
to K a d ’ (K a a r o v , ovtu> Kal t o Kvpiuts, olov to oK ov ov ıırjbev
ecrrıv f f u r ov b’ ( a r ıv a-novcria t£<u, ov t : a v , o rı av âırij.

ö\ov be Kai rekeıov 77 ro a v rö ırâpırav rj trvveyyvs ttjv

tyvcrıv. rekaov b’ ovbev öe re'Aoy


/x?; f \ ov re^ o s‘ T ‘>
ırepas. 8tö Şekrıo v olrjreov Tlapııevıbr/v MeAıcro-ou elpn^Kevaı• 15
<5 ju.eı> y a p r ö âıreıpov ökov (f>r]o-iv, 6 be rö ök o v ıreırepâv-
6 a t, “ p e a a o d e v l&oırakes ” , ov y a p kîvov kîv<o trvvaırreıv ia r l v
t <2 âıravTL Kal oâoj ro âıreıpov, iırel evrev6ev ye k a p .j3 â -
vovcrı tt )v aejxvÖTr]Ta Kara rov âıreıpov, rö ırâvra rrepıeyeıv

Kal rö ırâv ev eavrio ex(W> T0 *Xelv Tlv°- ö poW Ti]Ta 20


r â ö\<o. tert i y a p to âıreıpov rfjs tov |ueyeOovs TekeıorrjTos

vkt) Kal to b v v d fie L 5 A.ov, evreke)(eCa 8’ oü, bıaıperbv b ’ iırı

Te T i]v K a d a ip e t r ıv K al t t jv avTearrpap.fxtvr]v ır p o a Ö e ır ıv , o k o v

be K a l ıreırepao-fjıevov oiı k o .6' a vrö â k k a /car’ aA A o- Ka'ı


ov ırepıexeı â k k a ırepıe^eraı, ?; â ır e ıp o v . b ıö K a l â y v ıo c r r o v 25
17 â ı r e ı p o v e ıb o s yap o vk e\eı ?; v k t ] , tü o re <f>avepdv o t i
lxa\\ov ev jxopıov Ao'yco r ö â ır e ıp o v rj ev ÖAo v y.6 p ıo v yap
î] vk rj to v ökov oöcrırep 6 \o K k o s to v \a kK O v â v b p ıA v r o s ,
e ır e l e i y e ırepıey^eı ev r o î s a i o ’ö r jr o îs , K a l ev r o î s v o t jt o ls t'o
p.eya Kal rö jiiK p o v ebeı ırepıt^eıv ra v o ry râ . aroıtov be 3°
\ -» s t > i \ # t \
K at a ö v v arov to ayvoK rrov K at aop K rrov ır € p t€ \ € iv K at

opiÇeıv.
7 K ara koyov be ( r v ^ f t a ı v d K al ro K a r a ırpoademv p.'ev
fiTj elvaı boKeıv âıreıpov ovrcos wore ıravros vırepj3 âkkeıv /xe-
yedovs, eır'ı t i / v bıaîpearıv be eıvaı {ırepıe\eraı yap 17 vkrj 35
evrös Kal t o âıreıpov, ırepıe\eı be ro eı8o?J- evkâyuıs be Kat 20 7 b
t ö ev p,ev rû âpı6 p.Ş> eıvaı eırı (ieı> rö ekâ\ıa-rov ırepas tırı 8e

a 12 2>rı E 13 râ okov A ST ij alt.] 7 ro E 14 <f>v<rıv]


<j)v<rtv itrriv A 16 ro û n e ı p o v n S : âırctpov t o Bonitz et fort. P T
17 <rvymrr*tv cort E P S : «Wı a v v a ı r T t ı v A 18 ye] fi»} I 19 (T€fj,~
ttoTyra fecit E ırav E a nepıtyetv E T : Trepıi^ov A 2 0 fc a t . • .
cavrcö AT : om. E V *xetv T , Bonitz : txov A : om; E V 21 roû
SUp. 1in. E 1 2 2 v\ıj I lP T : 17 v\r) S dıaıptrov . . . 24
«AAo n P S T : seci. Stölzle 23 âvtaTpafjifjLfp^v E 1 25 oîr. . •
7r€puxfTai F J 2V P S T : ov^; v7T(p€Xct «AAâ vnep€X€Tat E I J 1 26 y
r/7T€ipo*/ E I J P : om. F T 27 oA&> E F l 29 nepifau APPT :
1Ttpı*xot *v a ^- om - I 31 ro om. E «at alt. E P :
ro AS 33 /uV] coç F 34 ovreof ânfipov F 35 17 E S :
û)ç rj A b 1 Kal pr. AV : om. E 2 ey E İ peV A PST : om. E
[xîv om. APJT
FİZİK 3 129

y.ıııl 'bütün ’, kendisi dışında birşeyi olmayan nesne. Oysa eksiği dışarda
■ılıiıı şey ‘tüm’ değil, bir eksiği olan şey. ‘Bütün’ ile ‘tam’ ise ya hepten
ıivııı şey ya da doğaca bir benzerlik taşıyorlar. Sonu olmayan hiçbir nes­
in 't;ıın’ değil, son ise sınır. Bunun için Parmenides’in Melissos’tan da- 15
İm yi-rinde konuştuğuna inanmak gerekiyor, çünkü beriki “sonsuz bü-
mıulür” diyor, öteki ise “bütün sınırlamaktır, o [sonsuz], merkezden eş
ıı,Alıkta olandır” diyor, nitekim adım adım gitmek ‘hepsinde’ ve ‘bü-
iı İm Iı'1 sonsuza yaklaşmak demek değil. Çünkü bunlar ‘sonsuz’a ‘bütün’
ılı bir benzerlik taşımasından ötürü “herşeyi saran, herşeyi kendinde ta- 20
•ıiy.ııı” özelliğini yüklüyorlar. Aslında ‘sonsuz’, büyüklüğün tamamlanma-
>ıi lı.iiı madde; gerçeklik halinde değil, olanak halinde bütün; ayırma açı­
nın İmi bölünebilir ve tersine ekleme açısından [eklenebilir]; ‘kendinde’,
İrinli başına’ değil, bir başka nesne açısından bütün ve sınırlı. ‘Sonsuz’ 25

m ıı im ız olarak sarmaz ama sarılır. Bunun için sonsuz olarak sonsuz bili­
mi bir şey değil, nitekim o madde, biçim taşımıyor. Dolayısıyla ‘sonsuz’,
'bılırtn’den çok ‘parça’ kavramı içinde, bu açık: çünkü bronzun bronz
heykelin parçası olması gibi madde bütünün parçası. Duyulur nesneler-
ı İr s;ırıcı-kapsayıcı olsaydı, düşünülür nesnelerde de ‘büyük ile küçük’ün
ılıl.şt'inülür nesneleri sarması, kapsaması gerekirdi. Oysa bilinmeyen ve 30

belirsiz bir şeyin kapsaması ve belirlemesi, sınırlandırması hem garip


lıe tıı olanaksız.
7 D em ek ekleme açısından her büyüklüğü aşacak sonsuz bir şe­
yin olmadığı, bölm e açısından ise olduğu görüşü akla uygun (nite­
kim madde ve ‘sonsuz’ kapsanır, sarılır, saran da biçim (eidos)). Y i­
ne şu da akla yatkın: sayıda en küçük açısından bir sınır var, oysa 207b

büyüğe gidildikçe her çokluk hep aşılıyor, ama büyüklüklerde


130 «&Y2IKH2 AKPOAZEQ2 T

to T rkeîov âel ır a v r o s v ır e p j3 â k k e ıv n krjO ov s, eır ı ûe rStv


p .(y ed w v ro v v a v T İo v e m p-'ev to İ k a r r o v ır a v r o s i n r e p f i a k k t ıv
5 f i t y t ö o v s «trt 8e r ö p,eîÇ ov p.i) e ı v a ı p e y e ö o s â ır t ıp o v . a lr ıo v
d ’ ö n t o e v e a r ı v â b ı a ı p e r o v , ö r ı ırep â v e v ı j (o lo v âvÛ pan ros
e ls âv O p u m os Kat o v ı r o k k o î ) , 6 5 ’ â p ıd p o s e a r ıv ev a ırAeıco Kat
/1 tt * > f •» « \ >5. / / * \ /
Trotr a r r a , ümtt a v a y ki j < rrrjv aı e t ti r o a o t a ı p e r o v [ r o y a p r p ta
Kat St/o ı r a p d v v p a o v o p .a r â e a r ı v , â/x oı< os S e Kal r<ov â k k o o v
ı o â p ı û p ü v İ K a a r o s ) , e ı t l 8e t o n k e ı o v âel earı v o î)< ra ı• â ı r e ı p o ı
yap al b ı\ o r o p ıa ı to v peyeO ov s. tû o r e bv v ap eı p .iv e m iı,
e v e p y e i a 8 ’ o ir aAA’ a e i i m e p f i a A k e ı t o X ap.( 3a v o p .e v o v ır a v -
t ö s o ı p ı a p e v o v T r k ıjd o v s . âAA.’ o v ^ to p to ro s o â p ı d p o s ov ros
[ r ijs û ı ^ o r o p i a s ] , o v ö e p e v e ı î) â ı r e ı p i a a k k a y ı y v e r a ı , o jc r u e p
15 K at 6 xpdı>os K at 6 â p ı ö p o s r o v xpovov. em 8 e rd>2> p .e y e -
0ÛV r ö v v a v r t o v e a r ı ■ b ı a ı p e ı r a ı p .ev yap (is â ır e ıp a t ö crv v e-
X e s , e ır ı 8 e r o p e ıÇ o v ovk e a r ıv â n e ıp o v . oaov yap e v h î\ € -
rat b v v â p ıe ı e îv a ı, K at e v e p y e ia ev be^ erat roaovT ov e îv a ı.
û a r e eT rel â ı r e ı p o v o v b e v e a r t p e y e ö o s a ı a d r j r â v , o v k e v b e \ e r a ı
20 ı r a v r o s v ır e p fio k i)v e îv a ı û p ıa p e v o v p ey eöov s- eh) y a p âv rı
t o v o v p a v o v p ieîÇ o v . tö b ’ â ır e ıp o v ov r a v r o v e v p e y e d e ı K al
K ivi)<reı Kat x p o v ü > , toy p ı a rts <p v a ı s , â k k â r o v arep ov
key eraı Kara t o -jtp ^ r e p o v , oîoı> k iv i)< tis p t v örı t o p ey eO os
e<j)’ ov K i v e î r a ı i/ â k k o ı o v r a ı 77 a i ı ^ â v e r a ı , o \ p o v os 8e 8 ta
25 TTjv K iv rjcn v . vvv p iev ovv y j p d ıp e ö a r o v r o ıs , v arep ov be
ep ovpev K al rı e a r ıv (K a a ro v , K al b ıo r ı ır â v p ey eO os
2 J ets p e y e d r ) o ı a ı p e r â v .
27 o v k â tp a ıp e îr a ı 8 ’ ö Adyos ovbe rov s
p a $ i) p .a T iK o v s tt) v Ûeaı p ı a v , â v a ıp ü v ovtoj s e îv a ı â ır e ıp o v

207b 21-5 = 1067» 33-7

^ 3 rö TrAeıop E F T : t o 7rAeıa> J : r a i r k t i m I ırâırrcûs J *!


om. F 4 tk â ^ u rro v F 6 n t p AP : om. E t v fecit E
7 t ı ç a v ö p c û n o s om. It m E !F S : i v b s I J P et fecit E 8 ro alt.
E T : ra APS r p i a K a ı 8 î/ o E P S : öuo K a l r p i a AVT 9 T rapcovvpa
E 2A PS *. om. E 1 İO e ı r ı AP : t n t i E 13 n ^ r j O o v i ] f i t y t ö o v s I
o v r o s o a p ı ö p o s I JP S 14 r t j s fit x o T O ( x la s seclusi, om. P S ; t o v
T İ t S ı^ o r o p t a s E I T a v T tjs fh x o T o p t a s V «XX«] n’XX* «fi V P S
18 t ı v a ı T o t r o v r o v F 20 rıç J 2 ı rö â’ E*AM PS : Ö€ rb
E1 K t v r jo t ı K a ı p . t y t ö t ı F 23 ro om. J 1 r o E 1V S : ı r p o r t p o v
E 2A 26 4p a Z f . it v E V et ut vid. T : tTftpacrö^fda Ac-yctv A ri
t c r r ı v AS : o n E 28 p o d r j r i K o v s E an (rö) o^rcus ? ovrco s
f t v a ı F IP : p r } t ı v a ı oûrcos E V : o£r<ı> p r j t ı v a ı J â n t ıp o v ] to â n ttp o v
F İ T : rt â n ttp o v P
FİZİK 3 131

ı.ıııı tersi: daha küçüğe gidildikçe [bölünmeyen] büyüklük yok. Nedeni


ile şu: bir olan şey ne olursa olsun, sayısal birlik bölünmez (sözgelişi bir
İnsan çok değil, tek insandır). Sayı ise ‘birliklerin çokluğu’ ve belli bir ni- 5

ı elik, dolayısıyla onun bölünmeze dayanması zorunlu (nitekim ‘üç’, ‘iki’


iıireme (birden türeme) adlardır, öteki sayılann herbiri de öyle). Ne ki
ilaha çoğa gittikçe sonsuzu düşünmek olanaklı, çünkü büyüklüğün ikiye 10
ayrılması sonsuz.24 Öyleyse sayı etkinlik halinde değil, olanak halinde
.'.onsuz. Ama alınan bir sayı belli her çokluğu hep aşar, yine de bu sayı,
vikiye bölmeden> ayrılamaz ve sonsuzluk ttpkı zaman ve zamandaki sayı
l’jh i kalıcı değildir, hep oladurur. Büyüklüklerde ise tersi, çünkü ‘sürek- 15

İl’, sonsuza bölünebilir, ama daha büyüğe gittikçe sonsuz yok. Çünkü bir
nesne olanak halinde ne kadarsa etkinlik halinde de o kadardır, olası
olan bu. Dolayısıyla, değil mi ki duyulur hiçbir büyüklük sonsuz değil,
lıer belli büyüklüğü aşmak da olası değil, nitekim bu durumda gökyü-
'/.ı'irıden daha büyük bir şey olabilirdi. İmdi ‘sonsuz’; büyüklükte, devi- 20
niınde ve zamanda sanki tek bir doğa gibi aynı değil, ama tıpkı ‘daha
sonra’nm ‘daha önce ye göre söylenmesi gibi. Sözgelişi sonsuz devinim­
den sözedilir, çünkü devinmenin, nitelik değiştirmenin, büyümenin ger­
çekleştiği büyüklük sonsuz. Zaman da devinimden ötürü sonsuz. Şu an­
tla bunları kullanıyoruz, ama bunların herbirinin ne olduğunu ve niçin 25

lıer büyüklüğün [yeniden] büyüklüklere bölündüğünü ilerde söyleyeceğiz.


Ne ki, bizim temellendirmemiz büyüme açısından etkinlik halin­
de sürüp gidecek ‘sonsuz’u ortadan kaldırmakla matematikçilerin
13 2 <3>Y2IKH2 AKPOASEfiS T

7. 2 0 y u 3 ---- Ö. 200 “ IÖ
cocrre i v f p y e ı a e lv a ı em ri ) v a v ^ r ja ıv a b ıt £ iT r \ T o v ovde yap
v v v b i o v r a ı t o v d n e lp o v ( o v y a p \ p ü v T a ı ) , â A A İı p.6 v o v el v a t ö trrjv 30
âv f3 o v \ ( n v T a ı TTenepa(T \j vr)v rS> 8e )xeyL<iTu> y .e y e O e ı
t o v a v r o v e a n T (T jx ,j< rd a ı \ o y o v O T ir)\iK o vo vv p>eye0 o s ( T f p o v .
üîore n p o s p .ev r d . d e î £ a ı İ K e î v o ı s o v b e v h ıo lt r e ı t'o [S’l e l v a ı i v
r o ıs o v c rıv fify e d e c n v . 34
İTTtı 8e r â atrıa 8if/p?jraı r e r p a - 34
(p a i’ fp o ıı ort âs ij\ r] to in e ıp o v a iT io v eart, Kat ort 35
ro p.€V ' ( i v a ı a {ir(il a-repr/trıs, ro 8e «aö’ avro i)TıOKtLjX(vov 2 0 8 *
r o o ~ v v ()(fs K al a la d r / T o v . ( f> a îv o v r a ı 8e Trâvres Kat ot âA-
Aot (Is vAjj \ p â ıjj . f v o ı r û a ıt e C p t f 8to «at a ro n o v to n e p ı-
eX01’ t t o k l v a iiT o âAAa /xi; ■ n e p ıe \6p .e v o v .
8 A olttov 8’ İTTekOfîv Ka0’ ov s A oyovs to cnseıpov e lv a ı 80- 5
Ket od p u vov h v v a p tı âAA’ (i)î a(j>oıpı<rpivov ra p.ev y a p
İcttiv aîiT&v ovk av a y Kala, r â 8’ ex«t rty â s ere'pas âArjöeîs
âıravTijo-fis. o vre y a p ıv a f] yevecrıs p.i] tırı\fCırt], avayK aîov
iv e p y e ıq âıreıpou e lv a ı o’ûp.a a i a 0 r\Tov' erSe^erat y a p r i jv
Oarepov <f>0opav Oarepov e lv a ı y e v t a ıv , Trenepaa-pivov o vto s to v 10
ıravTos. İ t i to H ut terOa ı Kal ro Trenepdv0 a ı İTtpov. ro p.ev
\ t \ / / rf y r> f \ \ r*
y a p 7r p o y 7"t K at rtro î ( a 7r r e r a t y a p v a v r t r o ç ) , K a t r t d i ; 7r e -
Titpacrpivun) tivi <Tvnf3e(3r]Kev, to 8e Titnepacrp.tvQV ov ırpis t i •
oı)8’â\f/aırOaı r<j>
Tv\dvrı tov r v \ d v r o s eorıv. r o 8 e rfj vorjtret
_ f m > \ %\ 0* t « t * \ » __
i r ı O T e v e t v a r o 7roı>* ov y a p 67Tt r o v 7r p a y f x a r o ç t] v ı r e p o \ i ) K a t 77 1 5

e\\€L\j/LS, aAA* e m T îjs v o t fa ç to s . İK a< rrov y a p Tjfitûv yor/ue u v


âv tls TToKKaırAd<r 10v ta v ro v ai/^cov e tç a7r€Lpovm aA A ’ ov

O t a 7 o v r o e f o o [ r o u A o -r e o 's ] r t î c o r t ı ; [ î j ] r o v r ^ A t K O v r o v j x e y e # o v s

}> 2Q ati£r}<TİV E P T : au£ıjv A a&efı'rıjroı/ E F 2J T : «a? âüu(injTov


F * IV P 30 ov yap E V et fort. S T : ovfo F : oûöc yap I J
3 1 fiou\ovTm J 7re7Tfpaafi 4vrjv AP ; rrju n€7r€pa<TU(vnv E
3 3 tKeiv oif E V : fKflvc üç AP ö’ se clu si ' habent n P S 34 oiV ıv
E , litteris trıbus deletis sequentibus : o v a ıv c a rı F P : ovaiv ta ra t I J S
fi€yt$€(rıv A P S : n ty tö ia ıv ovbkv eu rıv avayKaîov E V , tırrıv quidem
corr. in E 35 or<] r ı E ia r ıv n în a v B ekker 2o8a I avrâyv
E aT€pr}ais ccrrı ro AP 3 Kai om. E 4 ^11)] fif) ro AS
5 â'] öfA V P 6 dffrûipıo’fitvov A V P T : d(fi(ûpt(rpfvov (ire\ 6 û v E
7 CTepnç d\r)6 eıç E P I aA ^eîs crepas A : rfX^öctç T & T} A P T :
fecit E 6irıXcıırot cxvâ,yK^ E IO yivearıv öarepov «îvnı A toO om. F
12 rtvos pr. AP : rıvâs âıyreraı E Kav ro>v F 14 8 e A P S î ûe trrı E
]6 av fjfioyv voıjtjete A 17 cauToO om. E 18 toG â&Tcos I l P S T :
rov darepoç yp . Eudem us : ,om. yp. P, D iels rt J S *j I lP S T :
om. yp. P , D iels ttj\ ikovtov E * P S : rqXiKOİ»Öc E 2A
FİZİK 3 133

,ıı aştırmalarım da boşa çıkarmış olmuyor, çünkü onların sonsuza gerek-


ilimleri yok (zaten onu kullanmıyorlar da), gereksindikleri yalnızca sı- 30

ıurları olsa bile istedikleri kadar nicelik. En büyük küdenin bölünme yo­
lu, her ne olursa olsun, başka bir büyüklüğün bölünme yoluyla aynı.
I dolayısıyla onlann kanıdamaları açısından [sonsuzun] varolan büyüklük­
lerde [etkinlik halinde] varolması hiç de önemli değil.
Öte yandan nedenleri dörde ayırmıştık: ‘sonsuz’, madde olarak ne-
ı len ; onun varlığı yoksunluk, oysa ‘kendinde taşıyıcı’ sürekli ve duyulur 35

l>ir şey, bu açık. Öyle görünüyor ki bütün öteki düşünürler de ‘sonsuz’ u 2 0 8a

I ıı r madde olarak kullanıyor. Bunun için onu ‘sarılan’ değil, ‘saran’ bir
M-y olarak anlamak garip.
8 Şimdi geri kalan, ‘sonsuz’un yalnızca olanak halinde değil aynı za-
manda belirli bir nesne gibi de düşünülebileceği temellendirmeleri üzerin-
ı le durmak. Bu temellendirmelerin bazılan bağlayıcı değil, bazılan da ken­
di paylanna değişik doğruluklar taşıyor. Nitekim oluş sona ermesin diye
mmsuz duyulur bir cismin etkinlik halinde varolması zorunlu değil, çünkü
lu-rşey sınırlı olmasına karşın bir nesnenin yokoluşunun bir başka nesne- 10
ııin varoluşu olması olası. Aynca bitişik olmak ile sınırlı olmak değişik şey.
Nitekim ilki ‘bir şeye göre’ ve ‘bir şey ile’ (çünkü bitişik olan her şey ‘bir
şeyle’ temas eder) ve ‘sınırlı olan’ bir nesne ile sözkonusu. Oysa ‘sınırlı
olan’, bir şeyle ilgili (bir şeye göre) değil. Rastgele bir nesnenin rastgele bir
nesneyle bitişik olması da olanaklı değil. Düşünceye güvenmek de garip,
çünkü aşırılık (üst sonsuzluk) ile eksiklik (alt sonsuzluk) nesnelerde değil, 15
düşüncede var. Nitekim içimizden herbiri kendisini katlayarak sonsuza de­
nin büyütmeyi düşünebilir. Ne ki bu yüzden, yani sırf düşünüyor diye, bizim
/.ışıdığımız büyüklükten25 öte büyüklükteyiz demek değildir bu. Gerçekten
134 <E>YEIKH2 AKPOA2EOS T-A

& iXOfjLfv, oti ıtoeı t l s , âAA’ oti «o t i * tovto he (TvufieftriKfi).


20 ö he xpovos Kal fj Kİvrjcns âneıp â eat i K al fj vorjaıs oı>x

İTtofXİvovTos t o v Aa/uf i a v o n t v o v . pıeyedo? 5 e oîrre tt) KaOq,ıpe-

<reı ovre rjj vorjTiKfj av£fj<re t t a r ı v aneıpo v. â A A a n e p l /jlİ v

t o v â- ndpo v, ırtSs eor ı Kai ırws ovk eo ti Ka'ı t i tarıv, eîpr/raı.

'OfioLaıs 5 ’ avâyKT] Kat ırepi tottov tov <pv<riKov âıa-ırep


Kal ırepl ândpov yva>pC(eıv, el e<ttlv fj ıxıj, Kal ir <3s l o r t , Kai
t l tffTiv. râ re yâp ovra ndvres inoAa\x(idvov<Tiv elvaC ırov
3 ° (ro yâp /xf/ ov ovha/xov eli/af ırov yap eorı TpayeAa<f>os fj
(r<pîy£;) K a l rijs KLVtjo-fcos fj Koıvf\ p-âAıara Kai KvpKorâr»/
3 * Kara To-7roı> ( a r w, rjv KaAov/xev <f>opdv.

3* l x et öe ıroAÂâs
’ ' / » * ' f f 1 ^ . / -
anoptay rt ttot cotii/ o ro7roy ov y ap rav ro v (p aıv traı 0€(*>-
povtnv hnâvro>v t &v vırapxovTU>v. İ ti 5 ’ ovö’ e^o/ueı» ovbev
35 napa t &v &AAa>v ovre npoTjnoprifievov ovre irpoT]vıropr]p.lvov ırepı
2o8b i avro v•
i orı jLtev ovv e ar ıv o rönos, boKtl hijAov eıvaı f k ti}s
âvTiıxeTa<rTaıreo)S• Ö7rov yâp lo rt ı>ûı> vöcup, evravda e£eA£ov-
tos tûfrıtep e£ âyyeCov nâAıv ârjp e v e m v , öre 8e rov avrov
tottov tovtov âAA o, r ı rûjr tT<üfj,dTiıiv Kare^ef rovro öij rûu
5 eyyıyvojievuıv Kal (ieTaj3 aAA6 vTaıv erepov nâvTtav eıvaı hoK eî •

ev (5 yâp aJ/p earı viiv, vScop ev tovtm TrpÖTepov r/u, ouo"re 8i/-
Aoı> i s ?}y o ronos r ı Kai fj X“ Pa krepov âfnpoıv, e li rjv
Kal e£ ijs fitT(fiakov.en 8e at (f>opat rûı» (pvaiK&v <ra>-
pLartüV Kal ânAS>v, olov nvpos Kal yrj s Kal tSsv toiovtüiv, ov
ıo fiovov hrjAovtrıv orı eorı r ı o ro7ros, âAA’ ört Kat l^et Tiva

a 21 lmo\ap0 aı>optvov J 22 votjrjj F nncıpnv A P : om. E


23 tov om. E
T it. fpvtrtKtjs aKpod<Tca>ç 5 . ırep ı tuttciL’ Kai 7Tfpi kcpov E : <j>v(TiKütv $
GI 27 ırepı E F J PS : 7r«pi Toû G I 29 navra T 30 /i1)]
to pıj E fu)8a p o v F
KOIPIJ Kal v p â TIJ yp. S xai o m . F 3 3 râ a İ r a I h I la r ıv
A P S T : ea-rt r ı E V 3 â fjp A PT: â fjp e Kel E 6ri scripsi, legit ut
vid. P : ore II 4 tovtop r ım o v I : tottov F T K arf^ı om. E drj
E P : 3 i AV 5 nâvTaç I 6 iv tovto* ırporepov v8<t)p F
8 p*T*fia)<Aov IJ : /i€T€/3 a\( S Se] Se xaî I : om. S <f>opdt
Ç IJ*PS ; dıa<f»opal E G ] 1 lo TIS G orı xaı] kqi oti F î & «at G
FİZİK 3-4 135

ı'iyle olursa öyle olur. Bu da ilineksel. Ama zaman ve devinim sonsuzdur,


düşünce de; çünkü bunlarda alman parça kalıcılık taşımaz. Büyüklük ise 20
ııo bölme ne de düşünce ile artırma açısından sonsuz. ‘Sonsuz’ üzerine,
ne anlamda var ne anlamda yok, ‘sonsuz’ ne, bunlan söylemiş olduk.

D ö rd ü n cü Kitap

1 Doğabilimci ‘sonsuz’ üzerine olduğu gibi aynı biçimde ‘yer’ üzeri­


ne de bilgi edinmeli: var mı yok mu, nasıl var, ne? Nitekim herkes varo-
Ianların bir yerde varolduğunu kabul ediyor (‘varolmayan’ hiçbir yerde 30

yok; keçigeyik ya da sphinks nerede?). Üstelik “yer değiştirme” adını ver­


diğimiz en genel ve en başta gelen devinim ‘yere göre, yer açısından’ de­
vinim.
Ne ki, yerin ne olduğu sorusu birçok güçlük taşıyor, çünkü bütün
özellikleriyle bakıldıkta [yer] hiç de aynı şey olarak görünmüyor. Ayrıca
öteki düşünürlerde bu konuda ne iyi sorulmuş bir soru ne de iyi veril- 35

iniş bir yanıt buluyoruz. 208b

İmdi yerin varolduğu, [cisimlerin] birbirinin yerini almasından belli


diye düşünülüyor. Nitekim şimdi suyun bulunduğu yerde, sözgelişi su bir
kaptan döküldüğünde hava var, bu durumda aynı yeri başka bir cisim dol­
duruyor. Yer ise içinde oluşan ve değişen her şeyden değişik bir şey olarak
görünüyor. Çünkü şimdi hava olan yerde daha önce su vardı; dolayısıyla 5

su açık: yer, herhangi bir şey; değişmenin ona doğru ve ondan olduğu
uzam heriki nesneden değişik bir şey. Yine doğal cisimlerin ve ateş, top
rak, bu gibi yalm cisimlerin yer değiştirmesi de yalnızca ‘yer’ diye bir şeyin
varolduğunu değil, yerin belli bir güç, olanak taşıdığını da gösteriyor, 10
136 OY2IKH2 AKPOAXEQZ A

8 . 2 o 8 a 19 — 1 . 209 a 2
h v v a p .iv . cfttperaı y â p tKaarov eis rov avrov tottov p.î] k c o -

k v o ftev o v , r ö fjıev âvıo t o Karaı- T a v r a 8’ c a r i t o i t o v pApr]


bi

Kat eibr], ro re avut Kal ro Karu> Kal ai Aoma't rS>v (£


bıa<Trd(T(MV. icrrı 8e ra roıavra ov pAvov ırpos r/pâs, tö aı>w Kat
Karta Kal be£wv Kat apurrepov î)piiv p.ev yâp ovk del rö 15
aiıro, âAAa Kara ttjv 0 eVıv, öttüûs av <rrpa<f>G>p.€v, yiyvtraı
(8tö Kat ravro ttoKAÛkis 5 (£ıov Kal âpto’repov Kal âvw Kal
kcLt ü > K a l npoırdev K a l oıncr&tv), iv 8e rf/ (pireı hıdıpurraı \capts

eKatrrov. ov yap ö rt trvy_tv carı ro âvto, âAA’ ottov (peptrat


ro ırvp Kal ro Kov<j>ov 6fjtoiu>s 8e Kat rö Kara) ö rt e rv\fv , 3o
âAA’ öwov ra l^ovra fidpos Kal ra ytrjpâ, <Ls ov rfj öeVet
8ta<f>4povra p.6 vov âAAâ kal rfj bvvdp.fi. öıjAoî 8e Kal Ta
padrjpartKa' ovk övra yap tv tottoj 0//00y Kara ri/v decrtv
ri]v ırpös ?/jitâs f \ f t 8eftâ Kat apıartpa <Ly râ pâvov
\fy o p tva 8tâ decrtv, ov*- l^ovra </>ıi(m rovrıav lnaa-Tov. ir i 25
ol ro Kfvov (pâcTKovrcs tlvaı toitov hiyovo’i v ro yap Ktvov
T07T0S aı/ tti) eorepTj/jieros <rw/*aros. 27
o rt o î v e o t t r t o r o - 2 7
7Toç 7rapa ra ca»//ara, K al ı r a r <r<y/xa aurörçTOJJ eî; ro77to,
ö ta TOVTa)V a v r t? V T to k â fio f b o ^ t ıt ö’ a y /cat (H <rıo$o? op-
0<3y A e y e ıy 7Toirj(ras 7Tp&rov r o • A « y « yoüz> “ Trayrcoy 3 °
/mev TrpcüTtara ^ a o ? y e v e r ’ , a v r a p €7rctra y a r ei/pvaT€pı/os,”
eî)? öeou 7rpajror v n â p ^ a ı y ja p a v r o f r oSa't, 6ta r ö vOfAtÇeıv,
a)(nr€p o l ıroAAot, ı r a v r a tıvaC ırov K al ev ro ^ to . et ö* e o r ı
t o io v t o , O a y fia a r i] r t? a v et?/ 7} r o v t o it o v b v v a p L is K al ır p o -
r e p a ıra ım d ir oû y a p a r e v t û v a K k v v o v h tv i f r r t v , tK eîv o ö’ 35
a v ev tü) v a\ \ (ü v , av a y K t] 7T p Û T o v e ıv a v ov yap cn rokK v raı 209*

o T 0 7 T0 S t û v ev a v r â <f)9eıpojj.€va)v. *
o v jJLijv a \ A ’ y€ a ır o - 3

k 11 o To/roy. (jyşperaı G IJ aîrroi/ F 13 rf et to


E 2AS : om. E ]T 14-15 . ♦ * dpuTTcpov E P T l K a t TO
a p u rrep bv Kal r o a v a Kai to icûtü) AV 15 fiiu et 16 rrjv om. F
17 /cni p r. o m . A âpKTTtpnv i a r ı Kaı A 18 rjjt d e E 1 9 €Ka-
r tp o v F l «Vti tö ovcü EGJ P : rö «i'oj ftrr'ıp F l - 23 pnörjTtKd E
24 r^j/ om. E a)c . . . 25 ötâ S, D iels (ra om. Laas) r wo"tc ^ovnv
voctadat avrâiv (avrâ)V vofîaÛaı E ) t İjv H, Cİ. A, leg. Ut vid. P T
25 oîmc *x0VTf* <Pv<?eı A V S et ut vid. T : d\\â ^ ^X€LV (P^(TlI/ E
28 7T€p\ F J a 30 yoiv] yap F : ptv ovv I : aiv J 31 ytvoır F
33 ia rı AP : (<rıl t i E 34 ^ P S T : om. E nporipa navru>v
n s : rrpâ>TT] rai* «ÂAmp P 35 t w . . . Ioth '] T^y <*AAwi' E : dbvvarûv
Ti tcûv â\\(ûv eıvaı F V f/cttvo . . . 209a 1 âAÂûU' A V : om. E
400 8 e
•s
FİZİK 4 137

ı iiııkfı her nesne engellenmedikçe kendi yerine gidiyor, kimi yukarı kimi
ırui/'i. Bunlarsa yerin bölümleri ve türleri; yukarı, aşağı, altı durum içinde
t 'içki geri kalanlar. Bunlar yalnızca bize göre yukarı, aşağı, sağ, sol değil 1*5
|l'izim için bunlar her zaman aynı değil, hangi yöne dönsek o duruma
I'hic- değişiyor,] (bunun için çoğu kez sağ, sol, yukarı, aşağı, ön, arka aynı
>la oluyor); doğada herbiri kendi başına belirlenmiş: ‘yukarı’ rastgele bir
•.ey değil, alevin ve hafif olanın gittiği yer; aynı biçimde ‘aşağı’ da rastgele 20
Ur şey değil, ağırlık taşıyan ve topraktan olan şeylerin gittiği yer; dolayı­
sıyla bu yerler yalnız durumca değil; olanak, güç açısından da farklı. Geo­
metrik nesneler de bunu gösteriyor, onlar ‘bir yerde’ olmasa bile yine de
lıize göre durumları açısından onların bir sağı, solu var; çünkü bunlann
İH'rbiri doğaca bu özellikleri taşıyor değil, yalnızca durumu yüzünden öy­
le adlandırılıyor. Öte yandan ‘boşluk’un varolduğunu savunanlar yerin 25
ile varlığını ileri sürüyorlar demektir; çünkü ‘boşluk’, “cisimden yoksun
olan yer” olsa gerek.
İmdi cisimlerin dışında ‘yer’ diye bir şeyin olduğu, her duyulur cis­
min bir yerde olduğu bunlardan çıkarılabilir. ‘Khaos’u ilk nesne olarak
kabul eden Hesiodos’un da doğru söylediği düşünülebilir. Şöyle diyor:
"Her şeyden önce Khaos oluştu, ancak daha sonra geniş göğüslü top- 30
ınk”26. Çünkü o çoğu kimse gibi her şeyin bir yerde, bir uzamın içinde
i »lduğu inancından ötürü varolanlar için ilkin bir mekan olmasını gerek­
li görüyor. Böyle ise yerin gücü, olanağı harika, hayranlık verici ve her
şeyden önce gelen bir şey olmalı. Çünkü öteki nesnelerden hiçbiri onsuz 35
olamıyorsa, o ise öteki nesneler olmadan olabiliyorsa onun ilk olması zo- 209a
runlu; nitekim yer yokolmuyor, oysa onun içindeki nesneler ortadan kal­
kıyor.
Ne ki yer varsa onun ne olduğu, acaba dsimsel bir büyüklük
13 8 <DY2IKH2 AKPOAZES2 A

pCav, tl t a n , r ı e o r ı , TTOTfpov öyKos rıs (Toi^aros İJ TIS i r e 'p a


<f>i}<Tis' Çr\Ti)Tfov yap r o yivos avrov ırpÛTOV. oıa<mj(xara
5 fih ’ ovv «x.et TP^a> l^îjKos Kal ırKaros Kal fiâdos, oîs öpı-

Çtraı <rG>ıxa ırâv. abvvarov 5 e aStjia tıvaı t o v t o t t o v e v


TavTta yap av dr] Sflo <roj/xara. e r i e u re p ea rı auıjiaros
t o t t o s Kal X (*>Pa < ör/A ov ö r t Kat iın<f>avt(as Kal tS> v A o itt& v
TTipaTMi’- o yap airros âpju,oVeı Adyos' 07rov . yap ır p ö r e -
10 pov r â rov vbaros İTTiırtba, e o -r a ı ı r â A ı v r â ro û âep o y.
â A A â fi^jv ovb(jj.Cav bıa<f>opav lx o j x e v <Trıyfxf]s Kal t o t t o v < r r ıy -
jlc^S1, o jır r ’ e ı jurçöe ravrr/s trtpov İ c t t l v 6 t o t t o s , ovbi tS> v â k ~
Acov ovbtvos, ovb' e c rrı r ı 7rap ’ çkcuttov t o v t o û v 6 t o t t o s . t L yap
â v iT ore K al Ö(û]p-(v e ı v a ı t o p t o t t o v ; ovrt yap o r o i) ( e îo v o ir'
15 ek iTTOLy^daıV olov re eıvaı ToıavTrjv tyovra (jıvaıv, o(it e t 5>v <tuj-
pLariKÛv ovte rû v âov»juârcov pLtyeOos juev yap e^eı, <t<î-
ju a 5 ’ ovbev ecrrı 5 e râ juev rû v aloOrjT&v aroı^tıa
0-ıâp.aTa, e/c 8e tû>v vorjT&v ovbev yîyvtraı fj.tyt&os. İt i öe
Kal tivos âv rts Otu] Tott ovuıv aîrıov tıvaı tov tottov ; oiıbt-
2° jufa yap avrûı vırap^eı a m a raiv rerrâpcov oüre yap ws
£Arj raiy ovrtov {ovbev yap e f avTov <tvvÎ<ttr]Ktv) o(ire <Ls eîâos
Kal Aoyoy rû v ırpayp-artüv ovO' ıLî reAos, ovre Kiveı râ ovra.
i ti be Ka'ı ovtös tl eorı rı rû v ovrcov, vov ecrraı. j; yap Z>]-
voavos a~upıa f>/reî rıvâ Aoyov ti yap irav ro 01; ev tottm,
25 brjAov ö t l Kai t o v t o t t o v t o t t o s tarat, Kal t o v t o tls â ır e ıp o v .
eri cü(T7rep âırav a 5>\xa ev t 6 tt<o, o v t m Ka'ı iv to tto i
n « ^ T ı r »
a ir a v r t (T(i)fxam 77gj? ovv çpovfJ.çv 7re/nv t
«
G)v av çav0 p ,€vü )v ;
<
av-

209a 3 t l t a r t om. J 1 o y k o ç F G IP * y a p o y K o s E : i a m v S y K o s
J t i ç pr. E F G P : t i v o s IJ 5 W eo v s K a l 7rXar»»ı>ç «ıt f i d â o v s
E P S : ko ş K n ı (3â 6o ( 7iXâros F : p ijK O S n \ a T O s ffaûaç P 6 nâv
AP : â r r a v E t o v r ö n o v t ıv a t F lo t o î > pr. om. F II 8 ı a -
< j)n pa ı/ o v o t f j.i < * v : ft ı t( j) ') p a o v 8 e p l a F 12 e r t p o v . . .
töttoc E P : i o T t v o rnjros ere/;ov A 13 eV'oroı/] trepoı» S 14 îiorc
E 5A PSc : om E 'S 1 15 f#cE?A P S : fKacrrov E 1 «Vûij Civat
roi/ TOTTOV K IP 17 €T» E»J sup 1in. E\J* at(r^ r)T Ö )v
S : CTûj/iarcov G in rasura, X ; u t & d t g >v ( m u d i t o v E F İ J 18 o i > 8 t v
EV (TToı^«if»v oıı^ey APS 19 tov r o n o v a î r ı o v e ı v a t F dvaı
om. S 20 a l ı L a v ı r d p ^ f t a v r o ) A oûrf , . . 21 n v r & v AV :
om. E 21 ovAc?] n v 8 e J : o v F 1 22 b>f om. E V r«]
T ıp a E 2 23 A P S : om. E f i E aA P S ; om. E 1 ü <t t i

t û jv o v t m v E l j P S CT ; t (o v o v r t ü » / c a r î S^ ı r o v scrİpsî cum P S T :
n o medd. 25 â n c t p o v E V P T : a r r e t p o u v p o c ı a ı v AS 26 crt
E G J V PS : e r i f l FI a r r n v E 2APS î n â v E 1 27 a / r a v n E 2AP :
7T UV TI E 1 T T fp l TCûP av£a V O p ,€ Ptı> V f p O V p t V S
FİZİK 4 139

mı'ı yoksa başka bir doğa mı olduğu sorunu var; yani ilkin onun cinsini
im e lemek gerekiyor. İmdi onun üç boyutu var: her cismin onlarla belir-
IriHİiği uzunluk-genişlik-derinlik. Ama yerin bir cisim olması olanaksız, 5
ı,ııı> kü o zaman aynı [yerde] iki cisim olur. Yine bir cismin yeri ve uzamı
varsa açık ki, yüzeyin de öteki sınırlamaların da olacaktır, çünkü aynı te­
mellendirme geçerli olacak; önce suyun kapladığı yüzeyde sonra havanın-
!•l olacaktır; Ne var ki, bir nokta ile bir noktanın yeri arasında hiçbir ayı- 10
ııın yapamıyoruz; dolayısıyla noktanın yeri noktadan değişik bir şey de­
nilse öteki nesnelerden hiçbirinin yeri de kendisinden değişik değildir;
yi r hu nesnelerin herbirinin dışında bir şey değildir. Nitekim acaba ye-
ıiü ne olduğunu söyleyebiliriz? Öyle bir doğa taşıyor ki, ne bit öğe ne de
ı Isiınsel ya da cisimden bağımsız öğelerden oluşması olanaklı; bir büyük­
lüğü var ama hiçbir cisimsellik taşımıyor. Oysa duyulur nesnelerin öğele- 15
li d s i m s e l ; düşünülür cisimlerden ise hiçbir büyüklük oluşmaz. Ayrıca
varolanlar için yer, neyin nedeni diye kabul edilebilir? Onda dört neden-
*Irıı hiçbiri yok: ne varolanlann maddesi olarak (çünkü hiçbir şey ondan 20
i ııtulu değil) ne nesnelerin biçimi, kavramı olarak ne bir amaç olarak
anlaşılabilir, varolanları da devindirmiyor. Yine kendisi bir varolan olsa
I 'i r yerde olacak: nitekim Zenon’un gösterdiği güçlük bir şey kurcalıyor:
İK-r varolan bir yerde ise açık ki, yerin de yeri olacaktır, bu da sonsuza
ılck gider. Dahası nasıl her cisim bir yerde ise aynı şekilde her yerde de 25
Iıir c i s i m var. Büyüyen nesneler üzerine ne diyeceğiz? Nitekim
140 <E>Y2IKffi: AKPOA2EQ2 A

I. 209 a 3 ---2. 209 b 21


â y ıcıj y a p İk to v tu iv < rw au £e< xö aı a v r o i s to v t o t t o v , e l ]X))t
ik a T T iu v p n /r e p.eiÇ oov 6 t o t t o s İk .o .< tto v . b ı a fj.lv o v v T o tr < o v
o i) f i o v o v ti €cttu), a k k a Kal ti t o r ıv, â n o p t i v â v a y K a ı o v . 30
2 ’E 7 r e î 8e t o y iv K a 8’ a iır o to 8e /car’ âAAo A e y e r a ı,
Kat ö /ueı> koivos, ey <5 âıravra râ «radara errrıv,
to tto s
6 8’ 18tos, ev (!) npoûTM (Ae'yto 8e oıoj> crv vvv ev tû> ovpavûı
* t n yf • çJ I o » n >> 1 » <*
o rt ev r u aepı o v t o s o ev rıp ovpav w, Kat ev r<ı> aepı oe ort
iv rj) yrj, 6/j.otcoy 8e Kaî ev raıîr?/ ört eı> ra>8e r û totto), 35
oy nepıexfL oiıbev -nkiov i] (re), et 8ı) icrrıv o t o t t o s ro TtpStrov 209 b
•7T fp l(X 0V İKÜCTTOV T(OV (TdljJMTCÜV, TTCpOlS T l a v f i t ] , ÜHTTİ ğo~
£eıev a v to eıSoy Kat j) jiop<\>ı\ İkckttov o tottos e lv a ı, <L
upıÇerm to p ytdos Kal t) vkr] ?/ roû p cytflo vs- to v to yap
İKaa-TOV Tripas• OVTtı) p i v OVV (TKOTTOVfflV O TOTTOS TO (Ka<TTOV f l - 5
8os io ’T tv )/ 8e boKtî ö roıroy eiuat r.o hıaarr^pa to v p.eye-
Ûovs, 7} DAjj- to v to y a p erepo v to v p.eye6ovs, to v to 8’ i a r ı to
TT(pi€x°lJ-(v ov vtto ro v eıbovs Kal io p ıap evo i’, olov mto (Trıırebou
Kaî ntpaT os, Z a rı 8e to io v to v i) vAı; Kat ro â ö p ıu T o v Öta v
yap atjmıptOT] to utpas Kal r â ırâdr] TÎjs <r$aıpay, Aet- ı0
Trerat oiıbev ti apa r?; v vkt]v. 810 Kaî riA ârcor rî/ı> vkrjv Kal
Tt/v x^>Pa v T avra (jjrjırıv e ıv a ı i v rŞ T ıp a iiü - to ya p p e -
TakrjTTTiKÖv Kal tijv \ w p a v ev Kal ra v ro v . <İAAov be rpo -
ttov İK el re Aeyuıv to peTakıjiTTiKÛv Kal i v ro îy k ey o p evo ıs
aypö.(l>oii böyptaaıv, öjuos to v tottov Kal ttjv x<î>pav T° '5
aiıro â.Tie^>ı]vaTo. Aeyovtrı p.ev y a p ıra v re s e lv a ı t i to v t o ­
ttov, rt 8’ i a r i v , o vto s p o vo s eTre\eipi](rev elıreîv. ıj
eî/cdrcos 8’ ıy
İ k t o v t u iv <TK0TTovp.Zvoıs b o £ e le v a v e ı v a ı \ a k f n b v yvu>pi<raı t i
e t r r ı v 6 t o t t o s , etırep t o v t i o v otroT ep o v ov v i a r L v , ev re ?; îA t) e ır e
ro e tS o y âAAtoy re yap r i/v a K p o r â r r ıv e ^ e t d e a v , K al x M~ »o
pîy a k k r jk a t v o v p a b ıo v y v a ıp iÇ eıv . âA A â fA?jı> ö n y e â h iiv a -

a 28 frvvav^ftrB aı E S : trvpav£ttvt(râaı A roy tottoi/ aûtoiç A


3 2 K o t ] KOI (> G 33 71P(,İT&)t' F S’ O T t olo v E aI J TO) o m . E 1
3 4 5 e om . F G I S b I öo-nep f\ t ı G fecit E : « 6e P :
eurep T 2 cK aa rov râ)V (Tuı/mrcoi' A P T I toji/ <rcı>uara)y eKatrıoy E
4 v alt. sup. 1in. E 1 6 to A P S : om . E T 7 ^ üX»>] Taurıj
^ 17 8 <i£n S 1 0 <r u p a s fecit E I I Kal p r . E J S T : xai
6 F G IP 1 2 <j)ııtrıv E 2 14 eVeîo-e Xe}G>»> F k ty n ııev o ıs
E 2A P : om . E ' T 1 6 â n a v r t ç E 2A T töv A P T : om . E
1 9 h om . F G J T 2 1 pahuıv E F I S : p â th o v a v r â G P : p a b ıo v
avrrjv J ptjv A V P S T : fiifv Kal E y e om . S
FİZİK 4 141

İk i' nesnenin yeri o nesnenin kendisinden ne daha küçük ne de daha


büyükse, nesnelerle birlikte yerlerin de büyümesi zorunlu olur. Demek
ki, bunlar yüzünden [yerin] yalnız ne olduğunu değil, varolup varolmadı­
ğını da sormak zorunlu. 30
2 Ne ki belirlemeler ‘kendinde’ ve ‘başka bir nesneye göre’ sözko-
ıııı.su: yer de böyle: bütün nesnelerin içinde bulunduğu genel, ortak yer
(mpos koinos); bir de doğrudan nesnenin bulunduğu özel yer (idios to-
I»ıs); (dediğim şu: sözgelişi sen şimdi gökyüzünde bulunuyorsun, çünkü
havanın içindesin, hava gökyüzünün içinde; havanın içindesin, çünkü
Yeryüzünde bulunuyorsun; aynı şekilde yeryüzündesin, çünkü senden da- 35
lıa çok hiçbir şeyi sarmayan şu belli yerdesin). Yer her cismi ilk saran 20%
şeyse o bir sınır olsa gerek, dolayısıyla büyüklük ve büyüklüğün maddesi
ununla belirlenen, sınırlanan yer herbir nesnenin biçimi ve şekli diye
düşünülebilir, çünkü budur herbir nesnenin sınırı. Demek bu biçimde
I«kıldıkta yer, herbir nesnenin biçimi. Ne ki, büyüklüğün yerini doldu- 5
ran şey olarak da düşünüldüğüne göre, yer ‘madde’ demektir; yani bü­
yüklükten değişik bir şey, bu da bir yüzey, bir sınır çizgisi gibi, biçim ta­
rafından sarılan, sınırlanan şey: ‘madde’, ‘belirsiz olan’ da böyle bir şey,
nitekim bir küreden sınırı ve biçimsel özellikleri aüldıkta geri kalan mad- 10
denin dışında bir şey değil. Bunun için Platon da Timaios’ta maddenin
ve uzamın aynı şey olduğunu söylüyor.27 Çünkü şekil verilebilir/yoğrula­
bilir olanı ve uzamı bir ve aynı şey görüyor. Gerçi o burada, “Yazıya Dö­
külmemiş Görüşler”28 deki ‘şekil verilebilir olan’dan başka biçimde ta- 15
nımlıyorsa da yine de yeri ve uzamı aynı şey diye kabul ediyor. Herkes
yer diye bir şeyin olduğunu söylüyor ama “yer nedir?”, bunu söylemeye
çalışan yalnızca o.
Dem ek ki böyle bakıldıkta yer ne, bunlardan hangisi, yani mad­
de mi yoksa biçim mi, bunu bilm ek güç diye düşünülebilir, çünkü
çok keskin bir bakış gerekiyor, [madde ile biçimi] birbirinden ayır- 20
nıak kolay değil. Ne ki, yerin bunlardan biri olması olanaksız,
142 3>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

TOV OTTOTepOVOVV T0VTUİV f î v a l TOV TOTTOV, OV XaA (7T0V IbflV. TO


p tv yap eîbos Kal ?/ vArj oi ^ a ıp ıfe r a ı to v n p a y p a ro s,
to v 5e tottov fv ö fX ( T a r i v <5 ya p âi/p îjv, iv ro vru trâAıv
2j iıbayp, ü>o"7Tfp erf>ap.ev, y ıy v e r a ı, âvTip-edurrap-evatv âA A ıjA o ıs to v
re v b a ro s Ka'ı toİ> aepos, Kal r û v &AAü)v a-ayparıuv ipoicüs,
ûta-Tt o vre po p 10v o v6' e£ıs âA A (i ^ co p to rcıy 6 tottos (Kacrrov
e ır r t . K at y a p boKÛ ro ıo fir o t i e îv a ı o tottos oîov to a y -
y tlo v ( e ır r t ya p t o â y y e îo v tottos p e ra ^ o p tjro s )' to 5 ’ â y y eîo v
30 ovbev to v TTpaypaTos io ’r ıv . )j p.ev ovv ^ aipıırros [ e o r ı ] to v ırpd-
ypiaTos, r n v r ıj p e v ovk (<ttl to eîbo s' fı öe -rrepıe'^eı, ra ıirı/
S ’ erep o s r ı js u A ıjs. 80 K6Î 8 e â e t r o ö v tto v a v r o r e e î v a ı
r ı Kal e r e p ö v t i İ k t o s a v r o v . (f lA o r û m p e v r o ı A eK reov , et
b e l tt a p cK fS âv T as e iır e ıv , S t a r ı oiik i v to ttu i t a eıö»j K a 'ı ol
35 â p ıB p o t, e în e p to ptOeKTiKOP o to tto s, eîr e ro û p ey aA ov
2 l o a « a t ro û p tK p o v ovros ro v p (0 (K T iK o v elr e r?/y vAr/s, w<nrep
i v r<j> T ı/ xaıw yeypa<j> ev.) İ r t m a s a v (jıe p o ır o e ls r o v avrov
to tto v , e l ö t o t t o s ?/ vArj ?*; t o e îb o s ; â b iıv a r o v y a p ov pı)
Kiui](rıs p rjb e r o â v a ı */ Karay e c rr t, t o t t o v e î v a ı. tüo-re OlTrl~
5 reos eı» roîs ro ı o v ro ıs ö tottos. ei 5 ’ ei' airâi o ro7ros (Set
yap, et7rep )/ pop<f)îı ?/ i/A)]), e<rraı 6 tottos i v roiTur fj.e-
r a j i â AAeı yap apa rıŞ ı r p a y p a r ı K a l K iveîraı K al to
elbos Kal to â o p ı a r o v , ovk â e l i v r<o a ir ii âAA’ o v n e p K a l
t* I 1 , 0 rt 1/> 1 *
ro TrpayfjLa' a h jt c roı? r o 7roı> t a r a ı r o 7r o s . « rt oraı» €£ aep os
10 iîoajp y e v r jr a t , 6, 77o \ ( o \ € v 6 to tto s * o£ yap er r<J> aıra) ro 7ra>
ro y € V o / jL € i’ O V ( T t o p ı a * r t ? o î r ?; ( j) 6 o p a ; e f <5r /*er tolvvv a v a y -
Katoı/ etz^aı r t r o y to tto i;, Kat T raA ır a ır o p ^ o -^ u v âv
tls a i r o u 7rept r?;? o v tn a y , elp rjT aL .
M era öe ra u ra \i]7Tr€0v TiotTayûs aÂAo aAA.a> Ac- 3
1 5 y erat. e r a p t v hi] rp o n o v tos 6 baKTv\os kv rfj X€lPl Kaı

^ 23 o v sup. 1in. E 1 24 u ip T : d y p F 25 A
€ < f> (ip *vE JV T : <f>ifxcv F G I 26 fiep05, Ka'1 TO V (^oO onı. F) ûörtror A
27 t K a o r o v ( c r t i E JP : e a r ı v e K a r r r o v F G I : f / c â o T o t J T 28 K a ı
y a f i &o k ( İ A PST : âoKet -yap E rö E I J P : om. F p 30 ecrrl
r o û n p a y f i a r o s A : tov ı r p a y f i a r o s «Vrı E : r o v n p a y p a r o s PS 32 5*
om. t P } erasit J : y * S fic] y a p y p . S ro del I 21 o11 3 rj
E JS C r jv r) E 2A 4 fay F 5 cVrı Om. S e lv a ı tovto u>(TT€ I
P
d ey 5 roıc rotoı/rotç E F G l J 5S *. toutois }*P «vtcö
E 'F G ^ J V P S :m V ^ E ^ G 3 6 h E F I J T : 17 G PS E F I J 'T :
rj i} G J2Ö : Kat 7} P 8 *«i alt. om. E 1 g tarat 6 tottos G
14 ravTa de F \t]7rre'ov AI1S : \eKrcov E V T
FİZİK 4 143

I mı m görmek güç değil. Çünkü biçim ile madde nesneden ayrılmaz, oysa
yi ı ayrılabiliyor. Nitekim dediğimiz gibi, havanın olduğu yerde sonra su
mİ uy ur, yani madem su ile hava birbirlerinin yerini alıyor, öteki cisimler- 25

.İr di- hu böyle. Dolayısıyla yer bir nesnenin bir parçası değil, onun iye­
liğimle de değil, ondan ayrılabilen bir şey. Yerin kap gibi bir şey olduğu
•lıi düşünülebilir (nitekim kap taşınabilir bir yer). Ne ki kap [içindeki]
m'.nenin hiçbir şeyi değil. Demek nesneden ayrılabilir olduğundan 30
•uııın biçimi değil, çepeçevre sardığından ötürü de maddeden farklı bir
■My C)te yandan öyle görünüyor ki varolan her zaman hem kendisi bir
■ıi y ı ılarak var, hem de onun dışında değişik bir şey var (biraz konudan
ıiyı ılımımıza izin varsa burada Platon’a şöyle sormak gerekiyor: Timaios’ta 35

Vıi/dığı gibi ister ‘büyük ile küçük’ten ister maddeden pay alınabilir ol- 210a
mm, madem yer pay almayı olanaklı kılıyor; niçin idealarla sayılar ‘bir
V ide’ değil?). Ayrıca yer, madde ya da biçim olsa [her nesne] kendi [do-
|m!| yerine nasıl gidebilir? Çünkü devinimi; yukarısı, aşağısı olmayan nes­
limin ‘yer’ olması olanaksız. Dolayısıyla yeri bu tür şeyler içinde aramak 5

I»■ıclciyor. İmdi yer nesnenin kendi içinde olsa (çünkü şekil ya da madde
ııl',ii maddenin içinde olur) ‘yer’, bir yerin içinde olur. Nitekim hem ‘bi-
ı.lııı' hem de ‘belirsiz olan’ [madde] nesneyle birlikte değişir, devinir;
l'imlar her zaman aynı yerde değil, nesnenin olduğu yerdedir, dolayısıyla
yi tin bir yeri olacaktır. Ayrıca havadan su oluştuğu zaman yer yokolmuş
dı inektir, çünkü oluşan cisim aynı yerde olamaz. Öyleyse ne tür bir yo- 10
İni ma olacak? Demek ki nelerden ötürü ‘yer’ diye bir şeyin olması zo-
nııılıı, yine nelerden ötürü onun tözünün ne olduğu konusunda çıkmaza
Hiılliyor; bunları söylemiş olduk.
3 Bunlardan sonra kaç anlamda “bir nesne bir başka nesnenin
h in d e ” denir, bunu söylemek gerekiyor, bir anlamda: “parmak 15
144 <Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

2. 2 0 9 b 22 — 3 . 2 IO b 9
öAıos to pıepos iv rû öA<ı>. âAAov di d>s ro öAov iv rots
jj.ipfcrıv ov yap icrrı ırapa ra pıepi} rb okov. âkkov bi rpo-
TTOV <î)S O âvdpiOTtOS iv (tılül K a l ĞAcos eiSos ye'veı.âkkov
b i (Ls ro yivos iv rû eîâeı Kai öA<os ro p.ipüs roû etâous
e'v r <3 Ao'ya). eri (Lî )j vyUıa iv öeppoîs Kai \lrv\poîi 20
K ai 5 Ab>s ro elbos iv ri) v\t).. İri ûs ev /3 a<rıAeî râ
r<Sv 'EAA?/vcov Kai oAcüî iv r(o vpwrtı> kwi}Tlk<o. (ti i s iv
rû âyaOü Kal ökıas eı; rû Teker tovto 8’ eırri ro ov ivtKa.
ıravraıv bi Kvpıuırarov tö <Ly ev âyyeîo) Kai öAoüs ev rÖ7r<{>.
aTiopıja-fif b ' â v r ıs , âpa Kal a v ro r ı i v iavrŞ ) evâe ^ e raı 25
e ıv a ı, 7} ovbev, a k k â 7râv <j 0vbapL0v /j ev cİAAca. bıyjâs 8e
ro C r’ i o r ı v , 'ijTOL KaO’ a v ro ?/ Kaö’ İ r tp o v . ö ra v pXv y a p 7;
p o pta ro ö öAoıı rö ev ı>> Kai ru ev roıiru), A(^dı/o-traı to okov
ev aiiTtî)" k iy e r a ı yap Kal K ara r a p.eprj, oıov kevKos ö n
7; eırı</)aveıa keVKi], Kal eırıarî/juıov ö n ro k o y ıa riK o v . ö 30
jxev oSv âpL(f>optvs ovk e a r a ı i v aiiTui, otı8’ o o'ıvos■ 6 8e roö
oıvov ap.<pop(vs e o ra ı* ö re y a p Kat ev a>, a/x<jborepa ro v a v ro v
p.opıa. ovrco p .iv ovv iv b e \ e r a ı a iıro r ı ev aiiTto elv a ı, ırpto-
tu)s 8 ’ ovk e v b e^ era ı. oîov to keVKov i v a tlıp arı (/; İTu<pâ-
v e ıa yap ev au ıp arı), tj b’ eırıcrnjjjiı} ev Kard TaCra 2 i c b
8e at 7rpoa-ıjyopLaı p.ipr\ ö v ra , uıs ye ev âvdp dn ıu (â 8e a/^ı-
<f>opexıs x a i ö oTvos Xül>Pls ö v ra ov pept], â p a ûe- 8tu
ö ra v fı p-ipr), e a r a ı a ir o ev a ıırû )' olov rn AtvKov iv âv-
0pû>iT<a ört i v a’iâ p a rı, K ai ev ro vrıp o n iv tıru jıaveıcf iv 5

8e Tavri] o v k c tl k ü t' âk k o . Kai ir e p â ye tui e?8et ra v ra ,


Kal û k k y v </)iicrıv e ^ e ı İK a rep a v Kat bvvap.iv, ij r em<j)â-
v e ıa Kai r o AevKov. o v re 8 îj irraKTiKÛs (TKUTtovaıv oiıb'ev öpûı-
p.ev i v eavrİD Kar' o v b ev a r û v bıopıcrpuıv, rS> r e Ao”y<j 8 17 -

a IĞ ât AT : öe T pönov E 1 7 T rap â . . . 0A01* AS : 0A01/ n a p i ı t a


ptprj E *18 €*/ ro) fû)a) F 20 tû> E G 'J I ra) rou fiöouç F G 2IP
’l E J S : om. F G I 23 ev AS : wr ev E 24 eV alt. E F G JS P :
TO I P : tos iv S 1 25 tiç (î apa S 26 ttüv E P ^ : Trâvra
E 2F I J : om. G ovöaptoû Tİ) iv â\Xca E IJP *. ^ iv F:
iv «AÂa> tj ovdafiov G 28 ro pr. E JS : to T FG I 29 ra E 2I S l
om. E *F G J 30 r® AV : Kal t o E 3 3 tl^T^ FG 34 oıov . . .
o-aifniTi E^FGIJ^PS : om. E^V : «V aû/mrt om. J 1 1/ ^ 1 aaiparı
E G J Pp : om. J P1: 1/om. F b 2 a»ç F 3 Sıo E G IJ JP :
du')Tt F J a 4 ?* .\P ; »’ E avro F G JT t avroi E l iv
alt.] iv r â E 2G IJ 5 iv pr.] iv rcû A iv tert.] iv rfî E 2A
7 (Karcpa F 8 6pS>pap iv iavTû) E P l iv i avrat (uvru) G, aııroj J)
opâifitv A 9 rQ)i/ bıoptaptov AP : rov ftıopıafiivuv E
FİZİK 4 145

. 1. 1. ” yani parça bütünde. Bir başka anlamda: “bütün parçalarda”; çün-


lıl lu'ıtün parçaların dışında değil. Başka bir anlamda: “insan canlıda”,
vm111 tür cinste. Bir başkası: “cins türde” yani türün parçası kavramda.
Ayıiı-.ı şöyle: “sağlık [belli bir ilişki içindeki] sıcak ile soğukta”, kısaca bi- 20
ı im maddede. Yine şöyle: “Hellenlerin yazgısı kralın elinde”, yani ilk de-
\Imliricide. Şöyle de denir: “iyide”, yani amaçta; bu da ereksel neden.
N.' ki, tümü içinde en asıl anlamında şöyle denir: “bir kapta”, yani bir
y. nli'.
İmdi şu sorulabilir: bir nesnenin kendisinin kendi içinde olması olası 25
mı yoksa olası değil de her nesne, ya hiçbir yerde ya da bir başka nesnenin
I.,lıı.le mi? Bu da iki anlamda: ya ‘kendi başına’ ya da ‘başka bir nesneye
ı:nıi‘’. Nitekim bütünün parçalan ‘içinde olan’ ile ‘içine alan’ olarak bütü­
nün içindeyse “bütün kendi içinde” denecektir, çünkü parçalara göre de
mlylenecektir: sözgelişi yüzeyi ak olduğu için “ak” denebilir, düşünebilme 30
yelmeği olduğu için de “bilgili” denebilir. Öyleyse fıçı kendi içinde olmaya-
ı .iletir, şarap da; ama ‘şarap fıçısı’ kendi içinde olacaktır, çünkü içinde olan
ni'sne ile içine alan nesne aynı bütünün parçalan. Bu anlamda aynı nesne­
nin kendi içinde olması olası, önceki anlamda olası değil. Sözgelişi ‘ak’
İn'ilende (çünkü yüzey bir bedende) bilgi ise bir ruhta. Bu özelliklere göre 210b
.i»Ikındırma yapılıyor, bunlarsa parçalar, yani insanın parçaları (oysa fıçı
lir şarap ayrı ayrı alındıkta parça değil, birlikte alındıkta öyle. Bunun için
.mcak parça olduklan zaman bütünün kendisi kendi içinde olacaktır).
''Vizgelişi ‘ak’, bir insanda, çünkü insanın bedeninde; bir bedende, çünkü 5
I ıcdenin yüzeyinde; ne ki, yüzeyde artık bir başka şeye göre değildir. Yüzey
ile ak türce değişik olsalar bile, herbiri bir doğa ve güç/olanak taşısa bile
İm böyle. İmdi tek tek bakıldıkta belirlenenlerden hiçbirinde ‘kendi için­
de’ bir nesne göremiyoruz, mantıksal açıdan da bunun olanaksız
146 <E>Y2IKH2 AKP0AZEQ2 A

ıo k o v o rı âb vva ro v öeıjffet yâ p âp.(\)6repa İK arepov inrâp-


X(LV> olov tov âıx<f)opea â y y e ıö v re Kal o ıvov e ıv a ı Kal tov
o ıvo v o ıvo v Te Kal âp.<f>opea, eîırep iv b e ^ e r a ı a v ro t i ev
avTİ3 e ıv a ı. üktt' el ö r ı p a k l a r a ev akkr/koıs elev, 6 jxev
» ı ' *f » t i 9 y \ jv v> f » «
a/x<popeus o e ç e r a ı tov oıvov o t ^ rj a v r o s oıvos a A A ?/ e/ceı-
15 vos, 6 b' o ıvos i v e a r a ı ev r û âp.<j>opeî oi>x fj a v ro s a\x-
<f>opevs a k k ' f] eK tîvos. K ara pev ovv rö e lv a ı ö n erepov,
b rjk o v âkkos yâp 6 k o yo s ro v ev <5 K a 'ı ro v ev t ovroı.
âkka fju)v ovbe K ara avp./3ej3rjKÖs A>be'xerar âpa yap
bvo ev ra yrû ta ra r av ro s re y â p ev avrSı ö âpcjıopevs
20 e o ra t, ei ov f) <pvaıs beKTiKrj, roiir’ i v b e \ e r at ev avrŞ eıvaı,
21 Kat e n İKeîvo ov beKTiKÖv, olov, el o ıvov, o oıvos.
*> ört /xiv ovv
âbvı arov ev avrŞ r t eıvaı ırpıitruıs, b ıjk ov o be Zrjvaıv
i]-n6peı, oti el 6 tottos ea rı rı, ev rıvı ta r a ı, kveıv ov \ a-
k e n o v ovoev yâp Koakveı ev âkkut eıvaı tov TTpSırov to -
V t t î * J / ■» » \ J H t «.
25 Ttov, /x?/ p e v r o i ü)î ev tottco eneıvüi, akk loaırep i) p.tv
v y îe ıa ev ro îs Bepp.ols As e ft s , rö öe öepfibv ev a<Ap.an
Ay ırâöos. ia r e ovkâvâyKtj ets âmeıpav le v a t. eK eîvo öe <pa-
vepöv, ört eırel ovbev to â y y e îo v ro v i v avrSı (İre p o v y â p rö
ırpatraıs ö re Kal ev tŞ), obc â v etr/ o t t e r/ vkrj oîıre rö elbos
30 6 ro n o s, aAA’ erepov. İK eıvov yâ p rt r a v r a ro v iv o v r o s , Kal
f) vki) Kal f) pop(f)y. r a v r a p.tv ovv etrra) bırjıroprjpeva.
T t be tror’ ear'ıv oto ttos, S>ö’ a v y ev o ıro (jıavepov. kâ- 4
fitup-ev be ırepı a v ro v ö a a boKeî âkrjöSıs Kaö’ a v ro irnâp-
\ e ıv a vrû . â£ıovfxev bi) t o v tottov e lv a ı ırp5>rov fie v ırepıe-

b IO U nripa J 12 ojı/ar o t n . G ai™ rt E F T : rı a v r o G I JS


15 ö 8’] Kai o I euTnı F I S anfyopevs nvrös AS 16 i) E*
İkcîvos â)x<f>opfvc. Kara F G I olu om. F 17 «A W A P S : 5\Xa>s E
tov E 2F G IS : n tov E 'J tov E ’F J P S P T : 6 tov E 2G 1S* 18 pfjv
E 2A V ST *. âlj E 1P 19 cv E F P S : fTWfl(lTa İv G IJ tv((TTai F
rf AS I 0111. E P 20 et 22 (Iİr M F G 21 İ kclvov ftfKTiKov
E1 O sup. 1in. E 1, om. F , erasit J 22 rı E JA VS : om. E 1
ırptüTüis eıv aı F 23 ö . . . rt G IJ PS '. «art rt ö ro7rop E I o Tonoç
(UTUI T t F : o ronos ( it t i T en t i m scripsi cum P S T : (V r lv ı
IIP 1 Xıjfiı/oi ^aX«7rö»> E 2A V P : om. E 1 24 âXAij> E *P : nAXo>
piv E 2A npcûToıs E J V P 26 roîs om. E ’S T iv E F G S*:
om. I J 27 ets E F J S : fır' G I 28 av8e I Toit
om. I a irıû E V S : avrâ F G I J 29 o i*] 810 o v k J 17 et
o Jrf om. G 32 81} G 33 airö E F I J !S : avrov G J 1 34 TTtpıi-
%fiv F I
FİZİK 4 147

okluğu açık. Çünkü bu durumda heriki nesnenin ikisinden herbiri ola- 10


ı:ık bulunması gerekecek, sözgelişi bir şeyin kendisi kendi içinde olabilse
lıçı hem bir kap olur hem şarap; şarap da hem şarap hem de fıçı. Dolayı­
sıyla tam anlamıyla birbirlerinin içinde olsalar, f ı ç ı şarabı şarap olarak
değil, fıçı olarak içine alacak; şarap ise fıçıda o fıçı, fıçının kendisi değil 15

şarapmış gibi bulunacak. Demek ki varlıklarına göre değişik şeyler olduk­


ları açık, çünkü ‘içinde olan’m kavramı ile ‘içine alan’m kavramı başka.
I Jstelik böyle bir şey ilineksel anlamda da olası değil, çünkü bu durum­
da aynı yerde iki nesne olacak: nitekim kendi içinde olması olası olan
nesnenin doğası içinde ise, fıçının kendisi olarak kendi içinde olacak, 20
bir de fıçının içindekinin, yani şarabın [doğası], şarap olarak.
Demek ki nesnenin doğrudan kendi içinde olması olanaksız, bu
açık. Zenon’un ortaya koyduğu “yer bir nesneyse bir nesnenin içinde
ı ılacaktır” sorununu çözmek ise güç değil; çünkü tıpkı sağlığın sıcak nes­
nelerde bir özellik, bir durum olarak bulunması, sıcaklığın bir bedende 25

duygulanım olarak bulunması gibi, yerin de doğrudan ‘bir yerde’ bulun­


maksızın başka bir nesnenin içinde bulunmasına hiçbir engel yok. Dola­
yısıyla sonsuza dek gitmek zorunlu değil. Ama şu açık: madem kap, ken­
di içindeki nesnenin hiçbir şeyi değil (çünkü doğrudan ‘nesne’ ile ‘için­
deki’ değişik şey), yer ne madde olabilir ne de biçim, tersine değişik bir 30

şey. Çünkü hem madde hem de şekil/biçim, içinde oldukları o nesne­


nin bir şeyi. Demek ki bunlar soru konusu.
4 Ne ki, yerin ne olduğu şöyle açıklığa kavuşabilir: O nla ilgili
olarak onda gerçekten ‘kendinde bulunan’ diye düşünülen şeyleri ele
alalım. Kabulümüz şu: yer, yeri olduğu o nesneyi doğrudan saran
14 8 <E>Y£IKH2 AKP0A2EÛ2 A

3. 2 I O ü I O ---- 4 . 2 I I a 29
Xov İkûvo ov roıtps «ort, Kat ı?jSev roü npâynaros, ir i 2 11“
tok ırpSiTov jj.tjr’ f Aârra) /x?jre fJ-fiÇco, i n ânokfîıtfa-Oaı
İKaarov Kal x oaPl(TT° v «vat, 7rpöy 8e roıiroty vâ vra ro-
ırov fyetv to avıu Kal Karo), Kal <j>tp(<r0 aı <f>vtr(i Kal fxi-
veıv iv rois otKfıots rdırots e/caorov rS>v <7‘cü/xarü)i', t o C t o 8e 5
ıroıeîv jj ava) 7/ k<1t<u. vıroKtınivıov be rovrtav ra koıırâ âeaı-
pt]Tİov. 8eî 8e Trdpâaröaı ri/v <rKİ\fnv ovrıo ıroıtîa&aı öttois
to t i İ(ttlv ânubodijcrfTaL, toore râ re âTtopov/j.eva kvetröaı,
Kal tcl S o K o C t'r a vnâpyeıv tS> tottu vnâpxovra ia ra ı, Kal
İt i to ti]s 8 vo'Kok(as aîrıov Kal rûıv ırepl avrov âıroprujLa- ıo
tcov itTraı (pavfpöv oiıraı yap âv Kakkıora heiKvvoıro İkocttov.
• n p & r o v p .(v o v v Set Karavotja-aı o t i o v k â v iÇrjTfİTO o t ö h o s ,

d fiiı KtV»;<rıy i)v 17 K a r a t o t t o v 8tâ y a p t o v t o K al t o v


o v p a v ö v juâAıar’ ol 6 p.t 0 a i v ro'ır((), ö n det i v Kiınjcm. ratirıjs
8e rö /ıtev (f>opd, t o 8 i ■aû£?;o-ıy xaî cp O t a ı s • K a l y a p i v 15
Tjj au£ı/cr(i K al <p6 icr(i jotera/3 âAAeı, (tat ö ırporepov ı)v iv-

r a v O a , ırâAtv fiedicrrrjKfv eîy t k a r To v i) fxeî(ov . lo rt 8e /tı-


v o v u t v o v t o p .iv Kad' aurü evepyeı'a, ro 8e »cara a v p fie j3 i] -
kos' K a r a <ru/*/3 e/07jKÖy 8 e rö ju e v i v 8 e \ 6 p.evov Ktvelıröat
K aO ’ aiıru, olo v ra jxopıa tov a û p .a r o s Kal <5 e v rû Trkoıu) 2°

vjAos, râ 8’ ovk i v Se^o'jueva


âAA’ aıet Kara a-Dju/3 e/3 ))Kdy,
oıov rj kiV K U T rjS K al >; eırıar?//^»;• T a v r a y a p oiıraı /i<ra/3 e-

fikrjKf r o v tottov, o rı i v <5 ınrdpxovtrL /x«raj3 aAA«ı. enet


8e kiyojKV eıvaı ws iv tottoi iv rû> ovpavip, Stort ev r <3 âe'pt
ovros 8 e iv r<o ovpavar Kat ev r<Ş âe'pı 8e ovk «v ıravrî, âAAa 25
5 ıâ rö icryarov avrov Kal ırepte^ov iv rŞ> âtpı <j>afxiv tıvaı

(et yap Trâs o d>jp tottos, ovk av «roy eırç İKaa-rov 6 roîroy
Kat (Katrrov, boKtî 8 i ye to-oy etvat, rotoûros 8’ ö Trpâros
ev w icrrıv)- örav jitev oiv /xr; hır\prjptvov y ro ırepte^ov âAAa

21 Ia I firüen tıvat tov ırpayfiaroi T : ft^iv roû npayfiaroc ehmı E !A


2 7rpâtTIIV E F G JP t 77f)(ı)TnV 7 [iner I eAaTTCÜ fLvuı ııı tf JT (Tl
F .V T y ıı. P y p . S : ît i n>}T( A S : t r ı fiı) P 3 u m F P T : om . E G I J
4 Kul TO KaTO) G P 6 i ' Tıt'V TOLIIVTOIV G 7 KOTa KOlvûV OVV
to ovrtos G 1 IO Trtp'ı avıov om , S avt» E 2 13
E ’ F P S T : rıs '/i1 E 2G IJV 14 otoueöa ev tötvw E T : iv rıinıa
uiöfifB AS 1 6 oırefj F 19 «ard . . . OY] mv 5c Kard avfx-
{SffirfKÛç E 2A T a JJL(V ivbt)(nıı*va F G 20 fiffirj F 22 i)
pr.] ij tc fecit E 24 cıvın om . F iv alt. E S : om . A
25 âırııVTi S 27 ânac G IJ et fecit E 28 Sokcİ . . . eımı
om . J 1 îcrof tıVaı] îu o 1 1 : tîvııı V : om . GP S’ om . G J‘P
FİZİK 4 149

l'lı -.ey; nesnenin hiçbir şeyi değil; nesnenin ilk yeri [nesneden] ne daha 211 a
t n>ıi k ne de daha büyük; her nesneyi bırakıp ondan ayrılabiliyor. Ayrıca
İn ı yerin yukarısı, aşağısı var; her nesne doğal olarak yer değiştirip kendi
yi m ulc kalıyor, bunu da ya yukarıya doğru ya da aşağıya doğru gerçekleş­ 5

miyor. Demek bunları dayanak olarak bırakıp geri kalanlara bakmak ge-
ı iliyor. Ne ki araşnrmamızı öyle yapmaya çalışmalıyız ki, “yer ne?”, bu
m ı.ıya çıksm; dolayısıyla sorunlar çözülüp yer’de bulunduğu düşünülen
il-. İliklerin gerçekten onda bulunduğu, ayrıca tartışmaların ve onunla il­ 10
etil sorunların nedeni ortaya çıksın. Nitekim her nesne en iyi biçimde
ıiı h iik böyle ortaya konabilir.
İlk düşünülmesi gereken şu: yere göre devinim olmasaydı yer’ de
.ıı.ıştırma konusu olmazdı. Nitekim gökyüzünün de özellikle bu yüzden bir
yı iıle olduğunu düşünüyoruz, çünkü hep bir devinim içinde. Devinimin
İm - bir türü yer değiştirme, biri büyüme, biri de yitip gitme/eksilme; nite­ 15

li m büyüme ile eksilmede de bir değişme sözkonusu: daha önce buradaki


nesne daha sonra daha küçük ya da daha büyük [bir yere] doğru değişmiş-
ılı. Aynca devinen nesne ‘kendi başına’ bir etkinlikle ya da ‘ilineksel an­
lamda’ devinebilir. İlineksel anlamda ise kimi nesne bedenin parçaları ve 20

neminin direği gibi kendi başına devinebilir; kimi nesnelerde ise bu olası
ıleğil, onlar aklık, bilgi gibi hep ilineksel anlamda devinir. Nitekim bunlar,
iı,inde bulunduklan nesne yer değiştirdiği için yer değiştirmiş oluyorlar.
Ne ki, madem gökyüzünde olan havanın içinde bulunduğu için bir nesne­
nin gökyüzündeki bir yerde olduğunu söylüyoruz, “havada” derken de ha­
vanın tümünde demek istemiyoruz da onun sınmndaki saran kısmında ol­
duğu için havada olduğunu söylüyoruz (çünkü havanın tümü yer olsa her-
l>ir nesnenin yeri ile o nesnenin kendisi eşit olmaz, oysa eşit olduğu görü­
nüyor, doğrudan/ilk içinde bulunulan yer böyle bir şey); saran, ayrık
150 <E»Y2IKH2 A K PO A2EQ 2 A

30 <rvve\e^, oir% Sts iv rdırca A ey eraı tıv a t iv İK eîvtp, âA A ’


w s fjL fp oî i v oA o r orav d i S tıjp ru ıev ov fj K al a T ir d p e v o v , i v
ır p d r to İc ttİ r û « V ^ a rij) ro C n e p ı i ^ o v r o s , o o ü re « a r t jie 'p o s
ro û iv a ıjr û oü r e pteîÇo v rov bıa< TT ijp.aros âAA’ Icrov iv
yâp tiŞ avrSı râ la g a r a rS>v ân rop ev oû v . K al o - v v t y is
35 p .ev o v o v k e v (K iiv u ı K tv etr a ı âA A â p .e r İK etv o v , b ıy p i]p .ev o v
h e- i v (K a v tı)1 K al fâ v re K iv i/ra t ro -n ep ıey p v iâ v re piri,
2 i ı b o v b i v r jr r o v . [<?rı ö r a v p il d ıy p ııp e v o v t}, p ıep o s i v öAm A e-
y e r a ı, o lo v iv rû d(f>daAp.u> fj ö\j/ts ti iv rû tru p ta n f)
\ e ip , ö r a v hi bıj)pi]p.e'vov, o îo p iv rû xdö<p r o v ö ıo p i) i v
rû Kep a/AiM o o ıv o s ' 77 y û v yâp \ e ıp p te r â roG trû p ta ro s
^ K iv e ır a ı, r â &€ v b a p ev rij> « â S u .]
5 7/817 rolvvv (pavepov İ k
rovraıv r l itrrtv o r o m s. tr^ebov yâp rerra p â ia r ıv S>v dvâyKrj
ro v rdırov ev r ı e îv a r ?) yâp pıopıpjı îj vAtj rj hıaarr]pâ r ı
rö pıera£v r â v eayârıuv, i] râ e<r%ara et p.1, « a r t prjdev
btd<TTt)p.a napa ro tov yyıyvopevov trıiptaros peyeöos. rovraıv
1 o 8’ o rı otjk ivbe'yeraı râ rpla elvaı, <f>avepoif âAAâ bıa ptiv
Ta 7repte\eıv boKei 7/ poptpîj e lv a c i v ra ^ rû yap r â İo-yara
rov rrepıe^ovros Kal rov 7repte\opevov. ta rt p iv ovv âju$co ıre-
p ara, âAA’ o i rov avrov, âAAâ ro ptiv eıdos rov ırpayparos,
0 S i rdıros rov rrepıe^ovros o-wp.aros. dia di rö p.eraj3 dA-
15 Aeıv 7roAAa/cıy p.evovros rov nepU'^ovros ro ırepıe^dpeuov
Kal dt]]pt]p.evov, olov i £ dyyeıov vdtop, ro pera£b elvaı rı
doKeı dıdrrrr]p.a, ûs öv rı rrapâ râ <ra>p.a ro p.edıarâp.evov.
ro 8’ ovk (a r ıv, âAAâ rö rv\öv ipnrtTrreı a Sıpa r&v p.eOı-
vrapıevıov Kal âmecrOaı TretfıvKürujv. el 8’ ı)v r ı [rö] bıd(TTr)p.a
30 (KaÛ' av)rö ’netpvKo's (eıvaı] Kat p.evov, ev rû avnlı âveıpoı av
ijtrav tottoi (peOttTrapevov yâp rov vbaros Kal rov âepos ravrö

a 30 tlvaı E T : om. A 32 tû E F S : tim to G I J et fecit E


33 atma övros oiİTt F G I P i v . . . b i tjttov et ante et post b 1-5
/rı . . . KuBa E b 1-5 ?ti . . kû&co n P S T : om. Aspasius, seci. A
1 17 bırjprıpivov I 2 olov i>s ev G IJ P 3 ante olov desiderantur
i s fV TÖırıp olov ios ep J ti ms ev G J et fecit E 4 Kura
B ek ker 6 « om. F 8 tö E JA PT : om. E 1 10 râ tpia oint
ev8exeraı G I J S ro piv F I I popij)!] pfj eıvaı E 12 roû
alt. F I J P : om. E G 14 8a\be<v E 1 17 to alt. om. E
18 ptrepnİTtreı P S 19 to om. P S T 20 K aff . . . elvaı LaaS,
fort. T : ro rre<t>vKÖf A PS : ır«j)VKOs E Kaı om. J peveıv ev
caı/Tf fort. T avTu E F V P S : «ÛTÇ) tojtoi G I J 21 fprav ol ronot P T
FİZİK 4 151

ılt jıll 'niıvkli ise nesnenin onun içinde ‘bir yerde’ anlamında değil, bü- 30
Mi i n l ı il bir parça olarak Ibulunduğunu söylüyoruz demektir; ama saran
oyul ve bitişmiş olsa, ne s; ne saran nesnenin doğrudan/ilk sınırında de­
fin ti/ı, yani içindeki nesmenin bir parçası da değildir, ayrılıktan daha bü­
yüt ile değildir, ona eşittir; çünkü bitişik olan nesnelerin sınırları aynı
yı iılr Ama nesne süreklii değilse, saran nesne içinde devinmez, onunla 35
billll> ir devinir; ayrık ise onun içinde devinir. Saran nesne devinse de
ıİn inmese de farketmez. <Ote yandan aynk değilse, gözdeki görme, be- 211b
ılı ıHIrki el gibi bütündeki parça anlamına gelir; ayrık olduğunda ise süra-
lıjf )r)<ı ,sıı ya da kadehtekii şarapla karşılaştırılabilir. Nitekim el b e d e n l e bir-
I ı/ı(r devinir, s u i s e sürahinin i ç i n d e devinir.> 5
İmdi yerin ne olduğu bunlardan ortaya çıkıyor. Yerin içlerinden
Iılıı ı ılınası zorunlu o lan dört şey var.- Ya bir biçim , şekil (morphe) ya
bil ıımılde; ya sınırlar arasındaki bir ara-nesne ya da sarılan cismin bü-
y. I. Iıij'ü dışında hiçbir aralık yoksa sınırların kendisi. Bunlardan üçü­
nün olası olmadığı açık. Ama sarmasından ötürü biçim , şekil (morphe) 10
nlı|ıi|;tı düşünülüyor, çünkü saran ve sarılan nesnenin sınırları aynı
yı nİr. Demek ki herikiisi de sınır, ama aynı nesnenin değil: biçim nes-
ııı ulu sınırı, yer ise saıran cismin. Sarılan ve ayrık olan nesne çoğu kez
«ıiııııı nesne durağan kalmasına karşın, suyun kaptan taşması gibi de- 15
»■imliği için değişen nesnenin dışında bir nesne var diye arada bir ara­
nı .ne olduğu düşünülüyor. Oysa böyle bir şey yok, yer değiştirirken
■lni;:ıl olarak bitişen b ir cisim sözkonusu. ‘Kendi başına’ kalıcı bir ara-
nı-Mic ve doğal bir vaırlık olsaydı aym yerde sonsuz yer olurdu (nitekim 20
ıiı ve hava yer (değiştirince parçaların hepsi kaptaki bütün
152 «DY2IKH2 AKP0A2EQ2 A

4 - 21 1 “ 3 0 ---- 2 I 2*1 İO
noııjatı Ta popla Tavra iv tS> öAto öırep âıtav tö vbıop
iv tu) ayyeCu>)’ apa 8 e Kal o tottos tarat. peTajiaAAoiV
W<TT ttTTai TOV TOTTOV T ÛÂAoî TOTTOS, Kal TToAAol TOITOI
âjj.a ecrovraı. pİik tarrı 8 e aKKos <5 tottos tov popıov, ev <I> 25
Kiveîraı, örav oAov to âyyeıov fxe0 ıor?]raı, aAA’ o avrds 4
iv ti> yap ecrrıv, avTipeOıo-Taraı ö aijp Kal tö vbotp i) Ta
pöpıa tov vbaros, âAA’ ovk ev ıî> yCyi’ovraı rdırıp, ös pepos
İ(ttI tov tottov ös earı tottos oAov tov oiıpavoı). Kal İj DA1) be
boÇeıev âv eıvaı tottos, et ye ev i)pep.ovvr'ı t i s ctkottoLt] Kal 30
pij Kex<tipı<TiJifV(û İKKa <rvve\(L. <L<rırfp yap el dAAoıoCraı,
ecrn t i o vvv p'ev AevKÖv -rrâkaı 8epiAav, Kal vvv p'ev
ffKKrjpûv ıraAaı 8e paAaKOV (8ıo <f>aplev eıvaı ti tijv vAijv),
ovt(o Kal o tottos bıa ToıavTi]s rıvos elvaı öo/ceî (pavraatas,
ttAÎ)v eKeîvo pev ûloti o ?)v âijp>, tovto vvv vöoıp, 6 8e to- 35
tto s örı ov ı]v âıjp, ivravd’ lo r ı vûv üScop. aAA’ 1) p'ev vA?;,
uxnrep eAe\ 0 T] ev roîs n porepov, ovre yjM(H(JTi\ tov -npayparos 2 12 ®
ovre TT(pıe\eı, o 8e tottos üp(pu>. t
el t o (vvv pybev tS>v rpıûtv 2
o tottos ta rlv, pr)Te to e'ıûos /aıjre ?; iıAr] pr/re 8ıâorj;/xâ rı
deî VTrâp\ov erepov ttapa to tov Trpayp-aros tov pedıora-
pevov, avâyK-q tov tottov eıvaı ro Aoıırov r â v rerrâ- 5
pcüv, to nepas tov ırepıeyovTos adparos (xaö’ o uvvaiTTeı
râ ttepıe^opevtı)). Aeyıo 8e rö ttepıe\opevov aS>pa 6 a
rö KivıjTov Kara (jjopâv. 80/ceî 8 1 peya t i eıvaı Kal
X<xAenov Aij(f:0 f/vaı o tottos bıa re to TTapep^aiveaOaı tijv
vArjv Kal Tijv popcpıjv, Kal bıa, to ev ı}pep.oi>VTi r<Ş TTepi‘ \ovTi
yCyveaOaı tijv perâaraaıv rov (pepopevov evbe\eo-0 aı yap <f>aC- 10

b 22 ırdvTa E G IJP CS : âmıvra FP* 23 «a* • . . earaı E F P S :


tUTin Kat 6 tottoc G IJ 24 rov tottov e<TTaı S roC] K ili
tov F : Tt rtf tov G t nh\oi j «AÂoç FG : tis âWos IPS : t«âo? J
25 o TOTTOS S : TOlT'ıS ÖE G IJ TÛlTHS FP 2 0 TOÖ\op F 3 ° f‘
. . . Tts E 'A P S : (vıjpffiovv E 1 3 J kcya p tırjiiva a \ \ a avut%fı
E * F G I P : K()(ü]fH<Tftivov û\Xa {rvne^fs E 8J (H '<fTap«AXoı/rı E 1)
32 T l ] TOVTO I : T t TOVTO G J 32 3 3 T T â \ a l E F J S ! TT lİA t» GI
33 T t om. I J 1 34 5o« î t l v a ı G IJ 35 “ sııp. lin. E 1 to v to
. . . 3 6 â ı j p om. G 36 of] i v t f G : o v TO I d âıjp I vvv
om. G 2 12® I ır p o T e p o ı e F 2 T a v r p ı ü v E 'F T : r o v r a v
TMLI T p ttilV E *G IJ : TtûV T p ic û v TU V TlûV S 3 Tü V C o rr* E, T
a ti Tl F 4 v T T < ip x fiv E 6-6 a n a f f . . . ■ t r t p ıt ^ o p t v iT ) V P S T :
om. n 6 a r o E G H IS : erasit J, om. P 7 p e y a r t e lv a ı
E G I JP S : p - e y a e i v a ı r ı F : T i p e y a e ı v ı u T 9 e v r / p t p o v v râ E 1
FİZİK 4 153

»uyu yapan bütün içinde aynı nesneyi yapacaktır). Aynı anda yer de yer
'lı ı'Mlrırek, dolayısıyla yerin başka bir yeri olacak, aynı anda birçok yer
Hİm ıikiıı-. Ne ki, kabın bütünü yer değiştirdiğinde parçanın içinde devi- 25
m ı rı;l yer başka bir yer değil, aynı yer (tüm kabın yeri); nitekim ‘bu yer-
ılı' lı.tv.-ı ve su ya da suyun parçalan neredelerse orada birbirinin yerini
ıilıyı'i, yoksa gökyüzünün bütününün yeri olan yerin parçası olan yerde
ıılıımıyor değiller. Yer, durgunluk içinde ayrık olmayan süreklilik olarak 30
■lıı>ıitınilürse madde diye de görülebilir. Nitekim nasıl nitelik değiştirme-
ılı şimdi ak sonra kara olan; şimdi sert sonra yumuşak olan bir şey varsa
(I•mum için maddenin bir nesne olduğunu düşünüyoruz) yer de bu tür
İn kurgulamayla böyle görülebilir. Ancak şu farkla: Önceki durumda
11 olan şey şimdi su olmuştur”, denir; yer ile ilgili olarak ise, “hava 35
ıılıiıı yerde şimdi su var”, denebilir. Ne ki daha önce de dediğimiz gibi
ııiıulde ne nesneden ayrılabilir ne onu sarar, oysa yer için herikisi de söz- 212a

ki il i l ı s ı l .

İmdi yer üçünden biri değilse, ne biçim ne madde ne de yer değiştiren


ııı -,ı ıcnin dışında değişik bir şey olarak bulunan bir ara-nesne ise, şu zorun­
lu yer, dört şey içinde geri kalanı, yani saran cismin [sanlan cisimle bitişti- 5
;'i| sınır. ‘Sanlan cisim’den kastettiğim yer açısından devinebilen cisim. Ne
İl "yer önemli bir şeydir, anlaşılması güçtür” diye düşünülmesi şundan:
İn m madde ile şekil hep birlikte görülüyorlar hem de dinginlikteki saran
ı hi n i n içinde yer değiştiren nesnenin yer değişikliği dingin durumdaki cis­
min içinde oluşuyor. Nitekim öyle görünüyor ki, devinen büyüklüklerden 10
154 <3>YZIKH2 AKP0A2EQS A

vtra ı e l v a ı b ıâ t r r r jp a p t e r a ğ v â \ \ o rı r& v K ivov/jıevttiv p-eye-


dû>v. trvp/3 â \ \ ( T a ı 8e r ı Ka'ı o â t jp 8okûv a t r d ıp a r o s e ı v a ım
( j> a iv t r a ı y a p o v j iS v o v ra T s ip a r a t o v a y y û o v e l v a ı o to tto s ,
a \ \ a K a l t o p .e r a £ v â f K e v b v { o v ) , e o r ı 8 ’ a jtn re p t o â y y e io v
IS t o'7ro s p.era</>op?jro's, o v tü ) s Kal o to tto s â y y e io v â p -era K i-
v r jr o v . 8 ıö ö ra v p.'ev i v K ivo vpıevü ) K iv ijT a ı Ka'ı p e r a f 3 â \ \ r ı
\ y t V » r. . n ( • 1 f r » x
ro ev ro s, oıov ev ırorajim -ttaoiov, tas a y y a y ^ p rjra ı paA-
\ o v rj TÖTTto Tİ) v e p ıi^ o v T i. (io v K ira ı 8’ ÛKivrjTos e lv a ı ö ro-
tios' öıo 6 u ’a s (iâ\\oı> norap.bs tottos, oti âKİvtjros ö
ao ıras. wtrre ro tov ıtepıe\o vT o s ırepas â.Kivi]Tov Tipûrov, tovt
İ tTTlV O TOTTOS. Kül 8 ıa TOVTO TO fJLtCTOV tov ovpavov Kal TO
tov to Trpus iıfiâs rf/y kvk \ is> <f)opâs SoKeî e lv a ı to p.ev âvco
to 8e Karta [L a k ım a ttckti Kvpıtos, oti to jxev aie'ı fievet,
tov 8e kvk \<>> to etr^arov â a a v rta s e y o v p e v e ı. cucrr’ e ir el to
25 p-ev Kovıpov t o âvtı) tpepopevov ecrn cjıicreı, ro 8e fia p v ro
Karttı, t o p.ev i; piı s rö p.eaov ırepıe^ ov n e pas Karon etrrlv,
Kal a v ro to p.eo’ou, tö 8e ırpos ro e tr\a ro v âvto, Kal avrd
ro î(T \a T o v Ka'ı 8ıâ ro v ro hoKeî eırlrredov r ı e lv a ı Ka'ı olov
â y y e îo v ö tottos Kal ırep ıe\o v. en âp.a r<Ş TT/ıâyparı o
30 to ttos' âp.a yap rto TTeTrepatrp.ev(o r â ire para,.
'i l i jie v ovv ctü p a n etrrı r ı İk to s (r£>p.a ır e p ıl^ o v avro , 5
r o v r o k a r ı p e v t o t t ü i, &> 8 e p.ij> o ü , 8 10 K a v i â a ı p y e v ^ r a ı t o l -
o iır o , ra jxev /x6 p ı a K iv fjt r e r a ı a iır o v ( n e p ıe ^ e T a ı yap v ır’
aA.A.jjAtoi'), ro 8e ırâı; e t r r ı p .ev i s Kiıııjcreraı ecrn 8’ i s ov.
35 û s p.ev yap ö\ov, âpa rov to tto v ov p e r a fid \ \ e ı, k v k K üi

2 1 2 ^ 8e K iv e lr a ı — t ü v p.opuot> yap o vro s o t o t t o s — Kal âvoı p.ev

Kat K aru ) o v , k v k \ u >8 ’ ev i a ’ râ 8e K al âvtıi Kal Kartı), otra

a 14 K f v â v 6 v scrip si : i v K e v o v S : K « ' â v II 15 Kal E S : om.


AT 16 Kivr/raı E F G J P CS : TL k i i ’ i / t i i i IP b lort. G
17 ir ] fV I 18 a K İv tjT O S E G 1J S : Û K İ v r jr o v F P e lv a ı 6
t o t t o ç E F P T : ö röjroff e l v ı ı i G IJ 19 r n r r o ç e t r r t v oti IP & ır a s
E F I J 'S : t m a s G P : o â n a s J 2 2 1 t o pr. om. I 24 k v k \< o
F G IS P : k u k A o u E JV P 25 e t r r ı t p v a e ı E F P : tf)C tr e ı e t r r ı G lj
27-8 a v a . . . Kili pr. E 2AVS : om. E 1 28 Tl] r e G 29 n e p ı -
• X a>v F r r p i y ı ı a r ı E 'F V T : n p a y u a r i n a s E SG IJP S 30 t<b
• n e ı r e ı ı a t r ı ı e v t f E F J 2V : om. G I J , P S T i r e p a r t i E F V P S T :n e p a r a kijİ
o T t iı r p s G IJ 31 E2 ırüjaıı] t o S c : trtû fjıa r o SP 32 e ı m v
e v toîiûi E F P S : e v tottoj e t r r i v G IJ 35 w s F G I P S ; wvt( E :
e trra ı J b IK i v e l r a ı E 'V P S T : K i r r j a e r ı ı l E aA o D P : om. S T
2 e v i a ' r a ] e v l a ' e v l a P : e v ı a fort. S : r â y p . S Kal om. P T ı*ı>><0
K a 'ı k ü t i o E F P T : K a T to K a 'ı â v t o G IJ
FİZİK 4 155

İMşkıı bir şeyin, bir aralığın, ara-nesnenin varlığı olası. Havanın cisimden
lnii;ıinsiz düşünülmesi de [bu görüşü] destekliyor. Nitekim yer yalnızca
lıil'in sınırları diye değil, aynı zamanda boşmuş gibi düşünülen ara-nes-
ııc olarak da görülüyor. Nasıl, kap taşınabilen bir yer ise aynı şekilde yer
ı İr taşınamayan bir kap. Bunun için ırmaktaki tekne gibi devinen bir 15

in'sııenin içinde olan bir şey devindiğinde ve değiştiğinde o şey kendini


•ı.ıraıı nesneyi bir ‘yerden’ çok, bir kap olarak kullanır. Oysa yerin devi­
ni msiz olması gerekiyor, bunun için daha çok ırmağın tümü ‘yer’, çünkü
I>ııtıin olarak ırmak devinimsiz. Dolayısıyla saran nesnenin doğrudan/ilk 20
ıli'vinimsiz sınırı, işte yer bu. Bu yüzden bize göre olan gökyüzünün orta-
>ıiı\ı ve çember biçimindeki yer değiştirmenin sınırını herkes kendine öz-
i;ti biçimiyle biri yukarı öteki aşağı diye düşünüyor; çünkü gökyüzünün
m lası hep duruyor, çembersel devinimin sınırı ise nasılsa öyle kalıyor.
I 'ulayısıyla hafif, doğa gereği yukan; ağır ise aşağı giden şey olduğundan 25

ı ıiıirü ortaya göre saran sınır aşağıdadır ve kendisi de sınırdır; uç noktaya


IV*re saran ise yukarıdadır ve kendisi de uç sınırdır. İşte bu yüzden yer,
I >iı yüzey, kap gibi bir şey, saran bir şey diye düşünülüyor. Ayrıca yer
nesneyle birlikte, çünkü sınır sınırlananla birlikte. 30

5 Dem ek ki dışında onu saran bir cisim olan cisim bir yerde­
>Ii r, [onu saran bir cisim] yoksa [bir yerde] değildir. B unu n için su
lıüyle bir şey olsa, onun parçaları devinecektir (çünkü parçalar bir-
lılrini sarıyor) ama ‘bütün’ b ir anlamda devinecek bir anlamda de-
ı inmeyecektir. Çünkü bütün olarak yer değiştirmez ama yine de 35

ı.rmber biçim inde devinir -çünkü ‘bütün’, parçaların yeri-, kimi par- 212b
ı.aları yukarı ve aşağı değil, çem ber biçim inde devinir; yoğunluğu
156 <J>Y2IKH£ AKPOAZEfiZ A

4 . 2 1 2a 1 1 — 5 . 2 i 2 b 31
e'^eı hvkV ühtlv Kal p â v ta o ıv . uxn tep b’ eAe')(tf>j, r â p e v .ia r ı v
tv T07rtj} K ara hvvafj.iv, r a ö'e K a r ’ iv e p y e ıa v . û ıö u t av p iv
<Tvvex'es fı r o opLoıopepes, K a ra 6vvap.LV i v tuttoj r â p.epri, 5
ö r a v 6e )(cûpi(T0 jl p t v a iir i] r a ı 8’ aıa ırep <ruıpos, Kar' iv e p y e ıa v .
Kal r â p t v KaO’ a v r d (oîov tia v rrıopa ıı Kara (popâ v t) Kar’

av&]crL V kivt]t 6 v K a O ' a v r o ttov, o 5’ o v p a v o s , (öaırep tlprfraı, ov

ttov öAoy o v ö ' i v rıvt ro7r<ı) ia r ı v , el ye prjbev a v r o v Trepıe\eı

<rS>pa- (<j)’ (o Se K iv t îra ı, ra v rıj Kal tottos lo rt toîs poptoıs' 1°


e r e p o v y a p e rep o v e \ 6p e v o v r & v popııov e a r ı v ) ' r a de Kara crvp-

/3 e/3 ?)kos, olov iı ^>v\>ı K al 6 ovpavos' râ yap p o p La i v totto)

7toîs ttâ v r a ' im rîît kvkAco yap ırtpıiy^d âAAo âAAo. Sıo
K iveîra ı p t v k v k \( o to âvu>, rö Se tta v ov ttov. tu y a p ttov

avrö rt İ(t t l tl, Ka'ı iri âAAo tl beî eîvaı tta p â t o v t o iv

<0, o Trepıi\ei' ırap â 8e rö ırav Kal oKov oiıoiv icrrıv efoo roü
ttav rö s, K a l b ıa tovto .iv r<ji ovpavıa ıravra’ 6 yap ovpavos

r ö ırav î a m s . ecrrı 8’ o tottos o v ^ o o v p a v o s , âAAâ roıi ovpavov


\ t t * ^ *s f r /
tl to ta\ arov Kaı aTTTopitvov tov klvi]tov o-co/uaros* [ırepas
7jptpovv\. Kal bıa tovto i] pev yij iv rŞ> vbarı, tovto S’ iv 20
tû> âipı, ovros b' iv rŞ> aldipı, o 5 ’ aîöi]p iv r<j> ovpavSt,
ö 8’ ovpavos ovkİ ti iv ctAAco. 32
(p a v e p b v 8’ eK to v tc o v ö rı Kal ^
a i â ır o p ıa ı ır â a a ı K v o ıv r â v o v t io K eyo p evo v ro v to tto v. o vre

y a p a vvav£eaO a ı â vd y K rj ro v to tto v, o vre O T iy p f/ s tıv a ı to ­

tto v , o vre bvo a ıa p a r a iv toj a v rü t o t t o j, o vre b ıâ a r r /p â r ı 25


t ıv a ı a a y p a r iK o v ( a S ıp a y a p ro p era Ç v ro v to tto v to tv \o v ,

âAA’ ov ö ı a a ’T r jp a a - o jp a r o s ) . Kal e a r ıv ö -to tto s K al tto v, o v)^

h>s e v to tto i be, âAA’ ws rö ır e p a s ev rû > T T e ır e p a a p iv v t . ov

y a p ır a v rb öv iv t ü t im , âAAâ rö K iv r jr b v a S ) / u ı. K al < f)t-

p e ra ı br) e h ro v a v ro v to tto v İK a c rro v eûAoycos (ö y a p ic jjt - 30


£ı'/s Kal âır T o p e v o v p ij 3
j û ı, t n ıy y e v e s ' K al a v p ır t c p V K O T a

^ 3 S’ E F G J S : yap T : om. I theyojiev fecit E 7 <wrâ


E J P S T : avro F G I Kar' E S : om. AP 10 o E J P S Maximus
13 ru E G I S om. F.1 û\\o I 14 ju» om.
IJ P kukÎIû)/uocoı» ro G IP 16 o F G I J 'V P S : ırtpıex*rnı
E J 2 et ut vid. T A 1 8 d pr. om. P S ° 1 9 n-tpar
r)p(pow AP : om. E V S T 2 1 a ır o t ii’] 6 5’ ât)p S 2 2 Sn
om. f 2 3 Avovrat nvTtû P T 2 4 tlvaı t o v t o t t o v I 2 5 nııdi
G İT iv AT : tartv ev E tottû) om. F oıjbe G I : ov ynp T
28 Sc om. F 2 9 to tv ev t 6 no) E 2G IV P T : ev T Ö jrtü ro ov F S :
(V T07TÛ) E 1 30 İ koittov om. E S F l P T â) E G J
FİZİK 4 157

ve seyrekliği olan parçaları ise yukarı ve aşağı.29 Dediğimiz gibi, kimi nes­
neler olanak halinde bir yerde kimi nesnelerse etkinlik halinde. Bunun
lı,İn eşparçalı bir cisim sürekli olduğundan parçaları olanak halinde bir
yenle, bir [kum] yığını gibi parçalar birbirinden ayrı ama birbirine bitişik 5
ııLluğunda etkinlik halinde. Yine kimi nesneler ‘kendinde’ [bir yerde]
(mi,'.gelişi ya yer değiştirme ya da büyüme açısından devinebilen her cisim
1cildinde’ bir yerde, oysa dediğimiz gibi, hiçbir cisim onu sarmıyorsa ev­
im gökyüzü, bütün olarak herhangi bir yerde değil, belli bir yerde de de­
nil, ama yine de parçalan için yer olması açısından onda devinim var, 10
ı, 111ıkü farklı parçalardan herbiri bir başkasına bitişik); kimi nesnelerse
ilineksel anlamda [bir yerde], sözgelişi ruh ve gökyüzü-evren: nitekim
luııılann parçaları bir biçimde bir yerde, çünkü çember içinde herbiri
nickini sarıyor, bunun için yukardaki parça çember biçiminde deviniyor;
İHİtün’ ise bir yerde değil; çünkü ‘bir yerde’nin kendisi de bir şey, ayrıca 15
muı saran nesnedekinin dışında başka bir şeyin olması gerekir. Ne ki
’lıcrşey’ ile ‘bütün’ün dışında herşeyin ötesinde hiçbir şey yok, bu yüz-
ıleıı de bütün nesneler evrende-gökyüzünde, çünkü evren-gökyüzü her­
şey. Ne ki yer, evren değil, evrenin -gökyüzünün sınırı olarak, devinen
ı isme bitişik olan bir şey. Bunun için de yeryüzü suyun içinde, su hava- 20
ııııı içinde, hava aitherin (ateşin)30 içinde, aither gökyüzünün- evrenin
İçinde, gökyüzü artık başka bir şeyin içinde değil.
Bunlardan çıkan şu.- yer şu biçimde belirlendikte bütün sorunlar çö­
zülebilecektir: yerin büyümesi, bir noktanın yerinin olması, aynı yerde iki
•ismin olması, cisimsel bir ara-nesnenin olması zorunlu değil (çünkü ye- 25
ıhı ortası cisimdeki bir aralık değil, herhangi bir cisim). Öte yandan yer
Iıcrhangi bir yerde ama ‘bir yerde’ anlamında değil, sınırlanan nesnedeki
sınır anlamında. Çünkü her varolan değil, yalnızca devinebilen cisim bir
yerde. Yine her nesnenin kendi [doğal] yerine gitmesi akla uygun (çünkü 30
)ıir zorlama olmadan birbirine ardışık olup bitişen şey aynı cinstendir.
1 58 <J>Y2IKH2 AKPOAZEQZ A

fiiv â ı r a d ı j, â ır r o p e v a 8e TradıjTLKa Kal TroırjTiKa â k k ıj-


k to v )' Kal peveı 8 i; <pvaeı ıtâv ev tŞ> olKe(u> to ttio
ovk âkoyus' Kal yap ro p ıe p o s , to 8e ev [rû ] tottco us
35 b ı a ı p e r o v /a e p o s ırpös ö \ o v e a r l v , o lo v o r a v v b a r o s Kivr\o-r) t i s
2 1 3 » 1a ö p ıo v îj â e p o s . o v r a ) 8e K a l â r jp e \ e ı ır p o s vd co p 1 o lo v vk r)
yap, to 8e e t û o î, t o p.ev vbw p vk r\ âepos, ö 8’ a î) p olov
■\ t
ev tp y tia
t
tls
■* »
t K€tvov
. \
to yap
\ rt*
vöoûp
fs !
övvafJLtı
y*
arjp
»
ç<
t t w ,
« S
o o
»
âijp bvvâ/jLd iıboûp â k k o v rpoTrov. bıopıo-reov be Trepl tovtuiv
5 vtrrepo v' âkka. b ıâ tov Kaıpov âvâyKi) p.tv elırelv, âaaıp& s
be vvv prjdev t o t t crrot aa(pearrepov. el o iv to a v ro [i/] vkrj
Kal e v r e k e \ e ıa (vboop yâp âpLtjno, âkka râ pıev bv v a -
p.eı r b 8’ evTeke^eia), f \ o ı û v i s p.6pı6v ttws Trpos ökov.
bıö Kal Toıiroıs â<pî/ etTTiv’ crvpcfjvaıs be, o ra v âpcfjuı evep-
10 y e ia İ v y ev u ıvra ı. k al ırepı p.ev tottov, Kal ö n e a r ı Kal r l
eaTLV, elpi]raı.
T o v a v ro v 8e rpoırov vıroki)irreov e ıv a ı ro v <jwaiKov ûeco- 6
prjaraı Kal ırepl Kevoiı, et î a r ı v J) p.ı], Kal tt&s t a r ı , Kal rı ecrnv,
wcmep K a l Trepl to tto v Ka'ı yâ p ırapaırkrj(riav e \ e ı rrjv re
15 ânı<TTÎav Kal rtjv Tîlcrnv bıâ tS>v vıro k ap j3 avop.ev(ov olov yâp
tottov r ıv â Ka'ı â y y e îo v ro xev o v n O e a a ıv oi k e y o v re s , boK eî

be ırkijpes /u.ev elva ı, o ra v e \j] t o v oyKov ov beKTiKov e a r ıv ,


örav 8e urepr] 6 j, k evov, tos to a v ro pi'ev ov Kevov Kal ırki/pes
Ka'ı tottov, to 8’ elvaı, a v ro ls ov r a v r o ov. âpÇ a a d a ı be beî
20 Ti] s crKe\j/eios kaj3 ovtrıv â re keyovo-ıv oı (pâa-KOvres e lv a ı Ka'ı

ırâ k ıv â keyovcr ıv ol p ; <pâa-KOVTes, Kal Tp ir ov Tas KOivâs


b 32 T r m ıjT iK Îı K a 'ı ır a f i ı jT i K a V P et ut vid. S T 33 n â v om. P T
add. c k i k t t o v post n â v E , post T a n a I J T 3 4 ° v K • • • t o k <o
om. G OİIK nAıîycarJ t v k o y a s E 2IJ V P p e p o ç , t o Of scripsi cum
PV : p ep o s to S c E F IJ rö) seclusi, om. P : o\&> ™ F : râ o \ a >
E 2[J 35 ö r a v ] f i I K iv t / a r j T< E 2F : rıs K iv t ) a r j G J ." t i ç
K iv t jir fi I 2 13 “ I â q p E 'P : o âıjp E 2AS 2 y â p . . . üAı;
E 2AS : om. E 1 â e p o s v \ r j F otov om. E 1 3 y«p] I etr1 t v
â r jfi G I JS 6 \ c x 6 f v G IJ <Vtİ E 2 fı seclusi, om. ut
vid. PP : habent n P 1 7 *ai E et ut vid. PP : K a t rj AP1 58mp
AP : î ) ( f i v d t ıt p E 9 ıV ft T T t v o t a v E 1 f v f p y f ı a fy y e v r jr a t E 2
IO y f . , ] r a t F t o t t o v E G I JS : r o v TOTTOf F T 13 Tj u r j om. E 2
kck 7r«s f a r t A P S : om. E Kai S T : ij II 14 yâp om. E 1
Tijv . . . 15 «cni om. F : T t om. E ’ P 16 t o t t o v t i v i i E G I J P : T i v a
T 07T0V F : TIİTTOV S I7 fi' f t v a t irXl)pf r p i V G IJ P 18 Mf om.
E1 K f v o v om. F
om. F \ a j 3o v t r t v ex A a p f i â r o v c r t i f fecit J 1 : ^ a Ş o v a r f s G a om. E 1
21 t p â a ıc o v T c s t ı v a ı Kai E 2A K o t v â s 8 o £ t i s K e p * ı i v r a v A : 77fpı a v r â p
K o ıv â s & o £ a s S
FİZİK 4 15 9

I tıi|;nca birlikte olan nesnelerde etkilenme sözkonusu değildir, [yalnızca]


I'İlişik olan nesneler birbirlerini etkileyip birbirlerinden etkilenir). Yine
lıı-ı şeyin doğa gereği kendine özgü yerinde kalması da akla aykırı değil,
Iuıvası da öyle; ama bütün açısından aynk parça olarak bir yerdedir: söz-
1‘i‘liş i biri suyun ya da havanın bir kısmını devindirdiğinde [parça doğal 35

yı i ine dönmeye çalışır]. Biri madde, öteki biçim olarak alındıkta havanın
tıiıyla ilgisi de böyle: su havanın maddesi, hava ise suyun bir etkinlik du- 213a

ıumu, çünkü su olanak durumunda havadır, oysa havanın durumunda


ıiı olmasının tarzı başka. Ne ki bunlar üzerine ilerde belirleme yapmak
irıekiyor. Şu anda öylesine sözetmek zorundaydık, ama söylediğimiz şey 5

iİmdi pek açık değil, ilerde daha açık olacak. Demek ki, aynı nesne hem
madde hem gerçeklik ise (nitekim su herikisi de, biri olanak durumunda
nk'ld gerçeklik) o bir biçimde bütün açısından parça olsa gerek. Bunun
lı, iıı bunlarda yalnızca bir dokunma var; ama herikisi de etkinlik duru­
munda bir olsalar aralannda doğa birliği olur. İmdi yer üzerine, varlığını 10
ve ne olduğunu söylemiş olduk.
6 Yer üzerine olduğu gibi aynı tarzda boşluk üzerine de, “var
ıııı yok mu, nasıl var, ne?” diye düşünmek gerekiyor, nitekim boşlu­
ğun olduğu ya da olmadığı inancı çıkış noktaları açısından [yerinkiy-
li'l bir yakınlık taşıyor. Boşluğun varlığını savunanlar onu bir tür 15

yi'r, bir kap gibi kabul ediyorlar: boşluk, alabildiği küdeyi taşıdığın­
dı ‘dolu’, o kütleden yoksun olduğunda ‘b o ş’ diye düşünülüyor,
jan ki ‘b o ş’, ‘dolu’, ‘yer’ aynı şey; bunların varlığı ise aynı şey değil.
l\-mek ilkin boşluğun varolduğunu savunanların dediklerini, sonra 20
ulmadığını savunanların dediklerini, üçüncüleyin de bunlar
162 <E>Y2IKH£ AKPOA2EQ2 A

<f>a(rı be\e<T0aı fjLfTa rS>v âa-KÛtv rovs ırıdovs, û s eis râ


€VOVTa KfVCİ <TVVl6 v T 0 S TOV TTVKVOVfJLfVOV (TtOfACLTOS. (TL b e K a l 7)
avçr](Tis b o K e l T râ a ı y l y v e a ö a t b ı a K e v o v ■ tijv p .e v yap rp o-
ao (f>i)v (rS)\xa elva ı, bvo be (rû p ı a ra âbvvarov âna elvaı.

fiap rv p ıo v be Kal rö nepl rrjs recp pas -noıovvraı, fj be^eraı

lu o v vbıop orrov to â y yelo v rö Kevov. elvaı b ’ e<f>a<rav Kal

oi r i u ö a y o p e t o t K evov, Ka'ı tneıcruvaı airrö tû > ovpavŞ (K t o v

âıtelpov T rv e v p a ro s ojs â va ırv eovrı K al to K ev o v , o bıopıÇeı

35 T a s <j>v<reıs, <os o v t o s t o v K ev o v \ M p ı a p .o v rıvos t 5>v e(f>e^ijs


K a l [ r jj s ] bıopîo'ecûs' K al t o v t ’ elvaı tipSırov ev r o î s âpı6p.ols'

r ö y a p Kevov bıopıÇeıv rı)v <j>v<rıv av r â ır. e £ S>v p-ev ovv


o l p Jv (patrıv eıvaı 01 8 ’ ov ıjıatrı, cr-^tbbv ro ıavra K al ro-
a’avrâ e<rrıv.
3° H p â î öe t 'o t Torepoûs e ^ e t bel \aj 3 elv r î <n/juaıVeı t o v - 7
vop.a. b o K eî bij t o K ev ov röıros elvaı ev <j> pr/bev eırrı. t o v t o v
b’ aîrıov o t ı t o âv ffâ>p.a olovraı elvaı, nav be <r&p.a ev
tottm , K f v ö v 6 e ev <L ToiToj fit/dev earı (rS>p.a, cocrr' et t t o v
p.ı) earı <râ>p.a, ovbev eıvaı evraiıda. ırüpa be ttÛAiv âırav
2 I 4 » olovraı elvaı âırrov t o i o v t o be o âv e\t] jiapos rj Kovtjıo-
Tr]Ta. <rvp.j3 aîveı ovv (K avAKoyıapoü t o v t o eıvaı Kevov, ev ı!>
nvbev İ<t t i (iapv 77 Kovtpov. Tavra \J-tv ovv, <o<rırep elnoptv
K al Tiporepov, ite tTv\\oyıap.ov avp.j3 a.wei. aronov Se ei 7;
5 a r ı y p j] Kevov be l y â p totiov e lv a ı ev a> a â p a r o s earı bıâ-

tTTtjp.a âırrov. a \ k ' o v v < pa(veraı k î y e a O a ı r o Kevov e v a n e v

TpoTTov to fit/ Tîkrjpes a i a d i] r o v aıJtparos nara ri]V &<j>rjv

aitrOr\Tov 8’ e c r iK ara r ıjy o l^ tiv t o /3 a p o s e^ov i) Kovtfıo-

rr/Ta (bıd Kav an o p rjv e ı e rıs, Tİ âv <f>alev, ei e\ oı to bıa-

b 17 tü3v ktkwv Se^ftröaı A 18 (rvvıûvroç Ü T : ovnÇâvoi'Toç


S 19 öoKeî ylyi’HjOnL nanıv FG JSP : ttÎutl doKfî yiyvtuflat. S*
20 t ı v a ı ( T o ifia A 21 77] ft S 22 V r o v om. F r a K fv ö v ] k c v ö v
ov S.: K f v o v T 23 n vT Ö E F I J T : aı*Tw G P 'S Stobaeus 24 7TV€H-
/iarop E ’ AP1 Stobaeus: 7T V € vfu ı Tennernann : 7rı/fO/iare Diels, fort. E
ûî?] cü£ a v F G IP 26 T Î ) t n P S : seci. Bonitz 27 S t o p t Ç c ı F et
fecit J Lv (jlİ v top sed erasit F 28 <f)a<rt om. I tr^ td o v
. . . 32 e t .v a ı sup. İituram. E a 28 r o ı a v r a K a l (r< K a t PI2) roeraOra
E 5F S : r o t r a v r a K a l r o ı a v r a G IJ 29 t a n v om. E 2 31
om. F t o v t o J 32 rö om. J o to p r e E 2 33 e t r r t om. G
34 n v d c v E G IJV S *. K e v o v F 2 1 4a I oîov T« E G ta v E 3 y
E V P S T : Tl ıj A 5 « p E ^ P S : { rorro) E 2G I J 7 M n \ r jp e ç
aıaûrjT av] îrÂıjpe? aıaötjTOv y p . A y p . S I ır\rjpes â v a ıa d r jr o v y p . A
8 a la d rjro v . . . â<pqv om. E 17 E P : k m A g anopTjtreı E
FİZİK 4 163

şarapla birlikte tulumu da alabilir, çünkü sert cisim yoğunlaşınca içinde­


ki boşluğa çekilir. Öte yandan herkes büyümenin de boşluktan ötürü
oluştuğunu düşünüyor, nitekim yemek bir cisim, iki cismin aynı anda
birlikte olması olanaksız. Kanıt diye sünger ile ilgili olayı da kullanıyor- 20
hır, nitekim sünger boş kabın aldığı kadar su alıyor. Phythagorascılar da
boşluğun varlığını ileri sürdüler. [Onlara göre] boşluk, “sonsuz nefes ara­
cılığıyla” sanki nefes alan evren-gökyüzüne yayılıyor ve doğaları ayıran,
Iu (şluk. Sanki boşluk birbiri peşisıra giden nesneleri ayıran, onlann sını- 25

ımı çizen bir varlık. Bu da ilkin sayılarda oluyormuş, çünkü boşluk onla­
rın doğasım smırlıyormuş. Demek ki boşluğun varolduğunun ve varol­
madığının savunulma nedenleri yaklaşık bunlar ve sayıca bu kadar.
7 Ne ki, hangisi olduğunu çözmek için adı ne imliyor, bunu ele al-
inak gerekiyor. İmdi şöyle düşünülüyor: boşluk, içinde hiçbir şey olma­
yan yerdir. Böyle düşünülmesinin nedeni de şuna inanılması: varolan
bir cisimdir, her cisim bir yerdedir, ‘boş’, içinde hiçbir cisim olmayan
yerdir, dolayısıyla herhangi bir yerde bir cisim yoksa orada hiçbir şey
yoktur. Bir de her cismin dokunulur olduğuna inanılıyor, böyle bir şeyse
a^ırlık-hafiflik taşıyan şey. Demek ki bir tasımla çıkan şu: boşluk, içinde 214a

ağır ya da hafif bir şey bulunmayan şey. Az önce de dediğimiz gibi bun­
lar bir tasımla çıkıyor. Ne ki nokta boş ise bu garip, çünkü bu durumda
ı lokunulur bir cisim aralığı bulunan bir yer olması gerekir. Demek ki bir 5

laızda boşluktan kastedilen şöyle görünüyor: dokunma açısından duyu­


lur bir cisimle dolu olmayan şey. Dokunma açısından dolu olan ise ağır­
lık ya da hafiflik taşıyan nesne (bunun için şu da sorulabilir:
164 <E>Y2IKHZ AKPOA2EQ2 A

6 . 2 1 3 15 1 7 — 7 . 2 i 4 b 2
<TTi)jxa \pSıp.a rj \l/o<j>ov, -noTtpov K t v o v t/ o v ; rj brjkov örı 10

ti fxiv b i y o n a aS>\xa h u r ov, K t v o v , ti de fjiıj, oü)- âA-


kov bi rpo-nov, iv <i> )J.i] robt ti p-rjb’ ovaıa rı s crcü/nariK?/.
bıö <pa.(rf,v rı v e s t lv a ı r ö K t v o v rr/v tov <T<op,aTOS vkrjv (oııtep

Kal tov tottov rö aiıro t o v t o ) , k lyo vrts oiı Kakâs- r/ fl'tv


yâp vkrı oiı yaıpıo-Tİ] r&v Trpa.yp.aTw v, to b't K tvov Çt)tov<tw 15

'(î)S \(t)pi(TTÖV. 16
int'ı S e ırtp'ı toitov bıd>pı<rTaı, Kal t o Ktvov â v - 16

âyKi] toitov t ıv a ı, t l i a r ı v , i<TTtpi]\ıtvov crcüjiaros, r o n o s bi


Kal ttSis İuti Kal tt&s ovk ia r ıv t îp ijr a ı, <j>avepov ö r ı o v toi
fxev Ktvov ovk i a r ı v , o v re Kt\MpLap.ivov o v r e â y û p ı a r o v . rö y â p
Ktvov oiı oS>fj.a akka a ıo ja a ro s öıaırrjjjua f i o v k t r a ı tlv a ı- 20
b ıâ Kat r o Ktvov b oK tî ti t ıv a ı, oti Kaı o tottos, Kaı bıâ

T av ra. ijKtı y â p bi] îj fı ka ra tottov Kal r o ıs tov


kivi/itis
tottov (j>diTKOv<rıv tıv a ı rı ırapa ra aû>jxara râ ip n rılrrov ra
\ r* \ f tf f r .
Kat TOIS TO K€VOV. (IITIOV 0€ KLVT](T€(t)$ OLOVTaL €lVdl TO K€VOV
ovtcos coî €v to K iv e ır a r to v to ö a v tn j olov to v tottov (paaı 25
r ıı/ey cîvat. ovbtfAia ö’ â v â y ki], et Kivrj a ıs tv T iv , e ıra t Ktvov*
oAouç j j ,ç v o vv 7rd<x?js Kivrjarc<os o vö a fiâ s, öt’ o K at MeAı<r<roi'
eAaöeı/* aÂAotovo-tfat ya p ro 7tAî/pey ei'öe^erat. âAAâ bı)
ovbt TTjv K ara tottov klvt\<tiv' â fia y a p iv b i\ € T a ı i v c Ç ıiv a ı
aAAîjAotSî ovbevos o vto s ÖıaoT7j/xaros‘ \(apL(rTov Trapa r a ad*- 30
/xara r a Kt^ou/ae^a. Kat roûro 5 ?jAoı/ Kat eı/‘ r a ts rwj/ a v v -
t y û v htvaiSy oj(T7rep Kat tv r a ıs t& v v y p û v . ' cvbc%€Taı bk
Kat 7TVKVova0aL fii] ets ro Keı/01/ âAAa 6ta ro r â kvöpTa £k-
TTvprjViÇtLV (olov vbaTos (rvvOKıftopiçvov to v ZvovTa âepa), Kal 2 14 ^
a v Ç avead aı ov fxovov etcrtoı/roç Tivos aÂAâ Kat aAAoıwo*eı,

a II K t v o v E P S : K t v o v t ı v a t A 12 p ,rt roSc APPST I p i } b i v


ro 8 t E : p r j f t i v P^ rt] eVrî IP T : rt i a r ı v S 13 r ^>v C M f iâ r c a v
F 14 n*) i r E 15 <TCüfi(iT(ûv F 16 tof x u ' p u r r â v AV
et ut Vid. P S T : om. E öf k u \ ı r t p l F r â n o v G : roO t Ö7t o v
J PS r ö n o v a v â y K i ) t ı v a ı G IJP : r orr>*v t ı v a ı â v â y K r j F 18 t a r t
Ktl'i 7T(OÇ om. E : 7TÛÇ om. F 19 K t^ K O p ttfflfV O V O V Tt aX<*>pl<TTOV
A V P S : n x v ı » * o ’r o v o v r t K * x ( a p ı o 't ı * v o v E : ^<u/itcrroi' ot5r« K t x ^ p i ( r f t t v o v T
20 ( S o v K t r a t E 1F P : f i o v \ o v T a t E 2G IJV S 22 t t K t t E 1 8 rj h
fecit E 23 r a alt. om. E 1 S 24 h i n P P : 3 e tt } s P JT to
K t v û v (tı/n< F : rö K t v o v P 2 6 t l] t lv a ı t i I t a r a t K tvy a tç
F t ıv a ı K aı K tvo v G 27 K t v i ıa t a t ç o i d a p û ç ûn â a r j ç G 6 n â a r)S
E 2F I J 28 t v b i x ( T a ı r o ı r \ r j ı n f A 29 v7re|teVnt cAA^Aoif
eVie^eTat A 30 n t p t G J2 3 1 T° om*
^ I 6\ ı j 3o f i t v o v E 1 2 aC L ta B a t S
FİZİK 4 165

renk ya da sesin aralığı olsa ne denecek: acaba boş mu, değil mi? Yoksa 10
dokunulur bir cisim alabiliyorsa boştur, alamıyorsa değil, bu açık). Bir
başka tarzda ise şöyle: boşluk, içinde ne belli bir nesne ne de cisimsel bir
varlık bulunan şeydir. Bunun için bazı kişiler “boşluk cismin maddesi­
dir” diyor (yerin de bu aynı şey olduğunu savunanlar bunlar), oysa de­
dikleri yerinde değil, çünkü madde nesnelerden ayrılamaz, boşluğu ise 15

ayn-başına bir şey olarak inceliyorlar.


Yer konusunda belirtmiştik: boşluk varsa önün cisimden bağımsız
bir yer olması zorunlu; yerin bir anlamda varolduğunu bir anlamda ise
varolmadığını da söylediydik. Buna göre şu çıkıyor: aynı şekilde boşluk
da ne ayrılmış bir şey olarak ne de ayrılamayan bir şey olarak var, çünkü
boşluk bir cisim değil, cisim aralığı, bu gerekiyor. Bunun için bir şey ol- 20
masını düşündüren nedenler yerinkiyle aym. Nitekim yere göre devinim
hem yerin, içinde bulunan cisimlerin dışında bir şey olduğunu ileri sü­
renler için destek, hem de boşluğun. Berikiler boşluğun, içinde devinim
olan şey olduğu için devinim nedeni olduğuna inanıyor. Bu da yerin va- 25

rolduğunu savunanların dayanağına benziyor. Oysa devinim varsa boşlu­


ğun da olması hiç zorunlu değil. Dahası Melissos’un da gözünden kaçan
nedenden ötürü genelde her devinim hiçbir zaman [boşluğa] bağlı değil;
nitekim ‘dolu olan’ın nitelik değiştirmesi olası. Kaldı ki yere göre devi­
nim de [boşluğa] bağlı değil, çünkü devinen nesnelerin dışında ayrı-başı- 30

na hiçbir aralık bulunmaksızın nesnelerin aym anda birlikte düşmesi


olası. Bu sudaki girdap gibi sürekli nesnelerin dönüşlerinde de açık. Sık­
laşma boşluğa doğru çekilmeyle değil, nesnenin içindeki bir şeyin basın­
cıyla da olabilir (tıpkı su basınca içerdeki havanın çıkması gibi), genleşme 214b

de yalnızca bir nesnenin içeri girmesiyle değil, bir nitelik değiştirmeyle


166 «SYSIKHS AKP0A2EQ2 A

olov ei vöaros yiyvo ıro ârjp. oAcos 8e ö re Trepl rf/s av-


£ ıja (( ü sAoyos Ka'ı to v el s Tr\v re<f)pav ey\eop.evov î â a r o ç
5 avros avröv epiTrobiÇeı. i7 yap ovk av^ âvtraı otlovv, tj ov
aıi/Aan, f) evbe^ fraı bvo crûy.ara tv tclvtŞ> eıvaı (âır0-
p iav ovv Koıvîjv âÇıovaı Aıieıv, aAA’ ov Ktvov deiKvvovaıv aıs
e a n v ) , 7) Tsav elvaı âvayKaıov to a£>p.a Kevov, ei ttİ vtij av-
£ a v t r a ı Ka'ı av^âveraı bıa. Kevoiı. o 8’ avros Aöyos Kal tırı
10 t j;s Tt<Ppas. o n pı'ev ovv e £ 3>v beiKvvovaıv eıvaı to Kevöv Av-
(iv pâbıov, cpavepöv.
"O rı 8’ ovk t a n v K(vov oİitui Ke\(opı<T)xevov, w s e v io i (j>aaı, 8
A iyu ıp ev ttAA iv . et y a p e a r ıv İK a a ro v <f>opâ t ıs t û v â ı tA& v
(rcofiarcüv <f>vaeı, olov r<Ş ırvpl [j.ev âvu> t t/ be y ij Kara)
15 <cat Tipos t o pıeaov, bıjAov ö t i ovk â v to Ktvov a ln o v eırj rf/s
(popâs. r ıv o s ovv a irıo v t a r a t to Ktvov ; doKeî y a p a irıo v e ıv a ı
KivıjaeMS Trjs /cara tottov, ra v rtjs b' ovk e a r ıv . e n ei e a r ıv n
olov tottos earepr)p.tvos acitfiaros, ö ra v 1} Kevov, ttov olaO ijae-
r a ı ro elareO e v t is aiıro aû>)xa ; ov y a p bî/ eis â n av. ö 8’
3 0 avros A oyos Kal ttp o s tov s tov tottov olo/xevovs elv aı t i k(-

X O}pıafievo v, (is ov (fıeperai' 7Tojy y â p o iad i]a e r aı ro evre-

0 ev i] fxe v eı; K a l Trepl t o v âva> K al /cara) Kal trepl t o v Kevov


o avros âpfx 6 a e ı Aoyos ei/cdrcos- ro yâp K ev ov tottov ttoi-

o v a ı v 01 eıvaı <p â a K o v r e s ' K a l t t & s oij e v e a r a ı 77 ev [rw] totti/j

35 t} ev t <3 K e v S ); ov yâp avufia ıv eı, örav öAov reöjj a>s ev


K e x (*>pıan(V(û tottoj Kal v ı t o p .e v o v n a 5>fxâ ti- to yap fiepos,

âv jMi] \tüpls TiÖîjTaı, ov k earaı ev tott<o aAA’ ev ra> ÖAu>.

28 e ri d Jİ.İ; tottos, 0118e Kevov e a r a ı.


28 a v p f i a i v a be r o îs Afyov-
b 3 y iy v o ır o E G I J P : y tv a iT o F S 6 Ç om. F 7 â fıo ü trı
K o ıv tjv AS toy] coff f i fecit E 8 to APS «T
t n o f i u c t v c t y K t ıio v
»j fecit E 10 ot t] G rö kcvov eıvat A S13 Atyojıev
G IJ 15 aİrıuv A rijs om. E l6 t o ] KtvitO’€(ûç to
IV 17 eartv alrtov. crt F 18 ia'Tfpfjfifvos E F J F S tartpi]-
fievoıt G I ig c vn û ev F IP 20 rov rönov\ töttovs G oıofievoi’S
€u'ai rı E P S : fluul rı olofieıvovç A 21 o IP (fycpcrat ro
cjytp6p.tvoif. ttûjç F yâ p A V PS : om. E r fâ iv F G IA S 23 o
avTos «/ı/joo-ft Aoyos E P : o at’ros Aoyoç âpp.oo’fi F : îıpnaoft o a vros
Xoynç G IJ 24 E 2F G IP S : âeî J ; om. E 1 fj om, S r<p
seclusi, om. PS 25-7 nû . , . o’Aûj n P T : om. yp. S 25 örav
o\ov rfâtj om. F üjs F G IS : om. E P : erasit J 26 tott«
orap o\ov «al F 1rra)/zurı
27 ev pr. E JP S : cv r y F G I 28 p.rjb€ E*A ovdev G I
avpjBaivet . , . 2 I$ a I 8ta(f>opdv om. y p . A
FİZİK 4 167

ile olabilir: sözgelişi sudan buhann oluşması. Kısaca genleşme ile ilgili ve
süngerin aldığı suyla ilgili temellendirme aynı kapıya çıkıyor: ya nesne­
nin herhangi bir parçası genleşmiyor, ya bir cismin girmesiyle genleşmi­
yor ya aynı yerde iki cismin olması olası oluyor (bu durumda genel bir S
sorunu çözmüş oluyorlar ama boşluğun varolduğunu kanıdamış olmu­
yorlar) ya da cisim her yanında genleşiyorsa ve boşluktan ötürü genleşi­
yorsa cismin bütününün boş olması zorunlu. Sünger konusunda da aynı
U'inellendirme geçerli. Demek ki, boşluğun varolduğunu savunmak için ti
kullanılan dayanakları çürütmek kolay, bu açık.
8 Kimilerinin ileri sürdüğü gibi bu biçimde ayrıbaşına boşluk ol­
madığını yineleyelim: yalın cisimlerden herbirinin yer değiştirmesi doğa
I[ereği ise, diyesim ateşinki yukarı, toprağmki aşağı ve ortaya doğru ise,
Iloşluk yer değiştirmenin nedeni olmaz, bu açık. Öyleyse boşluk hangi 15
[devinimin] nedeni olacak? Yere göre devinimin nedeni olduğu düşünü­
lüyor ama onun nedeni değil. Yine cisimden yoksun bir yer gibi bir şey­
se, boşluk olduğu zaman onun içine konan cisim nereye doğru gidecek?
1 1erlralde her yere doğru değil. Bu temellendirme yerin ona doğru gidi- 20
len ayrıbaşına bir şey olduğuna inananlara karşı da geçerli: içindeki nes­
ne nasıl yer değiştirecek ya da duraduracak7 Yukarı-aşağı ile ilgili aynı te­
mellendirme elbette boşluk konusunda da geçerli olacaktır, çünkü boş­
luk olduğunu ileri sürenler onu bir yer olarak anlıyorlar. Bir nesne nasıl
ı >hıcak da ya bir yerde ya da boşluk içinde olacak? ‘Bütün’, ayrıbaşına ve
Jııraduran bir yerdeki bir cisim diye konuldukta bu sözkonusu olmuyor, .’:'
çünkü parça ayrı olarak alınmadıkça bir yerde değil, bütünün içinde ola­
caktır. Yine yer yoksa boşluk da olmayacaktır.
İyi incelendikte “boşluğun varlığı devinimin varolması
168 <Î>Y2IKH2: AKPOA2ES22 A

7. 2 i 4 b 3 — 8 . 2 l 5 a 2 2
a ı v elv aı Kevov û y avayK aîov, elırep ( a r a t Klvrjaıs, ro v v a v r'ıo v

paAAov, âv t i ? (TTKTKOTrrı, fır) ^vbe^eadaı p-r/b'e ev Kivel- 30


<r d a ı , (a v fı ıcevdv âtartep y a p ol b ıâ to öjioıov tp apevoı

tt/v yijv rjpep.eıv, ovrıo Kal ev râ> KevSt avâ yK Tj r /p e p t i v ov


yap earıv ov pâAAov rj ijrTov K w n dr]aera f ij y a p Ktvov, ovk
e% eı bıa<j)opâv. İıreıO' ört uâaa Kivrjaıs i/ /3 ta rj 2 1 5 *

K a r a <f>vaıv. âvâyKr\ be âv t Tep rj ( 7 ; ) fiîaıos, eıv aı Kal Ti)v


Kara <j>va ıv(rı p.ev yâp fiîaıo s Tiap a fpvaıv, »/ be

ırapâ varepa rrjs K a r a <f>v<rıv)- w<rr' ei p.r} K a r a <pv-


<fiiı<Tıv

a ı v e a r ı v eKaarto tû>v (f>vaiKÛ>v amp-driüv Kivrjaıs, ovb'e rS>v 5

âAAcov ( a r a t Kivrjaeıov o v b e p î a . âAAâ p.ııv (jıvaeı ye ıtû>s


i<TTaı p.rjbep.ıâs ov<ri]<; bıa<ftopâs Kara t o Kevov K al to âıreı-
p o v ; i) p.ev yap âneıpov, ovbev evrat âvu> ovb'e Karta ovbe
fj.eaov, fj be Kevov, ovbev bıâ<f>opov to âvto tov Karco (Sianep
yap rov firjbevos o v b e p i a etrrı bıa<Popâ, ovraı Kal rov Kevov• 10
ro yap Kevov p.11 öv t i Kal a-repr/ms boKeî eıvaı). tj öe
<pvaet (popa bıâ<f>opos, ajore I a ra t <f>v(reı bıâ<popa. r) ovv
ovk ea rı (pvaet oiıbapov ovbevl <fiopd, 7/ ei tov t’ earıv, 0İ1 K ea rı
Kevov. e n vııv p.'ev Kiveîraı r a pnrrovjieva rov (aaavros ov)(
âırrop.evov, rj bı avriTrepıaraaıv, âtaırep İvıoı (fraaıv, rj bıa 15
r ö (LÛeıv rov d ad ev ra âepa ö a r r a j Ktvrjatv rrj s rov w<t6(vtos

(j>opâs rjv (fieperaı eis tov oİKeıov tottov" ev be tS> k€Vh>


ovbev tovtüİV VTrâp\eı, oiıb' t a r a t (pepeaûaı aAA' rı
u>î r ö o \ o v f i e v o v . İt i ovbel s âv e \o ı etıreîv b ı â rı K iv ıjffev <ttıj-

aerat n o v paAAov evrav&a rj e v r a v O a ; ütare


tl y a p i) r)pe- 20

Hrjaeı îj eis âıreıpov âvâyKT] <j>epea0aı, eâv pıj rt epır o -


bıarj K p e iT T o v . e ri vvv p iv fîî r ö K ev o v bıâ. r ö v ı r e iK e ıv <}>f-

h 30 K t v f î t r Ö a ı [ ir j & f v AT 33 o v om. G l 1) F T et sup. 1in.


J : K atE G IJS o v k om. G 1 2 15 11 1 c ı r c ı f f E I V S T : n p t a m v
p i v o v v F G et erasum in J ö n AS : o t c i; E rj pr. AVS :
frpiıroıı p i r orı nii<rn K İ v r j a ı s f) E /3i a K iv r jB r ıt r t T a ı rj F 1 2 t)
addidi ■ om. ITPT r r j v om. F 3 rj . . . t y v & ı v om. G <f)v<rıv
ia r iv , 1 E ıj St ı r a p a < j> v(rıv om. J 1 5 fVtioTM post r r u t p a r a v F
6 «ıi'ijo-fMK (o-roı E 7 rö alt. om. E 'T 8 rı A PT : t l fecit
o v a » o v d i K tir tû E V : K a r a t o v & i a v a t A 9 // A P T : ( i fecit
E ftıa (J)* f> o v E 1 : d t a f ö p r ı F ra E K a ra t t o v d v ıo A IO (<TTL
G J S T : t a r a ı F H I : om. E K f v n û H P S T : fit] ö v r o s E F G I J
II y i t p H ST : d t E F G I JP A P S T : »tat f j E 12 <j)v< rtt
alt. E JV : r n (^torcc E*AP 13 crrrat I < jw p â o v d t u i F
14 r a p n r r o v f j L f v n om. E P ^ 1 o v % A S T ; fxrj E 17 cts] cırı PT
18 v ı r t i p ) ( € t E V S T : cVdc^crac v ı r d p y t t v A carı FH 22 cti
EH PS : Î t i d i F G IJ
^028 5
FİZİK 4 16 9

koşuluyla zorunludur” diyenler için tam tersi sözkonusu oluyor, diyesim


l loşluk olsa tek bir nesne bile devinemez. Nasıl eşcinsliliğinden ötürü 30
loprağm durağan olduğu söyleniyorsa aynı şekilde boşlukta da durağan­
lık zorunlu. Çünkü bir yerden çok başka bir yere doğru devinmek için
hir neden yok, boş olduğundan ötürü ayırım taşımıyor. Kaldı ki her devi­
nim ya bir zorla ya da doğa gereği. Zorla devinim varsa doğaya göre devi- 215a

ııim de var, bu zorunlu (çünkü zorla devinim, doğaya aykırı devinimdir.


I Vığaya aykırı devinim doğaya göre olandan sonra gelir). Dolayısıyla do-
i;.ıl cisimlerin herbiri için doğaya göre bir devinim olmasa öteki devinim- 5
lı rden hiçbiri de olmayacaktır. Ama aralarında hiçbir ayırım yoksa boş­
luktaki ve sonsuzluktaki doğa gereği [devinim) nasıl olacak? Çünkü biri
'sonsuz’ olduğu için yukarısı, aşağısı, ortası olmayacak; öteki ‘boş’ oldu-
j;u için yukansı ile aşağısının bir ayınmı olmayacak (çünkü ‘hiçbirşey’in
1ıir ayırımı yoksa ‘boş’un da yok, boşluk varolmayan bir şey ve bir [var- 10
lık] yokluğu diye düşünülüyor). Doğa gereği yer değiştirmenin ise bir ayı­
rıcı özelliği var, dolayısıyla ayırım doğa gereği. İmdi ya hiçbir nesne için
hiçbir yerde doğa gereği yer değiştirme yok ya da bu varsa boşluk yok. Yi­
ne aülan nesneler, atan ona dokunmadığı halde devinmeyi [sürdürüyor].
Bu ya kimilerinin ileri sürdüğü gibi31 bir tepki yüzünden ya da hava itil- 15

iliği için atılan cismi kendi doğal yerine götüren devinimden daha hızlı
hir devinimle itiyor, bundan. Oysa boşlukta bunlardan hiçbiri olmaz,
ı >rada hiçbir yer değiştirme olmayacaktır, meğer ki, bir başkasıyla birlikte
ıılına! Yine niçin devindirilen cisim bir yerde duracak, bunu kimse söyle­
yemez: niçin şurada değil de burada [duracak]? Dolayısıyla ya cisim dura- 20
j;an kalacak ya da daha güçlü bir nesne engellemedikçe sonsuza değin yer
değiştirecek, bu zorunlu. Yine çekiminden ötürü boşluğa doğru gittiği de
170 <Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

petröa l SoKeî* ev 5 e ru> Kevû> ttâvrr} opoıaıs rö roıovrov, <2 crre


34 Trâvri] olcrO/jaeTaı.
34 e ri 8e * a î (K rû vbe cjjavfpov rö Aeyo'-
2j fj.(Vov. öpûpLfv yap rö avro (3 apos Kal ar&pLa ö a r r ov (f>ç-
p6p.evov 5 ıâ övo airıas, j) t <3 bıa<f>ep(iı> rö öt’ oü, oîov bı
vbaro s 17 y?js ?/ 8 ı’ vöaros rj âîpos, rj r <3 bıacf>epfiv rö (j>(pöp(Vov,
e a r raAAa Tavra v-nâpyrj, öl a ri/r ınrepo)ÇjV rov jiupovs rj rrjs
Kov<pörr]TOs. rö /xeı/ ohv bı ov (piptraı aZrıov, ö n {[nrobtÇeı
30 fiâAıtrra jtev âvrıjjtpojLtvov, eıreıra Kat fi îv o v pakh ov öe
rö /ar; evü ıaipero v roıovro 8e rö -na\vripov. rö 6Î; e^>’ o»
2 1 5 11 A ola&T}aeraı bıa rov B röv efjb’ <5 T \povov, 8 ıâ 8e toü A
Ae7rroripov âvros roı> i<j) a> E , eı îırov to j*ijkos tö toû B
tü) A, Kara T7JV dvako ylav rov (/j.tto8İÇovtos (T&j/jiaros, eo-ra)
ydp rö jüteı» B vbcop, ro öe A ârjjo- ö<r<o 8r/ Kcnrörepov
5 ât;p vöaros Kal â<rüjparojT(pov, toitovtm B'arrov rö A 8ıa
rov A ot(T0 (j<reraı 7j 8ıâ tov B. e'xera> 5 tj rÖ2; avrov Kİyov
âviTfp bLfo’TrjKev âr)p rtpos vboop, rö r â x ° £ ırpös rö râ^oy.
üjore eî öurAao'uos \ t u r ov, i v 8nrAacrıo) Xpövu> ri ]v rö B 8ı-
tıcrıv rj rijv to A , (cai e o r a ı ö e<£’ <0 T XP°V0S bin Kama s
10 roö e $ ’ <5 E . xaı aeî 5tj öcrto av ?; ao'ütyıarcıîrepoi' xaı rjrrov
ijiıtobıa-riKov K a l tvbıaıptrıhrtpov bı o l <ptpfraı, 0 'arrov 01-
trdıjo-eTaı. rö öe K eıw ovbfva / xft Aoyov oj Mrepe'xeraı üttü
roû ırcü(xaros, ütcnrfp ovbi to pırjbev rrpös âpıOptâv. (i yap ra
TtTTapa t5>v rpıüv vnepe^d kvı, ır\tiovı 8e roıv bvoîv, Kal
15 e ri n k tio vı rov iv d i îj ro'u> bvoîv, rov 8e fjirjbevbs oİikIti fy e ı

a 23 TrnvTj) Aİ’ : 7ravTİ E 24 mivTtj E F G H JS : TraVrrç o^ıoıas


İT 8f FH İ J P S T : om. E G 25 t o . . . o-ü/u»] t i vel crûfia
Laas ftdpoc Kat E F G H JP : om. İT 26 Ş fi rö niro /3dpor
(tni cr^/ia Laas r<j' F G 1J P : r > E H dıtıfapnvTt G 8ı’
alt. . . . 27 CSııTOî alt. E P T : 8ı’ CSdTOl J? -y^r A : 8«i v^s i; 8«’ v8aros S
27 Sı' âipor E TO, E ' F İ J P T : râ E ! G H _ 28 ? E 2A P : om.
E1 29 oii' om. F 30 K«i] (5t <cac A 31 Se] 817 I
*’ I <î E F G J P : <ıi H I 2 \e7rr0Tcp0u E G S T : \enTOjifpnvs
F H I P : Jitnro/^ep'trTfpnu fecit J 1 tov . . . E om. F G J JP et corr. E
ti om. F : fir GH et corr. E J ! to toû F G H 1 P : toû J : t £>v
corr. E 3 râ> tov 8 H 4 7np] »**•' V“P F H 1J ptK
om. F /3 ro vBa>p H 7 "Vi'] ° "VP F H npos to vSoıp
H Trpos to TfXoff G 8 xpnı>oı om. H 9 0 om. E ot
H 8ırr>â(7ioı/ F : 8i7r)wi(Tİa>v H IO 81} om. F li ci(ra>fia-
TmTtptıv AP : âtTüipıiTaiTfpou ■/ E 11 K<ıi A et fecit E : âXA V P
ndıaıpfTĞiTtpov I 13 ırpâs tov H 14 Tİhtıov G 8f AP : om. E
1 5 tov fVöf 7r\<lovı A 8f om. I : an yf ?
FİZİK 4 171

.(iyleniyor, oysa boşlukta bu çekim her yerde aynı biçimde olacaktır, do­
layısıyla her yana gidecektir.
Öte yandan söylediğimiz şey şunlardan da ortaya çıkıyor: görüyoruz
ki, aynı ağırlık ve cisim iki nedenden ötürü daha hızlı gidebilir: ya için- 25

ılnı geçtiği nesnenin farklılığından ötürü (sözgelişi su-toprakya da su-ha-


v;ı) ya da yer değiştiren nesne öteki koşullar aynı kalmasına karşın ağır ya
dı hafif olması açısından farklıdır, bundan, içinden geçilen nesne bir 30

ncı len, çünkü özellikle karşı devinimdeyse nesnenin devinimini engeller;


l>ıılılı ki durağan olsa yine engeller. İyi ayrılmamışsa, diyesim, daha sıkıy­
dı [engel] daha çok. Diyelim ki A cismi B nesnesinin içinden C zama- 215b

mııda, daha seyrek D nesnesinin içindense E zamanında geçsin. B ile D


ıiynı uzunlukta ise [zaman], engelleyen cisimlerin orantısına göredir. Ni-
ii'kiın B su, D hava olsun: hava sudan ne denli seyrek ve ne denli cisim-
ı Irıı bağımsızsa A’nin D ’den geçişi B ’den geçişinden o denli hızlı olacak- 5

iıı, I )emek hızlar atasındaki oran hava ile su arasındaki oranın aynı ola-
ı tikiır. Dolayısıyla seyreklik iki katsa cisim B ’yi D ’yi geçtiği zamandan iki
km zamanda geçecektir, diyesim C zamanı E zamanının iki kan olacaktır.
I Irr zaman cisim, içinden geçtiği nesne ne denli cisimden bağımsız, ne 10
'İmli az engelleyici, ne denli seyrekse o denli hızlı geçecektir. Oysa nasıl
'hu.birşey’ [sıfır]m sayısal bir oranı yoksa boşlukta da cismin aşacağı bir
m,m yok ki! ‘4 ’ ‘ 3 ’ten ‘ 1 ’ büyükse, ‘2 ’den daha da büyükse ve ‘l ’den bü­
yüklüğü ‘2 ’den büyüklüğünden de çoksa, ‘4 ’ün ‘hiçbirşeyi’ [sıfırı] 15
172 «DY2IKH2 AIKP0A2E02 A

8 . 2 i 5 a 23 — 2 ı 6a 9
Koyov <J vırepe^eı- avâyıaf yap< ro VTttpîyov öıaı peîtrOaı eıs
r ( ri]v vırepoyi]V Kal to vırepeyj.âp.tvov, û a r e e a r a ı r â reV-
rapa 6<ra> re vırepe'xeı Kal ovbeıv. bıâ ovbi ypappi] <rTiyp.rjs
vırep e\fi, el pı.rı <rvyKeıraı (K ccrrıyp-üv. âpLoıtas 8e Kat rö
Ktvbv ırpös ro ırkijpes ovbeva oîcov re e x (LV koyov, tSore o vbi 20
r ij v KLvrjaıv, âAA’ f l bıa tov k eırn o ra ro v ev roatolı. ttjv rocnjvbe
(jıeperaı, bıâ tov Kevov ıravrös vnrepfiâkkeı koyov. 33

eoT<B y ap 33
ro Z Kevov, îcrov o i [rû /zeyeöeı]] t o î s B Kat A . rö bi] A et
bıeıcL Kal Kivr\Qr)<reraı ev r ıv l p'ev \p6vw, r û e<fi’ ov H , eı>
ekaT T O vt 8e rov e<£’ ov E, rovrov e£eı t o v koyov ro 35
K ev ov ırpos
ırkrjpes. aA A ’
to e v rotroiruı X P °vt? ° a ° s «/>’

ov rö H , roö A t o A bUıtrı ru/v ro 0 . bıeıcı 8e/ ye Kâr


»7 r t A euro'njrı bıatjıepov rov âepos e<j> u rö Z ravrtjv
ri]v âvakoyıav fjv e^eı- o \povois e<f>' w E ırpos rov etp’ <S
H. â f yâp ?) Toaovro) keırrorrepov rö er/>’ (i Z a&p.a rov 30
A , ocrto vnepe\et rö E rov IH , avrecrrpappevoıs bUıcrı r û
râ)(et eı> r û ro a o v ru öaov rö H I, ri] v rö Z rö ov A, e a r 216®
< p ep t]r a ı. i â v r o 'ıv v v p r ffje v ıj <rS>}pa e v j u> Z , e r i d a r r o v . aAA’
?]d eı> r û H . ü jo t’ ev ta ıo f^pâvu» bCeurı ırki/pes re dv Kal Kevov.
âAA’ âbvvaror. 1pavepöv ro ıvv v'> orı, et l o r t \povos ev <!> tov
Kevov orıovv oiadij<TeraL, <rvp(iij(T(traı rovro rö â b v v a ro v ev Icrut 5
yâp krj(pdıjiT(TaL ırkijpes re ov bıeı£ıevaı t i Kat Kevov e a r a ı yâp
r t âvdkoyov aoıpa erepov ırpos eirepov û>s \povos ırpös \povov.
(Ls 8 ’ ev Ketpakahü eiıreîv, bî]kov> rö rov (Tvpjlaivovros atrıov,
orı KivıjiTecos pev ırpös Kivrjcrıv ■!râarjs e a rı köyos (ev XP°l'(*,

b 16 S ıa ıp d a â a ıtu iıı r e p e j( a ı/ A 17 K a ı e ‘ * r o F G I J T rep te-


X v [ ic v o v G 19 eVeı I 81 n s s : öı) ci. Cornford 22 ea r t a
E 2APS : rö E 1 . 23 fit] 8e <cdi CG Tto fifyiB cı E 2AP : om. E ’ V
24 i v . . . x p ö v < i> E G H J P : p - t v i v t i v 'i XXpöv<j> F : i v r ı v 'ı I1 * " I (V
om. E ' J 1 25 r o v E ’ S : f) T<j> E2 2 : İ TOV A â j> ’ I ât G E]
e/taiIJS 26 KCVÖV . . . jrAijpef AVı^ : TrA^peç 7rpÖ£ tü ıteydr E S (î</)’ I
27 rai,] 7-ijr E 2G JP ye E F G I JfS P : om. H S 1 28 i] eı’ G
r a v r r j v rıjr] a v r r jv H 29 f F P r u t A t ijv G I û> rö
>7 A 30 toİ) AP : roû <<f> o v E 216 “ I r û om. FP , erasit
J o tro t E rö z] £ F G H IP 3 APS: Ş E 4 r<uWJ
d v H c a n E ‘J S : «onu E * F G iH lV x P " v o s E 'S : Tir x p ö » o c
E 2AVP 5 o ı < r fi q iT ( T a ı A P S : t . o i a 8 r tv ( i ı E to sup. 1in. J : 8e
E : om. IS 6 a v ^ î ^ e - ı a ı vel . X ı^ w r m ci. Bonitz b v om.
EPS yâp AP : om. E 7 n p i ı o s t r t p o v F G H I P : om. E J it
E I J P : to s 6 F G H : â a n e p S 8 'ToD om. E 1 a î r ı a v i a r ı v oti F P
FİZİK 4 173

ıişacağı bir oran yok. Çünkü ‘aşan’m ‘aşan’ ile ‘aşılan’a ayrılması zorun­
lu, dolayısıyla ‘4 ’, aşma oranı ile sıfırın (hiçbirşeyin) toplamı olacaktır.
IMınun için çizgi de noktalardan biraraya gelmiş değilse noktayı aşıyor
değildir. Aynı şekilde boşluğun da ‘dolu’ ile hiçbir oranı olamaz, dolayı­
sıyla ‘devinim le de [ilgili değildir]. Ama en seyrek nesnenin içinde belli 20
lıir zamanda belli bir yol alınırsa boşluk içinden geçiş her tür oranı aşar.
Diyelim ki, F boşluğu, B ile D nesnelerine büyüklükçe eşit olsun.
A |F] boşluğunu E zamanından kısa olan G zamanında geçecek olsa,
luı oran [G ile E arasındaki oran] ‘boş’ ile ‘dolu’ arasındaki oran ola- 25
ırktır. N e ki bu G zamanı ne kadarsa o kadar zamanda A cismi D
nesnesinin H parçasını geçer. İmdi havadan seyrek bir nesne varsa bu
nesneyi A cismi E ’nin G ile oranı kadar bir zamanda geçer. Çünkü E,
< i zamanını ne kadar aşıyorsa F cismi D cisminden o kadar daha sey- 30
ıektir. B u hız açısından bakıldıkta evrik: A cismi devinirse F nesnesi­
ni Ci zamanında geçecektir. Demek ki F nesnesi içinde hiçbir cisim 216a
y<ıksa, daha da çabuk. Oysa o G zamanı içindeydi. Dolayısıyla hem do­
lu olanı hem de boş olanı aynı zaman içinde geçecek. Bu ise olanaksız.
I Vınek şu açık: herhangi bir nesnenin bir boşluk parçasını geçeceği bir 5
,ım;m varsa şu olanaksızlık sözkonusu: bir şeyin eşit zaman içinde
lıeııı dolu olanı hem de boş olanı geçmesi kabul edilmiş olacak, çünkü
Ilı cisimle bir başkası arasındaki orantı bir zamanla öteki zaman ara­
klıdaki orantının aynı olacak. Kısaca özetlemek gerekirse, sözkonusu
ulun bu durumun nedeni açık: her devinimin bir devinimle ilgisi var
17 4 OY2IKH2 AKP0A2EQ2 A

ıo yap e c rrı, \ povov de n a v ro s î< rrı n p o s \ p o v o v , T te n e p a a p e v u iv


11 ap<p o L v ), K evo v b e n p o s T r A ijp e s o v k e a r ı v .
ıı ı j p e v o v v bıa(f>ipov(TL

ö t’ wv ( p e p o v r a ı , r a v r a a v p f i a l v e ı , K a r a 8 e t jjv t û v (j>epo-
t « S t• f ~ * \ /> » '
fj.tv to v v ıT € p o \ fiv raöe* opw/xer y a p r a fAtıÇo) p o ın ] v e \ o v T a
rj /3â p o v s rj Kov^>6rr)ros, f â v ra\ \ a o p o ıc o s e)Q) [ r o t ? ır\ y -
15 paaı], Oârrov (fiepâpeva ro ı<rov )(oûplov, Kal Kara Aâyov ov
e\ov(TL râ peyedi] ırpos aAArçAa. o iırr e « a t 8 t a r o v Kevov.
âA A ’ âbvvarov S t â rıva yap alrîav o ttrÖ rjtre ra t dârro v; ev
p tv yap toîs Tr\i]pe<rıv e£ âvayKrjs• Oârrov yap bıaıpeı rfj
ıtrini rö peîÇov rj yap <ryrjiJ.o.Ti bıaıpeî, i) porrij i/v fy eı
20 r o (jje p o p e v o v r] to âty eöev , i t r o r a ^ ij â p a w â v r e o ra t. âAA’
21 â b v v a r o v .

21 o r ı p t v o v v t l ec r rı K ev ov , c r v p fia ıv e ı r o v v a v r l o v 1) 8 ı
o K a racT K ev âÇ ov aıv ot <f>â(TK0VTes e î v a ı K evov, < pavepov e k rS>v
e ip r jp ev ta v . oi p ev ov v o l o v r a ı r o K evov e î v a ı, e ı n e p e r r r a ı 1)
Kara t o t t o v kÎvt]<tis, ârro K eK p ıp ev o v KaO’ a v r o • to v to 8e r a v -
2 5 t o v e<TTi t £> t o v tottov ( jt â v a ı e î v a ı t i K (\ w p ıa p lv o v tovto 8 ’

26 ot i â b v v a r o v , e î p i j r a ı ttj o o r e p o v .
26 K al KaO' a v r o 8e (tko ttov o'iv
(jıaveîrj â v t o A e y o p e v o v K evov <Lv d A r jö â s K evov. ÜHrırep y a p
e â v e v i i b a n n O ıj t i s kv /3 ov , 6K0T?;(reraı to < jo v to v vbcop öcros 6
ku B os, ov toi K al ev â e p ı• aA A a r fj a ia O ij a e ı â 8 r;A o r. K at

3° atet 8?j ev ıravrl (T aparı e)(o v n p erâ a ra crıv , ecj>' & ırecpvKe
peO iaraaO aL, âvâyKr], âv p-i] uvpırıKîjTaı, p ed ıa ra a Û a ı i]
kutu) a ie ı, et kutio i] <j>opâ ojcnrep yi]s, rj âvuı, et Trvp,
rj err’ âp<j>tü, [7)] o-noîov âv r ı ıj ro evrıO epevov ev 8e 87; rû>
KtvSı tovto. p ev âbvvarov (ovbev y ap cruıpa), 8ta 8e rov kv/3ov
35 r o ıcrov b tâ a r tjp a b ıe\ i]A v O ev aı, o r ttp r)v Kal ■nporepov

11 I I Ktvov E 2 1 2 oi E F G H I (fıeptraı F 1 3 râfif]


T av ra I 14 7-riXXa I lP 'S : o m . PP, seci. L a a s Toîr o y;//i(i(T[
seclu si, om . S : hab en t IIP 18 O û ttov e£ âvâyKtjç E t//] t i E
19 a’XÎtia E 2 20 etrrat nâvra H d\A‘] âpa Se A 21 ttrraı I
22 â I 2 3 ffTTiv H 24 âıroKptvâufvov B e k k e r (erro re preli)
26 âSvvarov E F H İ S : âSvvarov eîvaı G J <cni A P S T : o m . E
gkottovvti S 27 Ktvov on), F ytıp iv vScitl av t)rj A 28 öaov F
30 i F P 3 1 fitölaratrûnı pr. E F H I J : <rwı<TTan6aı P et sup. lin. J 1
32 ti I 3 3 17 om . S yp. P P r a n t l : h abet n P on 01 y p . P :
ö<rov S T etrj FH 34 ovde F V kv#ou] kçvov F 35
\ıfûevat] du\r}\vd(vat öu^eıev E 2A : du\ıı\v6€vaı dofcetcv av Corn-
ford
FİZİK 4 175

(ı, linkü [devinim] bir zaman içinde, herikisi de sınırlı olduğundan, hep 10
I ti r başka zamanla oranı var) oysa boş ile dolu arasında [bir oran] yok.
Derriek içinden geçilen nesnelerin farklı olması durumunda bunlar
u i laya çıkıyor. Yer değiştiren nesnelerin [ağırlık-haMikçe] aşırılığı açısın­
da n bakıldıkta ise şunlar: görüyoruz ki, ağırlık ve hafiflikçe daha büyük
Itir ivme taşıyan cisimler, öteki koşullar biçimleri açısından aynı kalıyor­
sa, eşit yeri daha çabuk geçiyorlar, bu da büyüklükler arasındaki orantıya 15
nure oluyor. Dolayısıyla boşluktan geçerken de [bu böyle olacaktır]. Ne
ki l>ıı olanaksız, çünkü hangi nedenle daha çabuk geçecek? Dolu nesne­
lcide bu zorunlu, çünkü gücü açısından daha büyük cisim daha çabuk
ayırıp geçiyor; ya dış biçiminden ötürü ayırıyor ya yer değiştiren cismin
ı.ışıdığı ivmeden ötürü ya da fırlaüldığından ötürü. Oysa [boşlukta] bü- 20
iılıı hızlar eşit olacakur, bu ise olanaksız.
İmdi söylediklerimizden çıkan şu: boşluk varsa boşluk olduğunu ile-
ıl sürenlerin dediğinin tersi sözkonusu oluyor. Aslında yere göre devi­
nim olması koşuluyla kendi başına ayrılmış boşluk olduğuna inanılıyor,
I iı ı da yerin ayrı-başına bir şey olduğunu ileri sürmekle aynı şey; bunun 25
ulanaksız olduğunu da daha önce söylemiştik.
‘Kendinde’ bakıldıkta da boş denen şey gerçekten boş gibi görüne­
bil ir. Çünkü nasıl suya bir zar auldığında zar ne kadarsa o kadar su ta­
şarsa havada da bu böyle, ama bu duyumla algılanamıyor. Yer değiştire­
bilen her cisimde, doğal olarak yer değiştirebildiği ölçüde geri itilmedik- 30
ı,ı', ya yer değiştirme toprağınki gibi aşağıya ise hep aşağıya ya alevse yukan-
ya ya da içindeki şeyin niteliğine göre heriki yana gitmek zorunlu. Oysa
IHışlukta bu olanaksız (çünkü o hiçbir cisim değil); sanki su ya da hava tah-
la zar yüzünden taşmayıp onun içinden her yana yayılıyormuş gibi, zar 35
«DY2IKHS AKPOA2EQ2 A

8 . 2 l 6 a I O ----9 . 2 l 6 b 2 7
ev r <3 K(va>, ü ın rep â v el rö vbıap fij; jueöı'oraro rai £v\îvh> 2 l 6 ,J
kiI/3 (o fxıj8’ 6 aıjp, a \ \ â ttİdtt) Sııjecay 8ı’ aiiToû. aAAa
p / r koi 6 kv/3 os y e e \ e ı rocrovrov fieyeö os, Sırov K a re\eı
K e vo v o el Kal deppıbv r) \j/vxpöv e a r ıv rj fiapiı 1/ Kov<f>ov,
ovbev Î]tto v erepo v t u e ıv a ı ırâvrüiv rw v 7Ta$r]fiârıav e itti, Kal 5
ei ııi} \oopı<TTÛv \eya> 8e to v oyKov t o v Ç vkivov kv(3 ov. <3 o t’ eı
Kaı )(cüpıır6eo] rcav âÂÂcoy vdvToov Kal p/re /Sapı; /xrjre koû-
<pov eıt], KaOeÇeı ro Icror Kevov Kal ev r <3 aiıroj e o r a ı ra» roS
tottov Kal râ> roû Kevov pıepeı Itrto e a v r â . t l oSv o10i erei ro ro v
kvjSov o-â/ıa to v iarov Kevov Kal to tto v ; Kal ei bvo ro ıa v ra , b ıa ıo
r ı ot) Kal onofTaovv ev rû> aiırâ) e o ra ı ; ev /xeı> 8ı/ ro v to a ro n o v
Kal â b v va ro v. e ri 8e tpavepbv ö r ı to v to 6 ki//3mî e£eı Kaı
fieB u rrafievo s, o Kal r â âAAa crojfiara n â m ' t \ ( i . ü>ar tl
ro v tottov pLtjbtv bıa(j>epeı, r ı b el tToıtıv tottov ro îs o’ıip.aıtiv
ırapa rb v (K ila ro v öyKov, el an ad es 6 âyKOs ; ovbev y â p 'a rvfi- 15
/3âAAeraı, el erepov ırep'ı a v ro v îcrov bıâarıj/ıo- ro ıo vro v eh].
[ e n bel bfjKov eıvaı oıov K evov e v roîs Kivovfievoıs.
vvv b ’ ovba-
fiov evros rov Koa/ıov o yap aıjp earıv t i , ov boK eî 8e ye— oııb'e
ro vbuip, el yerav ol l \ 0 ves crıbrıpoı- rfj yap i / Kpiaıs
tov aTrroiî.] örı fiev roCvvv ovk etrrı Ke^oopKrfitvov Kevov, İ k rov- 20
Tatv ecrrl bf/Aov.
Elo-'ıv be' rıves oî 8 ıa tov pavov Kal ttvkvov olovraı <f>a-
vepbv eıvaı örı etrrı Kevov. el fiev 7 aP PV ecrrı juavbv Kal
ttvkvov, ovbe crvvıevaı Kal ırıKeıa-daı oîov re• el be tovto p/
eiîj, ıj oAtos Kivrjoıs o v k ecrraı, 1/ Kv/ıavei rö okov, ûturıtp 25
etpi) EovOos, r) els itrov âel (öfi) /leraf3â\keıv aepa Kal vbcop
(Ae'yaj 8e oîov el e£ üâaros Kvâöov ye'yovev arjp, â/ıa e£ taov

b 1 ân] yap E 2 ırdvrg E H I J T : n dvra FG et sup. 1in. J Sı’


om. F.1 3 ye om. E SA 4 to «kök a «al E F I J 5P : om.
G H J1 t\ m v 1) \j/v\fjay A : Kili ıfrv\pov ftrrııı P 5 erepov]
erepov d \\ û Kat fid \\o v I rö F : toO P 7 ıravTtov râ>v (ÎXXû)i/ A
9 to» t o v om. P I tü i I fjtpf ( tcû tıriı) H 11 kûv E 1 ev om. F
14 Tovra ttov B ek ker (err. prel.j 15 dıraârjs H 16 ttc^jİ
U S et ut vid. P : an tropa ? 17 -2 0 2ti , # . «tttov om. P S T ,
se cl.'B ek k e r : habent n V Averroes 17 cn ] c Zti G H :
ort J S<î] öe aut 5 ı) J 1 19 tn&qpoc] vypot Bonitz yap
I 2 1 tarat I 23 fivat A S P : om. E «<ttt K€vov
E G I J P S î K€i/6ı/ carı F : e o ri r t Kfvöv H 24 oûötV E 0101»
re Kat Ttı\€iadai F 7n\oûtröat E l om. J P 25 7 E ;
17 ^ F : o\a)f i? G : «t»? I : JP 26 «ts E *A V P : om . E 1
Bonitz : om. n P 27 t i AP : om, E
FİZİK 4 177

aracılığıyla boşlukta öncekinin eşi bir aralık var gibi görünecek. Ne ki zar 216b

ila en azından boşluğun taşıdığı büyüklük ne kadarsa o kadar büyük ola­


caktır. O ayrı başına olmasa bile, sıcak, soğuk, ağır ya da hafif olsun, var­
lık açısından bütün bu özelliklerinden hiç de az değişik bir şey değildir: 5

kastettiğim tahta zarın küdesi. Dolayısıyla zar bütün öteki özelliklerinden


ayrılsa ve ne ağır ne de hafif olsa bile eşit boşluğu dolduracak, kendine
eşit olan aynı yer ve boşluk parçasında bulunacaktır. İmdi zarın cismi ile
ona eşit boşluk ya da yer arasında ne ayırım olacak? İki nesne böyle ola- 10
biliyorsa aynı yerde belli sayıda nesne niçin olmasın? Demek ki, bu bir
tutarsızlık, bir olanaksızlık. Ayrıca şu da açık: zar kendi yerini değiştirse
bile, öteki bütün cisimlerin de taşıdığı şeyi taşıyacaktır. Dolayısıyla bu,
‘yer’den hiç de farklı değilse, kütle özelliklerinden bağımsız diye, niçin 15

lıerbir nesnenin kütlesinin dışında nesneler için bir yer koymak gerek­
sin? Küdede bu tür eşit başka bir aralık olsa bile hiç farketmez, <Ayrıca
devinen nesnelerde boşluk diye bir şeyin açıkça olması gerekir, oysa ev­
ren içinde hiçbir yerde yok! Nitekim hava görülmese de birşey. Balıklar
demirden olsaydı onlar da suyu duyumsamazdı. Çünkü dokunulabilir
ulan nesne dokunma ile anlaşılır> Demek ki ayn-başma boşluğun varol- 20
madiği bu dediklerimizden çıkıyor.
9 Kimileri de var, bunlar ‘ seyrek’ ile ‘sık’ var diye, boşluğun da
olduğunun açık olduğuna inanıyor. Çünkü seyrekleşme ile sıklaşma ol­
masa birleşme ile sıkışma da olmaz, bu olmasa ya genelde devinim ol-
mayacakar ya Ksoutos’un32 dediği gibi ya [evren] bütünü dalgalanacak- 25

tır ya su ile havanın hep eşit olarak birbirine dönüşmesi gerekecektir


(dediğim gibi: sözgelişi bir bardak sudan hava olmuşsa, aynı anda
178 «DYSIKHS AKPOA2EQ2 A

aepos vbarp T o aovrov ytytv^ crd a ı), rj K e vöv e ıv a ı e£ dı'dyKijS'


a v^ ıtiK tia O a ı yar Kal i-ntKTtLvtaOaı ovk tv b e ^ tr a ı â \-
30 Aeos. ei /j.ev odv to ]xavöv Aty o v a ı to ıro\A a Ktva Ke\u>pı-
<Tfxeva t \ o v , rjıavepov tös ti /jnjbe Kevöv evh e^ era ı t îv a ı ^oj-
pıaTÖv tuantp fir]bk tottov e y o v ra bıâaT rjfia airrov, oııde fia vö v
ovtoo s ’ et 8 e fit] ^toptoroi’, aAA.’ o/xoıs e v e ıv a ı t i Kevov, rjTTOv
fjiev aû v v a ro v , a v y .[ia iv eı be ırptaTov /xev ov ırâcnjs Kivt)atws
35 aİTiov to Ktvov, aAAâ riijs a vıo (rö y a p \xavov Kovrfıov, Sto
2 1 7 a K al t o trvp fia v ö v e lv a ı (fraaıv), en tiT a KivrjaeMS a irıo v o v \
ovtcû t ö Ktvov i>s tv <5, ÛAA’ toaırtp ot âcrKOt t S) <frepea6aı a v -
ro t Ûvoû <j)€povaı t ö avve% es, o v t<0 to Kevöv ava) (jreptı. Katrot
17ÛS olov Tt (jropav e ıv a ı Ktvov i) to ttov K tv o v ; Ktvov y a p y îy v t -
5 r a t Kevov, t ıs ö cfreptTaı. e r i be -nüs eıu t o v fiapeo s cnrobâr-
a o v a ıv tö cjreptaOaı Karar; Kal bîjAov ö t i t i 6a<o â v pavoT t-
pov Kal KtvtoTtpov f] âvuı otVÖfjcrerat, e i oAcos etıj Ktvov, tol-
X 10t ' â v (frtpoiTO. hrurs 8e Kal t o v t ' â b v v a ro v K iv y O y v a r Ao-
yos o o a v ro s, arantp ort t v tw Ktvat aKivrjTa u a v r a , ovtoo
10Kal rö Ktvov Öti aKtvi]Tov a<Tvn(3Ar]Ta y a p r a r â ^ jj.
10 eıret
8e Ktvov y.tv ov <f>a/i€V t iv a ı, r a aAAa 8’ 7/i7o/)>;raı dAr/0 (Ly,
ort 7} Kwi](Tii ovk t a r a ı, t i /xı/ e a r a ı TtvKvaraıs Kal p.avcoan,
* « T l / A y \ tf r*< s 1f y t * V
7/ Kvfjiaveı o o v p a v o s , ?/ a ıe t ı v o v vöcop eç a e p o s ta ra t Kat
â ifp e £ v d a r o s (d fj\ o v y â p o n TrA.etW â ıjp e £ v ö a r o s y iy v e -
15 7 a t* a v a y k i / t o lv v v , e l p.7) e o r t m A rçrrıs, t£(jû90VfjiCV0V To
i^ op^ evov tö etr^ a rov K v p .aiv eıv ır o ıe lv , rj ÛAAoÖı 77ov îcroz/
/x e ra /3 d A A a r <*5 a e p o s vöcop, ı r a o m ı? oyK os r o v oAov tcroj
)], ?j fjujhev KLveîo-Oai' a e t y a p p tO ıa ra p L e v a v r o v r o (rvfJ.j3rıo-€-
ra t, â v p.)) kvkAco TTepttOT>/rat* ovk a*t ö* eÜs r o kvkA<*> rj

^ 2 8 rotrotİToy ûfîtop F yfycv^röaı AP : yıyvc(T^aı E 29 o rji-


7riXofCT^at E l etrf#cr'IıVeo-öfu E ]S : <rvj'€7rfKrfU'<(T#ai E 'A
fröf^eTaı E F I S : eVö<^€o-^at G H J aXÂ<ws atıte ovk F 3 1 f*1?
GH elvaı om. J 32 F Ötaa-rr?pa A P S T : Ğın-
arrjfiara E 35 eıvaı F 2 1 / a I etvai OITJ. F
2 aûrâ E 3 aya} uv<0<j>f pes; I : dvâ($>opov P 4 tottov E
6 ei orı I : ört E G J 7 Kal ^vûiTepnv om. G 9 orı <o(nrep
o ti F tv] Ktu i v IP 10 ort om. E 1 I I 06 (ftapcv om. G 1
12 ort EH S : om. F G I J 13 vdujp c£ aepos ı<rov H .5 «CTTt
E*A S : c(TTa( E 1 16 TToıeı E uov rö ıtrov I 17 vd<op
E F V P : tls vüiDp G H I J S T 19 âv . , . ırepıiaTrjTaı om. I nepı-
taTarat H
FİZİK 4 17 9

eşit ölçüdeki havadan da o kadar su olması gerekecektir) ya da boşluk ol­


ması zorunlu; çünkü başkaca birleşmek ve ayrılmak olası değil. İmdi
‘seyrek’ten kastedilen, içinde ayrı başına birçok boş nesne taşıyan şey ise 30

şu açık: kendi aralığım, kendi ara-nesnesini taşıyan bir yer olamadığı gibi
boşluk da ayrı başına varolamazsa, ‘seyrek’ de bu biçimde varolamaz. Ne
ki ayrı-başına olmasa bile yine de [seyrek] içinde boş bir şey varsa bu da­
ha da olanaksız. Ama bu durumda çıkan şu: ilkin boşluk her devinimin
değil, salt yukarıya doğru olan devinimin nedenidir (çünkü ‘seyrek’ hafif 35

bir şey, bunun için ateşin de seyrek olduğunu ileri sürüyorlar), ikincile- 217a

yin boşluk, içinde devinim olan şey anlamında devinim nedeni değildir,
hortum’un kendisi yukarı gittiğinden, sürekli olanı da yukarı götürmesi
gibi boşluk da bu biçimde nesneleri yukarı götürür. Yine de boşluğun
yer değiştirmesi ya da boşluğun bir yeri nasıl olanaklı? Çünkü bu du­
rumda boşluğun ona doğru gittiği bir ‘boşluk boşluğu’ oluşacaktır. Kaldı
İd ağır olanın aşağıya gitmesi nasıl açıklanacak? Şu da açık: bir nesne sey- 5

rek ve boş olduğu ölçüde yukarıya gidecekse, tümüyle boşluk varsa orada
en hızlı gidecektir. Oysa aslında bu durumda devinmek olanaksız, nede­
ni de aynı: nasıl boşluk içinde bütün nesneler devinimsiz ise, aynı şekil­
de boşluk da devinimsiz, çünkü o devinse hızlar ölçülemez.33 10
Boşluk olmadığını ileri sürüyoruz ama aslında öteki sorunlar yerli ye­
rinde duruyor: çünkü sıklık ile seyreklik yoksa, ya devinim olmayacak ya ev­
ren dalgalanacak ya her zaman eşit havadan eşit su, sudan da hava olacak
(açık ki sudan olan havanın hacmi daha çoktur, dolayısıyla sıkışma olmaz- 15

sa, ya bastmlan cismin basınçla en dıştaki cismi dalgalandırması zorunlu ya


ı la bir başka yerde eşit hacimde hava su haline gelmeli ki tüm evrenin bü-
U'in küdesi eşit kalsın! Ya da hiçbir şey devinmeyecek. Bir nesne değiştiğin­
de çembersel dönmüyorsa her zaman bu sözkonusu olacaktır. Oysa
18 0 OY2IKH2 AKPOA2HOIA

9 . 2 l 6 b 2 8 ----2 I 7 b I I

(popa, ctAAâ Ka'ı eis fiıûv)' o l fj.iv S?) bıa Tavra K f v ö v t i 20

<paîfv â v tıvaı, 7/ueîs 8 e k iy o p fv ex raiı» v-noKfijitvaıv o rı


Itrnv v\r) jxîa tS>v tvavTia>v, dtpfiov Kal \lrv\pov Kal t&v aA-
\üiv t&v (f>v(riK&v fvavTi<i(rtwv, Kal İk 5 vvdfj.fi âvros ivep-
yeia ov yıyvtTaı, Kal ov ^ajpıortj p.ev ij vAjj, râ 8’ eıpat ere-
pov, Kal p.ıa r û âpıOpûı, fi eru^e, )(potas Kal öep/xov 25
Kat \j/V)(pov. 36
e o rı 8e Kat t r a > p . a r o s vkrj Kal j J . e y d \ o v Kal 26
p.iKpov 7/ avrıj. b r j k o v 8 e- öraı> yap e£ vöaros dijp yivrjraı,

ij avnj v A r / ov npookafiovıra r ı aAAo i y e v e r o , âAA’ o ijv


bvvajj.fi, evepyeCa iyevero, Kal n d A ı v vboop a tp o s io c r a v -

T i a s , ori p . i v tıs p e y e d o s İk jxiKpoTi]Tos, öre 5’ eis piKpo- 30


r?;ra e« jxeyedovs. opoıoûs rotvvv Kâv o â î j p ı t o A v s & > v i v ikarrovı
yiyvrjTaı öyKto Kat e£ (Aarrovos fieıÇu>v, ij hvvâpeı ovcra vAtj
yıyvtraı ajicfıoı. &a~nfp yâp Kal İ k \j/vxpov üeppov Ka'ı İ k
Öeppoiı yjrv^pov ij avrrj, ön rjv bvvdjj.fi, o v t m Ka'ı İ k deppov
fid AAor 6 fpfx6 v, oiıbtvös ytvopifvov iv rfj v\ ?; Qtppx>v o o v k 17r 2 l 7 b
6 fpjiöv öre t } t t o v fjv 6 epjj.ov, £ı<ntfp ye ovb’ ij roC peıÇovos
k v k A o v rıtpıcpeptıa Ka'ı KvproTtjs iâ v yiyvrjTaı İ K A t t o v o s k t
kAov,{rı)rı aiiTij oiıaa jj &A\rj,iv oiıOfvl iyyeyove t o Kvprbv o fjı’ oi)
K v p r o v aAA’ fiıdv (o iı yâp rŞ> bıakfintıv ro ijrrov rj t o jj-âkkov 5
İ a r ı v ) - oiıb’ f t r n rfj s cpkoyös kajieıv t i piytdos iv Ş> ov Ka'ı 6 tp-
pOTTjS Ka'ı \eVKOTTjS t V t a T lV . OVTUİ TOIVVV Ka'ı İj irpOTfpOV depjlO T IjS
('npos'/TijvvaTtpov. âiare Kat ro \xiyf6 os Kat rj fiiKpoTtjsTovaıcrOrj-
tov ö y K o v o v ’n p o a ’K a ^ o v t r r j s t i r i j s vArçseTreKreıVerat, aAA’ orı b v -
v d jj.f i i a r l v iik r j d ji< f> o îv (H ar eori ro aiıro t t v k v o v K at p .a - 10
v o v , K a l jj.ıa v \ r ] aiırûv. ecrrı 8e ro jxtv t t v k v o v j3 apv, to

a 20 /ifv vıa TOtavTfi F Kaıvov I 2 1 bf 011). F \ iy n p fv


F G H JP S : AtyajfK f E lV 23 cvtpyda K ’A T : om. E 1 24 tö
E F G J T : r<j> HI 26 S i F H I P T : d ’ d E : fi-) G J 27 â . , p
vdtiToç I ytvqTaı A PS : yıvifrıu E 28 «XXo t i A 30 a u ı-
KpÖTTjTot ori G 31 TnırurJ d i H ö E F S T : om. G IJP
32 ylyvfT.it E 1 : ytvrjrat F ovcra yıvfTaı v\rj A : vAıj tıvırtı y iy v tıa ı S
33 ya/j E 2A T : ye E ‘ V €* titpjiniı yjrvypiıp kui <k ıpu^pnu depjtmı H
** 1 nrjftevvs yıvofttvttv F 2 y( Is 1' I J P S l yap GH kii 'i P
3 y£Ki|TatGHI 4 ij q scripsi : habent ut vid. PpS : ^ E F G H J P 1 :
i) I ytytve FG H 6 ov yâp ç o r i F fityf&âs n F ou
om. G 1 ÂtuKoTi/s (ta! flfpporrjs ftTTtr G S ırpoc ti)v scripsi,
leg. fort. S : t^ E 'G H I J : rqs E !F «al pr. om. H 10 fırrtv
rj v \ tj A
FİZİK 4 181

yer değiştirme her zaman çembersel değil, düz yer değiştirme de var). De- 20
inek bunlar yüzünden boşluk olduğu ileri sürülebilir ama biz dayanakla­
rımızdan34 yola çıkarak şunu savunuyoruz: karşıdarın, sıcak-soğuk ve öte­
ki doğal karşıdıkların maddesi bir tektir. Olanak halinde varolan bir şey­
den etkinlik halinde varolan bir şey oluşur, madde ayrı-başına değildir,
varlığı değişik bir şeydir, sayıca da ister renge göre ister sıcak ile soğuğa 25

i;»")re olsun, bir tektir.


Ne ki bir cisim küçük olsun büyük olsun, onun maddesi aynı. Şu
açık: sudan hava oluştuğunda başka bir şey eklendiğinden ötürü değil,
olanak halinde olan şey etkinlik haline geçtiğinden ötürü aynı maddede
oluşma sözkonusu oluyor: yine havadan su oluştuğunda da bu böyle: bi- 30

rinde küçüklükten büyüklüğe doğru, ötekinde büyüklükten küçüklüğe


doğru. Demek ki hava çok olmasına karşın daha küçük bir küde haline
I'eliyor, daha küçükken de daha büyük: madde olanak halinde olduğu
için herikisi de oluyor. Nasıl olanak halinde olduğu için aynı madde so­
lukken sıcak, sıcakken soğuk oluyorsa, aynı şekilde madde de cisim daha
az sıcak iken, zaten sıcak olmayan bir sıcaklık oluşmaksızın daha sıcak ha- 217b

le gelir. Tıpkı şöyle: daha büyük bir çemberin yüzeyi ve bükümü daha kü­
çük bir çemberin yüzeyi ya da bükümü haline gelirse, ister aynı olsun is­
ler başka, hiçbirinde bükümlü değil de doğru olan şey bükümlü hale gel­
miş değildir (çünkü ‘daha az’ ve ‘daha çok’ bütünüyle kalan şeyler değil). 5

İçinde sıcaklık ve ışık olmayan bir alev küdesi kabul etmek olanaksız. De­
mek bu biçimde önceki sıcaklığın sonrakiyle bir ilgisi var. Dolayısıyla du­
yulur bir küdenin büyüklüğü ve küçüklüğü de maddeye bir şey eklendiğin­
den ötürü değil, madde olanak halinde herikisi de olabildiği için sözkonu- 10
sıı olur. Demek ki sık ile seyrek de aynı, bu ikisinin maddesi tek. Ama
182 <E>Y2IKH2 AKPOASES22 A

Öe fiavov kov(/)ov. [İri wtrntp fj rov kvk\ ov TTtpMpeotıa rrvv-


ayopivi] eis ikarrov ovk &kko r ı kapflâveı t o Koıkov, aAA’
o ijv (rvvrıyOr), Ka'ı tov nvpos o r ı âv rıs Aâ/3 jj uSı> eoraı
15 dtpjiov, ovtio Kal ro 7rây avvaytuyi] Kal bıao’rokr] rijs av-
Ttjs vkr/s.} bvo yâp İo rıv i<l>' İKardpov, rov r t ttvkvov Kal
tov pavov- rö re yâp fiapv Kal rö o-Kkrjpöv ttvki>a öokeî
eıvaı, Kai râvavrCa pava to re Kov<jıov Kat ro pakaKÖv
bıa(f>tovtî be to fiapb Kal ro ffKkt]pov eiti p.okC{3 bov Kal <rı-
3 0 bıjpov.

20 «k ör/ rÛD tip rjp e v ıo v (fiavepöv (Ls o îır ' â ıro K e K p ıp fv o v


K tv o v ic r r ıv , o v d ' âırAais o v r e v rŞ> p a v ip , o v r t b v v â p e ı, ei pr]
r ı s f i o v k e r a ı ırarrıos K a k e îv K tv o v to a ır ıo v r o v <pepf<r$aı.
' oıîra» 8’ 7/ ro ö fia p to s Kal Kovtyov vkr\, y toiovtt], tır] a v ro
K tv o v to yap ttvkvov Kal ro p a v o v K ara r a û n jv r ıjv t v a v -
J5 rCmcrıv (fıopas TroırjriKa, K ara 8e rö <rKkr]pbv Kal p a k a * ov
ıraöo v s Kai âıraÛeıas, Kal ov <f>opâs âAA’ erepoıtoo’tiüs p.âk-
koV. Kal TTtpl jxtv Ktvov, TTü)f etJTl Kal TîÜS OVK İ<TTl, 8la)-
pıcr0w TOV TpâlTOV TOVTOV.
E y o p .tvo v be tûv tlpi}p.tVMv eo-r'ıv iır t k ö t lv ırtpl \ p o v o v ı o
30 ırp ü ro v be KaAûs i \ t ı bıaıropi]<raı -ntpl a v ro v Kal b ıa t S>v

İ£(ûTtplKG)V koycitv, TTOTtpOV TÜSV OVTOİV İdTtV j) T(üV p>) 0VTUV,


t ır a Tıs î] (f>v<rıs a v ro v . â t ı p'tv o vv r; 5 A<os ovk icrrıv i) p.6-
k ıs Kal â p v b p ü s, İ k reovbt r ı s av vıroTrrtvcrtıtv. rd p tv
ya p a v ro v y t y o v t Kal ovk icrrıv , rd be p t k k t ı Kal ovıroı İcrrıv.
2 18 ® tK be ro vro iv Kal 6 ârreıpos Kal 6 âtı kap.[iav6p.tvos \po-
vo s crvyKtvraı. to 8’ tK pî] ovt<ov uvyKtiptvov âbvvarov âv
3 eıvaı Oo'£eıe pıeTeytıv oiıo-ı'as.
3 Trpbs be tovtois Tiavrös p-epı-

** I 2 - I 6 ( ti . . . v\tjç IJP S : om. T yp. G yp. S 14 t}v sup. Iin.


E1 Kai] oûru KOI A ecrrı G H I et post 8(pp.6v F I 5 ırvvayıuyr)
ıcnî fimaTo\ı) E S : trvuayuyrj Kai SıaırTokrj A 16 c<f> F"GH JP :
«</>’ E l V S 17 yap om. H 1 19 ro alt. AP : om. E uo MB&nv
E 'F H I J P T : po\vfihov E 2G S 20 tot AT : o n E 21 ovr*
(P AP ; ovûtv E 2 2 navraıs Kunttu Kevov A V T ; Kn\ftp t* kcvov
E
ir n v T Û s 23 a v t i r ] F 24 t o a i t . O U 1 . E 27 d u û p t f T Û a ı
A S T : &ülpl(7Taı E 2S TOVTOV TOV TpOlTOV F T 29 ITipl TOV
Xpovov H 30 Rıaıroplvat J 3 1 Xn?6>i' OID. lort. S 32 ovtcûv
I* *j pr. E ]S : om. E 2A p o \ n E S T î poyts A 33 rtf tw
G H I J V P : ns âv kul E : up rtp T S ° : rıs F 2 iS a 2 ov u vaı
66 £ tk E G H J S : <5<i£«ıcy âv F : tıvaı âo£cu I 3 n trt^ n v E J P H S :
jntT*x*ıv n a r ! E 2F G J : ir ot t p t r t \ t ıv I
FİZİK 4 183

‘sık’ ağır, ‘seyrek’ ise hafif <Ayrıca nasıl çemberin yüzeyi biraz küçülünce
büküm başka bir şey almaz, zaten sahip olduğu şeye indirgenmiş olursa
ve ateşten alman her şey sıcak olursa, aynı şekilde “herşey” de aynı mad­
denin birleştirilmesi ve ayrılmasıdır>. Nitekim bu iki şey, ağırlık ile hafif- 15

lik öteki ikisine, sıklık ile seyrekliğe indirgenir, çünkü ağır ile sertin sık
olduğu görünüyor, karşıdan hafif ile yumuşağın ise seyrek. Ne ki ağırlık
ile serdik kalayda ve demirde birbirine uymuyor. 20
Söylediklerimizden çıkan şu: ne gerek mudak anlamda gerekse sey­
reklik anlamında ayrıbaşına bir boşluk var ne de olanak halinde: meğer
ki, yer değiştirme nedenine ısrarla ‘boşluk’ adı verile! Bu anlamda ağırın
ve hafifin maddesi böyle bir şey olmakla ‘boşluk’ olabilir. Çünkü sık ile
seyrek bu karşıdığa göre bir yer değiştirme yaratır, oysa sert ve yumuşak 25

açısından bir etkilenim ya da etkilenimsizlik yaraür, diyesim yarattıkları


bir yer değiştirme değil, daha çok bir başkalaşmadır. Boşluk üzerine de
ne anlamda var, ne anlamda yok, bu biçimde belirleme yapmış olduk.
10 Dediklerimizi sonuçlandırdığımıza göre ‘zaman’ konusuna geç­
memiz gerekiyor. Kamuya açık konuşmalarımızda onunla ilgili dedikleri- 30

mizden de yararlanıp ilkin o varolanlardan mı, var olmayanlardan mı;


ikincileyin doğası ne, buna bakmak yerinde olur. Ya hepten varolmadığı
ya da kaygan-ele avuca gelmez bir şey olduğu şunlardan çıkarulabilir: za­
manın bir parçası varolmuştur, [artık] yoktur: öteki parçası ise olacakttr,
henüz yoktur. Hem sınırsız zaman hem de ele alınan her zaman bu par- 218a

çalardan bileşiktir. Ne ki, varolmayanlardan bileşik olan bir şeyin varlık­


tan pay almasının olanaksız olduğu görülse gerek.
Öte yandan parçalanabilen her nesne, varsa, varolduğu sürece
184 <E>Y2IKH2 AKPOA2EC2S A

9. 2 I 7 b 12 ---- IO. 2 l 8 a 2 8
otoö, â v tıe p fj, a va y K i), ore to r w , ı/roı -K avra râ fifp rf
f î v a ı ij (V ia - r o v be X P °V0V T“ tl *v yeyove r a Se fie k A .fi, 5
eo rı S’ o v b e v , o v r o s p t p ıc r r o v . r o b i v v v o v p i p o s ' p e r p t î r e
yap to p i p o s , n a l crvyKfîaûaı b et rö oAoj) İ k t S>v p e p G tv
6 b i \ p o v o s o v b o K fl crvyKeıcrOaı İ k r û v v v v . eri Se rö v v v ,
o c p a ıv e ra ı b ıop ıÇ eıv to ıra p e k û o v Kal rö p i k k o v , tto re p o v
İv Kal tovtov â e l b ıa p e v e ı rj â k k o Kal â k k o , ov pc’ı b ıo v 10
ib t îv . t i p .iv y a p a ’ı û e r e p o v Kal t r e p o v , p ıjb e v 8’ i o r l t &v
iv rû XP° VI** a A k o Kal â k k o p e p o s a p a (ö pı\ TtfpLİ\fi,
rö 8e TTfpıt^fTaı, Sıcrnep 6 ik â rT o o v x p o v o s vırb tov ır k e io -
v o s), rö 8e v v v f «/ â v ırp o re p o v b i o v âvâyKi; (<p0 â p 6 a ı r t o r i,
/cai ra vvv âjaa p e v akkijkoLs ovk ( crraı, icj)6âpÛat b i 15
avâyKi] âe i to TTpoTtpor. iv a v r û p'ev ovv itpBapOaı o v x
olov re S ıâ rö e ıv a ı ro're, ev âAAa> öe v v v icpöâpöaı to
TrpoTfpov v v v ovk i v b f \ f r a ı . foToı y a p â b v va ro v i\ 6 f i f v a
fiv a t akkrjkiü v r â v vv , w erirep <TTiyp.i\v crTtypijs. (İTiep ovv i v
rû i<fce£îjs ovk icf>6apraı âA A ’ i v âAAto, iv r o îs p t r a £ v 20
[ro îs] vvv â-neıpoıs oîıtrıv â p a â v eli}- to v to b i â b v va ro v. âA A â
pi/v ovb’ a l f i rö a v ro b ıa / jJv d v b v v a r o v ovuevus y a p b ıa ı-
pero v -ıreırepacrpivov i v n epas tcrrıv, o vre civ icj>’ i v rj crvvfXfS
ovre â v İtri ırÂaco- rö Se rûı/ -nipas icrrCv, Kal \p o v o v İcrrı
k a ji f lv TTfTTfpacrfj.cvov. / r ı eı ro â p a e ıva ı K ara \p 6 v o v Kal 25
jtıjjre TtpoTfpov p ıjre v o rep o v ro i v r û a v r û e îv a ı Kal evi [rû ]
v v v e o r ıv , f i r â re n porepov Kat r â i a r e pov i v r û i’uy rtpbi
İ cttiv, â p a âv fb f râ ero s y fv o p e v a p v p ıo a ro v ro îs ye-

a 4-5 ot . . . eVtrı E P : t]roL evıa fj ırıivra ra fJepıj eıvaı A SPT :


ff m ivra râ fitprf ij evıa elvaı S c 6 perpel re F H 2ISP : fierpeiraı
H *JA P S C: perpel E 2G : E 1 İncertum 7 ! pepoç, ro be vvv
ov perpel F 6 el E F G J P S : I : SoKeı H 8 ov om. F 9 öıopı-
(eti/ E ’ a V S et ut vid. T : opiÇeıv E 1 10 i) (âet) Torstrik oi]
6 E II avvıdeiv H 12 o fil) ırepıe\eı afia H 14 t6 re
E ‘H PS 15 Kai . . . afin E*AHS : om. E 1 ovk tartıl d\Atj\oıs
hıecpÖapdaı H öf E 2A PS : om. E 1 16 avıiyKtj . . . TTpmepnv
E SÂP : (iti avdyKtf ro nporepov S : lU’ııyKT] E 1 ovv om. I (l^xl T0
vvv oi>x H 17 °">v t' nei öta H : nıovraı öı« J 1 rore E*AVS :
om. E 1 18 ?otû> E*APS : eo-nv V : E 1 incertum 19 nrıypffv
E P S T : orty/ıı; A 21 toîs seclusi: om. S et fort. P 24âı>om. F
26 fcni ivt [toj] DİeİS, K<ıl tvı fort. T : K«i el' TOÎ IISC•• Kai fvt t 03 ci.
Bonitz : omittendum ci. Bonitz, fort. cum PS 27 ye H :
om. S rrpârepa Kai T a vtjreptı F cVJ yıvâfieva ev S 2 8 ra
eis eros E 2AS yevopeva IlP SP T : yevifo-opeva S ° : yevtftrofieva ff
yevopeva DİeİS pvpıoarov ante yevupeva F ytvopevoıs F P S
FİZİK 4 185

ı mun ya bütün parçaları ya da kimi parçaları vardır. Oysa zaman parçala­


nabilir olmasına karşın parçalarının biri olup bitmiş, biri olacak, hiçbiri 5

yok. “Şimdiki an ise zamanın bir parçası değil, çünkü parçanın bir ölçü-
'.ı> vardır, bütünün parçalardan kurulması gerekir, oysa zaman ‘Şimdiki­
ni 'Iardan biraraya gelmiş gibi görünmüyor. Kaldı ki geçmiş ile geleceği
ayırır gibi görünen ‘şimdikian' acaba hep bir ve aynı mı kalıyor, yoksa
Ih |' başka, hep değişik bir şey mi, bunu görmek kolay değil. Hep değişik 10
blı şey ise ve zamanın içindekiler içinde hep değişik olan hiçbir parça bir
başka parçayla zamandaş olarak varolamazsa (kısa zamanın uzun zaman­
>a sarılması gibi, biri kuşatıyor öteki kuşatılıyor olmadıkça); ‘an' daha
"in e varolmayan ve bir zaman zorunlu olarak ortadan kalkacak bir şey
İm-, 'an lar birbiriyle zamandaş olmayacaktır; daha önceki ‘anların hep 15

"iladan kalkmış olması zorunlu. İmdi onun, o zamanki varlığından ötü-


m, kendi içinde ortadan kalkmış olması olanaklı değil; önceki ‘an’m bas­
kı bir ‘an’ içinde ortadan kalkması da olası değil. Nitekim nasıl bir nok-
ia öteki noktayla sürekli olamazsa ‘an ların birbirine eklenmesi de ola­
naksız olsa gerek. Öyleyse ‘an’ bir sonraki içinde değil başka birinin için- 20
de ı»tadan kalkmışsa sonsuz olan aradaki ‘an ların içinde zamandaş ola-
ıal< bulunacaktır! Oysa bu olanaksız. Ne ki ‘an’ın hep aynı kalması da
"laııaklı değil, çünkü sonlu olup da parçalara ayrılabilen hiçbir nesne
iı 1 sınır taşımaz: ister tek bir nesneye göre sürekli olsun ister daha çok
nesneye göre, bu böyle. ‘A n ’ ise bir sınırdır, sınırlı bir zaman almak
"lanaklidir.35 Öte yandan ‘zaman içinde zamandaş olmak’ ile ‘ne önce 25

i»- de sonra’, “aynı ve tek ‘an’ içinde olmak” anlamına gelse, yine önce
'r sonra olup bitenler şu belli ‘şimdikian’ içinde olsa, on bin yıl önce
186 <Î>Y2IKH2 AKP0AZEQ2 A

vopevoıs Tijpepov, Kal ovTt ırpoTtpov ovre vorepov ovbiv aAAo


30 â\kov.
30 m pl jx€v ovv tû>v vırap\ovTüivaiiTi3 ToaavT1 lora) 8wj-
TtoprjpLtva' t i 8’ iırrlv b ypovos Kal Tıs avrov j; (jjvcrıs, öpoıuis
İk re t&v -napabebopivıov abıjAdv eoriv, Kal ıtepl 3>v rvyyâ-
vofifv bıeAtjAvOoTes tTpÖTtpov. oi p iv yap ti\v tov öAov kLvtj-
2 l 8 b <t ıv eıvaı ıpaaıv, ol be rı/v <r<paîpav avrı'jv. küLtoi ti)s ne-
pttpopas Kal to pepos ypâvos Tts -nepi(j)opâ 8e ye ov-
p.epos yâp TTfpujıopas to Ar)<fc6 ev, âAA’ ov Trepi(f)opâ. eri d’
el nAfcovs yaav oi ovpavoi, âp.oiws av ı\v o ypovos ?/ orovoiıv
S avrûv Kİvrjo-ıs, aicrre noAAol ypovoı apa. ?/ 8e tov öAov
a-<f)aîpa )zbo£e p.ev roîs etnovtrıv elvaı 6 ypovos, oti ev re
r <3 ypovu> ırdvra eorıv Kal ev rjj toû öAov <T<j)aLpa- Iittiv b’
evi]OiKü>T(pov to tîprıııevov >"/ cocrre -nep'ı avrov ra âbiıvaTa
e7Ti(rKoııtîv. entl be boKel /xâAıora Kİvn]trıs eıvaı Kal pıera-
10 /3 oA)/ rty 6 ypovos, tovt av etrj (TKemeov. fj p.ev ovv eKao-Tov
p.era/3 o\ıj Kal Kİvrjo-ıs ev avrui tŞ> p.eTajiâAAovTi povov
earîv, i) ov âv t v vtj ov üvto to Kivovpevov Kal ij.eTaj3 aAh.ov
ö 5 e ypovos bpo’ıuts Kal ıravrayov Kal ırapa -nao-ıv. İ t i &e
perafioKi] p.lv ecrrı Barruıv Kal fipabvrepa, ypovos
1 S 8’ ovk eaT iv rö yâp fipabv Kal rayv ypovcP “ ptcFraı, rayv
pev to ev öAıyü) ıroAiı Kivovpevov, fipabv be to ev ttoAAŞ
oAiyov- 6 be ypovos ovy û>pı<TTaı ypovıa, ovre r <3 notros r ts
elvaı ovre r <3 no idi. ört pev toivvv ovk f<rru> Kivrjty a , (faavepov
pijbev be ûıa<j)(p(Tui Aeyeıv i)pıv ev r <5 napovTi kİv>]<tiv ?j
30 p .e T a j 3 o A r ı v .
’AAAa pi ]V ovb’ âvev ye peraj3 oArjs- örav yâp prjbev II

B 29 û\Ao ıîAXou oiıhiv H 30 tiTTüi &ır\ırapr)mva E G I J P S :


( arat fiırjiroprjpeva F : (îpı)<rda) H 3 1 avruv i] tfivaıs E G I J P :
a ir t f ıj (j>iıtrıs F : >/ <j)û<T<s aiıroü H S 32 rt IIP : om. S â$r/\oı>
ı/Tiç tırriv E 1 b 3 ■ • • 7rePı0 opd om. I yı'ıp] oi
rrjs sup. lin. J 1 \t\6iı> E V et sup. 1in. J 1 S ' E G H IJ P : om.
FT 4 ol om. S ârıovv H 6 ılırovnıv AP : inıoİKrıv E
re om. F P 7 XP°V<? T" 71 ûl'Tn IP 8 n om. H 9 Kİvrjais
Tir flvnı H IO t o û re âv anenTtov G 11 eavrai H fiövov
ta r iv E H P S T : ea ti jınvov F G I J 13 pr. E F G I J T : om. HS
Ğe' E ’ A P S T : ûi Kaı E 1 14 c'0"71 E 'P S T : e’<rri ıraaa E 2AV
1 5 tip a & v K aı to Ta\i> I : r â ^ v Kaı (k..İ t o P) ft p a fiv V P S T 1 9 8e
A VP : om. E 21 â\A' o i pîjv o iS ’ G y ı om. S ın j 8eı/
a v T o l E G I JP S 0,1 r : a v r o i p r jb iv H : a u ro i p i) 8i v F : (ivro'ı fiı) SP
FİZİK 4 187

olanlar ile bugün olanlar zamandaş olacak, hiçbir nesne ötekinden daha
önce, daha sonra olmayacaktır. 30

İmdi zamanla ilgili bunca sorun sözkonusu. Zaman ne, onun doğa­
sı ne, bu az önce üzerinde durduklarımızdan çıktığı gibi, bize aktarılanla­
ra göre de belirsiz. Nitekim kimi, “zaman [evren] bütününün devinimi­
dir”36 diyor, kimi ise37 zaman gökçemberin kendisi”. Gerçi çembersel yer 218 b

değiştirmenin bir parçası da bir zaman [gösterir] ama yer değiştirmenin


kendisi zaman değil, çünkü parça çembersel yer değiştirmeden alınmış
Iur parçadır, çembersel yer değiştirmenin kendisi değil. Ayrıca çok sayıda
Cökçember olsaydı onların herbirinin devinimi zaman olur, dolayısıyla 5

/.amandaş birçok zaman olurdu. “Zaman bütün evrenin [dış] çemberidir”


diyenler, herşey hem zaman içinde hem de evren bütününün çemberi
içinde diye böyle düşünüyorlardı. Oysa bu görüş öyle zayıf ki, bu görüşle
ilgili ortaya çıkan olanaksız şeylere bakmak yetiyor. Ama madem zaman
bir devinim, bir değişme diye düşünülüyor, bunun üzerinde durmak ge­
rekli. İmdi herbir nesnenin değişmesi ve devinimi salt o değişen nesne- 10
nin içindedir ya da o devinen, değişen nesnenin bulunduğu yerdedir.
( )ysa zaman hem her yerde hem de her nesnede aynı biçimde. Aynca de­
rişme daha hızlı, daha yavaş olur, zaman ise öyle değil; çünkü hızlı ile ya- 15

vaş aslında zaman ile belirleniyor, kısa zaman içinde çok devinen nesne
lıızlı, uzun zaman içinde az devinen nesne yavaştır. Zaman ise ne niceliği
ne de niteliği açısından bir zamanla belirlenir. Demek ki zaman bir devi­
nim değil, bu açık. Bizim için şu anda ‘devinim’ ya da ‘değişme’ demek
.ırasında hiçbir ayınm yok.38 20
11 Ne ki değişmeden bağımsız da değil [zaman]. Nitekim
188 «DYSIKHS AKPOA2EQ2 A

io. 2 l 8 a 2 9 ----I I . 2 I 9 a 1 3
a v ro l /xera/3 aAAtofxei> riijv b ıâ v o ıa v ij kdöıapıev p.(Taj3 d k -
k o v re s , ov boKeî ijiJ.LV y e y o v e v a ı \ p o v o s, KaÖâırep ovbe to îs
iv 2 apbo î fJt,vdokoyovp.evoıs KaOevbeıv 1rapa t o îs {jptuaıv,
ö r a v iyepO Staı- avvaıtro vo -ı y a p r <3 -npoTtpov v v v to v a re p o v 35
v v v Kal (V ıro ıo va ıv, iÇ a ıp o v vres b ıa n'/v a va ıa & rja ıa v ro fte-
T a£v. Ûl(T1T(p OVV f i p.r) l)v trtp o v TO VVV A k k a TaVTO Kal
i v , ovk â v ı)v \p o v o s, ovtcus Kal t it el k a vB d v eı erepov öv, ov
öoKei t ıv a ı rö n e r a £ v y^povos. f i 8?; rb jur/ olea& aı e îv a ı
\p o v o v Töre a v p fia îv e ı yjp.iv, o ra v p.ij opîuuijxtv p.)]btp.ıav 30
fj.tra(3 okıııv, a k k ’ i v evi Kal âbıaıperu) <f>alvrjraı îj \j/v)(il Me"
v e ıv , o ra v b’ aladdpıeO a Ka'ı opıatopıev, to r e tpap-ev y e y o v e v a ı
yj>6vov, <j>avepbv o ti ovk e a r ıv â vev Kivtfıreu)s s a l / le r a jio k y i
\p o v o s. ö r ı p i v ovv o vre K ivrjaıs o îır' âvev Kivı'ıcrecns o ^ p o vo s 2 iç )ft
e a r i , <f>avepov ktjtiTeov be, e irel ÇijTovjjıev t l e a r ıv ö \ povos,
iv r e v d e v a p y o p iv o ıs , t i t t } s k i v i ) a e û s e a r ıv . djxa y a p K iv r j-
ae(>)s aiaQ avo\ıe6a Kal yjp o vo v Kal yap eav ı) aKÖros Kal
lAtjbiv b ı a to v aû fjiaro s Tîâa\(ûjj.ev, K ivrjaıs be r ıs ev rj] 5
\jfv \fj iv ij, eiıöv s a/xa ooKeî rıs yeyovevaı Kal ^/adros.
aA A a pLİ/p K a l o ra v ye xpovos boKrj yeyovevaı rıs , d jia
K aı Kİvrjaîs r ı s boKeî y e y o v e v a ı. öoare ijro ı KLvrjaıs y rijs
K ivijaeios t i e a r ıv ö \ p o v o s. e n el ovv ov Kİvt]<rıs, dvdyKr] rrjs
K i v r j a e t â s t i e îv a ı aiiTov. 10
eırel be rb Kivovfjıevov K iveîraı İk r ı - 10
v o s e is r ı Kal ırav p.eyedos a v v e ^ e s , a K o k o v d e î rŞ> ju ey e ö eı
7) t ’Tjaıs' b ıa ya p ro t o im edos e îv a ı o v v e \ e s K a l îj k i-
f t • », V V » I / ** \ I
V7](TLS €(TTLV (TVl € \ 7JS, Ola 0€ T)}V KLVYJCnV O \pOVOS* 0 (T7} y a p 1)

b22 (ierafta\\rtp.tv E F G I J PS : perafidKapev H 23 xpovog E J P S T :


o %pnpoç F G H I 24 iv F P T : ev rrj G H IJ : om. E 25 ro . . .
tû) A S T 26 ro fu a ov I 27 aAXâ E 2AV î aXXa Kat E 1 ev
#cai ravrov H 28 xpovos E G I J S T : o xpovoç F H firci X«^âvot
G : cnîKavOâvft E 29 öe E 2 etVaı om. E G , sup. 1in. J
30 opt(Tcûfj.( v A et fort. S l opıÇMpev E 3 1 om. H <f)aıvertu GH
32 Ö’ om. E 1 33 dvev . . . |U€ra/3 oX^r E F G JS : dvcv p,tTa&o\i)s
Kaı Klvt)(T*a)S T : p.€Tafto\Tjç Kat Kivı)iT€(oç âv tv H : â«'€U Ktvr}<reu)Ç I
2I9a I xpovas pr.] o xpov°ç F I 2 en-*» E 1H S î €7ra8q E 2F G I J
t İ ç E 1' o om. F 3 âpxop,fvoı E 1? rt] et rı Torstrik form E :
O X P°vnS eO'TlV H : CfTTlV O XPOl'OS P 6 ÖOKft rtÇ E G I J P : $OK(î
rı F : rıs- ftoKfî H S : Ğok«i T 7 öra^ teni S y€ om . F H S T
doKfj ytyovtval E G H J T : doterj ytrctrûut I : ycvi&Bat Ook>] F 8 Ttr
om. H fioKfi E T : (palrerat AS 9 - 10 earıv . . . rt om. G
liret E 1 H J2S : enftdt) E 2F G 1J 1 10 uvat t i H S 12 ro alt.
om. E 2F G J 1 3 öıa . . . x p ° vos H V S T : om. E F G I J et ut vid. P
FİZİK 4 18 9

düşüncemizde hiçbir şey değişmediğinde ya da değişmeyi farketmediği-


ınizde biz zamanın da geçmediğini düşünüyoruz. Sardenya’da uyanıkken
uyudukları anlatılan kahramanlar için de bu böyle olsa gerek, çünkü on- 25

l:ır duyumsamadıklarından ötürü aradakini aüp önceki an ile sonraki anı


birleştirip tek yaparlar. Nasıl ki ‘an’ değişik bir şey değil de aynı ve tek
.şey olsaydı zaman olmazdı, aynı şekilde değişik bir şey olduğundan ötürü
ıluyumsanmadığı için aradaki ‘ara-an’ın zaman olmadığı düşünülüyor.
İmdi hiçbir değişme beklemediğimizde zaman geçmediğine inanıyor, ru- 30

luın tek ve bölünmez bir ‘an-durumunda’ kaldığını düşünüyorsak, bir


değişme duyumsamadığımız ve belirlemediğimizde ise zaman geçmediği­
ni söylüyorsak, bir devinme ve bir değişmeden bağımsız zaman yok, bu
;n, Lk. Öyleyse yine açık ki, zaman hem bir devinim değil hem de devi­
nimden bağımsız değil. Madem zamanın ne olduğunu inceliyoruz, bura- 219a

dun başlayıp “zaman devinimin neyi?”, bunu ele almalıyız. İmdi biz devi­
nim ile zamanı aynı anda algılıyoruz. Karanlıksa ve bedensel bir etkileni-
ıne uğramıyorsak bile ruhta bir devinim olduğunda hemen belli bir za- 5

man da geçti diye düşünüyoruz. Ama belli bir zaman geçtiği düşünüldü-
I;fınde aynı anda bir devinim olduğu da düşünülür. Dolayısıyla zaman ya
l'ir devinim ya da devinime ait bir şey. Demek madem bir devinim değil,
ı k'vinime ait bir şey olması zorunlu. 10
Devinen nesne bir şeyden bir şeye doğru devindiği için ve her
hiiyüklük sürekli olduğundan devinim büyüklüğü izliyor. Çünkü bü­
yüklük sürekli olduğundan devinim de sürekli, devinim sürekli oldu-
I'tından ötürü de zaman [sürekli]: nitekim devinim ne denliyse
190 <E>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

KLvrjaLS, roaoîıTos Kal o xpvvos alet boKeı yeyovevaı. rö bil


15 ttporepov Ka'ı vcrrepov i v tottiû ırpS tröv icrrıv. e vra vO a p.ev ör/
r j j öecreı- iıre'ı 8’ iv r Sı peyeûeı e trrı t o TTpörepov Kal îıcrrepov,
avâyKrj Kal iv Kivrı<reı eıvaı ro TTpörepov Kal v tr re p o v , ava-
A o y o v roîs iı ceı. âAAâ jui/v Kal iv X P°Vİf* e crrıv r o ttpörtpov
K al v trre p o v bıa r o <xko\o v d e ıv a ti O artpıo darepov a v rû tv . t o r ı
30 6 e ro TTpörepov Kal v trre p o v iv rfj K Lvijatı o )xtv ırore
ov KLVtjaıs [«orıı »]1 ro p-ivroı eıvaı av rv e re p o v Kal ov KÎvtjtrıs.
aAA a fiîjv Kal r o v xPovov y e yvw pıÇ o/xev ö r a v opCtrtü/j,ev
ri]v K iv rja ıv , rS> ttporepov K al vcrrepov öpıÇovres- Ka'ı ro re tf>a-
p.iv yeyovevaı \pöv ov, örav rov tiporepov Ka'ı vtrrepov ev r fj
3 5 Kivi)treı aîtrörjtrıv Aûj3 a>p.ev. öpı(pp.ev 8 £ rtp &AAo Kat âAAo

vtroKafteîv avrd, Kal peraÇv rt aûr&v erep o v ö r a v yap


erep a ra â«pa r o v pecrov voı'/traı/xev, Kal öıio enrıj 7]
r â vvv, rö p.ev ttporepov rö ö’ v tr re p o v , rö re Kat t o v t o <j>a-
p.tv elvaı Xpovov‘ rö yap öpı(âp.tvov rto vvv \povos eıvaı
30 öoKeî- Kal VTTOKeıtrdu). ö ra v p.ev oûı> <î)s tv to v v v aıtrdavta-
p.cOa, Kal p-i] îjTOL <Ls ttporepov Kal vcrrepov iv rf] K ivıjaeı rj
ots rö avrö p'ev ttporepov be Kal vtrrepov rıvos, o v 8 ok«Î XP^~
dos yeyovevaı ovbeıs, ö r ı ovbe Kivrjtrıs. örav be rö TTpörepov
2 l 9 b Kal vtrrepov, ro re Aeyopev xP^V0V’ t o v t o yap itrrıv 6 XP°vos,
1 apıOpös Kivtjtrecas Kara rö TTpörepov Kal vtrrepov.
3 , ovk apa kL-
vi]itls 6 x/>o'j>os aAA’ fj âpıOjxöv e^et ?) Kivrjtrıs. ai]/j,eıov be-
to pLtv yap ırKelov Kal eAarrov Kpıvopıev âpıOpŞ, Kİvrjtrıv be
5 TrAeta» Kal tAdrraj xp6vu)- apıdpös apa rts <5 xp°vos. eırel
8’ apı6p.6s iarrt öt\ûs (koI yap rö âpıOpLOvpevov Ka'ı rö âpıO-
3 14 Kaî A P S : o m . E nîeî o m . S dq E H A P T : fie V S : 8 e 5 ı)
F G IJ 16 iıre ı 8 q 8 e T : eVeıı 1 S etrTi A P S T : O m . E ırpiûTov
G J 1 Kal E F G I J S î Kai tö H P T 17 Kili alt.] Kal to H 18 e’»]
iv to» IP etrrtv o m . H 19 Kal] ıcrtî to H P 20 koi] Ka'ı to
G H İJP iv Tîl Kivfjaeı o m . P iv H S T : avrû v iv E F G I J : to
iv T orstrik 7T0Tf tv A P S : nporepav E 21 itrrıv seciusit
T orstrik, o m . S et ut vid. PP : habent IIP C 22 ye om. I
23 Ttü E F G V : TO H I J P T 25 Tû] Ttp â \ \ o KOI G 26 OUTa]
nirö E F G P 29 eıvaı alt. E 2AP : o m . E 1 30 aitr0 avo>fieÖa tû
vvv F 3 1 toi E : r\ fecit J <ûı] i>s to G H I J KOİ] Kdî to H
32 ı*ev E G I J 'P S : pev u i l' J 2; UO H öe <t<ü utJTtpov A V P ^ S : Ka'ı
v a rip o v P>: om. E yeyovivaı %pâvos F 33 0m' ^
h i nene] K fii t ö E 2 t ö om. J S 3 ı j n P T : ^ fj Torstrik
6 â’] ö’ ö E 2GP «oTt sup. 1in. E 1 apıö^ı/TÖ*/ icat ro apıdftoûficvov
H t o n P S : seci. Jackson dpıâfirjTÖv F G I J P ; dptOpovy E
FİZİK 4 191

ln-p o denli zaman geçtiği düşünülüyor. Demek ki, ‘önce’ ile ‘sonra’ as­
lımla bir yer içinde var, diziliş açısından orada. Büyüklükte ‘önce’ ile 15

'sonra’ varolduğundan ötürü devinimde de büyüklüklerle orantılı bir


Vince’ ile ‘sonra’ olması zorunlu. Ne ki birini hep öteki izlediğinden za-
iMunda da ‘önce’ ile ‘sonra’ var. Ama devinimdeki ‘önce’ ile ‘sonra’ kimi 20
I <'z devinimin kendisi, devinimle aynı şey; oysa onun varlığı değişik ve
devinim değil. Devinimi ‘önce’ ile ‘sonra’ açısından belirleyerek saptadı­
ğımızda zamanı da anlıyoruz, diyesim devinimdeki ‘önce’ ile ‘sonra'yı al­
çaldığımızda zamanın geçtiğini söylüyoruz. Belirlememizi sağlayan şey, 25

onları başka başka şeyler olarak kabul etmemi! ve arada onlardan farklı
l'lr şey olduğuna inanmamız. Çünkü uçları ortadan değişik şeyler diye
düşündüğümüzde, düşüncemizde iki ‘an’ var; “biri önce, öteki sonra”
ıİpliğimizde işte bunun zaman olduğunu ileri sürüyoruz: nitekim zama­
nın ‘an’ ile belirlenen şey olduğu düşünülüyor, dayanağımız bu olsun.
Iııuli biz ‘an’ı devinimdeki önce ile sonra olarak ya da öncenin sonu 30

ni mranın başı olan şey olarak değil de, ‘tek şey’ olarak algıladığımızda
lıl ı. b ir zaman geçmemiş görünüyor, çünkü devinim de yok. Am a önce ile
m Mirayı algıladığımızda “zaman geçti” diyoruz. Aslında zaman şu: ö n c e il e 219b

»mım^a g ö r e d e v i n i m s a y ı s ı .
Demek ki devinim zaman demek değil, devinim in b ir ölçüsü ol-
■Itıj'.ıı için bu böyle. Surdan da belli: ‘çok’ ile ‘az’ı sayı aracılığıyla se­
kiyoruz, devinim in çokluğunu ya da azlığını ise zaman aracılığıyla.
I 'i'iııek zaman b ir tür sayı; ama sayının iki anlamı var (nitekim hem 5

ı.ıyıl'.m ile sayılabilir olana “sayı” deriz hem de onunla


192 «5Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

I I. 2 I 9 a 1 4 --- 2 I 9 b 2 8

pjTor ap ıö fio v K eyopev, Ka'ı oS âpıdfiovfjifv), 6 8?) \ p o v o s e<JTiv


rö apı6p.oûp.evov Kal <û â p ıd p o v p e v . ?<rrt S’ erepo v <5
api6p.ovp.ev Kal to â p ıd p o vp evo v. Kal lotrnep ?; Kİvr\<rıs a îe l aAÂrj
Ka'ı a \ \ r j, Kal 0 \p o vo s (ö 8’ â/ıa m s \p o v o s 6 a iıro s' to 10
y a p v vv to aiıro o ttot ))v — rö 8’ e lv a ı a iır â erepo v — rö 8e
VVV TOV XPOVOV SptÇtl, fi TTpOTfpOV Kal İUTepOv). TO S f VVV ((TTl
p.'ev ö)s t o a iıro, e o r ı 8’ <Ly ov t o aiıro• f] p e v y a p ev 5 ââ<i>
Kal âWu>, (T(pop (to v to 8’ ?]r avro) to v v v {eıva ı)), o de ttore
d r e o t t to v vv , to aiıro. aKoAovOeî y a p , a>? eKe^Ot], rû> p.ev 15
peyeO eı ?/ Kİvrjo'is, ravrıj 8’ ö \p o v o s, cus <j>ap.ev Kal o po ıcos
8rj rj) (rrıyııjı to cf>ep6p.evov, 10 rtjı» Kİvrfaıv yvw pL(opev Kal to
trporepov ev avrrj Kal to vırrep o v. to v to 8e o p e v ırore ö r rö
a v ro (?) u t iyp.ii y a p 1) Atdos y t i â \A o roıöC rdr e o rı), r â
Ao'yu 8e âAAo, üıo"rrep ol <ro<f>ı<rral K ap jiavovo-ıv erepov to 20
Kopto-Koi' e r Au/cet<j) e îra t x a ı ro K o plırk o v ev â y o p ş , Kat
t o v to bi] Tuu aAAoöt Kat âAAoÖt eîz'at e r e p o v ' r ü de (jıepo-
pevıo â.Ko\ovdeî rö rû r, üıcrnep ö y^povos rrj Kivycreı (rû
y a /3 <t>epop.ev(û yvoıpıÇopev to Trporepov Kal vcrTepov ev kivi'j-
<ret, jj 8 âpıd/iTiTov rö Trporepov Kat v a re p o v , rö rC r e a r ıv)m25
coore Kat e r roıiroty o p e v ırore ov v v v e<rrı, ro a v rö (rö ırpö-
rep o v y a p Kal vcrrepav i itti to ev Kivr/creı), ro b’ e ıv a ı frep o v
(fı â p ıG fiyrov y a p to ırporepov Kat vo-repov, to v v v to-rıv). Kal

>> 7 & E H I J 8 t o . . . oi>xj oûj( o apı0p.ovficvos, «XX’ -yp.


Aspasius oG eorı . . . 9 apıöpoıypei'Oi' post ^7 aptOfAOvp.€v
transp. Torstrik: t a n . . . dfnûfjLovfÂfv om. J 1 8 a om. E 1 : o v\ <û
Aspasius 9 pr.] nXAn Aspasius 10 k<i\ E F H J 2PPSP:
om. G I J 'R S 1 nâs xpovo r] rras vel x»âvat nâs Torstrik to] o E 2
II F/n] öv Torstrik 12 opiÇcı T o rstrik: fit r p û I îV P S ı dıatpft
Gottschlich : seci. Prantl: an tıtpıÇeıl vcrrepav A S : vtrrcpov öpıÇtı
E V Prantl 13 ta n . . . <ıird om. G yap om. H 14 mı
<iXXw om. G vvv tlvaı vel tlvaı ci. Bonitz: habuit ut vid. P :
vvv n o . . . . 15 vvv E ' incertum 14 o G H I J'P S : s E 2F J ’
7tot£ H J2PS : o Tiore E 2F : onöte G 1J 1 15 i<rrı ro vvv] to v v v
f'o-n S : ia-rı P n/coÂou&ı. . . 16 <f)np.ev seci. Torstrik (cf. 22ofl
24-6): habent n P S T 15 anrırcp E 2AP 17 tij aTtypjj IIP S T :
a rıyn n E : seci. Torstrik 18 raûrr) H tu om. G 89
E 2F G H I JJ OV ((TT l Tl» H 20 TO A P : om. E 22 TOVTOV
ut vid. P 24-5 «V . . . t^trrepo^ om. G 24 o*] iv ttj
HS 25 tj APS : cl E »cai F G I J P S : #cat t o E H rö
F G H IP T : om. E S , erasit J 26 oifiTt . . . tovtoiç om. F
to o v j 6 i a rt F t o alt. EH İ P et sup. Ün. J 1 : om. F G 27 k«î]
V F G I JP tu A P : om. E V fV] «V T fj H t o F G IJP :
tû> H : om. E 28 t o v v v î < t t i v G I JP : f<rrt to v v v F : vvv
ftrrt E H
FİZİK 4 193

saydığımız şeye). İmdi zaman onunla saydığımız şey değil, sayılan şey.
Onunla saydığımız şeyle sayılan şeyse birbirinden değişik. Nasıl devinim
de hep değişik ise, zaman da (ama zamandaş alman her zaman noktası 10
aynı, çünkü ‘an’, varlığı değişik olsa bile bir zaman ne idiyse aynı; zama­
nı öncelik sonralığı açısından belirleyen de ‘an’). ‘A n’ bir anlamda aynı,
bir anlamda aynı değil, hep başka bir şey içinde olduğundan değişik
(onun ‘an’ olması bu idi), hep ‘an’ olduğundan ötürü de aynı. Nitekim 15

dediğimiz gibi devinim büyüklüğü izliyor, yine dediğimiz gibi devinimi


de zaman. Aynı biçimde devinimi ve devinimdeki ‘önce’ ile ‘sonra’yı
onunla anladığımız yer değiştiren nesne de noktayı izler. Ne ki yer değiş­
tiren nesne “bir zaman varolan şey” olarak aynı, (çünkü ya bir nokta ya
bir taş ya da böyle başka bir şey) ama kavramca farklı -sofistlerin ‘Okuldaki 20
Koriskos’ ile ‘Çarşıdaki Koriskos’u farklı kabul etmeleri gibi. Öyleyse yer
değiştiren nesne başka başka yerlerde olmakla farklı. Zamanın devinimi iz­
lemesi gibi ‘an’ da yer değiştiren nesneyi izliyor (çünkü yer değiştiren nes­
ne ile devinimdeki ‘önce'yi, ‘sonra’yı anlıyoruz, ‘önce’ ile ‘sonra’ sayılabilir 25

olduğundan ötürü de ‘an’m varlığını). Dolayısıyla buna göre de ‘an’ bir za­
man varolan şey olarak aynı (devinimdeki ‘önce’ ile ‘sonra’), ama varlığı
farklı (çünkü ‘önce’ ile ‘sonra’ sayılabilir olduğundan ötürü ‘an’ var).
19 4 <J>Y2IKH2 A K P0A 2EQ IA

y v â p ifio v 8e p a k ıc r r a t o v t' İ i t t i v Ka'ı y a p ij kivt]<tis b ı a t o


30 Kivovpıevov Kal {] (popa, b ıa t o (p fp o p ifv o v rdSe yap t i t o
tp fp ojifv o v , fj öe KÎvrj(rıs ov. f a r ı jxiv ovv i s rö aiıro t o viıv
aıeı, İtti b’ i s ov to aiıro- Kal yap to tp ep op e-
33 vov.
33 ( jıa v fp b v öe Kal o t i eîre \p 6 v o s p.}/ et»;, ro v v v ovk â v
2 2 0 ® ftrj, f i r e rö v v v fxi] etrj, X P c>vos ovk â v eh y ajxa y â p (ûaırtp
t o (pepopev o v Kal î] (popa, ovtoûs Kal o âpıâfio s o to v (pepo-
p tv o v K al o Trjs (popa?. XP0V0S lx e v y a P ° rî/î (popâs âpt-
û/j-di, rö v v v öe i s rö <p(pop,evov, oîov piovâs âpıQp.ov. Kal
5 < r w fx v s T f ° X P °V0S T<? VÜV, x a l ötrjpıjraı K ara ro v v v
â/coAoı/öeî y â p Kat to v to rfj <popâ Ka'ı r <3 (ptpop,tva>. Ka'ı
y â p i] Kİvrjcrıı Kal fj (popa p.ıa r i (pepopiviü, ört ( v (/tat
oi>x ö ttore ou— kal y â p â v ötaAtTrot— âAAâ r <2 Adyw)- Kat
opîÇtı 8e r)/ı> ırpoT epov Ka'ı vo-repop K ivrjaıv to vto . aKoAovûeî
10 8e Kat to v to 7ra)S rj/ a-rıypıj- Ka'ı y â p i; a rıyp-t] Ka'ı c ü r e t e t
rö jjLİ]KOS Ka'ı opiÇer errrt yap roû jieı» âp)(.. ro v öe re A e v n j.
aAA’ öraı/ p.ey ovray \ap./3 âvjı rts i s öıitrt xpw/xeı»os rfj p ıa ,
avâyKT] tcTTacröaı, el earat âpxf/ Kat reAeur/'/ 7) air»/ <TTiyp.fi'
rö öe w 8 ta rö KivfîcrOaı rö ıptp6p.(vov a le l ÎT tpov. oıaö' o
15 XP0V0S âptO/noso v \ i î rıjs avri/s o r ıy p ıjs , ört â p x v *al
reAetmj, âAA’ i î râ etr^ara r?/s y p a p p ijs pâKAov — Kat oiı^
i s râ p-ept), Ötâ re rö eipi]p.fvov (rfj yâ p p-tay <TTiyp.jj i s
ÖDO't xPV(T(Taı, co<rre fjp ep tıv (rvp.(if](TtTai), Kal e r i (pavtpbv

b 2g toCt’ ] to nûı» toüt’ H 3 1 o>» to] w<tt« E tA vûk E V P :


kOv S : to \eyupevtıv F G J : »ur Aeyöjueroı/ I ; \eyopepov rö vvv H
32 ai»! oın: S to alt. E F G H J S P : kcu to IP S* 220“ 1 fit]
alt. A P : «onu E x p ı,l,os E J P : 6 ^poros F G H I 2 <5 pr.
om. F 4 â( kûv H 5 tm] tûii/ E 6 «aî pr. om. G ,
sup. 1in. J 1 kiu y 11p . . . 7 <p*popiv<a om. G 7 yap] y«p Kat
E Kai alt. om. H 8 âinAeın-ot G 1J P 5/ın ex ci\Aâ fecerunt
EJ tû ] xai r â F g apı et fit scripsi, fort. habuit S : npîfet
S/) H IP : ya p opLÇeı F G J T et fecit E Ttjr . , . kİvtjviv G H ZI J P et
İn Üt. E : ti) v nım ripav Kat T(j)iiv Kivıjatv F T : t»; ırpÛTtpov kii'i
vtiTifiov K ıvrım H 1 TüvTn j toüto Kat t T orstrik IO Kat
yâp fı arıyor) E SA P : om. E 1 13 i>s F H I J SP : om. E G j 1
13 t u t ıv J 2P "P X 1 *at TfAetiTı) F G H I P : I) â p x i Kat T*\fUTrç J :
’) E
Kal V T fA fv r r) 14 mVi 0111. S 15 o t i fj â p x > l J
16 T rji' ypafiftij s PP, Torstrik: rrjs aiıTİjs E F G H J P 1 : rrjs avrrji
■yıirtfi)xrjs T : t^s I : an omittenda ? 17 te APS : om. E iıs
F H İP S et sup. 1in. J : om. E G
FİZİK 4 195

I ıı çolc bilinebilir olan da ‘an’, çünkü devinim devinen nesne aracılığıy­


la, yer değiştirme yer değiştiren nesne aracılığıyla [bilinebilir]; nitekim de- 30

\lııiın değil, yer değiştiren nesne belli bir nesnedir (tode ti). Demek ki
ıin’ bir anlamıyla aym, bir anlamıyla da aym değil; çünkü yer değiştiren
nesne de öyle.
Şu da açık: zaman olmasa ‘an’ da olamaz; ‘an’ olmasa zaman da
ulamaz, çünkü nasıl yer değiştiren nesne ile yer değiştirme zamandaş ise, 220a
yer değiştiren nesnenin [ölçüm] sayısı ile yer değiştirmenin [ölçüm sayısı]
da zamandaş. Zaman yer değiştirmenin [ölçüm] sayısı, ‘an’ ise yer değişti-
ıeıı nesne gibi, bir biçimde bir sayı birimi. Öyleyse zaman hem ‘an’ ara-
ı ılımıyla sürekli hem de ‘an’a göre biliniyor, anlaşılıyor; zaman bu açıdan
ıhı yer değiştirmeyi ve yer değiştiren nesneyi izliyor: nitekim hem devi- 5

ııiın hem de yer değiştirme, yer değiştiren nesne aracılığıyla birlik taşıyor,
çiıııkü yer değiştiren nesne tek (tek olmadığında bile - çünkü [devinme]
l'es ilebilecektir- bu kavramca öyle). Kaldı ki, devinimdeki ‘önce’ ile ‘son-
la'yı belirleyen bu, bu da bir biçimde noktayı izliyor; çünkü nokta da çiz- 10
f i y i hem sürekli k ı l ı y o r h e m d e sınırlıyor; bir parçanın başı, ötekinin so­
nudur. Ne ki tek nokta bu biçimde iki olarak kullanıldıkta aynı nokta
başlangıç ve son olacaksa, nesnenin durması zorunlu. Oysa ‘an’ yer de­
riştiren nesnenin devinmesinden ötürü hep değişik bir şey. Dolayısıyla
.aman bir ölçme sayısı ama başı ile sonu olduğu için aym noktanın sayı- 15

sı gibi değil, daha çok sanki bir çizginin uç noktaları gibi; dediğimiz şeyden
niiirü parçaları gibi de değil (çünkü ortadaki nokta ikiymiş gibi kullanıla­
rak, sonuçta devinimde kesinti sözkonusu olacak). Aynca şu da açık: ‘an’
19 6 «&Y2IKH2 AKPOA2E622 A

II. 2 1 Ç b 2 Ç ---- 1 2 . 220b 7

ö n ovbev pâpıov ro vvv tov \povov, oib’ fj bıaıpeaıs rijs kivıj-


ıretds, tâaıtep ovb' fj arıyjirj rfjs ypajijifjs' ai 8e ypappal 20
al brfo Trjs p-iâs popıa. f >/ pkv ovv nipas ro vvv, ov xpovos,
âkka o-vnf3 ej3 r)Kfv fj b' âpıdpıeî, âpıöp.os j " ra jj.lv yap ıti-
para İKeıvov jj-ovov i(rrlv ov ia r ıv m para, o b’ âpıdjios o r&vbt
r &v înntıiv, fj btKas, Kal akkodı. ö n jiiv roıvvv 6 %pâvos
aptÖpıos iarıv Kivtjaeıas Kara ro nporepov Kal vorepov, Kal j j
avvex'>js (<rvvexovs yâp), <f>avepov.
12 ’ EA a^ifrros 8e âpıO pos o jie v â n k & s e t r r ıv rj b v â s ' t Is

be â p ıd jio s t a r ı f i i v <5>s İ a r ı v , t a r ı b’ oıs ovk e a n v , o lo v y p a j i-


pLİİjs e k â \ ı a r o s n k fjB e ı jie v ia r ıv al h io fj ij jxLa, p e y e ö e ı
S’ o v k İ a r ı v e k â ^ ı a r o s ' a d y a p b ıa ıp e t r a ı r t a a a yp a p tjifj. 3°
«öore ö p o m s K al \ p o v o s ' e k â \ ı a r o s y a p K a ra p e v âpıO -
fio v e a n v <5 t l s fj oi bvo, Kara jie y e d o s 8’ ovk ia r ıv . 33
< f> a y (p o v 3 3

Se Kai orı ra^îıs jiev K a l j3 pabvs ov kiyeraı, ırokvs be 220b


Kal okiyos Kat paKpos K a l /3 pa\vs. f ı jiev yap avve^ijS,

j i a K p o s K a l fipayys, f j be âpıOpos, ırokvs K a l âklyos. ra -


X V s be Kat /3 pabvs o v k i a r ı v ovbi yâp âpıdjios <î apıdjiov-
jiev raxvs K a 'ı fipabbs ovbds. 5
\ r » \ „
Kat o avros oe Ttaınayov 5
â jia - T rp o re p o v be K a 'ı v o re p o v o vx ö a v ro s , ö rt K al fj jie -

r a j3o k îj fj jie v ıra p o v a a jiia , fj be y e y e v r jjx iv r j K a 'ı fj p e k -

a 19 oûfit’v E G JA S Aspasius Porphyrius: oı’fit F H IP T pâ-


pıov . . . Staîpcıns E F 2G H IJT Porphyrius: poptov rb xp °vov rijs
Kıvij<Ttu>s OV&' fj 8ı a lp ta n F 1 : pepos â xpoı/os A Aspasius: fiopıov 6
Xpoms P t Î)s Ktvt]<recı>i om. F 1 20 17 o-rıypı) H A Aspasius :
ai trrtyptn E F G İ J T Porphyrius rijs et 21 ai E G H IS : oıri. F J
2 1 x p ° vos n P S : x f ’lVOV Torstrik 22 tipi6p.fi, a ? ıd/uo? damnavit
Torstrik apıdptı E F G H IA P S 0 : apıÖprjatı J I apıOptırtıı ci. A
âfjiön 09 om. PSC 23 povav G ov E F G J P : irep a ra ov
HI 8’] yap S o om. E J P S T : râtv F 25 kiû] Kai to I Kai
om. G 26 yap] pev yâp F 27-8 Svâs . . . 8* â>s supra
lituram E* 28 8f] Si o G t a r ı pev tas e a n v IJ P et in lit. E :
e a n v , t a n p e v tas F : t a n pev i>s (e a n v sup. 1in. addito in G) G H J
y papprı J 1 29 7rXı}ö«ı] (i ıdpos nAijdtı H r] rj f u a om. fort. T :
rj om. F 3* * a * J Kaı o F H y â p K a r a p t v ] p e v K tır â I 32 o
A P : olov E 'V : otoı/ o E a oi om. E 1F P b I 8c E F G H JS :
8rj V : Öe Brj î ön E I S : dtorı F G H J fiptıbvs fttv K a t Ta^ur H
2 -3 5 . . . f}pa\vs om. G 2 yâp om. I 3 ;]] o G 48*
om. G yâp E sAPS : yâp o E 1 ip ûpıdpoipev n P : om. T , seci.
Torstrik 5 oi8e tls H d i A S T : 8// E P 6 nportpos
St «ai vartpos G P T
FİZİK 4 197

/,mıanın hiçbir parçası değil, devinimin kesintisi de değil; nasıl ki nokta,


ı, İd inin parçası değil: çünkü çizginin parçalan [çizginin bölünmesiyle el- 20
ile edilen] iki çizgidir. Öyleyse ‘an’ bir sınır olduğundan ötürü zaman de-
Hil, zamanın bir ilineği, ama sayı oluşturduğundan ötürü de bir sayı...39
Sınırlar salt neyin sınırıysa onun sınırlan, oysa şu atların sayısı ‘on’; baş-
l.;ı yerde de [‘on’ sayısı kullanılır]. İmdi şu açık: “zaman daha önce ile
ıl.ılıa sonraya göre bir devinim [ölçme] sayısı ve sürekli” (çünkü sürekli 25

ulan bir şeye, [devinime] ait).


12 Genel anlamda alındıkta en küçük sayı ‘iki’40 ama bir nesne sa­
yı olarak alındıkta [en küçük] bir anlamda var bir anlamda yok: sözgelişi
lıii' çizginin çoklukça en küçüğü iki ya da bir, oysa büyüklükçe en küçüğü
yok, çünkü her çizgi hep yeniden bölünür. Dolayısıyla zaman da böyle: 30

..iyi açısından en küçük zaman parçası bir ya da iki ama büyüklük açışın­
dın ‘en küçük zaman’ yok.
Surdan da bu açık: [zamana] “hızlı” “yavaş” denmez; “çok”, “az”,
"uzun”, “kısa” denir, çünkü sürekli olduğundan ötürü “uzun”, “kısa”; 220N
lıir sayı olduğundan ötürü de “çok”, “az”dır. Ama yavaş, hızlı değil,
t 'nunla saydığımız hiçbir sayı da aslında “hızlı”, “yavaş” değil.
Zaman zamandaş olarak alındıkta her yerde aynı, ama ‘daha önce’ 5

ya da ‘daha sonra’ olarak aynı değil; çünkü değişme de varken bir, tek;
l'.ırınişte kalmışsa ya da gelecekte olacaksa değişik
198 <£>Y£IKHE AKPOA2E£22 A

k ov cra i r e p a , o b e yj>6v o s â p S p ö s i a r ı v o i\ <*> âpıÛ povpev


â k k ' ö â p ıd p o v p e v o s , o v to s 8e trv p fia lv eı Trporepov Kaı v a r e -
ıo p o v a e i e r ep o s' t a y a p vvv e r e p a . e a r ı be ö a p ıd p o s (Is p e v
Kal o a v r b s o ru>v k n a ro v hcna>v Kal 6 t& v i Kar ov â v ö p d -
77(01', <Lv b' â p ıd p o s , e r e p a , o l i-rttoi t& v a v 8p(Lıx(ûv. in ûs
i v b e x (TaL Kİvrjarıv t ı v a ı ttjv a v rijv Kal pilav rrâk ıv küİ ıtâ -
14 k ıv , ovra) Kal \ povov, o lo v i v ıa v r o v ?; i a p t) ptToruûpov.
14 ov
15 povov 8e rî)v kİvt)ctiv r û XP0VÜ3 pfTpovpev, âk'kâ Kal rfj ki-
vr)<reı rov xpovov bıâ rd opCÇecröaı vır' akk^koıv 6 p iv yap
ypovos öpî(a ri}v Kivrjtrıv âpıdpos wv aiırf/s, rj 8e Kivıprıs
rov \povov. Kal keyopev nokvı> Kal okCyov yjpâvov rrj Kivijaeı
perpovvres, kadanıp ko.1 t<Ş âpıdprjry rov âpıÖpov, olov rŞ>
30 iv l ımraı tov t&v ittttİüv âpıÖpov. Ttü p iv yâp âpı6 pû> ro
tuiv îhiküv ırkrjdos yvij>pC{pp,ev, ırâkıv 8e rû iv l hrırto tov
tû>v Vnnuıv âpıÖpov avrov. upoioos be Kal im tov \povov Kal
riijs KiV7]irea>s‘ rû p iv yâp xp 6 va> rijv kIvi)<tiv, rfj 8e Kivrjcreı
tov ^povov perpovpev. Kal tovt' eıtkoyiüs crvp(3 î[ir]K ev â«o-
25 kovûeî yâp rû pev peyiOeı rj KÎvrjtrıs, rfj 8e Kivrjcreı o xpo-
vos, t<û Kal Tiocrâ Kal o-vveyjj KaL bıaıperâ eıvar bıâ pev
yâp to to peyeöos eıvaı roıovrov ?; Kİvrjtrıs Tavra ıreıtovdev,
bıâ 8e rrjv Kİvrj<nv o xpov°s. Kal perpovpev Kal ro peyeöos
Ttj Ktvrjfreı Kal tijv Kivi)<rıv rû peyeder Trokkî]v yâp elvaı
3° (fiapev rr/v obov, âv î) nopeCa ııoÂÂrj, Kat ravrrjv nok-
kıjv, âv 7/ ö8ös [r/]Trokkıj• Kal tov\povov, av i) klvtjctls,
\ ' / *. t t
3 a Kat Tt\v KLVrja-LVt av o ypo vos.
33 €7ret ö’ €0T£V o \ p o v o s p L € T p O V
2 2 i a K L v r fO - e a iS K a l r o v K i v e ı a - d a ı , /lerpeı ö' ouros r ı ) v k l v t j (T l v t o j o p [ -

^ g <Tvpfiaivtı ] a vp.$aıvı t Karcı ro I T varfp o v Kat npoTfpov H


lo tcİ . . . ta rt fecit E p iv om. E 1 1 1 Kat o rûtv\ * a ı tû>v G I ;
TÖiV T* H 12 &'] 5* 6 H oi 17T7TOI Tü)V A S l OİOV ITtlTUIV Kat E
14 X P °vov cVÖf^fTot ofoı> AT 1 8 Kat alt.] Ş A %p6vav om. H
19 *ni om. F âptSpâ J P to^] y fecit J otov . . . 20 âpıûpov
om. I 20 -2 t(û . . . aiırov om. H 2 1 «Vî] iv E 1 tov
avrûtv apıflfjov. n/joıus E V 22 om. H t Î}$ F Kat rijs
G H I J V : om. E F ^ 25 tıev E G H J F S T : om. F I 27 ro
alt. om. E F I ctvat om. G H tq<tovtov Kat rf H 29 $ apev
flv a ı G H 1J S : <finfx€v T 3 o ^ E F G H S pT ; y I : f/ 1} J S c K a l. . .
3 i noAAf) om. G 30 TaitTtjv (f)ap.£V ftr a t ttoW t}V H 3 i ?J
om. S pT 32 rrjv . . . x p 6va$ pr.] o ^povoç rt)v Ktvrjaıv A y p , S
post
i<rrıv 22Ia I KivTjacos I 221 a I otmuş F G İ J (o p ıa S a ı G
FİZİK 4 199

Zaman onunla saydığımız sayı değil, sayılan sayı; bu ise ‘önce’, ‘son­
ra’ hep değişik oluyor, çünkü ‘an’lar değişik. Oysa sayı bir ve aynı, ister 10
yüz atın sayısı olsun ister yüz insanın. Sayı neyin sayısı ise o nesneler de­
rişik, diyesim adar insanlardan değişik. Öte yandan nasıl bir devinim
ılönüşümlü olarak tek ve aynı olabilirse zaman da öyle: sözgelişi yıl, ilk­
bahar, sonbahar.
Yalnızca devinimi zamanla ölçmüyoruz, zamanı da devinimle ölçü­
yoruz, çünkü birbirlerince belirleniyorlar: nitekim zaman onun sayısı ol- 15

ıluğu için devinimi belirliyor, devinimse zamanı. Zamanı devinimle öl­


çerken ona “çok”, “az” diyoruz, tıpkı sayıyı sayılabilir olanla, sözgelişi bir
atla adarın sayısını ölçtüğümüz gibi. Nitekim sayı aracılığıyla atların çok­
luğunu biliyoruz, yine bir atla da adarın sayısının kendisini. Zaman ile 20
devinimde de bu böyle: zamanla devinimi, devinimle zamanı ölçüyoruz.
Hu da akla uygun, çünkü belli nicelikte, sürekli ve ayrılabilir olmalan açı­
sından büyüklüğü devinim, devinimi zaman izliyor. Nitekim büyüklük
bu özellikleri taşıdığından devinim bu özellikleri yükleniyor, devinimden 25

ötürü de zaman. Yine hem büyüklüğü devinimle hem de devinimi bü­


yüklükle ölçüyoruz, yürüyüş uzun olduğunda yolun uzun olduğunu söyle­
riz, yine yol uzunsa yürüyüşün. Yine devinim öyleyse zamana, zaman öy- 30

leyse devinime de.


Madem zaman devinimin ve devinimin varlığının ölçüsü; madem o
bütün devinimi ölçecek olan belli bir devinimi belirleyerek 221a
200 «&Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

12. 2 2 0 ^ 8 ---- 2 2 l a 2 0
aaı Tıvİl Kwr)<rıv i) Karap.erp-qaeı rrjv ökrjv (& t rn (p K al tö

fûjKos o Tnjx.iis tû öpıaaı rı p.eyedos o â v a p e r putrel to

o ko v), Kal ia T i v Tjj Kivıjaeı t o i v yj>6vf elvaı t o p trp tîa Û aı

tû X P ° VV Kal a-ÜTİjv Kal to elvaı airrjs (â n a yap tt)V k i- 5


vrjaıv K a l t ö eıvaı rrjs Kivtfaetas p trp ei, Kal t o v t ’ ea r ıv avrfj

râ ev \povta elvaı, to p.erpeî<rğaı avTTjs to eıvaı), brjkov

o t ı K al roîs â kkoıs t o v t ' (a r ı ro i v X P ° V(? tıvaı, to fierpeî-

crOaı avrâtv tö -eıvaı v n o rov x p o v o v . rö y âp ev X P ° VV f tpal


bvoîv earıv Gârepov, ev p.iv rö eıvaı rdre öre o x po v os earıv, 10

ev be ÛHTirep evıa k iy o p e v örı iv âptûpSt i a r ı v . t o v t o be


(Trıpaıveı -ijroı âıs p ep o s âpıÖpov Kal ırdOos, K al ökcor ö ti
t o v â p ıO p o v t i , rı ö t i e a r ı v a v r o v â p ıû p ö s . irre l b’ â p ıû p ö s
6 yjpovo s, ro p i v v v v K al r ö ırpÖTepov K al öıra r o ıa v r a o v ra ıs i v
Xpova> g>s i r â p ıO p ü p o v â s K al t o ir e p ır r o v Kal & p rıo v (r a p i v 15
y â p r o v apıO poi) r ı , r â b er.o v x p ö v o v r ı i a r ı v ) ’ r a 8 e ır p â y / ıa r a <Ls
i v â p td p S ı tö) xpoı?<j> i a r ı v . e i b i toC to, ır t p if^ e r a ı v ıt ö X P °Vov
â>aırep (fcaî r a i v â p ıO p if v ır ' â p ıö p o v ) K al r â i v tottu > vttö to tto v .
<pavepöv be K al örı o vk İa rıv t o iv xpoV<ı) eıvaı ro elvaı öre ö

X p ö vo s earıv, Sıanep oiıbe rö ev Kivr/ceı eıvaı oiıbe t o iv TÖma 20

öre 7/ Kivrjaıs Kal 6 roıros earıv. e i y â p l o r a ı r â ( v t i v i ovrıo,


•navra T a ir p a y p a r a iv oroıovv e a r a ı, K al ö ovpavös iv Trj K ey-

XP<ı>' ore y â p iı K ty xp o s earıv, ea rı Kal <5 ovpavös. â kka to v to


p e v avpfSefiriKev, İKeîvo b ’ âvâ yK rj ırapaKokovOeîv, Kal rû övrı

iv xpövtı> elvai Tiva xpâv o v öre K a K tîvo earıv, Kal r <3 i v Kivı']<Ttı 25
övrı elvaı röre KCvrjrrıv. 26

irrel be ia r ı v âıs ev âpıOp .û rö iv xpbvu>, 26

* 2 KaTa/ıCTpîjtTaı I t!]V . . . 3 âvaptrpr]<rıı om. F 2 o jrr)xvc


t» pi JK O S H I J 3 ıi] Ktii G npıaaı E G S T : İıp'uröaı F H I J 4 tö
alt.] t » G s ~7 T!? __ ptrptitrBaı om. F 5 nÛTijr E 2F G H I J* V S T :
avrt)v E 1 : avTff J 'P 6 Trjç Kivrjatoıt T orstrik, fort. A S T : ti7
Kivrj<Tfi n prrptt om. E au rj om. H 7 87X01' A S T
D a m a sc iu s: Sı/\ov bt E F G I J P : b i brjkop H : bnhov SI/ Bonitz
9 avTols I 10 Svttv E : 8 vtûv yâp G ö E G H T : om. F I J S
I I 8 ( pr. E S T : TO A 12 ıJr o ıJr o ıjE o t( G 13 5*] ö’ t o r ıv E
14 oaa] 00-11 â \ \ a H 1 5 povds n cni H Kai to âprtov F H
16 rt] öti E 17 tû) XP°"V Tl f lTrlv I ■ (’v r â %p y iırriv, ort toîi
fiKaı aiırmv ö apıfffius o XI ta rıv T orstrik : ol benc. »ttttoi fort. P S T
vjto . . . 18 npıdpov ex S T scripsi : im ( utto toîi H ) âpıûpov marırtp I I :
iıno \povov uMTKfp T orstrik 18 vı o TOÎİ tottov A S T 19 ort ıcai G
6 E 'A P P T : om. E ’ P*S 2 I ör«]tıvaı Öt€ H rj om. E : yâp JJ G 1
23 f a r ı post ovpavös H I ■ om. F 25 XPülJ<'? Ta H
40»B 7
FİZİK 4 201

I>1r devinimi ölçüyoır (bir dirsek bütünü ölçecek olan bir büyüklüğü belir­
leyerek bir uzunluğıu ölçer, tıpkı bunun gibi) ve madem devinim için ‘za-
m;ın içinde olmak’ hem onun hem de onun varlığının zamanla ölçülme­
di demek (çünkü dıevinimi ve devinimin varlığını zamandaş olarak ölçe- 5

•ektir ve onun için zaman içinde olmak ile onun varlığının ölçülmesi ay­
ın .şeydir), şu açık: öteki nesneler için de ‘zaman içinde olmak’ ile onla-
ıın varlığının ölçülmesi aynı şey. Nitekim ‘zaman içinde olmak’ şu iki 10
•■eyden biri: ya zaman olduğu sürece varolmak ya da kimi nesneler için
"■.ayı içinde var” dediğimiz gibi, bu anlamda varolmak. Beriki ise şu anla-
ın,ı gelir: ya nesne sayının bir parçası, bir özelliği, kısaca sayının ‘bir şeyi’
y.ı da sayı ona ait bir şey. Ama madem zaman bir sayı: ‘an’, ‘önce’ ve bü-
lun bu gibi şeylerin zaman içinde olması da tıpkı ‘bir’in, ‘tek’in, ‘çift’in sa­
yı içinde olması gibıi demektir (çünkü berikiler sayının bir şeyi, ötekiler za- 15

ninnin). Olup-biten.lerin zaman içinde olması da sayı içinde olması gibi,


hu böyleyse, sayı içiindeki nesneler sayıca, yer içindeki nesneler yerce sarı­
lırsa, zaman içindeki nesneler de zamanca sarılır, kuşatılır. Şu da açık:
'/aman içinde olmak’ zaman olduğu sürece olmak demek değil; nasıl de- 20
vlııim içinde olm ak ya da yer içinde olmak devinim olduğu sürece ya da
yer olduğu sürece varolmak anlamına gelmez, tıpkı bunun gibi. Çünkü
bir şey içinde olm ak bu anlama gelecek olsa, bütün nesneler bir yerde
ıılurdu ve gökyüzü de bir kap içinde olurdu. Kap olduğu sürece gökyüzü
ile olurdu. Oysa beriki bir rastlantı, ötekinin olması ise zorunlu, diyesim
.Miııan içinde olan bir nesne için o nesne varolduğu sürece bir zaman 25

v; ır, devinim içinde olan bir nesne için de o nesne devinim içinde oldu-
imi sürece bir deviniim var.
Ama madem, zaman içinde olmak sayı içinde olmak gibi,
202 OY2IKH2 AKPOAIEQ2 A

Xt]<pOıi<TfTaC t is ırk eıtu v \ p o v o s T ia vrö s r o v iv X P °V(? o v r o s '


b ıo âvâyKT] -n a v ra râ i v X P °l/V o v r a T rep ıex ea 0 a ı vtto x P ° v o v ,
w a ır ( p K al r â X X a 5 a a t v rıvı i a r ı v , o lo v ra. i v tüttü) v ı ro
30 r o v to t io v . Kal ırâa^eı bjj r ı vtto r o v X P °V0V> K a d ım e p Kal
X e y e ıv tid ıO a p tv orı K a r a r ijK tı 6 xpövos, Kal yrjp a a K a .
■jrdvO’ u im tov x p o v o v , K a l ( ir ıX a v d a v ( r a ı S ıâ tov \p o v o v , aXX'
2 2 i b o v ıx(p.a0r]K iv, o v b i v e o v y i y o v t v ovbe k a \ 6 v <j>0opas y a p a ı-
rıos KaO’ ia v r d v p .â X \o v 6 X p d v o s‘ â p ı0 fx6 s y a p kivi]<x€üjs,
îj be K İvrja ıs e Ç ıa T rja ıv r'o 1'm a p x o v to are (pavepöv ö r ı r a a le l


ovra, y
t
a u ı ov ra , ovk e a -r ıv
» <t
ev % povu>
t a
ov
c \
yap T r e p ıe ^ e T a ı v t t o
n / .
5 y jio v o v , ovbe p i€ T p € iT a ı to €Lvaı avnov v tto tov \ povov a r j~

ptîov Se rovrov o n ovbe 7 oiıbev itıro tov XP°vov


1 . 1 ^ f 1 \ R> 1 \ f t t f
OVK O V T a €V % pO V (û . 67761 0 tO T L V O \ pO V O S fJLCTpOV K L V 7 } (T ^ S ,

earaı Kal ı)pep.ias perpov [icara avp./ 3 e[3 i]Kâs}' ıraaa yap

r)p(p.ia i v x p o v ( f . o v y a p & a r r e p r o ev Kivr)aeı ov âvâyKr\ ki-

io v e ı a O a ı , ovtm Kal ro ev x P 0V(f ' °v yo-P Kivr\aıs o yjjovo s,

â\X ’ a p ı 0 p.ös Kivrjaeojs, ev a p ıû p iı be Kivr/aeıos evSe’^eraı «ı-


vaı K al r o r\ptfiovv. ov y a p ırâv ro aKivıjrov rjpepıeı, âXXâ
r o iarep T )p .e v o v Kivrjaeuıs ırefjıvKos be K iv eîa Ö a ı, KaÖ âırep elprj-

r a ı i v r o l s TTpârepov. rö 8 ’ tıvaı i v ap ı 0 p.Ş> i a r ı v rı eîvaı n v a


15 api. 0 p.ov rov TrpaypaTos, Kal p .t T p t î a 0 aı to eîvaı a v r o v rG>
1 û ** * f * r* J 1 1 t % \ f f
apıop.(ti ev (o earıv, aıar eı ev XP0 VİP> V7T0 XP0V0V‘ perprjaeı
5 ’ 6 yjiovos to Kivovpevov Kal to ijpepovv, f\ to jxev Kivovp.evov to

8e Tjpep.ovv rrjv yap KCvrjaıv avrStv pıerpr/aeı Kal rı/v ı)pep.Cav,


TroVrj rıs. üjtrre ro Kivovpevov ovx cnrX&s earaı p.erpr\Tov vtto XP°-
20 vov, fı TToaov r ı ia rıv , âX X ’ fj 77 Kİvrjaıs avrov Troar'j. usare öaa
rs > t J n » ■» r * > s \ y
pL7]T€ K L V € i r a i pLTjT 7 ]p C p L tl, OVK 6OTIV €V XP0Vl? TO ^e2; Ya P €V
X P O Vİ? €w aı to fJL € T p € Î( r 6 a C £ < t t i \ p o v ıo , o be x p ov os K iv r ja e u is

a 28 t« om. E vtto] v t t o tov F H I 29 e<rr&> E 30 *ai om. F


7intrx«t E G H V P S : 7rd(r^eıv F I J KaSânfp . . . 31 ciâSafiev om. F
30 Acat om. E 1 32 ^ratrâ* AS .* 7râv E Kat. , . xp6rov] ovbe pcTpcıraı
to tıvaı a vrov vttotov Kpovou F b I aîrtorA PST: a lrıov E 3 râ
AST : om. E 4 vno rov xpo^ov F 5 ovâe . . . %p6vov om. G
6 rovrots E 7 *y] ** tw I 8 Kara (rvp.fi€{3r)Kos E 2A P S : om.
E 1V A T yp, P 10 to *r] ivrtü I yap] ybpt) I 12 ^pt^oî/v] y p ip û v F
1 5 avrov A S : avrü) E 16 u . . . v7ro A V : Kat iv XpoP(o ro vno %p6vov
K u l pepos E 18 ptrpjjatı om. S 19 ia r ıv E vpojvy F 1 : rov
Xpovov E 2H 20 y . . . ia r ıv om. E JV rj 17 I : rj S Troarj rıs.
&ad H S 21 pqrt E G IJP P S : pf) F H P 1 ovk APS ‘ ov^eE pev
om, F 22 ctvat . . . XP^V<İ> E 2AP : om. E 1 : eîvaı om. S i a r ı rb
perpetaOat F G I JS î rö perpetaâat P
FİZİK 4 203

zaman içinde olanın bütününden daha büyük bir zaman da kabul edile­
cektir. Bunun için zaman içinde olan her şeyin zaman tarafından sarıl­
ması zorunlu, üpkı bir şey içinde olan bütün öteki nesneler gibi, sözgeli­
şi yer içinde olan her şeyin yerce sarılması gibi. Ayrıca nesneler zaman- 30

ilan ötürü bir etkilenime de uğrayacaklardır. Bunun için de “zaman yiti­


yor”, “herşey zamanla yaşlanıyor”, “zaman yüzünden unutuluyor” deme­
ye alışmışız. Oysa “zamandan ötürü öğrendi” “zaman sayesinde gençleş-
li”, “zaman sayesinde güzelleşti” demeyiz, çünkü zaman kendi başına,
|kendinde zaman], alındıkta daha çok bozulma, yokolma nedeni; çünkü 221b

o devinimin sayısı, devinim de olan durumu ortadan kaldırır. Dolayısıy­


la şu açık: hep varolanlar, hep varolduklarından ötürü zaman içinde de­
liller, çünkü zamanca sarılmıyorlar, onlann varlığı da zamanla ölçülmü- 5

yor. Zaman içinde olmadıkları için zamandan bir etkilenime uğramama­


ları da bunu gösteriyor. Madem zaman devinim ölçüsü, durağanlığın da
lilineksel anlamda] ölçüsü olacaktır, çünkü her durağanlık bir zaman
içinde: nitekim nasıl devinimin içinde olan nesnenin devinmesi zorun­
luysa, zamanın içinde olanın da öyle, çünkü zaman bir devinim değil 10
ama bir devinimin sayısı, [ölçüm sayısı], içinde durağanlığın da olması
olası. Çünkü devinmeyen herşey değil, ancak doğal olarak devinebildiği
halde devinimden yoksun olan nesne durağan kalabilir, duradurabilir,
hıınu daha önce de söyledik. Bir sayı içinde olmak demek nesnenin belli
hir sayısının olması ve onun varlığının, içinde olduğu sayıyla ölçülür ol- 15

ması demektir. Dolayısıyla bir zaman içindeyse zamanca ölçülecektir. De­


mek ki zaman, biri devinen öteki duraduran nesneler varolduğu için
hem devineni hem de duraduranı ölçecektir, çünkü onların devinimini
ve durağanlığını bir nicelik olarak ölçecektir. Dolayısıyla devinen nesne­
nin kendisi bir nicelik olduğundan ötürü değil, onun devinimi bir nicelik
ı ılduğundan ötürü mudak olarak zamanca ölçülebilir olacaknr. Sonuç: ‘ne 20
Jevinen ne de duraduran nesneler’ bir zaman içinde, çünkü zaman için-
ı le olmak zamanla ölçülmek demek, zaman ise devinimin ve durağanlığın
<Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

12. 2 2 I a 2 7 ---- 1 3 . 2 2 2a 15
Kat ijpepCas nerpov.
cpavepov oîıv ört ovb'e to p-rj ov la r a ı ırav iv 23
\p 6 vto, oîov öcra pr) iv d (\ fr a ı âAAıos, Sta-nep to Tijv bıâ-
p.erpov eıvaı rfj tt\evpq. <rvp.jJ.fTpov. oAoos yap, ei p-erpov 3 5
pev İ<tti Kivrı<rf(os o xpovos Kaff aiıro, t 5>v 8’ aAÂoji’ Karo
crv\x{$£firjK.6 s, bijkov orı &v to fîva ı perpeî, rovroıs âıracrıv
icrraı rb eıvaı iv rû ijpepûv i) Kiveîcrdaı. ocra p'ev o iv (pOaprâ
Kat yevrjrâ Kal okuıs ore p iv ovra öre 8 e pij, avayur) iv
Xpov<o eıvaı (eorıv yâp \ p 6 vos tis nAeıaıv, os vırepe^eı tov re 3 °
eıvaı avTü>v Kat roû perpoivroî Ti)voiıuLavavr&v)' râvbe p.rjSvTiüV
otra p.ev Tiepıe\eı o \povos, râ p.ev rjv, oîov "Oprıpos ırore
ijv, ra 8e earaı, oîov r&v peX\ovTojv rt, lift dırârepa ırepı- 22 21
e\ef Kat et eir’ âpcpcü, apcporepa [xaî rçv Kat İcrraı/ ö(ra
6e 7repıe^eı p.T)bapfj, oüre fjV olre earıv oüre earaı. ecri be ra
roıavra rû>v pî) Svtiüv, ocrıov ravriKelpeva alel earıi’, olûr ro
** V s / ) V < \ * • *. J .
a<rvfXfxeTpov c t v a t r i) v o ıafX € T p o v a e ı e o r t , K a t o v k e c r r a ı t o v t 5
iv xpovco. 01) Tolvvv oiıbe râ avpperpov bıo aiel ovk (ittiv, ort
ivavrlov rai aıeı övti. o<twv be to ivavrCov pij aieC, Tavra
8e ovvaraı Ka'ı eıvaı Kat pr/, Ka'ı earıv yevecrıs Kal cpdopâ
avrûv.
T o 8e v v v icrrıv avv e'x eıa xp ö vo v, cömrep ik e y Û T <rvvexeı ıo
yâ p to v X P °vov Tov TrapeAi)kv96r a Kal icropevov, Kal
Trepas x P °v o v ic r r ı v e a r ı y â p to v p'ev âpxv> to v be T ek evrij.
â \\â t o v t ’ o vx djcnrep iır l rr/î a rıy p rjs p.evovo~t]f cpavepov.
b ıa ıp e î 8e 8v v d p e ı. Kal y p i v to io v to , a ie l erepov ro vvv,
fl 8e crvvbeî, a ie l to aiıro , iocntep İtti t û v p a d ı/p a riK a v 1 5

b 23 Knî] ia-Tl Kaî H. 24 fır) otll. E âXX’ E 25 öXtof


pev yâp H 26 p iv om. G J 2P (a rt â ^/îopos Kivrj(Ttü)i F G I J 1
Kivrıatas eVrı 6 xpovot H 28 eVri F 2g ytvurjTtı F I prj]
pr/ ovta H 3° °<t <ov H im dp^fi I 3 0 -3 1 tov
. . . Kai om. S 30 tc om. AT 3 1 aûrmv alt. E V S T : om. E 2A
222a I olov E *A V P S : om. E 1 Tl om. S 2 K a ıet. . . itrraı E *F G H 1J P*
(fîfitfyoj om. H) : om. E 1 : Kaî rjv Kili tır rat seclusi, om. V P Pöırn] öıi'
E 2G H 1P 3 ırtpı<xf ‘ E*AP : om. E 1ftrjSîı/ H : om. E 1 oürf
(<rTIV om. I €<rrı] İ ti T 4 pıj sup. 1in. E 1 S earaı H 6 (TV/ı-
p trpov ] o-vppcTpov uvnı H âıö. . . ön] 8ıorı T, Torstrik 8 8e om. F
Kiû pr. om. E pr)] pfj fivat E II tov %ptivov om. F ırapt\i)-
XuBora E G T : nape\0ovTa F H I J f v o v Xj)öv°ı> Ka\ F
12 7Tfpas E 1V yp. S t opos S T : oXaç ırcpas E 2A €<JTIV
om. E 1
FİZİK 4 20 5

<IİÇÜSÜ.

İmdi açık ki ‘varolmayan’ her nesne de, dediğim [varolmayanjdan


kışka biçimde olamayan nesneler de, zaman içinde değildir, sözgelişi
'köşegenin kenarla eşit ölçüde olması’. Kısaca zaman kendi başına devi- 25

ııimin ölçüsü, ilineksel olarak da başka şeylerin ölçüsü ise şu açık: ölçtü­
ğü tüm nesnelerin varlığı ya duradurma ya da devinme içindedir. Demek
İd ortadan kalkan ve oluşan nesnelerin, kısaca kimi kez varolan kimi kez
varolmayan nesnelerin zaman içinde olması zorunlu (çünkü zaman onla- 30

ıın varlığını ve onların tözünü aşan, daha büyük bir şey). Ne ki zamanın
sardığı ‘varolmayan’ nesnelerin kimi vardı, sözgelişi Homeros bir zaman­
lar vardı; kimi de varolacak, sözgelişi zamanın öyle ya da böyle bir biçim- 222a
de saracağı gelecekteki bir nesne. Heriki biçimde de sarıyorsa herikisi de
geçerli, [hem vardı hem de olacak]. Ama zamanın hiçbir yerde sarmadığı
nesneler ne vardı, ne var, ne de olacak. Karşıdan hep varolan ‘varolma­
yan nesneler’ içine girenler bu tür, sözgelişi ‘köşegenin kenarla eşit ölçü- 5

de olmaması’ hep geçerli ve [ölçülmesi] zaman içinde olmayacaknr. Bu­


nun için hep yok, çünkü ‘hep varolana’ karşıt. Karşıdan her zaman ol­
mayan nesnelerin ise olması da olanaklı, olmaması da; onlar için oluş ve
yokoluş sözkonusu.
13 Dediğimiz gibi şimdiki ‘an’, zamanın sürekliliği, bağlantısı; çünkü geç-
ııüş ile gelecek zamanı bağlıyor; ve zamanın sının, bir zamanın başı, ötekinin
sonu. Ne ki bu duraduran noktadaki gibi açık değil; o olanak halinde ayınyor;
ayıran bir şey olduğundan ötürü ‘an’ hep değişik bir şey, yine bağlayan bir şey
olduğundan ötürü de hep aynı, bu tıpkı geometrik çizgilerde olduğu gibi 15
206 <DY2IKHZ AKPOA2EQZ A

ypap.p.û> v ( 01 ) y a p 17 a v r i j a ie'ı a r ı y p i j r ij n o t / ir e r b ıa ıp o v v T ia v
y â p âAArj K a l âA A rj- b e p .[ a , i; a iır ij n â v T i]) — o v r c o Ka'ı r o
vvv r o ıx iv ro v X P °V0V bıaıpetrıs K a r a b v v a p .iv , r ö 5 e n e p a s
ap.(j)cn v Kal tv u rr\ s' e<rrı 8e ra tır 6 Kal K a ra r a v r o ?/ b ı a î -
5 ’ e l v a ı o v r a i ı r o . r o p'ev o v v o v r o ı k e -
- o p t< r ıs K a l ij fvuia-LS, t o
y e r a ı t w v v v v , aAA o 5 ’ o r a v 6 \ p o v o s 6 r o v r o v i y y v s f ı.
i j £ e ı v v v , o r ı r r jp .e p o v r j£ eı- ijK e ı v v v , ö r ı ijk d e r r ]fx e p o v . ra
5 ’ e v ’ IAto) y e y o v t v o v v v v , o v b ’ o K a r a K k v < rp .b s [y e y o v e ] v v v
K a l r o ı <rvvex>ıs <5 \ p o v o s e l s a b r a , âAA’ ö rı o v k e y y v ç . r o be
25 7T ö r e \ p 6 v o s m p ıc r p ıev o s ır p b s t ö ttp o r e p o v v v v , o l o v ti o t i eA?j-
ıj>6 r\ T p o ıa , Kal Trore t o r tu Karaı<Av<Tp.us- beî yap T r e n e-
p 6 .v 6 a ı t rpös r o v v v . e ırra ı âp a ırotros r ı s â n o r o v ^ e xp6vo%'
eis e K e îv o , Kal ?;r eı’ s rö ır a p e k O o v . eı be p .i)b e h \ povos
os oû Trore, 7râs â v etrj x p b v ° s T ren ep a < rp .ev o s. â p ' o v v v ır o -
3 0 k e ı\ j/ e ı; ij o iı, e l n e p a ıe î e a r ı /aVjjrrıs; âAAos oîz> ?; <5 a i ı r ö s
7roAAâ/cıs; b f / k o v örı ws a v ?/ k L v i](tis , ovtu> Ka'ı ö xpöros"
eı p ıty y â p ?'/ a v r i / K al p î a y î y v e r a L Trore, e t r r a ı Kal x p o v o s
e l s K a l 6 a v r o s , e i b e p.i], o İ k e u r a ı . e ır e ı öe rö ı>ûz> reAeurî;
J2 2 lj Kal (tpxll Xpûvov, âAA’ oiı rov aîırov. âAAâ rov /xev ttapıjKovros
rekevnj, âp\h °e rov pekkovros, Ix ot al' <“ <r7rf/° o kiİkAos
ev r <3 avrû ttcüs rö Kvprov Ka'ı rö K o lk o v , o v r a ıs Kal o xpo-
ı>os âeı er âpxjj *aı reAeuri). Kal bıa rovro SokcÎ âeı ere-
5 pos- oiı yâp rov avrov âpxh Ka'ı Tekevri] ro v v v âp.a yâp
âv Ka'ı Karâ rb avro ravavrıa av elrj. Kal ovx vnokeo\ıeı

:l 16 -17 ov . . . yo/>] il p*v er, Tnvrjj «ei pıtı tj (rrıypij, rrj vor,acı oe
HıaijwvvT(ûv «ei yp. P 16 ov yap E G H IJ et in ras. F : y juft* P
nıei E ’ H V P : n'ıa <iei E 2F : (ifi pia G IJ SlaıpavvTcov yap
E ’ AV : Kiıı «fi fiuııpovvTunı E 1 : dıaıpouvTüiv «ei P 17 *‘ii tibht]
F P T : 0111. E G H İJA 77(I!'T^ om. G oıVw oe xn\ H ıg m ITÜ
alt. E 2F G I J P S : a.VÛ E 'H 20 oî» G H I J V S T : om. E F
21 ro ex Ta)!' fecit I'. |TXXn 1)’ nrtır] Tl’’ 5 ’ (7XAwç fecit E ö
pr. om. G J J| ;} «o-rıı/ fecit E 22 ıj^eı ynp ı>vv H ’î i ' i , *nı
ijlCCl H 7]K€ H 23 oiı ytyOl’C S Oll5 ’ . . . fîlP om. E V : oufi’ ö
KnTnK\vcrp6s S ytynvt seci. Torstrik, om. T : etrraı H 24 ö
ICPST : (oti H : om. F G IJ eîf aûrd] «îf ö niros H 25 TrpnTtpov
seci. Bonitz 26 r; t finin F 27 Toûfif (5 \povoç F 28 eir pr.
H P : Kni ei? E F I J : om. G fiıjSeit E H JP S : >11; t Is F : pıjSe eis GI
30 ö om. H 31 orı] S' ûrı H : olv J hv tıt) ij F
32 Kni a l t . E V T : om. A 33 fVei ûe AP : e’7reıS/) E : eVei yiıp T
** ı t o û xpöı,ou F 3 t u alt. om. H 6 âv seci,
lîo n i tz Kartı om. S m vavria âv E V et Ut vid. PS : ra
ııvTiKeipfva AT
FİZİK 4 207

(nitekim düşünce açısından ‘nokta’ hep aynı değil, çizgiyi bölen kimseler
lı, in o hep değişik bir şey, ama tek olduğundan ötürü de her durumda
ıiynı). ‘Şimdikian’ da böyle hem olanak halinde zamanı bölüyor hem de
lu'riki yanın sınırı ve birliği. O aynı ve bölünme ile birlik bu aynılığa
Içığlı ama varlıkları aynı değil. İmdi ‘an, şimdikian’ böyle kullanılıyor. 20
IVir başka biçimde ise ‘an’m zamanının yakın olması durumunda: bugün
çeleceği için “h’an’diyse gelecek”, bugün geldiği için “şimdi geldi” deriz.
Ama Troia’da olanlar “şimdikian”da olmadı, kıyamet de “şimdikian”da
kopmayacak. Gerçi zaman bu olaylar için de bağlantı ama bunlar yakın­
ıl:! olmadığından ötürü [“şimdikian”] denmez. “Bir zamanlar" terimi da­
hi önceki ana ilişkin sınırlı bir zamanı gösterir, sözgelişi “Troia bir za- 25

manlar ele geçti” ve “bir zaman [gelecek] kıyamet kopacak". Nitekim


"şimdikian”a göre belirlenmiş olması gerekiyor. Demek ki şu andaki za­
mandan o andakine belli bir nicelikte zaman olacak ve geçmişteki ana
lîöre de belli bir zaman vardı. Ne ki “bir zamanlar" denilemeyen hiçbir
zaman olmasa her ‘zaman’ sınırlı olur. Öyleyse o bitecek mi? Yoksa devi- 30

ııiın hep varsa bitmeyecek mi? İmdi zaman hep başka mı yoksa çoğu kez
nyıu mı? Şurası açık: devinim nasılsa zaman da öyle: aynı ve tek devinim
oluştuğunda zaman da bir ve aynı olacak: devinim öyle değilse zaman da
oyle olmayacak. İmdi madem ‘an’, bir zamanın sonu ve bir zamanın baş­
langıcı, aynı zamanın değil de geçmiş zamanın sonu, gelecek zamanın 222b
Iuşlangıcı, şu çıksa gerek: nasıl çember kendi içinde içbükey ve dışbükey-
’u', aynı şekilde zaman da hep başta ve sonda; bu yüzden de hep değişik
corünüyor, çünkü ‘an’, aynı şeyin sonu ve başlangıcı değil, yoksa aynı
nesnede karşıt şeyler zamandaş olarak bulunurdu. Demek ki zaman bit- 5
208 <E>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 A

13. 2 2 2a 1 6 — 14. 2 2 2 b 31
btj- aie'ı y âp iv âp\ij. 7
^rö 8’ J/Îûj; rd eyyvs eo rı rov ırapov- 7
to s vvv âTÖfxov fJ-ipos to v fxe\\ovTos \povov (trdre flabıÇ eıs;
?/8?), orı eyyûs 6 ^povos iv ü> jue'AAeı), Ka'ı to v naptArjAv-
Ooros xpovov ro ju?; n öp put to v vvv (ttot( fiabCÇf ı s ; >,077 /3 e- 10
/3 âöı/ca). rö 8e yIAtov (f>dvaı 7/8?j iaAwKİvaı ov Aiyopıev, örı
Aıaı> ırâppu) to v vvv. Kal t o â p r ı t o eyyvs to v -napâvTos
vvv [ro] popıov to v ırapeAOovTos. Trdre j/Aûes; &prı, (â v ij
6 ^ povos fy y v s to v e^eorûros vvv. n d A a ı b i ro tiöppıo. ro
8’ e £aı<fivr)S rd iv âvaıadr/TM xpâvu> b ıâ piKporrjra İ K o r d v J 5
jiıera/3 oA?j 8e rratra ıpvıra İKcrrariKov. iv 8e r&> \povM -nâvra
y iy v e ra ı Ka'ı <$>6eLptTaf bıo Kal oi piiv ao(j>tî>Tarov İAeyov, 6
b i llv d a y o p eıo s Ylapuıv â p a ö ia r a r o v , ö rı Kal im A avO dvovraı
iv rovrıo, Aiyaıv âpdorepov. brjAov ovv örı (pOopâs p.âAAov
ea r a ı K aO ' avrov a i n o s îj y ev ia ea ıs , Kaddırep iAe^di] Kal 20
■nporepov (İK ara rik o v yâp 1) pitTafjoAiı K a d ' aiıryv), y tv ia tu ıs
8e Kal rov elv aı K arâ ovpıfieflriKâs. ai)p.eîov b i iKavov örı
y iy v e ra ı fxiv ovbiv âv tv rov Kiveıa&aı ttioî aır, o K al n p a rreıv ,
(f>6 (îp e r a ı 8e Kal p.rjb'ev Kivovp.evov. Kal ravrtjv ııa A ıa ra Ai-

yeıv eltiOapifv vtto tov \povov (j>6 opdv. ov fx)\v âAA’ ovbi Tav - 3 5
rr]V o \povos iron i, âAAâ avy.f3 alveı iv \p 6v<f y ıy v e a d a ı Ka'ı
raiiTT)v rijv pera^oAı)v. o rı plev ovv ia r ıv 6 \povos Ka'ı r(,
Kal Tro<ra)(ü)s A i y e r a ı r o v v v , Kal r ı t o t t o t İ Kal rö â p r ı
Ka'ı r o ijbt] K a'ı rö ırd A a ı Ka'ı t o iÇaıtpvi]s, etpı/raı.
r4 Toı irto v b ’ 111J.lv ovrto buapıap.iv<x>v <j>avepov ö r ı Trâaa 3°
H tra p io A?/ Kat â n a v r o K ivoıipıevov i v \poviı>. rö y â p O a rro v
b 8 fiadıaeıs GH : 6q /3u5ı£fty F : /3a 8i(tı T 9 ttapeA66vroç
F G H IT 10 /3a8ı'f«t E G I J S : (taMo-tıt F H 1 1 Si
F G IJS T : to E H 12 Atar n6ppw E H T : ırâ/>p« \ia v F G I JS
i 3 râ om. S T , Bonitz ' i)\6tv G 14 eyyvç A P ST : 6 eyy <v
E 15 âvaıaBijTiû E F G I J T : ttl’tTTdKrfirjy H S 8ta liLKfMTI]T(1
E SAS : fiıâ 07x1KporrjTiı P T yp. S : om. E ’V eK&rdv F G ’ I JP T yp.
S : om. E G 'H V S 16 fVo-raTmı) F ıravd’ â Torstrik
18 rrapüiv C İ. S 20 ia r ıv S T kot' atıruıı E 22tKapo
y lv fın ı p.ev yap ovbiv H 23 prjSiv G 24 Se] yap G
25 claıBapev E ZAT : flıoda E 1 ou pl/v E 5a P T : om. E 1 27 <cnt
Tt F G I JT : ıcai Ti? E : om. H 28 Aiyeraı H T : rt re E : Aeyoptv
F G IJ ti) ult. AT : om. E 29 r o p r . E F J T : tÎtö G H I tû alt.
F H İ T : om. E G J 30 H dnopıapevtov H P T : hır^pıBpijpivutv
F G J et in lit. E : htrjprjpivMV I naıru pfra[io\r] E P S T : ûnuoa i/
ptralİo\r) H : âtraanv ptTa@o\qv F G I J 31 tv x(‘ "v ‘j> FV : tıvtıyKij
KivtifrBaı ev xpûvto APT : ev v<a ea rıv S*
FİZİK 4 209

mcyecektir, çünkü hep başlangıç içindedir.


“Henüz” sözcüğü bölünmez şimdiki ana yakın bir gelecek zaman
İlintisini gösterir (“Ne zaman gezeceksin? -Henüz şimdi, [birazdan] geze-
ı r/;iın”: çünkü eylemin gerçekleşeceği zaman yakın); yine şimdikiana
11/.ık olmayan geçmiş zaman parçasını da gösterir (“Ne zaman geziyor­
um!? - Henüz [demin] gezdim”). Ama İlion’un (Troia’nın), henüz ele geç- 10
liflini söylemeyiz, çünkü ‘şimdikian’dan çok uzak. “Az önce” sözcüğü ise
''ılındikian’a yakın geçmiş zaman parçasını gösterir. “Ne zaman geldin?”
Anının şimdiki ana yakınsa yanıt: “Az önce geldim”. “Eskiden” sözcüğü
ılı- uzak [geçmişi] gösterir. “Birdenbire” sözcüğü kısalığı yüzünden algıla- 15

ıiıimayan bir zaman içinde [kendinden] ortaya çıkmayı gösterir. Her de-
IJlşm e doğal olarak kendinden ortaya çıkan şey. Her nesne zaman içinde
ıılıışıır ve yokolur, bunun için kimi ona “en bilge şey” diyor41; Pythago-
ı.im ı Paron ise onu “en bilgisiz şey” diye adlandırıyor, çünkü ‘unutma’
ı ıiıı ıu içinde: tanımı da yerinde. İmdi şu açık: zaman kendi başına oluş­
un çok yokoluş nedeni, bunu daha önce de dedik (nitekim değişme ken- 20
ıll içinde, kendi içinden, çıkan bir şey); ilineksel olarak da oluşun ya da
mmlmamn nedeni. Şu kanıt da yeterli: bir biçimde devinmeden ya da
eylemden bağımsız hiçbir şey oluşmuyor, nesne hiç devinmiyorsa yokolu-
yur. Buna biz zamanla ortadan kalkma diyegeliyoruz. A slında bunu za- 25

imin yapıyor değil; değişmenin oluşması da ilineksel anlamda zaman


lı,lıııle. Demek ki zamanın varlığını, ne olduğunu, kaç anlamda ‘and an
m'«edildiğini; yine “bir zamanlar”, “az önce”, “henüz”, “eskiden”, “bir-
ılı ııbire” ne, bunlan söylemiş olduk.
14 Bu belirlemelerimizden şu çıkıyor: her değişme ve her devinen 3

msne zaman içinde: nitekim her değişmede ‘daha hızlı’, ‘daha


21 0 fI>Y2IKH2 AKPOASEQS A

Kat jip a b tre p o v Kara ■nacrav i a r ı v p.era(3oki]V ( iv ıra a ı yap


ovra) (jjaCveraı)' keyoo 8e O ârrov K iveıa ö a ı rö Trporepov p e r a -
2 2 3 11 ftâ k k o v els ro i)H0KfijxeV0v Kara to airro û ıâ a rrjp a Kat oyta-
k ip Kİvrjaıv Kivovpıevov (olov e m rrjr (popay, et âp.<puı K ara
Tİ/v nepKpeprj K iv tlra ı rj ap(jm Kara t ijv eiıO eıav opoıiös be
K at e iri t û v akkiov). a k k a ]xi)V ro y e Trporepov ev X P °vtf e o rı'
5 Trporepov y a p Kat f/arepov k t y o p t v Kara rrjv ırpos ro v v v cnrö-
a r a a ıv , ro 8e v vv opos ro v Trap/jKovroç Kal ro v p ek k o v ro s- w a r
ette t r a v v v ev \puv<t>, Kaî ro Trporepov Kal v a rep o v ev Xpöv(o
V f r v * ^ ı r /•> /
earaı* e v <ı> y a p to vvv , Kat rj tov vvv aTrocrratrts. \ e v a v T i(*> $
be keyeraı rb ırp o tep ov Kara re rov T r a p e \ r )k v 6 6 r a y jtö v o v

10 K at rbv p- ekkovra• ev p .e v yap rû n ap ek rjk v d o T i ıtpârepov

k e y o p .e v ro rroppdrepov rov vvv, varepov be r ö eyyvrepov, ev

be r< jj pekkovrı npörepov pı'ev rb eyyvrepov, varepov be ro

T r o p p t a r e p o v .) co are erre'ı r o p .e v T r p o r e p o v e v XPova, ı r â a i] 8 ’

c iK o k o v Ö e ı K ivrjaeı ro ırpö repov, (p a v e p b v örı ı r a a a ı ı e r a flo k ı ı

1 5 K a t r r a a a K i v y a ı s e v X P 0 Vti‘ e o r ı v .

â £ ıo v 8 ’ eırıaKeıfreıms Ka'ı tt ü s ıro re ^xfc ° XP°V0S ‘nP °s


rrjv ıf/v^yv, s a l bı'a r t ev ıs a v r ı boKei e ıv a ı o xpbvoi, Kaı
ev yf] Kal ev dakarrıj Kal e v ovoavŞ). ?/ ö r ı Kivrjaeus r ı n i-
Öos ?) e £ ıs , âpı6 p.os ye £>v, T a v r a be Kivrjra ırâvra ( e v . tottü)
20 yap ıravra), o 8e \povos Kal ?/ Kivrjaıs âpa Kara r e bvva-
jxıv Kal Kar e v e p y e la v ; Ttbrepov 8 e pr) o vcfr/s ^j/v\ijs eli] a v
o xpövos i] o v , ârropıjaeıev âv r ı s . âbvvarov yâp ö v r o i e lv a ı
r o v âpıdpnjaovros âbvvarov K a l âpıdprjrbv rı eıvaı, u>a r e brj-
kov ö r ı o v b ’ â p ıö p o s . âpıO fio s yâp rı t o ı)pıQp.i]pivov j) ro
25 âpı 6 pi]Tov. e t 8 e p.r)b'tv âkko ıre<j>VKev âpı 6 p.eîv İ] \j/vxv Kal

>p v \ i} s vo iıs , âbvvarov eıvaı XP°V0V 1//l;X,"İî H-V ovar/s, âkk’

h 32 Kara] Kaî G iv <iîT<urmv H 223* 2 »ıoı> E 2AVP : om.


E1 f<] 5 J 3 ntp«j>tp(uıv H P 4 y ( E G H IJP : om.
FT 7 Kal ro] S*/\ovo7i Kaı râ H Kal] Kai ra H 8 vvv
t a n Kni H 9 rf om. J 1 xP t'“ 'ov Kal T0V litKKovra APP : Ktû
rov p i\ \ (ıv ra \povov E P 1 13 to AP : om. E 15 nâna
om. H 17 SoKtl iv Sıravrı H 6 om. F G JP Kni j
olov Ktû H 18 iv alt. om. F iv öm. F G J >/ E 2F G H JP :
om. E *IT Sıörı I 19 tavel râ fecit E 20 xpövos E F G H J S T :
Timor IP yp. A î] om. J 21 E T : rf/s 'f'v^ıjs AS
22 tıvaı om. F 24 OUÖ*] O İS o G iptöfjiovp.:vov F :
iıpıffurjptvov J 25 tipıOptlv t) 'jfi’Xn E H T : ij \frl*xq ûptdfıtîv
FİZİK 4 21 1

yııvaş’ sözkonusu (bu, bütün değişmelerde görülüyor). Daha hızlı devin­


diğini söylediğim nesne şu: aynı uzaklıkta ve sabit hızda devinimle devi­
nip de taşıyıcı [son]a doğru daha önce değişen şey (sözgelişi yer değiştir- 223a

ıııede heriki devinim de çember biçiminde ya da heriki devinim de düz


ı.iztfi durumunda ise. Öteki devinim biçimlerinde de bu böyle). Ama ‘da­
im önce’ terimi ‘zaman içinde’dir, çünkü ‘şimdikiana’ uzaklığına göre
"ilaha önce”, “daha sonra” deriz: ‘şimdikian’ ise geçmiş zaman ile gele- 5

<rk zamanın sının. Madem ‘an’lar zaman içinde, ‘daha önce’ ile ‘daha
M>nra’ da zaman içinde olacaktır, çünkü ‘şimdikian’ neye aitse, ‘şimdiki
.m’ın uzaklığı da o şeye aittir (‘daha önce’ teriminin geçmiş zamanla ve
edecek zamanla ilgili kullanımı karşıt, geçmiş zamanda ‘şimdiki an’a da- 10
lııı uzak olana ‘daha önce’, daha yakın olana ‘daha sonra’ deriz; gelecek
/umanda ise daha yakın olana ‘daha önce’, daha uzak olana ‘daha sonra’
ileriz). Dolayısıyla madem ‘daha önce’ zaman içinde ve her devinimi izli­
yor, şu açık: her değişme ve her devinim zaman içindedir. 15

Öte yandan zamanın ruhla nasıl bir ilgisi var, niçin her şeyde, yer-
ı lı-, denizde, gökte zaman var diye düşünülüyor, bunlar incelenmeye de­
ner. Zaman bir sayı, bir ölçü olmakla devinimin bir özelliği ya da devini­
me ait bir şey olduğundan ve bütün bunlar devinen nesneler olduğun­
dun (çünkü hepsi bir yerde) acaba zaman ile devinim eş zamanlı olarak 20
ı ılanak ve etkinlik halinde mi? Acaba ruh olmasa zaman olabilir mi, ola­
maz mı? Bu sorulabilir. Sayı sayanın varlığı olanaksız oldukta, sayılabilir
Iıir şeyin olması da olanaksız, dolayısıyla sayının da olmayacağı açık; çün­
kü sayı, sayılan ya da sayılabilir olan şey.42 Ruh ve ruhtaki akıldan başka 25

lıiçbir şeyin sayması doğal değilse, ruh olmadıkta bir zaman


212 «DY2IKH2: AKP0A2E02 A

14. 2 2 2 b 3 2 ---- 2 2 1 3
17 TOVTO Ö ITOTf OV 1<TTW 6 \pOVOS, OIOV i l İ v b f\ ( T a i KİV1]ULV el-
v a ı a v ev \j/vxf]S. to be Ttpdrcpov Kal vo rep o v ev Kivrjıreı e c rriv
XJ>ovos b e r a v r ’ ecrriv fı âpıûpnjra ecrriv./ 29
anopTjcreıe 8’ â v t i s >9
xai TioCas Kivıjaeitis o x p °v o s âpıöp.os. 77 o n o ıa ıro vv ; Kal y â p 30
yC yveraı i v Xpovu> Ka'ı (fıdeıperaı Kal a v £ â v e ra ı Kal âAÂoı-
o v ra ı Kal <f>eperar fj o vv Kİvrjcris e a r ı, r a v r ıj ecrriv
«KaoTjjs Kivıjaeois âpıö)x6s. bıo Kivr/crern ecrriv â ırk û s âpı6p.ös
crvve^ ovi, âAA’ ov rıv â s . aAA’ l o r ı KCKivi]aQaı Kal âAAo- 2 2 3
a>ı> İK arep as Tİİjs Kivi]crems eîrj â v âpı6p.6s. erepos o vv \p 6 v o s
ic rrıv , k a l â fia bvo terol \p 6 v o i â v eıev ' ti o v ; o aiıros yap
\p o v o s Kai eîs o teros Kal â /ıa ' eıbeı be Kal ol pj) â /ıa ' el
y â p eıev Kvves, ol 8 ’ "mıroı, eK arepoı S’ t u r a , o a v ro s â p ı- 5
dpıos. oürıo be Kal râ>v Kivr)<reu>v râ>v âpıa rrepaıvopLevoûv o a v ­
ro s x p ö v o s, aAA’ 77 fjiiv r a x e îa î<rcos t] S’ ov, K ai rç, pı'ev
<j>opâ rj b’ âAAoi'a)o•ıs• o p J v r o ı X P °V°S ° a v ro s, ehrep Kal
[6 âpı6p.bs] l<ros Kal âp.a, ttjs re öAAouotrtujs Kal rijs
epopâs. Kal b ıâ to v to a l pıev K iv ıfreıs erepa ı Kal x a)Pts» '} lo
8« x P 0V° s ıravray^ov o a ir o s , o rı x a ı o âpıOptos eîs Kal o
a v rd s Travraxov o r& v îtraıv Kal â fia . 12
en el 8’ e a r ı ıpopâ 12
Kal ra ılr ıjs t; k i ) k Am, âpıû pıeîraı 8’ eKaarrov evL rıvı a v y y t v t l,

a 27 ij F G H I f V P : d û E : om. J 1 S * n P : o m .S 6 IJP °S :
om. P* tıvaı om. F 28 öe] Te H 29 \pövos APS :
ö xpovos E 3 ° dpıûfios 6 xpövoç H S : âpıâpös ia r ıv ö \povos P
Troıaoovv J 3 1 iv xpur(o om. I Kai cjıStıptrat om. E F G :
ante Kal aW oıovraı H av^eraı GH 33 Kal E V : ip Xpov<f>
Kai A (fidciptrat E 1 11J tl E 33 ia r ıv âjrX£ır
• apıOpos E P S : <İ7rXûjf âpıdpos i o r ı A b I kuifia ö a ı GPP :
Kai KivturÖaı H S iıK\o E IF ‘G PS : ûAAa E 'H I J : â \ \ a s F 2
2 tu> . . . Trjs] oıart Kai irtp a t Torstrik : an âtr8' (Karepas TTjÇ (fort. P) ?
3 ıVoı H i) ov AV : om. corr. E avru s EFH S : â n as
G IJ yp . E 4 K a l . . . i<rot K a t seripsi : ıtaî Icrns K a i E* K a l laos
Ka'ı 7rar E 3 : tıs öftoıW K a i F G IJ yp . E ' tıs K a i laos K a i n â s H : 6
iaos K a i 7râs S c : nâr K a t tıs o t aos K u l Torstrik : o K a i taos K a i By-
w ater: »râr o îeros K a i Carteron k o ! E sAPS : 0111. E 1 5 f ‘ rv
F G I J P : ol p iv fitv E : tltv ol p iv H 6 5c om. E 1 ! ! : brj
Torstrik 9 o âpıB u is secilisi cjıopâs K a i rrjs â\\oıâ>crc(i>f
H II n avraxr] H 12 n a v T a \ o û A P S : n a v r a \ î j E
K a i om. J 1 i a r ı] ta r t tğik K t v r j a t ü ) v npart) 17 T orstrik: nparr/
<’o t 1 Pranrl 13 i v i E 'F G H P : iv E *IJ t i m E ’ A V PP: om.
E l P ‘T
FİZİK 4 213

ıılın.ısı olanaksız: meğer ki zaman, devinimin ruhtan bağımsız varolması­


nın ı ılnsı olması gibi, bir tür varolan ola! Ama ‘daha önce’ ile ‘daha son-
ı ı I >ıi' devinim içinde var, bunların sayılabilir olması da zamanı oluştu-
lııyı ıı .
"/.aman hangi devinimin sayısı?” diye sorulabilir. Acaba her tür de-
ı İ n i m i n mi? Çünkü hem oluşma hem yokolma hem büyüme hem nite- 30

İlli değiştirme hem de yer değiştirme zaman içinde. İmdi devinim ne


dı ıiliyse herbir devinimin sayısı da o denli. Bunun için mudak anlamda
«ıiyı lıolll bir devinime değil, sürekli devinime ait. Ama zamandaş olarak
I mukıı bir nesne de devinebilir, bunların herbirinin deviniminin de sayısı 223b

ı ıl'uı ı;erek. Öyleyse değişik bir zaman var! İki eşit zaman zamandaş ola-
ı<ıl< varolabiliyor! Yoksa böyle değil mi? Nitekim eşit ve zamandaş zaman
ı<I ve aynıdır, tür açısından zamanlar ise zamandaş olmaz. Nitekim diye-.
Ilın ki köpekler ve adar var, heriki öbeğin sayısı da ‘yedi’. Oysa sayı aynı. 5

bıı biçimde zamandaş olarak gerçekleşen devinimlerde de zaman aynı.


İle ki biri hızlı, öteki yavaş; biri yer değiştirme, öteki nitelik değiştirme
ıılıib ilir . Aslında sayı eşit ve zamandaş ise hem nitelik değiştirmenin hem
ılı yer değiştirmenin zamanı aynı. Bu yüzden de devinimler değişik ve 10
ıiyıı, zaman ise her yerde ayni; çünkü eşit ve zamandaş nesnelerin sayısı
İn ı yerde tek ve aynı.
Madem [temel devinim] yer değiştirme ve temel yer değiştirme de çember-
n l l 1ve madem herbir nesne kendisiyle eşcinsli bir şeyle ölçülüyor, tek tek sayılar
214 <Î>Y2IK£[2 AKPOASEQ2 A

p ıo ı/â b e s p o v â b ı , Î t t t t o i 8 ’ lttttiü , o v r o ı ( 8 e) Ka'ı d \ p o v o s \povtı>


>5 TIVl İ t p i a f l e V l f , /J.€ T p € İT al <?, üHTTtep tllT O jliV , 5 T e XpOVOS K l-
\« t t f r ç) / v f « a <
V1]<T(L Kai 7/ KIVİ]<TIS \pOV(i) (TOVTO O efTTlV, OTt VTIO TT]S bipMT-
lAtvrjs k ıvrj<re<t>s XP°V<? Mfr /3f‘Tal T'İS Tf Kivrjireats to tto o -o v
Kal t o v xpovov)— el ovv t o ırpÛTOV \ıerpov •navrıav tû>v avy-
yevS>v, 7/ k v k AotfıopCa 7/ 6p.aAi]S p-irpuv pıaAıcrra, o t i 6 apı-
20 0 fj.os o TavTtjs yvwpıp.uiTaTos. âAAoîooaıs p.iv ovv ovfie av£r/-
<rıs ovSe yeve<rıs eiiK elalv opıaAeîs, (popa 8 ’ ( c t t i v . 8 1 0 sal 8 0 -
K e i o )(j)6 vos eıvaı rj rtjs atpaıpas Kivrjcrıs, örı ravTjı p-erpovv-
Taı ai aAAaı Kivıjaeıs Kal o xpövos ravrrı rij Kivr)<reı. bıâ
8e t o v t o K a l t o elıados Aeyeo-ğaı avpjiaiveı- tpaırıv yap k v k -
25 Aov eıvaı râ âvdpÜTiıva ir p a y la ra , Kal tS>v akkom r â v ki-
vt]<t i v e \ 0 VTtov <f>vcriKi]v K a l yeveaıv Kal (f>0 opâv. t o v to de,

örı ravra ttâvra r <3 xP°v(i> Kplveraı, Kal Kap.[3 av eı rtAtv-


ti)v Kal âpxyv cocnrep âv el Kara rıva -nepiobov. Kal yap 6
Xpdvos avrbs eıvaı 80/ceî kükAos tis• tovto be ıraAıv boKeı,
3 ° bıoTi T o ıa v T tjS i a r ı ıpopâs 1uerpov K a'ı jierpeıraı avrus vuo
ToıavTtjs. w <rre ro Aeyeıv elvaı râ yıyvop.eva t&v npayp.arwv
kvkAov to Aeyeıv ecrrlv raC \povov eıvaC rıva kvk\oit to îto Se,
ö n p.(TptÎTaı Ttj KVKAo<f)opıqw napa yap ro pterpov ovbev
224“ &AAo -napepL(paLveTaı rŞ p.eTpovp.evoj, aAA’ rı ırAeltü pıerpa
2 to oAov.
2 Aeyeraı be 6p6S>s Ka'ı ot i âpıdfios juev 6 avro? 6
tS>v ıtpofianov Kaı TS>v kvvS>v, el lıros İKarepos, öefcaj 8e

ovx i) avrı/ ovbt öeıca r â avrd, cöottep ovbe rpıytava Ta aîırcı


5 to ior6ı>\«ı>poD Kal to o'Katajve's, Kaıroı 7 6 TaÛTo,
ö rı TpCycova &p.<pw Tai/ro yap Aeyeraı oiı p.i/ bıacpepeı bıa(fıopâ,

11 14 povû&ıs povd&ts povabı J 6’ om. H 8f add. Torstrik 6


A P S T : om. E û p ı a - f ıeı/<û tlvi x i> o v a ) H 16 v ı r b E 2APP y p . S :
om. E 1V A P 1S 17 Tf G H I JP : 5 e E : om. F 18 a n a vra v H
19 Spa\!ı I d om. E P S 21 öjunX;}rE2 22 dom. F <r<f>aipııf
t/ Kİvr)<Tis F. 27 ırdvTiı Tavra P^S : ırâvra E 'V P^T 29 avrus
om. H tıvaı post rır F 30 <po/>âs t a n F G I J nLros] o
aiıros G 3 1 Tuıavrıjs fpopâs. i)î ro E 32 ro . . . jci'jcAop om.
H ta r) to to û F t ı v a t ıv a ı 1 33 t o p ırp o vv F 224a I r â
ptrpovpivtç T o rstrik : ro utTpovptvov IIP rj (örı) Torstrik
2 -15 Atyeraı . . . iTnrot seci. Cornford 2 Sri E G JS : ört 6
F H 1P 6 alt. A PS : om. E 3 K a'ı 6 r â v H 4 oûSe . . .
avrâ om. F 5 ru alt. AP : om. E (T/cakTjvtç CıIJ 1P : tTKaKrıvâı1
F H J !S : trıca\ıjvtc a \\tı E 6 Sıa<ptptj J
FİZİK 4 215

‘bir’ ile, adar ‘at’ ile, aynı şekilde zaman da belli bir zamanla ölçülür ve
dediğimiz gibi zaman devinimle, devinim de zamanla ölçülür (bu şun- 15
dan: zamanla belirlenmiş bir devinimle hem devinimin hem de zamanın
niceliği ölçülür); imdi en önemli şey bütün eşcinslilerin ölçüsü ise, sabit
çembersel yer değiştirme en başta gelen ölçü olacaktır, çünkü onun sayısı 20
en çok bilinir olan şey. Ne nitelik değiştirme ne büyüme ne de oluşma
sabit, yalnızca yer değiştirme öyle. Bunun için zaman gökçemberin devi­
nimi diye de düşünülüyor, çünkü öteki devinimler onunla ölçülüyor, za­
man da bu devinimle ölçülüyor. Bundan ötürü de alışılagelmiş bazı de­
yişler var: insanların yapıp-etmelerinin çembersel olduğunu söylerler, bu 25
doğal devinimleri olan, oluşup-yokolan nesneler için de geçerli sayılır.
Böyle denir, çünkü bütün bunlar zamanla değerlendirilir ve sanki çem-
I'ersel bir yoldalarmış gibi bir sonlan ve başlangıçlan var. Zamanın ken­
disi de bir çember diye düşünülüyor. Yine bunun nedeni de şu: zaman
hu tür bir yer değiştirmenin ölçüsüdür ve o böyle bir yer değiştirme ile 30

ölçülür. Dolayısıyla “nesnelerin oluşları bir çember oluşturuyorlar” de­


mek, “zamanın çembersel bir akışı var” demektir. O çembersel yer değiş-
ıirmeyle ölçüldüğü için bu böyle. Nitekim ölçünün yanında, ölçülenle
İndikte görünen başka hiçbir şey yok: meğer ki [evren] bütünü bir ölçü 224a
çokluğu ola!44
Şöyle denmesi de yerinde: iki öbek sayısı da eşitse koyunlarla
köpeklerin sayısı aynı ama ‘o n ’ aynı değil; ‘o n ’ nesne de aynı değil:
tıpkı herikisi de üçgen olduğundan ötürü şekilleri aynı olsa bile eş-
kenarüçgen ile çeşitkenarüçgenin aynı üçgenler olmaması gibi. Çün- 5
l<ii ayırıcı özelliği açısından farklı olan değil, farklı olmayan
216 OY2IKH2 AKPOAZECIS A-E

1 4 . 2 2 3 b 1 4 — 1. 2 2 4 “ 3 4
âAA.’ ovyfi ov oıacfıepeı, olov rpîyuıvov rpıyıivov (rpîyuıvov) Sıa-
<f>opâ bıacpepet' roıyapovv ertpa rpiyatva.’ crxvpo.TOi be ov,
âAA’ iv rfj avrjj bıaıpeıreı K a l /xıâ. a\îjp a yap to ptv
roıovbe kvkKos, to 6e roıovbe rplymvov, rovrov be ro pev roı- 10
o'i>8e laroırkevpov, ro 8e roıovûe crKakrjves. ayîjpa p.ev ovv to
* / \ « t / ^ %
avro, n a ı t o v t o T p ı y ı i v o v , T p ı y o a v o v o o v t o avro. Kat
apıdpös biı 6 avröy (ov yap bıacpepeı âpıÛpov bıacjyopa
<5 apıdpös avrûtv), bendi 8 ’ ovx ij avrıy i<j)' 2>v yap keyeraı,
Sıa<peper ra pev yap Kiıves, ra 8’ înıroı. Kat ırepl p iv >5
Xpovov Kat avrov Kal t S>v ırepl avrov oIk(İwv rfj <TKe\j/et eî-
prırat.

Mera/3 âAAeı 8e ro pi.eraj3 âkkov Trâv ro ptv Kara


avfiŞefirjKâs, olov orav Aeyiüptev ro ptovatKov j3 abtÇeıv, oti
<L avpfie[ii]Ktv povaiKÜ eîvaı, roCro j3 ab((eı- rö be rd> rov-
rov rı ptrafiakkeıv aırAây keyeraı peraj3 Akkeıv, olov oıra
keyeraı Kara p-epij (vyıâÇeraı yap ro crS>pa, orı â 6 <f>- 2ö
Oakpoi ıj ö 6 <ûpa£, ravra be p.epr\ rov üAov adıparoi)’ tart
he r ı b oiıre Kara <Tvp.ftejir]Kos Kiveıraı ovre rû âAAo rı
TÜv avrov, akka rco avro Ktveıcrdaı 1rpûrov. Kal rovr' ecrrı
ro KaO’ avro Ktvrjrov, Kar’ âkkrjv 8e Kİvrjcrıv erepov, oîov âk-
koıutrov, k a l âkkoıcacrecos iıyıavrov fj deppavTov erepov. ecrrı 3 °
öe K a l em rov kivovvtos wcravrıos' ro p.eı> yap Kara crvp-
l3 e(3 ijKÖs Ktvet, to be Kara pepos roi r&v rovrov rı, ro 8e
KaO’ avro npoırov, olov 6 pev iarpös tarat, 7) be XfLP Ttkıjr-
reı. enet b' ecrrı pev rı ro kivovv Trp&rov, lo rt 5 e rı râ kivov-

224» 2 i - b 1 = ıo67b 1-9

a 7 rpiyfovov om. E 1 (rpıyûıvov) Torstrik, fort. S F


ö ı acfiopâ
8 <T\rjfi»ra F : I öe] <V ye E 2G H J : St a^tjparoç I 9 yap
«'arı t» H . II trKııktjvov K H J2S /4<V OII1. H 12 rovrn rpıytıivov
scripsi, fort. hab. PS : to rpiyu vav E : tovto, rptyoıvov yap A teni
F P : (toi d E G H IJ 13 fif H P 16 fipıjTaı ptra[}d K \fi Se
ru pfTafidKhov E
Tit. cj)ihtikt}s aKpnâaeûJÇ t o e. trepi fj.£Ta3 o\>]<; E : <f>vcriKa>v TripTTTOv
I 22 olov örav fecit E : ör m/ S ante t o Iiteras quatuor dele-
tas E t o E F J M S T : rûv H I 23 fiovo-ııup tivm E 2AS : tıvaı
p.nv<rikco T : povaiKo> E ' 24 t i om. E 1 27 ı'< M : Sı) F : Se S ıjE H IJ
3 1 xarâ AM : om. E 32 kivoliv H tûv om. F 33 ırkijaatı F I J
FİZİK 4-5 217

nesnelere “aynı” denir. Sözgelişi bir üçgen başka bir üçgenden üçgenin
ayırıcı özellikleri açısından farklıdır, işte bu nedenle üçgenler değişiktir.
Ayırım şekilde değil, aynı ve tek bölümleme içinde var; çünkü şekiller­
den biri çember öteki üçgen olsa bu sözkonusu, oysa burada biri eşkena- 10
rüçgen, öteki çeşitkenarüçgen. Demek şekil aynı ve bir üçgen ama üçgen
aynı değil. Bunun için sayı da aynı45 (çünkü ‘on ların sayısı “sayı”nın ayı­
rıcı özelliği açısından farklı değil) ama ‘on’ aynı değil. Çünkü yüklendiği
nesneler farklı: biri köpekler öteki adar. İmdi zaman üzerine hem kendi 15

başına hem de onunla ilgili olarak araştırmaya uygun olan şeyler üzerin­
de konuşmuş olduk.

Beşinci K itap

1 Değişen-devinen herşey ya ilineksel anlamda değişir-devinir, söz­


gelişi eğitimli kişinin yürüdüğünü söylediğimizde yürüyen kişi için eği­
limli olmak ilinekseldir; ya da kendisinin bir şeyi değişen nesnenin
mutlak anlamda değiştiği söylenir, sözgelişi parçalar olarak söylenen şey­
ler (nitekim beden iyileşir, çünkü göz ya da göğüs iyileşmiştir, bunlar da 25

bedenin tümünün parçaları). Ne ki bir şey de vardır, ne ilineksel anlam­


da devinir ne kendisindeki bir şey açısından; doğrudan kendisi devinim
içindedir: işte bu k e n d i n d e devinendir, öteki tür devinimlere göre olan­
dan sözgelişi nitelik değiştirenden farklıdır. Nitelik değiştirmede de iyile- 30

şen ya da ısınan şey farklı. Devindirenle ilgili olarak da bu böyle: ya ili­


neksel anlamda devindirir ya nesnenin bir şeyini parça olarak devindi­
rir ya da k e n d i n d e dolaysız olarak: sözgelişi “hekim iyileştirir”, “el vu­
rur". Demek ki ilkin bir devindiren var bir de devindirilen, ayrıca
218 <T>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 E

35 p ev o v , İ t i iv û>, 6 x povos, Ka'ı ısapa. T avra e£ ov Kal eis


2 2 4 P o— vâcra y â p Kivrjtrıs İk tiv o s Kal eis r r trep o v y a p to tt p ü -
t o v Kivovp.evov Ka'ı els o KiveÎTaı Kal i £ ov, olov to £ iı\o v
Kal to Oeppov Kal to \\ıv\p u v tovtcov 8e ro p.ev 5 , ro 8’
eis ö, to 8’ o î — rı 8rj kİvt]<rıs brjkov ö t i ev r <3 £ıiAw, ovk
5 ev tS> eib ei’ o f re y â p K iveî ov re KiveÎTaı to eıÖos rj 6 t o -
* % f * iv \ ) y r% \ » \ ) «
7tos 1] t o t o (tovö ( , aAA €<rrt k iv o v v K at K iv o v fA ev o v kcli o
K iv elr aı. pâXXov yâp eli o î) e£ ov K iveıraı övopâÇe-

Taı fj p.eral3o\7j. bıo Kal ij (f>0opâ eis to p i/ ov p e ra -

(3 0X 1*1 It iT iv K aıroı K al i £ â v r o s p e r a ^ â k k e ı t o (fıö eıp o p ev o v

10 « a t rı y e v e a ı s eis o v , KaCroı K al İk pof] â v r o s.


10 ti p'ev ov v i o r ı v
ij K ivrjo'is, e ıp r jr a ı tTp o r e p o v râ b e elbr) K al r a ısadr) K al ö
to tto s, e is â K iv o v v r a ı r â K iv o v p e v a , âK İv rırd l ı r r ı v , o lo v i]
İTTto-Tr'ipr] K al 7) O epp.ârr]s. k ü İto i â ır o p f)(re ıev a v t i s , e i T a
ırâdr] K ivrjcreıs, rj b e kevKorr]S TrâOos" i< rr a ı y â p e i s KCvr/crıv
15 p e r a f i o k r ] . aAA.’ Î<ra>î oi)^ V k e v K o r r js kİvi]<tis, âAA’ ij k e v K a v -
(rıs. İ c r r ıv b e K al e v İKeîvoıs K al t o K a r a avp.( 3 ejİT]KÛs K al t o
K arâ pepos K al [r o ] /car’ aA A o K al ro Trpt&rıas K al prı
K ar' â k k o , o lo v t o k e v K a ıv o p .e v o v e l s fie v t o v o o v p e v o v p e r a -
Ş akkeı Kara avpftefjrjKos (râ yap yjH & parı trv p fitfS ijK e
20 voeî<r 6 a ı) , eis b e \ p 5ı p a örı pepos ro kevKÖv ru iı \ p d ıp a -
r o s (/cat e i s rrjv E v p û ın jı/ o t i p ep os aî ’ A ö r jv a ı r r js E iıp d -
ttt]s), e i s b e t o k e v K o v xpa>p,a KaO’ aiıro. u S ıs p e v oiıv KaO ’
a iır o K iv eÎT aı K al ır û s Karâ trv p fie fir jK o s , K al tt&js K ar
âAA o t i K al ttü s tiü a i ır o ır p â r o v , K a l e tti kivovvros Kal

2& eır l K iv ov p .ev ov , b rjk o v , Kal o t i ij kLvt]<tis oİik e v râ ) e ı b e ı aA A ’


e v rıu K iv ov p ev iü K al Kivr/rû) K a r iv e p y e ıa v . rj p'ev o v v k ara
<Tvp/3 ej 3 r]K09 p .e r a l 3okr] â<j>ei<rOa>• ev â ır a a i re y â p e o r ı Kal

224b 1 1 - 1 6 = ıo67b 9 -12

b I npütTiûs H 4 üt) H I yp. A yp. S ı 5e E F J S yp. A 6 to


AS : om. E /tai H IJJS : om. E F J 1 «m F H IS : om. E J
7 eir ö om. E 1 8 Ka'ı om. E H J 9 /tai om. F 10 ûp] ö I
Ka'ı alt. om. F I J T 1 1 17 om. F râ alt. AT : om. E 14 /axıjo-ıs
E yâp] flf F KivrjtTtv rj n(Ta^o\rj H 15 rj \evK avaıs
E aAS : om. E 1 16 eorat I 17 [ t o ] Bonitz itat ’ . . .
7 r p d ) T û ) f ] Kara ırpürov E : ırp& ras H Kal t o p.1) E H I J 18 â\Xov
E 23-4 Ka'ı alt. . . . r ı om. E 24 /tui. . . npânov seci.
Bonitz, om. fort. T râ> P ra n tl: t» E aA : E 1 incertum 25 tVı
om. E 27 âjrntrî n S c : ırâtrı SP yâp rt E H
FİZİK 5 219

içinde olunan zaman, bunların yanında bir de neden-neye-, nitekim her 35

devinim bir şeyden bir şeye. Demek ki asıl anlamda devinen ile ona doğ- 224b

ru devinilen ve ondan devinilen şey farklı: sözgelişi tahta, sıcak, soğuk:


bunlardan biri nesne, biri o n d a n biri de o n a . İmdi açık ki devinim tahta­
da, biçimde değil. Nitekim biçim, yer ya da nicelik ne devinir ne de de- 5

vindirilir, tersine devindiren, devindirilen ve ona doğru devinilen şey


var. Değişme o n d a n yerine daha çok o n a doğru olan şeye göre adlandırı­
lır. Bunun için yokolma da, yokolan bir varolandan değişmesine karşın
varolmayana doğru bir değişmedir. Oluş ise varolmayandan olmasına
karşın varolana doğrudur. 10
İmdi devinim ne, bunu daha önce söylemiştik. Devinenlerin on­
lara doğru devindiği biçimler, duygulanımlar ve yer ise devinimsiz şey­
ler, sözgelişi bilim ile sıcaklık. Gerçi duygulanımların devinim olup ol­
madığı sorulabilir: aklık bir tür duygulanım, yani devinime doğru bir
değişme olacak. Ama herhalde aklık bir devinim değil de aklaşma bir 15

devinim. Bunlarda da i l i n e k s e l a n l a m d a , p a r ç a o l a r a k , b i r b a ş k a s ı n a g ö r e
ve bir başkasına göre değil, a s ı l a n l a m d a sözkonusu. Sözgelişi aklaşan,
ilineksel olarak akıllanmaya doğru değişebilir (renk açısından akıllan­
mak ilineksel bir şey), renge parça anlamında değişir, çünkü ak, rengin 20
bir parçası (“Avrupa’ya” denir, çünkü Atina, Avrupa’nın bir parçası),
ak renge ise kendinde değişme olur. Demek ki kendinde nasıl devini­
lir, ilineksel olarak, bir başka şeye göre nasıl devinilir, bunlar hem de­
vindiren hem de devinen açısından açık. Şu da açık: devinim, biçimde 25

değil, devinen nesnede ve devinebilir nesnede etkinlik halindedir. İli­


neksel anlamda değişmeyi bir yana bırakalım, çünkü o her yerde,
220 ^YSIKHS AKPOA2EQ2 E

i. 2 2 4 a 3 5 — 2 2 5 * 17
a ie l Kal n âvT O iV ' 17 öe p ij Kara avp.j3 ej3riKbs o v k eı> âıraırıv ,
aAA’ eı> ro îs i v a v r io ıs n al ro îs p er a ^ v Kat eı> â v T iıp â a fi'
t o v t o v b e T rîarıs İ k ti) s İTrayooyrjs. İ k be rov p .era£v p .e r a - 30
/iaAAer x p ijra ı -yap a v rû &>s evavTi<d ov rı ırpos İK a T ep ov
e a r ı y a p ttio s t o p.(Ta£û r a aK pa. 0 10 K a i to İito it p o s İK eîva
K aKtıva ti p o s t o v t o A t'yeraî mos iv a v T ia , o îo v 7/ p t a r j ö£eîa
Trpoy r?'jı> vır<İTt)V Kal j ia p c l a ir p o s tijv vıjrıjv, Kal t o tpaıbv
AtvKov irp o s t o p iK a v Kal p i k a v ır p ö i t o Aeıı/coV. 35
eırei 6e 35
7râ(ra perafioA y e a r ıv İ k t l v o s eîs ti (brjAoî 6e Kaî rovvop.a•225*
/xer’ âAAo yâp rt Kat râ /xer ırporepov 6r/Aot, ro 8’ varepov),
p.era/3 âAAot aı> to peTaj3 a\Aov rerpax<3 s* 7; yâp e£ ınro-
KelpeVOV eîs VTroKeCpevov, î) e f inroK6L/«voı> eis p.i) VTTOKSÎ-

pevov, 7/ o v k e£ vıroKfip.tvov eis vıroKtıpevov, jj ovk e£ t5tto- 5


Ktıptvov eis p.i] vı:oK(Lp.(vov Atyco 8e im oKeipevov t o Ka-

T atpâaeı brjkovpevov. ıSare avayKi] İ k t ö >v eiprjpivtüv rpeîs-


eıvat p.era(3 o k â s, r?jt> re e£ vnoKeıpevov eis vnoK eiptvov,
K al T i\v i£ v r r o K e ıp iv o v e is p i) in r o K e lp e v o v , K a l r r jv İk p.ij
v ıro K e ıp L fv o v e is vTTOKeıpıevov. 7/ y â p o v k i £ v n o K .t ip .iv o v e i s 10
(i?/ v iT O K e ip e v o v o v k e a r ı v p e T a fjo A ij 8 ıâ rö pr/ eıvaı Kar’ âv-
T iÛ e a ıv o v r e y â p i v a v r ı a o v r e a v r ıt fıa a ıs e a r ı v . i) p i v o v v o v k
e £ v n o K ( ip .t v o v eis v n o K e îp .e v o v p ,e r a f } oAij icar’ â v T iıp a c r ıv y e -
v e a 'ıs e a r ıv , 7; /itr âırAcSs A ır k ij, 77 8e r is rıvos ( o îo v jj p e v
İ k p.77 A e v K o v e i s k e v K o v y i v e a ı s t o v t o v , i] 8 ’ e K tov /xrj o v t o s >5
â ırk c o s e i s o v a î a v y i v e a ı s a ı r k û s , K a ö ’ r/ı-» t n r k û s y ı y v e a O a ı K a l
o v t i y ı y v e a d a ı k e y o p ıe v ) ’ 7; 8’ e’£ v n o K e ı p i v o v e i s ov% vıroKet-

224b 28-30 = ıoö7b 12 -14 225“ 3—22Öa 16 = ıoö7b 14—


ıo68b 15

b 28 ıravTutv APS : ırânTus E 29 roîr alt. F J S : iv roîs E H I :


om. M 30 ^r<t/3aX\€i] /3uXXcı E 1 : p t r a f f a\\cı tos f £ «vayTiou H
3 1 ov«] rm E J 33 i r E , fort. corr. o£cîa . . . 34 v!jrt]p E 'S :
Ş c ı p e t a npös t i)v ıı]Trjv *caı 0^1l a ı r p o s t ij v (t ijv om. F) i n r d r ı jy E aA
225* i 7râcra om. F 1 fa r ıv otn. F S &e AS : yâp E 3 âv]
S’ âv E 1 4 {’£] ovk f’| H IJM : »’f oi^ S T pr/ om. S : o î- \
AMT 5 om* M S T : pij F H «/s] fit ovx F M S : ftç pı)
T ovk f'| E M T : oû^ F S : «’f H lj 6 pı) om. M T : o i^
S Sf E M T : S( ro AS 10 oI k f f A : i ( oi‘x M
1 1 M Pr- EM : ıw \ A 12 o v t t fV âiTifpâtreı S ovk E F JM :
i ( uix S : İ k pi] H : I 14 itrrıv om. I dırX^ om. S
7-ic rıvos n M : Tİt S 15 pı) pr. om. I 17 rı om. E !
FİZİK 5 221

ln r zaman, her şeyde sözkonusu. İlineksel anlamda olmayan devinimse


lıı r yerde değil, karşıdarda, onların aralannda bir yerde ve çelişmede. Bu
ııiıııe gidilerek gösterilebilir: değişme, aradaki durumda sözkonusu, çün- 30

kıi o heriki yan açısından karşıt olarak kullanılır, nitekim aradaki, bir bi-
ı,lıntle uç oluyor: bunun için aradakine karşıtlara göre, karşıdara da ona
lime bir biçimde karşıt denir: sözgelişi orta ses alçak sese göre yüksek,
yılksek sese göre alçaktır; gri de karaya göre ak, aka göre karadır. 35

Değil mi ki, her değişme bir şeyden bir şeye (adı da -metabole, bu­
nu gösteriyor: başka bir şeyden sonra bir şey, biri önce biri sonra ortaya 225a

yıkıyor), öyleyse değişen dört biçimde değişebilir: ya bir taşıyıcıdan bir ta­
şıyıcıya, ya bir taşıyıcıdan bir ‘taşıyıcı olmayan’a ya bir ‘taşıyıcı olma-
yiin’dan bir taşıyıcıya ya da bir ‘taşıyıcı olmayan’dan ‘taşıyıcı olmayan’a. 5

I iişıyıcı dediğim, evedeme ile açıklanan şey. Dolayısıyla söylediklerimiz-


ılı-n, üç değişme olması zorunlu: bir taşıyıcıdan bir taşıyıcıya, bir taşıyıcı-
ılıın bir ‘taşıyıcı olrmayan’a, bir ‘taşıyıcı olmayan’dan bir taşıyıcıya. Çün- 10
kıi çelişme olmadığından ötürü bir ‘taşıyıcı olmayan’dan bir ‘taşıyıcı
ulınayan’a değişme olmaz: nitekim bunlar ne karşıt şeyler ne de çeliş­
il ıc. İmdi “bir ‘taşıyıcı olmayan’dan bir taşıyıcıya çelişmeye göre de­
nişine” oluştur: mutlak anlamda ise mutlak anlamda oluş, belli bir şe­
yin değişmesi ise belli bir oluş (sözgelişi ‘ak olmayan’dan aka değiş­
im-, bunun oluşu, ‘varolmayan’dan mudak anlamda ‘varolmaya’ 15

değişme ise mutlak anlamda oluştur, ki buna göre bir şeyin oluşma-
'iindan değil, mutlak anlamda oluştan sözederiz). B ir taşıyıcıdan bir
222 <E>Y2IKH2 AKP0A2EQ2 E

jievov fp d o p d , cnrAcös jiev i/ e/c ri} s ov a (as els to /xi; eıvaı,

Tts 5 e ij ets rf]V avriKeıpıevrıv omotpaaıv, Kadâtlep e \ e \ 0 i]


20 kal im rîjs yeveaeûûs.
20 el 8i; ro /xi; ov \eyeraı Tr\eovaxS>s,
Ka'ı ıxr)Te ro Kara trvvdeaıv i) hıaıpeaıv evde^eraı Kiveîtrûaı
jirjTe ro Kara 0 vvajj.iv, rö r<J> âırA&iy Kar’ ivipyeıav ovrı
avTtKei)xevov (to jiev yap jii] \evKÖv îj jiîj ayadov öjuu>s iv-
8e'xerat KU’eûröaı K a ra <rvpfie(3 r]K6 s, cır; yap (av) âvöptunos r ö
25 j^ij \evKov ro 5 ’ a-7rA<3s p.f) roSe ovSapLÛs), âbvvarov [yâp]
ro fj.ii ov KiveîcrOaı (el Se rovro, Kal rijv yevetrıv Kivrjcrıv et­
r a f yiyveraı yap rö jirj o v el yâp Ka'ı orı p a k la ra Kara
(rvfApefirıkös yiyveraı, âAA’ âjxa>s âkr\Öes ehreıv örı vırap\eı
rö fiij ov K a r â rov yıyvojievov â-rrk&s)— opLoluıs öe Kat ro r)pe-
30 peîv. Tavra re 5 ?; o~vıxj3 alveı 5 vıryepr} [r <3 KiveîaÛaı tö /ıij
oi'] Ka'ı el nâv to Ktvovpıevov iv tottu, to Se pij öv ovk İa rıv
iv TÖTTtp' elrj y ap &v ttov. ov8e 8i; 17 <f>6opa kivt]<tis' evavrlov
p ev y âp Kivi] a e ı ?*; kİvt]<tıs rj f\pejxla, fı öe (pdopa y e v ia e ı evav­
rlov . iıre'ı 8e ırâ ca Klvr\aıs p.era/3 oAj; tis , p era j 3 o k a l Se
35 rp eîs a i elprjjievaı, tovtihv Se at Karâ yevetrıv Kal <p6opav
22 5 b ov Kivrjtreıs, a v r a ı S' eia'tv a l kü t a v r l^ a a ıv , âvâyKt] rrıv
e£ vnoK tıpevov els vnoKeîpevov pera/ 3 okijv kIvi]<tlv eıv aı p o -
vr/v. r â S' vıroKtıpeva 7} iv a v r ıa rj p.era£v (/cat y âp fj a r e -
pt]oıs KeltrOus evavrlov), Kal S ijkovraı K ara^ âtreı, t o yvpvöv
5 Kat vojS 'ov Kal p ik a v .
S ei oîıv a i Karrjyopı'at OııJpıjDTaı ovana
xai noıörrjTi Ka'ı rû> ttov [/cat râ> ırore] Kat r <2 ırpös t i K a l
tüj Trocrû Kal rû ıroıeıv n ırdo-^eıv, âvdyKi) rpets etı/at K t -
ınjoeıs, rrjv re ro v ttoiov Kal rf\v rov ttouov Kal riji’ Kara
tottov.
a 18 ıj om. E 19 fı om. F 20 Se E* 23 yâp
om. H ayadbv ov opmt H 24 âv M (E J) Bekker : om.
n M (A b) 25 yâp om. M (JT )T 26 d v a ı Ktvrjaıv F
30 ra v ra Jaeger T€ om. I, erasit J : 8« E , Jaeger 8/7 E H M :
817 jrâı/Ta F l J tû> . . . 3 1 6v om. E H JM 3 1 e a n v om. S
33 5 P1’" İ S T : f) E H : om. F JM t 7j 8e (j>0opâ yivecrıt S
‘' I (tatv om. I m 'FJM : k u iE H I 2 ıtovrjv E H M S : fiovov F I J
4 K(ira<f>â(jfı AM : KaTa(pvotv E to kevKov kui royvpvöv Kai râ p e\a v
H yv/ıvâ, E F I J M S T : ^/v^pov v e 1 tv<^>\oi> Bonitz 5 vaıduv
M (E J) : \evKov E l’ IJN ^A ^JS 6 r a t t o v AS : to to E M nal r ı Ş
ttotc om. E H M S : tw om. I 7 rm pr. om. E H 8 rromü E H
(cf. M) : 770a oO F I J rt)v om. I 7ro<roû E H (cf. M ) : »roıoO F I J
FİZİK 5 223

'la.şıyıcı olmayana değişme ise yokoluş. Oluş üzerine de söylediğimiz gibi


'varlık’tan ‘varolmamak’a dönme mudak anlamda yokoluş, karşıt değille-
ıııeye dönme ise belli bir yokoluştur. 20
‘Varolmayan’ çok anlamda kullanılıyorsa ve birleştirme veya ayırma
yoluyla devinmesi olası değilse; mutlak anlamda etkinlik halinde varola-
ma karşıt olan olanak halinde varolanın devinmesi de olası değilse <nite-
klın yine de ‘ak olmayan’ın ya da ‘iyi olmayan'ın ilineksel anlamda de­
vinmesi olası, (çünkü bir insan ‘ak olmayan’ olabilir); oysa mudak an­
lımda belli bir nesne olmayan şey hiçbir zaman devinemez> ‘varolma- 25
yan’ın devinmesi olanaksız: (Ne ki bu böyleyse oluşun bir devinim
ı ılınası da olanaksız: çünkü ‘varolmayan’ oluşur, en çok ilineksel anlam­
da oluşsa bile yine de ‘varolmayan’m mudak anlamda oluşma içinde söz-
kon usu olduğunu söylemek doğru olacak). Durağan kalmakta da bu böy­
le. Bu aykırı durumlar <’varolmayan’m devinmesi durumunda> ve her 30
devinen bir yerde ise, varolmayan da bir yerde değilse ortaya çıkıyor: <va-
iı ılmayan bir yerde olamaz>, çünkü bu durumda herhangi bir yerde olur­
du. Demek ki yokoluş da bir devinim değil. Çünkü devinime karşıt bir
,.ry ya bir devinimdir ya da durgunluk; yokolma ise oluşa karşıt bir şey.
Madem her devinim bir değişme, üç tür değişme var: bunlardan oluşa 35
ve yokoluşa değişme, devinim değil; bunlar da karşıtlarda sözkonusu 225b
u lan değişmeler, öyleyse şu zorunlu: yalnızca bir taşıyıcıdan bir taşıyıcıya
değişme bir devinimdir. Taşıyıcılar ise ya karşıdardır ya da aradaki bir
durumdur (yoksunluk da bir karşıdık olmalı) ve bir evedemeyle açıklanır­
lar: sözgelişi ‘çıplak’, ‘dişsiz’, ‘kara’. 5
İmdi kategoriler varlık’a, nitelik’e, yere, [zamana], görelilik’e, nice-
lik’e, etkinlik’e, edilginlik’e aynlıyorsa üç tür devinim olması zorunlu: ni­
telik, nicelik ve yere göre devinim.
22 4 <I>Y2IKHZ AKPOAZEQZ E

I. 2 2 5 a 1 8 -- 2. 2 2 5 b 32
2 K a r’ oiıaıav 5 ’ ovk İa rıv Kİvrj<ns öıd ro pıtjbev eıvaı ovcrCa 10
twi> Övtoiv evavriov. ovb'e bit) rov ırpos r f ivbe^eraı yap Oaripov
neraftakkovros (fl\r)0 eveo-0 aı Kal fJ-i)) â\i] 6 evea 6 aı darepov /Mr/bev
p.eraj3 âW ov, û><rre Kara avp.j3 ef}r)Kos i) klvt)(tis avrüv. oiıbe
bi] TTOıovvros K ai ırâa^ovros, i) Kivovp-ivov Kai k i vovvtos, örı
ovk i<rrı KiV7)<re<ıos kÎvt](ti$ oiıbe y iv ea e ta s yeveaıs, oiıb’ oAcos pıera- 1 5
fiokijs fiera/3a\-q. ırpûırov fiiv yap bıxS>s '.i. Se^erat Kivıjaeoıs
eıvaı Kİvt)<rıv, İ) oıs inroKeifiivov (olov avûpoııros Kiveıraı o n
İk \evK ov eis fxe\av neraj3 â \ \ e i' âpâ ye ovrta Kal i) kivt)<tis i)
Oepnaîveraı % \j/vxeraı i) tottov âAAârreı ?; aiı^avtraı
i) (jıdıveı; tovto be âbvvarov oiı yap rû v vıroKeı^evtav r ı r) 20
lxeral3 o\rı), i) t û erepov r ı inroKeCfj.cvov İk p.eTa/3 o\ı')s p.e-
ral3 a \\e ıv el s erepov eîdos [o’ıov âvûpanros İk voaov e'ıs iıyî-
«tai<]. âAA’ oiıbe to v to b vva ro v ttKiiv Kara avpLfteŞijk o s' aiırî)
y â p i) kLvi)(tis âAAoi)- eîbovs e'ıs• &AAo i a r l pLera/joki] ( oıov
âvdpdnrov İk vo ao v eis iıyîeıav)- Kal i) yiveaıs be Kal i) <f>6opâ a5
ifraı/Yöiy, ır\î)v a l p.'ev eis âvrtK e(fieva âıbı, v be ûöı, i) Kİvrjaıs.
âp.a ovv ueraj3 âKKeı e f vyıeias eis vo a o v Kal (£ avrrjs ravT ijs rrjs
jot€ra/3 oAjjs eîs â \\ r)v . brj\ov biı ö ti o ra v voarjai), j*fra/3f/3A7jKos
1 f r /I ■* \ W * * \
e rrrat e is o'JT oıav ov v ^ ev öe^ eraı y a p ıjpefjLeıv), Kat t r t e is fxr} rrjv r v -
y o v tr a v a t e ı , KaKeıvi] İ k t l v o s e is r t e r e p o v Z a r a t, oS o tc K alrja v n - 3°
K tifitvr) Itr ra t v y ıa v c n s ' aA A a tû> (rvpLjSeprjKevaı, o lo v
âv afjivijrrçu is e i s ArjOrjv f i e r a f 3aA A et, o n <o Û7rapxet> c/C€t^o

b i l t o v M (Ab) : r<i> F H I : om. E JM ( E J) S 12 j * f T tc ı j3 a A -


Xoırroc . . . firj scripsi, cum A T ut v id .: p(Ta&d\\ovTos Ü S : p*Ta~
/3uXXopto£ pıjdcv M (Ab) : prj&i* jifrn/3<ıXXovtoç M (E J) : ptTadâWovTOÇ
pt) Schwegler 14 5 E M : ovÖ* navToç AAS icat AM S :
om. E 15 peT{t(3o\r)S p€Tafio\r] S : ptTaPo\r} p.€Taf$ohijç II
17 îir&pcûirns scrip si: 6 !iv6pcanoç E HM : ıtv$pu>ıtot F I J 18 âpâ
yt om. EH : <wor< M 19 «XXarrft E M : /xfraXX<n-rct A 2 1 cV]
«tvn* tK 1 22 oıov . . . vyicıav hic 11M : post ptra^o\r] b 24 COİİO-
cavi, ut vid. cum S 23 avrf) E 2 et ut vid. S : avrıj E *A : â navı
M (Ab) : vrâtrn M (E J) 24 etdnvç F I J S : om. E H M 24-5 otov
. . . vyltıa v hic collocavi: post tl8os b 22 IIM 25 dvÖpâ>jrov
scripsi : arûfuoTtov M : avûp&ırovs S ( F )î uvûpamoç ÜS (cctt.) »; pr.
A M : yap r/ İ£ 26 y öf wBi M (Al))S : 5 E 2M (E J)P : om.
A : E 1 incertum jj Kivrprts E M (A b)S : fj i t Kivnaı? H : y d i Kİvyaıç
oî>x opotKûf F I : ov Kivtjatıs M (E J) 28 5* F J voarjpn E 2
30 alft E F JM : öf t yap H : om. I KaKtivy F I J M : «âKCtVıp E H S
t ittat E 1M : om. E 2AS icat E F H IS : om. JM 31 vyiava
F M S I »; vyiavo'ts E H IJ olov E H M I olov t i F l j 32-3 ört
. . . jtfrfii3âXXft om. t
FİZİK 5 225

2 Varolanların hiçbiri töze karşıt olmadığından ötürü tözde devi- 10


ıılııı yoktur. Görelilikte de devinim yok, çünkü [görelilerden] biri devin-
ı İlcinde ötekinin -doğru olsun olmasın- hiç devinmediği doğru olabilir,
dolayısıyla onlardaki devinim ilinekseldir. Etkinliğin ve edilginliğin de­
vinimi ya da devindirilenin ve devindirenin devinimi de yok, çünkü de­
vinimin devinimi, oluşun oluşu, kısaca değişmenin değişmesi olamaz: 15

mır kim ilkin devinimin devinimi olması iki biçimde kabul edilebilir: ya
lılr taşıyıcının devinimi olarak (sözgelişi bir insan aktan karaya değiştiği
Iı ,l n deviniyordur. Acaba bu durumda devinim de ısınır, soğur, yer de-
lîl.şlirir, artar ya da eksilir mi? Ama bu olanaksız, çünkü değişme bir ta- 20
?ıyıcı değil); ya da bir taşıyıcının bir değişme sonucu başka bir biçime
ı İl işm esiyle (sözgelişi bir insan hastalıktan sağlığa değişir). Ama bu da
ilineksel değilse, olanaksız, çünkü devinimin kendisi bir biçimden bas­
kı bir biçime değişmedir - sözgelişi bir insanın hastalıktan sağlığa değiş- 25

ııu'si. Oluş ile yokoluşta da bunlar karşıtlara doğru bir biçimde gerçekle­
miyor, devinim bir başka biçimde gerçekleşmiyorsa, bu böyle. Demek ki
insan sağlıktan hastalığa ve aynı anda bu değişmenin kendisinden başka
lıir değişmeye doğru değişir. Öyleyse şu açık: hastalandığında herhangi
I >1r başka şeye de değişmiş olacaktır (çünkü durgunlukta da kalabilir); üs-
ıdik hep rastgele bir değişmeye uğramayacak, o, bir şeyden bir şeye doğ-
ııı ila olacaktır, dolayısıyla karşıtı olan ‘sağlık’a da olabilecektir bu değiş- 30

ıııi'! Ne ki ilineksel anlamda bu olabilir, sözgelişi anımsamadan unutma­


ya değişme olabilir, çünkü taşıyıcı özne ilgili şeyde kimi kez bilgiye
226 <3>Y2IKH2 AKP0A2EQ 2 E

33 p.tra/3 âX\eı öre pev els e'nuTTrjp.rjv öre ö’ fıs âyvoıav.


33 ert
els ârreıpov fia b ıe îr a ı, et e a r a t p e ra ^ o k rjs p.trafioki] icat
35 yeveVecoî y e v e a ıs. âvâyKî] öf] Kal rfjv ıtporepav, et fj v a re p a
2 2 6 “ e o r a t, oîou el r/ â-Trkrj yevecrıs t y ly v t r o ırore, «at rö y ıy v o p e v o v
ey tyvero, tuitte ovttuj f)v rö y ıy v o p tv o v aırktos, âAAâ rt y ıy v o p e -
vov y ıy v o p tv o v îjbr], Kal n a h iv t o v t ' e y ıy v e ro ırore, cucrr’ oöıc ?/i>
770) ro're y ıy v o p e v o v y ıy v o p e v o v . eırel be r& v an eıpiûv ovk t a r iv
S rt TTpSırov, ovk e a r a ı rö npûıTov, & a r ' ovbe rö e \ 6 p e v o v o tre y ı-
yveaO aı ovv oîıre Kive1a 6a ı oîov r e ovre p.era/3a k k e ıv ovöev. eri, ro v
a v ro v K ivıjaıs i) ( v a v r ıa (küi ert 7/pepj<7ts), icat y e v e a ıs icat <f)Oopd,
w a re rö y ıy v o p e v o v y ıy v o p e v o v ö ra v y e v ijra ı y ıy v o p e v o v , rö re
<p û eıp era ı■ oîıre yâ p eîıdvs y ıy v o p e v o v o vd ’ v a r e p o v e ıv a ı ya p
ıo ûet rö <j)0eıp6p ev o v . ert v ' t]V bel vrreıvaı Kal rû> yıyvo pevaı
icat r£j p e ra jS d k k o v rı. r ls e a r a ı— âarrep rö âkkoıcüröv
a â p a fj yj/vxı'], ovraj r ı rö y ıy v o p e v o v K ivijaıs fj y e v e a ı s ; Kal
n a k ıv r l els ö K iv o v v ra l; öet y a p e lv a ı [rt] rf]v rovbe fK rovbe
els robe Kivrjcrıv [icat pf] Kivrjaıv] r\ y e v e a ıv . â p a be tt&s Kal
15 e a r a ı ; ov y â p e a r a ı fxdâr)<rıs 1) rijs padıpreois y e v e a ıs , & a r-
ovbe yeveata>$ y e v e a ıs , ovbe r ıs rıv ö s . ert et r p ıa eıbij k ivi|-
crettis î a r ı v , ro vro ıv r ıv a avdyKrj e ıva ı Kal rfj v VTtoKeıpevrjv <pvaıv
Kal eis â K ivovvraı, olov ri\v (j>opav â k k o ıo iıa 0a ı fj (pepeaOaı.

* 33 nyvaıav Sm ith, fort. P S P : byıtıav n M S 1 Î t i E H M : eri 8’

1*I J S 35 V E H J Î M : om. F I J 1 vaTepaıa I22Öa2rö


F JM ( A b) : om. E H I M ( E J ) yp. A A spasius yıyvâfitvov . . .
yıyvo/uvov ] f/Sf), â \ \ â yıvopevov r/v yp . A rı yıyvopevov A M (E )
yp. A yp. S : yıyvopevov t i M (A 1>| : yıyvafievav E A s p a s iu s : t i
yıyvopevov f'ırr\wr M (J) 3 yıyvd/jLrvuv Bonitz : totc yıyvoııcvov fecit
E : K a l yıy v ip fv o v F I J : !) yıyvopevov M (A b) : rj yevofievov M ( E J) : om.
H yp. A yp . S Aspasius fjdrj n M (A b) yı>. A yp. S A spasius : el Sn
M ( E J) 4 yıyvâ fu v o v alt. E 1 : om. E*AM ewet n M : f i i l s fit
E 'A M : S,) E 1 ovk Harıv Tt npâir ov om . F 5 t i om. E J M ( E J ) S ovk
. . . npiîiTov om. M( A b)S ovre et 6 O0re pr.] ovt€ tö S 8 yıyvöfnvov
alt. E 1 : om. E 2AM yevrjTaı E ’ F JM : yıyvtjraı E 2H I S 9 an
yıyvopevov yıyvofievov} 10 v\rjv Set E j P : 8eı v\qv F H IM S
ı ı t to om. E M 12 €râ>fj.a E ’ H M ; t) gmuci E 2F I J S ti
F J M ( J A b)S : t i (sed erasum) Kaı M ( E ) : 8 q E 2I : om. E 1! ! 13 tl
E MS : n A ti om. M (A b)S toCö* pr.] roî) E 1 14 *ai . . .
yevtaıv] 5 yevtatv E 2H I A S : Kaı firj Ktvr)(rtv E 1, fort. T : ) tdvrjtrtv
M P yp. A : firj KivrjtJtv q ytvetrıv F J najç k<ii E yp. S : «at 7Tû>f A yp. S
16 yevfO'is yfvcaeı »î H : ytveoeiüç yevetrıs ycvecrts PrantI rt^öç
E * H I J * S : om. E ^ J 1 17 t i E* K t û o m .F lJ 18 kivcÎtoi
I olov om. E 1H 1J S : olov dvâyKr} F
FİZİK 5 227

kimi kez de bilgisizliğe doğru değişir.


Öte yandan değişmenin değişmesi ve oluşun oluşu olacak olsa son­
suza gidilecektir. Sonraki olacaksa daha öncekinin de olması zorunlu, 35

sözgelişi belli bir anda mudak anlamda bir oluş oluşmuşsa, oluşan şeyin 226a

ılı- oluşmuş olması gerekirdi, dolayısıyla mudak anlamda oluşan henüz


yok idi ama oluşarak oluşan bir şey çoktan vardı! Yine bunun da bir za­
man oluşmuş olması gerekirdi, dolayısıyla o anda oluşarak oluşan şey
yoktur, bu böyle sonsuza dek sürer. Ama sonsuz sıralamada bir ilk ol­
madığından ötürü ‘ilk’ varolmayacaktır, dolayısıyla onu taşıyan da olma- 5

yataktır. Demek ki hiçbir şeyin ne oluşması ne devinmesi ne de değiş­


mesi olacaktır! Yine karşıt devinim (karşıt durgunluk da), oluş ile yoko-
11ı.ş da aynı nesnenin işi, dolayısıyla “oluşurken oluşan nesne” oluşurken
oluştuğu sırada yokolur! Çünkü oluşan şey ne hemen ne de daha sonra
yokolur, yokolacak nesnenin [önce] varolması gerekir. Ayrıca bir madde­
nin oluşan nesne ve değişen nesne için taşıyıcı olması gerekir: burada bu 10
madde ne olacak, nasıl nitelik değiştirebilen şey bir beden ya da bir ruh
İse, aynı şekilde oluşan şey açısından devinim ya da oluş ne olacak? Yine
onların ‘ona doğru’ devindikleri şey ne olacak? Nitekim belli bir nesne­
nin şundan şuna deviniminin (ve devinmemesinin) ya da oluşumunun
11>ir şey] olması gerekir. Ama bu aynı anda nasıl olacak? Nitekim bilme, 15

lıil inenin oluşu olmayacaktır, dolayısıyla oluş da oluşun oluşu; belli bir
oluş, belli bir oluşun oluşu olmayacak. Ayrıca üç tür devinim varsa,
lııınlardan birinin hem taşıyıcı doğa hem de ona doğru devinilen şey
olması zorunlu; sözgelişi yer değiştirme, ya nitelik değiştirme ya da yer
228 <3>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 E

2. 2 2 5 b 3 3 ----22Ö b 8
okuıs 8 e e ır e l K ivevraı [ r ö K ivovpevov] n â v r p ı^ t ü s , rj K a r d
cru|u/3 e/3 ?7 K os ^ rû p ip o s rı jj [r<3 ] * a ö ’ a i r ö , Kara < rv y .(ii- 20

firjKÖs fj.ovov â v evbe^oiTO p .eT aj3 d k k e ı v rr/v p.(Ta(3 o k r jv , olov


el 6 vyıaÇ opevos rp e^ o ı ij p a v d a vo ı- t t jv 8e Kara <rvp(3e-
/3 t]Kos â ıp e în e v n â k a ı . 33
eTrei 8 e ovre oiıtrias o vre ro v ır p o s t i 23
o vre ro v v o u l v ç a l Tîd<r\eıv, A e ı'ır e r a ı Kara ro -noıov Kal to
ttoo-o v Kal to 7Toiı k ( vt](t lv e ıv a ı ji o v o v i v İKâaTtı) y a p i a r ı r o i - 25
Tutv i v a v r l ı a t r ı s . f) j i i v ovv K a r a r o ttoiov k Lv i )<t i s a k k o 'u u a ıs
f<TTW to vto y a p iıreÇevKTaı k o iv o v ovo/ıa. keyaı 8 e r o ■noıov
ov to iv r fj o v a l a (/caı yap rj bıaıpopâ ttoiottjs ) âkkâ rö
TTaOrfTiKov, x a ö ’ o k e y e r a ı ırtt (r\e w ij âıraûes e lv a ı. ij be
K a ra to n o a h v ro j û v k o iv o v avıavvpos, K aö ’ fK arepov 8’ 3°
a u £ y ]iT L s K a l (f) 0 ı < rı s , 77 jw.er e I s r o rekeıov peyeOos a v £ rjtrıs,
?] 8 ’ e/c t o v t o v ( jıd îa ıs . .7/ 8 e K a ra to tz o v K al r ö k q iv o v K a l
r o Î S ı o r a v d ı> v p .o s , ecrru) 8e (p o p a K a k o v p .iv q to k o iv o v K a l-
ro ı keyeT al ye T avra ( p e p e o ö a ı ja o v a Kvplms, ö ra v p i) i(f>'
a v r o t s fı ro a r ijv a ı r o îs p e r a fid k k o v a ı to v t o t t o v , K a l ö ır a 35
fxf/ a v r â k avra K iv e ı Kara t o t t o v . tj 8’ iv r io a ir <3 e lB e ı 2 2 Öb
fj.eTaj3 o\T) e ır l t o p .d \ k o v K a l T)TT0 V a k k o m a i s e c r r ıv ’ yap
e £ i v a v r l o v ij e ls i v a v r l o v K İvrjcrU ic r r ı v , ij â n k â s ij uf)- e ır l
fj-'ev y a p t o r j r r o v lo v cra e ls r o v v a v r lo v A e ^ ö ^ a e r a ı p e T a fiâ k -
k e ıv , İtti 8e rö pûkkov iıs İk T o v v a v r lo v e ls avrö . 5

b ıa ( j> ip e i yap ovbev nrj p e r a ft a k k e ıv rj â ır k û s , T tk ijv n fj


b e r ja e ı r â v a v r ıa v ır â p ^ e ıv to be pâkkov Kal r jr r o v ecri
ro ır k e o v rj ekaT T ov e v v r r a p \ e ıv to v iv a v r lo v K al p.rj. 8
ö rı 8

226® 23-9 = ıo68b 15-20

a 19 rö Kivovptvov E 2AS : om. E 1 fj E H S : t) tö> F I J 20 râ ]


to E rcfi seclusi, om. S : t o E 2 2 1 pövâs F I J S : n iv E :
fifVToı T oıoi' ] fi trvpfialvct rıvı Tpo^atravrı vyu ıirfiv olov yp. A
yp . S 22 o uyLaÇtifiCvot AS : yyıa^op-tvaç tiç E Tpe^tı ij
ttav6tivtı I 24 icat alt.] k«t<İ T : nal Kura F to A ST : om. E
28 noıov F J M S 30 avoivvpov A (KaTtpov F I J T : irtp o v EH
3 1 rcAcıoı/ IlS i tt\cÎov T 32 18101/ Kai ro koivov IJ 33 aı/«i)-
vvfiot I 3 4 (p e p fa S a ty t Tavra H : y c (frepfcrûat T avra I ’ <f>speaöat T a vra
FJ fjLova F I J S T : popov E H e *0 * ia v ro tç F H T I eır a v ro îç I
b 1 /iri AS : om, E 2 ıj A PS 3 îj pr. om. APS 5 «it
ro avro Moreliana 8 r a A et ut vid. P S t o o ivavrlov iv -

vnapyçcıv A ^17] fzfj ( vVTTııp^f ıv nrj I : fi i] ivvtrâpx(tv t o v ivavrlov nij E


FİZİK 5 229

ı leğiştirmedir. Kısaca madem [devinen] her şey üç biçimde deviniyor, ya


ilineksel anlamda, ya bir şeyin parçası olarak, ya da kendisi açısından, 20
değişmenin değişmesi ancak ilineksel anlamda olası: sözgelişi sağlıklı
ı »lan koşuyorsa ya da öğreniyorsa. Ne ki, ilineksel anlamda değişmeyi da­
ha önce46 bir yana bırakmışük.
Madem tözde, görelilikte, etkinlikte ve edilginlikte [devinim] yok,
nitelikte, nicelikte ve yerde devinim olması kalıyor geriye; çünkü bunla­
rın hepsinde karşıolum var. İmdi nitelikteki devinim ‘nitelik değiştirme’ 25

olsun, ona ortak ad olarak verilmiş olan ad bu. Nitelikten kastettiğim,


ıözdeki bir şey değil (çünkü ayırıcı özellik de bir nitelik), ona göre etki­
lendiği ya da etkilenmediği söylenen etkilenim. Nicelikteki devinimin de
jîcnel bir adı yok, her bir durumda büyüme ile eksilme, ‘tam büyüklüğe 30

doğru’ olan büyüme, ‘tam büyüklükten’ olan ise eksilme. Hem genel
hem de özel yere göre olan devinim ise adsız, ama, gerçi asıl anlamda
yalnızca yer değiştirirken kendilerinde durma olanağı taşımayan nesnele­
rin ve yer açısından kendi kendilerine devinmeyen nesnelerin yer değiş- 35

lirdiği söylenirse de, genel olarak “yer değiştirme” adını verelim. Aynı 226b

Kir içinde ‘daha çok’ ile ‘daha az’a doğru değişme ‘nitelik değiştirme’dir.
Bu ya bir karşıttan ya da bir karşıta doğru devinimdir, yani ya mutlak an­
lamda ya da belli bir biçimde. Devinim ‘daha az’a doğru olduğunda de­
ğişmenin karşıta doğru olduğu söylenecektir, ‘daha çok’a doğru olduğun­
da ise karşıttan kendisine. Belli bir biçimde değişmekle mudak anlamda 5

değişmek arasında, karşıtların bulunması gerekmedikçe, hiçbir ayırım


yok; çünkü ‘daha çok’ ile ‘daha az’, karşıün daha çok ya da daha az içer­
mesi ya da içermemesi demektir.
23 0 4>Y2IKH2 AKPOA2ES22 E

pev ov v a v ra t rp e ıs p o v a ı K ivfjaeıs d a iv, ( k ro vrıa v 01]-


ıo A o v A klvt] tov 8’ t a r ı rö re öAcos â b v v a ro v K w q 8 q va ı, ataırep
6 \j/6<f>os dö paros, Ka'ı ro ev ttoââm \po vo i p ö \ ı s Kiv'ovpe-
vo v r/ ro fipaoetas â p \6 p e v o v , o A e y e ra ı hv<TKLvr]rov, Kal rö
TrefpVKos p e v K tveîaöaı Kal bvvi.fj.evov, pff K ivovpevov be ro re
öre TreıpvKe Kal ov Kal tös, oırep fıpep eîv Ka\S> rCıv âKivyj-
15 rtov p o v o v e v a v rıo v y a p ijp e p ıa K ivija eı, w a re a r e p ıja ıs â v elif
ro v beKTlKov. r l p e v o vv e a r ı KÎvrjaıs Kal rt rjpepıa, Kal ırö a a ı
fiera/3 o \ a l K al Troîat Ktınjcreıs, <f>avepöv eK t û v elprjp4v<x>v.
Mera 8e T a v r a \ e y u i p e v rt e a r ı v r ö â p a K a l \ u i p i s , 3
K al rt râ â ır r e a O a ı, Ka'ı r ı ro p e r a £ v K a l r ı r ö t(/>e£?;s
20 Kat Tt tö e\o)J.evoı> Kat a v v e \ e s , Kat toîs ttoîois eKaarov
T o v rc ü v V T iâ p \ e w TîerfıVKev. â p a p e v o v v Ae y ıa r a v r ’ e l v a ı
K a ra to tto v, öaa ev e v i ' to V m ea rl ttp û r u ı, \ o j p l s be öaa
*i, 227"- 7 ev e r e p u ı, â ır r e a d a t 8e 5>v ra aKpa âpa. | (eıret 8e ır â a a
p e r a j 3 oX.il t o î s â v r i K e ı p i v o ı s , r â 8’ â v r i K e ı p e v a r a re
ev
ra /cara a v r i( f > a a ıv , â v T K p â a e t a s 8\ o vh 'ev â v â
e v a v r ı a Kal
10,226bîö p e a o v , (j> a vep o v ört e v roîs e v a v r ı o ı s e a r a ı rö p e r a £ v . | e v eAa-
6, _37 xr l(rrolsç j < °\f<rTl 70 peraÇv rrp ıa ıv * \ / I 1
ea\arov pev yap | earı r?;s
-

27, 33 perajioKıijs rö evavrıov,) | pera£v be els o ıre<t>vKe ttporepov


â(j)iKVfia6 aı rö p.eraj3 d \\o v rj els o ecrxarov peraj 3 âXXeı Kara
J 5> 3 7 <j>tiaıv T O e^M peraj 3 âXXov. [e v ... evavrıov.] | avve%â>s be Kiveî-
rat rö pi] 6 ev ff örı ik ıy ıa ro v bıakeînov rov Trpâyparos— pi] rov
\povov (ovh'ev yâp Kiakveı bıakeınovra, Kal eiıOvs 8e pera rî]v
30.inrârrjv <]>dey£aa6 aı rrjv vearrjv) aAAa roiı Trpâyparos ev w
Kivelraı. rovro be ev re ra i s k ara. t o t t o v K a t ev raıs ÖX-

22Ğb 10 -16 = ıo68b 20-25 2 1-5 = 26-30

b 11 fiıiA ırE T : 1x0yu A 12 ^ to E 2AM (Ab)ST : to M (E ) : ö ti


M (J): om. E 1 to om. I 16 tVrı om. F 17 notraı F I
18 \eyopcv I (tniTt To^oıpif I 2 0 K U L r i t o avveyes 111 2 1 Af ;/<■’
E S : keyerat A 22 rojrto earı 7rp&)rû> {npwrov E 2) E 2F JS : 7ijum cof’<jîı
TOTTû) H : fO Tl TOTTO) TTpâ>TOV I : TOIÎCû UT:\v E 1 : T07T<» 7Tpft)r'> (irpütTOV
A b) M 23 <Tfpı»] erepca Ti)7r<a I 227“ 7 -10 fVfi . . . ficraÇu
hiccollocavi cum T : post 227“ 6 ânTrjTtıı IIM S : post 22öb 32 <f>nvt,uır
Cİ. Prantl 8 Te om. E 9 tö K a r a am ifyaoıv] âvTi(J*t(rıs E M İ ’
226b 26-7 ev . . . evavrlov hic collocandııın ci. Cornford : post 25
fj.frn3 â \ \ o v İIS T 26 t a n to [UTtıÇv om. fort. S 23 7ıportpuv
M T : npcûTov İJS 24 fitTa(3aW tt E !AM S : fxçTa[jâWfıv E 1 26—7
ev . . . evavrinv ante b 23 fitrıt^v collocavi 28 fj om. E 1 ört]
TO AS öAfyotrroı/ E 1 p r f IIP : Ş Ş et Ut Vİd. T 29 y i ı p Ku>\veı
F H S : K<a\veı y â p E I J 3 1 Se om. E aH Kat . . . «AAdif om. IT
FİZİK 5 231

Demek yalnızca üç tür devinim olduğu bunlardan açığa çıkıyor. Şu­


nu “devinmeyen nesne” denir: devinmesi bütünüyle olanaksız olan nes- 10
nedir; üpkı gürültünün görülmez olması gibi; uzun zaman içinde güçlük­
le clevinen nesnedir; çok yavaş devinime başlayan nesnedir -ki buna güç
devinen nesne denir-; doğası gereği devinen, devinebilen ama doğaca
■ııı.ı verilmiş zamanda, yerde, biçimde devinmeyen nesnedir -ki devinme-
yenler içinde yalnızca buna “durgun olmak” adını veriyorum-, çünkü
dıırgunluk, devinmeye karşıt, dolayısıyla devinmeyi kabul edebilen bir 15

nesnedeki yoksunluktur. İmdi devinim ne, durgunluk ne, nice değişme


v.ır, devinimler ne tür, bunlar bu söylediklerimizden anlaşılıyor.
3 Bunlardan sonra ‘birlikte’, ‘ayrı’, ‘bitişik’, ‘arada’, ‘ardıl’, ‘içeren’,
' Mirekli’ ne, ayrıca bunlann herbiri hangi nesnelerde doğal olarak bulu­
nuyor, bunları söyleyelim. ‘Birlikte’yi ben yerle ilgili, tam anlamıyla tek 20
yenle bulunan nesneler için; ‘ayn’yı başka yerde bulunan nesneler için;
’lıifişik’i kenarları birlikte olan nesneler için kullanıyorum. Her değiş­
im' karşıolumlarda, karşı olumlarsa ya karşıtlar ya da çelişikler, çelişme­
de orta durum yok, öyleyse açık ki, ‘ara durum’ karşıtlarda olacaktır.
'Ara durum’ en azından üç biçimde sözkonusu: çünkü ‘karşıt’, değiş­
menin en ucudur. ‘Ara durum’, değişen nesne doğal olarak sürekli, ke­
sintisiz değişiyorsa, en uca doğru değişmesinden önce varması doğal
olan şey [içinde....... karşıt]. Nesnede hiç kesinti yapmayan ya da son 25,27

derece az kesinti yapan şey sürekli devinir -zamanda değil (çünkü bir
kesinti olması önemli değil, ama elbette alçak sesi yüksek sesten he­
men sonra çıkarmak önemli), kendisinde devinim gerçekleşen nesne- 30

ııiıı kendisinde. Bu hem ‘yere göre’ olan devinimlerde hem de öteki


232 OY2IKH2 AKPOAXEQE E

2. 22Öb 9 --- 3. 2 2 7 a 25
Âaıy /iera/3 oXats (pavepov. Ivavriov 8e Kara to-jtov t o Kar'
evöeîav a ırtx°v ırAeîorov t) yap eAaxî(rrr] ıreırepavTaı, p.t-
rpov be to ıteıtepa<rp.(vov. £(pe£i)s 5 e oC /xera r?)ı> apyjjv
âvros rj deaeı rj eîbeı rj aAAw rıvı ovrcos atpopıadevros 35
pLrjbev p.era£v eorı rû v ev ravrıu yeveı Kal ov ecpe£i) s earıv 227"
(Ae'yaı 5 ’ oîov ypapıpjj ypap.p.îjs rj ypappai, rj pıovâbos p.o-
vâs fj pıovâbes, i) oıVıay oi/ua" âAAo S’ oiıbev KooAveı pıe-
ra£v eıvaı). ro yap i(ji(£rjs r ıv l e(pe£ijs /tat vtrrepov r ı• oiı
yap ro ev (<fye£rjs roiv bvoîv, oiıb’ rj vovprjvîa rfj bevrepa ecpe^rjs, 5
aAAâ ra û r’ e»ceıyoıs. i\ o p .e v o v öe ö av e<f>e£ıjs ov â-nrrjTaı. 6
[eTret. . . /xera£ı).] t o Se truve^es eVrı /xev 0 7 rep e \ 6jj.evov rı, 10
Ae'yco S’ eıvaı (tüyene s 'OTau Tavrö yevr/raı Kal e» rö eKarepov
ırepas oîs âırrovraı, Kal âto-ırep <rrıp.aweı rovvopa, avvt^rjraı.
rovro 5 ’ oiıjç olov re bvoîv övroıv eıvaı roîv etr^âroıv. t o v t o v
be bi(opurp.evov <f>avepov ö n ev t o v t oa eorl t o <rvve\es, <<f
3>v ev r ı ire<pvKe yLyveaOaı K a r a rrjv <rvva\]/ ıv. Kal t o s ırore 1 5

yiyveraı ro (rvve^ov ev, ovrto K al ro oAov Icrraı ev, oîov f]


yop.<piı> 7/ k o A Aj; ij â<ptj rj npoa<f>v<reı. 1y
<pavepov be Kal ö n 17
ıtıjı ov rö etpeÇiijs ea r i' rö p.ev y ap ân rop ev ov e<f>e£rjs av-
ây/c?; eıv aı, t o S’ e<f)e£rj s oiı n â v âırrecrOaı (810 Kal ev —po-
rep oıs ti 3 Ao y y rö etpeÇrjs e a r ıv , oîov ev âpıdpıoîs, «</»/ 8’ 20
oiiK ecrrıv), Kal ei fiev <rvve\es, âvâyKt] â n r e o ’ö a ı, e i b' dırre-
r a ı, o vırat a-vve\ei' oiı y ap âvâyKt] ev eıvaı aiırü v r a aKpa,
yu “* 1 v\J J ı< î / \ rt r* « / .
eı apa e ıe v aAA eı er, avayKt) xaı apa. <oore rj (rvpifpv-
<rıs inTTarr] Kara rrjv yevecrıv âvâyKt] yap â\j/a<rûaı ei
(rvfjupvcfTaı ra aKpa, râ be âıtropıeva oiı ıravra <rup.ıre- 25

226b 32 -2 27“ 3 1 = lo68b 30— 1069* 14

b 32 f ı t T n f i ı ı h n ı s ] Kivrjaeaı F 35 o v t o s E 'JM S : fiovov o v t o s


E *H IA « 5 « E H J M P S : (pvcret F İ T otmuş] ov E 227 a I e o rıv
•İt F 2 fiovâs fiovâSos S 3 oiıctfi\ o'iKiaç E 1 : ân oiKin
»j 01 Kini ? fi’ om. E 5: E 1 incertum «ii/ai /nera^û I 5
ro ev H râ>v öuo E M V€Ofxr)i/ta F rij üevrcpa s c r ip s i : rrjç
devTtpnç Ü 6 (Kflvoıç E S : iK( iv tav A ov h ic F I JM P S , p o s t
ârtTTjTat H : o m . E 7 - 10 «Vcî .••.fjtera^v p ost 226^ 23 âfia c o ]]o c a v i
IO pev C)nı. I 12 avvc^ovrai M 13 tS > v (cr^ârtov E 14 d* o m .
E 15 ttjv om. F (Tvva\l/ıv n M : <rvı'a<f>rjv S ûHnrep ttotc FH
16 avveftov E JF S : avv*xes E 2H IJ i)] «’ H 18 âvâyKTj e(f)e£î)ç
AT 19 tv E H J S €V T O IS FI 21 /mV] jl€V OVV H 23 f lfV
et ev om- E 24 rgp] rtjv re E av^ctröm E I 25 7r<ıvTCös E H
4098 g
FİZİK 5 23 3

değişmelerde açık. Yere göre ‘karşıt’, düz çizgide [birbirinden] en uzak


ulan şeydir, çünkü en kısa çizgi belirlenmiştir, belirlenmiş olan şey de öl-
ı ı'ilür. ‘Ardıl’; durum, tür ya da bir başka şey açısından başlangıçtan son-
ı ;ı geldiğinden ötürü böyle belirlendiğine göre, aynı cins içindeki nesne- 35

lerie nesne arasında ve nesneyle onun ardılı olduğu nesne arasında eş- 227a

ı iıısten hiçbir şey olmayan şey, (diyesim, sözgelişi çizgi çizginin, birlik
birliğin, ev evin ardılı olur. Başka bir şeyin ardıl olmasına bir engel yok).
Çünkü ‘ardıl’ , bir şeyin ardılıdır ve daha sonra gelen bir şeydir; nitekim
‘bir’, ‘iki’nin ardılı değil, ayın ilk günü de ikinci günün ardılı değil, beri- 5

kiler ötekilerin ardılı. ‘İçeren’, ardıl olup da bitişik de olan şey. <çün-
l<ü.... ara.> ‘Sürekli’ ise, bir tür ‘içeren’, diyesim heriki nesnenin bitiştik- 10
lerı sınır bir ve aynı olduğunda, adının da imlediği gibi “bitlikte iye”47
olurlar. Ama bu kenarların iki olmasında olanaklı değil. Bu belirleme­
den sonra şu açık: kendilerinden doğal olarak kesişme açısından tek bir
şey oluşan nesnelerde ‘süreklilik’ sözkonusu. Nasıl ‘içeren’, bir olursa, 15

;ıynı şekilde bütün de bir olacaktır: sözgelişi çivilemeyle, yapıştırmayla, le­


bimle, büyüme ile.
Ne ki temel terimin ‘ardıl’ olduğu açık, nitekim ‘bitişik’ olanın ‘ardıl’
ı»İması zorunlu ama ‘ardıl’ olan her şeyin ‘bitişik’ olması zorunlu değil (bu­
nun için ‘ardıl’ kavramca daha önce gelen terimler içinde bulunuyor, sözge- 20
1işi sayılarda. Oysa bitişme yok). Yine ‘sürekli’ ise, bitişik olması zorunlu
nına bitişik olan henüz ‘sürekli’ değil, çünkü onlar birlikte olsalar bile onla­
rın kenarlannın bir olması zorunlu değil. Ama eğer kenarlan birse birlikte
olmalan da zorunlu. Dolayısıyla büyüme oluşta en son gelir. Çünkü kenar­
lar birlikte büyüyecekse, bitişik olmalan zorunlu, oysa bitişik olanlann hepsi 25
234 OY2IKH2 A K P0A2EQ 2 E

<f>VK(v ev oîs be fi)] earıv â<pr/, ûrj\ov örı ovk earıv ovbe

avp.<f>vaıs iv rovroıs. a>ar' ei earı arıypj] Kal p o v â s ola s Ae

yovaı Ke\üi pıa p tv a s, oîı^ olov re eîvaı fj.ova.ba Kal arıyp'r\v

rö avro• raîs pev yap vnâp\ eı rb anreadaı, raıs 8e po-

30 v â a ıv rb i(pe£rjs, Kal rûv p iv evbe^eraı eîvai rı pera£v


(m ira yap ypafj.fj.-t] p.tra£b a r ı y p û v ), rG>v 8’ ovk âvayKrj’

ovbe yap p.era£v bvâbos Kal fiovâbos. rı pev ovv ea rı ro

âpa Kal \u>pîs, Kal rı ro âırreadaı, Kal rı ro pıera£v

2 2 7 ^ Kal ro i<j>e£î]S, K a l rî r o i)(öpevov Kal ro a v v e ^e s, Kal r o t s


ıroLoıs İ K a a r o v tovtiü v imA.p\eı, eıprjraı.
M ı'a 8e Kivi] a ıs k ty era ı ■jToXXa^S>s' ro yap ev 770A- 4
Xax< 3 s Ai y o p e v . y iv e ı p ev ovv p ıa K a r a ra. a y ^ ıjp a ra t?/s
5 K a r ify o p ıa s earı (cp o p a p tv yap ır d a r j (f)0pâ t <2 y i v e ı p ı a ,
âXX oCooaıs b e <jkopâs e r e p a rSt y e v e ı), e ı b e ı b e p ıa , ö r a v rtu
yev eı p ıa ovaa K al ev ârof.ıu> eiS eı t). o lo v \ paparos p tv
ela l bıa(f> op aı— r o ıy a p o v v âXXrj rıa etSeı p e X a v a ı s K aı X ev-
K a v a ıs [m ic ra oîıv X e tiK a v a ıs i r â a j] X evK avaeı î] a v r t] K a r’
10 e î b o s e a r a ı Kal -tta a a p e A a v a ıs fie A â i’ire ı ]— XfV KorrfTos 8 ’ o v -
Kfrı.- 810 rûı e i b e ı p ı a X e v K a v a ıs X e v K a v a e t ı r â a ı j. el b ’ e a r ıv
a r d' a K al y iv r] â p a Ka'ı eıb i] i a r ı v , bijX ov i>s e a r ı v <Ls eZ8eı p ı a
e a r a ı , â ırA a is 8 e p ı a e ı b e ı o v , o lo v îj p â 6 r \ a ıs , e l r/ em a ri]p .r]
eıb o s p e v vttoX T j^ eto s, y i v o s b e r ü v İT tıarrfp & v . a ır o p r ıa t ıe
8 ’ â v r ı s e l e lb e t p ı a ( jj) K iv rja ıs, o r a v İ k r o v a v r o v r o a v r o e ls
ro a iır o p e r a / 3 aXXr], o lo v i] p ı a a r ıy p î] İ k r o îio e ro v t o tt o v
e ls r o v b e r o v ro-n ov ttixXiv K al tt<xXiv• e l öe t o v t , e a r a ı i/
KVKXo(f>opîa r f j tvdv<f>opıa t] a v r î] K al 7/ K v X ıa ıs r f j f i a b ı a t ı .
i] b ı ı i p ı a r a ı , r o i v (Ş â v e r e p o v 1} r<î) e ib e ı, o r ı e r e p a 17 K iv r ja ii,
a 26 ovk ea-Tiv om. H 27 «< om. E 2 : tl n s I Af'youcrı]
\eyovırıv elvaı I 31 traaijc yap ypap/ıijs ;ifrcı£ı OTiyfirf yp. S
fitTafjv Siıo rTTiyfxwv H 32 ptrafcv yap oû&iv E ovdi scripsi
cum T : ovSev A 8u«8or Kal povaSos E H İ JT : povtifios Kai 8uâ8of F S
b I t o pr. om. E t o ult. om. F I J roîç om. H 4 râ om. E
6 trepas E 1 ttbeı AST .* Tûi etBft E 7 aropov eıdet olov E
ş—IO rröaa . . . ne\dvatt seclusi (cf. b I I 816 . . . ttaajı) 9 8’ ow
EH 10-11 \fvK0Tr)T0C . . . nao-jı om. yp. S : hfVKOTijTos S’ oİikİt t
ante 9 n â a a collocandum ci. Cornford jo o v k eo -n v E l et fort. S :
ovk fa r a ı H et fort. S I I ™ ] mir H : rrat S : An\£>s ci. Cornford
7râ(TT] om. S d . . . 16 roî'Se E*AST : Se E 1 12 <I>s iarıv E 2, fort.
S T : earıv H : oSı* I J 2: om. F J 1 13 tîbet fiia H 7] alt. om. F
15 r; addidi ex S tis TO avro TO avro F 16 »7] el rf H iS trj
tiÖvıpopia E 2AS : om. E 1 Kai] ra eîfitı Kaı fort. S T 19 fj Sıa>-
pıaraı E 2.VS : oipıaraı E 1 r*> tıöeı om. fort. S rj HS : om. E F I J
FİZİK 5 235

hiçlikte büyümüyor. Kendilerinde bitişme olmayan nesnelerde ise, birlik­


li1 büyüme de olmayacaknr, bu açık. Dolayısıyla örneğin bir nokta ile bir
ildik, söylenegeldiği gibi, ayrı olsalar, birlik ile noktanın aynı olması ola­
naksız, çünkü noktalarda ‘bitişme’, birliklerde ise ‘ardıllık-ardışıklık’ söz-
!■onusu. Ötekilerin ara durumları olabilir (çünkü her çizgi noktaların ara- 30
mi ula), oysa berikiler için bunun olmaması zorunlu; nitekim ‘ikilik’ ile
'I'i ilik’in ‘arası’ yok. İmdi ‘birlikte’ ile ‘ayrı’ ne, ‘bitişiklik’ ne, ‘arada’ ve
'iiidil’ ne, ‘içeren’ ile ‘sürekli’ ne, bunlann herbiri hangi nesneler için 227b
m>7.konusu, bunlan söylemiş olduk.
4 Devinim, tek olsa da, çok anlamda kullanılır, çünkü ‘bir’i çok
ııilamda kullanıyoruz. Deyi biçimlerinde cinsce birdir (nitekim yer de­
riştirme, her yer değiştirme açısından cinsce birdir, oysa nitelik değiş- 5
lirine, yer değiştirmeden cinsce ayrı), ama cinsce bir olduğundan öte,
I>ıilünmeyen bir tür içinde olduğu zaman türce de bir olur. Sözgelişi
u'iık ayırımları var, bunun için karalaşma ile aklaşma türce başka [im­
di her aklaşma her aklaşma ile türce aynıdır, her karalaşma da karalaş- 10
mayla], ama aklık ile değil. Bunun için bir aklaşma her aklaşma ile
ı ı'ırce bir. Hem cins hem de tür olan kimi nesneler varsa, açık ki, devi­
nim bir anlamda türce bir olacak, ama mutlak anlamda türce bir ol-
ınayacaktır: sözgelişi öğrenme, kavrama türü olarak bir bilimdir, ama
bilimlerin de bir cinsidir. Acaba aynı nesne aynı şeyden aynı şeye de- 15
iliştiğinde, sözgelişi bir nokta değişik kereler belli bir yerden belli bir
yı-ıe gittiğinde, devinim tür olarak bir midir, diye sorulabilir. Ne ki bu
I«öyleyse dairesel yer değiştirme, düz yer değiştirme ile aynı olacaktır,
dönme de düz gitmeyle. Yoksa kendisinde devinim gerçekleşen nesne
ıii ı ce değişikse devinimin değişik olduğunu, dairesel yer değiştirmenin
236 $YZIKHZ AKP0A2EQZ E

3. 2 2 7 a 2 6 — 4 . 2 2 8 “ 14
ro ok TTepufıepes rov evûeos erepov rû eîSeı; 20
yeveı pev ovv Kal 20
eîSeı Kivrjaıs pıîa ovrcos, âırAûs öe pıta KLvrjfTLS T) rj} ova La.
p.ıa Kai rû âpıOpSı' rts b’ 7; rotaımj, brjKov hıe\opevoıs.
rpıa yap earı rov âpıûpbv Trepl â \tyop.ev rr\v Kivrjaıv, o Kal
ev <|) Ka'ı öre. Aeyu> 8’ örı AvâyKT] elvaı rt rö Kivovp.evov,
olov &vdpoûTrov rj \pvaov, Kal ev rıvı rovro Kiveluûaı, olov ev 35
rdTTU) r} ev Trâöeı, Kal ırore" ev \pöv(ü yap ttâv Kivelraı.
rovrcov be ro pev eîvaı rû yeveı rj rû etSeı pıav ear'ıv ev rû
ırpayparı ev û Kivelraı, râ 8’ e^opevrjv ev rû \pov<ı>,
rö 8’ cnrAûs pilav iv ânaaı rovro ıs1 Ka'ı ev <ı> yâp iv bel
eıvaı K a 'ı âropıov, oîov râ eîbos, Kal ro öre, olov rov yçpovov 30
eva Ka'ı p.i] bıa\e(ıreıv, Ka'ı rb Kivovpıevov ev eîvaı p.i] Kara
avp( 3 ej3 r\Kos, ioanep rb XevKov p.eXalveadaı Kal KoplaKOV j3 a-
bıÇeıv (ev be K oplaK os. Kal XevKov, aÂÂâ Kara avp.j3 e^i)Kos),
prjbe Koıvov eırj yâp av âjxa bvo âvûpûrrovs vyıaÇeaOaı ri]v 2 2 8 11
avrrjv v y ıa v a ıv , oîov â<p6aXplasm âAA’ ov pıta avrrj, âAA’
eîSeı pıta. rö 8 e ScoKpârrj ttjv avrrjv pev âXXotaıaıv âAAoı-
ovadaı rû etöeı, ev aAA<o 8 e XP°V<? KaL wâAu> eır â\X<o, el
pev evbe^eraı rb <f>8apev naX.iv ev y ıy vea d a ı rû apıdpSt, ehj 5
a \ <• / » *\ / t ♦\ / / r ip
av K at a v r rj j u t a , e t öe /x?j, ?) a v r r ] p .ev , / xta o ov. e )(e ı

ö ’a ı r o p ı a ı ; T a u rr) ır a p a u A r ç c r ıa ı; K at ır o r e p o v / x ıa ^ v y ıe ta

K at o A a )? at e £ e ts K at ra ırdOrj r f j o v a C a e la ıv ev r o î s <r<a-
jx a < rıv • K iv o v y .e v a y a p < f> a (v e r a ı r a e \o v ra K al p e o v r a . el bîj
7) u v T ij K a l fL ia 7) ecûOev K a l vvv v y ıe ıa , b ıa tl ovk âv K a l 10
o rav b ıa k m c b v X a /3n 7rdX.LV r i]v v y C e ta v , K al av rrj KaKeCvi]
/Ata r â apt$/xw a v eır\; 6 yap avros Âoyo?* ır\i]V roaovrov
btatfyepeı, ort et /xe^ Öıio, öt avro rovro , r<Ş aptöjuû,
Ka t ra s e v e p y e ı a s d vâyK T ) (/ua yap â p t O fiû e v e p y e t a evds
23 Ktvr)<rıv pıav o H 24 ö* o ort H I : ö’ F 25 «V] rj
ev E H 26 orrore E y a p |Se F 27 pta E H fV om. F
28 t o n S : t o ö c tû) v7TOK€tfi<ev<a fiiav ev too ırpâypaTi o Kivtıraı^ t o
Bonitz c’ftofievtjv scripsi, fort. cum P S : e\opevov r\v I I : t û j o t c
fjiLav eıvat Bonitz 29 yap ev <o F I J ev om. E 21 E 1 incertum
30 Kal av to I olov om. F I, erasit J 31 etı/a<] ov E 2
228a I âv om. F J âpa om. S 2 vyuıav H 6<pÖa\piav F
3 CfiûKpâ.TT]V Tİ)V fiev ovt^v H 6 avrr]] î] avTt) F OV\t S
IO fMİa] pta vyUıa F II Kal 7râ\ıv A 12 ır\rjv E 2AS :
om. E 1 13 ei ai pev 6vo F 1 dı . . . û>s] ovras yp. A öt’
E XH JS : to E ZF : om. I &>$■yap tû> H 14 Kat E H yp. A :
ftia kqî F I J V fVfpyetaç Hayduck : etjeıç IlP S T yp. A
FİZİK 5 237

İse düz yer değiştirmeden türce değişik olduğunu belirlememiş miydik? 20


İmdi devinim, cinsce ve türce bu biçimde bir oluyor; mutlak anlam­
da ise [yalnızca] tözce ve sayıca bir olan devinim bir. Böyle bir devinimin
ik- olduğu nesneler bölündüğünde açıkça görülüyor. Nitekim hakkında
devinimden sözettiğimiz şeyler sayıca üç: ‘ne’, ‘nerede’ ve ‘ne zaman’.
I 'ediğim şu: devinen nesnenin ‘bir şey’, sözgelişi insan, alün olması; bu
nesnenin bir yerde, sözgelişi yer açısından, nitelik açısından devinmesi 25

ve herhangi bir zamanda devinmesi zorunlu. Nitekim her şey bir zaman
İrinde devinir. Bunların cinsce ya da türce bir olması ise devinimin
nlduğu yerde sözkonusu olur, oysa ‘içerme’ zamanda sözkonusu olur, de­
vinimdeki mutlak birlik ise bunların hepsinde. Nitekim devinimin ger­
çekleştiği “çevrenin” bir ve bölünmez olması gerekir: sözgelişi [devini­
min] türü. Zaman da öyle, sözgelişi zaman bir olmalı ve bölünmemeli. 30

Yine devinen nesne de bir olmalı, ama ‘ak’ın ‘kara’laşması, Koriskos’un


yürümesi gibi ilineksel anlamda değil (çünkü Koriskos ile ‘ak’ tek şey
.ima ilineksel anlamda), hem de genel olmamalı, nitekim iki insanın ay­
ın anda aynı tedavi ile, sözgelişi bir göz hastalığından kurtulmaları ola- 228a

nakli, ama bu devinim bir değil, yalnızca türce bir. Sokrates’in aynı tür
İçinde ama değişik zamanlarda değiştiğini düşünsek, yokolmuş olan nes­
nenin yeniden sayıca bir olarak oluşması olası ise, bu devinim de bir ola-
ı aktır; bu olası değilse, devinim aynı olacaktır, ama bir değil. Buna yakın 5

lir sorun da bedenlerdeki sağlığın ve genelde durumlar ile duygulanım­


ların varlıkları açısından bir olup olmadığı, çünkü görünen şu: bunları
taşıyan bedenler deviniyor, akıp gidiyor. Nitekim ‘sabahki sağlık’ ile ‘şu
andaki sağlık’ bir ve aynı olsa, beden sağlığı yitirip yeniden kazandığında, 10
' .ağlık’ da niçin [öncekiyle] aynı ve sayıca bir olmasın? Çünkü tanım aynı.
Ne ki fark şu denli: iki durum varsa, sayıca böyle olduğundan ötürü etkin
lıalin de [iki] olması zorunlu (çünkü sayıca bir olan nesnenin etkin hali
238 <E>Y2IKHZ A K P 0A 2E Q 2 E

15 opıÖ/J.o))- ei 8 ’ fı e£ıs pia, u rco s o v k âı> t o j bo£eıe ttcü pîa


Kat ?) evepyeıa elvaı (orav yap Tvavarjraı f3 ab((wv, ovkİti
fcrrıv t) fiabıaıs, ırâkıv be ftabiÇovTos earaı). ei 8’ ovv fxCa
Kal i] avrı'ı, evbe^oiT âv tö aiıro Kal ev Kal (pOeîpeadaı
ı y Kat eîrat 7roAÂaKts.
19 aJrat /itev oSv etcrtv at âıropiaı e£to rijs
20 vvv (TKi\jre(i>f eırel be avveyijs ıraca Kivtjaıs, rrjv re â-rrAias
plav avayKt) Kal crvpe\rj eıvaı, enrep Trâaa bıaıperr], Kal
ei (Tvve\yjs, p.ıav. ov yap Trâaa ye volt' âv rrvve\r]S Trâaj],
oKTirep ovb' âAAo oiıbev t û tv^ ovti to tv\ov, âAA’ orrcav ev
ra eay^ara. ia y a ra 8e râ>v p iv ovk la n , rû v b’ ia r ıv âAAa
25 r û e î S e t K a t opûvvpa' ı r û s y â p â v â\j/aıro 77 ev yevoıro

to ea\arov ypap.fj.rjs Kal j3 abiae<as; eyöp-evaı p iv odv elev


âv Kal a t p.î] al aiıral r û e t 8 e t prjbi r û yeveı (bpajiojv yâp
âv r ı ç TrvpeÇeıev eiıdvs), Kal olov f] A a jn r â s (t;) çk S ı a S o ^ ^ s
<j>opâ i-^opevr], avveyijs 8’ oû. Kfîraı yâp to avve^es, 3>v
30 r â (a ya ra ev. war’ e^opevaı Kal e^e^ıjs eial r û rov XP°~
vov eıvaı avve\Tj, avve\i)s 8 e r û râs Kivrfaeıs- tovto 8 ’ ,
2 2 8 ^ ürav ev r o (<y\arov yevrjraı apupoîv. bıo avayKt) tt)v avrrjv
eıvaı r û e i 8 e t K a t evbs Kal ev iv l XP°V<? TVV âırkâts avve\V
Kivrjaıv Kal piav, r û XP°V(? fJ* v ‘ ottcûs pij âKivrjaıa p.e-
ra£i> fı ( e v r û bıakelnovrı yâp t)pfpew avayKt]' rrokkal ovv
- \ > S t / f 1 \ 1 f > / «I yğ
S K a t ov p ia y Kivrıaıs,.(üv earıv rjpepıa peraçv, uare e t r t s

Kivijaıs arâaeı bıaAapfiâveraı, ov pia ovbe a w e x v s ’ bıa-


Kapfjâveraı be, e t p.era£v y p o v o s ) ' rfjs bi r û e ı ö e t prj
puxs, Kal ei prı S t a A e n r e r a ı [ö y p o v o s ] , ö p iv [ y a p ] ^ o t'o s
eh, r <3 eıbeı h' r/ Kivr)(rıs aAAıj* tî]V fikv yap fjLiav avâyKT]

a 15 urasç et ir a om. S 16 t) om. F 17 corat S ittt\v


H V om. A 18 Kot «ütjj Hayduck k<u ci> om . H : İv E
19 o3 y F I i IS : om. E J 22 p i av E *T : fiia E 2AS 25 ayf/oiTo F
26 pip om. H 27 nt prf ai scrip si: p j ot E J : at pr) F H I S T
28 t) add id i ex T 29 0 opas yepo/ıevTj (vel yevofiti'qt)} &vpcxovs
yp . S oy] o v k e<rrı F J y a p om. E 1 ro om. F I 30 e’x ofi€va
FI 31 E 2F H I : nvvt\ûs ut vid. S , Bonitz D I yivtjrat
F 2 r â etd fi flv a ı A T 3 /ıp ra ğ v ] ip rttî jAtrağv F ; i v 7ÇJ
p tr a ^ v r t 1] I 4 ouı/] fiev ovv H 5 7 ^ fecİt J 1 : ^
fecit E 6 ovrf p.la oüt( F I J 7 d i om. F 8 p t â s o£J, Kat
F H IJ2 o pr. . . . yap\ fi€P E 1; o E 2 : o (om. H 1) ^povoy, o p iv
y a p A : o xp6v°Si o/ıeı*Ronitz 9 c îç om. E ’ ö’ eîöeı A j] Ktmjcrtç
anı. E F J <îXXo H »cai t<£» H
FİZİK 5 239

>|ı Ilir olur). Ama bir tek durum varsa bile belki biri etkin halin bir ol- 15
iiMilıi'im düşünebilir (nitekim yürüyüş kesildiğinde, artık yürüyüş olma­
yın ut, yeniden başladığında ise olacaktır). İmdi sağlık bir ve aynı ise pek
mıl. kez yokolmak ve varolmanın da aynı, bir olması olası olsa gerek.
Ne ki bu sorunlar şu andaki araştırmamızın dışında. Her devinim
«ntrkli olduğuna göre, her devinim [yeniden devinimlere] ayrılabilir ise, 20
ıııu ilıık anlamda bir olan devinim süreklidir; sürekliyse de birdir, bu zo-
mııılıı. Nasıl herhangi bir nesne rastgele bir nesneyle süreklilik oluştur­
un ıyursa, her devinim de her devinimle süreklilik oluşturmaz; yalnızca
m,lıın bir olan devinimler süreklidir. Bazı nesnelerin uçlan bir değildir,
Im/ıliinnın da birdir ama türce farklıdır ve eşadlıdır. Nitekim bir çizgi ile 25
lılı yürüyüşün ucu nasıl bitişebilir ya da bir olabilir? İmdi türce ve cinsce
nynı olmayan devinimler de ‘içeren’ olabilir (nitekim biri koşarken,
uiııııı ateşi yükselebilir); sözgelişi bir meşale de elden ele geçirilirken,
1lı, e rendir ama sürekli değil. Çünkü ‘sürekliyi ‘kenarları-uçları bir olan’
ıllyo belirledik. Dolayısıyla nesneler zamanın sürekli olması sayesinde ar- 30
ılıl ve ‘içeren’, devinimleri sürekli olduğunda da sürekli olurlar. Bu ise
In-riki nesnenin de kenarı bir olduğunda olur. Bunun için mudak an- 228b
Lııııda sürekli ve bir olan devinimin türce aynı olması, bir tek nesnenin
ıli'vinimi olması ve bir tek zaman içinde gerçekleşmesi zorunlu. Bir tek
/uman içinde gerçekleşmeli ki, arada bir devinimsizlik olmasın (çünkü
/uman kesintisi içinde zorunlu olarak bir durma vardır. Aralarında dur- 5
ııııı olan nesneler bir değil, çok olur. Dolayısıyla bir devinim bir durmay-
lıı kesildiğinde o devinim ne birdir ne de sürekli; arada bir zaman varsa
ılıı kesintiye uğrar). Ama devinim türce aynı değilse, zaman kesintisi ol­
muşa bile, diyesim zaman bir olsa bile, devinim türce başka olacaktır;
f js 3 !?Y dW? £ i 'U JO >»>n X S
»#J»W : j u 5t5?^ 2 X x3 ıpıpptî 1D,*fJ H d ? * 1 9 ,L(} D 1 i!^zz
pj *ıh/t ¥t£r-Laz> [rfluno j j ’ iu o o± j £ pj §no g z 3 'U.IO 'JJB
do/C i z 3 JID 3 J }3 f H 3 9 * i» : S ‘ P !A i n 53 I O s» m ı nı SV t3
Go j i :,3 o :j s d m s o 92 , f H î 3 ?■*? : , f l J ı 3 t ı3 -U I0 : SV s3
rto^o-t ox in» $z j[ /i [fi h fa j 7jyuWö £z ^ smyrifio
.i s 2° : ı3 n <2 3 * > 4 zz s v sm y m tn tm ; jl -p iA m
43 3 D iy u ricD ^ p j j ıt t ıŞ n v \z s n u / ( q d j o cl V nli 8 '} 1
U ro y xn x 13 (D y y u r io ; s n ;iitq d lO J y m y D rfp : g V j3 n o y tr r io oz
ı3 81 H -UJO J İ y o r f o Ll • •• U ,3 sro y m fo ; g v ,3 s h y u r lo 91
3 i d » » ç [ t ÇJ 2 [ / t o d o r t tt : g v /i n o A o r i S l H AOX ° ? x £ I
,3 'u ıo : s v b3 S049/C • • • «idî z j 3 -m o : s j v ?(? I (" “S0
[t jo I I 3 s m tı-H ıd L z „ l £ î )S o d : J ,S c îV ı t if- U - u T İ d v ıp } ■ ■ • s u
9 ıfiz z -ll 3 i m i » ı t o ı r l s r o y ji p ta / tiM i) » n o : [ J U * A .y m » n o n v r r i m i t l i
s a y jıp 3 ’UIO tç f3 Altını) altı j ı»çı» Az id * a mrf o l q

7vai3
•i akyvrlo
\\ i ıv» V ıvi3X3oa3/^ ı avırl/ a k\ı avDviL- 30 i13 ’aoııava»
t
(102 liiü s ı Ş ı r l no± ± k jq 0 1 .v d o< f> naiTOçfrlru) t i a 3 r l j > v y » 3 » I l ı
* 6 z e d in o ‘ 3 q a o ı ı k ‘( m a n } s lp C s a n n w so y v rlm a v lı a% o t ıt r l v ı r l -o ıa v

s o\d u s «o d a n Vl ı a>k ıt a v s\ o d a s«-


lıÂ
• . a o-i,ı o t
‘ o ıta v \0 1 siı » k
t
s k ı io c• b a o »

o£ ron shıadvçl )qno 3_ı_oro vsogii ıvn sıodotpvıg sıvs ligaoyouy


sivdvh ıso 'sUıaqvd(j ıvx soX pı ıvdo<jmıq )qno smiDlıaın
Uqı» xtıo oıq •soyvrimttv‘Url )Q s U ‘slıyvrlo ‘ioXp_ı oıav
oj. doA. tiîrl sU ,ıvıvıdm ıq n ojıt) ıj.kıaqvdfj ıvx dvA. ı± kı
- oKvj. ’Sm * «
mı m vvn ‘o sn mı a»4 »ıao M
n oi n mı
w
a) ilaA o o•f mı
*-
mi
St 3ii)o ^q U .(sodıri tıoKnı o-ı ısı) aoX aı 0 1 i3iıorldv<p} liri
tim ‘snoği/İ3rl noyyn k souıys slıı lı U s m k a p sltn3rİ4vyy3x
s k i lı trtojo ‘1303/C3ii myvrlo 111.3 liri niDkaıtı a k ı ıvnıs nky
-vrlo dv/L aoıvnnqv) ıvıptını m t</>3 diri 3 1 0 vdo<pvıq aııı>3 tq
vjyvrlmtıy •ttiD)g<t> im smıavum aiûkjjtm jdiJL ı»x ‘svn g aı (t
ot noyytjDi aoıo aoyvrlo ^ 3 onoditp roy ’s myvrlo oııoıoyy v av
dv/C
\
ıvn
\
.krl
/
k s myvrlo 0 1 ıınkaın
,
IÎdvilv
/ >
a3» 30
»5 aı ıx>3
0 -noıılı<!.
n >x a o y y v rl 0 1 s m ai3d3<pvıq 3q 3>tı 03 •ki3 d ıv ıq soyvrlm av
dv/L lı .oi3ga3 k d3iıı>m ‘slıyvrlo ti a o y y v r l vyyv ‘vjrl
i33ioq no sm aıiD 3 soyvrlm av dvA. lı 'Skyvrlo lı s u jlıa j* vır!
S ı w i3 /İ3 y sva3rlkdj3 s v ı v d v ıı sm y y y (g 113
çi ‘skX
t
3aan 4İl aoaorl
/
aV 3 ‘lojj/tîY ’° Jrl £ s k \ 3 iv avu 3 10 tq ııj> j> 'S o aş n oı aoyo

id x a o ıs y îi 01 am yyv a m ı ııtf ıv n d 3 iL j> m ‘a v jn a o ti v x 31

av3
/ t
li
4
50013
5 ^ 1
ıv y 31 av 3
J l
so a 3 /i v ıv tı
'
31 a v s ‘s o ı s y s ı
/ t, '/

»
tod
\
vır! ıvi3/f.3y so 1 1 } ,ıvıkdi3 ‘vır! smyiLv sınkaın atıo asri s ıı
01 •kvA.vav »tıo avırl smyiLiç fq akıçıvı ‘ıvai3 avjri I3qp m iv»

î B6 rc — S i b8sc -f

a s ö a s v o a a v a r a ıS A O on
FİZİK 5 24 1

ı, tinkü tek devinimin türce tek olması zorunlu; berikinin mutlak anlam- 10
ila tek olması ise zorunlu değil. İmdi devinimin mutlak anlamda birliği
m-, bunu söylemiş olduk. Bir de devinim cins, tür ya da varlık açısından
iııııı olduğunda, tam devinimin birliğinden de sözedilir, -nasıl ki öteki
nesnelerde de ‘tam’ ve ‘bütün’, birliğe ilişkin olarak düşünülürse. Kimi
kez de devinim tam olmasa bile, eğer yalnızca sürekliyse ona bir denir. 15
Dediklerimizin dışında, eşbiçimli devinime başka bir anlamda bir
ilenir. Eşbiçimli olmayan devinimin değil; daha çok, düz çizgi biçiminde­
ki devinim gibi, eşbiçimli devinimin bir olduğu görünüyor, çünkü eşbi-
ı, iinli olmayan devinim bölünebilir. Aralanndaki ayırım üpkı ‘çok’ ile
Vız’ arasındaki ayırım gibi. Her devinimde ‘eşbiçimli’, ‘eşbiçimli olma­
yan’ sözkonusu: nitekim bir nesne eşbiçimli olarak nitelik değiştirebilir; 20
eşbiçimli olarak, sözgelişi dairesel ya da düz, yer değiştirebilir; büyüme ile
eksilmede de bu böyle. Eşbiçimli olmama ise kimi kez kendinde devinim
gerçekleşen nesnedeki ayırım oluyor (nitekim eşbiçimli olmayan bir bü­
yüklükteki-kütledeki devinimin eşbiçimli olması olanaksız: örneğin, kö­
şeli çizgideki, spiraldeki ya da bir parçası bir parçasına uymayan bir baş­
ka büyüklük-kütledeki devinim). Ama eş biçimli olmama; nesnede, za- 25
inanda, devinimin kendisine yönelik olduğu şeyde değil, tarzda ortaya
mkar, nitekim kimi kez hızlılık ya da yavaşlık ile belirlenir: hızı sabit
ulan devinim eşbiçimli, aynı olmayan ise eşbiçimli olmayan devinimdir.
Mıınun için hızlılık ya da yavaşlık devinimin türleri ya da ayırıcı özellik­
leri değildir, çünkü bunlar türce farklı bütün devinimlerden sonra gelir. 30
I 'olayısıyla nesnenin kendisine ilişkin ağırlık ile hafiflik de: sözgelişi
loprağm kendisiyle ilgili ya da ateşin kendisiyle ilgili tür ya da ayırıcı
ıı,-ellik değildir. İmdi eşbiçimli olmayan devinim sürekli olduğundan 229a
niıirü birdir, ama köşeli bir çizgi biçimindeki yer değiştirmede sözkonu-
,u olduğu gibi, bu birlik daha az. Birliği daha az olan şey de her zaman
karşıtıyla bir karışım taşır. Eğer tek olan her devinimin “ya eşbiçimli
242 <J>YZIKH2 AKPOA2EC22 E

K a l pıj, o v k âv eîrjtrav al fy Jn eva ı al ;at] Kar' eîSos al avrat

S lda K a l crvveyjU" “ffûy yap âv tfy opaki]s fı e£ akkotıa-


ıreıoî crvyKeıpevi] Kal <popâs; Se'oı yap âv i<papp6 rrew .
*E rı 8e hıopıcrreov no La Kti'Jja'ts ivavrıa Kivrfcreı, Kai ırept 5
povıjî 8e rov avrov rpöıtov. bıaıpereov Se irpûrov nörepov
ivavrıa kîvi]<tis 7/ e/c rov avrov rfj eh rb avro (olov 7/ e£ vyı-
10 eıas rj/ eîs vyıeıav), olov Kal yevecrıs Kat <f>6 opa 80/cet, r/ 7/
e£ evavrıcav (olov i] i£ iıyıeîas rfj İk voarov), 7/ 7/ ets ivavrla
(olov 7/ ets vyıeıav rjj ets vocrov), fj fı e£ ivavrlov rj} eîs ivav-
r(ov (olov fj i£ vyıeıas rfj ets votrov), 77 fı i £ tvavrıov ets ivav-
rîov rjj e f ivavrîov eîs ivavrlov (olov fj e f vyıeîas eîs vocrov
15 rjj İk vocrov eîs vyîeıav). ai’ây/cı/ yap fj eva rıvâ rovrcav tıvaı
rS>v rpozoov îj rrkeîovs' oi yap to rıv ^AAcos âvrırıdevaı. ecrrı
8’ 7/ p,ev e£ ivavrîov rj) eîs ivavrîov ovk ivavrla, olov fj e£
vyıeıas rf] eîs vocrov" fı avrij yap Kal pıa. rb jievroı y et-
vaı oû ravro avrals, cocrnep ov t avro ro e f iıyıetas p-tra-
30 fiakkeıv /caı ro eîs votrov. ovb' f/ i£ ivavrîov rfj iv a v rîo v
âp.a ptv yap crvpfjaîvd i£ ivavrîov K a l ets ivavrîov 7/ /j,e-
ra£ı!— aAAa 7repl rovrov pev varepov ipovpev, aAAa pakkov
ro ets ivavrîov perafiakktıv boÇecev âv eîvaı airıov rrjs ivav-
rıûcreats 7) ro e f iv a v rîo v fj p iv yâp âırakkayi] ivavrıâ-
3 5 rrjros, 7/ Se kfj^j/ıs. Kal keyeraı 8’ eKaarr] eîs o perafiâk-
Aeı pakkov rj e£ ov, oîov vyîavaıs fj ets vyîeıav, voaavcrıs
2? 8’ 17 eîs vocrov.
27 Aeııreraı 87/ fı eîs ivavrıa Kal fj eis ivavrıa
i £ ivavrîoıv. râ^a ;ueı> ow crvpf3 aîveı ras eîs ivavrıa Kal i£
a 4 K<*t . . . af alt.] oıİK âv (ii}crav at f^o/ıevat Kat Cornford aı
AS : om. E c\6ıjuvat . . . avrat scripsi, fort. cum P S : /uı)
k u t ’ ciâos (’^ö)n»aı a İT u t (airat J , «at avrat I) XI 5 /«« A T :
rç /xıa E 7 Kivr/trd cvavria H 8 pr. om. E : 67 F
9 9 alt. om. E 10 -yfiifo-tr <t>6opâ H ıj om. E 'H 11-12 fj 1)
(1) om. I) . . . euavTiov E H I JP S : om. F 13 oîov . . . votrov
E *IJP S : om. E aF H 7 a lt. E*AT : om. E 1 « p ivavrlov
ora. I 14 Tp o m .E 1 15 rıv a o m . S tıvaı rovrıov F
16 av rırtâev aı A S avrıûtıvaı E l 8 y o m . F I J 19 ov a l t . ]
oû t o E ; ovSt H ro F I J S : tv E H 21 p § y o m . I S Kal
an te F 22 to v to v pev E H P : pev rovrov I J : p^îv Tavra*v F
23 aîrıov tıvaı F I J : airıov H 24 a Tr rı A Â ay » ;] a V a A A / ı y ^ i ( F I J
fvavT iâtacas H 26 vyîavaıs 1J c if o m . E vocrıoa-ıç E 1 : vo(rta8t}s
E a 2 7 h a ^> om * ' ^ £ * A S : h *£ ivavricov Kaı i} E 1 e /r
cvavria o m . H 28 e ^ ] Kai I râ \ a . . . 29 ivavrı<t>v o m . F 1
28 ra s F H I S ; r a E J
FİZİK 5 243

ıılınası ya da olmaması olanaklıysa”, türce aynı olmayan devinimler bir


ılı- olamazlar, sürekli de. Nitekim nitelik değiştirmeyle yer değiştirmenin 5

Ln ısımı bir devinim nasıl eşbiçimli olabilir? Bunların birbirine uyması


gerekecektir.
5 Öte yandan bir devinime hangi devinim karşıt, bu saptanmalı;
Mıırma’ için de bu yapılmalı. İlkin ayrılması gereken de şu: acaba ‘aynı
nesneden’ olan devinim ‘aynı nesneye doğru’ olan devinime (sözgelişi
ıslıktan’ olan devinim ‘sağlığa’ olan devinime), tıpkı oluşma ile yokol- 10
ııuımn karşıt görünmesi gibi karşıt mı; ya da ‘karşıdardan’ olan devinim
mi (sözgelişi ‘sağlıktan’ olan ‘hastalıktan’ olana) yoksa karşıdara olan de­
vinim mi (sözgelişi ‘sağlığa’ olan devinim, ‘hastalığa’ olan devinime);
yoksa ‘bir karşıttan’ olan devinim ‘karşıtına’ olan devinime mi (‘sağlık­
lım’ olan devinim ‘hastalığa’ doğru olana) ya da ‘bir karşıttan karşıtına’ 15
ı ılım devinim ‘öteki karşıttan karşıtına’ olan devinime mi (sözgelişi ‘sağ­
lıktan hastalığa’ olan devinim ‘hastalıktan sağlığa’ olana) karşıt. Bu tarz­
larda birinin ya da birçoğunun karşıt devinim olması zorunlu, çünkü
kıskaca karşıdık yok. Ne ki ‘bir karşıttan’ olan devinim ‘karşıtına’ olan
devinime, sözgelişi ‘sağlıktan’ olan devinim ‘hastalığa’ olan devinime
karşıt değil. Çünkü bu tek ve aynı şey. Ama onların ‘varlığı’ aynı şey de-
cil: nasıl ki ‘sağlıktan’ olan değişme ile ‘hastalığa’ olan değişmenin varlı-
i;ı aynı değil. Ne de ‘bir karşıttan’ olan devinim, ‘karşıtına’ olan devini- 20
ine karşıt, çünkü ‘bir karşıttan’, ‘onun karşıtına’ ya da ‘ara duruma’ olan
ılevinim aynı anda gerçekleşir.- ama bunun üzerine daha sonra sözedece-
):i.,.48 Aslında ‘bir karşıta’ olan devinim, ‘bir karşıttan’ olan devinimden
dal w çok karşıtlığın nedeni diye görülse gerek. Nitekim beriki karşıdık-
ı.ııı uzaklaşma, öteki ise [karşıdığı] edinme. Üstelik her devinim adını, 25
'nereden’ ise ondan çok, ‘nereye’ ise ondan alır. Sözgelişi ‘iyileşme = sağ­
lıklılık’, adını ‘sağlığa’ olan devinimden, hastalanma da adını ‘hastalığa’
ı ılım devinimden alır.
Demek ki ‘karşıdara’ ve ‘karşıdardan karşıdara’ olan devinim kalı­
yor geriye, İmdi ‘karşıdara’ olan devinimlerin ‘karşıdardan’
<Î>Y2IKH2 AK P0A2EQ 2 E

4. 2 2 9 a 4 — 6 . 2 2 9 b 2 4
ev a vrıu ıv tıv a ı, a k k a to e ıv a ı icra)s ov ravTo, Acyo» öe to
( is v y U ıa v t<Ş ck vûaov Kal ro c f v y ıe ıa s r<j> els vocrov. cırcı 30
be bıacj>epeı iJ.era/3 okî] Kivrjcreaıs (rj eK rıv o s -yap vnoK ttjie-
vo v cts r t VTTOKtijitvov jxeraf3 okî] Kivrjaıs İcttiv), rj c f Iva v r(o v
els e v a v rıo v rfj c f e v a vrıo v els e v a v rıo v Kİvrjaıs e v a v rıa , olov 229I
7/ c f v y ıe ıa s els vocrov rfj ck vocrov els v y te ıa v . brjkov be Kat
€k rrjs eıraycoyfjs ö-ıro îa boKeî r a e v a v rıa e îv a ı• ro votrti-
{ecrdaı ya p r<j> vyıâÇeaO aı Kai ro jj.av6a.veıv rat ân a ra -
crÖaı fii] öı’ a v ro v (cis e v a v r ıa y a p • ü tm tp y a p emtTTijUTjv, 5
l o r t K a i attârr\v Kal bı ai/rov Tcraaöaı K ai bı âkkov), Kal 17
avuı cpopâ r îj Kara) (e v a v rıa ya p ravra ev jM]Keı), Ka'ı ij
els ö c fıa rjj cts apurrepâ (Ivavrla yap rav ra ev Trkâreı),
K a l ıj els r o İ jm p o u O e v r j j els ro ÖTTicrdev (ev a v rıa y a p K al
ra v ra ). i] 8’ els ev a vrıo v {w v o v ov Kivr\crıs a k k a fierafiokr], 10
o lo v ro yıyvecrdaı kevKov jurj eK rıv o s. Kal öcroıs be jj.7; ecrrıv
E v a v rıa , i] c f aîırov rfj els a v ro jj.era/3okfj e v a v r ıa • bıö y e -
vecrıs cpdopa e v a v rıa K a l a,Troj3 okrı krj\j/ec a v ra t be j i e r a -
flo k a l jx iv, Ktvı'jaeıs b' ov. r a s ö’ els ro jueratjv K iv ijir e ıs ,
ocroıs t û v evavrıcov c a r ı jt.tr a^v, oıs els e v a v rıa ıraıs ö e r e o v ’ 5
â»s evavrito y a p x P Î Tal p e r a £ v V Kivrjaıs, ecp’ onorepa
Av jie ra fiâ k k i], olov ck cpaıov jiev els to kevKov (Ls ck
jie k a v o s, Kal eK kevKov els (f>aıbv &>s els jie k a v , ck be
jj.ekavos els cpaıov <Ls cis kevK ov to cpaıöv" to y a p jieo-ov
n pos e K a r e p o v k e y e r a ı ttios eKarepov rS>v aKpoûV, KaOaTrep elptjraı 20
Kai ‘nporepov. Kivrjcrıs p-ev brj Kivr/creı evavrıa ovrcos ij c f
evavrıov els evavrıov rfj c f evavrıov els evavrıov.
’Eırct K tv ijcreı o v j i ö v o v SokcÎ Kunjtrıs e ı v a ı e v a v r ı a
a k k a Kal ı)pc/jıa, roCro öıopıorrcop. cmAûs p .ev y a p e v a v r ı o v

a 29 S i tû I 30 «al . . . v o c r o v om. E 1 t S> I to E 5

31 d ıa ( f> c p ıj E® y a p (K t iv o ç H b I r f j . . . ( v a v r î o v om. E 1
2 t] om. E 3 n o t a H et fort. E 1 4 y a p tcû v y ı â £ « r 8 a ı om.
E 5 M 8 ' aûroi] vıp ’ ( T c p o v S 6 t o T i v o v t c o Kal E*A
7 THlirn E 9 rö om. H fir t o om. E H 10 T a v r a i v
Ş a d a , i) fecit F II y c v c t r d a ı S f i 1)] Kat fJ.r) I K a t E H IP S :
om. F J âc om. E P S t c r r ı v ] e’ort ti I 12 f v a v T İ a E T :
fVdjriür APS r r j om. E T : KOL H tovto I 14 KİvrjcTLÇ
S' E1 15 (is om. E 17 /xcTaj3û\Xg A S : [ i ( T a f i â \ r ] E €K
/ucAai'or] f i t k a v E 1 8 c k om. J i> ç ( i s p ( \ a v om. E (K Ö f 1
icat ( K I 20 77wç \ ı y f r a ı H ( K a r ( p o v om. F H I 21 x a i AS :
om. E 1) om. E 1 22 r j . . . ( v a v r i o v om. E 'T 23 d v a ı
om. S 24-5 â n k â s . . . m v r jt r ıs om. E 1 24-5 K t v ijc r ıs e v a v r ı o v H
FİZİK 5 245

ıılııiiisı kolaylıkla sözkonusu oluyor, ama herhalde ‘varolmalari aynı de­


lili, Kastettiğim, ‘sağlığa’ giden ve ‘hastalıktan’ gelenin ve yine ‘sağlıktan’
Hi len ile ‘hastalığa’ gidenin ilgisi. Ama madem bir değişme bir devinim- 30

ilen farklıdır (çünkü bir taşıyıcıdan bir taşıyıcıya değişme bir devinimdir);
I Hı karşıttan onun karşıtına’ olan devinim, ‘beriki karşıttan öteki karşı- 229b
im' olan devinime karşıttır: sözgelişi ‘sağlıktan hastalığa’ olan devinim,
' Iıııstalıktan sağlığa’ olan devinime karşıt. Tümevarım yoluyla da karşıda-
ım nasıl oldukları açıkça görünmekte: ‘hastalanmak’ ‘iyileşmeye’, ‘öğren-
ıııi'k’ ‘yanılmaya’ kendisi bakımından [karşıt] değil (nitekim karşıta gidi- 5

Irlıilir: sözgelişi hem bilgi hem de yanılgı hem kişinin kendisi aracılığı ile
lirin de başka bir kişinin aracılığı ile elde edilebilir): yukarı gidiş, aşağı
clılişe (bunlar boy/boylam açısından karşıt); sağa gidiş, sola gidişe (bun-
l,ıı da en/enlem açısından karşıt), öne gidiş de arkaya gidişe (çünkü bun-
l,ıı da karşıdar). Yalnızca ‘karşıta’ doğru olan ise bir devinim değil, bir 10
didişmedir: sözgelişi ‘neden’ olduğu sözkonusu olmaksızın ‘ak’ haline
i'dmek. Ama karşıdan olmayan bütün nesneler için ‘kendisinden’ olan
drj'işme ‘kendisine’ olan değişmeye karşıttır. Bunun için oluş yokoluşa
karşıttır, yitirme de elde etmeye. Ne ki bunlar değişmeler, devinimler de­
lili. Karşıdarın bir ortası olan nesneler için ‘ortaya’ olan devinimlerin bir 15

hiçimde ‘karşıdara’ doğru olan devinimler olarak konması gerekiyor, de­


vinim hangi yana değişirse değişsin, ‘orta’ sanki ‘karşıt’mış gibi kullanı­
lır: sözgelişi ‘griden’ ‘aka’, sanki ‘karadan’ değişiyormuş gibi, ‘aktan gri­
yi1’ de sanki ‘karaya’ değişiyormuş gibi; ‘karadan griye’ gidiş de sanki ‘gri’
'.ika’ değişiyormuş gibidir. Çünkü daha önce de dediğimiz gibi, ‘orta’, 20
ıiı.ların herbiriyle ilgili olarak bir biçimde herikisi olarak da adlandırılır.
I Vmek ki bir devinime karşıt olan devinim şu: ‘bir karşıttan karşıtına’
ulan devinim ‘berikinden ötekine’ olan devinime karşıt.
6 Madem bir devinime yalnızca bir devinimin değil, durgunluğun da
l-arşıt olduğu düşünülüyor, bunu belirlemek gerekli. Aslında
246 «&Y2IKH2 AKPOA2EC22 E

25 KLVTjiTLS Kivtjaeı, âvTÎKfiTaı be Kal i)ptp.ia {<rrepr)<rıs ya p , lo r t


8’ â)S kal ı) uTeprjcns iv a v r îa K eyeraı), ıroıâ 8e n ota, oloır
rfj Karâ tottov f) Kara tottov. a\X a tovto vvv K eyera ı
aırkSıs- ırörepov y a p rj) ivravÖ a p-ovfj fj İ k tovtov t) ?; eis
•tovto kîvi )(t is a v T iK tıra ı; bt)Xov 8ı; o rı, I tt( l i v bvtrlv T) Kivi)-
30 (Tis İ n T O K fL fie V O lS , TT) j J . i V İK TO VTO V f i ş TO İ v a V T t O V 7] İv TO V T O )

p -o v i], T y 8’ İ k tov eis to v to t) iv r <3 ivavrîb). âpa be


iv a v r ıo v
K al âXXı']Xaıs e v a v r î a ı avraı- K a l y a p âroırov, ei Kivtjaeıs
23oa p .t v i v a v T i a ı e ic r îv , ijpepLaı 8’ âvriKeîpepaı ovk eiaîv. e'ıalv 8e
a l iv t o îs ivavrîoı s , oîov î] iv vy u la r f) e y v 6 crı±> i) p e p .îa
{ k iv i] i r e ı 8 e rfj i£ vyıeîas tis vocrov r f) yap İ k v â t r o v e i s vyî-
eıav &Xoyov— i) yap eh aiıro KÎvtjaıs iv <Ş earrjKev, t)pep.t)o-ıs
S yjaXXov iarıv, rj (rvp.flaîveı ye âfm yîyve<rdaı rfj Kivtjo-eı—
âvâyKt) 8e î) ravrrjv î) İKeîvtjv eîvaı)- ov yap ijy iv XevKÖ-
rîjrı ıjp e / ju a ivavrîa rfj iv vyıeîa. ö c r o ı s 8e pi) İarrıv ivavrîa,
t o İ tuiv p.eraftoK'i) y.ev eo-rıv a v r iK e ıp ıe v t) i) i£ avrov rfj e i s
av rö, Kİvt)<Tis 8’ ovk ta r ıv , o îo v t) i £ o v to s rfj e i s ov, Kal
ıo fxovî] fiev to İit c ü v o v k etrrıv, âfxtra^Xt]crîa be. Kal el /uev rı
eli) imoKeîp.evov, ?/ iv t Ş> ovrı âp.eraj3 Xt)(ria rfj .iv r <5 p.-q
o v t i ivavrîa. ei be pij eorı r ı ro pi] ov, âıroprj(reıev av rıs
rlvı ivavrîa 7/ i v rŞ> ovrı âp.era^tja’îa, Kal ei rjpeıj.ta icrrCv.
(î be t o v t o , ,, ov -naaa ijpepîa Kivtjaeı ivavrla, tj t) yivecrıs
i j Kal <j)6 opa k Î v t ) ( t is . b;i]Xov roîvvv örı 7\pep.ia p.ev ov AeKre’a,
ei /jlt) Kal avraı Kivtjtrets, opLOiav be rt Kat âp.erafiKrjo'îa"
ivavrîa be tj oîıbevl ıj rfj iv r <3 p.ı\ o v t i »j rfj (f>6 opS.• avrt]
18 yâp i£ aVTÎjs, t] 8e yeVems eis İKeîvrjv.
18 âlTOpt)<Jfie 8’ &v r ıs

’’ 25 K a i ] K a ı rj I 26 8 ’ E 2APS : om. E 1 71019 S i ı r o ı ı t seripsi


CUm P : TToıa 8 e jroı'a E F H I S T : jroıa d i n o t a ı J oîor ] >} II 27 K a r â
to v t u n ou J r) K a r â t o t t o v E sAS : om. E 1 v ıv \ fiiv P : \ ıi v v v v I
28 c v T a i ğ a seripsi : f V T a v O n l I I : i v r a v f f i ci. Cornfoıd 17 om. E
T) Om. E F 29 fVftSl) F H 29 - 30 V T T O K t lftİv o lt f) k I v T)(TLS H
3 1 S ( t v a v r l a t âAA^Aatr H 32 a l r a ı sup. Ün. E n r o n o v 17
kİkijo-iî E 1 230“ 2 i) om. I J 1 enah. om. E 1 4 n ir o E F H J S :
rairo IP 5- !j seripsi: 17 n y e om. E 6 S i om. E 1 r/ pr. om.
E1 y om. H 7 |L»78<*/ H t v a v r i a K 11' IJ A y p , S : i v a v r i o v
E SH S 8 r o v r a v A y p . S : w A y p . S : om. E y p . S 9 -I0 o ı o v
. . . ÎOTIK om. H 9 t ı s T o fit] o v E 1 (taî om. E JA IO Kal e i
p e v A S : om. E r ı t ı r ) fecit E II f) E ’AS : o ı v t) E 1 T İj . . .
13 â f i f T a f i \ r j < r i a om. F 13 t i E 2F H IS : om. E 'J 15 «aî]
K a i 17 F H K iv r jt r e ıs H
FİZİK 5 247

|ı|t ı Irvinime karşıt olaian şey bir devinimdir, ama durgunluk da devinime 25

W>n»ittir (çünkü bir yoloksunluktur, yoksunluğun da bir karşıt olarak ad­


inin Imlması sözkonususu); ne ki belli biçimdeki devinime belli biçimdeki
ılm cıınluk karşıt, sözgegelişi yere göre devinime yine yere göre durgunluk.
Ain nk bunu şimdi b a s itç e söylüyoruz, çünkü acaba belli bir yerdeki dur­
gunluğa, ‘o yerden’ olalan devinim mi yoksa ‘o yere’ olan devinim mi kar­
ili ı ılıır? İmdi şu açık: t devinim iki taşıyıcıda gerçekleştiğine göre, belli bir 30

yı 11U ıı karşmna olan < devinime, bu yerdeki durgunluk: karşıtından belli


i'lı yere olan devinimine ise karşıt yerdeki durgunluk karşıttır. Ne ki bu
ılı ıı I'unluklar da aynı a anda birbirlerine karşıt, çünkü devinimler karşıtsa,
ılın ('unlukların karşıt t olmaması tutarsız olur. Bu, [durgunluklann] karşıt 230a

ılı m unlarında var, sözfcgelişi sağlıktaki durgunluk hastalıktaki durgunluğa


lnııiii devinim açısm.ndan ‘hastalıktan sağlığa’ doğru olana, çünkü
lnıjhktaki durgunluğuun] ‘hastalıktan sağlığa’ doğru olan devinime karşıt
ıılınası manüksız; -nit(tekim bir devinimin durduğu noktada bir durgun­
lu!. vardır, ya da devirinimle aynı anda durgunluğun oluşması sözkonusu 5,

ıılııı oysa ya berikini vin ya da ötekinin olması zorunlu): çünkü ‘ak’taki


ılmı'unluk, ‘sağlık’takıki durgunluğa karşıt olamaz. Ne ki, karşıdan olma­
yım nesnelerde aynı n nesneden gelip aynı nesneye giden karşıt bir değiş­
im olur; sözgelişi ‘varırolan’dan olan değişme ‘varolan a doğru değişmeye
Lı,',.ittir, ama bu deviimim değildir. Bu nesnelerde durgunluk değil, değiş­
im dik vardır. Bir taşişıyıcısı olsa, ‘varolandaki’ değişmezlik, ‘varolmayan- 10
ıluki’ değişmezliğe kaarşıt olurdu. Oysa ‘varolmayan’ diye birşey yoksa,
v,ııolandaki’ değişmeLezliğin hangi değişmezliğe karşıt olduğu ve bir dur-
Himluk olup olmadığğı sorulabilir: bu sonuncusu doğruysa, ya her dur­
gunluk bir devinime 1 karşıt değildir ya da ‘oluş’ ile ‘yokoluş’ bir devinim- 15

, 1l ı . A çık ki, bunlar ddevinim değilse, durgunluktan değil, benzeri bir şey-
ılı ıı, değişmezlikten ssözedilebilir. Değişmezlik de ya hiçbir şeye karşıt de­
rlidir, ya da ‘varolmnayandaki’ değişmezliğe veya ‘yokolmaya’ karşıttır,
ı.uııkü ‘yokolma’, ‘onndan’; ‘oluş’ ise ‘ona doğru’ olur.
B ir de şu sorulabilir; niçin yere göre değişmede yalnızca doğal
248 OY2IKH2 AKP0A2EQ 2 E

6. 2 2 Ç b 2 5 ----- 23G b 12
5 ıâ t i i v n'ev rfj K ara tottov pLeTaj3 okfj eleri Kal KaTa (f>v-
trıv k a l ırapa <f>vaıv Kal p.oval Kal Kivrjffeıs, iv be r a îs a k - 20
Aaıy ov, olov akkotu><rıs jj fiiv Kara (f>v<rıv f) Be ıra p a
(prfırıv (ovSev yâp pıâkkov 77 iıyCavaıs îj fj vdcravtrıs K ara
(jıtiırıv rj ırapa (pvcrıv, ovbe kevK av& ıs îj p.(kav<rıs)- opoCcos
be Kal iır ' auÇı/erecüs Kal (fıdureoûs (ovre y a p a i r a ı â k k rj-
Aats iv a v T ia ı <iıy <f>vcreı i] be ırapa <j>vo-ıv, o v t av^rjaıs av^rj- 25
ffel)‘ Kal eırl yeve<rew s be Ka'ı <j>6opâs o airrös \ o y o s • oüre
yâp rı p.iv yeveıru Kara <f>v<rıv rj be <t>0opa ırapa <f>v<rıv

(râ yâ p yrjpâv Kara (fıvcrıv), o vr e y i v t a w âpû fiev TijV jj.iv

KaTa <f>vaıv r ijv be ırapa (j)îı<rıv. rj el (crrıv to /3 ıa ıra p a


<f)v(rtv, Kal <f>0opâ â v tb j <f>6opq. iv a v r ıa îj fiia ıo s cLy ıra p a 3°
<p iK T iv o ver a tij K ara <f>vcrıv; â p ’ o v v K a l y e ı/e V e ıs e l a l v e v ı a ı
fiıa ıo ı Kal o i) ( e ip .a p p .iv a i, a li iv a v r ıa ı aı K ara. < p îx r ıv ,
k a l a v ^ ıja e ıs fjıa ıo ı K a r ( j) d ıa e ıs , o lo v a v ^ rjc re ıs a l r û v r a ^ v 2 3 0 ^
5 ıtt r p v ıjy ijv i)(iü >vTiav, K a ı 0 1 a İT O i o i T a y rı â b p v v o p e v o ı Kaı
p i) ır ı k r j d e v T e s ; e ır l b ’ â k k o ıc o a ’ea)? ı r ü s ; îj ü ia a v T u t s ; e ıe v
yâp &v r ıv e s ( i i a ı o ı , a i 8e tpv< riK aı, o lo v o l a t p ı t p e v o ı fiij i v
KpKTtjxoıs îjfjL epaıs, 01 ö’ e v KpL<r[p.oıs- ol p e v o v v ır a p â < p v- 5
( r ıv i j k k o i i û v r a ı , oi be K a ra <f>ııırıv. eo ’o v r a ı ör/ K a l (f>6 o p a l
euavTi'aı d X \ ı j \ a ı s , ov y t v î t r e t r ı. Kal r ı y e K io k v e ı i a r ı v â>y ;
Kat yâ p ei 7) pLev îjbeîa fj be kvın /pâ eh j' (Zerre ov% â ır k ü s
<f)6 opâ <f>ğopâ iv a v r ıa , âkk' fj îj fie v Toıab'ı îj 8e r o ıa b l
atlT&V İtTTlV. 10
bktos p.iv ovv evaPTiaı Kivı']<reti Kal îjp e p ıa ı to v 10
elprjftevov Tpoırov el<r(v, olov îj ava) rij k a ra r tottov yâp iv a v -
Tido-eıs a v r a ı. (freperaı be t Îjv fJ-ev âvta (f>opâv (frvtreı r o

a 19 K a ıH IJS * om. E F K a r a . . . 2 0 ırapa] f f a p ı ı <f>ûaıv Jcoi i c a r a H :


ic a r aE 22 /ıâXXoi'] â\\o J 17 utrumque om. F vö<rataıc fort. E 1
24 yâp om. E l J 1 (»«m aı aXXıj\aır H 25 rj di E 2I J* S T : j )
E ’FHJ® 28 rj yap y!]pavms E H y rjp atF S : yıjpacrıcfti' T y(l/f<rtv rj
yijpava-iv âpüpev H 29 i; «i] fi Sı) F İ : fi âf J T 31 ovv n P T : t,i
Gaye 32 ai Kara &itTiy fvavTLnı F b 3 eltv E T : (irjfrav \
4 âv om. I rıves E H T : al ptv Tivcs F I J ol om. F 5 r* E 2K"
«ûv om. A. 6 ât) H I J S : St E F T k«İ (j>$opaı c m v n m seripsi : a l
(j)d op (t ■ cvm iT İat E P : i v a v r i a t ııl <f>Öopai F I J : tv a v r ia ı <f>doptu H :
(v n V T iaı K at ej)0opn i T 7 oi E F I J P : ıcai T : Kaî o v H y tv ia tc r ı
G aye: y f v t f f d E F I J P S T : y e v t a f i jio v o v H : y e v i o ftr Moreliana 5 f H
i s E 'P S : y â p i t E 4a 9 ğ om. E 1 tj pr. om. J 1 10 oîı.] oü v a i H
Kİvrj<rıs r jp (jilq İL * 12 ult/ u A ST : a l r a t . K a66X ov 7 rp û )T (or.T av ra
Kat Kvpitos v ır d p \ et E P (cf. 11 21 adnot.) ji t v et <bopâv AS : om. E
FİZİK 5 249

•Irj'il, doğaya aykırı devinmeler de var, ama öteki değişmelerde bu yok?


Sözgelişi doğaya göre ve doğaya aykırı nitelik değiştirme yok (çünkü iyi- 20
leşine, hastalanmadan daha çok ‘doğaya göre’ ya da ‘doğaya aykırı’ değil­
di ı ; aklaşma da karalaşmadan). Büyüme ile eksilmede de bu böyle (çün­
kü bunların karşıt olmaları, ‘doğa gereği’ ya da ‘doğaya aykırı’ oldukla-
iMulan ötürü değildir; bir büyümenin başka bir büyümeye karşıdığı da 25

[uyııı nedenden ötürü] değildir). Oluş ile yokoluşta da aynı temellendir­


me geçerli; oluş ‘doğaya göre’, ‘yokoluş’, ‘doğaya aykırı’ değil (çünkü yaş­
lanmak ‘doğaya göre’); bir oluşu ‘doğaya göre’, bir başka oluşu ‘doğaya
ıiykırı' da görmüyoruz. Ya da ‘zor ile’ demek ‘doğaya aykırı’ anlamına ge­
liyorsa, ‘zor ile’ olan yokolma da bir yokolmaya, sanki doğaya aykırı ola- 30

ııın doğaya göre olana karşıt olması gibi karşıt olacaktır. İmdi acaba kar­
cıları doğaya göre olup da, önceden tasarlanamayan, ‘zor ile’ olan kimi
oluşlar yok mu? Zor ile olan büyümeler, eksilmeler, sözgelişi aşırı beslen- 230b

ine ile erken ergenlik, ya da kök salmadığı için çabuk olgunlaşan


lininler49 yok mu? Nitelik değiştirmede bu nasıl? Acaba aynı şekilde mi?
Kimi nitelik değiştirmeler ‘zor ile’, kimi de doğal. Sözgelişi yüksek ateş
kiimleyin ‘belli gün’ sonra; [kritik günler sonrası] düşüyor, kimileyin de
düşmüyor. Demek ki, kimi doğaya aykırı nitelik değiştiriyor, kimi de do- 5

j;;ıya göre. O halde yokolmalar da oluşlara değil, birbirlerine karşıt ola-


ı ;ıklar! Böyle olmasına ne engel var? Nitekim kimi yokoluşlar hoş, kimi
Isı- acılı olsa gerek. Dolayısıyla basitçe yokoluş yokoluşa karşıt değil, bun­
ların kimi belli bir biçimde kimi de başka bir biçimde olduğundan ötürü
karşıt olur. 10
İmdi aslında karşıt devinimler ile durgunluklar dediğimiz tarz­
da, sözgelişi ‘yukarı’ ‘aşağıya’ karşıt; çünkü yerin karşıtları bunlar.
Alev doğa gereği yukarı giden bir yer değiştirme gerçekleştirir,
250 <I>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 E

ir v p , rr ) v be k g lt ü İ i ; y r j- K al iv a v r ia ı yy' a v r & v a l < f> o p a i. to

o 'e rrvp a v ın p .'e v tp v a e ı, K arca he ır a p a ( p v ır ıv K al tv a v r ia

'5 y e 7) K ara < j> v a ıv avrov r jj ıra p a < j> v o r ıv . K al p -ov a l b’ o jit-
avra> s' î] yâp âvoj p ıo v f/ r jj â v ıû d e v K aru ı K iv r jt r e c e v a v ria .

y ıy v er a ı he r jj yrj p ıev p o v i) e K e ıv ıjı n ap 'a ( p r fa ıv , i) h e k İ-

v r jr r ıs avr?] K ara r p d a ıv . <3 ore K iv r /o -te ı p .o v i] e v a v r i a f] T i a p a

(p v tr ıv r jj K ara (p v a ıv rov avrov- K a il yâp 97 K İ v i j t r ı s ?/ t o v


20 a v r o v e v a v r i a o v r o o s ' î] p . e v y a p K a r d a ( p v t r ı v [eoraı] a v r c a v ,
// âviü rı rj K a r a ) , i] h e ırapa ( p v c r ıv > . e% eı 8 ’ â v o p i a v el

( a r ı v ı r â a r / s ı/pe/nıas r r j s p -i] a l e l y e v e « r ı s , K a l a v r r j r o îora-

(rflaı. t o v b i ] ı r a p a ( p v ı r ı v p ı e v o v r o s , o l o v r i j s y i j s â v t a , e h ]
âv yeveaıs. öre âpa e<f>epero âvoı ifiCa, ıcrraro. aAAa ro
25 ia-râp.evov âeı So/ceî <pepe<rdaı ûârrov, tio 8 e /3 ıa ro vva vfîo v. ov
yevopevov âpa jjpep.ovv Horaı r'ıpepovv. İ r i boKel to Z<JTa<r6aı ?;
ö\w s eîvaı ro els rov avrov r dırov (ff>epeo-0aı i) avy.j3atveıv
âpa. e \e ı 8 ’ ânopiav el eva vria i] piovr] i] evravûa r jj ev-
revOev K i w q < r e r orav yâp Kivijraı e/c: rovhl K a l âıroj3 a \\rı,
3 ° İ r i hoKeı e \e ıv ro âTto(3 aWop.evov, <oor” el avri] i] ypepia evav­
Tia r jj evrevdev eıs roiıvavrıov Kivi]<reı, âpa iıırâpÇeı râ va v ria .
i] 7rjj i]pep.eı, el e ri peveı, oAajs 8e ıroiı Kivovpıevov ro p.'ev
2 3 ı*1 exeî, ro 8 ’ els o peraj 3 â \ K e ı; bıo Ktal pâAAov Kİvi]o-ıs ki-
vi]<reı evavriov rj i j p e p . 7] i T i s . K al ırepl jj.ev K iv ı' ] < r e w s Kal i/pe-
p.ias, ttcos (Karepa p.la, Kal rİves' evavria ı ritr ıv, el-
pr\raı,
5 [ânoprjo-eıe 8 ’ âv r ıs K a l ırepl rov îoratrÖaı, el Kal 5 <raı
b 13 y ' E ’ H S : om. E 'F I J a! E*AS :: om. E ! ü ta tp o p a l J 1
15 7*0 0 1.8 Kat] Kai ai S l6 nlru om. E 17 ( K ( iv r \ fj ü v ı o r m p a H
18 nûrij H : om. E 1 p o v r j E sA ST : p â v o v E . 1 18 -19 rj K a T â t p v a ı v
TTj t o v a v r o v T r o p u ( b v c r ıv F 20 tarat Om. S i : post a v r â ı v F I J 2 1 rj
t ıv o ı rj K a r t a S < f) u tr ıv ] < { ı u j u \ K a & o \ o v öc k«İ 7T p ö ) T (r ç T a v r a K v p ı & s
i m â p x ( i E ! H y p . S (cf. b 12 adn.) 24 o t € â p ı ı ] 6 y â p E 1 : O T f I
rö] t ö p .c v A 2 6 y ı y ı / ö p e ı > o v E* ( a r a i ro r j p e p o v v E ® «rı E*AS :
rt E 1 : €t Prantl d o K f î k e y e t r â a ı TO l lu r-tT a a O d t E 'F I J I * : i a r a c r â a t
K v p iü ) s \ t y t o 6 a ı crr'ı t o v k ara < j> v m v E 2H A S, eetiam t h t o v o İ K f l o v t OTTUr
i o v t o s a\X* (<ÎXX’ om. S) o v k t ttİ T O v ı r a p â <f>va a v H A S 27 rö E 2AP :
to v E 1 { T v p f i n i y a " E 2APS : < r v p f t t ıt v e ı E 1 28 f] p o v q c v r a v Ö a F :
fJ.o v ı) rj ( v t a v û a E : t v r a v â a fJ.o v i} H S iv n a v B a H1 29 TouSt 1)
Kai F I J (ijro|3(lXXy . . . 30 rb om. E 1 30 e l om. E 1 aûrı; r/
scripsi: a v T t ) 17 I J : 1j a İ T t ı E F H : a l r q Morfeliana 32 Ş E F I J aP :
n J 1 : <i HS 7rfı scripsi cum P S : ır f j n eit’ E 2F I P : Ş H J ’ S i b J 1 :
E 1 incertum 23 ı11 1 fitTo(bc\X« E 2AS :: p t T t f i a X k t v E 1 2 Kai
alt.] tf I 3 7T&»s E I J S : kqi nâ)s F H itcarepa AS : bedrepovK
5-17 aıropıjacıe. . . avrUtıraı E F I J A S : om. H T yp. A yp. S Porphyrius
FİZİK 5 251

inprak ise aşağı. Bunların yer değiştirmeleri de karşıttır: işte alevin yukarı
Hlıinesi doğa gereği, aşağı gitmesi doğaya aykırıdır; doğa gereği yer değiş­
il ııııesi doğaya aykırı olana karşıttır. Durmada da bu böyle, nitekim yuka- 15
ıiı İn durma, yukarıdan aşağıya devinmeye karşıttır. Toprak için yukarda
ılıırina doğaya aykırı oluşur, [yukardan aşağıya] devinimi ise doğaya göre.
I >ıılayısıyla aynı nesnenin doğaya aykırı durması doğaya göre devinimine
l-ıırşıt oluyor, çünkü aynı nesnenin devinimleri de bu şekilde karşıttır, 20
nitekim bu devinimlerin biri -ister yukarı ister aşağı olsun- doğal olacak,
niclu doğaya aykırı. Bir başka sorunsa, ebedi olmayan her durgunluğun
(i'iemia) bir oluşu var mı, bu oluş da duragelmek mi (histasthai), bu.
Sözgelişi yukardaki toprak gibi doğaya aykırı duran bir nesnenin bir olu­
şu olsa gerek. D em ek ki ‘zor ile’ yukarı götürüldüğü zaman duragelmişti!
Ne ki duragelen nesnenin kendi durduğu yerine hep hızlanarak gittiği,
' ,:or ile’ götürülen nesnenin ise tersine [yavaşlayarak] gittiği görülmekte- 25

ı lir. Demek ki o duragelmede oluşmadan önce, duragelen bir şey olacak!


Ayrıca ‘duragelmek’ ya genelde “kendi yerine gitmek” demektir ya da on­
unla aynı anda sözkonusu olur. Yine başka bir sorun da belli bir yerde
ılıırma, oradan çıkan devinmeye mi karşıt, bu. Çünkü bir nesne şuradan
devinip aüldığı zaman, atılan şeyi taşıdığı görülmektedir, dolayısıyla bu 30

durgunluk, buradan ters yöndeki devinime karşıtsa, karşıtların aynı anda


varlıkları sözkonuısu olacaktır. Yoksa hem belli bir durgunluk içinde,
hem de ayrıca dura mı geliyor, kısaca devinen nesnenin bir kısmı bura­
da, bir kısmı da değişeceği şeye doğru mu? Bunun için bir devinim, du- 231a

rnğanlıktan çok b ir devinime karşıttır. İmdi devinim ve durgunluk konu­


sunda, herikisi n e anlamda birlik taşır, hangisi hangisine karşıt, bunları
söylemiş olduk.
<Ne ki yerleşmek konusunda da, doğaya aykırı devinimlerin 5
ı

252 OY2IKH2 AKP0A2EQZ E-Z

6 . 230 b 13 — x. 231b 3
ırapa (fivaıv Kivr/aeıs, ravraıs İa rıv ı)pep.'ıa âvTiKeıp-evt). ei
l*ev ovv p.t) ia r a ı, a ron ov p.eveı yap, (3ia de. w are ijpe/ıovv
r ı e a r a ı ovk âel âvev tov yeveaöaı. ak\ a brjkov öti earaı-
öıanep yâp Kiveîraı n apâ (piıaıv, sal rjpepoit] âv ti Tropa
(pvcrıv. tırei 8 ’ earıv evtoıs k i v i ja ıs K a r a <pv<rıv Kat n apâ 1 °
(frvtrtv, olov nvpl f] âvot) Kara (pvaıv rj he Kart» ırapa <f>v-
<Ttv, ırörepov avrrj evavrıa rj f) rijs y ijs; avrrj yap (f>eperaı
Karâ (pvcrıv Karıa. rj orjkov örı âp.(pa), âAA.’ ov\ £><ravT(os,
âAA’ fj pev Kara (jjvaıv ojî Kara <j>v<rıv ovar/s rijs avrov•
17 8 ’ âvu) t o v ırvpâs r f î k İ t u i , o > s 7/ K a r a (pvtrıv o Z c r a T r j ırapa 1 5
<p v a ı v ova-)]. 6)ioCu)S be K al r a î s p o u a î s . to-cos 8 ’ ijpep.[a kC-
/ • / "1
I/7/CTtS TT7J aifTlK€lTaL.\

z.
I E i 8’ earı avvexes Kal ânTop.evov Kal e<pe£rjs, i s
öıdpıaTaı ırpÖTepov, avvex>'( pev Stv râ ea^ara ev, ânro-
fxeva 8’ $>v âpa, e<pe£ıjs 8’ â v p.i]bev p.era£v avyyeves,
âbvvarov e£ âbıaıpertov eıvaı ti <rvve\es, olov ypapp.ijv İ k
<TTiyp.G>v, elnep rj ypappîj ;xiv avvexes, rj arıyp-i] 8 e âbıaC- 35
perov. ovre yâp iv râ la g a r a r&v arıypoıv (ov yâp earı to
pev eo’x arov ro 8’ âAAo ti popıov tov âbıaıperov), ovff’ ap.a
\ ¥ / » / î n 1 •• tn / «
ra cayara (ov yap ecrriv e(rxarov tov afiepovş ovö€vm erepov
yâp to 4 o-xarov Kal ov eaxarov). eri 8 ’ âvâyKij 7 / r o t avve-
Xfîs eıvaı ray uTiypâs fj ânropevas âkkı/kcuv, <Lv earı 3°
to avvex(S" ö 8 ’ avros koyos Kal eni nâvruiv rG>v âbıaıpe-
rwv. avvexeîs P*v bij ovk av eıev bıâ rov eiprjpevov kö yo v 2 3 l b
ânreraı 8’ ânav îj okov okov rj pepos pepovs rj ökov pıepos.
enei 8 ’ âpepes ro âbıaıperov, âvâyKtj okov ökov ânrea-Oaı.

a 6 rai ır a p a E g rjpepoit) E 2IS : rjp ep o î FH J : E ' incertum


IO Kİvijaıs eviots F I I ıriıp J 12 aiiti) pr.] avTt/t E 14 ptv]
p c v iıs F J* i s om. F J ou a a F Tfjs airTuv' rj S' scripsi, legit
Ut vid. S : Tija-fi’ a v ro v ' 17 (Ş J , om. E ) n 15 ws JJ AS : ow E
rfı AS : om. E 17 ırrj om. E 1 post avrUeıraı add. A 2301*
29— 23 Ia 3 örav . . . (îpijTat: add. S a2~3 ırcpt . . . Lprjraı: om. EV
T it. TTfpi k i k i i er<019 Tav tît y rö /3 — Çı) E : <j>v<riKİ>v İktov I 21 «î
E F H JK S 1: f'ırei IS C 24 iSvvarov «| om. F l ypapprı E 1 25 piv
ypappf/ H 8c tmyp.il H 28 etr^arov ovbev (vel olBiv) r o û
âpepovs KA : ovbev (a^tiTov tov âpepovs T 29 ov E 2KAS : ovk
E1 6’ om. F J ’K S 30 712 l1' b 2 ptpos alt.] ptpovs F
FİZİK 5-6 253

hepsi için karşıt bir durgunluk var mı, diye sorulabilir. İmdi bu olmaya-
ı ;ık olsa, saçma olacak. Çünkü ‘zor ile’ bile olsa [nesne] durmaktadır.
I 'olayısıyla oluşmadan bağımsız her zaman durgun olmayan bir nesne
viir! Ama açık ki şöyle olacak: bir nesne nasıl doğaya aykırı deviniyorsa,
ı lı tğaya aykırı olarak durgunlaşır da. Ayrıca kimi nesneler için hem doğa-
y;ı göre hem de doğaya aykırı devinme varsa, sözgelişi alev için doğa gere- 10
i;i yukarıya, doğaya aykırı olarak aşağıya devinme varsa, acaba karşıt devi­
nim, bu ‘doğaya aykırı’ devinim mi olacak, yoksa toprağın devinimi mi?
Çünkü toprak doğa gereği aşağı gider. Ya da şu açık mı: herikisi de kar­
gıtır, ama bu karşıdık aynı şekilde değildir: [toprağın] doğaya göre olan
ı (evinimi [alevin] doğaya göre olan devinimine karşıttır. Oysa alevin yu­
karı devinimi aşağı devinimine karşıt, çünkü doğaya göre olan, doğaya 15

iiykırı olana karşıttır. Durmada da bu böyle. Ama devinim durgunluğa


herhalde bir biçimde karşıt >50

A ltıncı K itap

1 ‘Sürekli’, ‘bitişik’, ‘ardıl’, daha önce tanımladığımız gibiyse, diye-


•ıiııı kenarları bir olan nesneler ‘sürekli’, kenarları birlikte olan nesneler
'bitişik’, aralarında eşcinsten hiçbir şey bulunmayan nesneler ‘ardıl’ ise,
sürekli bir nesnenin bölünmez şeylerden [oluşması] olanaksız: sözgelişi,
madem çizgi sürekli, nokta ise bölünmeyen bir şey, bir çizginin noktalar- 25

(hm [oluşması] olanaksız; çünkü ne noktaların kenarları bir (bölünmez


bir nesnenin bir kenarı, bir başka parçası olmaz) ne de kenarlan birlikte
(parçasız bir şeyin kenarı diye bir şey olmaz, çünkü kenar ile o kenarın
;ıit olduğu şey değişik şeyler olur). Ayrıca kendilerinden süreklilik olu-
ı.iin noktaların ya sürekli olması ya da birbirlerine bitişik olması zorun- 30

İn. Bölünmez bütün nesneler için de aynı temellendirme geçerli. De­


mek, dediğimiz nedenlerden ötürü sürekli olamazlar. Her nesne ya bü- 231b

hin bütüne ya parça parça ya da bütünün parçası olarak bitişir. Madem


'bölünmez’ nesne parçasız, bütün bütüne birleşmesi zorunlu,
254 <Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 Z

ö\ov 0 oÂou âiTTUfievov ovk l<TTaı (rvvc)(€s. râ yâp a v v i^ is


5 t\tı rö p iv âAAo ro 5 ’ âAAo \J.tpos, Kal hıaıpeîraı d s
ovtcüs trtp a Kal to'itu Kf^copıapicva. âAAa ovb t t<f>e£ijs
İa r a ı crrıypi] a rıy p i] t) to rû cücrr’ e« tovtojv tlv a ı ro
Iuİ}kos rj rov yjpivov' i<f>t^rjs piiv yâp t a r ıv 3>v pırföiv « o rı juç-
ra £ v a v y y tv ts , a r ıy p û v 8’ aie'ı [ro] jitraÇiı ypappi j Kal r û r
io vvv xp °vos. I r t bıaıpoîr’ âv «is âhıaıptra, tln tp i £ 5>v ia r ıv
İKartpov, d s ra v ra d ıa ıp tîra r âAA’ ov&tv rjv rû>v <rvve\S>v
tls âjj-tpfj bıaıptröv. âAAo 8e ytvos ovx otov r tlva ı jj.tra£v
\tG>v crrıypSiV Kal r û v vvv ovdtv]. i] yap [e o ra ı, brj\ov ws *7 oı]
âbıatptrov to ra ı j bıaıptröv, Kal t l bıaıptröv, rj tls âbıaı-
ı ; p tra îj tls a ti bıaıptrâ- rovro 8e <rvutx(s- <f>avtpbv 6e Kal
o rı Trâv o-vvtxts Stat ptrdv tls alt'ı b ıa ıp trâ • t i yâp tls âbı-
alp tra , tcrraı âbıaıptrov âbıaıptrov anTOjitvov tv yâp rö
18 to’xa ro v K a l â u r e r a ı r& v avvtyGtv.
18 rov S’ avrov \oyov
[iiytdos Kal XP°V0V KaL Kivr/aıv âbıaıptTOJV trvyKtîardaı,
ao xat bıaıpdcrOaı tls âStatptra, i) p.t)6 iv. brjkov 8’ e/c rG>vbt.
ti yâp ro jitytdos âbıaıptrcöv avyKtıraı, Kal ij Klvrjaıs
ij tovtov t£ ictmv Kivrj(Ttüi)v iffra ı âbıaıptraıv, olov d to AB T
İk r û v A B T to rlv âbıaıptToûv, rj Kivrjo’is i<f>’ rjs A E Z , rjv
tKivfjörı to i l İtiI Trjs A B r , tKaurov to pitpos lxet âSıat-
J5 ptrov. d ûj/ napovcrrjs Kivrj<rtu>s âvâyKij Kivtıo’dal rı, Kal d
Kivtırai rı, ırapdvaı kLvt](tiv, Kal to Kivtıo’öaı eoraı t£ âbı-
aıpertuv. ro jxev bi] A İkivijdtj rö i l rrjv râ 4 Kivovpıtvov kL-
vrjcrıv, rö 8e B rî]V rö E , Kal ro T b>aavrws rijv rö Z . d
bij d v â y K r j rö K i v o v j j .t v o v ıroöiv ıroı pij âpa K i v d a û a ı K a l

b 4 carı K 6 c r c p a E ’ F J K S : S ı ı u p c r â E 2H IP / orıy f i i j
E ^ P : anyftijr E 'K A S 1 t <mE F I J K T : r i > v H : roD Caıııotiana
8 pr)6tv rı t<tti F 9 to se c lu si: om. S ıo öınıpoiT KAS :
ıif dıaıpulvT E 13 Toiv . . . ovOtv om. £ et ut vid. S y E et
ut vid. S : f< KA f a r ı u . . . t j r o ı 0111. E et ut vid. S 14 â S ı a i -
p e r o v rj Ö ıaıp (T ov t ı r r a ı F : â ı a ı p e r o v fj â d ı a ı p t r o v t o r t u H I J K e i...
fir] E a b ı a i p e r n fecit E IS fj ■ • • S t a ı p t r a E ®F 2H I J K P S P :
om. S 1 : âeı om. E 1F 1 16 â d ı a ı p e r a ] a d t n ı p e r o v F : a d m l p t r ı ı
d ı a ı p n i T n ( b ı a t p o ı v r o E 1) ro a v v e \ i s E I I J 2 18 Aö-^ou E I S : Âö-yoı;
Knî F H JK 19 K İ m t a ı v K a i \ p o v o v H S 22 1/ (eV!) Bywater,
fort. S T rû y t i v a F y fity fâ o s ck H 23 e t r r 'ı v ] f a r i l ’
ft € p û i v E H 1/] rai r; E K A] 17 3 E H J 24 r | y S ı a a - r a a f u i
EFH t o om. E*KA 25 S ıjE H I J K P : 8 c F 27 t o
ult. oın. E 1 28 /3 S c F tö ult. om. İJ
FİZİK 6 255

hüıün bütüne birleşen şeyse sürekli olmayacaktır, çünkü sürekli şeyin bir
parçası başka, öteki parçası başkadır ve ancak bu biçimde birbirinden de- 5

ilişik ve yerce ayrı olan şeylere bölünebilir. Ama bir nokta bir başka nok-
iımın ya da bir ‘an’, bir başka ‘an’ın ardılı da değildir ki, bunlardan
11.m iııluk ya da zaman oluşsun! Çünkü aralarında eşcinsten hiçbir şey bu­
lunmayan nesneler ‘ardıl’, oysa noktalann arasında hep bir çizgi, ‘an’la-
ıııı arasında hep bir zaman var. Ayrıca herikisi de nelerden oluştuysa on- 10
h ım bölünebilse, ‘sürekli nesne’, bölünmeyenlere bölünebilir, oysa sürek­
li nesnelerden hiçbiri parçasız nesnelere bölünemez. [Noktaların ve anla­
mı | arasında başka cins bir şeyin bulunması da olanaklı değil: öyle olsa
ıiı/ık ki şöyle olacak: ya bölünmez ya da bölünür bir şey olacak; bölünebi­
lir bir nesne olsa ya bölünmez nesnelere bölünecek ya da hep [yeniden]
bölünür nesnelere bölünecek. Ama o zaman ‘sürekli’ olurdu. Her sürek­
li nesnenin hep [yeniden] bölünebilir nesnelere bölünebildiği de açık, 15

ı.ıın k ü bölünemeyecek şeylere bolünse, bölünmez bir nesne ile bölünmez


h.ışka bir nesne bitişik olacakür, çünkü sürekli nesnelerin uçları birdir,
I ılı işir.
Büyüklük, zaman, devinim de bölünmez şeylerden oluşacak ve bö­
lünmez şeylere mi bölünecek ya da hiçbiri böyle değil mi, bu da aynı te-
MK'llendirmenin kapsamında: bu şuradan açıkça görülüyor: büyüklük bö- 20
lıinmez şeylerden oluşmuşsa üzerindeki devinim de bölünmeyen eşit de­
vinimlerden oluşacakttr: sözgelişi A B C büyüklüğü bölünmeyen A, B,
ı ’lerden oluşursa, Z nesnesinin A B C üzerindeki D EF devinimi de herbi-
ıl bölünmez olan bir parça taşır. İmdi bir devinim varolduğunda bir nes- 25

nenin devinmesi, bir nesne devindiğinde de bir devinimin varolması zo-


ıunluysa, ‘devinmek’ de bölünmez parçalardan oluşacaktır. Demek Z nes­
in'si A’yı D devinimiyle, B ’yi E, C ’yi de aynı şekilde F devinimiyle geçer.
Madem bir yerden bir yere devinen nesnenin devindiği sırada, aynı anda
256 <I>YZIKHS AKPOA2EQ2 Z

I. 2 3 I b 4 -----2 . 2 3 2 a 23

KfKivijtrdaı oiı eKtve'iro 6 r e eK iv eîro (o lo v t i ©rj/3aÇe r ı /3a- 3°


8 t(eı, â b v v a ro v â p a fiablÇ eıv ©ı'jflaÇe Kal fiefta b iK eva ı
&ı']j3a((), Tijv be ro A ri]v âp-epij (K iveîro to i l , fj j; ro A 2 3 2 “
K Îvtjan ıt a p ijv Smtt ei p e v v a re p o v bıe\T]\v0 eı 7/ bıfjeı, öıatper?;
â v eırj (öre ya p btrjeı, o vre i}pepe t ovre dıeArjAvûeı, âAAâ
p e r a £ v ı)v), ei b’ â p a b ıep ^ era ı Kal bıektjkvÛe, t o flabîÇov,
öre fia b lÇ fi, fiefiabiK o s exeı e v r a t Kal KeKivrjjievov ov Kiveî- 5
r a i. et oe r îjv p e v öKrjv r?jv A B r KtveîraC r ı , Kal fj kCvi}-
(Tty tjv K tveıraı r â A E Z etrrı, rf/v 8’ âpeprj r ıjv A oiıdev ki-
v e ir a ı <xAaâ Kf/aVîjraı, eti) â v »/ k(vj]<tis ovk (k Kivrjaecûv
ÜAA’ İk Ktvi]parM v Kal râ) KeKivijcrdaC r ı jii] K iv o v p e v o v rijv
y a p A 8ıeA.ı;\vöeı/ oiı 8ıe£ıop. â>are kerrat r ı flefia h iK eva ı p ıj- 10
Seırore j3 a b [ ( o v ravrr/v y â p fiefiâ b iK ev oiı fiabıÇ ov ra v rrjv .
ft ovvâvâyKr] ij ıjpepeîv ?*/ Kiveîadaı nav, 1)pepe t Kaö'
eK a a io v roıv A B T, üktt' evra t rt v v v e \ ü s ı'jpepoiıv âpa Kal
Kivovpevov. r ijv yap A B F okrjv (Ktvetro Ka'ı ı'jpeptı o rıoiıv p e -
pos, uıvre Kal Trâtrav. Kat et p ev rb. âbıaıpera rijs A E Z 15
K ivıjaeıs, Kivrjcreoıs napovo-r/s evbe\oir' âv pi] Kiveîadaı âAA’
ei b i pı) Ktvrjveıs, r ijv Ktvrjvıv pi] ex KivijaetüV eıvaı.
ijp e p e îv
öpoiıas 8’ âvâyKij r <3 pı'jKeı Kal r jj Ktvıjveı â bıa ıp ero v eıvaı
rov \povov, Kal avyuetaBaı (K r 5>v vvv ovrtnv âbıaıpercav ei
yâp ttava bıaıperos, ev r <3 e’Aârro vı be ro ıv o r a y e s bteıvıv 30
eAârToı», bıaıperös evra t icat 6 x povos. el 8’ o x pâvos bıaı-
p eru s ev to (peperat r ı r ijv A, Kal i] ro A e v r a t bıaıperrı.
2 ’E ıret 8e vâv p ey eO os e is p e y e di] b ıa ıp e r o v ( bebeiK raı

b 30 o v İ k i v û t o E I J 2S T : om. F J 'K et in lacuna H öre c k i-


v e ır o E F H J K P : om. İ S T rır F : ert K 232“ I 817 H IK
f/. . . A om. E : ij om. J 'K 2 8teX.r|\ûfleı Bonitz, fort. S T :
StijAâev II 3 8177a] Sırçeı oCre y a p Str/eı E 1 4 e\ i]A v d ( F
( ia d iÇ a v , ore /iı8ıfeı] 0 a 8 iÇ ( i vel f i a b i f c ı v H 5 eornı (K e l H K
6 KtvijTtu E 1 7 T “ ] b E 2H S ( ir av E o v k . . . g < i W KAS :
om. E S Ku'yjfGH- H 9 TtP s e tip s i: t o E J K P : tük S : t o û T :
om. F H I K (K iv îjaû at E 2A ST : K iv tîtrd a ı E 1K 10 A om. E 1
t i(fia & iK (v a ı T l H 12 !) pr. om. I : âıra v rj F n â v om. F I J 'K
Kad' E 2F’J K T : Se Ka 6 ' E ’ HI^ 15 rijr] rar E ' : ra E *H K
16 Kivrjo'is E 1 17 Kivt]o-(tç E 2F H J K S : Ktvrjaıç E 1 : Kivr,(T(iç
tıv i I 1 9 ti'iv] Kaı tciv E 2H I 2 0 ttâ tr a d ı a i p e r o s E 2H I2K
y p . S : 7rûf & ıtıip (T oi E 1J : arras 8 ı a l p t r o ç y p . I y p . J A yp. S : 7râ<ra
d ft ıa ip t T o s F I 1 : 7râr d d ı a ı p e r o s y p . I Aspasius : jracr' t] A Sıatperoi
Cİ. Cornford i v . . . I)e ] Kat ev Ttı) İ A u t t o t < K 21 K al ö x p o v o ç
itr T a ı ü ıa tp e r n s K 22 i v E H K S : eornı eV F I J rı om. S
23 p e y i ö t] H IK S : p e y e ö o t E F J
FİZİK 6 257

ona göre devindiği devinimi tamamlamamış olması zorunlu (sözgelişi bi- 30

ı i Thebai’ye gitmekteyse, aynı anda hem Thebai’ye gitmekte olup hem de


Thebai’ye gitmiş olması olanaksız), D deviniminin varlığından ötürü Z 232a

nesnesi parçası olmayan A büyüklüğü üzerindeki geçişini tamamlıyor ol-


ı kıktan sonra, geçişini tamamlamışsa, devinim bölünüyor demektir (çün­
kü geçiyor olduğu sırada, ne durmaktaydı ne de geçmişti, orada idi), ama
aynı anda hem yürüyor hem de yürümüş bulunuyorsa yürüyen yürümek- 5

le iken oraya yürümüş olacaktır ve devinmekte olduğu yerde ‘devinmiş


ulan nesne’ olacaktır. Öte yandan bir nesne tüm A B C uzunluğunu geçi­
yorsa, devinim de D EF ise ve parçası olmayan A ’yı geçmemekteyse, geç­
miş bulunuyorsa; devinim, devinimlerden değil, [devinim aşamalanndan
değil], devinim sonuçlarından olsa gerek! Diyesim devinmiş olan bir nes­
nenin devinmeyen bir şey olması! Çünkü A ’yı geçmeden geçmiş bulun- 10
inaktadır. Dolayısıyla biri, hiç yürümeden yürüyüşü tamamlanmış olacak­
tır, çünkü o uzaklığı yürümeden yürümüş bulunmaktadır. İmdi her nes­
nenin ya durgun olması ya da devinmesi zorunluysa, nesne A B C ’lerin
lıer birinde durmaktadır, dolayısıyla sürekli olarak aynı anda hem dur­
gunlukta olan hem de devinen bir nesne olacaktır. Çünkü A B C ’nin bü­
tününü geçmekte idi ve de bu uzunluğun her ne pahasına olursa olsun
parçasında durmaktaydı, öyleyse hepsinde de durmaktaydı. D EF’nin bö- 15

lünmez parçaları devinimler iseler, devinim varken devinmek değil, dur­


mak olası olacak. Parçalar devinimler değilseler, devinim ‘devinim olma­
yanlardan’ oluşacaknr. Büyüklükle ve devinimle aynı şekilde zamanın da
bölünmez olması ve bölünmez olan ‘anlardan oluşması, biraraya gelme­
si zorunlu olacaktır. Her büyüklük bölünebilirse, eş hızda bir nesne daha 20
az uzunluğu daha az zamanda geçerse, zaman da bölünür olacaktır. Yine
bir nesnenin A uzunluğunu geçtiği süre olan zaman bölünebilirse, A da
bölünebilir olacaktır.
2 Her büyüklük büyüklüklere bölündüğünden ötürü (sürekli
258 $Y 2IK H £ A K PO A m ffi Z

yâp ö rı ahvvarov âröjxcüv elvaı r ı crvve\es, jxeye6os S’


25 (<rrıv aırav avve^es), avâyKrj ro ffârrov i v reji îo-y XP0V(? f**‘ *
foy xat iv rS> ik â rro v ı ıcrov Kal i v rû> ik â rro v ı ırkeîov Kiveı-
crOaı, Kadânep öpıÇovraî rıves ro âarrov. ccttco yâp rö i<f> <Ş A
toC icf>' w B ûârrov. in e l roLvvv û ârrov icrrıv ro ttporepov p era -
(3âkkov, i v ıŞ XP0VV T° A p.craj3 cj3 kr)Ktv âırb rov T els ro A ,
30 olov r <3 Z i l , iv ro vry- ro B ovttcû (a ra t ttpbs rG> A , â k k ' ano-
ke(\j/e t, caıjre eı» r û t<ra> xp6vcp ırkeîov bUıerıv ro Ûârrov. akka
fJ-TjV Kal i v r Ş fA arroın TrAeıov ey <0 yâp to A y ey ivrjra ı
ırpos rû A , ro B l<rrco ırpös r û E rö {3pa’6vrepov ov. ovkovv eırel
2 32b rö A wpös r<L A yeyevrjraL iv aıravrı r â Z H \pov<f>, ırpos
r <3 © ia r a ı i v ek â r r ov ı r o v r o v K a l Icrrco iv rcZ Z K . rö jxev
ovv T 0 , o dıekrfkvûe rö A , pe’iÇpv i a r ı t o C T E , o öe \pö-
vos 6 Z K ekârrcov rov ıravrös rov Z H , coerre iv ik a rro v ı
5 fieıÇpv bUıa-ıv. cfravepöv 8e İ k rovrurv K a l ö rı rö ffârrov iv
ik a rr o v ı \p6vtû oUıcrıv rö ıcrov. eırel yap ttjv p.e(Çw i v ik a r -
ro vı h ıip x*ra ı rov fipahvrtpov, avro 8e KaO' avro ka/ıfia-
t>6pevov i v ırkiLovı \p °vı a rrjv f it iÇıo rrjs ik& rrovos, oîov rrjv
A M rrjs A E , ırkeıcav a v eırj 6 x P °V0S ® FIP, i v <0 ry v
10 A M 8ıepxeraı, rj o 1 1 2 , iv cf cıı» A E . âıcrre et ö Ö P
Xpdvos ik â rrıa v icrrlv rov X , iv cj> rö j3pabvrepov dıep)(e-
ra t rrjv A H , Kat ö FI 2 i k â m a v
ic rra ı ro v ecf)’ (Ş X ' roû
yâp I IP ik â rrca v , rö de ro v ik â r r o v o s e k a rro v K al aıtrö
ik a rr o v . <o<rre eı> eAârroın K iv y a c ra ı rö ıcrov. Irt 8’ et ırâv
15 âvayKrj tj i v Icrut rj i v ik a rr o v ı rj i v ırkeîovı Kiveî-
ıröaı, Kat rö p-ev i v ırk eîo vı ftpa bvrep ov, rö 8’ i v Îc tm la-o-
r a x e s , rö 8e d â rro v o vre L aora^es o vre ftpa bvrep ov, o v r a v

a 24 o-uı<{^«] peyeOos E 'H I peycÖos . . . 25 ervve^es om. J 1


26 İv E 'K a s : om. E 1 ıcrov . . . I TOVI om. F J K S nkiov
IS 27 û> to a I J K 28 4’cf>’ « ] (cj)' o> ro H : om. E 1 30 nü
pr.] rö J : ev râ E 2F I 32 n\cov F H J K : to 7t\clqv E t îrAeîov
rovrov I 3 3 _bi ro . . . A om. K 33 lorat F J râ om. E
Sv om. F I J S b 2 cara, E 2F H J K S : eamı E ’ I 3 e E H İJS : b
FK A om. E 1 : ırpöiiTov J 1 cVrt om. K 5 ficîÇov $Ut(rw E S :
ötfttrı fiitîÇov KA 6rj E 6 F İJK ti)v om. E 1
iv om. 1 11—12 toû . . . earaı om. K 11 A' E 1! 1 et ut vid.
S : ttx E SF H I J SK 12 X] n\ F K to E2 13 aûro
E 2KAS : avTOV E 1 14 Kij;>jÖJ)tTfTaı KA 15 İj] jikv fj A t
fitpoç ff K Iffta xpövui rj Aldina iv alt. om, E J 16 Kal om. I
tVora^er K A P S T : 6fiOTa\€S E 17—î8 iv âv KA
FİZİK 6 259

İ mi nesnenin bölünmeyen şeylerden oluşmasının olanaksız olduğunu,


Uiyüklüğün de tümüyle sürekli olduğunu gösterdik), şu zorunlu: daha 25
lıdı bir nesne eşit zamanda daha büyük bir uzunluğu, daha az bir za­
manda eşit bir uzunluğu, diyesim kimilerinin ‘daha hızlı’yı belirledikleri
l>iı,imde, daha az zamanda daha çok uzunluğu geçer. Diyelim ki, A
h'ılen hızlı olsun: hızlı olan daha önce değişeceği için, A ’nın C ’den D ’ye
ılcf'iştiği zaman süresinde, diyelim FG zamanında B, D ’ye ulaşmamış, 30
ıvride kalmış olacaktır, dolayısıyla eşit zaman içinde, hızlı olan daha çok
yi ıl alacaktır. Ama daha az zaman içinde de daha çok, çünkü: A’nın D ’ye
vardığı zaman içinde B daha yavaş olduğu için E’de olsun; A, D ’ye bü-
iıin FG zamanı içinde vardığına göre, H ’nm yanma bundan daha az bir 232b
/aman içinde, diyelim FK zamanında varacaktır. A ’m n geçtiği CH uzun­
luğa C E’den uzundur, FK zamanı da tüm FG zamanından kısadır, dola­
yısıyla daha kısa zamanda daha uzun yol almıştır. Bunlarda daha hızlı 5
ulanın eşit uzunluğu daha az zamanda alacağı da açık. Nitekim daha ya-
\aş olana göre daha az zamanda daha uzun yol alacağına göre, kendi ba­
şında alındıkta o, daha uzun zamanda daha kısa yolla karşılaştırıldıkta
ilaha uzun yol alır, sözgelişi LO ’yla karşılaştırıldıkta LM uzunlukları:
unun LM ’yi geçtiği PR zamanı, LO ’yu geçtiği PS zamanından uzun olsa 10
i;crek. Dolayısıyla PR zamanı daha yavaş olanın LO ’yu geçtiği T zama­
nından daha kısa ise, PS de T zamanından kısa olacaktır. PR’den da-
lıa az idi, daha azdan da daha az olan şeyin kendisi de daha azdır. Do­
layısıyla eşit yolu daha az zamanda alacaktır. Ö te yandan her şeyin ya
eşit zamanda ya daha az zamanda ya da daha çok zamanda devinmesi 15
/orunlu ise, daha yavaş daha çok zamanda, eşhızdaki eşit zamanda; da-
lıa hızlı olan ise ne eş hızlı ne de daha yavaş olduğundan
260 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 Z

2. 2 3 2 a 2 4 ---- 2 3 3 a 14
i v îtno ovt 1 ev ırk tıo v ı kivoîto tö d â rro v . A enreraı ov v i v eAâr-
ro i'i, &<rr âvâyKrj Kat rö îcrov peytdos i v ik â r r o v ı Xp6vtû 8ı-
t iv a ı to d â rro v . 30
i ı t d b i Trâaa ptiv Kivi]<rıs iv \pâvu> Ka'ı iv 20
â n a v n \povtp bvvaröv KivrjOrjvat, ıtâv 8e to Ktvovfjttvov i v d i \ f -
r a ı Kat dârrov Ktvtıtrdaı Kal fipabvrtpov, i v â ıta v r ı \pov(j>
t a r a t rö d â r r o v Ktvdtrdat Kal ftp a b vrtp o v. ro irto v 8’ övroiv
âvâyKr) Kal to v \povov rrvvexV d v a ı . kiyoi 8e <rvvtxis rö
bıaıptröv tıs a l d b ıa ıp trâ .' to v to v y â p hnoKtıpitvov toû c u m - *5
\o vs, âvâyKt) < rw tx v d v a ı t o v XPÖvov. i ir d y a p bebtiK raı
5n rö dârrov iv ik a r r o v ı x P ° v<i> bUıtrıv tö ıtrov, îcttiü to p.ev
itf)' ü) A d â r r o v , rö 8’ i<p' <Ş B fSpabvrtpov, Kat KtKtvrı-
rröco rö fip a b v rtp o v rö i<f> w T A pıiytd o s i v TS> Z H xpöv<fi.
biijkov ro ıvvv ört tö d ârrov iv ik a rro v ı to v to v Ktvi)<rtTat râ 3 °
a ir ö fxtyt6os' Kal KtKiiJi)(rdaı i v rû> Z © . nah iv 8 ’ iır d rö
dârrov iv rt 5 Z © bıtkrjkvdtv rrjv ökrjv rrjv T A , rb flpabti-
Ttpov i v T(il aVTÛ XP°V(? T7lv İXdTT(ü bıtıtrıv" eora) ovv itj>'
ijs TK. e i m b i rö /3pabvTtpov rö B iv t û Z © xpovu> rîjv 2 3 3 11
T K bıe\r)Xv 0 fv , tö Barrov i v ik a r r o v ı bUıtrıv, <oore n ak ıv
btaıptdijcreTat 6 Z © x p °vo s. t o v t o v ' bt btaıpovfiivov xai to
F K fjtiytdos bıaıptd-rjatraı K ara to v avrov koyov. t i 8e rö
p .iy td o s, Kal 6 X P °v °s . Kai â t ı rotir’ t o r a ı ptraX afx/Sâvovatv 5
ânö r ov dârrovos rö fîpab’İ Ttpov Kal ânö to v /3pabvripov rö
dârrov, Kal r <3 âiTobfbfiyıxfv<ı) XPüiP-iV0L^' b ıaıp yatı yap
rö piiv dârrov to v xpövov, t o bt fipabvrtpov rö /xrjKos. d ovv
a ld p.iv âvTLa-TpftjıtLv â\i) 9is , âvTitrrpf<f)opıivov b i a ltı yty vtra ı
b ıa ıp ta ıs,' <f>avtpöv ö n trâs x P °v0S i& raı <rvrtxvs- 8e 10
brj\ov Ka'ı ö n fiiy td o s aırav io t i <rvvtxts' Tas avrâs yap
K a'ı Tas to’as b ıa ıp iceıs 6 yjıovos bıaıpeîraı Kal rö fiiy td o s.
e ri b i Ka'ı İ k t £>v dıodoTiav köymv K iy ta d a ı (jıavepöv âıs eı-
■ntp ö XP0V0* *<rTl o-vvexvs> ö ti «ai ro fitytdos, d n t p iv

b 18 iv alt. om. F ıg &trr . . . Aoi-toki om. K 1 20 Si


fi nâcra K 2 2 Kai pr. om. H ev . . . 23 fîpa&vTtpov om. I 1
23 İ&coti H 26 f(Vat om. H 27 tö pr. om. E *H ri
ult. om. I J 1 28 Ktvtitröaı İ S T 30 KivtjdrjatTaı E 2K A ST
31—2 7rriX«' . . . Z 0 om. 1 31 fjri E * 33 eUra) E H I J S T :
taraı F K 233a I fjs to yK E tVt E J I I ori Kai S
12 6ıaıpc<rtıt E 2KAS : alpı ereıs E 1 o Tt \p6vot Kai t o yiytBos
bıaıpcnaı KAS 14 iv K A T : Kai iv E
FİZİK 6 261

illi İni; eşit zamanda da daha çok zamanda da devinemez: demek ki, daha
uz /;imanda devinir, geriye kalan bu. Dolayısıyla daha hızlı olanın eşit
Inlyiiklüğü de daha az zamanda geçmesi zorunlu. 20
Madem her devinim bir zaman içinde ve her ‘zaman’ içinde devin­
il ırk olanaklı, her devindirilenin ise hem daha hızlı hem de daha yavaş
ılcvinmesi olası, demek ki, her ‘zaman’ içinde ‘daha hızlı’ ile ‘daha yavaş’
ılı-vinmek olanaklı olacaktır. Bunlar böyle ise, zamanın sürekli olması da
/umnlu: ‘sürekli’yi “hep bölünebilir olan şeylere bölünebilen” diye ta­
nımlıyorum. Bu ‘sürekli’, taşıyıcı olarak alındıkta zamanın sürekli olması 25

/<ıı unlu olur, çünkü şunu göstermiştik: ‘daha hızlı’, eş uzaklığı daha az
/umanda gidiyor. Diyelim ki, A, ‘daha hızlı’, B, ‘daha yavaş’ olsun ve
’dılıa yavaş’, C D uzunluğunu FG zamanında geçsin. Açık ki, ‘daha hız- 30

Iı1, ;ıynı uzunluğu bundan daha az zamanda geçecektir: FH zamanında


«n, ıııiş olsun. Yine ‘daha hızlı’, FH zamanında tüm C D uzunluğu geçti­
ğini' göre, ‘daha yavaş’ aynı zaman içinde daha kısa, diyelim C K uzunlu­
ğunu geçmiştir. Madem daha yavaş olan B, FH zamanında C K uzunluğu
K<■(,l i, ‘daha hızlı’ [bu uzunluğu] daha az zamanda geçecektir. Dolayısıyla 233a

111 zamanı yeniden bölünecektir. Zaman bölüneceğine göre, C K uzunlu-


l{ıı da aynı oranda bölünecektir. Büyüklük bölündüğünde zaman da.
‘I >;ılıa hızlıdan daha yavaş’, ‘daha yavaştan daha hızlı’ birlikte alındıkta, 5

kumlamamız kullanılırsa, bu hep böyle olacak. Çünkü ‘daha hızlı’, za­


limin; ‘daha yavaş’, ise büyüklüğü bölecektir. Demek bu evrilince de hep
d lo ru y sa , evrilince de hep bölünme meydana geliyorsa, açık ki her ‘za-
iıı,m’ sürekli olacaktır. Aynı zamanda her büyüklüğün sürekli olduğu 10
<ı ı , ı k, çünkü hem zaman hem de büyüklük aynı ve eşit bölünmelerle bö­
lünüyor.
Ayrıca alışılagelmiş temellendirmelerden yola çıkarak konuşul­
dukta da açık ki, zaman sürekliyse ve yarı zamanda yarı uzunluk
262 -DYSIKHi: AKPOA2EQ2 Z

>5 r û ijiû tT d XP°V<9 V ft k r v b ıe p x e ra ı Ka'ı anküs iv rû e’A âr-


to pi ek a rro v a l yâp a v ra i b ıa ıp ea eıs ea o v ra ı ro v \p6vov

Ka'ı r o v j x e y 4 6 o v i . Ka'ı e l Ö T ro re p o v o v v â ı ı e ı p o v , Ka'ı d d r c p o u ,

xal ai s ö drep o v , Ka'ı Ü â rep o v , o lo v ei p .t v ro îs e o ^ ârots


a ıre ıp o s 6 XPOVOS> Kat T° lJ-VK0S ro îs eır^âroıy, ei öe rfj
2o ötatpe<r«c, tt) ötatpeVet K al ro pijKos, fi öe â p i(}ıo îv ,
a âp.<f>oîv K al ro peyeöor.
11 ölü Kat ö Zıjvcuvos Aoyos
\j/evbos Aapıfiâvft ro p.i] eı>öe')(€a'0aı Ta âneıpa bıe\âeîv rj
a\jra<rOaı tü v cnrdpaıır Kati1 €Kaoroı> eı> Ticjrfparrj/.ivui j(poV&).
6txûs yâp Aeyerat «al rö /xtjkos xat 6 \ p 6 vos âırupov, Kal
2 5 üAcds nâv to <rvvfx*s> yroı Kara bıaCpeoıv *; roîs fcr^â-

roıy. rû v /^eı> oiv (carâ rö ttoctov ântiptov ovk 4 v8 e'xeraı â\f/a-


adaı (v neTT(paırp.iiHa xpovtp, tû>v öe /cara bıalpeatv iv b î-
X*Tai' Ka'ı yâp avros o xpovos ovrtos &Treıpos. aıare iv rû
âıreipuı Ka'ı ovk iv rS> TK—epacrph’u avpıfiaiveı öuivaı rb
3 ° &ıreıpov, Ka't âırrerrÖaı tûd â-ndptav roîs âm lpoıs, oiı roîs

yeısfpatrfAtvoıs. oüre öij to âneıpov olov re ey Treırepatrp.eı><j)


XP°vti> bukOûv, ovt iv âıreıpM ro nenepaajûvov' aAA’ M ı1
re ö \ p 6 voi âırtıpos ?), Kat rö jue'yeÖov earaı kneıpov, iııv re
, ro fteyeöos, Kat <5 xpoi’°s- etmo yap nenepaapiivov p,e'yeöos
35 e^>’ o5 A B , XP°V0S aıreıpos <İ5 T- eiArç</>0 a> Öe' rt roS
2 3 3 b xpövov nenepaap.evov, i(f>' ıŞ F A , ey roıirca ovv bıeıal rı
rov jieyedovs, Kai e im a öteArçAuÖos i<jı' û B E . tovto be ij
Karaij.(Tprj<T(i rö !(/>’ w A B, ?} lAAtuj/eı, ij viîtpfiahd-
8 ıa<jjepeı yâp ovöeV el yâp âet rö t<roı> rû B E fieyeûos iv
5 ttrcü xpâv<t) hUıcrıv, tovto be KaTap.erpel rö öKov, nenepaapıe-
vos earaı 6 mis XP°V0S *v <” btîjX6 e v ets tca yâp bıaıpeÛJj-
rreraı Kal ro pıeyeûos. ert 8’ eı prj m » p.eyeöos fj'

<a l 8 *ni Öarepov om. E* Toîs E H J K P S : fV roiç F I 20 Tt;


ölaıptırd E 2KAS : Oltl. E 'T a f i E 'T : â^ıcpoîv o ^poı/os F . 2K a
21 to prjKos F 22 SifAfîv E 1 24—7 Sıyâ>s . . . \/hİvco om. F
24 Kot pr. om. H 6 ^pbtms Kili t O^KOS H K aırtıpos E 25 r/rnı \
!j ro) F K : ij r i H I 26 T<'j CAT : om. E 29 ti\ nırctpa F
31 o v re E ’ S T : oiSi E lKA âtj ovv tü F 32 a v r' S T : oM' I I
3 3 -4 pcyıÖoî . . . to om. K 1 35 ov I &( E T : 8^ KA 7T€7repocr-
ptvov toO ^povou F 2 m) <Ş td E 8« E F H K P S .' 8^ I J
3 irn-fpj3ıı\>j E * : iıntpSu\\(i J 4 TO E 5 ««rrapeTpıjo-fi H
ro n P S T : ti Prantl 6 ^pnno? nîıs F els E IK A ST : om. E 1
7 Kal E ‘A T Aspasius : ûr Ka'ı E 2KAS* «ti . . . i i xi,ovoi U S T :
seci. Prantl
FİZİK 6 263

gt-dliyı >ısn, kısaca daha az zamanda daha az uzunluk geçiliyorsa, büyük- 15

lııl 1 Mirekli, çünkü zamanın ve büyüklüğün bölünmeleri aynı olacak-


(ıı Vlıu' ikisinden biri sonsuzsa öteki de sonsuz olacak; biri ne şekilde
"d ’ki de öyle: sözgelişi zaman uçları açısından sonsuzsa, büyüklük de
imini iiçısından; bölünme açısından sonsuzsa, büyüklük de öyle; heriki 20
«.ınııdın sonsuzsa uzam da herikisi açısından sonsuz olur.
İtiııııın için Zenon’un “sonsuz şeylere gitmenin ya da sonsuz şeyle-
1111 lırrllirinin sınırlı zaman içinde bitişmesinin olası olmadığı” yollu savı
1111 lılı yanlışlık taşıyor. Çünkü büyüklük ile zamana, genelde sürekli olan
İn ini yi' iki anlamda “sonsuz” denir: ya bölme açısından ya da uçları açı­
nındın. İmdi, nicelikce sonsuz olan nesnelerin sınırlı bir zaman içinde 25

I'IHmih'Sİ olası değil, oysa bölme açısından sonsuz olanlar için bu olası;
11in kim zamanın kendisi bu biçimde sonsuz. Dolayısıyla sınırlı olan için-
ı lı-gil, sonsuz olan içinde sonsuz olana gitmek sözkonusu; yine sonsuz
ıılıin nesnelerin sınırlı nesnelerle değil, sonsuz nesnelerle bitişmesi sözko- 30

iiii mi. Demek ki ne sınırlı bir zamanda sonsuz olana gidilebilir ne de son-
mı.- ulun bir zamanda sınırlı olana. Zaman sonsuzsa büyüklük de sonsuz
nkıı ;ıknr; büyüklük sonsuzsa zaman da öyle. Diyelim ki, sınırlı büyüklük
Alt, sonsuz zaman ise C. Zamanın sınırlı bir parçası olarak da C D alın- 35

ııır, olsun. Bu sınırlı zaman içinde bir nesne, büyüklüğün bir parçasını 233b

|ieı e( ektir, bu geçilen parça da B E olsun. Bu [BE] parçası ya A B ile aynı


ı ı lı , ıide ya ondan eksik ya da ondan fazla olacaktır, bu hiç önemli değil;
ı ıınkti büyüklük B E ile eşitse hep eşit zamanda geçilecektir; bu büyüklük
İn ininle aynı ölçüdeyse geçişin gerçekleştiği zamanın tümü sınırlı olacak- 5

in, nitekim o, büyüklüğün de bölündüğü eşit parçalara ayrılmış olacaktır.


264 <E»Y2IKH2 AKPOA S E S İ Z

2. 233“ 15 — 3- 233° 34
ântCpıp XP° <*• Su u rıv, â k k ’ ivbt^traC t i Kal iv nttıtpa-
<rfjtfv(ı> bıtköeîv, olov râ BE, roûro be Karaptrpt/atı ro nâv,
Kal to Itrov iv î<r<ı> h itıaıv, m art ırtıttpao-pÂvos tarat. Kal 6 10
\p o v o î. o rı 8’ ovk iv âıttlpıo h U ıaıv ro BE, (ftavtpov, ei
itrl Bârtpa •nrntpaap.evos o \ p o v o f t i yap iv
tkârTovı to fitpos hitı&ıv, rovro avâyKt] TrtıttpâvOaı, 6a-
rtpov y t rtiparos vırâp\ovros. 1) a vri} 8e dıro'Seıfıs «ai
ei ro |utv (jo}koç âırtıpov 6 8e \povos ıttntpaa],ıtvos. ’S
<f>a- 15
vtpov ovv e(t t& v flprjutvttiv i s o vrt ypapp}] ovrt iırCntbov
o vrt oAojî r(ov a v v t\& v ovdtv e a r a ı oropov, oiı ptovov bıa
ro vvv \ e \ d t v , â k k a Kat o rı <rvfxf3i]<rtrat hıaıptladaı ro
ârojıoı/. eırel yap i v â ıravrı \povıp ro (Tarrov Kal fipahv-
repov t a r ı, ro 8e Oârrov -nktiov b ıip y tr a ı iv rû> leno \povt j>, 30
er8e'xerat 8e Kai bıırkâaıov Kal rjpıokıov btttvaı fiîjKOS (tltj
yap âv ovros 6 koyos rov ra\ovs), ivt]vf\d(t) ovv rö dârrov
ijfMiokıov i v r û avr& \pov(t>, kcu bıriptja-Ou) r a ptyeOt] ro
p iv rov Oârrovos tis rpia aropa, e<f>’ S>v A B B r T A ,
ro 8e rov fipabvrtpov «is Sıîo, i<j>’ <j>v E Z Z H . oÛkoot j 5
Kai o xpoVos 8 ıaıpe 0 r)<reraı eis rpı'a Arofia' ro yhp ’icrov
i v r â Î(T(ü xp6va> bitıa ıv. bnjprjadm ovv o \povos tis ra
KA AM MN. ırâAip 8’ eıret ro ftp a h vrtp o v ivrjVfKTaı
rt]V EZ H , Kal o \p o v o s rp.T)Or)(rtTaı b t\a . bıaıptdrf-
trtra ı â pa ro a ro pov, Kal ro ap.r - es ovk iv ârd/Lt<*> b iti- 3°
(t iv aAA’ i v ırkflovt. (j>avtpw o vv ö rt oiıbtv ia t i t& v a v v t -
X&v a p tp ts .
3 ’ AvâyKt] bf Kal r o vvv râ fit] K a â ’ trtpov a k k a Kad'
avro Kat ırp&rov ktyop.tvov âbtaCptrov tıva ı, «ai i v â n a vrı

^ 8 t i om. H 9 S ı e k d t ı v ] xp°lfti) öı( \ d t i v E rovro . . , 1 1


B E om. K 12 d a r e p a E H I J K S : â d r t p o v F T e v om. F
14 7«] 70P F ıt t ıt fp a a p îv o u E 1 17 «ört F H J K T : o5rt rt E :
om. I f a t iv F 1 8 K a i fiıorı I : orı H î ör* K a i T ( r v p Ş a iv e ı
H 19 ro /3padurepâv cVrı K a i ro B a r r o v H K a i] K ai t o I
20 t<ş E SK A T : om. E 1 21 fi* E I K S : om. F H T , erasit J
23 to E S : râ K a 24 dr . . . TA scripsi, legit ut vid S : t<fi'
<f {&>v H) tı0 y& (aj3 3 y yS F H ) eir Tpin ûrofm II 2 5 -6 ro . . .
arofia om. F 1 25 to E S : ™ F ’ H IJK ( alt. E 2F 2H S : om.
E 'I J K 26 tû E ’ K A T : om. E 1 27 râ om. E : t!jv F K
28 k\ \ fi /iv E *F H S : Kkfjıv E 'I J K 5’ om H . 29 • ( Cn E 2F H K S
31 wXeıo(rı H : ırAfioM rov Ûârrovos E 1 rûv avvf)(â>v hjtiv H
33 to alt. om. J 1 34 avrov E 1 npıortos P S flvat om. E 1J K
4098 q
FİZİK 6 26 5

Aynca nesne, her büyüklüğü sonsuz zaman içinde geçmiyorsa, yine sınır­
lı hir zaman içinde onun bir parçasını, sözgelişi BE parçasını geçebiliyor­
du, hu parça da bütün ile ölçülebiliyorsa, eşit parçayı ise eşit zamanda ge- 10
ı,lyorsa, sonuçta zaman da sınırlı olacaktır. Zamanın iki uçtan birinde sı­
nırlı olduğu kabul edilmişse, B E ’yi sonsuz olmayan bir zaman içinde geç­
ildi açıktır. Çünkü parçayı daha az zaman içinde geçiyorsa, iki sınırdan
lılri bulunduğunda, bunun sınırlı olması zorunlu. Büyüklük sonsuz, za-
11ı;ı n sınırlı diye alınırsa yine aynı kamdama geçerlidir. 15

Dediklerimizden açıkça çıkan şu: bir çizgi, bir yüzey, genelde sürekli
dİ,in nesnelerden hiçbiri ‘bölünmez’ olmayacaktır. Bu yalnızca şimdi söy­
lediklerimizden ötürü değil, ‘bölünmeyen’in bölünmesi sözkonusu olaca­
kı için de böyle: Nitekim madem her zaman içinde ‘daha hızlı’, ‘daha ya­
vaş’ var ve ‘daha hızlı’, eşit zaman içinde daha çok yol alıyor, bir misli,
Inltâ birbuçuk misli uzunluğu geçmesi olası (hız oranı bu olabilir): diye- 20
Ilın ki ‘daha hızlı’ aynı zaman içinde birbuçuk misli yol almış olsun; ‘da­
lı,ı hızlı’nın geçtiği uzunluk üç bölünmeyene, A B-BC-CD ’ye; ‘daha ya-
vaş’m geçtiği uzunluk ise ikiye, EF-FG’ye bölünsün. İmdi zaman da üç 25

'hölünmeyene’ bölünecektir, çünkü eşit zaman içinde eşit yol alınacakür:


/aman da KL-LM ve M N ’ye bölünmüş olsun. ‘Daha yavaş’, [bu zaman
lı inde] EFG yolunu geçeceğinden ötürü zaman da ikiye bölünmüş ola-
ı aktır. Öyleyse ‘bölünmez şey’ bölünmüş olacak ve [nesne] parçaları ol­
mayan yolu, bölünmez olmayan bir zaman içinde değil, birden çok par- 30

ı.ası olan bir zaman içinde geçmiş olacaktır. Demek ki şu açık: hiçbir sü­
rekli nesne parçasız değildir.
3 ‘A n'ın da değişik bir şeye göre değil, kendi başına alındıkta ve
İlk anlamıyla söylendikte bölünemez olması, böylesine bir şey
266 O YZIKH IAKPO A EEQ E Z

35 t o Toıoirro \pov(o evvirâp^tıv. eırrıv yâp ecr^arov r ı rov ye-


234a y °v°TOS> ° v ^7Tl Tabe oiıöev ecrrı t o v pıekkovros, K a l -nâkıv
t o v pekkovros, ov eır'ı râbe ovöiv ecrrı t o v yeyovoros- o dr'/ <f>a-
jxtv â / j . ( p o l v e i y a ı iri pas. t o v t o be iâ v ûeı^djj ört rotovrâv t u r i v
f/caö’ avro] Kal ravrov, afta (fiavepov to ra t Ka'ı ört âbıatpe-
5 roı>. avâyKrj oi) ro avrö eîrat ro ı/vı» ro eo-^arov âfjKpore'-
p(üv t & v xpövwv ei yap erepov, ecpe^fjs ]iev o v k âv ehj 6 a-
repov 6 arepw 8ıa' to jmj eîvaı cvne^ts t f afiep&v, ei he x (tJ-
pıy (Karepov, p.tTa£v eoraı ^povos- •nav yap t o <ti>ve\es
t o i o v t o v uhtt elvaı t i <rvvd>wjJ.ov p.eraçv rS>v neparcüV. aAAa
ıo lArjv ei XP°v°s to pıeTa^v, bıaıperov ea ra r tray yâp XP°V0S
b e b e iK r a ı 6 r ı b ıa ıp e r o s . «oırre b ı a ı p e r o v t o v v v . e i b e b l a ı p e -
t o v ro v v v , «arat t i to v yeyovoros e v r <3 f x e k k o v r t K a l t o v
p ı e k k o v r o s e v t Ş> y e y o v â r ı ■ K ad’ o yâp âv b ı a ı p e ö f ) , t o v t o
b t o p ıe î t o v T t a p r fK o v T a k a l t o v p ıe k k o v r a \ p ö v o v . â p ıa be
>5 K a l o v k â v K a d ’ avro eıtj to v v v , aAAa ka d ’ e r e p o v fj y â p
öıaıpecrıs ov Kaö’ aıVrd. i t p o s b e t o v t o i s rov v v v t o p ıev t i y e -
y o v o s e a r a ı ro b e p . e k k o v , K a l o v k a e l t o a v r o y e y o v o s i]
fie k k o v . o iıb e 8 ? ; ro v v v t o a v r o - n o k k a ^ r ) y â p b ıa ıp e r b s
6 x p 6 v os. Ü h jt’ ei T a v r a â b v v a r o v v n â p y e ı v , â v â y K t]
20 r o a v r o e l v a ı t o e v eK arep aı vvv. âkkâ ]xt]v e i r a v r o , <j>a-
vepbv ört Kal âbıaîperov ei yâp bıaıperâv, nâkıv ravra
a v ] x j - i ı ) < T e r a L â K a l ev rS> nporepov. ort pıev roîvvv earıv t i er

rto \pov<t> âbıaîperov, o cpafiev elvaı to yCu, öıjKov i <ttid eK


rSıv eipt]nev(ov örı b’ ovdev ev rıji vvv Kiveîraı, eK rûvbe <f>a-
25 vepov eartv. ei yâp, evbe\eraı K al dârrov ki veıadaı
Kal fipahvTepov. e<rra> 8»; ro vvv e(j> Ş> N, KeKivrjcrö<0
8’ ev aVTtâ rö dârrov T t ] V A B. o v k o v v t o fipabvrepov ev ™
avrûı ekarrco rrjs A B Kivt]6 t]<Teraı, olov rf/v AT. eıreı 8e

b 35 ro om- F J K y a p ] y â p To E 234“ 1-2 o u . . . y t y o v â r ı ı s


om. K : K a t . . . y t y a v o T o s om. I 1 2 ( p a f i e v H et ut v i d . S :
( ( p ı t p e v F I JK : â jl a f i f v i v E 4 K a d ’ a iı r o om. E 'I S tıiırov J
Sıorı E 2 â S ıa ip t r o v t o t i v E 5 F rüıı> x p o v c o ı> â fi ( p o T ( p a > v
H 8 faril' ö x p m > n ç H âırav E 9 ti om. H J O fi] ti o
FH d ı t ı t p e r o s KA 13 â v K A P : ö v t i E 14 S ı o p t t i
IS : ö p t ü E F H J K 16 o v E F I J 'K S 1 : r i ut v i d . P : o i t o J 2 : o i
T O V SP: om. H y p . S ti] t m F 18 to pr. om. S a iır o K a S :
a iı r o â p a E T 19 i ı r â p ^ t ı v ] i ı n â p ^ d v r<p ( t o K) v v v F I J K
22 n p O T t p u ) F I J 2 23 S l a ı p e r o v I 25 y â p ] y< u) t a - ı v E JJ<A
K i v d a d a ı <tai B î i t t o v H 26 Kfii P'T : i v a i ı r â K ııı KA 27 r I
28 f7rî E 1
FİZİK 6 267

uLırak her ‘zaman ın içinde bulunması zomnlu. Nitekim o, orada gele- 35

ıclde ilgili hiçbir şey bulunmayan geçmişin bir sının ve yine orada geç- 234a

inişle ilgili hiçbir şey bulunmayan geleceğin bir sınırı: işte onda herikisi-
ııin de sınırı dediğimiz şey! Ama bunun böyle ve <kendi başma> [bir] ve
.iyin şey olduğunu gösterirsek, aynı zamanda bölünmez olduğu da ortaya
yıkacaktır. İmdi ‘şimdikian’m heriki zamanın da sınırı olarak aynı şey ol- 5

ması zorunlu, çünkü birbirinden değişik [iki an olsa], parçası olmayan


şeylerden sürekli bir şey oluşmadığından ötürü biri ötekinin ardılı ola­
maz. Heriki ‘an’ da ayrı ise arada bir zaman olacaktır, çünkü her sürekli
nesne öyle bir şeydir ki, uçların arasında aynı cins bir nesne vardır. Ama
iinıdaki şey bir zamansa, o bölünebilir olacaktır. Çünkü her zamanın bö- 10
Imıebilir olduğunu gösterdik. Dolayısıyla ‘an’, bölünebilir olacaktır. Ne
l(i, ‘an’ bölünebilirse gelecekte geçmişten bir parça, geçmişte gelecekten
bir parça bulunacaktır. Çünkü o nerede bölündüyse orası geçmiş zamanı
ve gelecek zamanı belirler. Aynı zamanda ‘an’, kendi başına değil, başka 15
lıir şeye göre olabilir, çünkü kendi başına olan nesnede bölünme olmaz,
bunun ötesinde, ‘an’m bir parçası geçmiş, bir parçası da gelecek olacak,
üstelik geçmiş ve gelecek olan parça hep aynı şey olmayacak. Demek ki
‘:ııı’ da aynı şey olmayacak, çünkü zaman pek çok biçimde bölünebilen
lıir şey. Dolayısıyla bütün bunların olması olanaksızsa, heriki zamanda da
Uıkınan ‘an’, aynı şeydir, bu zorunlu. Ne ki, o eğer bir ve aynı şeyse, açık 20
l>i bölünemez, çünkü bölünebilir olsa, yine az önce dediklerimiz sözkonu-
mı olacaktır. Demek ki, bu söylediklerimizden şu çıkıyor: zaman içinde
bölünemez olan bir şey var, buna biz ‘an’ adını veriyoruz. A n ’ içinde hiç-
birşeyin devinmediği de surdan çıkıyor: bir devinim olsa, bu devinim da- 25

lı;< hızlı ve daha yavaş gerçekleşebilecektir: diyelim ki, N ‘an’mda daha hızlı
nesne A B ’yi geçsin; daha yavaş nesne aynı zaman içinde A B ’den daha az
bir uzunluğu, sözgelişi A C ’yi geçecektir. Madem daha yavaş nesne ‘an’m
268 OY2IKHZ AKPOA2ES22: Z

3- 2 3 3 b 35 — 4- 2 3 4 b 22

rö fipabvrepov iv okta rû vvv KeKÎvt)raı tijv AT, rö Ocittov


iv ikarrovı tovtov Ktvr}0 i]<T(Taı, ovcrre StaıpeÖJ/fferaı ro vvv. 3°
a \ \ ' t)v âbıaîperov. ovk âpa ecrrıv KtveîtrOaı iv Ttj> vvv. 31
âAAa 31
p.t)v ovb' rjpepeîv ı'jpepeîv yâp Keyopev t o -irecpVKös Kiveî-
(rûaı p.?) Kivovpevov ore Tret/ıvKev Kal oîı Kal <Zs, â><rr’ e^rel
iv rû vvv oiıOev vetpvKe KiveîcrOaı, bijkov ws ovb’ ijpepLeîv. İri
b' el to aiırö pev İ c t t i t ö v v v iv âfupoîv t o î v \povoiv, ivbe- 35
\e ra ı be t o v pev KiveîcrOaı t o v b' tjpefieîv ökov, t o b' ökov 2 3 4 b
Kivovp.evov t o v \povov iv S t io o v v Kivr)0 r](reT aı rû v t o v t o v fcaö’
o TTecpvKe KiveîcrOaı, Kat to i)pe(ioîıv ixravT(»s ijpeprjıreı, rrvp-
fiytreTaı to avro apa ijpepeîv Kal Kiveîırdaı- t o yâp aiırö
ecr^arov t 5>v \povoiv âpcporipuıv, t o vvv. eri b’ ı)pepeîv pev 5
keyopev ro öpoıcos e\ov Kal aiıro Kal ra pept) vvv Kal
Ttpdrepov iv be rû vvv ovk ( i t t i tö ttporepov, cSar’ ovb’ ijpepeîv.
â v â y K t ] âpa K a l KiveîcrOaı rö Ktvovpevov iv ^poviı) Kal t)pe-
peîv rö ı)pepovv.
4 Tö be p e r a jiâ k k o v aırav âvâyKt) öıaıperöv elvaı. e7reı 10
yâp İk tivos els ti nacra perafiokr), Kal örav pev ıj iv

tovto) ek ö p erefia kkev , o v k İti p erafîâkkeı, orav be i£ oîı


p erefia kkev , Kal aiırö Kal ra pept) n A v r a , ovttui pera/SâkkeL

(rö y ap ûo-avrcoi e%ov Kaı aiırö Kat ra pept) oiı perafiâk-

keî), âvâyKt) ovv rö p i v ti iv tovtm eıvaı, to b’ iv darepto >5

rov p e ra jS a k k o v ro s ' ovre yâp i v âpcjıorepoıs o vr’ iv pt)'6erepu>

bvvarov. Aey<o b' eli ö p era/3â k k e ı ro npStrov Kara rı/v


peTa(3okr)v, olov İ k tov kei'KOv rö (paıdv, oiı to pekav oiı

y â p âvâyKt] rö p e r a fiâ k k o v iv önoTeptaovv elvaı rtov (iKptav.

(fıavepov oîıv o n ısâv to p e r a ft a k k o v e a ra ı bıaıperov. 20

Kİvr)crii b' ia r lv bıaıperiı St^ûs, ev a pev rpoTiov rû


Xpov<ı>, âAAof be K a r a ras t S>v pepSıv rov Ktvovpevov Ktvi)-

“ 30 iv om. J r o v r o v KAS : om. E 32 Xcyof u v İ S T :


iM y o p c v E F H JK 33 »ai pr. om. H 34 â>s E S T : o t i K a
b I ro E*H J râ E*H J r o E 2KA P : t o v E 1 3 KfKivrjtrÛaı J
4 t jp ffift v â p n K 5 â l * 4> o T c p w v r w v \ p o v < û v K / ie v E IJS : om.
HKT 8 r j p f f i û v r o E ’ K A S T : om. E 1 IO S t a t p e r o v â v â y K r j F
II y â p K a'ı İ k F J K K tıl om. I 12 f i f T f & t ı h t v E 2F H I : f i c r a -
8 a \ \ f t fort. S T 13 i L i T t ( i t ı \ f v E ZF H I : p f r a f 3d \ \ * t Bonîtz,
fort. S T o v ır t o scrip si: o v II 14 H 16 a p t p o r t p t o
F p r j S t T İ p u ) o \ o v b v v a r o v I 17 d ' KAS : Se
pr.] t o v E 1 19 ö ı r o r i p c o E
FİZİK 6 269

bütününde A C ’yi geçti, daha hızlı nesne ‘an’dan daha kısa bir süre için­
de devinmiş olacaktır. Dolayısıyla ‘an’ bölünecektir. Ama o bölünemez 30
idi. Demek ki, ‘an’ içinde devinme yok.
Ne ki, durgunluk da yok, çünkü biz devinmesi doğal olan ama do­
ğal olan zamanda, yerde ve tarzda devinmeyen nesnenin durgun olduğu­
nu söylüyoruz51, dolayısıyla ‘an’ içinde hiçbir doğal devinme olmadığın­
dan ötürü durgunluk da yok, bu açık. Ayrıca ‘an’ heriki zaman içinde ay- 35
nı şey ise, bir bütünün bir parçasının devinmesi, bir parçasının durması 234b
olası olacak olursa, zamanın bütünü boyunca devinen bir nesne bu bü­
tünün herhangi bir boyutunda da doğal olarak devinecek olursa: durgun­
lukta olan nesne de bu biçimde durgunlukta olacak olursa, aynı nesne­
nin aynı zamanda durması ve devinmesi sözkonusu olacaknr; çünkü he­
riki zamanın sınırları aynı şey: ‘an’. Ayrıca biz hem şimdi hem de daha 5
cince, hem kendini hem de parçalarını aynı biçimde taşıyan nesneye
“durgun” diyoruz. Oysa ‘an’da “daha önce” diye bir şey olmaz ki! Dola­
yısıyla durma da olamaz. Demek şu zorunlu: devinen nesne bir zaman
içinde devinir, duran nesne de bir zaman içinde durur.
4 Değişen her şeyin ‘bölünebilir’ olması zorunlu. Madem her de-
ğişme ‘bir şeyden’ ‘bir şeye’ ve nesne ‘neye’ değişiyorsa ‘onda’ olduğun­
da, [değişmenin sonuna vardığında], arnk değişmiyorsa; değişmenin ba­
şında olduğunda ise ne kendisi ne de parçalannm hepsi henüz değişmi­
yorsa (çünkü kendini ‘aynı şekilde’ taşıyan nesnenin kendisi de parçalan
ila değişmez), şu zorunlu: değişen nesnenin bir parçası bir durumda, 15
başka bir parçası başka bir durumda olur: çünkü heriki durumda olması
da, iki durumdan hiçbirinde olmaması da olanaklı değil. “Nesne neye
değişiyorsa”dan kastettiğim, değişmedeki ‘ilk’ [adım]: sözgelişi ‘ak’tan
‘gri’ye değişme, ‘kara ya değil. Değişen nesnenin uçlardan herhangi bi­
rinde olması zorunlu değil. İmdi her değişen nesne ‘bölünebilir’, bu 20
açık.
Devinim iki biçimde bölünebilir: biri zamana göre, İkincisi devinen
nesnelerin parçalannm devinimine göre. Örneğin: AC bütün
270 OYSIKHE AKPOAXEQ2 Z

rreıs, olov f i râ K iv e ır a ı, okov, K a l t o A B KtınJcreTaı


Ar
Kai r o B r . brj roiı pıev A B r/ A E , rov be B r ?; E Z
ftr r ıa
25 ku»j<tis Takı \xepS>v. âvayKi] br] r r jv ökrjv, i<p’ i] s A Z , rov
A l" e ı v a ı K Îv rjtrıv . Kivrj&eraı yap Kara r a v r r \ v , eneîırep İ K a -
r e p o v r û v jupSıv Kiveîraı KaO’ İ K a r e p a v ovdev be K i v e ı r a ı
K a r a ri]v âkkov k l v t )<t i v coore r; ökrj k l v i ]( t i s rov öAov itrriv
peyeOovs Kivrjtrıs- (r ı t i e'ı •natra pıev K i v r j a ı s t l v o s , )/ 8 ’ okrj
30 K Îv r ja ıs i] £<!>' rjs A Z ju r jr e t & v p.ep&v i a r ı v p r j b e r e p o v (pepovs
yap e K a r e p a ) p.7]r ' akkov p.rjbev6s (ov yap öki] ökov, K a l
ra pıepr] rS>v p.ep&v ra be p-epf) t & v A B B T K a l
âkkcov ırkeıovcüv yap o v k f f v p i a K i v r f t r ı s ) , Kav ?/ o Ar;
o v b ev tov
Kİvrja-ıs enj rov A B r p eytdovs. e n 8’ et ecrrıv akkrj
35 rov ökov K İv rjcrıs, olov e<j> fjs © I , â^aıpeB^treraı dır’ avrrjs
235"-17 eKarepuıv t & v p.ep<av K iv rjirıs- a vra ı 5 ’ îa’aı Ztrovraı ra ls
A E E Z 1 /uta yap eros Kivrjo-ıs. cSor’ et pıev ök r] bıaıpedıj-
a e ra ı ij © I els Tas r ü v pı.ep&v K iv r j o e ıs , terrj ecrraı rj © I tt }
A Z ' el b' âırokeiıreı rı, olov ro K I, avrrj ovbevbs ecrraı k İ -
5 vt]crıs ( o v t e yap rov ökov o i r e r& v pepûv O ı a t o p.îav elvaı

evos, oiıre âkkov ovöevos’ rj yap a v v e y j j s Kİvr\<rı^ e o rt a vve\& v


tiv & v ), ü ia a v rw s be K a l el vırepj3 âkkeı K a r a rijv bıaipetrıv
ü m tt et rovro âbvvarov, â v â y K r / t t j v a vrîjv e'ıvaı K a l X<rr\v.

a v r j] p .ev o v v 7/ ö ıaıp ects K a r a râ s t & v p ıep & v Kivr\(reıs e o r tv,


10 K a l a v a y K i) ı r a v r n s e l v a ı r o v âk At) b e K a r a
p ep L a ro v a v r r jv
rov \ p o v o v eıret yap a n a v a kivt\<tis ev x p o v < p , x p ° v ° s o e
7ras b ı a ı p e r ö s , e v öe r& e k ârro v ı ekârrcov 17 Kİvrjcrıs, â v â y K r ]
1 3 ır â c r a v K iv r ja ıv b ı a ı p e ı a O a ı K a r a rov yj>6 v o v .
13 eıret 8e irâ v to

b 23 y KAS : /3y E koi] Kat t o â j i K iv y t r e T a ı oÂov Kai E K iy r jd r jr r t T a ı H


24 Srj om. E 25 l’it 1 rjs ıj KA 27 f T c p a v K 28 T»)v
t o v dAAou I n t y f û o v s f’trrl H 29 5* ft] öğ E 1 r r e t a a E J 2S :
â n a tra F H IJ’K 30 17 € < f) f£ i} s J : €(/>* rj F K /tfpoy yap K l )
31 f K a r t p o v F o \ t j EMS : rj n \ r j E ’ F H JK P 32 /ie/jr; alt.]
p-ept] t o î i &C E 2KA AB BT P S T , PrantI : a/3y Tl 33 oüfifVûiv]
o v k KA K a v ',] Kat H 77 o \ r f fecit E 34 E S : t u j h p H I JK :
om. F /9 E F I J S : om. H K (t E IS : d p - i v F H J K «AXi7
roı» oAou K t v r ja t s E S : rnu oAou K İ v y a t s ı î k \ t j KA 35 r js ] 7J J
] om. I ’ 235“ 2 E alt. F H K P : om. E I J 3 t i t . . . ©I
om. I r r j v . . . K iv r jt j ıv F K t v r jır t ıs . . . 4 t ( r r a ı om. E
4 a n o \ fijv o ı F tcrmı F I J S : eort H K 5 T0^ E^KAS :
om. E 1 d v a ı t o v e v m E ’ KAS 6 tornı I 7 $ c E aKAS :
drj E 1 v j r t p / 3â \ o ı I II n â t r a F S
FİZİK 6 271

•ıl.ııa k devinirse hem A B hem de B C devinecektir. İmdi diyelim ki, par-


ı,ıtlnrın devinimleri; A B ’ninki DE, B C ’ninki ise EF. D F ’nin bütününün
A< ’nin devinimi olması zorunlu, çünkü herbir parçası devinimlerin her- 25

l'lı parçasına göre devinirse, [AC] bu devinime göre devinecektir; hiçbir


*ry başka bir nesnenin devinimine göre devinmez. Dolayısıyla devinimin
I'i İl ti nü, büyüklüğün bütününün devinimidir. Öte yandan her devinim
lılı nesnenin devinimi ise, DF deviniminin bütünü, ne parçalardan biri- 30

ulu (çünkü her parçanın kendi devinimi var) ne de başka bir nesnenin
ıli'vinimi ise (çünkü devinimi bütün olan bir bütünün, parçalarının da
l'nu/a olarak devinimleri vardır: parça olarak devinimler de AB ile
|U ’nin devinimleridir; başka hiçbir şeyin değil, çünkü tek devinim bir-
ıli'iı çok nesnenin devinimi olamaz); devinimin bütünü A B C büyüklüğü­
nü n [bütününün] devinimi olsa gerek. Yine, nesnenin bütününün devi­
nimi [parça olarak] başka ise, sözgelişi Hİ ise, ondan heriki parçanın de- 35

Wnimi [teker teker] ayrılabilecektir, bunlar da DE ve EF devinimlerine 235a

ı .lı olacaktır, çünkü tek nesnenin devinimi tektir. Dolayısıyla H î devini­


minin bütünü parçaların devinimlerine ayrılacak olursa; Hİ, D F’ye eşit
ulat aktır. Ama geriye bir şey kalıyorsa, sözgelişi Kİ, bu ‘hiçbirşey’in devi­
nimi olacaktır (çünkü tek nesnenin tek devinimi olduğundan ötürü ne 5

luin'inün ne parçaların devinimidir; başka bir şeyin de devinimi değil,


ı,ı lııkü kendisi sürekli olan devinim, kimi sürekli nesnelerin devinimi-
,l, ı bölmede fazlalık olduğunda da bu böyle. Dolayısıyla [bütün]
luı|nlar] olanaksızsa, devinimin aynı ve eşit olması zorunlu. İmdi parça­
lının devinimleri açısından bölme budur, parçası olan her nesne için ge-
n ili olması da zorunludur. Ne ki, zamana göre [bölme] başka: madem 10
İn r devinim bir zaman içinde, her ‘zaman’ da bölünebilir, daha az za-
nı,m içindeki devinim daha az; öyleyse her devinimin zamana göre bö­
lünmesi zorunlu.
Devinen her nesne ‘bir şeyde’ ve belli bir zaman içinde devin-
272 <Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 Z

4 . 2 3 4 b 2 3 — 5. 2 3 5 b 6
K iv o v fjL fv o v iv rıv t K tv e îra ı Kal \p 6 v o v T iv â , Kal naVTOs İ t r r t
k C v t]< tls , a v â y K i) râ s a iır â s e ıv a ı h ı a ıp ia e ıs ro v re XP°V0V 15
K al r ij s K iın ja e tu s K al tov K i v t î c r O a ı K a l tov K t v o v p - i v o v K a l e v
<3 f j K İ v r j a ı s (ırA îfv o iı n a v rıu v o jio U o s \ 'iv o ls fj k iv tjo - is , â k k â

tov n e v r o n o v KaO’ a ir r o , tov 8e n o ıo v K a ra av(i/3t/3T]K6s). e i-


Aı j t p d u ) ya p 6 ^pö vos iv ıS K iv e î r a c e(/>’ w A , K al ij K İv r ja ıs

itp’ (Ş B . e l oZ v r ijv o k ıjv ev t v ıra v rl X p o v iı> K fK iv tjr a ı, e v 2 0

Tto i) ) iî( T ( i ik â r T u ı , K al n â k ıv tovtov b ıa ıp e O iv r o s ik a m a

r a t r n j s , K a î â t i o C rco s . o p o ııo s ö f Kaî, e l i) K İv r ja ıs h ı a ı p e r ij, K a l

6 X P 0V°s bıaıpfTos- fl yâ p r r jv o k tjv iv r <3 navri, r i/v iıp - î-

{T fta v iv t <3 î j f i C a e ı , Ka'ı ır a A ı v r r jv eA d rno «d tG> e A â r r o p ı .

tov a i i T Ö v 8e r p o n o v K al to K i v e ı c r Ö a ı b ıa ıp e d r ja e r a ı. lo r a ) 15
yâ p i t f > ' (i) r to K iv e ı a d a ı. K ara b ij tijv i j p . L a t ı a v kCvtjitiv
ik a r r o v İa ra ı toİi o k o v , Kal n â k ıv Kara tijv Tİjs i j p L i a e C a s
r iH itr e ı a v , K a l a le 'ı o v r c o s . İa r ı 8e Kal İKÖffitvov to Kaö’ İKa-
r ip a v rS tv K iv ıja e tü v K iv d t r û a ı, o î o v K a r a r e ttjv AT Kal r i j v

TE, k iy e ı v o rı rö okov ia r a ı Kara r r j v o k r / v ( e l y â p A k k o , 3°


ilk e li» I f T T a ı ıavet<T0 a ı k o tu r ijv ’m j v K iv r / a ı v ) , m a n fp e b e ı-

£ a p .e v Ka'ı r i/v K İv r ja ıv b ıa ıp e r ijv eis r â s r ia v fx e p S > v K tv r ja e ıs

o v a a v ‘ k r jtf> 6 iv r o s yâ p ro v K i v e l a d a t KaO' İK a r ip a v a v v f\ is

ia r a ı râ okov. a ıa a v ra )s 8e heı^dyjaeraL Kal to p ı ijK O S b ıa ı-

p e ro v , Kal ö k to s ırâ v ev i e a rıv rj p te ra Ş o k r/ ( n k ijv iv ı a 35

Karâ p-eraŞtikkov earıv bıatperov)• ivos


avp-fiffiriKos, orı t o
yâp bıaıpovpifvov nâvra bıaıpedrjaeraı. Kal in i tov n enepaa-
pıeva elvaı ij aneıpa optoıuıs i £ f ı Karâ navroiv. ijKokovdtjKfV 2 3 5
8e p.dkıara rö b ıaıptîadaı 7Tavra Kal aneıpa elvaı in ö rov
H fra^âkkovros' eiıövs yâp evvnâp\fi rû> p-frallâkkovrı ro
bıatperov Kal rö ântıpov. ro p.ev ovv bıaıperâv bebetKraı npo-
repov, t6 8 ’ âneıpov iv roîs inopıivoıs ia r a ı bijkov. s
’ ETrei 8e nâv rö ii.era(3âkkov İ k rıvos (is r ı /xera-
* 14 tim] Ypoi'û» H K ip tîra ı E 2KAS : K iv ^ atm ı E 1 «<tti
E 2H IJ K S : e a r ı v rj E * : i a r a ı K ivovjitpou F 15 SıaıpeVfır tıv a ı
FH 17 7rXr)v . . . Kİvîjaıs om. I 18 roırn v J JS : ır o a o v
E F H IJ*K T , ci. A : an r o n o v Kat r o v n o a o u ? (i'Aıt(f>6u) . . . ^ I
ır â v r a v om. T 18-22 fî\i)(f)6<a . . . o û r a t ÜS : seci. Prantl
22 *i K A S : om. E 23 <V r û om. E * : tv om. E* 25-8 ia r a )
. . . o v r u s I J S : seci. Prantl 26 81) om. E 1 27 rq v ] T^r J
28 i r ip a v E 29 8y KA S : y i E 30 T] rp irijv E 1 34 cırraı]
K(ii S 36 tö om. E 1 b I r]Ko\nvt)qK<v E I J P : i]Ko\ov 8tjat
FH KT 3 râ om. J 4 râ pr. om. I 6 8i E sK A S T :
om. E 1 î k r ıv o s E sK A P S T : om. E 1
FİZİK 6 273

iliğinden ve her [devinenin] bir devinimi olduğundan ötürü şu zorunlu:


zamanın, devinimin, ‘devinmek’in, devinenin; ve devinim ‘nede’ gerçek- 15

leşiyorsa onun, bölümlemeleri aynıdır (ama bu bölümleme devinim ger­


çekleşen her şeyde eş biçimde değildir, yerdeki ‘kendi başına’, nicelikteki
ise ilineksel anlamda). İçinde devinim gerçekleşen zamanı A, devinimi B
ile gösterelim: imdi zamanın bütününde tüm devinim tamamlanırsa, za- 20
inanın yansında daha az devinim [gerçekleşir], yine bu bölününce de
I»undan da daha az devinim gerçekleşir ve bu hep böyle gider. Aynı şekil­
de devinim bölünürse zaman da bölünür. Çünkü devinimin bütünü za­
manın bütününde, yarısı yansında, yine daha da azı daha az zaman için­
de gerçekleşir; ‘devinmek’ de aynı tarzda bölünecektir: bu devinme c ol- 25

sun; devinmek, yarı devinime göre bütünden daha az olur, yarının yarısı­
na göre de yine öyle, bu hep böyle gider. Devinimlerden herbirine göre
devinme [süreci] alındıkta, sözgelişi D C ve C E ’ye göre alındıkta da, bü-
lün devinme sürecinin, devinimin bütününe göre olacağı söylenebilir 30

(çünkü başkaca olsa, aynı devinime göre birden çok devinme [süreci] ola-
ı'aktır) -nasıl ki, devinimin, parçaların devinimlerine bölünebilir olduğu­
nu göstermiştik. Devinme [süreci], parçalarından herbirine göre alındık­
la, [devinme sürecinin] bütünü sürekli olacaktır. Uzamın da, kısaca için­
de değişmenin olduğu her şeyin de bölünebilir olduğu aynı şekilde göste­
rilmiş olacaktır (ilineksel anlamdaki bazı şeyler dışında, çünkü ‘değişen’, 35

bölünebilir bir şey). Çünkü devinimindeki bir öğe bölündüğünde hepsi


bölünecektir. ‘Sınırlı olanlar’ ya da ‘sonsuz olanlar’la ilgili olarak da bü­
tün devinim öğelerine göre bu böyle olacaktır. Ama her şeyin bölünmesi 235b

ve sonsuz olması en çok, değişen nesneye bağlı: çünkü ‘bölünebilirlik’ ve


‘sonsuzluk’ doğrudan, değişen nesnede içkin. İmdi ‘bölünebilir’in ne ol­
duğunu daha önce göstermiştik52, ‘sonsuz’un ne olduğu ise ilerde açıklı- 5

i;a kavuşacak.
5 Madem değişen her nesne ‘bir şeyden’ ‘bir şeye’ değişir,'
274 «d y z ik t o : a k p o a 5:e q s z

fla k k e ı, a vd yK rj rö (j.era/ 3 e/3 ÂrjKo’î , ö re ır p a t r o v p e r a fii-


(3 A i] k ( v , t 'ı v a ı i v <ti p t r a f i t f ik r jK t v . to yâp p t T a fiâ k k o v ,
o v p t r a f i â k k t ı , f f t V r a r a ı 7; d ı r o k e ıır t ı a i r o , x a l ?)ro t ra vro v
10 eo -rı t o p t r a f i d k k e ı v k a l r o â ı r o k t m a v , rj â K o k o v d t î r û p t r a -
(3 â k k t ı v r o a T T o k ftT id v . t i b t tq> p t r a f i â k k t ı v r ö â n ü k t iT t t ı v ,
ra» p t T a / 3 tj3 k t ] K e v a ı r ö â n o k e k o m iv a r o p o ııu s yap İK d rtp o v
( \ t ı n p ö s tkcÂtt p o v . CTret o v v p -ia tG>v p t T a f io k S t v r) K a r ’ a u r ı -
(f>a<TLV, ö r e p t T a f i i [ i k i ] K t v e/c r o ö u j; o v r o s t ı s r ö öı>, â ır o A e -
15 k o n r t v r ö /xî/ ö v . t a r r a ı â p a eı> r û o i/ r ı- Traı» y â p d v d y K r] i;
eîı> aı i) / ij; t l v a ı . (p a v tp o v o v v 5 t i ev r ij Kar a v r t y a a ıv p e-
ra fto k fı rö ^ e r a / 3 e/3 Ar)fcös I t r r a ı iv o> p t T a f3 if } k r ] K t v . ei ö’
ev r a v r ıj, Kal iv T a îs âA A acs' opouns yap « ir i fx ıâ s K at
tHdv â k k ıa v . İ t i 8e K at /caö’ İK a c rrr]v k a p l i â v o ıt r i (j> a v tp o v , d ı r e p
20 avdyK T ) t o p.eTa(3 efîkrjKO%- t ı v a ı t to v î) i v t i v t. eTret y â p tf
. 01/ p t r a f i t f i k r ] K t v a T T o k ik o n rfV , â v a y K r) b’ e ıy a t ttov, 1) iv
TOİ’Tr,) j) i v âAÂ(d e c r r a ı. e î /xeı> o J ı ı eı> &kk<ı>, o lo v i v rû> F ,
rö ety rö B p e r a f t t fik r i k ö s , ır â k ıv İk to v T p t T a fîâ k k e ı
e ts rö B - ov y a p ı)v i'^ o p .t v o v rö B , rj b t p - t r a ft o k ıı <rv-
25 v e \ r ı s . w a r t t o p t r a f i t f i k r j K o s , ö r e p .t T a [ iij3 k r jK t v , p t r a f i â k -
A e ı e t f ö p - e r a f t iji k r jk € v . to vto 8’ â h v va ro v d v â y K t] â p a râ
p t r a f i t f i k r j K o s e t r a ı e v to iİtü ) t i s o p t r a f i t f i k r j K t v . < j)a vtp o v
o vv p r ı Kal rö y e y o v o s, ö re y iy o v tv , i < r r a t, jcat rö i(f> d a p -
p îıo i o vk ' t a r a ı- KaO okov re yap ( ip r jr a ı -nt.pl n â m ] i p .t -
30 r a fio k r js ', K a l p a k l a r a ö f/ k o v iv r j j K a r' avrî< f> a crıv.
30 ört
/xeı> roıvvv rö ptrafiefikrjK os, öre ptra(îi(ikr]K .t ıtpûrov, iv
İKtCvü) ia r lv , bi'jkov iv <Ş 8e ırpûrta p era fiifik rjK tv rö p t r a -
fitfikriK os, âvayKr] ârop o v tlv aı. kîyco be np&rov & /*?)
r <3 İr tp o v r ı airrov Ivaı roıov rov İ<ttiv. tem a y âp b ıaıp trov rö
35 A r , Kal ö ııjp ’ fföıo kotiİ to B . ei p tv oî>v iv ru> A B p t r a -
fitfikrjK tv rj ırâkıv iv r û B T , ovk âv iv Ttpa>r<p ra> A r p e-

b 8 fil'a ı . . . p tT a f} tf} \ r )* (v om. E 1 t o K A T : ro p t v E /3 ûA-


Aov I 9 ıjfroı] Tot E 1 10 t o alt. E H I J S : om. F K
11-12 t i . . . t <b E S : r â öt KA 15 3ıraı> E ıj om. F H K
18 yıip] yâp (Cai F 19 mî E ’ F H J K S : om. E 'I 20 rj
E F ’ IJK P S : o v p.(T aflfl3\ r)K tv rj F 'H J 22 T(HJTû) i( (V (îXAb>
K A S : «AAw T/.k Toiırif E e l piv «i5k K A P : om. E 24 t ö alt.
Hayduck : r<ü IIP <rvvtxı)s Si 17 p.cTaj3o\r] A öf K P : y a p KA
25 fifT a j3 d \ \ f 1fîr o pfTa(iiji\rjK(v om. I J l 27 fV om. E 1 30 (Car'
F H S : Kcm’ı tijv E I J K 33 <iı><ryK?7] 7r/jârov ai'ay/cı; I 36rw A ]TÖ aF
FİZİK 6 275

ilenişmiş olan-değişmesini tamamlamış olan nesne’ ancak değişmiş oldu-


imi 7,aman, ‘değişmiş olan nesne’ durumunda olur, bu zorunlu. Değişen
nesne, ‘neden’ değişiyorsa ondan değişir, ya da onu bırakır ve değişmek 10
ile bırakmak ya aynı şeydir ya da bırakmak değişmenin ardından gelir,
bırakmak değişmenin ardından gelirse, bırakmış olmak da değişmiş ol­
manın ardından gelir. Çünkü herikisi arasındaki ilgi aynı biçimde. İmdi
mailem değişmelerden biri ‘karşıoluma göre’ nesne ‘varolmayandan’ ‘va-
ıolana’ değiştiğinde, ‘varolmayan ı bırakmıştır. Öyleyse ‘varolan [duru- 15

munjda’ olacaktır. Çünkü her şeyin “ya olması ya da olmaması” zorun­


lu. Demek şu açık: ‘karşıoluma göre’ değişmede, değişmiş olan şey o de­
ğişliği durumda olacaktır. Bu tür değişmede böyleyse, öteki değişmelerde
ile bu böyle, çünkü biri için geçerli olan ötekiler için de geçerli. Ayrıca
e|;cr değişmiş olan nesnenin bir yerde ya da bir şeyde, [durumda] olması 20
/orunluysa, herbir değişme ele alındıkta da bu açıkça görülür. Madem
nesne değişmiş olduğu [durumu] bırakmıştır, ve bir yerde olması zorun­
ludur, o ya bu son durumda olacaktır ya da başka bir durumda olacaktır,
lıııdi B ’ye değişmiş olan bir nesne, başka bir durumda, sözgelişi C duru­
mundaysa, yeniden C ’den B ’ye değişir; çünkü [C], B ’yi içermiyordu. Oy- 25

:üi değişme sürekli. Dolayısıyla şu çıkıyor: değişmiş olan nesne, değiştiği


/aman, değişmiş olduğu şeye doğru değişmektedir. Oysa bu olanaksız,
ı )yleyse değişmiş olan nesnenin neye değişmişse o durumda olması zo-
ııınlu. İmdi açık ki, oluşmuş olan bir nesne, oluştuğu zaman olacaktır,
y<»kolmuş olan nesne de olmayacaktır. Her değişme üzerinde genel ola-
ı.ık konuştuk, özellikle ‘karşıoluma’ göre değişmede durum açık. 30

İmdi değişmiş olan nesnenin ilk değişmesini tamamladığı anda


•■on durumda olduğu açık. Değişmiş olan nesnenin ilk değiştiği an­
da bölünmez (atomon) olması zorunlu. ‘İlk ’ten kastettiğim, ‘böyle ol­
ması ondan farklı bir nesnenin varolm asına bağlı olmayan’. Diyelim
ki, bu bölünebilir A C olsun ve B ile bölünsün. İm di nesne A B 35

anında ve yeniden B C anında değiştiyse, değişme noktası A C


27 6 <r>Y2IKH2 AKPOAZEC22 Z

5 - 2 3 5 b 7 — 236» 29
raj3 e^ki]KÖs t i ı j . t i 8’ fv tKaripıa ptT tj3 a k k ev (âvdyıoı yap
»/ p tr a f3tf3ki]Kevaı rj p fr a f iâ k k e ıv iv (K a re p tü ), Kav iv rû
oAu p t r a j 3 a k k o f âAA’ r)v p . e r a / 3 t / 3k r ] K o s . ö a v ro s b t A o­
yos Kai fi iv rû) p e v peTaj3 d k k t ı, i v be rû p tT a fjt/ik rı-
K tv icrra ı y a p n ro C npcûTov ttp o T tp o v <2 c r r ’ o v k a v tır) b ıa ı-
p erö v i v (5 ı x t T a [ i t [ i k r ] K t v . (pavtpdv ovv o n K a l rö tcpûappi- 5
vo v Kal tö y ty o vû s i v ârofjuû to p e v icjrdapraı ro it ye-
yo vev. 1
k t y t r a ı 8e rö i v <2 ırpaırıo p.fTaj3f(jki]K t b ı\ û s , rö 7
p .iv iv <Ş 7Tpojra) intT fktcrdrı rj pera(3 okrj (t o t t yap akrj-
Ots t'm eîv o rı g r a f i t [3Ar]Ktv), to 8’ ev w -npu>rm ı)p£aro p e -
r a jia k k t ıv . tö p iv ovv K a ra tö re A o s rrjs perafüokıjs -n p S > - 1

ro v k tyop .tvov i n r â p \ t ı T t Kal e a r ıv {e v h i^ t ra ı y a p im r t-


Ato-Ofjvaı p tra (3 oki)V Kal i a r ı p tra fto k rjs reAos, o bi] «aı
b e b t i K r a ı â ö ıa ip ero v ov 8 ıâ rö rrtpas e îva ı)’ tö 8e K a r a rî)v
â p x i]v öAcos ovk i i jt ı v ov ya p İcttiv a.pxh pera^ o kr/s, ov b ' i v
W TTptİTİü TOÛ \pt)VOV p.eTt(3ak k tV . İcTTtO ya p ttp&rov icf>’ <5 1
rû A A . to v to bî) â b ıa ıp tro v jıe v ovk İ c t t iv (rvp.[iı]creTaı yap
ix d n e v a e îv a ı Ta vvv. e r i o’ t i i v r û I’ A X P °VV n a v r i r)pt-
p ti (/ceuröa) ya p ı)ptpovv), Ka'ı i v riçt A ı)pep.tî, 10u r ’ ei a p t-

p t s İcttI rö A A , â p a r)ptpr]crtı Kal ptTa/3f(3krjKÖs İtrT ar ev


p e v ya p r û A r)ptpeî, i v be r û A p era Ş e^ k rjK tv . in e ı b’ a
ovk ( c r n v â p t p is , âvâyKt} b ıa ıp tro v t ıv a ı Kal i v o tw o v v tiü v to v to v
pLtTaf3efikT)Ktvaı• b ıa ıp td iv ro s y a p to v A A , t i p i v iv prjöt-
Ttptp p.fTaj3t(3k i]Ktv , ovb' i v t û oAcır t i b' i v apcpolv p e r a -
jia k k e ı Kal rû ıra v rî, e h ' i v d a rip ıa p eT a fitfik ıjK ev,
iv
ovk i v r û oküi 7rp&jriü. w<rre avdyKr/ i v orıoovv p.tra/3 f/3kr)- 2
K tvaı. tjravtpöv to iv v v ö t i ovk İcttiv i v û tTpdruı p tr a j3 e-
j3 k r)K tv âırtıpo ı ya p a î Sıaıpe'creıs. ov 8e ö»/ to v p t r a ^ t j3kr)-
kotos i a r ı v t i Trpâröv o p tr a j3 (j3kr]Ktv. eora> y a p rö A Z
ttpStTov ptT afttfikriK os to v A E - n â v y a p bibtiK T aı b ıa ıp tro v

**37 1 E1 p e re â a k e v E jI I 236“ 2 f»fxa/3âXot I S i om. H


3 rû) fit H 7 Xtyw fecit F ı/pfaro p c T a ( i ı ı \ \ e w F 1 8 ır p it n a
K A S : om. E İ T f k t a O t ı H I J K : i r e k e «itfıj F 1 ûAıjöft r jv ( İT T tıv
F 9 e v a E JKAS : om. E 1 10 oiı E 1 A e y o p t v o v n p a iT O V H
15 p f T t j i a k e v E SF K 16 ro om. H K fiıj om. E 1 18 ıjp«/ııjo-fi I
20 p e v om. H 21 t l v a t et rûv om. E 1 24 t i r scripsi, fort. leg.
S : « 8’ n 25 oîıS’ E 2 n p & T o v F 1 28 carı E H J S : t a m 1 F I K
ır p o r e p o v S ZA S 29 /ur«/3«/3\ı//(if E sKAS : u e T n j 3e(3kr]K O TO s E 1
FİZİK 6 277

olmayacaktır. Ama herikisinde de değişiyor olsaydı (onun iki durumdan


lu-rbirinde değişmiş olması ya da değişmekte olması zorunlu), bütünde 236a

ile değişmekte olurdu. Oysa değişmiş bulunuyordu. Birinde değişmekte


ötekinde değişmiş bulunuyorsa yine aynı temellendirme geçerli, nitekim
!m durumda ‘ilk’ten daha önce olan bir şey olacaktır. Dolayısıyla nesne- 5

ııin değişmiş olduğu an bölünemez. Demek ki şu açık: yokolmuş olan ve


ı ılıışmuş olan nesne bölünmez bir anda yokolmuştur ve varolmuştur.
Ne ki, “değişmiş olduğu ilk an” demek iki anlama gelir: birincileyin
değişmenin tamamlandığı ilk an (çünkü nesnenin değişmiş olduğunu
söylemek ancak o zaman doğru), ikincileyin nesnenin değişmeye başladı-
i;ı ilk an. İmdi o, “değişmenin sonunda” anlamında alındıkta, vardır ve 10
bulunmaktadır (nitekim değişmenin sona ermesi olasıdır ve değişmenin
sonu vardır, bunun sınır olmasından ötürü bölünemez olduğunu da gös-
termiştik). “Değişmenin başlangıcında” anlamında alındıkta ise kesinlik­
li- yoktur, çünkü ne değişmenin başlangıcı var ne de nesnenin ilk değişi­
yor olduğu bir zaman anı. Diyelim ki, bu an AD olsun. Bu an bolüne- 15

mez değil, çünkü [öyle olsa] ‘an’lann sürekli olması sözkonusu olacaktır.
Ote yandan bütün C A zamanında nesne durgun olsa (diyelim ki, dur­
gunluktaki bir nesne), A noktasında da o durgunlukta olacaktır. Dolayı­
sıyla AD parçasız ise aynı zamanda hem durgunlukta olacak hem de de­
vinmiş nesne olacak, çünkü A ’da durmakta, D ’de ise değişmiş bulun­
maktadır. Madem parçasız değil, ‘bölünebilir’ olması ve onun parçaların 20
birinde değişmiş olması, [değişmesini tamamlamış olması] zorunlu. Nite­
kim AD bölündükte, hiçbir parçada değişmesini tamamlamamış olsa,
bütünde de tamamlamamış olacaktır. Ama heriki parçada da değişse bü­
tünde de değişir. Yine ikisinden birinde de değişmesini tamamlamışsa,
bütünde değişmesini ilk anda tamamlamamış olacaktır. Dolayısıyla nes- 25

ne [parçaların] herhangi birinde değişmesini tamamlamıştır. Öyleyse şu


da açık: nesnenin “değişmesini tamamladığı ilk an” diye bir şey yok,
çünkü bölmeler sonsuza gidiyor. Değişmiş olan nesneye ait değişmiş
olan ‘ilk’ şey diye de bir şey yok: diyelim ki D E’ye ait olup da değişmiş
olan ilk şey DF -değişen her nesnenin bölünür olduğunu
278 <J>Y2IKH2 AKP0A2EQ 2 Z

30 ro pıtra/Bakkov. d 8e \povo<i iv ı5 rö A Z pLtTal3 i@kr]Ktv


e<TT<ü i<l> i © I. ei o lv iv r ü ıravTİ rö A Z p.tTa(iijikr}Ktv,
iv rû > i m Çatı t k a r r o v t a r a ı rı p . t T a j 3 e j 3 k i ] K Ö s Ka'ı n p o T t p o v
roû A Z , Kal ırakıv to v to v âAAo, K a K t ı v o v t r t p o v , Ka'ı a iel
ovtoos. <ûar’ ovOiv e o ra ı ırpÛTov toû p - t T a f t a k k o v r o s o p . t r a f t i -
3 5 (3 k t ] K t v .
35 Ö T l p.(V oîiv O V T t T O V / J . ( T a ( j a \ \ 0 l>T 0 S O V T i v <3 p.tTa-

jü d k k t ı xp o V o ) ı rp ü ro v o v ö i v i a r ı v , rftavtpöv İ k töiv tlpr]p.ivoıv

2 3 6 b avrö bi o p .( T a f i â k k f i t) Kaö’ o p.traj3 d k k t ı , oİikİÖ'

6 p.oıw s t£tı. Tpıa yap iarıv & k iy tra ı Kara tijv p-tra-

fiokıjv,ro re pLtraj3 d k k o v K a l iv u> K al tls o p, era-

/3dAAet, oîov o a v ö p u n r o s K al 6 \ p o v o s Kal ro At v K o v . o

5 j*eı> ow & v 9 p(oıros Ka'ı 6 % p o v o s bıaıptToC, ırtp'ı Se t o v ktv-


kod âAAos Aoyos. n k i j v K a r a avp.f3 tj3 r\KÖs ye ırâ v ra 8ı-

aıptrd1 <L yap avp.j3 e/3 rjKtvt ö kevkov 77 t o ttoiov, İkûvo

8ıa ıp tT Ö v icrrıv eweî


ye Kaö’ aııra Aeyeraı b ı a ı p t r â
oaa

/cal ju»/ /carû avp.f3 ej3 rjKos, 0 Ü8 ’ er ro v r o t s t a r a ı râ ı r p Ü T o v ,


10 oloı» ey roîs pıeyedeaıv. I ittm yap to f(/>’ u A B ju.^yeöos,
K(KiVTjcr6 u> S’ e/c roö B eis ro T ırpûrov. ovkovv ti p.'tv aSıaı-
ptrov taraı to B r , apıııpts apLtpoiıs ta ra ı i^ 6jxtvov ei 8e 01-
aıptrov, taraı Tl rov T upüTtpov, els o p.iTajitfikrjKtv, Ka-
Ktıvov ırâkıv âAAo, Kal âe'ı oürıos 8ıâ rö p.)tûiıroTe vıroktı-
15 ıttıv tİiv hıaiptaıv. Har ovk taraı ırpûtrov tls o p-erafdefiX.Tj-
Ktv. 6 p.oi(os Se Kal İtti rrjstov ıroaoij p.cra/3 oArjy Ka'ı yâp
avTt] iv avvty^'iaT W . <pavtpöv oiv örı iv povrj riov Kivıjatwv
rfj Kara rö ıroıâv ivbi^tTaı ahıaıptrov Kaö' aiıro tlvaı.
’ ET iel 8e rö p.tTa(3 â k k o v ânav iv y jı o v u p L tTafidk ktı, 6

30 k e y t r a ı 8’ iv X P ° V¥ H - t T a f i d k k a v K al â>s i v ırpıİTuı Kal

ü>s K a ö ’ trtpov, oıov iv r <3 iv ıavrSı örı iv rfjijpıtpa f

ftdkktı, iv a> -ırpdTta yjpövtp pLtTaj3 d k k t ı r o pttral3 â k k o v ,

i v oraıovv âv d y K tj t o v t o v p - t T a /S â k k a v . df/k o v p.ev o v v K al İ k

a 30 t o Z A S : om. E 1 31 ı r a v r \ X P U>/V T<> I 3 2 e’1' o m - J


eornı rı scripsi: ti ("oraı S : f 'm ı E H : euratT oFIJK 34 ı r p t o r u v
E 4K a S : om. E 1 o . . . 35 H f T a f ü a k k o v r o s om. F 1 b 1 o pr.
IJP S : t l s ö Prantl Ş . . . p c r a f i d k k ı ı om. I o L k i B ’ K A S:

o t iK İ T i orı E 3 Tf om. E tır om. E JF H IK 5 S ıa ıp e r o i


fecit E 7 i r o m v rj to Afukok H K 8 d ıa ıp t r a k c y fr a c F
9 Knl . . . a - v p Ş t Ş r j K o s om. I 13 tir om. I 18 ro K A P :
om. E â S t a t p e r o v om. F 1 21 i v r<â E sK a S : om. E :
22 T rp u > ra ıs F K 23 roOro E 1 o lı> om. F K a l om. H K
FİZİK 6 279

i;ı isi ermiştik. D F’nin içinde değişmiş olduğu zaman uzunluğu Hİ olsun. 30

I 'l :, değişmesini [Hİ] zamanının hepsinde tamamlamışsa, bunun yarı za­


manında daha az değişmiş olan bir şeyi olacak ve o da değişmesini
I >1 ’den daha önce tamamlamış olacaktır, yine ondan da [daha az - daha
kiıçük] başka bir şey, ötekinden de [daha az daha küçük] başka bir şey...
İm hep böyle gidecek. Dolayısıyla değişen nesneye ait ‘ilk’ değişmiş olan
IInı rça] diye bir şey olmayacaktır. 35
İmdi dediklerimizden şu çıkıyor: ne değişen nesneye ait olan ne de
lı,inde nesnenin değiştiği zamana ait olan bir ‘ilk’ [parça] diye bir şey
yi >k. Ne ki, değişen nesnenin kendisi, ve nesnenin ona göre değiştiği 236a

Niy, aynı biçimde olmayacak. Nitekim değişmede sözü geçen üç öğe var:
değişen nesne, ‘nede’ değişiyorsa o, ‘neye’ değişiyorsa o: sözgelişi insan,
.mman, ak. İmdi insan ve zaman bölünebilir, ak ile ilgili durum ise baş- 5
Itii. Ancak ilineksel anlamda elbette her şey bölünebilir, nitekim ‘ak’ ya
d;ı nitelik neye ilinekse o nesne bölünebilir. Madem kimi nesnelere “ili­
neksel anlamda değil kendi başına bölünebilir” deniyor, bunlarda da
'ilk’ olmayacaktır, sözgelişi büyüklüklerde. Nitekim büyüklük A B olsun 10
ve B ’den C ’ye ilk olarak devinmiş olsun. B C bölünemez olacaksa, parça-
sız bir nesne parçasız bir nesneyi içerecektir. [BC] bölünebilir olacak ol­
sa, C ’den daha önce büyüklüğün ona değiştiği bir şey olacak, yine on-
ı lan da önce başka bir şey olacak ve bu hep böyle gidecek, çünkü bölün­
me hiç bitmez. Dolayısıyla büyüklüğün ona değiştiği bir ‘ilk’ [parça] ol­
mayacaktır. Nicelikteki değişme konusunda da bu böyle, çünkü o da sü- 15
rekli. Öyleyse şu açık: devinimler içinde yalnızca nitelikteki devinimde
‘kendi başına’ bölünmez bir şeyin olması olası.
6 M adem değişen her nesne bir zaman içinde değişiyor ve za­
man içinde hem ‘ilk’ anlamda hem de ‘değişik’ olarak [ilk olmayan 20
anlamda] b ir değişmeden sözediliyor, sözgelişi nesne gün içinde de­
ğiştiği için, yıl içinde de değişiyor demektir, değişen nesnenin ilk
anlamda değiştiği zaman parçası ne ise onun herbir parçası içinde
değişmesi zorunlu. Bu bizim tanımımızdan açıkça belli
280 «frYZIKHi: AKPOAi:EQ2 z

5. 236» 30 — 6. 237» 17
to v opıcrpov (ro yâp Trpürov ovrats iKeyopev), ov pyv aKKa Kal
İk rüvbe <j>avepâv . Iotu> yâp iv <L TrptoTüi Kivelraı rö Ktvovpe- 25
vov i(f>' (S XP, Kai htjfpTjo'öüi K a r a t o K‘ ırâs yap XP°~
v oi hıaıperos. iv Sy tS> XK \pov<o y r o ı Kivelraı y ov k i-
velraı, Kal ırâKıv iv rai KP ûio’aıîrcoy. e i pev ovv iv prj-
b e r ip v K i v e l r a ı , ypepoıy av iv rû> ıravrı ( K i v e l a d a ı yâp iv

pydevl rtiv t o v t o v k iv o v i uevov âbvvarov)- el b ’ iv öarip tf povtı> 30


K i v e l r a ı, o v k av iv Trpdrtı) k iv o I t o t â X P • KaO’ erepov yâp

y KLvrjiTii. âvâyKy Sıpa iv oruıovv rov X P KiveltrOaı. 33


bebeı- 3 J
y p iv o v 5 e t o v t o v rpavepov örı v â v t ö Kivovpevov âvâyKt] k(kl-
vrjtrdaı ırpoTepov. ei y â p iv rS> X P ırpûru> xpovu> rö KA

KfKİvrjTaı 1aeyeûos, iv rû> ypCcreı rö 6floraca)s Kivovpevov 35


xat â p a âp£âpevov ro ijpıcrv ia r a ı KeKivypivov. f i 8e rö
öpora^es i v r â avrû \povıo KtKİvt]rai t i , Kat dârepov 2 3 7 *
âvâyKt] Tavro KfKtvıjcröaı piyeÖos, cöore KtKiı’ypevov io r a t

râ Kivovpevov. i r i 5 e ei ev r â Ttavr'ı XP°VV TV X P KtKivy-


<r6aı Ki.yop.ev, i] oKo>s ev örtoovv xpov<o, r â \a [ie îv to
ia~xarov nîırov vvv (t o v t o yâp icrrı rö SpiÇov, Ka'ı t o p era£v S
t û v vvv \povos), Kav iv rols âKKoıs öpoıtus K iy otro KfKivij-

<TÖaı. t o v 5 ’ ypio-eos icr^arov y Sıaıpeaıs- wc rre Kal iv r â

ypıtreı KeKivypivov Itr ra ı Kaı öAcoî iv Öttaovv rS>v peptav â tı


yâp âpa rfj Topfj \povos ecrrıv oıpıapivos vnu r 5>v vvv. ei
ovv âıras p ev \povos bıaıperâs, rö be p e ra £iı r â v vvv XP<J- 10
vos, ârrav to peraflâKKov âıreıpa itrra ı pera/ 3 e/3Kt]Kos.
eri
b’ et ro <rvvex&s p.eraj3 âKKov Kal p y tftdapev pybe Treırav-
p iv o v rrjs p erafio kys y peraftâKKeıv y peraj 3 ef3hyKevaı
âvayK alov ev önoovv, iv b i r â vvv ovk eo rıv peraj 3 âKKeıv,
âvâyK y peTa/3 ej3KyKİvaı KaO' İKacrrov rS>v v v v <Z<tt' ei râ 15
vvv âıreıpa, rrav ro peraj 3 âKKov âıreıpa e o ra ı p era fje fik y -
kos. *7
ov pûvov be rö peraj 3 â\Kov âvâyK y pera/ 3 ej3KyKevaı, ’ T

’’ 24 ( h i y o p c v KAS : \ e y o p . f v E <iXXâ om. H : St J 1 : 5« âXXâ I


25 T io v & i H 27 â'i K A PS : b e E \ K KAS : K \ E 30 K i v o v p i v ( a v J
3 1 ( K d r e p o v F H 132~3 â v d y K t ) . . . T O L T O V om. I 32 K t n t î a d ı u
E P : K f K i v i j a d a t KA 2 37 a 1 T l om. I 1 K a d ' ( r e p o ıı E 1
4 i v ] rj e v F av TOV TÛ eo-^aro v H 6 nene E J 1 8 K a l Om. E 1
IO to] o KA 12 /117] fxr]d e I 14 e v o r a ı o v t t d v a y K a ı o v H 15 r û t v
vvv om. T : t o H K 16 eoraı p e T a f i e f i k r j K o s f f ı r e ı p a , deİZlde a I I —l6 e r ı
. . . p e r n Ş e ^ X ) ] K u s İterum F 17 -18 p e r a Ş e ^ ı j K e v c u . . . â v d y K t ı 0111. 1
FİZİK 6 281

(ı,ılııkü biz ‘ilk’i böyle kullanıyoruz), ama surdan da çıkıyor: devinen nes­
linim ‘ilk’ devindiği zaman parçası O R olsun ve bu K ile bölünmüş ol- 25

•ıııı her ‘zaman’ bölünebilir-. O K zamanında nesne ya devinecektir ya


ı İn (Icvinmeyecektir, yine KR zamanında da böyle, tmdi hiçbirinde devin­
miyorsa, hepsinde duruyor demektir (nitekim zamanın hiçbir parçasında
devinmeyen bir nesnenin devinmesi olanaksız). Ama yalnızca bir parça­
nındı devinim varsa O R, ‘ilk’ anlamda devinim olan zaman parçası ol- 30

ımıyucaktır, çünkü [bu durumda] devinim bir başka zaman parçasında


ulur. Demek ki devinim O R ’nin her ne parçası olursa olsun onda ger­
çekleşiyor, bu zorunlu.
Ne ki bu kanıtlanırsa çıkan şu: her devinmekte olan nesnenin daha
mu e bir devinim parçasını tamamlamış olması zorunlu. Çünkü bir nes­
n e, [A], ilk O R zamanında KL uzunluğunu geçerse, aynı hızda devinen
ve devinime birlikte başlayan bir nesne yarı zamanda yarı uzunluğu geç- 35

ııılş demektir. Eşhızdaki bu [B] nesnesi aynı zamanda belli bir uzunluğu
yenmişse, önceki [A] nesnesi de aynı uzunluğu [geride bırakarak] geçmiş 237a

demektir. Dolayısıyla ‘devinmekte olan nesne’, ‘devinmesini tamamla­


mış nesne’ olacaktır. Ayrıca, nesnenin devinimini O R zamanının tü­
münde ya da genelde ‘son anı’ diye alınan bir parçasında tamamlamış
nltlıığunu söylersek (çünkü bu [son] sınırı oluşturur ve ‘anların arasında 5

'.minan’ bulunur), öteki zaman anlarında da aynı şekilde devinimini ta­


mamlamış olduğu da söylenebilecektir. Ama yarı zamanı belirleyen nok­
ta, [ikiye] bölenle aynı noktadır. Dolayısıyla nesne yarı zamanda da, par-
ı,nkırın hangisi olursa olsun herbirinde de devinmesini tamamlamış ola-
ı ııktır. Çünkü bölmeyle birlikte hep ‘an'larla sınırlanmış bir ‘zaman’ var­
ılır. İmdi her ‘zaman’ bölünebilirse, ‘an’ların arasında da ‘zaman’ varsa, 10
lıer değişen nesne sonsuz değişim aşamalarını tamamlamış demektir,
ı 'le yandan yokolmaksızm ve değişmesini kesmeksizin sürekli değişen
I«ir nesnenin herbir zaman parçasında ya değişmekte olması ya da değiş­
miş olması/değişmesini tamamlamış olması zorunluysa, ama ‘an’ içinde
değişmek olanaksızsa, ‘an’lann herbirinde değişmesini tamamlamış ol- 15

ması zorunludur. Dolayısıyla ‘an’lar sonsuz ise, her değişen nesne son­
uz sayıda [değişme aşamasını] tamamlamış demektir.
Ne ki, yalnızca ‘değişmekte olan’ nesnenin ‘değişmesini
282 <Î>YZIKH2 AKP0A2EQ 2 Z

âkkâ Kal to pıtTaj3 tj3 kr]KÖs âvâyKr] ntraj 3 âkkeıv npore-


p o v ânav yâp ro Hk rtros eis t i /xera/3 e/3 A?]Kâs er Xp6 v&
20 Hera^ij3 kt]Ktv. lora) yap er tû riir «k roö A ets to B ]it-
Ta/3 </3 Ai)Ko's. ovkovv iv p.tv rû aiırû rüı; er <}> eartr er T<j>
A, ov ııcTaiüil3 \r)K(v (âpa yâp âv tır] iv rû A Kat e’r rû B)-
ro yap |iera/3 e/ijAr)Ko's, ore ]xtTal3 e(ikrjKtv, örı ovk. İa rıv iv
tovtu), bidtiKTaı ttpüre pov ti S’ ev aAAıo, pıtra^v tarat
2 5 \ p 6 voS' ov yâp i)v i \ 6p.tva râ vvv. eırti ovv iv \poviii p.e-
ra/3 e/3 A?)Ker, \povos 8’ âıras dıaıptros, iv rû i)p.'urtı dAAo
la r a ı p.tTafit(3kr}Kos, Kat nâkıv iv rû tKtivov jjpiaeı âkko,
Kat aiet oütojs- ûcrre p.eraj3 âAAot a r nportpov. (rı 8 ’ İtti tov
]xtyi6 ovs (pavtpdrtpov to Ae^öer Stâ ro o-vvt^ts tıvaı ro p.i-
3 ° ytdos iv (i) juera/3 âAAet rö p.tTafiâ\\ov. (utm yap rı p-tra-
j3 tj3 \T)Kos İk rov F eis to A . ovkovv ti p.ev âbıaıperov ia r ı rb
T A , âp.tpts âpapovs taraı i^öpıtvov in tl 6e tovto âbvvarov,
âvâyKt] ıutytöos tıvaı ro p.tra£v Kal eis ântıpa bıaıptrâv
£û<tt tis İKtıva pLtTaj3 aXX.fi irportpov. âvâyKr] âpa nâv ro p.t-
3 5 rajSe/JATjKos p.tra[iâkktıv nportpov. ?/ yâp aiırij ânobeıfıs
2 3 7 b Kat iv toÎs p.îj cvve^iuıv, oıov iv Tt toÎs erarTtoıs Kal er
âvri(fıâati' kr]\jropıtda yâp rov \pûvov iv <o p.tra/3 i/3k?iKtv,
Kal nâkıı/ ravrâ ipovpıev. (öcrre âvâyKr] ro ntrafitjSkriKos
p.tra/3 âkktıv Kat râ p.era/3 âkkov n t r a j 3 ej3k r ] K t v a ı , Kal
5 ia ra ı rov pıiv p.traj3 âkktıv ro ntrafttflkrjKtvaı nportpov, rov

8e p.tra[itfikrjKİvaı rb pıeraj3 akktıv, Kal ovbinore krjipOıj-


a tra ı ro npZrov. aırıov be rovrov ro pır] e ı v a ı âp.epei âp.t-
pov s exop-tvov âneıpos yâp y bıaıptcrıs, KaOântp in i
9 rû>v av£avop.(viiıv Kal Kadaıpovuivoov ypap.p.S>v.
9 (jbavtpov ovv
_* \» s i / f /
ıo ott Kat to ytyovus avayKij yLyveouaı ırportpov Kat to yıyvo-
\ »
pevov ytyovivaı, ocra biatperh Kal avveyjj, ov p.tvTot a h i

a 20 (j.€Ta(3 ({3 \i]K€i> E 2KAS : n€Ta&i(a\t)Kfif a /3 K x 2i iv alt. om. J


22 iv alt. K a S : om. E 23 ore KA S: o E : <£ ov jifraj3 ej3 AtyKci',
ört ci. Cornford 24 ravra) S 26 XPovOS 1Î^15 F H IJ : ıra f öç
Xp6vos K S : öe nâç jıpovot T 27 rjmatt İKftpov F 28 fitra-
ftd\nt F fVrî E *K A P : om. E 1 30 rt F P : ro E H IJK
31 coraı E 33 öıatp(T0P E 2KAS : dıatperöv e8 E 1 35 yap î] E
bi fv ult.] iv rr] I 5 ^<rrl 7 TrpciiTov E H IJK S : ttpö-
rfpov F T 8 dnapos E lS : in* «jtmpov E 2KAT g ypapfjLÛv
E 2KAST .* om. E 1 IO ırparepou\ 7rore H II baa bıaıptra
E 2K a P ST : aöia/pfra E 1
FİZİK 6 28 3

la marnlamış nesne’ olması zorunlu değil; ‘değişmesini tamamlamış olan


ııesne’nin de daha önce ‘değişmekte olan nesne’ olması zorunlu, çünkü
‘lur şeyden’ ‘birşeye’ değişmiş olan her nesne bir zaman içinde değişmiş-
ılr. Diyelim ki nesne, ‘an’ içinde A’dan B ’ye değişmesini tamamlamış ol- 20
sun. İmdi nesne A ’da bulunduğu anda değişmesini tam anı lam am ıştır
(çünkü bu durumda aynı zamanda nesne hem A ’da hem de B ’de olur­
du): nitekim daha önce şunu göstermiştik53: ‘değişmesini tamamlamış
nlan nesne’ onu tamamladığı zaman [başlangıçtaki] durumda değildir.
Ama eğer başka bir ‘an’da ise arada bir zaman olacaktır, çünkü ‘an’lar 25

sürekli değildir. İmdi madem nesne bir zaman içinde değişmesini ta­
mamlamıştır ve her ‘zaman’ bölünebilir, yarı zaman içinde nesne başka
Iıir değişme tamamlamış olacak, yine onun yarısında da başka... bu hep
I'öyle gidecek. Dolayısıyla nesne [değişmesini tamamlamadan] önce ‘de­
rişmekte olan nesne’ olacaktır. Ayrıca değişmekte olan nesnenin, içinde
ı leğişmesini tamamlamakta olduğu büyüklük sürekli olduğundan ötürü,
söylediğimiz şey büyüklükle ilgili olarak daha açıkça görülüyor. Nitekim 30

1’ir nesne C ’den D ’ye değişmesini tamamlamış olsun: C D bölünemez


İse parçasız bir nesne parçasız bir nesneyi içerecek. Madem bu olanaksız,
mada bir büyüklüğün olması ve sonsuza bölünebilir olması zorunlu. Do­
layısıyla nesne, büyüklükteki bu bölünmelerle daha önce değişmektedir.
I )emek ki, her değişmesini tamamlamış olan nesne, daha önceden ‘de- 35

İlişmekte olan’ bir nesnedir. Sürekli olmayanlarda da; sözgelişi karşıdar- 237b

ila ve çelişmelerde de, aynı kanıdama geçerli. Çünkü nesnenin, içinde


ı leğişmesini tamamladığı zamanı alacak olursak, yeniden aynı şeyleri söy­
leyeceğiz. Dolayısıyla ‘değişmesini tamamlamış olan nesne’nin ‘değiş­
mekte olması’; ‘değişmekte olan nesne’nin ‘değişmesini tamamlamış’ ol­
ması zorunlu: ‘değişmesini tamamlamış olmak’, ‘değişmekte olmak’tan 5

ilaha önce olacak: ‘değişmekte olmak’ da ‘değişmesini tamamlamış ol­


mak’tan. Ve hiçbir zaman bir ‘ilk’ almamayacakür. Bunun nedeni de
'parçası olan’ bir nesnenin ‘parçasız olan’ bir nesneyi içermemesidir,
ı.ünkü bölme tıpkı çizgilerin eklenmelerinde ve bölünmelerindeki gibi
s<msuza gidiyor.
İmdi şu çıkıyor: bölünebilir ve sürekli olan nesnelerde, ‘oluşmuş
ulan'ın daha önce ‘oluşmakta olması’; ‘oluşmakta olan’m da daha ön- 10
ıe ‘oluşmuş olması’ zorunlu. Ama bu yine de hep
284 fI>Y2IKH2 A K P0A2EQ 2 Z

6 . 2 3 7 tt 18 — 7. 2 3 8 a 6
o y ıy v e r a ı, a \ \ ’ aAAo e rıo re , olov r û r İK tivov t i, ûffırep r i jf
oI kicls tov O eptKıov. ojioıtns S i Kal îtti tov <p6apoptvov Kal
e<p0 app .evo v evdiıs ya p ev vırâ p ^ eı r û yıyvopevot Kal r û
<p6eıpop.eva> cm d pov t i <rvve\eı ye ö v ti, Kal ovk e a r ı r oCre y i - 15
y v e a d a ı pî/ yeyoro'y t i oüre y e y o y e ra ı pîj y ıy v o p tv o v t i , opoCcüi
8e Kai eıri to v (pdfipfcrdaı kcu. eırl to v e<p6âp 9 a ı• a h i yap
ecrraı tov p.<v (pdeipfcrdaı to itpdâpÖaı ttporepov, tov 8’ (<f>-
Odpdaı rû (jıd d p ta d a i. <f>avepdv oîıv ö rı ka l to y ty o v b s âvayKt]
y iy v ta O a ı -nporepov Kal to y ıy v o p e v o v y ty o v tv a ı- m ır y a p p e - 20
yedos Kal ir ay \p o v o s a el 8 la tp erâ . toırr’ e r (L a r j], ovk â r
eıjj <Ly ttpü>T(p.
7 ’Eıreî 8 e ırar to Kivovptvov er Klvt^ a ı, Kal er
rû ırAeıon p€Î(ov peytöos, er rû âıreîpy \povü>âSvvarov
eorıv TrcTTepacrpevıjvfKiveîcrûaı, pi) rî)r avri/u altı Kal t&v İk(l- 25
rr/y r ı Kirovpevov, âAA’ er aırarrı âıracrar. örı p iv oîıv el ti
lıroTa^Zy kivoÎto, avaym) to ■nentpacrp.tvov er ıre-nepaapeva
Kivtîcröaı, bij\ov (A7j</>0 erros yap popıov o KaTaptrpıjatı
r?/r öArjr, er îcroıy xpovou ToaovToa Sera ra pop la ecrrır,
ri/r oArçr KeKirıjraı, <ucrr’ euet ram a nenepavraı K a l rû ıro- 3 °
<ror € kcmttov Kal rû ırocaKiy âırarra, Kai ö )(p6 vos a r eit;
ıtenepatrpevos' rocravraKiy yap ecrraı rotrovroi, o(ros ö rov
popıov \povos ıroAAa7rAa<rıa<röeiy rû ırArçöeı r û r popıaıv)'
dAAâ 87; xâr /lit) îtrora^ûy, bıa<f>epeı oiıOev. eareo yâp
e</>’ 7/y ro A B hıaarıjpa Treırepaapevov, o K€KLvrjTaı 35
er rû âıreıpiû, Kal ö ^pöroy cnreıpos e</>’ ov to T A . eî 5 î; 238»
ayayK7] ırpoTepov erepov erepov K € K i v r j < r O a ı (roi3ro öe b ı} \ o ı> ,
ÖTt TOV XpOVOV €V TÛ TTpOT€piû Kal V(TT€plp €TepOV K€KLVl]Tai*
aeı yap ev t u 7rAetWı erepoı> |<rrat KfKLvrjııevov, eav re îa o -
ra^cüy eav re /mi) ıV ora^û s /xera/3aAA^, Kai eaı> re €7Tl- ^
Teıvrj i) k(vt](tis ia v re âıni) ea v re pL€inı, ovdev i)ttov), ei)ii}(f)0(»3

^ 1 2 aXXa «nt aXXo F : aXX’ <ÎÂAo r< I «hop] «(jn-fp F


ı'3 ffıûcıpopevov Kal om. S 14 tû> alt. om. KA 15 o-ı/i'«x<f J 1
16 y e v o fitv â v H 19 Kat Om. E 20 y c v ö fie v o v E 2 1 5']
en; H 22 nf)û)T(p AS : 7rpûjrt»js K : Trpcûrov E 25 T r e n c p a a -
f ifv o v K 26 eV] e v t(û F K ntKTav E 29 I
tols KA Toaovroıs om. H S 30 e V ei] t E ırtne-
p ıiT at F : 7 ren *(> a(n at H I K to E n cura I
34 E J S : et jii) F H I K fit«</)epoı I 35 AB S, Bonitz : a
Kat t o 13 n o ] ou E 238a 1 t o om. E 2 c r e p o v om. J 1
5 fiera&âXrj I
FİZİK 6 28 5

oluşmakta olan nesne için sözkonusu değil, kimi zaman başka bir nesne
İt,in de sözkonusu, sözgelişi nesnelerin parçalarından biri, diyelim evin
irmeli. Yokolmakta olan ve yokolmuş olan nesneyle ilgili olarak da bu
l'ûyle: çünkü oluşan ve yokolan nesnede, sürekli olduklarından ötürü, 15

lıiı sonsuzluk içkindir ve ne oluşmamış nesnenin oluşmakta olması ne


ılr oluşmakta olmayan bir nesnenin oluşmuş olması olanaklı. Yokolmak-
ııi olmak ve yokolmuş olmak konusunda da bu böyle, çünkü yokolmuş
nlıımk, yokolmakta olmaktan hep daha önce olacak, yokolmakta olmak
ılıı yokolmuş olmaktan hep daha önce olacaktır. Öyleyse şu çıkıyor:
lınıı ‘oluşmuş olan’m daha önce ‘oluşmakta olması’ hem de ‘oluşmakta 20
nlnn’ın daha önce ‘oluşmuş olması’ zorunlu. Çünkü her büyüklük ve
lırr ‘zaman’ hep bölünür. Dolayısıyla bunların içinde ‘ilk’ diye bir şey
ulamaz.
7 Madem her devinen nesne bir zaman içinde deviniyor, daha
ı,ok zamanda da daha büyük bir uzunluğu geçiyor, sonsuz zaman içinde
ly;ılııızca] sınırlı bir devinim gerçekleştirmek olanaksızdır: [sözkonusu 25

nlıınl, devinen nesnenin hep aynı devinimi ya da onun bir parçasını ger-
ı,ı'kİeştirmesi değil, zamanın hepsinde devinimin hepsini gerçekleştirme­
ni luıdi bir nesne sabit bir hızla devinse, sınırlı zaman içinde sınırlı [bü­
yüklüğü] geçmesi zorunlu, bu açık (çünkü bu devinimin ölçüsü olacak bir
Inm, a alındıkta, parçalar ne kadarsa ona eş olan zaman içinde bütün devi­
nimi gerçekleştirmiş olur; dolayısıyla parçalar sınırlı olduğundan ötürü - 30

lırıbir parça nicelik açısından sınırlıdır, parçaların hepsi de ‘ o kadar kez’


ıılımları açısından sınırlı - , zaman da sınırlı olacaktır; çünkü parçanın za-
miinı parçaların çokluğu ile çarpılınca ne kadarsa, zaman da o kadar ola-
ı nkiır); ama devinim sabit hızla gerçekleştirilmezse yine hiçbir ayınm yok:
ıllyrlim ki, sonsuz zaman içinde geçilecek sınırlı uzunluk AB olsun, C D 35

ılr sonsuz zaman: [CD]’ nin bir parçasının öteki parçasından önce geçil- 238a

ıı irsi zorunlu ise (bu açık, daha önceki zamanda başka bir parça, daha
("•maki zamanda başka bir parça geçilir, nitekim zaman arttıkça başka bir
IMira geçilmiş olacaktır - ister sabit hızda, ister sabit olmayan hızda devi- 5

mİ ,ııı ; devinim ister artsın ister azalsın ister aynı kalsın hiç farketmez -),
286 <3>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 Z

8îj r ı rov A B öıatrrr/juaros, ro A E , o Karayerpi]<r e ı ti\v


A B . tovto brj rov âıreipov İv rıv ı iy e v e r o x povıa• iv âıreipu>
y âp ov\ olov r e to y âp âırav iv âveıpa). ıcai ırâKıv ere-
ıo pov bi] iâ v \dj3u> o a o v to A E , âvâyKt] iv Treırepaap.evy
\ p o v y to y âp âırav iv ârfsîpu). Kal oCrıo ûîj KapLj3âvwv,
i ire idi) tov fJLİv âıreıpov ovdev İo t l pLopıov o KaTaju.erpj)creı (âbv-
v arov y âp to âıreıpov eîv a ı iı c ıreırepa<Tp.ev(jiv koli Icraıv Kal
âvitrıav, b ıâ ro K.arap.iTpT]Orj<TfaOaı Ta ıreırepatrpLeva ır\r\6eı
15 Kaı /teye'öeı vıro rıv o ş evos, iâ v re îo-a rj iâ v re âvıcra,
m purpeva be r â p e y id e ı, oiıö'ev fjTrov), ro öe hıâ<TTrjp.a tö ıre-
Ttepa<rp.evov ırotroîs toîs A E juerpeîraı, ev ıreırepao-fievif âv
Xpovut to A B kivoÎto (ajcratîrıus 8e Kal iır'ı rıpefj.r]<Teu>i)' aîcrre
ovrf yiyveaÖaı oCre <f>0 eCpeo-0 aı olöv r e aeı t i to avro Kal ev.
20 o atiTos 8e \oyos Kal örı oi18’ iv ıreırepao-pıevtû Xpâvıo âıreı-
pov olov re Kiveîtrdaı oiıb’ ijpefiİÇeırOaı, ovd' öp.a\â>s KivoüfjLevov
ov r’ âvwp.d\w$. Kr]<pOevTos y âp tivos //.epovs o âvap.f_Tpi](reı
tov okov yjıâvov, iv tovtw tyouov t i bıe£eı<rıv tov fneyeOous Kal
oi>x ö\ov (iv y â p rû ıravr'ı to ökov), Ka'ı ırakıv iv r â îcra)
2 5 â\\o , Kal iv (KacTTU) 6fxoıa>y, eîre îırov eire âvıcrov t Ş> e£

âpyrjs- bıa(f»ipeı yâp ovbev, ei fnovov ıreırepaa-fievov İKa-


<ttov bfjkov yâp i s âvaıpovjxevov tov ^povov to âıreıpov ovk
âvaıpeOijcreTaı, ıreırepacrfievrjs rijs âtfraıpeaeus yıyvo/ıevrjs Kal
t< 3 ırocrû Kaı r û ırotraKis- uhtt ov hieurıv ev ıreırepao-pıevif

30 XP°vtf> to âıreıpov. ovbev re bıa<f)epeı tö p.eyeûos iırl âdrepa


rj iır' âpıtporepa eivaı âıreıpov ö yâp aiırö? io ra ı koyos.
âırobebeıyıxevaiv be tovto>v <f>avepov örı oi&e to ıreırepa<rp,evov
Heyedo s rö âıreıpov eı»8e'xeraı bıekOeiv iv ■neırepaa-p.tviü
bıâ rî]v avrîjv a ir la v iv yâp t i 3 /aopiut t o v xP°vov ıreırepatr-
fjLevov öıeıcrı, Kaı ev cKaarıp ûtravrıos, «So t ’ iv r â ıravrl ıre-

* J Ta om. H K 8 TOVTOV E 10 â v \a/3a> v E 13 to


om. I 14 7rXıy#eı Kut j i e y e â e t E H J K P S : ırXıjfli) Kai /»fyeflıj F I
15 V . . . » v u r a om. E 1 17 7r o t r o i s IIP : T r e n e p n a n i v a t s ı r o v o ı s
Bonitz râ v K p e r p û r a ı E ! H IJ*K P : /ifrprçertraı E 1 : p e r p e ı i T Û a ı
J1 <*ıı> F 18 -19 “ ot* •••? > ' n S : seci. Prantl 19 ti
om. F 2 1 rö E 2 î S] toC xpovov â l 25 f i r e alt.]
«crrııı E 26 yâp] S i H o i/S e v t , ıv o v E 1 n c ı r f p ı ı e r p i v o v ] rı
ın * ı r e p a ( T p e v o v F : 7 r e ı r t p a t r p i ^ o v r t H I J K 27 yâp] T r e ı r t p a t r p e v o y
E1 ovk om. F 28 a v S ıa ıp e S ija r fT a ı E : a v v n v n ı p f 0i]<T fT a ı F
29 cV T tu F 30 E J 1 â â r c p a rı i n ’ U f a r ji m ı p n E ’ F I J K S : ı î p d ) 6 T ( p n
fj f i r ı 0, İ T ( p a H : ö i i T f p ı ı E 3 1 â ı r e ı p o v om. E 1 32 S e d e t y p e v ı o v S
34 âıâ] x p t i v a öıâ KA 35 e v pr. om. F 7rnvTİ] ıraVTİ rö F
FİZİK 6 287

Ah ıılıı lıir pıarçası, A B ’yi ölçecek olan A E parçası alınsa: bu sonsuz za--
İtimıı ıı lu'lli ibir parçasında oluşmuş demektir ; nitekim sonsuz zamanı
Alınlı l'iı olaınaklı değil, çünkü [devinimin] hepsi sonsuz zaman içinde.,
Vlm, Al;. kadar başka bir parça alsam, [devinimin] sınırlı zaman içinde:
ftllıiıiıı /orunlu, çünkü [devinimin] hepsi sonsuz zaman içinde. Hep böy--
|l ıilıı.'.:ık, sonsuzun ölçüsü olacak hiçbir parça olmadığından ötürüı
l'iııh'ıM/’un siinırlı parçalardan oluşması olanaksız -parçalar ister eşit ol--
Ilın l'ıici eşit olmasın, çünkü sınırlı nesneler çokluk ve büyüklük açısın--
flnıı lıi'ilıangii bir birim ile ölçüleceklerdir, bu eşit de olsa eşit olmasa da,,
|ıllyıillıikçe sınırlıdır, hiç farketmez), sınırlı uzunluk, nice A E varsa on--
Imlıi ı ılı, ("ileceğinden ötürü, A B sınırlı bir zamanda geçilebilir (durgunluk--
|h ıl|iilı olarak da bu böyle). Dolayısıyla tek ve aynı olan bir nesnenin ne:
l'ıtıiısu z zaman içinde] oluşması ne de hep [sonsuz zaman içinde] yo--
^ii Iiimm olanaklı.
Aynı temellendirme şu konuda da geçerli: sınırlı bir zaman içinde,,
ılı' I n n ı nesrue ister sabit hızda ister sabit olmayan hızda devinsin, ne son­
un ılı-viııme «olanaklı ne de sonsuz durgunluk. Çünkü tüm zamanın ö lç ü ­
lü ulu :tk bir parça alındıkta, bu zaman içinde nesne bütün uzunluğu de- -
Şİİ, uzunluğum belli nicelikte bir parçasını geçecektir (çünkü bütün uzun--
İMiın .',ıın;ınmv hepsi içinde geçecek); yine ona eşit başka bir zaman parça--
ıl i ı ı kı kışka b ir uzunluğu geçecek, herbir zaman parçasında bu böyle gide--
H-tılı Isonra alman parçalar] başlangıçtakiyle eşit olsa da olmasa da, her--
t>lı 11.11mı sınurlı oldukça, önemli değil. Açık ki, zaman ayrıldıkça,geçtikçe t
•ııirıiı/lıık ayTilmış-geçilmiş olmayacaktır, çünkü hem nicelik açısındanı
İnin ile ‘kaç kez olması’ açısından sınırlı bir ayırma olacaktır. Dolayısıylaı
lıı »ııı- sınırlı bir zaman içinde sonsuzu geçemiyecektir. Büyüklüğün bir:
|ıiı 11mla| ya c3a heriki [ucunda] sonsuz olması da hiç önemli değil, çünküi
Inm llı-ndirmıe aynı olacakür. Bunlar kanıtlandığında çıkan şu: aynı ne--
.lı nlı iden ötııirü sınırlı bir büyüklüğün sınırlı bir zaman içinde ‘sonsuz’uı
tı. ı nır:.i olası değil, çünkü zamanın bir parçasında sınırlı bir uzunluğu ge--
ııı, Ii'-rlıir paırçasmda da bu böyle gider; dolayısıyla hepsinde de sınırlı bir:
288 <Î>YZIKH2 AKPOA2ES22 Z

7. 238» 7 — 8. 238b 30
ntpa<rptvov. tn tı Si rö ntntpao-pivov ov b£eı<rı t o âneıpov
iv nenepa<rpevm x P ° vtü> Sîjkov û s ovSi rö ântıpov rö n tn t- 2381
paapivov' el yâp to ântıpov tö ntntpavptvov, âvâyKt] Ka'ı
t ö nenepao-pevov Sııtvaı rö ântıpov. ovSiv yap Sıacptptı otto-
repovovv tlvaı rö Kivovptvov âp<por4poos yâp rö nfntpacrpt-
vov Sıtıcrı ro ântıpov. örav yâp Kivıjraı rö ântıpov t(p' 5
<5 rö A, İo ra ı r ı avrov K a r a t o B tö ntnepaapevov, olov rö

T A , kal 7rtiA.iv âAAo K a l AAÂo, K a l al el o î i t m s . ü><r6 ' âpa


o-vpfiıitrerat rö ântıpov KtKivrjaOaı rö ntntpaa-ptvov Kal rö
Trttrtpaa-ptvov 8 ıe\i]\vûevaı to ântıpov oiSe yâp îcroos hv-
varöv âAAco? rö ântıpov Kivi]dfjvaı rö ntntpao-ptvov t] rŞ> 10
T İ ntnepaırpevov Sııtvaı r ö ântıpov, îj (pepoptvov rı âvapt-

rpovv. ûSot’ int'ı rovr' âhvvarov, o v k âv Su01 rö ântıpov rö


ntnepaapevov. âAAâ prjv ovSi rö ântıpov ev nenepaapevıo
Xpova> t o ântıpov hLticrıv tl yâp rö ântıpov, Ka'ı rö nt-
ntpaırpevov ivvn â p \tı yâp r <5 antipu ro ntntpao-pivov. '5
er i Si Kal tov \povov \rj<pOtvTos 1) aiırr) taraı ânobtı^ıs.
int'ı d’ ovre rö nentpao-pivov rö ântıpov ovre rö ântıpov
ro nentpaaptvov oîrrt ro ântıpov rö âneıpov iv nentpao’p f ”<o
Xpövtf> Kivtîraı, tpavtpov ört ovSi Kİvtprıs taraı ântıpos ev nt-
ntpacrpevıa XP° *'<?' yâp Sıatptptı rijv kİvy)<tiv t] rö piytdos 10
noıtîv ântıpov; âvâyKt] yâp, tl onortpovovv, Ka'ı öârtpov t i­
rat ântıpov' nâaa yap (popa iv roırft).
8 ’ Eıret Si nâv i) Kivtîraı t) Tjpeptî rö nttpVKÖs ort nt-
<PvKe Kal ov Kal coy, âvâyKt] rö i<rrâptvov ört tararaı Kivtî-
ırdaf ti yâp pij Kivtîraı, ı)peprj<jeı, âAA’ ovk tvSexeraı rjpe- 3 5
piÇt&daı rö Tjptpovvm rovr ov S’ ânoSeStıypevov (pavtpöv ö n
Ka'ı iv xpövt£> laraa-öaı âvâyKt] (rö y âp Kivovptvov iv \povu>
Kiveîraı, ro 8’ lorâptvov StStiKraı Kivovptvov, ojart âvâyKt]
iv xpoıı<ö laraadaı)- t rı 8’ tl rö pev dârrov Kal (üpahvrtpov
iv XPUV<P hiyoptv, îorcurflaı S’ ttrrıv dârrov Kal fipaSvrtpov. 3°
a 36 5 e] o iv H K ^ I rrtntparr p iv o v X(>ây(ı>. t î F 3 n n o r fp o v
HK 6 ro tert. om. KA 7 «nî <İAXo om. S i»TaİTas H
IO ro «7rfipov <îXX<ar H K IO -II rj Ta) ırtn tp atrp iv to K 1 I I iıiX i]-
\ v6 iv m H 13 to lt" H IJ advvaTa H 14 ei y â p om. E 1
15 i v v n u p x * ı . • . n t ır t p a a p iv u v om. H 16 ij E ’ KAS : y â p ıj E 1
17 t ö pr. om. F ovt<] d U ıa tv o v r f KAS 18 to â n tıp o v alt.
om. E l 1, erasit J . 21 d om. F H J J K 23 Ş pr. om. J 1 39 «’
KAS : om. E P 30 iv . J . (jpaSirtpov om. K 1 S’ fo-nv
fecit E
FİZİK 6 289

uzunluk geçer. Ne ki, sınırlı bir nesne ‘sonsuz’u sınırlı bir zamanda geç­
mediğinden ötürü, açık ki, ‘sonsuz’ olan da ‘sınırlı’ olanı geçemez, çün- 238b

kii sonsuz olan sınırlı olanı [geçecek olsa], sınırlı olanın da sonsuz olanı
llc-çmesi zorunlu olur, nitekim ikisinden hangisinin ‘devinen’ olması hiç
larketmez, heriki biçimde de sınırlı olan sonsuz olanı geçmiş olacaktır:
m»nsuz olan A devindiğinde, onun bir parçası, sözgelişi C D , sınırlı olan 5

H’de devinmiş olacak, yine başka parçası da başka bir sınırlı olanda [de­
vinmiş olacak], bu hep böyle gidecektir. Dolayısıyla aynı zamanda sonsuz
ulanın sınırlı olan boyunca devinmiş olması, hem de sınırlı olanın son­
suz olanı geçmiş olması sözkonusu olacaktır. Çünkü sonsuz olanın sınır- 10
Iı olan üzerindeki devinimi şundan başka biçimde olanaklı değil: sınırlı
olan, sonsuz olanı ya yer değiştirerek ya da onu ölçerek geçer. Dolayısıyla
hu olanaksız olduğundan ötürü, sonsuz olan sınırlı olanı geçemez. Ne
l<i, sonsuz olan, sınırlı zaman içinde sonsuz olanı da geçemez, çünkü 15

sonsuzu geçse, sınırlıyı da geçer, çünkü sınırlı olan sonsuz olanın içinde.
Yine zaman olarak alındıkta kanıdama aynı olacaktır.
Madem sınırlı bir zamanda ne sınırlı olan sonsuz olanı, ne sonsuz
olan sınırlı olanı, ne de sonsuz olan sonsuz olanı geçemiyor, açık ki, si­
mdi bir zaman içindeki devinim sonsuz olamaz. Çünkü devinimi ya da 20
Uiyüklüğü sonsuz diye almak arasında ne ayırım var? İkisinden hangisi
Isonsuz] olursa olsun, öteki de sonsuz olacak, çünkü her yer değiştirme
Ilir ‘yerde’dir.
8 Madem her nesne doğal olan zamanda, yerde ve tarzda ya doğal
olarak deviniyor ya da duruyor, ‘yerleşen’ nesnenin yerleşmekte olduğu
sırada devinmesi zorunlu, çünkü devinmese duruyor olurdu, oysa dur- 25

makta olan nesnenin duruyor olması olası değil. Bu kanıdandıkta çıkan


şu: [nesnenin] bir zaman içinde yerleşmesi zorunlu (devinen nesne bir za­
man içinde devinir; yerleşen nesnenin devindiği gösterildi, dolayısıyla [nes­
nenin] bir zaman içinde yerleşmesi zorunlu). Ayrıca ‘daha hızlı’ ile ‘daha
yavaş’ı “zaman içinde” anlamında kullanıyorsak, daha hızlı ve daha yavaş 30
290 OYZIKH2 AKPOASEfiZ Z

ev â) b e T ° ’ı arâfievov îararaı, ev oroıovv âvâyKr]


X P ° V<? ^P<<*T<j)
tovtov îaraaûaı.
bıaıpedevros y â p tov \povov el p.ev ev p.r]he-
repu> t S>v p.epS>v îa ra ra ı, o v b ’ i v rŞ> 5 A.U, öktt ovk a v ıcrraiTo
to iorâjaevov el 5 ’ ev d a rtp a ı, ovk â v ev Trpaira) r â oA<a îaraıro'

35 Kaû’ erepov yâp ev tovtüi îa ra ra ı, KaOâ-nep i At\rtr| kcu


e m tov Kivovp.tvov ırpârepov. uımrep 8 e t o Kivovp.tvov ovk earıv
239® ev <0 Trpwr<p Kivelraı, ovrcos ovb’ ev <î> îa ra ra ı ro larâfievov
ovre y â p rov KiveîaOaı ovre rov îaraadaî e a r ı v r ı ırp&rov. earw
yâp ev m TTptİTUı îa ra ra ı e<p’ <0 to A B. rovro br] âfnepis
]xev ovk (vSe^eraı eıvaı (Kİvtjırıs yâp ovk e a r ı v ev rm âp-epel
5 bıâ tö KeKivrjadaî r ı â v a v ro v , r o S’ ıarâ\ıevov bebeiKraı Kivovy.e-
vov)' aAÂa p.i]V e l bıaıperov e a r ı v , ev öruıovv a v ro v r â v ]xepQ>v
îa r a r a ı- r o v r o y a p b e b e iK r a ı ıtp orep ov , öti ev û> mputrm ı a r a -
r a ı , ev âratovv rû>v İK eivov î a r a r a ı . i n el ovv \ p ov o s i a r ı v ev
<0 ırpa>T(ü îa r a r a ı, Kal ovk ârop-ov, cnras be \ povos e ls
10 â n e ıp a f ie p ıa r o s , ovk t a r a ı ev û ırpâ>ru> î a r a r a ı .
10 oiıbe br] r â

flpeno vv Ö re n pS> ro v 7)pi]xr)atv earıv. ev âp-epeı p i v y â p ovk

r)pep.i]aev bıâ r o fxrj eıvaı K w i]aıv ev ârop.<ü, ev <5 be ro r]pe-

Helv , Ka'ı ro K iv e î a d a ı (r ö r e yap e<j)a]iev r]pep.eıv, ore K al

ev <0 Tre<f>VKÖs K iv e î a d a ı [li] Kiveîraı ro tre^uKÖy)1 eri 8e


1} Kal rore heyopev r]pe]xeîv, örav o /ıo ıu a i)Q I vvv K al ırpo-

repov, us oi))( evi rıvı Kpîı>ovrts â\Xâ b voîv roîv eXa\t-

aroıv o t a r ’ o v k t a r a ı ev <5 ı)pe]xeı âp.epes. el be f i e p ı a r o v ,

y^povos a v eır], K al ev otiüovv avroiı rStv ] x e p & v r)pep.r]aeı. rov

avrov yap rpöttov heı^O yatraı ov Ka'ı irn râ>v nportp ov

20 üSa r ' o vStv t a r a ı rrpârov. rovrov o’ aîrıo v otl j)pejueî p.tv Ka'ı

KLVtîraı Ttâv ev % p o X P ^ V0S °^ K i (TTi Trp&ros ovbi p.t-

yeöos ovb' oÂGüf avve\es o v b e v â n a v y â p tls â n t ı p a p .t p ı a r o v .

b 31 5e om. E 'P n pa> T o> E I J P S : ı r p â r a ı s F H K o i a r â f i e i 'o v


t

IIP : om. S l a r â f i c v o v fecit E* l q p t p . t ( 6 f i ( v o v E 2 32 r o v r o v ]


toû J 1 c< fx i} iv F 33 wtcuto] i t r r a E : t( r r a r a t F H P J
34 r<» E ’J P S : om. E !F H IK u r r a r o E 2H IJ 35 aXXâ K a t i’
E 2 e rtp o v E F P : fK a rtp o v H IJK S yao o m .E 239 a I Trpcurtar
H 2 ırpoTtpov H 5 E *P : om. E 2KAS 7 7ipcûTû) E I J S :
■n-pâiToas F H K 8 r â > v om. I ot/y E F H K S : o v v o IJ 9 n p a tra )
E F I J S : n p(x>T(os H K «to^oi/K aSî t ı r o p o s E öf K a s y a p E
10 (( t t i v F ırpâ )T < tit H oûöt E 2K a P ; o v E 1 1 1 p , t v om.
HK 13 “ 1 5 0Te * • • y p c p c u ’ om. F 14 k i v ^ t c h K 15 tot«
om. E ’ T 17 eV o U 1 19 n p o r t p a v H IK 22 ü j r e ı p o v S
FİZİK 6 291

yerleşmek de olanaklı. Yerleşen nesnenin ‘ilk’ yerleştiği zaman konusuna


edince: zamanın her ne parçasında olursa olsun yerleşmesi zorunlu,
ı.ıinkü zaman [ikiye] bölündükte, nesne parçalardan hiçbirinde yerleşme­
mişse, hiçbirinde yerleşmemiş demektir, dolayısıyla yerleşmekte olan nes­
ne yerleşmemekte olacaktır. İki parçadan [yalnızca] birinde yerleşse, bu­
lun olarak ‘ilk’ anlamda yerleşmemiş olacaktır, çünkü daha önce devi- 35

nen nesneyle de ilgili olarak dediğimiz gibi54, bu zaman içinde ‘başka


lıii' şeye göre’ (başka bir şey açısından; kendisi açısından, kendi başına
ılrgil) yerleşmiş olacaktır. Nitekim nasıl devinen nesnenin ‘ilk’ olarak de- 239a

\indiği bir zaman parçası yoksa, yerleşen nesnenin de ‘ilk’ olarak yerleşti-
l'.i [bir zaman parçası yok]; ne devinmenin ‘ilk’ parçası diye bir şey var ne ■
ile yerleşmenin. Diyelim ki, nesnenin ilk yerleşme noktası A B : bunun
I>:ırçasız olması olası değil, nesnenin bir parçası devinimini tamamlamış 5

olacağından ötürü, parçasız bir nesnede devinim olmaz, yerleşmekte olan


nesnenin devindiğini de gösterdik). Ne ki, A B bölünebilirse onun parça-
I,ırııım hangisi olursa olsun herbirinde yerleşme gerçekleşecektir, çünkü
ı laluı önce nesnenin ‘ilk’ olarak yerleşeceği zaman parçasının, zamanın
hangisi olursa olsun herbir parçasında yerleştiğini göstermiştik. İmdi
lu'sııenin ‘ilk’ olarak yerleştiği bir zaman olması gerektiğinden, bu za­
man ise bölünmez olmadığından, her ‘zaman’ sonsuza değin parçalara
ayrıldığından ötürü, nesnenin ‘ilk’ yerleşeceği zaman parçası olmayacak- 10
III.
İmdi duran nesnenin [durgun olan nesnenin] ‘ilk’ durgun olduğu
aman da yok, çünkü bölünmez bir zaman parçasında devinim olmadı-
i'.ıiRİan ötürü, parçasız bir zaman içinde durma da yok. Devinmenin ol-
ılıı/'u ‘yerde’ durgunluk vardır (doğal olarak devinebilen ama doğal olan
amanda devinmeyen nesnenin durgun olduğunu söylemiştik). Ayrıca
|l>ir nesne] ‘şimdi’ ve ‘daha önce’ aynı biçimde olduğu zaman o nesne- 15

mn durgun olduğunu söylüyoruz, demek ki, tek bir zaman parçası açısın-
ılan değil, en az iki zaman parçası açısından onu değerlendiriyoruz; dola-
II ayla nesne durgun olduğu zaman, parçasız olmayacaktır. Parçalı ise,
I" İli bir zaman olacak, nesne de onun her ne parçası olursa olsun o par-
ı, randa durgun olacaktır. Bunun nedeni de şu: her nesne bir zaman
iı,imle durgun olur ve devinir; ‘ilk’ zaman diye bir şey ise yoktur, ilk bü- 20
yuk lük ve genelde ilk sürekli bir şey de yoktur, çünkü bunların hepsi
'-unsuza değin parçalanır.
C&Y2IKH2 AKPOA2EC22 Z

8 . 238b 31 — 9. 239b 14

(TTfl be ırâv ro K iv o v p t v o v iv XP°V(? K ivtîraı K al İk t iv o s eîs


ti p t r a fiâ k k t ı, iv co xpdv<f Kiveıraı KaO’ avrov Kal pr\ ra i
iv ( K t i v o v rıv i, âbvvarov t o t e K a r a r ı eıv a ı np&rov t o kivov- 25
ptvov. t o yap î]pe\xelv ia r ıv ro iv t Ş a v rü fiv a ı ^povov rıv a
Ka'ı av ro K al r<3v /utpûv Î K a a r o v . ovruıs y ap A iy o p tv rfpt-
p tıv , öra v i v âA\<o Kat a A k rw v viıv âkrfOts jj elıteîv o n
iv tŞ> avrût Ka'ı avro Ka'ı r a p t pıj. el be ro v r’ e o r ı t o rfpe-
peîv, o v k ( v b i \ t T a ı r o p tr a flâ k K o v K a r a r ı eıvaı okov K a r a 3°
t o v ırpoiTov y ^ p o v o v 6 y ap x povos b ıa ıp trâ s âıras, <ûore iv

â\\u> Ka'ı öAAiı) avrov p ip t ı âkifOts sa ra t eiıreîv orı ev ravrSt


ia r ıv Kal av ro K al r a p ip i}. el yap pî] ovrcos âAA.’ iv evi
p S v v tS>v v v v , o v k İ a r a ı \p6vov ovbeva K a r a rı, âAAa /tara
ra ırepas t o v \povov. iv be r â vvv t<rrıv pev ael K a r a t i p t v 35
öv, oiı p tv ra ı 1)pep.tr ovrt yap Kiveıa-Oaı o tr ijp tp tîv ia r ıv i v 2 3 9
râ) vvv, âAAa pî] KivtîcrOaı pev âkrjO'es iv t Ş> v v v Kal1 tlvaı
Kara rı, iv \povıo 8’ o v k evbt'xtraı eıvaı Kara ti î/pepovv
(rvpfiaivtı yap t o (jıepopevov rjptptîv.
Z.i]va>v be ■ n a p a k o y ı^ tr a r el yâp a ltı, <f>rjcrw, i] p e - S
p t î n a v [?; KLVf'İTaı] o r a v f) K a r a to lit o v , İc ttlv ö’ a l t ı t o
(f> e p o p e v o v i v rt>> v v v , a K iv r /r o v r ijv ( ft tp o p e v r jv t lv a ı o litt o v .
t o v t o 8 ’ f a r t tp cv b o s- ov y â p a v y K e ır a ı o \ p o v o s İ k r û v vvv
rû v â b ıa ıp e r o ıv , t ü a ıt t p ovb’ âAA o p ty tO os o v b iv . T İrra -
p e s 8 ' tlrr'ıv o t k o y o ı ırep'ı K iv r /a tiü s ’Z .rfv u ıv o i o t n a p t ^ o v r t s r â s iq
b v o ’K o k î a s ro îs A vovaıv, Trpûros p i v o -ntp'ı r o v pr) K iv t ı-
trO aı b ıâ r o -n p o T tp o v e ts to r jp ıtr v b ttv â<j>iK eo'0aı r â <f>e-
p d p tv o v i] ır p o s t o T fA o s, n e p ı ov b ıe îk o p tv iv r o î s ır p o T t -
pov Ao’y o ıs . b tv rep o s 8’ o K akov p ev os ’A \ ık k t v s M e c r i S’

3 24 a v ro E F H JK P S û r i v E ’ H IJ et fort. S : r û v i v E ’ : r â v
F K : Ttı) i v râw fort. S , Gaye 25 n p Û T o v fivaı I 26 râ i v
T<? J X P ° v ' f t ı v n ı T i v a E K : X P m o v J l v <jL 1 28 K m H İJK S
Afat i v E F râ KA 29 Tû) n v T fâ KAS : ûj t o v t o E 32 K at i v
Fj e l n t 't v ( a T i r F 33 e v om. F : r’f/)’ E ’ 34 râ E ’ KA
35 p i v o v Prantl: \ x i v o v n P : ı ı o v o v ut vid. S T 11 1 r j p f / ı û v E
1 fin] flİ)V E 1 (V T6) VVV a h r ) â (t K ili KGLTtİ T i f l v m H 3 Tl S C r İ p S l : TO
E ’ K a P S t t i t 6 E a 4 y< *p to l 5 ŞE1 6 rj K t v e t r a t IİP S t
om. T, seci. Zeller : an o i ı n ı v ı m ı ? ante ö r a v retento i) kiv . add.
ov K L v f im L Emminger, nut^f 6j K ivelraı I J iel s , Knl fi 7] K ivtirnı Cornford,
rfp tfttı Lachelier a lt ı n S T : om. P 7 iv rıp vvv E H I JK P S :
k o t A t o îrrav fort. T : ev r â vvv Tl/} (râ om. Zeller) Karıl to ıtruv fecit
F , Zeller : iv râ vvv, n â v d< K H Tiı tö tn-ot» iv tû vîıV DieİS 9 râv
E S : onı. KA 10 oî K A ST : om. E 12 ftttv tls to îjpıa'v
npÖTtpov H 1 3 t v om. 1 Tj-portpotç S * rrpötrdtv KA
FİZİK 6 293

Madem her devinen nesne bir zaman içinde devinir ve ‘bir şeyden’
l'lı şeye’ değişir, devinen nesnenin bir parçası açısından değil, ‘kendi
Iiıfti mı' devindiği, (bütünüyle devindiği) zaman içinde ‘ilk’ anlamda bir 25

vı Hİe olması olanaksız. Çünkü belli bir zaman, hem kendisi hem de par-
1,11i.mnın herbiri açısından, aynı yerde olmak, ‘durgun olmaktır’. Nite-
tlın Iv.ışka başka ‘an lar içinde hem kendisinin hem de parçalarının aynı
İyinle] olduğunu söylemek doğru olduğu zaman, biz o nesnenin ‘dur-
liiııı' olduğunu söyleriz. Ama durgunluk demek bu ise, değişen nesnenin
llt /.imana göre bütün olarak bir yerde olması olası değil, çünkü her ‘za- 30

linin’ [parçası] bölünebilir, dolayısıyla başka başka zaman parçaları için-


■Iı nesnenin kendisinin ve parçalarının aynı [yerde] olduğunu söylemek
.Iı>ı;nı olacaktır. Yok böyle değil de, nesne yalnızca bir ‘an’ içinde [aynı
yi nle] ise, nesne hiçbir zaman boyunca belli bir [durumda] olmayacaktır,
■im:ık zamanın sınırında olacaktır. Ne ki, ‘an’ içinde nesne hep belli bir 35

İyi nle] olsa bile, yine de durgun olmayacaktır, çünkü ‘an’ içinde ne de- 239b

vİnmek ne de durgun olmak olanaklı; ‘an’ içinde devinmek değil, bir


|yı nle] olmak doğru, oysa bir zaman içinde bir yerde durgun olmak olası
ılı eli, çünkü bu durumda yer değiştirmekte olan nesnenin durgun olma­
nı '.ozkonusu olacaktır.
9 Zenon yanlış akıl yürütüyor: diyor ki, bir nesne [kendine] eşit 5

yi nle olduğu sürece durmaktaysa55, yer değiştiren nesne de her zaman


un' içindeyse, uçmakta (yer değiştirmekte) olan ok devinimsizdir. Oysa
İm yanlış, çünkü zaman bölünemeyen ‘anlardan biraraya geliyor değil;
hm.ıl ki, başka hiçbir büyüklük [bölünemeyen parçalardan] oluşmaz. Ze- 10
m ın’un devinim üzerine, bunları çözmeye kalkanlara güçlük çıkaran dört
-■ıirı var: ilki, devinen nesnenin, sona varmadan daha önce [yolun] yarısı-
ıı.ı varması gerektiğinden ötürü, devinimin olmadığı konusunda; biz bu­
nu ilaha önceki temellendirmelerimizle çürüttük56. İkincisi, “Akhilleus”
.Iiyı- adlandırılan şu sav: koşmakta olan ‘en yavaş’a, ‘en hızlı’
294 «5Y2IKH2 AKPOA2EQ2 Z

•5 o vto s, ö r t ro fip a b v T a ro v ovbetrore KaraKrj(j>6rj(rtTaı 6eov


vır o to v Ta\ı<TTov eptrpoaO ev y â p âvayK aîov eAöelv to bıto-
kov ö ö fv M pprjaev tö <fievyov, tûore det t i 7r p o e \tıv â v a y ­
Kalov t o [ipahvTtpov. e a r ı v 8e Kaı o vto s ö a vro s Aoyos rai
hı^ oT opelv, bıa<f>epeı 8’ ir r â b ıa ıp eîv pr/ b i \ a ro ırpoa-
20 \ a p f3a v o p tv o v piyeO o s. to pev o lv pi] K a r a k a p jjâ v f-
<r6aı to fipaövTepov avpfüefirjK ev İk t o v A oyov, y îy v e r a ı 8 e
ırapâ r a i râ rfj b ı\0 T 0 p îa ( iv âp<j>oTepoıs yâp <rvpj3a îveı
pi] â<f>iKveı<r0 a ı Trpös t ö n ip a s b ıa ıp o vp evo v 7T<os to v pe-
y eö o v s' âAAâ ırpoo-KeiTaı iv tovt<o o r ı ovbe ro r â ^ ıo r o v
25 T erp ayybrıpevov iv r<|> bı<İKeıv t o jüpabvraTOv), &o t ' âv-
âyKi) Kal T7/v Kvtrıv e lv a ı ti]v a v rıjv . ro 8’ a £ ıo vv ö rı ro
ıtpo txo v ov K a T a \a p [iâ v fT a ı, ^jrevbos' ote yâp Ttpoe^eı,
ov K ara\ap/3â v ( r a r âA A ’ o pw s K a ra \a p [3âveT aı, eî-
ırep bıicreı b ıe£ ıev a ı Trjv TieTtepa<rpevr}v. oiıroı p e v ovv ot 8 ı;o
3° Aoyoı, TpLTOS 8 ’ ö v v v prjOels, ört r; o lo r â s (ftepopevrj earrjKev.
trv p jîa iv e ı 8 e ırap â to k a p fiâ v e ıv t o v X P °Vov cruyKeıcflat İk
tG>v v v v pr] bıbopevov y â p to v to v ovk eo-raı ö arv\\oyı<r-
33 pos-
33 re ra p ro s 8’ <5 ırepl tû>v i v ra> a rabıaı Kivovpevtov i £
iv a v r ıa s îcrmv öyKatv irap’ ta-ous, tS>v p ev âıro reK ovs to v
35 o ra b ıo v tG>v b’ âıro pecrov, lcru> r â ^ e ı, ev <!ı <rvp/3aıveıv
2 4 0 “ o ie ra ı îa o v e lv a ı xp o v o v r <3 bnr\ao'(<p t o v iip ıu v v . İ t t i 8’ o
ırapakoyı<rpbs iv rû râ pev ırapâ Kivovpevov To be irap'
i]pepovv t o lo’ov. p eyed o s â £ ıo v v rai ?<t<o râ)(€t râı> îa o v (fiepe-
<rÛaı x p d v o v ‘ to v to b’ e o r ı \jrevbos, oîov earu nrav ot eoraİTes
5 îıroı oyKoı itf)’ Stv r â AA, oî 8’ i<j>’ 5>v r â BB â p \ o p e -
vo ı âıro to v pecrov, îtroı to v âpıOpov roıîrots ov res Kal
to
\ [ A /e y t /1
u o s,
t r» e<p
ot o
> •» &vV ** iT'ı'*
ra l
> '
a ır o
^ e>c r ^ at r o u ,
to v
1/
u rot
\
to v

âpıOpov o v res T o v T o ıs K al t o fie y e O o s , K al ia o T a ^ is T o îs B.

b 15 (H p a ftÛ T a T o v E S T : f i p a S v T f p o v KA 1 7 n p o ( T * x € l,/ E 1
23 t o v t o v E 24 ^ om. H K 25 f i p a d v r c p o v F H K 26 K a t
om. F fcVaı Â K n r e p t o u r f } v E t 6 alt. om, H K 29 öe^o

Ea oı Xoy»)i fiıjo F I : fiıjo Xoyot S l \ 6 y o t b v o H JK 32 8,80-


p c v o v KAT : S c S o f i c v o v E 33 E S T : om. KA 34 S y K o s I
d n o ] «tro toû F IP 35 ^7r(>] «ttötou F H I J 2K P 240® 1 r j f u t r v F
3 la o T a \ fi E 1 5 r<'1 E 2K a P S : t o E 1 aa E P : «a« F JH JK :
nam ı I : a S râ E *K A P S i om. E 1 03 E P : 0 0 0 0 F : /3
H IJK S a p ^ o p rat E 6 p e c r o v E H IJ1 et fort. S : p e o - o v tg » v
a F J 2K 7 y KAS €V^(İT«u] ou 3 A : ccr^arov twi» ^ F
8 rouroıs övr#! F H K roiçj tw K
FİZİK 6 295

hiçbir zaman yetişemez, çünkü kovalayan, ilkin kaçanın [ilk] aynlma 15


noktasına varmak zorundadır, dolayısıyla daha yavaş olanın her zaman
Inraz önde olması zorunludur. Bu sav [yukardaki] ‘ikiye bölme’ temellen­
ilirmesiyle aynı, ama yalnızca kalan uzunluğun ikiye bölünmemesi açısın­
dan ondan farklı. İmdi temellendirmeden çıkan, daha yavaş olana yetişi- 20
lememesi. Ama, aykınlık ikiye bölme ile aynı (çünkü heriki temellendir-
ıııede de uzunluk bir biçimde bölündüğünden ötürü, sona-smıra varıla­
maması sözkonusu, ama berikinde eklenen “efsanevi” hızlıların hızlısı­
nın bile kovalamada en yavaşa yetişemeyeceği); dolayısıyla çözümün de 25

;ıynı olması zorunlu: önde koşana yetişilemeyeceği kabulü yanlış, çünkü


önde koştuğu sürece yetişilemez, ama yine de sınırlı bir uzunluğun geçil­
mesi kabul ediliyorsa, yetişilebilir. Demek ki, iki temellendirme bu.
I Jçüncüsü az önce sözünü ettiğimiz, diyesim uçmakta (yer değiştirmekte) 30

olan okun durgun olduğu. Ama sözkonusu olan, yanlış yere, zamanın
'anlardan biraraya geldiğini kabul etmek, bu kabul edilmezse çıkarım da
Idoğru] olmayacaktır.
Dördüncüsü ise pistte devinenler üzerine: bunlar eşit büyüklükte
I cisimlerden oluşmuş yine eşit büyüklükte] iki öbek, yine eşit büyükte [ci­
simlerden oluşmuş olup devinenlere eşit] bir öbek önünden karşıt yön­
lerde deviniyorlar. Bir öbek pistin sonundan öteki ortasından başlıyor 35

devinime, hızları da eşit. Burada [Zenon], yarı zamanın iki misli zamana 240a

eşit olmasının sözkonusu olduğunu düşünüyor. Ne ki, yanlış akıl yürüt­


me şurada: hem devinen hem de duran nesne boyunca, eşit uzunluğun
sabit hızla eşit zamanda geçildiğinin kabulü. Oysa bu yanlış: sözgelişi diy­
elim ki, duran birbirine eşit cisimler AA; bunlarla sayıca ve büyüklükçe 5
eşit cisimlerden oluşan B B devinime ortadan başlıyor, sayıca ve büyüklük­
çe bunlara eşit olan ve B öbeğindekilerle eşit hızda olan C C öbeği
296 OY23KH2 AKP0A2EQ 2 Z

9. 239» 15 — 240“ 33
<rvp./3 aweı S'j to trpÜTov B â/xa eırı rû eo^âra) eîraı Kai
to ırpûror T, irap’ âA\r)Aa Kirovfiera>r. <rvp/3 aıv(i 8 e to 10
T- Ttapâ Kavra [râ B] bıe£ekt)kv6 evaı, to 8 e B ırapâ râ
T))xiar)- tSo-re ijpııcrvv eîvaı râ r )(p6 v o v laov yap İKaTtpov icrrıv
irap İKaoror. âpi.a 8 e crvp.{îaıveı to ırpârov B ırapâ Kavra râ T
7TapfXrj\v0 fv a r ap.a yâp earat ro Trpûror T Kat ro ırpû-
rov B eırı roîy ivavrîoıs eo-^aroıs, \l<rov \povov irap' l/caoror 15
yıyvopevov rtHv B ocrav ırep rS>v A, <5 s cpr^aıv,] âta ro a/i-
<f>6 repa Icrov %povov ırapd râ A yıyreo-flat. o ^ıeı> oıır Aö-
yos ovtos icrrıv, crvp.f3 a.lvei 8 e ırapâ rö tlpr/pevov \jrevbos.
ovb'e br) Kara rrjv iv rfj avrıcftacreı p.tTaj3 okr\v ovd'ev ijpîv
tcrraı ahvvarov, olov el İk tov p.i] kevKOv els ro kevKov jnera- ao
/3 a AAeı Kat er pijberepif İ<ttLv, its İpa otre kevKov lo ra t o{/re

on AevKov ot yap el fii/ okov iv öırorepcoovv icrrıv, ov Ae^öîj-


o’erat AevKov n ov kevKov kevKov yap keyopıev rj ov kevKov
ov rû öAor eîraı toiovtov, aAAa tG Ta ırAeurra î] ra kv-
p ıdrara fiipt]' ov Tavra 8 ’ icrrıv yuij etraf re er tovtcû Kal 35
fiîj eıraı er rovru> ökov. opıoıcas 8e Kat İttI tov ovtos Kat
e7rt tov pırı övtos Kal tS>v âkkcov tS>v Kar’ avrıtpacrıv ecrraı
p.ev yap e£ âvayKTjs iv Ûarepm r â r avriKetpevcüV, iv ovbe-
repto 8 oAor aîei. ıraAır 8’ t7ri roû ıcvKkov Kat eırı rjjs crcf>a(-
pas Kal okcos tcov iv avroîs Kivovp.ivtnv, orı crvp.fîr\creTaı j0
avrâ rjpep.elv iv yap rû> avrû> röıtco \povov t i râ ecrraı
Kal avrâ Kal râ ju eprcöore ^pep-rjcreı âp a Kal Kirj/treraı.
ırpÛTOV 1uev yap râ fiepr] ovk İcrrıv iv rcj> avrcp ovdeva XP°~

a 9 ırpürov 0 E 2KAS : 0 n p â ro v E 1 ftr^âra) y tıvaı fecit H


10 y İ t r i t ğ > fV^ıir'ca f i i r a p ’ H ro E 'F H JK A S : fiıj râ E*I
11 râ B se c lu si: habent H I : |3 E 1 : ro a E 2F JK A P S 8ıtfeXıj\u-
Stvaı E F I J K P : dttkr/kvdtvnı H A S TO E A S : ra KAP df
E F H J'K A P S : om. I J 1 12 r/fita-t] IlA : rjfiiarf A S rjfitav F î
Kal İJfilITV H îfjd H 1^ €Ka<TTOV K A S I tKa(TTOV (IVTÛV E TO
npbiTov Cornford : r a a E : r â K a S 1 4 - 1 5 Trapc\y\vûcvat (â/i<ı. . .
ro-x«ToıS), lao» Lache\ier 14 carat E JÂ b : ia rı F H İ K 15-16
tauv . . . (f)qaı seclusi, ante ro a 11 collocanda ci. A : habent ÜS
16 rö yıyv6[j,euov E rotu T, otrop ırep (rö r ) Lachelier ırepı F K
a KAA : nn E 17 napa to] k o tu to A a K
1 9 r j om. H dvTL<f)â(T€t E aKAS : (frâact E 1 21 ea T a t I ;
ftı»m H 24 elvaı #Xov E Ta alt. om, KA Kvpıâtrepa H
2 5 Tt om. K 2 6 fV] t o v t o ip E optos . . . 27 E *F İJK P S î
p r ) & ır r o s Kat eırı t o v H : O i n . E 1 2 7 #ca« ( V I T&P E t& v alt,
om. K 2 9 5' alt. H S : om. E F I J K 3 0 o\<x>s om. S 3 1 a v râ
om. I «*ttî F K 3 3 tm om. J .
IO
FİZİK 6 29 7

devinime sondan başlıyor.57 Sözkonusu olan şu: karşılaştıklarında ilk B,


ilk C ile aynı anda sınırda oluyor. Yine C tümüyle B ’leri geçmiş bulunu- 10
yi ir, B ise [A’lann] yarısını geçmiş oluyor. Dolayısıyla zaman da yarısı
uluyor, çünkü herbiri herbiriyle karşılaştırıldığında eşit. Aynı anda şu da
nlııyor: ilk B bütün C ’leri geçmiştir, nitekim ilk C ile ilk B aynı anda
karşıt sınırlarda olacaklardır, [nitekim onun dediğine göre, B ’lerin herbi- 15

ıl için sözkonusu olan zaman, A ’lann herbiri için sözkonusu olan zama-
ıı;ı eşit], çünkü herikisi de A’nın önünden eşit zamanda geçiyor. İmdi te­
mellendirme bıu, dayanağı da az önce sözünü ettiğimiz yanılgı.
Karşıolum açısından değişme ile ilgili olarak da bizim için ola­
naksız bir şey yok, çünkü sözgelişi nesne ‘ak olmayan’dan ‘ak’a değişi- 20
yursa ve iki durumdan hiçbirinde değilse, sanki ne ‘ak’ olacak ne de
ıık olmayan’! Nesneye ‘ak’ ya da ‘ak olmayan’ denememesi onun bü-
ıılııı'ıyle iki durumdan birinde olup olmamasıyla ilgili değil, çünkü bü­
tünüyle öyle olmasından ötürü değil, çoğu parçaları ya da en önemli
Imrçaları açısından öyle olduğundan ötürü nesneye ‘ak’ ya da ‘ak ol- 25

mayan’ deriz. ‘Belli bir durumda olmamak’ ile ‘belli bir durumda bü-
iılıu'iyle olmamak’ aynı şey değil. ‘V arolan’, ‘varolmayan’ ve karşıolum
m,ısından öteki nesnelerde de bu böyle. Nitekim zorunlu olarak karşıt­
lardan biri durumunda olacaktır, ama hiçbirinde her zaman bütünüy­
le olmayacaktır. Ayrıca çember, küre, kısaca kendi [eksenlerinde] devi- 30

nen nesnelerle ilgili olarak, onların durdukları sonucu da çıkacaktır,


ı.ıinkü hem onlar hem parçaları belirli bir zaman aynı yerde olacaklar,
dolayısıyla aynıi anda hem durağan olacaklar hem de devinecekler! Oy-
’ı.ı ilkin onların parçaları hiçbir zaman boyunca aynı değil, ikincileyin
298 <Î>Y2IKH2 A KP0A 2EQ 2 Z

240 ^ voi’, e Ir a Kal ro ö kov ııe r a fta k k e ı a h i els e r e p o v oiı yap


7; avrıj (<ttlv rj aıro rov A kajj.f}avofievT) Ttepıtfıepeıa Kal ?/
â n o rov B Kal rov T Kat r&v âkk(ov (Kacrrov (rıj/jıeîaıv, nkr]V
ü)S O flOVfTLKO'i âvdpiüTTOS Kal âvöpiOlTOS, OTt CTVfl^ej3r)KeV.
5 cJicrre fie r a fid k k e ı alet T) erep a e l s ttjv krepav, Kal ovbeırore
rfpefirjcreı. tov a v ro v 8e T p o m v Kal eırt rf/s (rtjjacpas Kal
em t &v aAA<uy r û r eı» a v ro ls Kivovftevmv.
’ A ırobebeıyfievaıv be ro vratv k ey o fiev ört to afiepes ovk jo
e v b e \ e r a ı K iveıuBaı nkî]V K a r a <rt;/x/3e/3jj/cos, dıov K tv ov fiev ov
ıo r o u au> fxaros 7j ro v /j-eyedovs rû e v v n d p ^ eıv , K a d an ep
a v el r o ev t û ırkoıuı klvoîto vtso rrjs ro v ttAoi 'ov <f>opâs
77 r o fiepos r jj tov ökov Kivi]<reı. ( â f ie p e s 8e Ae'yıo r o /cara
ıro<rbv a b ıa ip ero v.) Kal ya p at T&v fiep& v Ktvr)<reıs erepa ı
eler t Kar a v râ r e r â /uept] Kal Kara ri]v roiı ökov klvt]<tlv .
15 îb o ı ö ’ â v T ts eırt r f j s t r t y a ı p a s / l â k l a r a rr/v bıa<j>opâv’ ov
yap ravTov ray os etrrl t & v re ıt p o s rai Kevrptp K a l r& v
e K T o s Kat r fjs o k rjs-, cLs oiı f i ı â s ovtrrjs K i v ^ t r e a ı s . Kadânep
ovv e h r o fie v , ov ra) fie v e v b e \ e r a ı Kiveî<rOaı t o a f i e p e s <ûs ö
ev ra) TrkoCuı K a d ıjfie v o s rov ır k o lo v öeov ros, K a â ’ a iır o 8’
20 ovk (vbey^eraı. fieraflakk^Tü) yap e/c tov AB els ro B r ,
etr’ e/c fj,eyeöovs els fieyeOos e îr ef eyıbovs els eibos eîre
/car’ âvTi(f>atTiv o 8e xP^vos en jo ) ev ıL ırpo>ro> / le r a fia k k d
e<p’ oiı A . ovkovv avâyKi] < .. Kaâ' ov fie r a fiâ k k ft \p o v o v
?*; ev râ) A B e ıv a ı t/ ev rû B r, 7) râ fiev ti airrov ev
25 roıiriü ro 8’ ev ÛaTepar rrâv ya p ro fiera fta k k o v ovtojs
e ı\ e v . ev tKareptü fiev ovv oi)K e a r a ı r t a v r o v fit p ıv r o v yap
av eh 7. âAAa fu]v ovû' ev roj BT’ fiera/3ej3kriKos ya p
ecrraı, vıroK eıraı 5 e fiera/H akketv. k e îıre ra ı brj a v ro ev rSı
AB eıv a ı, Kad' ov fj.era/3 â k k e ı yp ö vo v. rıpefiı'jcreı â p a • ro

** I to om. E 1 a ı e ı om. I y a p dfî ıj F 4 *■** E 2KAPS


om. E 1 «ai n v d p a m o s E F H J K P : om. S : *ai om. I 5 rqv
om. F 6 r i j s om. S 7 e m E H I JK S P ; om. F S 1 8 \e y o p ev
E 1K A T : k e y u ıp e v E 2S 9 K i v o v p e v o v t o v a M f t a r ııç E S T : r o v
o t a p a r o s K iv o v p t v o v KA IO t <5 JS : r m v E 1 : r o H : t o v E 2F I K :
om. T e v v ı r a p x f i v E 'S : e v <û v n d p x * ı E ’ KA : t f e r v ı r d p ) ( ( i T
12 K a r t ı E F S : K a r a T tı H IJ K 14 k o t 1 a i r r d F H K S : K a d ’ a l ı r a E :
/tara T a v r a 1J 15 rır *ai e n i F K 16 e er t i E S : t a r t ı l KA
17 oi] F 18 fiT r o v H I JK p ey ] p ev o iv I K iv e l t r Ö a ı
om. H 19 3' E S : y a p KA 20 p e T ( i ^ d X \ f T a ı K 22 Tr/Jcorcot
H 24 avrcu F 26 oov om. H27 evK A S .
E 28 nvröv Tû) E
FİZİK 6

'I Mil ün' olarak da her zaman başka bir şeye değişirler. Nitekim A noktfa- 240b
mm lan alman bir çem ber dönüşü ile B ’den, C ’den ve öteki herbir n o k ta ­
lı n alman aynı değil - meğer ki, ‘insan’ ve ‘eğitimli insan’ gibi ilinekse^
nnlamda ola. Dolayısıyla her zaman biri ötekine değişir ve hiçbir zam a® 5
ılıırmaz. Küre ile kendi içlerinde [eksenlerinde] devinen öteki n e sn e le rd i
ile hu böyle.
10 Bunlar kanıdandığına göre diyebiliriz ki, ‘parçasız’ bir nesneniin
ılrvinmesi olası değil; ancak ilineksel anlamda, sözgelişi beden ya da b 3' r
I ııtyüklük devindiğinde, onun içinde olunmasından ötürü [bu olabilir1"]; 10
ilineğin bir teknedeki nesne, teknenin devinmesiyle ya da bir parça, bı>ü-
ııınûn devinmesi yüzünden devinebilir (“parçasız” ile nicelikçe bölün10'
im yen nesneyi kastediyorum). Parçaların devinimleri, kendi başına paar_
ı..11;ır açısından ve ‘bütün ün devinimi açısından değişiktir. Bu ayırıım 15
m,■ellikle kürede görülebilir: çünkü kürede merkeze yakın parçaların h ılzl
dışı iiki parçaların hızıyla ya da tüm kürenin hızıyla aynı olmayacaktır, die~
inek ki, devinim tek değil. İmdi dediğimiz gibi, tekne gittiği için te k n e c d e

mİıı ranın devinmesi gibi, parçasız bir nesnenin böylece devinmesi ola,‘s) >
ıiıııa [parçasız bir nesnenin] ‘kendi başına’ devinmesi olası değil. Diyeli1m
il, Iparçasız bir nesne] A B ’den B Ç ’ye değişsin -ister bir büyüklükten b3ü- 20
yılldüğe, ister bir biçimden bir biçime, isterse karşıolum açısından. ‘İtfk
didiştiği zaman da D olsun. İmdi onun, içinde değiştiği zaman boyuln_
ı ,ı, ya A B ’d e ya B C ’de olması veya onun bir parçasının berikinde, l^3lr
I ı.ı ırasının ötekinde olması zorunludur. Çünkü her değişen n esnen1111 25

Imyle olduğunu söylediydik. İmdi herikisinde birden onun bir parça^1


ulumayacak, çünkü bu durumda parçalara ayrılabilir bir nesne olacaktf11-
İK ’de de olmayacak, çünkü bu durumda değişmeyi tamamlamış o lacak ­
ın , oysa değişmekte olduğunu kabul ettik. Geriye kalan şu: nesne, değ?*-Ş"
ıl/;i zaman boyunca A B ’de, demek ki duruyor! Çünkü “belli lhir
300 «DYZIKHZ AKPOAEEOZ Z

9. 240b I — IO. 24Ia 24


y a p i v riu avrû> e ıv a ı \p o v o v r ıv â ı)p ep d v rjv. 5><rr ovk i v - 30
ö e ^ e raı rö âp.epes K iv eîa d a ı o vb’ ökaıs p.fraj3 â k k e ı v p.o-
v a \ û s y a p â v o v r ıo s r)V a v r o v Kivr/aıs, el 6 \ p o v o s ı)v İk
tS>v v v v a le l y â p e v rû> vv v KeKivrjjxevov â v i]V Kal p.era-
fiefiKrjKos, &a r e KiveîaO aı /uev fjujbenore, KeKivrjaûaı 8’ aeı. 2 4 1 ®
ro vro b' ö n â b v va ro v, bebeiK rai Kal ırp ö rep o v o vr e y â p o
\ p o v o s en rSiV v v v o v 6 ’ rj ypap.fj.ri İ k arıy p -S ıv ovO’ 77 Kİvr)<rıs
eK Kivi)p.âr(ûv oiO ev y â p â k k o ıroıeî o r o v r o k ey o ıv rj rrjv
kîvt)<tiv i ç âıuepûv, Kadâırep â v el r o v \ p o v o v İK r& v vv v 5
rj rd p.rjKos İk a rıy p û ıv . 6
e r i 8 e Kaı İ k r û v b e <f>avepov o r ı 6
o v r e <jrıypj]V o vr’ â k k o â b ıa ıp ero v oiıûev ev b e^ era ı KiveicrOaı.
â ıra v yâ p râ Kivovp.evov â b v va ro v ■nportpov pıeîÇov KivrjOfjvaı
a v ro v , ırplv rj la ov rj e k a rro v . el brj ro v ro , (pavepbv o ti
Kaı r) (rrıypi] e k a r r o v r j. l a ov Kivt]Ûı)aeraı ırp S ro v . iarel 8 e 10
âbıaCperos, â b v va ro v e k a r r o v Kivrjdrjvaı ırp o rep o v t<rrjv âpa
a v rfj. ü>are İ a r a ı f] ypap.p.1] İ k a r ıy p .û v a le l y â p îarjv k i-

vovjievrj rrjv 7râ a a v yp a p p rjv a r ıy p j] Karajierpr/aeı. ei 8 e


ro v ro â b vva ro v, Kal ro KiveicrOaı ro â b ıa ıp ero v â b v va ro v.
e n b’ ei âırav ev X P°V<Ç Kiveîraı, iv be r<o vvv prjOev, âıras 15
8e X povos bıaıperos, eîrj &v n s \povos ik d r r to v âruovv rûv
Kivovjievcuv rj iv u> Kiveîraı oaov avro. o v ro s /xev yâp e o ra ı
\povos iv <Ş K iv eîraı bıâ r o ırâv iv x P °V(a Kiveîaûaı, xpo-
vos be ırâs bıaıperos bebeiKraı ırporepov. ei 8’ âpa arıypi]
Kiveîraı, earaı rıs Xpovos ik ârrco v rj i v <L aiırr/v İk ıvrjOrj. âkkâ 20
âbvvarov iv yâp r <3 ik â r r o v ı ek arrov âvâyKt) Kiveîaûaı.

(ia r e e a r a ı bıaıperov ro âbıaıperov els ro e k a rro v , tûaırep Kal


o xpovos els rov X P °v o v . pova^âs yâp âv kivoîro ro â/xe-
pes Kal âbtaîperov, el r\v iv r â vvv Kiveîadaı bvvarov rŞ>

** 3° X fu w n l e ı v a ı KA 32 Kivıjcnı E J S : f/ K İ v t j a ı s F H IK
24Ia 2 Kaı om. KA 3 İ k t £>v r r T t y f t â v F 6 fi r j K o s E S :
t ı t y t û o s KA 7 a T i y p f / İK <î\Xo om. F ov& cv â S ta tp fr o v
K 9 ı r p l v â v fı F I J K II â d ı a i p s r o v E t \ u rt ( ikiI u rr } E
12 avrj J : a v r r j F H IK ta t] K K iv o u fz e v rjv E 13 a r ı y p r j v E
14 to alt. KAS : om. E 15 eri e l n â v P S T «V alt.] d E ır â ç
KAS 16 , w TIS E F H IP S : r ıt â ı/ J K OTO!'Our KA 17 t)
E S : om. KA P o a o v . . . 18 K i P t î r a ı om. H K 17 oÛto]
a v to K fK in jrtiL J 19 fi’ om. F H J K 20 Ş E P T : om. KA
a v r r j v scripsi, fort. P T : a v r i ] F H K : t ı v r r j E I J 22 S ı a ı p f — u TO
d ıa ıp c T Ö v E 23 fi?! r r p o ç E y â p F H J K T : om. E l âv] âpa I
FİZİK 6 301

■.iman boyunca aynı yerde olmak, durmakür” demiştik58. Dolayısıyla par- 30

ı, nsız bir nesnenin devinmesi olası değil, genelde değişmesi de. Yalnızca
lıiı biçimde, zaman ‘an’lardan oluşsaydı, onun devinimi olanaklı olurdu,
ı, ı'iııkü nesne her zaman ‘an’ içinde devinimini ve değişmesini tamamla­
mış olurdu, dolayısıyla hiçbir zaman devinmez, hep devinmesini tamam- 241a

liiııuş olurdu! Bunun ise olanaksız olduğunu daha önce de kanıdadık59.


/ııınan ‘an’lardan, çizgi ‘nokta’lardan, devinim de devinim birimlerin­
den oluşmaz. Bunu savunan ise, devinimi ‘parçasız parçalardan’ oluşan
1ur şey diye kabul etmekten başka bir şey yapmıyor. Sanki zaman ‘an’lar- 5

ılım, uzunluk noktalardan oluşurmuş gibi!


Öte yandan, ne bir noktanın ne de başka bir bölünmez nesnenin
ı levinemeyeceği surdan da açık: her devinen nesne, [kendi büyüklüğüne]
r.;,iı ya da kendinden daha küçük bir büyüklük geçmiş olmadan önce,
kendinden daha büyük bir büyüklüğü geçmiş olamaz. Bu böyleyse, açık
kı nokta da ilkin [kendinden] küçük ya da [kendine] eşit bir büyüklüğü
ırçıniş olacaktır. Ama madem bölünemez, daha önce kendinden daha 10
küçük bir büyüklüğü geçmiş olması olanaksız. Öyleyse kendine eşit olanı
İneçmiş olur]. Dolayısıyla çizgi noktalardan oluşmuş olur. Çünkü hep
kendine eşit bir büyüklüğü geçerse, nokta çizginin tümünün ölçüsü/ölçü
lılı imi olacaktır. Bu olanaksızsa, [noktanın çizginin ölçü-birimi olamaya-
ı ,i)îi daha önce gösterildi], bölünemez olanın devinmesi de olanaksız.
Ayrıca her nesne bir zaman içinde deviniyorsa ‘an’da hiçbir şey de- 15

vi ıı iniyorsa, her ‘zaman’ bölünebilirse, her ne olursa olsun her devinen


nesne için, içinde devindiği zamana eşit olan nicelikten daha az bir za-
ııum olacaknr. Her nesne bir zaman içinde devindiğinden ve daha önce
lıer ‘zaman’m bölünebilir olduğu gösterildiğinden ötürü60, içinde devi­
nim gerçekleşen bu zaman varolacaknr. İmdi bir nokta deviniyorsa,
mmn içinde devinmiş olduğu zamandan daha az bir zaman olacak. 20
Aıını bu olanaksız, çünkü daha az bir zamanda, daha az bir devinimin
ıti çekleşmesi zorunlu61. Dolayısıyla zaman nasıl zamana bölünüyorsa,
I 'i ılı inmez olan [nokta] da daha küçük parçaya bölünecektir. Aslında
I'. uçası olmayan ve bölünmez olan nesne tek şu biçimde devinebilirdi:
l’nlıinmez bir nesne için ‘an’ içinde devinmek olanaklı olsaydı!
302 OYZİKHZ AKPOA2ES22 Z

25 ârö/uM- tov yn.o avrov kâyov iv ruj vvv KivtıcrOaı Kal


a6 âbıaiptrov tl Kivticrdaı.
26 l A e T a f t o k î ] S’ O V K ( ( T T t V o v b f /J L i a â ı r t ı -
pos• â :r a t r a yap t )V İk t i v o s eıs rı, Kaı f) i v â V T K p â c r t ı
K a l i] i v ev a v T i o L s . coare t & v p . i v küt’ âvrî</>a<rıv i] ( p â a ı s
Kal . a T r o < f)a < T is ıtip a s (olov yevetretos p .e v tö ov, < j> 6o p â s
30 l € to firj öv ), t & v b ’ iv t o î s iv a v T io ıs Ta iv a v r la • T av ra
yap aK pa T ijs ı x t r a f io k ıj s , o jo r e K aı âAAoi(ıi<recos n âtrrfs
(e f ivavTL(üv y â p tiv ü iv îj â kko L u ıcrıs), <)jxouüs 8e K al av-
£ ıj(r(w s K al <f>6lart(t>s - av£rj<rt(ûs fütv yap to ır tp a s ro û
2 4 1 b K ara rrjv o İ K iia v <j>vaw T tk tîo v p .e y t d o v s , <f>0 t<rta)S 8e ?/
to v to v e K o r a tr ıs . ?; 8 e (£ o p a o îItm p,tv o v k eo raı ’n t ır t p a -
<rp.tvr)' ov y a p ır a n a iv (v a v r to ıs - âAA’ iıreıb r] t ö â ö v v a -
rov Tp.r) 6r )v a ı o v tw , ru> p.jj t v b i^ t o - ö a L rp rjÖ rjv a L (ır k to v a -
5 X ‘î î yap k ty tra ı rö â b v v a ro v ), ovk iv b c \ (r a ı rö ov re us
â h v v a r o v T tjiv t a O a ı, o iıb e öA ıos r ö â b v v a r o v y t v i a ö a ı y ıy v t-
c r ö a ı, o v 8e rö /uera/3 aAeîı» âbvvarov iv b t^ o ır ’ av p .t r a -
fiâ \ \ (iv ds ö âbvvarov p tr a fla k tıv . ti ovv rö <j>tp6ıxtvov
fiera / 3 aA Â oı e îs tl, K al bv v aröv eoraı p .t r a [ ia X ( lv . cûtrr
10 oOk arrtL p os rı K lvrjcns, o v b ' oî<r07) ( r e r a ı rijı> â n t ı p o v âdvva-
tov y â p b ı t k d t î v avTr\v. ötl p .iv ov v ovtcos ovk e u t iv â ır e ı-
p o s fiera/ 3 oÂr; c o o re fit; (L p ıV ö a ı n t p a a ı , (p a v ep o v . â k k ’ el
ovt (üs iv b e x .fr a L <5 trre r <3 e î i'a t â n tıp o v r ıjv avr'ı^v
ov<rav K al p.Cav, <TKe7TT(ov. y.r\ p .ıâ s p .tv y â p y ıyvop.tvT ]s oiı-
15 ö ev ıtrtüs K o jk v tı, o lo v ti / *era t't\v tp o p â v dA A ouocrıs eırç
K a ı /xerâ rrju â k k o ıo ıı r ı v av£r/<rıs K al T iâ k ıv y t v t m s " a v rat
yâp a ltl p.tv ecrra ı rejj \povu> Kivrjarıs,â k k ’o v p ııa 8 ı â r ö
/i»; e ıv a ı ptıav e f a n a t r û v . ât tr r e 8 e y îy v t a Ö a ı p ı a v , ovk iv -
h iy tr a ı â n tıp o v t l v a ı r& \pSv<f nX?]v p ıâ s " a v r rj b ’ ia r r lv
20 ?; KlİKkuı (p o p a .
a 27 arrnff E 1 28 om. E J 1 t p c ıa t s ] #carâr/;a(rif H et fecit F
29 ^ om. H I J K 3 I * n i] f ^ K trâ(rı;com. I 33 rö ıripn t Ü T : Irfpa r
rö Prantl b 2 '< r n a n E torı F 3 r r n a a E J T : aTmo-fl F H IK
«V om. J 1 tVft H K T ro om. F 4 ovraı, tw] ovreo vel o v
t(û E 1: t (û E 2T naWn^(âs F H IK 7 /ufTa/y«XXci^ EAP
8 iL C T n ft a A e ıv KS : EAP 9 ^era/3a/\Xft I ftfro-
0 nX#ıv K S : /ifra^ctXXfiı^ EA IO l i j r ^ t p o s t a r a t q K r r j v om. E
II o v k t o r ı v o ı/ T 6 ) c F d n e ı p o ç 7) ^ f r n / 3 o X ^ I 13 € v S t x n lT O K rtp
F İ J P S T : t a r t v e v r ı v t E : om. H K o v a u v r r jv n b r iıv F 15 r r ] v
om. S T 19 fipaı â n t ı p o v H ta r ıv ] â p a K 20 rj k v k \ ü >
IT : 17 xÛa:Xûi /ıtn E : fj f i t a 17 k v k \ a> F H J K { r j f t i a erasit J)
FİZİK 6 303

Nilekim “an’da devinmek” ile “bölünmez bir nesnenin devinmesi” aynı 25

irmellendirmenin kapsamı içinde.


Yine hiçbir sonsuz değişme de yok. Çünkü hem karşıolum açışın­
dın hem de karşıdar açısından her değişme ‘bir şeyden’ ‘bir şeye’ idi,
Uııuı gösterdiydik62. Dolayısıyla karşıolum açısından değişmelerde sınır,
rwileme ve değilleme (sözgelişi oluşunki ‘varolan’, yokoluşunki ise ‘va-
n ılmayan’). Karşıdar açısından değişmelerin ise sınırı karşıdarın kendile- 30

ıl, çünkü bunlar değişmenin uç noktaları. Dolayısıyla her nitelik değiştir­


il u'sinin de [bir sınırı var] (çünkü nitelik değiştirme kimi karşıdardan
oluşuyor); büyüme ile eksilmenin de aynı şekilde sının var: büyümenin­
im, nesnenin kendi doğasına göre tam büyüklüğünün sının, sözgelişi [ye- 241b

ıişkin insan], eksilmeninki de bunun, [kendi doğasına göre tam büyüklü­


ğünün] yitirilmesi. Ne ki, yer değiştirme bu anlamda sınırlı olmayacakttr,
ı.fmkü her yer değiştirme karşıdar içinde değil. Nasıl bir nesnenin kesil­
miş olması olası olmaması anlamında ‘kesilmiş olmasının olanaksız ol­
duğu’ söylenebildiğinden ötürü (çünkü ‘olanaksız’ çok anlamda kullanı-
lı r), kesilmesi olanaksız şeyin kesilmesi olası değilse, aynı şekilde genelde 5
ıir oluşmuş olması olanaksız olanın oluşmakta olması ne de değişmiş ol­
ması olanaksız olan bir nesnenin, değişmiş olması, olanaksız olan şeye
ı Iı ığru değişmekte olması olası olabilir. İmdi yer değiştirmekte olan nes­
ne bir şeye doğru yer değiştirmekteyse, onun değişmesini tamamlaması
ı la olanaklı olacaktır. Dolayısıyla devinim sonsuz olmayacak, nesne son- 10
■ııza değin yol almayacakûr, çünkü sonsuza değin gitmek olanaksız. De­
mek ki, sınırlarla smırlandırılamayacak denli sonsuz bir değişme olmadı-
i;ı açık. Ama devinimin aynı ve tek olmasına karşın bir zaman içinde
miiisuz olacak anlamında sonsuz olması olası mı, bunu sınamak gereki­
yor: devinim tek olmasa herhalde buna hiçbir engel yok, sözgelişi yer de- 15

iliştirmeden sonra nitelik değiştirme olsa, nitelik değiştirmeden sonra bü­


yüme ve yeniden oluş olsa! Böylece zaman açısından hep bir devinim
olacaktır. Ama bu devinim, bütün bunlardan oluşan devinim tek olma­
klığından ötürü, tek değil. Dolayısıyla tek devinim oluşuyorsa, bunun za­
man açısından sonsuz olması olası değil -bir devinim dışında: o da çem-
lıcrsel yer değiştirme. 20
304 <I>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 H

IO. 2 4 Ia 25 --- I. 242® 50


H.
I "A it a v ro kivov\x(vov v ito tiv o s âvâyKr] K iveıtrdaı-
ei n'fv y â p ev i a v r â pij e\ eı rrjv âpXVv Trİs KM ycrfus, 35
(p a v ep b v ân iıf îr e p o v la v r ir a ı (âAAo yâp İt r r a ı ro
kivovv)- e l 8’ f v avrû>, t a r m [râ] eiKr]njxevov «ft' ov ro A B
ö Kivcîraı KaÖ’ avro, aAAâ pi] (r<Ş to iv ) t o v t o v t i Kiveîcröaı.
npÛ Tov p'tv ovv rö v7r o \ a p fjâ v (iv r â A B iı<f>' e a v r o v ki-
vfLtrâaı b ıâ râ o Kov re k i veî<r0a ı Kal im' ov bev d s r û v 40
i£(D&(v 3fxoı6v i a r ı v ıZcmep ei ro v K A k iv o v v to s r o AM
x a l a v ro v Kivovjicvov ei fx»ı <pâtrKoı n s t o KM K iv d ırö a ı
iııso n v o s , b ıâ ro p.r] (pavepov e îv a ı ısoTtpov râ kivovv Ka'ı
ıtoTepov ro K iv otip iv u v eîra Tâ prj vito t i v o s K ivovpevov
o v k âvdyKt] T iavaacrdaı K ivovpevov rS> âAAo rıp e p d v , âAA’ 35 24a*
eı r ı y p f f i n tü> âA A o n c n a b a r d a ı K iv a v jitv o v , âvâyK r] v ito
tiv o s avro K iv fîo ’O aı. ' tovtov S’ e lK r jp p tv o v ıtâ v , tö

Kiv ov fM v ov Kivıj<r(Taı v ito n vos. en et yâp e iK r jır r a ı [r o ]


K iv o v p ev o v i<fi’ (5 r â A B, âvâyK r] b ıa ıp e r o v avro eıvaı-
rtu v yâp to K tv o v fifv o v b ıa ıp e r o v . bır]pr]<rBu> br] ıc a r â r â 40
T. rol; di] TB
jxî) Kivov/j.eı/ou o v KU’t/dr'/a-eraı r b A B ’
fi yâp K ivt]<reraı, b rjk o v o n r â A r k iv o ît âv r o v F B
t jp e p o v v r o s , û /a r e ov K aö’ avT o K iv r jâ r ja fr a ı K al ıt p û r o v .
aAA’ v ıre K d T o K aö' avro K iv e îa d a ı K al n p & rov . âvâyK r]
&pa rov F B pi) Kivovpivov ı)pepelv râ A B . o 8e r ı p e p e l 45
fif] Kivovptvov rıv6s, û>poXüyi]Taı iııro n v os KiveltrÖaı, âirrre
ıtâv âvdyKt] ro Kivovptvov vito n vos Kiveîtrdaı- aei yâp
«V raı râ Kivovpevov bıaıperov, tov 8epepovs ur] Kivov-
pevov â v â y K i ] Kal to â k o v rıpeptıv. 49
İTTfl 8e T t â v râ ki - 49
v o v p e v o v â v â y K r ] K i v t ı a Û a ı v n ö n v o s , ( â v y e rı K t v t j r a ı 50

2 4 ib 34-8 = 2 4 ib 24-7 3 9 -4 4 = 2 7 -3 3 4 4 — 2 4 2 * 38 = 33—


242*5 242» 38-49 = 242» 5 -15 49-54 = 15-20
TU. A fjı< T T o T t \ o i'f n e p t K ille r i o) i t 5>v « î y to ü { q ; â p ıa T o r « \ o v ff
<j>v<riK rjs a K p o â < rfaıs b : ’Apt(iTOreXoı»r ( jt u m K ı ^ Û K p o a t r e u s B t f l K i n r Z o r C
îj
b 34 â v d y K t ] iır r o t i v o s S 37 a i'T < Ş Spengel: a v r â S ta ra t c ro
seclu si: om. P 38 r« r S>v S, Spengel: r ı p PP : r â v P 1 : om. 2
41 fi] 17 çjy 42 < i sect. Bekker < f > a a K o ı . . . KM] tottum al ter um
241^ 3 1 —242* 4 v ı t o \ a p ^ â v o ı . . . K t v o v f i f v o v fere lıabent cjy KM S,
P ra n tl: AM S 242® 37 S ' scripsi: y â p 2 38 r â seclusi:
om. S 42 TB] a/i c : B r Moreliana 46 û > p o \ o y r ;T n c j y
47 <*'• i u v y â p S 5° M r ı v o s K i v f î ı r Û a t S y f «»«îcöaı y
FİZİK 7 305

Y ed in ci K itap

1 Her devinen nesnenin ‘bit şey’ tarafından devindirilmesi zorun­


lu, çünkü nesne devinim ilkesini kendinde taşımıyorsa, başka bir şey ta- 35

rafından devindirilmektedir, bu açık (devindiren nesne başka bir şey ola­


cak). Ama [devinme ilkesini] kendinde taşıdığını [düşünsek]-, diyelim
A B, parçalarından biri açısından değil, kendisi açısından devinen nesne
olarak alınsın. İlkin, A B ’nin bütün olarak devindiğinden ve hiçbir ‘dış’ 40

nesne tarafından devindirilmediğinden ötürü, kendisi tarafından devin-


dirildiğini kabul etmek: KL, LM ’yi ve kendi kendini devindirdiği için,
hangi parçasının devindiren hangi parçasının devinen olduğu açık olma­
ması yüzünden KM ’nin bir şey tarafından devindirildiğini yadsımaya
benzer. Ayrıca bir şey tarafından devindirilmeyen nesnenin devinmesi­
nin başka bir nesnenin durması ile kesilmesi zorunlu değildir; tersine 35 242a

bir nesne başka bir nesnenin devinmesinin kesilmesiyle duruyorsa, o


nesnenin ‘bir şey tarafından devindirilen bir nesne’ olması zorunlu. Bu
kabul edildiğinde çıkan şu: her devinen nesne bir şey tarafından devindi­
rilir. Nitekim madem A B ’yi, devindirilen nesne olarak aldık, onun bölü­
nebilir olması zorunlu63. Çünkü her devinen nesne bölünebilir: Diyelim
ki [AB] C ile bölünsün. C B devinmediğinde A B de devinmeyecektir, 40

çünkü A B devinecek olsa, açık ki, C B durmasına karşın A C devinebile-


cektir, dolayısıyla nesne ‘kendinde’ ve ‘ilk/asıl anlamda’ devinmiş olma­
yacaktır, oysa kabulümüz nesnenin ‘kendinde’ ve ‘ilk/asıl anlamda’ de­
vindiği idi. Demek ki, C B devinmezse A B ’nin de durması zorunlu, ama 45

başka bir nesne devinmediğinden ötürü duran bir nesnenin ‘bir şey’ ta­
rafından devindirildiğinde anlaşmıştık, dolayısıyla her devinen nesnenin
bir şey tarafından devindirilmesi zorunlu. Çünkü devinen nesne her za­
man bölünebilir olacak, parçası devinmediğinde bütünün de durması zo­
runlu olacak.
Madem her devinen nesnenin ‘bir şey’ tarafından devindirilmesi zo­
runlu, bir nesne bir yerdeki devinimini devinen başka bir 50
306 <3>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 H

TTjV İ v TOTTiıi KİVİ]<JIV VIT âAAcU KlVOVpleVOV, Kal n â \ ıv TO


kivo vv iıi &XXov K ivovfitvov Kivrjraı KaKeıvo vcjı' erep o v
Kat a d ovtûos, avâyKT) e lv a ı t i to ttp Z rav k ivo vv, k a l p.i]
fia b îÇ eıv e is tim apov pırı y a p (a rt» , âXXa y e v ic d a ) â ıreı-
55 p o v . . Ktveto’Oa) drj r â p.ev A m to t o v B , rö 8e B inrö
to v T, to 8 e T vtto to v A , Ka'ı âd tö e\ 6pıevov vtiö to v
i\ op,evov. iır el ovv vıroK eıraı to k ivo vv Kİvoip.evov Kiveıv,
âvâyKt) âp,a ylyvendaı ti)v to v KtvovpÂvov Kal ri/v to v
k ivo vv to s kLvi)uw ( â p a yap Kiveı tö kivovv Kal K iv elra ı
6o to K ivovpevov)- (fıavepâv ( o i v ) ö r t âpıa e o r a ı t o v A Kal to v
B Kat roü F kal eK a a ro v tû v kivovvtiüv Kal kivovp.evaıv
T) K ivrjaıs. ei\ij<jıdcü ovv rj İKaaTOV KÎvrjcrıs, Kal ecrrco roii
p.'ev A i<p' rjs E, to v be B e<f>’ rjs Z , t& v (b e ) T A e<£’ u>v
H0 . ei yâp af! K ivelraı eK aarov v(j>' İK a a ro v, opuos fcrraı
65 k a f i t ı v fj.ıav eKaarov Kivr/atv ru> apıO pû' ıra-aa y â p kivt}-
trıs Hk tiv o s ets rı, Kat ovk In rtıp os to Is ia ^ â r o ıs ' Xeyıo
biı apıöpû ı pilav Kivrjaıv rijv İk to v a v ro v e is Tâ a v rö
rai apıdp.u> i v tü a ir o i y^povu) tS> apıdp.S> yıyvop.evt]v.
f a r t yâp Kivtjaıs m i y iv e t Ka'ı elb et Kal âpıdp.6> ı) a v n j,
242^ 35 y e v e ı p.iv 1) ttjs ainjs Karrjyopıas, oîov ov eri m îj Trotıirrjroî, eî8eı
8e (rf) İ k to v avrov rai eıSet e is ro a v r ö r â e îb e ı, o îo v İk XevKOv
e is p.e\ av ?/ e f ayaû ov f i ş KaKov âbıâ<popov r<ji elbeı- â p ı-
0piŞ> b e tj i £ ev os rû ıpıOp.iı (e is i v rai âpıöp.Ş >) iv Tai aııra> \ p o-
v<p, o îo v İ k ro v b e roü AevKov e'ıs r â b e ro j i i k a v , rj İ k ro v b e to v
4o T on ov e is rovbe, iv r<iiSe rai xpov<ji- t i y â p i v âAA.aı, ovkİ tl
e v r a t âpıöp.S> pla Ktvrjaıs, âAA’ etSeı. e ıp ijr a ı 8e ırtpl
43 TOVTUöV İ v TOÎS HpOTtpOV.
42 fiXr)(j)6ıu 8e Kat ö ^po vo s i v

242* 54-66 = 242“ 20-32 66-b 42 = 3 2 -b 8 11 42-53


■= b 8 -19

“ 51 KtVO V flİVO V 2S : Kipovpfpoı/Spengel 52 ûMov K i iıo v f i c ıı o y


Spengel l u v t v r m cjy2: l a v t t ı r â a ı y l 54 â ı r e ı p a cjy yâp]
cjy 55 Sfj Moreliana: 5c 2 56 V alt.] 5 cj 58 â p a
2 S : S ' â f i n Prantl 59 kiki om. c : K i v e l r a ı Moreliana 60 oi v
add. Spengel: fort.habuit S on om. cjy 63 âf add. Spengel
64 i f i o i a c y p . P b 36i) add. Prantl ex S t i t . . . c î& tı y
S : om. bej 37 ^ cjyS : om. b âöcd<^opoı/] p.t) Sıâ < p o p o v P :
t a v ! j â & ıâ < f> o p o v S, Spengel 38 «îr . . . â p t û f i m add. Prantl
42 Toıirou y fii) Spengel
FİZİK 7 30 7

nesneden alıyorsa, yine [onu] devindiren de devinen başka bir nesnece


ılovindiriliyorsa, bu da başka bir nesne tarafından devindiriliyor ve bu
lıi'P böyle gidiyorsa, sonsuza gidilmemesi, bir ‘ilk devindiren’in varolma-
m zorunlu. Nitekim diyelim, [ilk devindiren] olmasın ve sonsuza gidilsin:
A, B tarafından; B, C tarafından; C , D tarafından devindirilsin ve her 55

-iman ‘içeren-sürekli-ardıl’, ‘içeren-sürekli-ardıl’ tarafından devindirilsin.


İmdi madem kabulümüz, “devindirenin, devindirildiği için devindirdi­
ği ”, devindirilenin devinimi ile devindirenin devinimi aynı anda-birlikte
ı ılncaktır (çünkü aynı anda devindiren devindirir, devindirilen de devi­
nil-devindirilir). Öyleyse açık ki, A ’nın, B ’nin, C ’nin, devindirenlerin ve 60

•lı-vindirilenlerin herbirinin devinimi aynı olacak. İmdi herbirinin devin-


lınini alalım: A ’nmki E; B ’ninki F; C, D ’ninki G ile H olsun. Her
,-ııınan herbiri herbiri tarafından devindiriliyorsa, herbirinin devinimi sa- 65

vırıı tek olarak alınabilecek, çünkü her devinim ‘bir şeyden’ ‘bir şeye’
ulur ve sınırları açısından sonsuz değildir. “Sayıca tek devinim”den şunu
kastediyorum: “sayıca aynı zamanda, sayıca aynı bir şeyden sayıca aynı şe­
ye yönelik devinim”. Nitekim bir devinim cinsce, türce ve sayıca aynı ola-
Ulir: cinsce aynı devinim, töz ya da nitelik gibi, kategorisi aynı olan-, tür- 35 Z42b

ı r aynı: ‘türce aynı olan’dan ‘türce aynı olana doğru’ olan; sözgelişi türce
İk i klı olmayan, ‘ak’tan ‘karaya ya da ‘iyi’den ‘kötüye. Sayıca aynı: aynı
/uman içinde ‘sayıca birtek olandan’ ‘sayıca birtek olana’, sözgelişi ‘şu
U-lli aktan’ ‘şu belli kara’ya ya da ‘şu belli yerden’ ‘şu belli yere’ olan de- 40

vlııim; ne ki şu belli zaman içinde; çünkü başka bir zaman içinde olsa
ılcvinim sayıca birtek olmayacak, türce birtek olacaktır: bunların üzerine
ilaha önce sözettik64.
A nesnesinin, devinimini içinde tamamladığı zamanı alıp buna
308 <I>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 H

i. 2 4 2 * 51 — b 7 0
<J> K(KlV1}Tal Tl/V OVTOV KİvrjCTLV TO A, Kal (<TTW (<j)' ü> K.
Trt7rtpa<rfxfU7)s 5 ’ oitrıjs rrjs t o v A K iv rıatu s Kal o \ pov oy
î f f r a ı ■nfrtepao-y.evbs. i n e l Si; â ı r a p a r â K ivovvra Kal ra 45
KLVovfitva, Kal fı KtVrjtrıs rj E Z H 0 j; e£ ân atr& v âıreıpoy
İ a r a r iv b e ^ e r a ı fiili y â p ltrr]V f î v a ı rijr roi) A /ca'ı toC
B Kal ri ]v tS>v aAAtor, i v b i ^ e r a ı 8e fitLÇovs T as r ü v âAAa>r,
w o t ( e î T f ııraı e î r e pttlÇovs, ap.(porepaıs a n t ıp o s ij ö\tj- Aa/n-
f3âvop.ev y a p t o iv b e^ o ^ ev o v . i-nel 8’ up.a Kiveıraı. Kal t o A 5°
Ka'ı r â r âAAcor (K a a r o v , 17 öAj; kLvi]<tis i v r â a v râ xp°v<o
ecrra ı Kal rı t o v A 1 17 8e t o v A i v 'ntıttpo.ırp.iviti' (iare
el»; a r âıreıpoy er 7reırepaiT^ıe'ra), roiro 8’ â b v v a ro v . 53
oûrca 53
/xer o vv bo£elev â v 8e8e î\ û a ı to e f âp^rjs, ov p.î]V a 7ro-
SetKuvraı b ıâ rö ptt/Sev b e İ K V V o r O a ı â b v v a r o v iv b e \ e r a ı 55
■yup er ıreTtcpacrpKvüı xpovu> â-neıpov e îv a ı kivi)<tlv, jxi) kvös
dAAa ıroAAâr. öırep (rv jifia ıv eı Kal i n i tovtcüv (Kacrrov
y â p K iveîra ı rî;r e a v r o v Kiut/crıv, afta 8e TroAAâ K i v e î c r ö a ı
ovk a h v v a r o v . âAA’ eî ro kivovv ırpurcos «arâ r o n o v Kal
<ra>ıxariKİ]v Kivrjcrıv âvâyKr] rj H ırreadaı rj orıre^ey e îv a ı 60
râ Kivov/xev<f), n ada n ep opüp.ev eıri Trâvroıv, ârây/o; r â
kivov/.a v a Kal Ta Kivovvra a v v e y fj e îva ı rj ân re(rd a ı â \ -
AjjAajr, â p r ’ eıraı r ı e£ âırâvrcuv ev. tovto 8e eir e ıreıre-
p a < r p . e v o v e Ît e âıreıpor, ovhev hıa<pepeı ırpöy ra v v v ısâv-
tu ıs y a p f) Kİvr/crıs ecrraı ân eıpos âıreıpıav ovrtav, eîırep 65
evbe\eraı Kal tıraş e îv a ı K a l jieiÇovs â X \ i] \ o ıv o yâp iv -
b e \ e r a ı, ATj^o'/^eöa ây vırâp^ov. eî o îr râ ^ıer eK r â r A BTA
(»| 'ne'aeparrp.ivüv rj) arreıpâv r î icrrıv , K iveıraı be rı;r E Z H 0
Kir/;erir er r â xpovu> r â K, oüroy 8e ıren ep a v ra ı, <rvp.j3 a ıv e ı ev
'K fnepaap.ivüi XP0V(P ^1I€lPw Sııe'raı y t o T!(n(paap.ivov rj 1°

242b 53-9 = 242b 20-24 59 — 243® 31 = 24 — 243“ 2

43 a v T o û sc îip s i: a i r r o v S 44 roû] to b 45 ante t v t ı


addit y textunı alterum 242b 12 - 13 « r a i . . . ( t c a a r o y S ı) seripsi:
51 2 u r ; t i p t i J ı ı p a y 48eVö/_\
d t \ f r a ı S i f i t ı'fout j sed erasum 49 (i] *<r cjy Te ttrat t t S :
â t i S : T t atî “ a a ı t t Spengel 50 «al om. Prantl 52-3 » o tc
. . . m ı r t p a ı r ı ı i v i f om. b1 53 **'] * v T V c 59 f ‘ om. y
r r p â r o ı/ S 64 to Moreliana t r p ıa r a s c 66 ıcui pr.
om. cjy 68 1/ ı r t n t [ m a n i v o v rj addidi â n ft p o v 2S : tw d n ttp ta v
Frııntl
FİZİK 7 309

►Jlyclim. A ’nın devinimi sınırlı olduğundan zaman da sınırlı olacaktır,


lııull ılevindirenleri ve devindirilenleri sonsuz diye [kabul ettiğimize gö- 45

ı*|, lıcpsinden oluşan E F G H devinimi de sonsuz olacaktır. A ’nın,


IVıılıı ve ötekilerin deviniminin eşit olması olası; yine kimilerinin ötekil-
Mıluı daha büyük olması olası; dolayısıyla ister onlar eşit olsun ister da­
im luiyük olsun, heriki durumda da [devinimin] bütünü sonsuz olacak,
knl.nl ettiğimiz olasılık bu! Ne ki, hem A hem de ötekilerden herbiri ay- 50

m ıif«.la devindiğine göre, devinimin bütünü ile [yalnızca] A ’nın devini­


mi ııyııı zaman içinde olacaktır. Oysa A ’nın devinimi sınırlı bir [zaman]
lılmlc olacaktır. Dolayısıyla sınırlı bir zaman içinde sonsuz bir devinim
ııIm ;ık, bu ise olanaksız.
İmdi böylece, baştaki savımızın [kabulümüzün: ilk devindiricinin
»ıtılij'il böylece kanıdandığı düşünülebilir, ama henüz kanıdanmış değil,
ı,1111kû [karşı tezin] hepten olanaksız olduğu kanıdanmadı. Nitekim sınır- 55

lı J >ir zaman içinde, tekbir nesnenin değil, birçok nesnenin deviniminin


khiimiz olması olası. Şu durumda tam da bu sözkonusu: herbir nesne
l>ı inli devinimini gerçekleştiriyor, pek çok nesnenin aynı anda devinmesi
ıı|ıiıı;ıksız değil. Ama her devinimde gördüğümüz gibi, eğer ‘ilk anlam- 60

ıLı'dolaysız olarak bir yerde ve bir cisim olarak devinim gerçekleştirecek


ıılıiıı devindiren nesnenin devindirilen nesneyle ya bitişik ya sürekli ol-
ıın ısı zorunluysa, devindirenle devindirilenin birbiriyle ya da sürekli ya
ılıi hitişik olması, dolayısıyla hepsinden bir tür ‘birlik’ oluşması zorunlu.
I'ııımn sınırlı ya da sonsuz olması şu andaki temellendirmemiz/savımız
^.ısından önemli değil, çünkü hem birbirlerine eşit hem de birbirlerin- 65

ılı ıı Jah a büyük olmaları olası ise, sonsuz sayıda olan nesnelerin devini­
mi lıcr durumda sonsuz olacaktır - burada olası olan şeyi “öyleymiş” gibi
l ilmi edeceğiz. İmdi A B C D ’den oluşan şey [[ ya sınırlı]] ya da sonsuz bir
hysr ve EFGH devinimini K zamanında gerçekleştiriyorsa, bu zaman da
ılımlıysa, sözkonusu olan şu: sınırlı bir zaman içinde ya sınırlı bir nesne
yı da sonsuz bir nesne sonsuz bir devinim gerçekleştirecektir. 70
310 <Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 H

ro ârceıpov. u/x<^orepo>? S i â d riv a ro v <oor« avâyKt] ıo ra -


erdaı Kal elvaC t i ırp û ro v k ivovv kai Kivovpevov. ovbev
yâp dıa<f>epeı to avpfiaC veıv i£ Û7roÖ«<r£<ı)S to dâvı/arov*
? 4 3 a 3° 7 yap im ödfcrıs elkrjTTTaı (v S e^ o p iv r], to v S’ ivb t\o p .evo v
re d e v ro s o v o iv Ttpo<rr\Ktı y ıy verrd a ı b ıâ to v to â b v va ro v.
Tâ fif TtpSiTOV Kivovv, flT] d)S TO OV İVİKİV, â k k ’ o 6(V Ü
57 âpX^ r V? Kivrjtreıos, â fi a rS> Kivovptevm ecrrL ( k e y u be
to â/j.a, o r ı o v bev ecrrıv avrâ>v p era^ v )- t o v to yap koi-
35 vov im rta v ro s K ivovpevov Kal k ivo vv to s e o r ıv . eırel Si
r p e ls ai K ivtfaeıs, rj r e K a ra tottov Kal rj Kara to ttoiov
Kal jj K ara to tto<t6v, avâyKt] Kal râ K ivovvra rp ıa
e lv a ı, to re <f>epov Kal to a k k o ıo v v Kal to a v £ ov rj
(fıffivov. TtpSiTov o vv eİn copev ırepl r tjs <popâs' n pû rt)
4° y a p avrt] t &v Kivrjtreoıv.

â ıta v ât) ro <fiepöp.evov


rj v<p' ea v ro v K iv eıra ı rj i ı r âkkov. öcra p e v ovv a v râ vtf>’
avr£>v K iv eîra ı, (pavepöv ev to v to ıs o rı â p a to k ivi xevov Kal
ro k ivovv e c r r ıv e v v n a p \ e ı y a p a v ro ls to ıtpS>rov Kivodv, <oor’
15 ov&ev İcttiv â v a fie ra £ v ' o<ra 6’ v n ’ â k k o v K iv eıra ı, r e r p a \ ( is
âvdyKT) y îy v e c r ğ a f T ir r a p a y a p eîbt] r r js v ır ’ â k k o v cj>opâs,
ek£ts, Sı<tıs, o^Tjırıs, bCvrjırıs. a ra c a ı yap a l K ara tottov
Kivrjcreıs â v d y o v r a ı e l i r a v r a s ’ i] p k v y a p ^ ıra itrıs u ı a ıs T ıs
iır r ıv , o ra v ro âı{i’ a v ro v kcvovv (iraKokovdouv i>Qrj, t] 8 ’ âttto-
ao arı s , o ra v p.î] İTtaKokovBrj Kivrjcrav, r/ be pl\{ns, o t a v <T(j)o-
2 4 3 b bporepav 7roı?;<r?j rrjv â(p' a v r o v Kİvr\<rıv r r js K ara <j>v<rıv (fıo-
p as, K a i p.eyj> ı toctovtov (pepr/raı e w s a v Kparfj rj K^vrjcrıs.
n a k ıv f] bıw<rıs Kal crvvıacrıs ânoicrıs Kal e k £ ıs e l a l v f) p e v
y a p bCoitrıs ânutcrıs {rj y a p â<p' a v ro v ij â n ' â k k o v ecrrıv T]
5 âırcooHs), f) b e (tvvohtis e k £ ıs (kal y a p ıtpos a v ro Kal ırpos

243“ 32-40 = 243» 3 - 1 1 1 1 - 1 5 *= 2 1- 3 15-20 «= 23-8


20—^ 2 = 244“ 2 1- 4 >> 3 - 16 = 243b 24-9

72 Kai alt. om. c : fiij ut viid. S : o i Gaye 24 j a 3 1 8ıa tovto


yıvtaâaı S 32 npûnov bS : n paras cjy 37 *“ * alt. om. cjy
Tpin npânov flvaı y 38 (pipon Kai ro yS : om. bej 12 ij pr.]
17 avro S 14 TrpıitTotç y 1 6 rtrâpTrjç fjdrj t rjS b I 7 Z>cıs om. C
1 9 a <(>' airrov ex S scripsi : ân avrov 2 < V a x o \ ovöovv cjy S : f’ îrn ıto -
kovûov b 20 öt Basiliensis : S17 ’S ^ 1 â<j>’ avrov scripsiı
an avrov 2 4 â(p avrov S , Spcngel : ân* avrov S
FİZİK 7 31.1

Aımı herikisi de olanaksız. Dolayısıyla durmak gerekiyor! Bir ilk devirip,


un ile ilk devindirilenin varolması zorunlu. Olanaksızlığın bir varsayım.
ila ıı çıkması hiç önemli değil, çünkü varsayım olasılık olarak alındı: oja.
Mİık kondukta ondan olanaksızlığın ortaya çıkmasından başka bir ;;ey 30 243a
yıkmıyor.05
2 “flk/doğrudan devindiren”, ereksel neden olarak değil, devinjm
l<ı iillisinden başlayan şey anlamında devindirenle birliktedir (“birljjj.
lı M en şunu kastediyorum: onların arasında hiçbir şey yoktur). Bu ller
ılıvindirillen ile devindiren konusunda ortak olan bir şey. Madem yer 35
ıiı, ısındarn, nitelik açısından, nicelik açısından olmak üzere üç tür dtv,_
nlm var, devindirenlerin de üç tür olması zorunlu: yer değiştirten, n itt]^
ı|ri;iştirteın, büyüten ya da eksilten. İm di ilkin yer değiştirme üzerine k0_
misalim, çünkü devinimlerde başta geleni o.66 40
Her yer değiştiren nesne ya kendisi tarafından ya da başka bir rıes_
m- rarafı çıdan devindirilir. Kendileri tarafından devindirilen nice nesne
varsa bunlarda devindirilen ile devindiren birarada bulunur, bu a:1]<)
ı.ünkü bunlarda ilk/doğrudan devindiren içkindir, dolayısıyla arada [^ç.
Iılı şey yoktur. Başka bir nesne tarafından devindirilenlerde ise buımn 45
ıl' iıt biçim de oluşması zorunlu; çünkü başka bir nesne tarafından yer c]e_
Eştirm enin dört türü var: çekme, itme, taşıma, döndürme; bütün '/ere
i;ı ire devinimler bunlara girer. Sürüklem e, devindiren nesnenin keacjj.
’ıl dcvin.iimi izlediği zaman, tepme devinimi izlemediği zaman, atma j se 20
ı Irvinclirtn doğal yer değiştirmeden daha güçlü bir devinim yarattigm _ 243b
ıl;ı ve nesn e, devinim gücünü taşıdığı kadar yer değiştirdiği zaman (,]an
İm itmedir. Yine sıçratma ile ö n ü n e katma bir tepme ile çekrrujj^
>.ııııkü sıçratm a bir tepme (tepme ya kendine ya da başka b ir nesı^yg
İMjîlıdır)!, önüne katma bir çekm edir (çünkü çekme kendine ve 5
312 <3>Y2IKH2 A K P0A2EQ 2 H

i. 2 4 2 b 71 — 2. 2 4 4 a 15

âAAo fj (\£ts). tö<rr( k a l ocra tov tcov fib ij, olov tnrâOrjo-ıs
Kal KtpKLO-ıy 7/ juev yap <rvvw<rır, fj b i bıa/crıs. 6p.oı<as öe
Kaı aı âAAaı a v y K p ia e ts Kal btaK p io-fn — an a a -a t y â p
iffo v ra ı öıcocreıy fj <rvv<o<r(is— 7rA7/v o(raı ev yevecrd kül <f>6opa
eZo-ıv. â/j.a S i <j>avepbv ö n ovö’ 1<ttw âAAo t i yeVoy Kiınja-eooî 10
fj avyKpt(ns Ka'ı bıâ.Kpı<Tis- âırao-aı y a p b ıa v ffio v r a ı fls rıvay
r û v tlpr\\x(vwv. eri ti J/ p iv (Icnrvoı/ eA£ıy, f) t i (K-nvor) Suru.
ö/xo(ws öe Kal fj vrvo-ıs, Kal oaat âAAaı öıâ roû ırıLparos
i? ^KKpiTiKal fj X.TjTTTiKal Kivfj<rtı$' a l p e v yap eA^eıy ( 1<tlv,
a i ö’ Öttci)(reıy. öeî öe Kaı ra y âAAas râ y Kara ro'jrov âl"- *5
â y e ıv âıta< raı y a p ımTTOvaıv tls Tf<r<rapas T a v r a y. tovtoov
öe ırâAıv fj o^jjo-ıy »caî fj öıVTjcrıs eZs eA^iv Kai iuo-ıv. 7; /xev
yap â ^ o -iî /cara t o v t u v r ıv â t û v Tptûv Tpöıroıv i a r ı v (ro fiev
y â p 6)(ov p (v ov K i v t î r a ı Kara a v p fi( /3 >]K6 s, o t i ev K i v o v p t v o )
(< ttIv fj i n i KivovjJLİvov rıv rfy , r o ö’ â% ovv d)(eî 7/ ( \ K o p e v o v fj ao
ü>do’6 jX(vov rj b iv o v p .fi/o v , (o o r e K oıvr] e o r ı v a ıtatrS ıv t û v r p ı û v fı 2 4 4 *
o^ rjcrıs)' fj b i hlvrjfjLS o l j y K a r a t i ( eA^eaiy r e K aı aio-ecoy
âvâyK Tj y â p t o b ıv o v v t o p.ev eAKeıv to ti c lıö e ıv râ ^ ev
yâp a v r o v t o b i ırp o s a i r c ı a y e ı . <ûor’ e l t ö kLOovv K al
to eA kov a/xa r â ) û d ov p tiv to Kal t Ş> ( \ kop.iva>, <f>avfpöv o ti 5
t o v K a r a t o t t o v K iv o v p e v o v K a l k l v o v v t o s o v h e v e o r ı p ıt r a ğ ı 5.
âAAâ jxj|v tovto bf)\ov xaı e* rû v opurfiGıır Sıcrıy fiev yap
eorıv ?/ â(/>’ a iıro v fj â n âAAou 7rpoy âAAo Ktvıj<rıs, i k £ ı s öe
7/ Ött' âAAov ırpos avro 77 7ipos âAAo, ö r a u öârrcov kivt/-
(rıy 7/ [roû eAKOvroy] rJ)s ^aıpıÇovcnjs â n âAA?jAaıv ra <rwexV' 10
ovrıo yâp <rvv«p(\KfraL öârepov. (rd\a Öe öo£etev av eıvaı
rıy eA^ıy Kaı âAAcoy ro yâp £v\ ov IAkci ro ıröp oû^ °v -
raıy. ro ö’ ovffkv b ıa tp fp e ı KLvovpevov t o v IAkovtos 7; p.tV0VT0 s
Keıv ore /xev yâp eAKeı ov eorıv, (ire öe oîı ?/v.) â b v v a r o v
b i fj âcf>' a iıro v TTpbi âAAo 77 077’ âAAou 7rpoy avro Kiveıv 15
243'’ 17 — 244® 2 = 2431 2 8 -b 23 2441 2-6 = 243b 29— 244® 18
7-9 = 2 4 4 * 1 9 - 2 1 8 - 1 1 = 24 3b 2 3-4

b 8 nî om. y 10 oi8f» y 11 fj S, Prantl: f/ 2 15 an


8ci 8rı ? 17 o^Xt;(7Is cj (Cdi ı; . . . l8 S^fT/rrıs om. y l8 o)(\rjiTl9 cj
20 â â o iv cjy e^fi b 244® 4 dirö P, Spengel : avToır jy : avrov
bc S T<j> .»İt. om. S 9-10 orav . . . ov»*xh om. yp A 9 m>rö
Moreliana : airb 2 öârrtau scripsi cum S : darrov 2 10 toîi t\-
kovtoİ seclusi, om. S rijs x (ûı>,£nv'T,ls b S: ıj xtDl)Li avlJa cjy: */ h T(mp'l~
( ovtra Gaye : fiq x a P‘ s ovaa Diels djr' . . . crvvt^h 2 S : seci. Diels
12 to Trvp S dett. : om. 2 15 5< () c avro Moreliana : avro 2
FİZİK 7 313

liıişka bir nesneye doğru olur). Bunların bütün türleri de, sözgelişi topla­
ma ile ayırma da öyle, çünkü biri önüne katma öteki tepme. Bütün öteki
iı ıplnmalar ile ayırmalar da aynı şekilde -hepsi ya tepme ya da önüne kat­
ına olacaktır-, ancak oluşta ve yokoluştakiler dışında. Aynı zamanda şu
ıhı açık: karışma ile çözülme de başka bir devinim türü değil, çünkü hep- 10
iti yukarıda söylediklerimiz içindekilere girer. Yine nefes alma bir çekme,
ııı-lcs verme bir itmedir, tükürme de öyle. Beden aracılığıyla olan bütün
<»içkiler de ya çıkarma ya da alma devinimleridir, yani kimi çekme kimi
ılı- itme. Ama yere göre öteki devinimleri de bunlara indirgemek gerekir, 15

ı, ıı11kü hepsi bu dördünden birine girer. Yine bunların içinde de taşıma


ile döndürme çekme ile itmeye girer. Çünkü taşıma bunların üçünden
Ilirine göre olur (nitekim taşınan nesne ilineksel anlamda devinir, ya de­
vinen nesnenin içindedir ya da devinen nesnenin üstündedir; taşıyan ise
ya çekerek ya iterek ya döndürerek taşır, dolayısıyla taşıma üçünün hep- 20
dyle de ortak). Döndürme ise çekme ile itmeden oluşur, çünkü döndü- 244a

ıcn nesnenin bir yandan itmesi öte yandan çekmesi zorunlu, bir yandan
!■cildinden [uzağaj bir yandan da kendine doğru iter. Dolayısıyla iten ve
çeken nesne itilen ve çekilen nesne ile birlikte ise açık ki, yere göre devi- 5

nenle devindiren arasında bulunan hiçbir ara nesne yoktur.


Ne ki bu tanımlardan da açık: nitekim itme kendinden ya da başka
l ıir nesneden bir başka nesneye doğru devinimdir, çekme ise [çekenin]
ılcvinimi, sürekli olan parçaları birbirlerinden ayıran devinimden daha
Inzlı olduğu zaman, başka bir nesneden kendine ya da başka bir nesneye 10
11<ığru devinimdir; nitekim öteki nesne böyle birlikte alınır (ama belki bir
ı.ckmenin başka biçimde olduğu da düşünülebilir, sözgelişi tahta alevi bu
lıiçimde çekmez, ama çekme açısından çekenin devinmesi ya da durması
lıiç önemli değil, çünkü birinde neredeyse oraya çeker, öteki durumda
İse nerede idiyse oraya). Bitişik olmayan bir nesnenin kendinden başka
l>ir nesneye ya da başka bir nesneden kendine doğru devindirilmesi 15
314 <I>Y2IKH2 AKPOA2ES32 H

244b /J.İ] âvroptvov, <3 ore tpavtpov ört tov K ara ro n o v K ivovjitvov
2 Kal KLVOVVTOS OvS(P fOTl ptTa^İj.
3 â k k â jûjv oııSe rofi âAAoıou-
fAtVO V K a l TOV â W 0 l0 V V T 0 S . TOVTO Öf b r jk o V t n a y ıa y ijS ' iv
âna& ı yâp o v p .f i a . i v e i tıp a e ıv a ı rö t < r x a r o v aAAo ı o v v K a l
5 rö n p û r o v â k k o ı o v p e v o v ( v n o K t ı r a ı y â p f j p ı v rö râ â k k o ı o v -
5a p e v a K a r a r â s n a û r jT iK â s K a k o v p .e v a s n o ı o r r j r a s n âa^ ovra
5i â k k o ıo v a d a ı). â n a v y â p <t&)pa < r < o p a T o s ûıa< f> epeı roîs altrO rj-
5 c roîs rj n K e i o a ı v fj «Aâ r T o a - ı v fj r û p a k k o v K a l r } r r o v roîs
id aırrots' âAAa p i j v K a l â k k o ı o v r a ı t o âAAo ı o v p t v o v in ru tG > v
e lp T jp e v iü v . T a v r a yâp ecrrt n âO rj Trjs v n o K t ı p e v t j s t : o i 6 t i ] T o s -
fj y â p O e p p a ı v ö p e v o v rj y \ v K a ıv 6 p .e v o v fj n v K v o v p e v o v fj £ r jp a ı v o -
j t e v o v fj k e v K a ı v o p e v o v â k k o ı o v a d a ı ( p a p e v , o p o ( a ) s t o T e â\ f/v )(ov
Kal t o ep.\\rvxpv Ai y o v T e s , K a l n â k ı v r & v ep\\r6\u)v r â re p ij

10 aîtrâıjriKa t 5>v p t p û v K a l a v r â s T a s a î t r O t j c r e ı s . âAAoıo v v r a ı y â p


■niıis K a l a l a ia d ı' jt r e ıs ' i j y â p a ı a d r j a ı s rj K a r ' i v i p y t ı a v K İ v i jc r L s

ecrrı 8ta ücra


t o v c r ıa p a T o s , ıratry ^ o v arjs t i Trjs a i a ö r j a t ü i s . K aö'
l±ev ovv â\ffv\ov âAAotoıira t, K a l rö İp\jrv\ov, K a ö ’ ö c r a 6 e
to
t o I p ^ / v y o v , o v Kara T a v r a n âvra t o â \ frv x o v ( o v y â p â k k o ı -
15 o îr a ı K ara r â s a la d r /a t ıs ) ' K a l r ö p iv k a v O â v t ı , r ö S’ o v
2 4 5 ® K a v ö a v t ı n â ( r \ o v . o v b t v Se K to k v e ı K a l r ö e p \ l/v \ o v k a v O a -
veıv, orav pij K a r a râs a io - d ijo - e ıs y ı y v r j r a ı ij âAAoûocrts. et-
ntp ovv â k k o ı o v r a ı r o â k k o ı o v p e v o v vnb ra>v a î a d r j r û v , e v
â n a a ı y e t o v t o is ( p a v t p ö v Ört â p a (< rrl to e t r ^ a r o v â k k o ıo v v
5 Kal rö TipÜTOj» d\Aoıovjxeı>oı>* rû p e v y â p a v v e ^ ı s o â ı / p ,
r Ş ö’ â e p ı r o aG>pa. n â k ı v de r ö /j.ev \ p ü p a rŞ> tp&rC,
r o be <pS>s rfj 6 \j/eı. rov a v r ö v b t rponov K a l fı âıcorı K a l fj
oo-<f>pr)crıs• npûrov yâp k i v o v v npos rö Kivovptvov ö âr)p. K a l
244b 1- 2 = 244» 24-5 2 -12 = a 2 5 -b 27 1 2 —245“ 2
= b 27—245» 20 .245“ 2 -10 * 20-26

*' 2-3 aAAâ . . . fir a v c û y îjs 2S : o/ m o ico s öt Kav et t i Û t t l it o ırjT tK Ö v K a'ı


y t v v i j T i K İ t v t o v ı r o t o V f Ka'ı t o v t o a v .t y K r j n o i f i v â f f r â f i e v o v f i a p v K t ı v ıji o v y p .
A 5 ır p & T o v A S, Spen gel: om. 2 u n a K fL T t ıı . . . 5^ d W o ı o v a â a ı
addidi ex S t v t t o k c i t u l . . . 7r«Öı;TlKUS \ e y o p t p a s 7r o ı 6r r j T a s 7T1U 7 11
a \ \ o ı o v ı r â a ı ‘ t o y â p ı r o ı o v aXAoıoı>faı r a ) a i u d r j T o v e ı v a ı t a i a d r j T a & ' t a r l v ,
o î s S t a ı p f p o v c r ı r â a 6>p a r a 1!\ ^ r ] \ u ı y ex S addenda ci. Prantl (cf. 11 27-
b 16) $ b —d â n a v . . . d \ \ o ı o v f j i f v o v H et ut vid. S : om. S 6 T r js
v n o K c t f i t v t j s 11S S : Toır v n o K f t p e t 'o ı s Spengel: r o û VTTOKfL f i t t/a v Prantl
8 to Tt scrip si: t i t o î : to H 1 1 jr<of 2 S : om. H 12 toû
2 S : om. H 14 T a v r a om. H 245a 8 TTpüiTOU y â p ] ra
n p & r o v k l v o v v t i ’ r o y â p ı r p o i T o i' H
FİZİK 7 315

uhınaksız. Dolayısıyla şu açık: yere göre devinen ile devindiren nesne ara- 244b

mııda hiçbir şey yoktur.


Nitelik değiştiren nesne ile nitelik değiştirten nesne [arasında da bir
anı nesne] yok, bu tümevarımla açık: bütün nesnelerde son/doğrudan
ıı imlik değiştirten ile ilk/doğrudan nitelik değiştirenin birlikte olması
iüzkonusu [[bizim kabulümüz şu: nitelik değiştiren nesneler “niteliksel” 5

ıl iye adlandırılan duygulanımlar açısından bir etkilenim altında nitelik


değiştirirler]]. Nitekim her cisim başka bir cisimden duyusal nitelikleri
açısından daha çok ya da daha az olması ya da onların bunları daha çok
ya da daha az derecede taşımaları açısından birbirinden ayrılır. Ama nite­
lik değiştiren nesne kesinlikle bu sözünü ettiğimiz şeyler aracılığıyla nite­
lik değiştirir, çünkü bunlar taşıyıcı nitelik durumlandır. Isınan, tatlıla­
şan, sıklaşan, kuruyan, aklaşan nesnenin nitelik değiştirdiğini söyleriz:
lıem canlı hem de cansız nesne açısından, yine canlılarla ilgili olarak da
lıcm duyumlayamayan parçaları hem de duyumların/duyu organlarının
kendileri açısından aynı biçimde konuşuruz. Çünkü duyumlar da bir bi- 10
çimde nitelik değiştirir. Nitekim duyum, duyu organının kendisi bir etki
altında kaldığı için, beden aracılığıyla [gerçekleştirilen] etkinlik halinde­
ki bir devinimdir. Öyleyse cansız nesne hangi açılardan nitelik değişti­
rirse, canlı nesne de o açılardan nitelik değiştirir, ama canlı nesnenin
nitelik değiştirdiği bütün açılardan cansız nesne nitelik değiştirmez (çün­
kü duyu organlarının kendileri de nitelik değiştiriyor), canlı cisim etkile- 15

ııimin farkına varır, öteki varmaz. Nitelik değiştirme duyu organlarına 245a

ı;öre oluşmadığı zaman canlı nesnenin de farkına varmamasına bir en-


i'el yok. Demek ki nitelik değiştiren nesne duyumlanabilir niteliklerce
nitelik değiştiriyorsa, bütün bunlarda son/doğrudan nitelik değiştirten
ile ilk/doğrudan nitelik değiştiren birliktedir, bu açık. Nitekim bu 5

|.son/doğrudan nitelik değiştiren] ile hava süreklidir, havayla da cisim.


Yine renk ışıkla, ışık görme duyusu ile süreklidir, işitme ile koku almada
ila bu böyle. Çünkü devindirilenin yanıbaşmdaki ilk devindiren havadır.
316 OY2IKH2 AKPOA2EOIH

2. 2 4 4 b i — 3. 24Ö a 1
em rrjs yevoeü>s Sfioltos' âpa yap ry yevareı o )(v/jufs.
âtaavra>s de Kal e n i t& v aıj/v^tnv Kal avaardrjToov. 3>(tt ov- 10
Sev e o r a ı fie r a £ v to v âkkoıovpıevov Kal to v akkoıovvT os. 11
oide 1 1
Hi}v to v a . Ç avo fifvo v Te Kal avÇ ovros' a v ç â v e ı y a p t o ırp&-
to v a $£ o v n p o a y ıy v o p tv o v , a icrre eı> yLyveoÖ aı t o ökov. Ka'ı
ir â k ı v tpöıve ı to (jıdîvov a'noyıyvop.evov t iv o s t& v to v <f>0 lvovTos.
âvâyKt] ohv o-vve\es e îv a ı Kal to a v£o v Kal to <f>dîvov, t& v 15
öe < rvvf\& v ovbev p.era£v. ıfıavepov ohv o n to v K ivovpevov Kal
TOV KIVOVVTOS TtpiİTOV Kal İ ( T X Û-TOV TTpOİ TO KlVOVpiVOV OVÖfV 2 4 5 b
e o t ıv a v a p.t a ov.
3 "O ti 8e ro akkoıovp.evov a ıta v â\A.oıo{İTat. inrd t& v a£-
o6t\t&v, Kal i v jjlovo ıs v t!â p x (t to v to is a\ \ o iü )< rıs ocra K aö’
a v r a k e y e r a ı Traa^eıv vtto tG>v aıoOrjT&v, İk T&vbe deıopr]- 5
Ttov. r& v ya p âkkaov p  k ı o t âv r ı s v ıro \ â j 3 o ı İv r e r o î î cry^r'j-
jJ-aaı K al r a î s p.op<j)aîs Kal i v ra îs eÇetrı Kal r a îs rovrtov
kr'j\j/eaı Kal a u o fto k a îs ukkoCaıcrıv v n a p y t ı v iv ovherepoıs 8’
eforu». t o fie v y a p a yj]po .r ı^opevov Kal pvûpLtÇop-evov o t a v iır ı-
TekccrOfj, ov k e y o p e v İKeîvo e £ ov io - r ıv , olov t o v â v S p ı d v r a \ a k - 10
kov 7} ttjv TrvpaiMİüa ki ıpö v rj ttjv kKivtjv Ç vkov, â A A â Trapaj-
vvpııâÇovTes to p.ev \a k K o vv , to 8e KTjpıvov, to 8e Ç vkıvov. to
öe TreırovÖos K al ıjk k oııop evo v ‘npooayopevop.ev’ iıypov ya p
kal Beppıov Kal crKkijpbv to v xakKÖv k ey o p ev K al to v Krjpâv
(k o I ov pLovov ovT<j>s, â k k a Kal to iıypov Kal r ö deppöv 15
X o\ k 6v k eyo p ev), öpaıvvum s r <3 ttâOeı ıtpotrayapevovres rıjv
vkrjv. tûor’ ei Kara p t v to a \ î jp a K al Tijv pop<pi]iı ov k e y e r a ı 2 4 6 *

245* 11-14 = 245* 26-9 ı6 -b 2 = 2ç-h 18 b 3-9 = b 19 -


24 9—246“ 1 « 24—246“ 22 246® 1-4 =■= 22-5

& IO Kaı alt. 2 S ■ Kat T a v H II â X \ o t o v p iv o v . . , â \ \ o t o v v r o ç 2S :


a) DtovKroc Kat t o v a \ \ n ı o v p i v o v H oûfie] 0lÖ( fiT jp t o v a î ı Ç a v o f i i p o v
kc rov â \ \ o w v v T o r o v S i c 12 Kal a v Ç a v o ı r r o ç H 13 i r om. H
l6 ovv] Si y b I t 6 SP : t i H 3 nrıy S 4—5 *at . . .
a i o d n T İ a v H bS : om. cjy 5 aürâ 7r â < r \ t ı S 6 T f om. S
7 t o k om. S : i v T t t îs bej i v om. S K a î ] K O I i v c : r) S
8 o v d c r ip a ıs H 9 K a i p v S f i t Ç o p t v o v om. 2 12 to pr. et alt.] t o v S
1 3 -1 4 v y p ö v . . . ( r k K r fp n v H I T : | ıjp ö i' y â p K at iy p â v K at < tk \^ o o v K at
S
â e p jid v 14 kui t o v K tjfto v ' S i y o f i f v I : \ i y o f i t v Kai t o £ v \ o v S T
15 K a l alt. om. y K a i alt. . . . 16 xaX*öi'] ^aXxöl/ K a t to £v\o v S
16 —246“ I \ i y o f i € v . . . iîXı;j'] O fitû v v fx < a i \ i y o v r t s tw ı r â B f i Hl*
246“ 1 p i v K a r a H Kat om. 13ekker (an casu ?) oi] p r ) H
FİZİK 7 31 7

I iidalma konusunda da bu böyle, çünkü tadalma organı ile şurup birlik­


li-dir. Cansız ve duyumdan bağımsız nesnelerde de bu böyle. Dolayısıyla 10
nitelik değiştiren nesne ile nitelik değiştirten nesne arasında hiçbir şey
yok.
Büyüyen nesne ile büyüten [arasında da] yok, çünkü ilk/doğrudan
büyüten, ‘bütün’, bir birlik oluşturacak biçimde büyüyene eklenir. Yine
eksilten de eksilenden bir şey çekerek eksiltir. İmdi hem büyütenin hem
de eksiltenin sürekli olması zorunlu, sürekli nesnelerin arasında da hiç­
bir ara nesne yok. Öyleyse şu açık: devinenle devindirenin arasında, 15

luınlar devinenle ilgili olarak ilk/doğrudan ve son/doğrudan diye alın­


dıkta, bir ara nesne yoktur. 245b

3 Nitelik değiştiren her nesnenin duyulur olanlarca nitelik değiştir­


diğine ve yalnızca ‘kendi başlarına’/doğrudan duyulur olanlarca bir etki-
lenim altında kaldıklan söylenen nesnelerde nitelik değiştirmenin oldu- 5

l!iına şuradan bakmak gerekiyor: öteki nesneler arasında özellikle şekil­


lerde (skhemasi), biçimlerde (morphais), durumlarda/huylarda (heksesi)
bunlann edinilmesi ve yitirilmesi açısından bir nitelik değiştirmesi olduğu
kabul edilebilecektir, oysa hiçbirinde yok. Çünkü tamamlandığı/mükem-
melleştiği zaman, ‘şekillenen’ ya da ‘biçimlenen’ nesneyi, geldiği nesneye
j;öre adlandırmıyoruz, sözgelişi heykele “bronz”, piramite “mum”, yatağa 10
“tahta” demiyor, türeterek adlandırıp “bronzdan”, “mumdan”, “tahta­
dan” diyoruz. Oysa etkilenen ve nitelik değiştiren nesneye, sözgelişi bronz
ile muma “kaygan?/ıslak”, “sıcak”, “sert” diyoruz (bu kadarla kalmıyor, ıs-
l;ık/kaygan ve sıcak nesneye “bronz” adını veriyoruz), diyesim maddeyi et- 15

kilenimle eşadlı olarak adlandmyoruz. Dolayısıyla şeklini alıp, oluşmuş 246a


318 «SYSIKHZ AKPOAZEQZ H

rö yeyovöi ev <Ş (<rrı rö a/rj/ıa, Karâ be r â ırâdrj Kal r â y


âkkou iıreıs key eraı, <f>avepöv ö r t ovk hv elev a l yeveıreıs
a\Aotü>(reıs. İ r i be Kal elırelv ovrcos &tottov av bo£fi(v,
S rjkXoıoxrdaL töv âvOpcottov rj rrjv oUıav rj âAAo örıoûr
tû v yeyevr)jj.ivtj)v â k k h yıyveadaı piev îcrıos İKaarov âvay-
Kaîov âAA oıovnevov tlvos, oîov rf/s vktjs ısvKvovp.evrjs rj ;ua-
vovjJ-evrjS rj Oepjxaıvo}xevrjS fı ^rv\ojievr)S, ov p.evroı r â yıyvo-
fx*vâ ye akkoıovraı, oıiö’ r/ yevetrıs f * r ı av âkkoıunrîs earıv.
10 aA A â firjv o v b ’ a l e £ e ı s ov û ' a l tov <r<ı)/j.aros ovO' a l r i j s \f/v-
\ rjs âAAoıtoo-eıs. al p ev yâp â p e ra 'ı al Si KaKtaı t S>v

eÇeaıv" ovk it r r ı be o v r e rj âpsTtj o v re jj K aK ia d A \o ia>tn s,


âA A ’ 7) p.ev a p e r ij .reAeuocrıs r ı s ( ö r a v y â p k a fi r ] rrjv a v r o v
â p e r r ıv , r o r e k e y e r a ı r e k a o v e K a a r o v — r o r e y â p l o r ı jj.akı< rra
>5 [ro ] Karâ < pvaıv— (ü a ırep kvk Kos re'A eıos, orav fiâ k u r r a
y e v r j r a ı kvk A os Kat o r a v fiik T M r ro s), 17 b e KCiKİa <j>6opâ r o v r o v
K al İKtTTao’is' â><mep oîıv ovb'e r ö r r js o İ k îa s r e k e t ıa p ıa k e y o j i e v
â k k o io M rıv (arotT ov yâp ei o O pıyK os Kal 6 Kepa/xos âk-
koloH T is, rı e l $pıyKOV)ievr) Kal KepapLOvpÂvr] a k k o ı o v r a ı âA A â
* ° jarı r e k e ı o v r a ı Jj oIkCo), tov a v r o v r p o ır o v Kal e m râ>v â p e -
2 4 6b r â v Kal râ>v koki & v Kal r ü v İ ^ ovtu>v rj k a n j3 a v â v r u ) v ai
p.ev y â p r e k e ıd a e ıs a l be €Korâ<reıs e la ıv , w<rr' ovk âAAotco-
3 <reıs.
3 İri b e Kat <p a p e v u ı ı â a a s e l v a ı râ s â p e r a s e v rŞ >
ı r p o s r ı 7TüjS e \ e ı v . r â s (Jtev y a p roü a d p a r o s , o ı o v v y î e ı a v
5 Kat t v e Ç C a v , e v *pa<m k a l o - v p ,p .e r p i q . Û ( p p . $ v Kal \ j t v x p û v
r ı d e f i e v , rj a v r û r v ı r p o s a v r a rüv e v r ö s rj ırpos rö ı r e p ı e \ o v
öpoîoos be Kal rö Kakkos Kal rrjv lcr\ vv Kal râ s âkkas

246® 4-6 = 246® 25-6 8 -12 «='28-30 1 2 - 1 7 “ b z 7—


247“ 20 17-20 = 246® 26-8 b 3 - 14 = “ 30—b 27

a 3 y f v e o ’f t s HS : y eve< r*tç <ıûraı 12 4 ( îır e ıv o v t iû s I2S : outioç


u m îıı II 5 y k k o ı t û t r û t ı t t o v a p û p c O T T O i'J rj a k k o ı o v ı r S a ı t q v û v & p a n o t / 2; rj
1
TOV â v û p o T r o v r jk k o ıİ H T Û ııı 6 y iv t ır ö a ı IS :H2 iırıaçom. S
y t v ia ğ t u
9 y t om. I dAXoıouımııI : a k k o ıo v r c c IO -II âM â . .. âXXoım-
trfiç b H IS : Om. cjy 13 rır] Tir fcrTifbcj y â p om. cj 14 «acr-
t o v rtX( 10K I yap ] y â p K a ı I p a k tora ia r ı H I : m ıhlara y 15 t o
seclusi, om. S T 16 «ai o r a v (3İ \ t k t t o s an om ittenda?: i3( \ r ı a t o ç
S 17 o îr e 2 18 K c p a p o s âXXo«a>cr(it H I 19 fi] 17 H I : tt ^ j
Kai] 5 1 20 17 om. H l aûröi' 8i] T p Ö T ro v y b I Kai t ı r i
Toiv H I Kal cni râ>ı» H 3 ıru«rnç I «îvaı om. I 5 ^frv^pâıv
ij Ö f p p o j v H I 6 a v T Ü > y ] a i ı r â H cjy a i/r â b ?*)] Kai H
FİZİK 7 319

|ılı m :.ııe şekline ve biçimine göre değil, etkilenimlerine ve nitelik değiş-


Mııııı İ n ine göre adlandınlıyorsa, oluşlar, nitelik değiştirmesi olamaz, bu
fcil Ayrıca ‘insan’a, ‘ev’e, oluşmuş olan nesnelerden birine “nitelik de- 5

ftfilı.]ı" demek de tutarsız görülse gerek. Ne ki herhalde herbir nesnenin


Hİıifiııası için başka bir nesnenin nitelik değiştirmesi zorunlu, sözgelişi
Kimliluıin sıklaşması, seyrekleşmesi, ısınması ya da soğuması. Aslında
Hİıifiııakta olan nesneler nitelik değiştiriyor değiller, onların oluşması da
fliti İlk değiştirme değil.
( içrek bedene gerekse ruha ait durumlar/huylar da nitelik değiştir- 10
Hu ilişil, bu huyların/durumların bazıları erdemlerdir, bazıları da kötü-
lliHı ı /kusurlar, erdem de kusurlar da bir nitelik değiştirmesi değil, er­
limi hir tür “tamamlanma/mükemmellik/amacını taşıma” (nitekim her-
lıfı nesne kendi erdemini kazandığından ona “tam/mükemmel” deriz -
|(liıl.ıi ancak o zaman doğasına uygun olur- tıpkı çembere, ancak çember 15

nlılıii:ıında ve en iyi olduğunda “tam/mükemmel” denmesi gibi), kötü­


lük erdemsizlik de bunun yokolması, yitirilmesidir. İmdi nasıl evin ta-
ııiıiııılanmasına “nitelik değiştirme” demiyorsak (çünkü, sıvayı, çatıyı bir
tıliı İlk değiştirmesi diye düşünmek ya da sıvanınca, çatı sl çaülmca “ev ta-
liMiııılanıyor” değil de, “ev nitelik değiştiriyor” demek tutarsız olur), elde
Itılıiııların ve elde edenlerin erdemleri ve kusurları/erdemsizlikleri konu- 20
tınıda da bu böyle, çünkü birinciler tamamlanma/mükemmelleşme, 246b

iMıiı iler eksilme/yitirilme, dolayısıyla nitelik değiştirmesi değil.


Ayrıca bütün erdem lerin varlığı, “bir şeyle bağıntılı olarak bel­
li lılı durumda olm ak”ta. N itekim bed enin iyi durum larını, sözgeli-
ıl 'malığını, zindeliğini, ya onların birbirleriyle içten bağlantısı ola- 5

tut. ya da dış çevreyle bağlantısı olarak sıcak ve soğuğun bir tür b ir­
li'ilminde, dengesinde buluyoruz. Güzellik, güç/kuvvet, öteki
320 <3>YZIKH2 AKPOA2EQIH

3. 2 4öa 2 — 247* 15
â p tra s K al k o .k i a s. İK a r r r i) yâ p ia r ı r< p npos rı vû>s f x ( lv >

Kol ırtp l râ o U fîa T rd d t] ev 7} ko kü s 8 ta rİÛ r}< rı ro t^ p v

o ÎK tla 8 ’ i ı f i ’ u > v y î y v a r d a t K a l < j) â tıp t< r 6 a ı - n ttfjv K tı> . iır tl ovv 10

ra ırp o s rı o v tt a v râ ic r r ıv â A A o ıa ic r e ıs , o C r e «forrıv a i r r S v aA -

A o u o o -ıs o ııö e y e v e c r ı s 0 İ 8 ’ ö A co î p . t T a [ 3 a \ i ] o v S t /j.îa , < f> a v tp o v

o tl ovO ' ai e £ e ıs ovö’ al rû ı> l£ to ı v a 7 ro / 3 o A a i «al Aı/ı/reıs 1(

d A A o tû o r e if tla iv , aA A a y ly v tt r B a ı p ttv c r r a jç a v râ s Kal

<f>6 t C p ( ( r 6 a ı d h k o ıo v p jtv m v T iv S tv d v d y K i) , K a ğ a n tp K al to « I - 15

Sos Acat r ^ r p o p f y r jv , o lo v fftp p & v K al \f/v y j> & v rj £ r]p w v K al

i ı y p û v , 7} i v o î s Tir/)(dı/ou(rtı> o v c r a ı ı r p t o r o L s . ı r t p l T av ra y a p

tK a c rT T ] Ae’y e r a ı k o k Io K al a p tr ij, û r a A A o ıo C c r d a ı ıre '-

< f> V K ( to l x ov' V yap a p tr ij tto u Î rj a ıra S k s îj İS İ


ır a f ir iT iK o v , j) 8e K a n ia T r a â r jr iK o v i) i v a v r î a r s d ır a d is . jo

ÖfiOlüJS ao %
8e k«İ eıri t<3 d t i j s 'jıvyrjs iÇtaw a n a va t yap K a l a v r a t 247*
rû ırpos r ı ı r Ğ ı s i \ t ı v , Kal al p iv ap tra l reAeıûtreıs,' ai
6e KüKiat İKordo-fis. «rı 8e y fi iv aperij tv dıariOrjaı ırpos râ
oiKtîa ttadr), rj 8e KaKÎa kuk&s. cSar’ 011ö’ a v ra ı ta o vra ı
d\\oul><rtıS' ovbt bi] al âırofiokal Kal ai kıj\/rfis avrmv. 5
yîyvt<rd aı ö’ aıırâs âvayKator akK oıovpivov to v aitrörjriKoC p i-
povs. d \ \ o m 6rıo'(Tat 8’ «770 t& v altrdrjTÛv aıracra yap f) rfÛLKi)
âptTT) ırtpl îjbovas Kal Av ı r a s ray o - c û p t a T i K a s , a v r a t 8e »}
iv rû TTpaTTtıv 7} i v rû p.tp.vrj<r$<n 7) iv t û ikırCÇtıv. al
/uey üSy ev rfı ırpu^tı Kara ri)v attrdrjtrtv eicrıv, cocrö’ i/tc’ ai- 10
trârjrov tlvo s KivtîaOaı, ai 8’ iv rfj p-vfip.11 Kal i v rfj i \ -
T r ı d ı dua ra vrijs t l a ı v rj yap ola İıraûov jj.fU.vtjp.ivoi rjbovr a t ,

i) i k - n ( ( o v t t s o l a jxi\\ov<Tiv. co t r r ’ uvâyKrj ıratrav rrjv roLitvrrjv


r jb o v r ıv vtto r ü v a la 6r ] T & v y ıy v t c r û a ı. e ır e t ö ’ ı/ S o v ijs K a i A v -

T t r js iy y t y v o p .fi/ 7 1s K al rj K a x ia K al i] â p trf) iy y iy v t r a L ( ır t p l 15

246b 19-20 = 247tt 22-3 247» 5-7 = 20-22 7 - 13


= 33-8

b 8 firrı] i v S I I t u t ı v a v T ü i v H S : a i r ü ı v I t r r 'ı v 12 12 o l r f S
n ü ff2 öAû)f H İS : öA<»foi3e'2 I J «a! et l6^ om. S 17 »rpcirott
H I î S p ; •apirrut S ° ıg ^ pr. H I S î otn. 2 *>ii H İ S : « t
5 ei S 20 tj c v n r r t a ı s H İS : p i v i v a v r i a s «11 S 347 * 1 V°p]
p iv y a p y 2 rıXııuonı d a iv oi H I 3 İ i om. H I ı r p b r]
to «^0» rrpot I 5 at pr. om I : ı«n cjy 7 «AAoıı»flı;(r»Tm
2 S : a\Xocoûraı H I r\ om. H y 9 1; pr.] rı q S II K U fL a Ö t n
om. HI <V alt. oın. S 12 e î a i v om. I 13 p i t ı a v a t v H
1

FİZİK 7 321

i ademler ile kusurlarda da bu böyle. Çünkü herbiri bir şeyle bağıntılı


olarak belli bir biçimde olmakla varoluyor, taşıyanını kendine özgü etki-
(mimleri çerçevesinde “iyi” veya “kötü” yere koyduruyor, -'kendilerine
iızgü’ şeyler ise, oluşları ve yokoluşları doğal olarak onlara bağlı olan şey­
ler-, İmdi mademki ‘bir şeyle’ bağıntılı şeylerin, kendileri nitelik değiştir- 10
ıııe değil, onlarda nitelik değiştirme, oluş, genelde hiçbir değişme de yok;
dutumlarm/huylarm kendilerinin ve bunların edinilip yitirilmesinin ni­
telik değiştirme olmadığı açık. Ama belki kimi şeyler nitelik değiştirdiğin­
den ötürü onların oluşu, yokoluşu zorunlu, tıpkı biçimin ve şekilinki gi- 15

lıi; nesne ısınınca, soğuyunca ya da kuruyunca, ıslanınca, ya da nesnenin


ilk anlamda [doğrudan içinde bulundukları nesneler] böyle olunca. Her
erdem ile her kusur, taşıyanının doğal olarak niteliğini değiştiren şeylerle
ilgili olarak ona yüklenir. Nitekim erdem taşıyanını ya etkiye uğra­
maz/sarsılmaz (apathes) kılar, ya da gereğince etkilenir kılar; erdemsiz­
lik/kusur ise taşıyanını ‘etkiye uğrar’ ya da etkilenmesi gerekirken ‘etki­
lenmez/etkiye uğramaz’ kılar. 20
Ruh durumları/huylan konusunda da bu böyle: çünkü hepsi bir
şeyle bağıntılı olarak belli bir biçimde olmakla varlık kazanıyor, ve erdem 247a

‘tamlık/tamamlanma’, erdemsizlik ise [bu tamlığın] yitirilmesi. Ayrıca er­


dem, taşıyanını kendine özgü etkilenimleri ile bağıntılı olarak iyi kılar, er­
demsizlik ise kötü kılar. Dolayısıyla onlar da nitelik değiştirmesi değil, 5

onların yitirilmesi ya da kazanılması da. Ama onlann oluşması için ru­


hun duyan yanının nitelik değiştirmesi zorunlu, o da duyulur nesnelerce
nitelik değiştirir. Nitekim her karakter erdemi bedensel haz ve acılarla il­
gili, bunlarsa ya ‘eylemekte’, ya ‘anımsamakta’ ya da ‘beklentide’. İmdi
kimi duyuma göre eylemde sözkonusu, dolayısıyla duyulur bir şey tara- 10
lından devindirilir; kimi ise bundan, [duyumdan] kaynaklanan anı ile
beklentide sözkonusu. Çünkü insanlar ya etkilendikleri kimi şeyleri
anımsayarak ya da gelecekte etkileneceklerini umarak haz alırlar. Dolayı­
sıyla bu tür her erdemin, [karakter erdeminin] duyulur şeyler tarafından
oluşması zorunlu. Madem haz, acı oluşursa, kötülük, erdem oluşuyor 15
322 «frYSIKffi: A K P0A IEQ 2 H

r a v r a s y âp e tc ır ) , at 8’ r/boval Kal at kv ıraı a\\oı<o<reıs


to v aifTÖrjTLKOv, <j>avepov ö rı âkkoıovf.livov tlv o s âvâyKrj Kal
r a v r a s âıroj3âk\ eıv Kal kan/3âveıv. &(r6' r] fiev y iv e a ıs
aıırû v |X€r’ â\\otûj<r€(üs, aîiTal 8’ ovk eî<m> a\Xoı<o(7€is.
24 7 b a \ \ a fiT)v o v b ’ a t tov voijtikov p ıep o v s e £ e ı s a\ kou & < reıs, o v b '
i a r ı v aiırS ıv y i v t a ı s . ıroAiı y â p ^ â k ı a r a to e m o ’TÎjy.ov i v rS>
ır p o i ti ıra ıs i \ e lv k e y o j i e v . « r t 8e Kat rp a v tp o v ö r t ovk e a r ıv
avTÛtv y ev e a r ıs ' to y â p K a r a b v v afj.iv i n ıaT i}p.ov o v b e v a v r o
5 K iv ifffiv a A â rû â\ X o v ıra p Ç a ı y ı y v e r a ı İT u aT T ffiov. örav
yap y ev rjT a ı to K a r a p j p o s , e ı r f o r a r a ı t;<üs r a Kaöo'Aou t<Ş
iv fitp tı. T tâkıv b e rrjs x p r fa f( o s K at r.rjs i v e p y e ı a s ovk eart
y e v e c r ıs , et fiıj tıs K al r r js âı/a/3A.e'\/fea)s K at rr js a tfııjs o l e r a ı
y e v e a ı v e tv a r to y a p y jn fa O a ı K al r ö iv e p y e lv ö jx o ıo v t o v t o is . r\
ıo 8 ’ i£âp x fjs\ tj\ j/L S T T js İT îiarrn j.r]sy ev earıs ovk i a r ı v ovb' a k k o iı u a ı s -
t Û>y a p r ıp e n r ja a ı Kal a r r jv a ı rr)v b ı a v o ı a v i ’n L a r a a d a ı K al (f>povelv
Aeyö/xeöa, e ts 8e r ö r\pep.elv ovk e a r t y i v t a w o A w s y â p oiÖefJ. l â s
/xera/3 oA»;s, K a d â ırep e lp r fr a ı ırp o T tp o v . İ t i b ’ <ö<nrep ö r a v İ k to v
\xedveıv i) K a d e v b e ıv t) voctûv e ts r a v a v r l a fitT aari] t u , ov

• 5 (fra/Aev (n ıa rrjp L o v a y e y o v i v a ı ırd K ıv ( KaİTOl â b v v a r o s ijv ri}


İTrıarrj/iTj -^ p tja d a ı ■nporepov), ovtios ovb' o r a v e £ â p ^ r js Aa/u-
fiâ v r ı r ijv i £ ı v tİo y â p K a û ı a r a a d a ı r y v ^/v\i]v İ k r r js <fiv-
a iK İjs r a p a ^ i j s (f>povijj.ov t i y ı y v e r a ı K at İTTiaTİjjxov. b ıo K al
r â ır a t d ıa o v r e jx a v d â v ( iv b v v a v r a ı o v r e K ara r a y a ic r û ija e ıs
248* öjuotûas K p iv tıv ro îs TTpeaf3 v T ep oıs' 7roAArj yâp fj T apaxq
Ka'ı t/ Kİvrjaıs. K a d î a r a r a ı b e K at rfp efiıÇ fT a ı trp o s i v ı a fi'ev
vnö rr js (p v o-a u s a v T tjs, n pos ev ia 8’ v ır’ ' <xAA<oı», i v âfx-

247b 1 —248* 9 = 247* 28—248b 28

a 16 m alt. om. H I 18 & t r d ' H lb S : eri cjy 19 a v rr](a v rq S )


d' o v k f t m y a\\oıo>cr(ff 2 S b I a i (om. cjy) t o v v n ıjriK o u ( vorjroL' 2)
f i i p o v s e £ f i r a \ \ o ı a n r c ı ç H 2 SPT : r a i r o r j r t K t û p e p e ı a t « A A o ir o a e ıç I :
îj to v 1l o r j T t n o î ı u tp o v s e £ ıs â W o la M rtç S^ 2 a v râ v Ü T : a v rtjç
a \ \ o la > (T iç o v d e S /inAıora om. I : f i a \ \ a p S 4 t u y i ı p ] o r ı t o HI
o iı8 i I 5 v n d p t a Bekker errore preli 6 r â H IA T : tğ 2 PS
râ H IA T : r i cjy : « b : Ta PS 8 K a'ı alt.] r e K a'ı b oîotro
HI 9 tö y â p x P ’j a ö a ı S : r î r y â p o U a û a ı H I : om. 2 IO oû*]
fiiv ov k HS : fiev o vv ov k I o i ö ' a\Xoi'a><rır 2 S : onı. H I 1 1 ro
cj >ao] d i y p . S r jp c fju ç r a ı I 12 k i y o f i t v H I ü\cı)v] y ( V t a t ( ı ) S S
o v & t f i i a f i f T a f î o A r ) H İS 13 oraK om. S 15 â b i ı v a r o v C şv] r/ c :
ff y 16 oOrur] o t av cjy 17 r/d iK Î/ t cj 18 <ıı>fTT]s 2
y t v ıjr a ı C iç H v v a r a ı I 248* I K p i v t ı I 2 âf] y â p I
T j p f f i î Ç f T a ı H İ S : >7p * p i { f i 2 n p o s . . . 3 a i r r ı t H İS : om. 2
FİZİK 7 32 3

(çünkü bunlarla bağıntılılar), haz ve acılar ise duyulur/duyan bir şeyin


nitelik değiştirmeleri; şu açık: bunların yitirilmesi ile edinilmesi için de
l>ir şeyin nitelik değiştirmesi zorunlu. Dolayısıyla onların oluşu bir nite­
lik değiştirmesi ile birliktedir, ama kendileri nitelik değiştirmesi değil.
Ama [ruhun] düşünen yanının durumları/huyları da nitelik deği- 247b

sirmesi değil, onların oluşu da yok. Çok özel bir biçimde birşeyle ba­
ğıntılı olarak belli bir biçimde olmasında/olmasıyla [kişiye] “bilen/bilgi­
li” deriz. Ayrıca onların oluşu da yok, bu açık, çünkü olanak halinde
‘hilen’, kendisi devindiği için değil, onda başka bir şey bulunduğu için
‘hilen’ olur. Çünkü parça/tekil verilince, [ruh] o parça aracılığıyla bir 5

hiçimde tümeli bilir. Yine [bu olanağın] kullanımı ile etkinliğinin de


oluşu yok: meğer ki, görme duyusuyla dokunma duyusunun oluşu ol­
duğuna inanılmasın, çünkü [düşünme olanağının] kullanımı ile etkinli­
ği bunlara benzer. Bilginin baştaki kazanımı bir oluş da değil, bir nite- 10
lik değiştirmesi de. Nitekim durmasından ötürü (düşüncenin/anlıkın)
bildiğini, bilgili olduğunu ve düşündüğünü söyleriz. Oysa ‘durgunluğa"
doğru’ olan bir oluş yok, daha önce dediğimiz gibi67 genelde hiçbir de­
ğişmenin oluşu yok. Ayrıca nasıl biri, sarhoşluktan, uykudan ya da has­
talıktan karşıtı duruma geçince, onun yeniden ‘bilen’ kişi olduğunu
söyleyemezsek (daha önce onun bilgiyi kullanması olanaksız olsa bile), 15

huyu/durumu başlangıçta kazanınca da bu böyle. Çünkü ruh doğal


olan sarsıntıdan [sonra] kendine geldiğinden ötürü, kişi ‘düşünceli-aklı
hasında’ ve ‘bilgili’ olur. Bunun için çocuklar yaşlılarla aynı biçimde
hilemezler/öğrenemezler, duyumlarıyla ilgili olarak onlar gibi karar ve­
remezler. Çünkü onlarda sarsıntı ve devinim fazla. Kimi nesnelerle ilgi- 248a

li olarak kendi doğası aracılığıyla kendine gelinir, durağan hale gelinir,


kimi nesnelerle ilgili olarak da başka etkenler aracılığıyla.
324 OY2IKH2 AKP0A2EQ2 H

3. 2 4 7 a 16 — 4 . 248b 4
<p o rep o ıs de â\koLovfX(va>ı> rıv& v t& v iv tû> troi^ıarı, Kadâ-
ırep i m rijs \prı<reu>s Kal rrjs i v t p y t îa s , öta v vıjrpoıv y iv i)- 5
r a i k a l iy ep û jj. rpavepöv ovv İ k t& v elprjuevaıv orı rö âAAot-
ov rröaı Kal i) âAAouoo-ıs İ r re roîs al<r0 i]Toıs y ı y v t r a ı Kal i v
t& al(rÖr)TiK& pop*.*) rrjs \j/vxıjs, iv &AAw 8’ o iıbevl tt\tjv
K a ra <njjU/3e/3jj/co's.
'Aıroprjtreıe 5 ’ âv Tis ıroTfpov itTTi Kİvrjtrıs ıracra nâtrr) 10
crvfil3\r)Tr) ij o t. el brj ir r r ıv 7ıâ<ra <rv/A/3\T)rıj, Kal 6fiOTa\'es
TÖ İ v t<J<31 X P °V‘° ^(TUV K ivovptvov, t<TT\xi TTfpL(j)(pl)S TIS l<Tr)
evdela, Kal fielÇaıv br) Kal İ\6 .ttü iv . İri âX\oCwrrıs Kal
cf>opâ t i s trrr), ö ra v i v lata X P °VV T° P (V aAAoıcoöj; tö 8’
icrraı âpa ırrov ırâÖos \xr)Keı. aAA’ â b v v a ro v . âAA’ 15
âpa ö ra v i v ırroı ırrov KtVTjdij, ro re l< roT a\is, Irrov 8’ ovk

€(TTIV n a d a s fX1)Kft, ÜHTTt OVK İfTTLV a\\o[üûaLS <jlOpâ L<TT) oilb’


i\ â r r r o v , cötrr’ oiı m e ra rrvp.(i\r)TT); 18
k K ov 18 «ir! 8e roO
Kal tt)s ev&eıas tt&s <rvp.jir)mraı; âronov re yap el y-r]
errrıv kukAoi 6p.oiws t o v t İ KivelrrOaı Kal t o v t I i m t nS ev- jo
Oeıas, âAA’ evdvs âvâyKi) ij Oârrov ij j3pabvrepov, romsep
âv el Karavres, ro 8’ âvavres' oiıbe bıarfıepeı ovbev r&
A öy<ı>, e l rıs rjırjrrıv âv ây K rjv e îv a ı O â r r o v eî/Oiıs rj fi p a b v -
repov KiveıtrO ai' e o r a ı y a p p e ı ( o j v Kal İ \ İ t t rov 17 ırepicpeprjs
r ijs eiıOeCas, tuo r e K al teri). ei y a p iv r& A yj>ovu> 25
rrjv B b ıe\ i)K v 0 e t o b e ri)v T , /j.eC(aıv â v eîtj f) B r ij s T " o v r a ı 2 ^ 8 b
y a p r o B â r r o v eA ey ero. o v k o v v k a l e l i v e A a r r o n ırrov, f f â r -
to v w(tt e r r r a ı r ı fie p o s r o v A iv <5 t o B r o v k v k \ o v r ö
îrrov bîeıtTL K al r ö T iv oA<o r& A [ri/v F ] . âA A â firjv e l

a 4 tw H İS : om. 2 5 îyeprrcas xa i det. T İ ) r om. I 7 f’*’]


ij fi' 2 8 fif pf L H I II ö/uoıoTa^fî E I 12 eVj eVTûj F ırrov
seci. Prantl ırrıj K a l fıâ t ıa K 14 (jlSopa E ! UT'?] .. H rö
alt. E H I S : t i t o F J K 15 ırrov to ıradot F 16 âpa Bonitz:
ripa E F 'H I J K : om. F 1 urav rv L(TWI 17 loraı I îruöor nâv
firjKtı F J K 4 19 rijs E H I J ’ K S : om. F J 1 t t om. H 20 t o u t İ
alt. F y : t o û t o cett. 22 &v F 2 S : om. E H I J K oiSe scrip si:
ovSiv E K : er* oûöe' cj : « T i otfiev A : tr ı 8e by ouöei' 2 : ov6 * « V
E H I J K : om. F 23 rprjmv E s : «^ıjoeıK: ^»ıjcrtıe» A «İKH-yKi;
EK Ç om. E ^ 1 T f)*#] t ö t ^ v F H IK 2S ...
/3 om. E d t t \ r j \ v 3t H I 2 S : F JK rqv (3 om. K 1
fttîÇ o v J 3 û)ar* ccrrat] cıV rc E 1 : e v r a t E 2: a t a r * K ro pr.
E 2AS : om. E ’K to i(rov üUtat F 22 : rö terop 8Uun ro «rop F 1:
dUıtrı E H IJK S 4 rö E 1 ttjp T seclusi : habent n S
FİZİK 7 325

Aın;ı heriki durumda da bedendeki bazı şeyler nitelik değiştirdiğinden


Miıırü olur bu; tıpkı biri becerikli olunca ve uyanık olunca, bilginin kulla- 5

nmıında ve etkin halinde olduğu gibi. İmdi dediklerimizden çıkan şu: ni-
irlik değiştirmek, nitelik değiştirme hem duyusal nesnelerde hem de ru-
Iııııı duyan yanında oluyor, ilineksel anlamda olması dışında başka hiç-
lıir şeyde yok.
4 Acaba her devinim her devinimle karşılaştırılabilir mi, diye soru- 10
I.ıl'ilir. Eğer karşılaştırılabilirse ve ‘eş hızlı’ nesne “eşit zamanda eşit yol
.ıhın nesne” ise, çember biçimindeki bir [devinim] düz çizgi biçimindeki-
ın' eşit olacaktır, diyesim daha büyük, daha küçük de olacaktır. Ayrıca
ı i ı zaman içinde bir nesne nitelik değiştirdiği, başka bir nesne yer değiş­
il aliği zaman, bir nitelik değiştirme ile bir yer değiştirme eşit olacak, so­
nuçta bir etkilenim/duygulanım bir uzunluğa eşit olacakür. Oysa bu ola­
naksız. Yoksa acaba nesne eşit zamanda eşit yol aldığı zaman ‘eş hızlı’
u lu r, bir etkilenim/duygulanım ise bir uzunluğa eşit değildir, sonuçta bir 15

ııiı elik değiştirme bir yer değiştirmeye eşit de olmaz, ondan daha küçük
ılı- olmaz, dolayısıyla her [devinim her devinimle] karşılaşürılamaz mı?
Çember ve düz çizgi konusunda acaba nasıl olacak? Bir nesne [eş
.aman içinde] çembersel ve düz çizgisel olarak aynı şekilde yol almazsa,
liri aşağı öteki yukarı gidiyormuş gibi, hızlarının ‘daha hızlı’, ‘daha ya- 20
va.ş’ olması zorunlu olsa, tutarsız olsa gerek. Burada hangisinin doğru-
ılan/asıl anlamda ‘daha hızlı’ ya da ‘daha yavaş’ devinmesinin zorunlu
nlfluğunun söylenmesi bizim temellendirmemiz açısından hiç önem li
ılrğil, çünkü bu durumda çember biçimindeki devinim düz çizgi b içi­
mi ndekinden daha çok ya da daha az olacak, dolayısıyla eşit de olacak­
ın. A zamanında bir nesne ( 1 ), B uzunluğu, öteki nesne de ( 2 ) C uzun- 25

luj:ıınu geçmişse [1 . nesne 2. nesneden daha hızlı diye alındıkta], B , 248b

ı 'Men daha uzun olacakür, çünkü ‘daha hızlı’yı böyle tanımlamıştık68.


İmdi [1. nesne] daha az zamanda eşit uzunluğu geçerse, o daha hızlı ola-
■aktır. Dolayısıyla A zamanının öyle bir parçası olacak ki, onun içinde
II. nesne] B çemberinin [C] düz çizgisine eşit olan uzunluğunu geçecek,
I ’. nesne] ise C ’yi bütün A zamanında geçebilecektir. Ama
326 $Y 2IK H 2 A KP0A 2EQ 2 H

5 ( a r ı v (TVfi^krjTa, ovfifiaLveı t o âprı prjdev, ıcrijv evdeîav eıvaı


kvk\<a. a\/v ov crvp^krjrâ' ovti &pa al Kivrjcreıs, aAA’ ocra
Iu-i) <rvv<H>vvfj.a, tt& vt' acrvfj.^kr}ra.olov bıâ t i ov o-vfj,j3kt}-
r o v TrÖTfpov o^vrtpov ypacfıeîov rj o oıvos rj 17 vt\tt\ ; 3r ı
to

opaûVVjM, ov <rv)xfjkT]Ta' â k k ' 7] vrjrrj rfj Trapavıjrj] ovfji-


10 /3A?jrjj, o t ı to avTo a~rjjj.aLvtı to oçiı eir’ âp.<pow. âp’ ovv ov
to vto v to ra xv iv ra vû a k û kû , 7roA.i1 8’ İ r i i]tto v i v âk-
12 koııacreı Kat (fıopa;
12 rj ırpöûTOV fi.lv tovto ovk akrjdes, <Ls el
fj.i] ofjK&vvjia <TVfif3krfTCi; to yâp ırokv to avro (rr\paıvtı iv
vbaTi Kal âepı, Kal ov <Tvp.jikr)Ta. el be fxrj, to ye bıırkâ-

15 irtov tovto (bvo yâp npos ev), Kal ov o’vp.fîkrjTd. rj Kal

in i tovtojv o av tos koyos; Kal y â p to ırokv 6p.â>vvfxov.

akk’ evıoıv Kal ol kâyoı (jjj.tiivvp.oi, olov el keyoı tis oti

TO TTokîl TÖ TOaOVTOV Kal İr i, âAAo TÖ TOCTOVTOV Kal TO

1(tov 6fXüivvfiov, Kal ro ev be, el (Tv\ ev, evdvs op.divvp.ov.


20 el be tovto, Kal Ta büo, i-rrel b ıâ t L r â p'tv avjij3Xr]Ta

21 râ 8’ o f, ein ep rjv fiîa <f>vcrıs;


21 rj oti i v âAAaı ırpd>T<p 8ex-
rik<3 ; o fie v ovv lttttos Kal o kvuiv a v p jik rjT a , n ârepo p k ev-
KOTepov ( iv <5 yâp ir p a r w, to a v ro , 17 inK^aveta), Kal
K ara fie y e $ o s iıcravTtos' vbuıp be Kal (fıuıvrj o v• ev S.kkoı
35 y â p . rj brjkov â n e o r a ı ovtoi ye ırâ v ra ev ıroıeıv, ev â A A u
2 4 9 a b e eKaOTOv (pâaKeıv e ıv a ı, Kal ecrraı T a v r o (râ) ıcrov Kal ykvKÎı
Kal kevK o v, â k k ’ âA A o i v â k k a ı; e n beK TiKov ov to t v \ ö v

b5-6 tT v fifiaiv tı . . . a v f i f i \ r ] T a om. F l 5 et' i ' a t ( v û t ı a v HS


6 aA\’] <İXX’ a p a y t y p . S : a n ah \ ' â p a ? 7 o ’WGovvpn,7ravT 1 jv p ffK tjr a
scripsi : O’Vİ'ûjiıv/ıa ır a v r a o v p f}\ i)r â E 1 : av v aıv v p a â n a v r a (n â v r a E ’ )
dtrvp P krjT a E aH 2 y p . S : ö fa o v v p a ır a v r a ( â n a v r a A S) 0i7i£Ai)Tıi F J K
A S : o /u o v v /ıa ır a v r a â a v p ^ Aıjra I (rv/jftkrjTov r ö Trortpov E 8 ypâ-
(fiiov E 1 6 o ıv o s Ü T : TO o£or S orı] o n y â p E 2F H IJ 9 öfiâı-
vvfiov E I K (TvyiSKrfTov K Tij KAS : om. E (TVfi-
PArçı-ı) 2 S : <rv(iB\r)r6v E K A I o <TTjfUiivfi H İ S : (T vpftaivıı E F J K
14 Ka'ı (V â f p t H 16 to ] Kaı to F l8 to om. S to AS :
om. E K f t i ] f i t i E î t t i (e ri Kat b) TO d ın \ a a ıo v toito^ S aXXo
rA T o c r o ü r o ı / ] ö r ı diTr^âa'io^ t ü ( t o u . aXXa t ö t o i t ü v i o v K a ı ro dnr\âoLov ci.
■Shute <iXXâ H I2 t ö Tocrovrov om. F : t o om. E J 19 6 p a -
ı ı>/m ci. Shute ante Kal fort. addendum ex S xaî to SurAâaıov
i I ıjv om. I ıîXXıa rpoıriû ırpcırto E 1 23 roı av rû I KU1
<1111. E K 24 K a r a ] K a r a tö F H lS K a ı rj (ptovrj F 25 ye
iiiÎim F J t t o k i v iv K iv om. K 249® i t o addidi 2 <JXX’
■m i l E 2 1îXXo om. KA ıîXXûi] uXXtu k u I û a A ^ i I
FİZİK 7 327

luı hiçimde karşılaştırılabilirlerse, az önce dediğimiz şey sözkonusu olu- 5

yor, diyesim düz çizginin çembere eşit olması. Oysa karşılaştırılamazlar,


ı •yk-yse [onların üzerindeki] devinimler de karşılaştırılamaz. Eşanlamlı ol-
ımıyan bütün nesneler [birbiriyle] karşılaşürılamayan nesnelerdir. Sözge­
lişi niçin acaba kalem mi, sirke mi yoksa yüksek ton mu daha keskindir,
ıllyı- bir karşılaştırma olmaz? Çünkü bu durumda bir eş adlılık sözkonu-
’ıiı, [nesneler birbiriyle] karşılaştırılabilir nesneler değil. Oysa yüksek ton
l'lr alçak tonla karşılaştırılabilir, çünkü ‘keskin’ sözcüğü herikisi için de
ıiyıu şeyi imler, imdi ‘hızlı’ sözcüğü çember biçimindeki yer değiştirmede 10
w düz çizgi biçimindeki yer değiştirmede aynı şey değilse, bir nitelik de-
Kİşlirme ile yer değiştirme sözkonusu oldukta çok daha az aynı şeyi imle-
ım-z mi?
Yoksa bizim ilk [kabulümüz], diyesim eşadlı olmayanların karşılaştı-
11labilir oldukları, doğru değil mi? nitekim ‘çok’, hem suda hem de hava­
l ı aynı şeyi imler ve bunlar [:çok hava ile çok su], karşılaştınlabilir değil­
in-. Bu da mı yetmedi! ‘Misil’ hep aynı şey (çünkü bir ile ikinin bağıntı-
m) [1 :2 oranındaki hava ile su] karşılaştırılamaz. Ya da bunlarda da aynı 15

innellendirme mi geçerli? Çünkü ‘çok’ da (eşanlamluçokanlamlı). Hattâ


timi nesnelerin tanımları bile aynı: sözgelişi biri ‘çok’u, “şu nicelikte ve
:ırlı şu kadar” diye tanımlamaya kalksa, “şu nicelikte” her durumda baş­
ka bir şey olacaktır. ‘Eşit’ de eşadlı/çokanlamlı, ‘bir’ de rastgeldiğinde,
Jiipedüz eşadlı. Bir eşadlı ise ‘iki’ de öyle, çünkü onların doğası aynı ol-
ılıığuna göre, niçin biri karşılaştırılabilsin de öteki karşılaştırılanlasın? 20
Yoksa [bunların] ‘niçin’i daha başta/asıl anlamda başka bir kabulün
lı, inde mi? İmdi at ile köpek, “hangisi daha ak” diye karşılaştınlabilir (doğ-
uıdan/asıl anlamda bulunduklann şeyin içinde aynı şey, diyesim yüzey),
büyüklük açısından da bu böyle. Oysa su ile ses karşılaştınlamaz, çünkü
Moğrudan/asıl anlamda] başka bir şeyin içindeler. Ya da şu açık değil mi:
I"öylece hepsini bir kılmak, herbirinin başka bir şey içinde olduğunu söyle- 25

mek olanaklı olacak; eşit, tadı, ak aynı şey olacak, yalnızca herbiri başka bir 249a

şey içinde olacak. Öte yandan kabulümüz, rastgele bir şeyin rastgele
32 8 «&Y2IKH2 AKP0A2EQ 2 H

4. 2 4 8 b 5 — 2 4 9a 26
( tov TVyÖVTOs) i<JTW, a k k ’ İv İVOS TO ITpÜlTOV. 3
âA A ’ â p a o i) p .o v o v 3
Set r â a v p .jik i] r â /*?; ö jid iv v p a e lv a ı â k k a K aı p .r] e \ ( i v 8 ta -

cp o p â v , fiıjT f o /nrjre e v <0; k e y ıo 8e o lo v X P Û pa «X<‘ S ta t- 5


p e ır ıv T o ty a p o w o v <xup.;6 ÂrjTÖy K a r a tov to (o lo v n oT epov ıce-
X p a )fiâ rto -ra t p âkkov , p .i} K ara rt x f> S j\ j.a , âA A ’ // \ p S ) f t .a ) ,

âk k" K ara rö kevK Ö v. o v rc o K ai T re p ı k İv ijitiv v p -o ra y ^ e s r< 3

iv t(T(p x p ö v < j> K iv t î u O a ı t a o v r o c r o v d i' e l b i / r o S fir jK O V s e v r < p b ı

to pev ı'jk k o i(o 0r] rö 8 ’ ı ) v e \ d ıj , ıtn j âpa a v rt] tj â k k o iü ia ıs 10


K at ö / x o r a x » ;s r?/ < p o p â ; â k k ’ âron ov. a îrıo v 8’ ö rt i] K t-

v r ]c r i9 e \e t e ıb r), w < tt el râ eı> ta -y x p 6 v<ı> e v e x Û £ v ra ıtro v

/jtijkos L (T o r a ğ ı; l< T T at, ım j 7; e iıO ç îa K al 7/ - n e p K p e p i j s . tto -

re p o v ovv a ırıo v , ö rt 7/ e/jopâ y e v o s Tj o rı i] y p a p . p i i) yeyos ;

ö jueı> yâp X P ° V0S o a v ro s , a v 8e r <3 etSet ?} â k k a , K aı İK e îv a J5


tid e ı b ıa tp ip e ı■ K ai yâ p ij < f> o p â etSîj e^et, aı> İK e îv o e^»;
et8r; e(/>’ oi K iv tîr a ı (o r e 8e eâr <L, o l o v e l r r o b es, fiâ h ı a ıs ,

el be 7r r e p v y e s , u rr/m s . 1) ov, a k k â r o ıs (rx v p -a a ıv 7; ( p o p a


â k k r j ;). u jc r r e r â eı> t(rai ra v ro p .e y e 6 o s K iv o v fie v a Ic r o r a ^ ij,

ro a v ro be Kaı â h ıâ tp o p o v e îS e ı K al K iv i] c r e ı â b ııi< p o p o v 20

ib a r e to v to < T K e -w re o v , r ı s b ıa < p o p â K iv ıja e to s . K al ı r r / p a ı v e ı ö

 o 'y o s o v t o s ö rt rö yevos o i> x (v rı, âAAâ T ra p â t o v t o k a v -

dâveı T ro k k â , ( la iv re r<Sr 6 p . a ı v v p . ı 5> v a l p . 'e v vokv â ıre x ° v -

<r at, al 5e e \ov a a ı rıv a 6 p t ,o ı 6 r r ı r a , al 8’ eyyvs t 77 rj y iv e

â v a k o y ia , b ıo ov boKovaıv d p u o v v p ıia ı e ıv a ı oîı> 35


o v a a ı. 1 röre

e re p o v rö e ıb o s , eâv ra v ro ev â k k to , 7} at> aAAo er âA A u;


a 3 t o C Tvyovros addidi ex S iv AS : om. E K 4 öeî] dq H
5 iv oj] to ev (i) F J : iv olç S *X(L 8ıa<p(>onv rj dtaipeçrıv H 6 oû
om . E K€\püjartu H 8 nA\cı F I J K S : «XX' îj E : aXX* ıj H
Kat om. H ra) . . . 9 Kivûadat s crip si: to . .. KivflaÖaı E I K : t o . . .
Kivrjdiv F H J 2 et ut vid. S 9 rnaovSe FH J ei 81] E I K S : «Vfi H :
om. F J 10 ro pr. E H İ K S : et de to F J öfj E âpa om. F l
13 fV tû teru> F J Kivrfdfvrtı pıjKos ’mtov H 13 17 alt. om. F
14 o n t<TTiv r) E IK S t; AS : om. E K 1 5 6 alt. . . . ttcupa
scripsi ex S : o avroj" av öf ettitt 7;, Kaı cnf fKeiva A : <iet (0 avroç
«e i F J yu. A) âr"/iOf tcü (âv t(û E 2J ev âe ru K) fiöet ^ âfia KOKÛva
{eK(îva E *F , om. K) E K A yp. A 16 eî^et] ti E 1
17 bre scripsi : ore E F J 1K 2 î ort S I ere H IJ2 eni/ (a*/ K) Sı* ou
I 2KS : eVw E 2F J : E 1 incertum e’] ol I ı8 â e o m .F H J ovb1 E 1
19 icra)] i&û) \pövcû E 2F IJ 20 koi om. A : ro E 2 â8tâ<f>opov
EH IJS : &ıâ(j>npov F K d8tâ<f)opov etöeı ajfrre F J 21 rovro
om. S o] ye o F 22 7T”XXa Anvââveı S 23 âe F
E 1S 24 ol 8f e^ouaa: KAS : om. E o^otor^râ rıva H
25 ovSe I norepav K 26 raGra K ov om. E 2IK
40C8 II
FİZİK 7 329

lılı şeyi değil, ‘tek-bir’ şeyin doğrudan/asıl anlamda ‘tek-bir’ şeyi.


Ama acaba karşılaştırılabilir nesnelerin yalnızca eşadlı olmaması
Iyel iniyor] da, aynı zamanda hem niteliğin kendisinin hem de taşıyanı­
nın bir ayırım taşımaması da mı gerekiyor? Dediğim şu: sözgelişi ‘renk’ 5
Icıvramı bu tür bölümler/ayırımlar taşıyor, bunun için bu açıdan karşı­
laştırılamaz (sözgelişi belli bir renk açısından değil, ‘renk olarak renk’
.Kışından “acaba şu nesne ötekinden daha renkli mi”), ama sözgelişi ‘ak­
lık’ açısından karşılaştırılabilir. Devinim konusunda da bu böyle: ‘eş hız­
lı' nesne, “herhangibir nesneyle eş zaman içinde eşit yol alan nesnedir”.
İmdi nesnenin biri [deviniminin] belli bir parçasında nitelik değiştirdiy­
se, öteki nesne de yer değiştirdiyse, acaba bu nitelik değiştirme yer değiş- 10
ıirmeyle eşit [büyüklükte] ve eşit hızda mı olacak? Oysa bu saçma! Nede­
ni, [açıklaması] ise şu: devinimin türleri var, dolayısıyla eşit zaman içinde
eşit yol alan nesneler ‘eş hızlı’ olacaksa, çember [biçimindeki devinim]
ile düz çizgi [biçimindeki devinim] de eşit olacaktır. İmdi bunun nedeni
ııeaba, yer değiştirmenin mi bir cins olması yoksa çizginin mi bir cins ol­
ması?69 Çünkü zaman aynı, ama [düz ve çembersel] çizgiler türce farklı 15

ise, devinimler de türce farklı olur. Nitekim üzerinde devinimin gerçek­


leştiği şeyin türleri varsa, yer değiştirmenin de türleri vardır (hattâ kimi
kez devinim neyle gerçekleştiriliyorsa onun da, sözgelişi ayaklarsa “yürü­
me”, kanatlarsa “uçma”). Yoksa böyle değil de, yer değiştirme yalnızca şe­
killeri açısından mı [düz, dairesel] başka başka? Dolayısıyla eşit zaman
içinde aynı uzunluğu geçen nesneler ‘eş hızlı’, ama ‘aynılık’ burada hem 20
Kirce [:uzam türü açısından, düz ya da çizgisel] hem de devinimce [:düz
devinim, çembersel devinim] ayrımsızlık. Öyleyse şunu araştırmak gereki­
yor: devinimin ayırıcı özelliği/ayırımı ne? Bizim bu konuşmamız/temel-
lendirmemiz şunu da gösteriyor: cins, belli bir birlik değil, bunun ya­
nında, gözden kaçan bir çokluk var, eşadlı nesnelerin kimi birbirinden
çok uzak; kimi belli bir benzerlik taşıyor; kimi ise ya cinsce ya da benze-
şimce birbirine yakın, bunun için bunlar eşadlı/anlamca farklı olmaları­
na karşın böyle değillermiş gibi görünüyorlar. İmdi tür ne zaman deği- 25
siktir? Başka taşıyıcılarda aynı özellik olduğunda mı, yoksa başka başka
taşıyanlarda başka başka özellikler olduğunda mı? V e sınır ne olacak?
330 <I>YEIKH2 AKPOA2EQE H

Kal tC s opos; rj r û K pıvovp.ev ö n r a ir d v r â AevKÖv K al r o


yA vK İ t) âA A o— ö n ev âA A a tp a ıv er a L erep o v , îj ö n oAa>?
29 ov r a i ırd ;
39 ıt e p l be bij âAAotcûtretoy, ttüJs eo rat l< roraxi]S
3° e r ı p a e r e p a ; e i ö?J f o n 1 r o vyıâÇ e< r6aı â A A o ıo d a û a ı, (<ttl tov

p.ev ra ^ v töv be fip a h e m s la ö r jv a ı, kül âpa r ıv â s , caar


2 4 9 b eo-T aı â A A o lo ıın s 'urora^ rjs- ev îcrtı) y a p XP0V<? VAAolu>$t].
âA A a tl rjAAoLtüör]; to y â p ıcrov ovk e v r ıv ev rav d a A eyö-
p ev ov , âAA’ û>s ev rŞ> ıtocrS) to -o rrjs, ev rav d a öpoL orrjS .
âAA’ e<TTw l<roTax'e s r o e v icriıj \p6vtû to a v r o jie r a jia A K o v .
5 TtÖTepov o v v e v <Ş r o 7rdO os 77 r o TrdÖoç S e î <rvp.(3 â A A e ıv ; e v -
TaC öa örj o r ı v y ı e ı a fj a v r r j, t a n v A a fie îv o r t o v r e p.aA -
A ov o v r e f\TT0V âA A ’ ojuotcos v n â p x e i- eâv 5 e r ö ırâO os âAA o
fl, o lo v â A A o ıo îtr a ı to A e v K a ıv o p e v o v Kal to v y ı a i’o p t v o v ,
roiJT O ıs ov bev r o aiiT o ovb' î a o v o v b ’ öp-oıov, fj »/St/ T a v r a
1 ° eîbrj ıroLe't iAAoıaScrfojç, K al o v k e< rn /ata u>aırep o v b ’ a t (jjo-
p a(. to o r e ArjTTTeov Tiocra e'ıbrj âAAouocreûûs K al 7tootk <jıopas.
el fxev ovv t a Ktvoıi/j.ei’a «T8 et bıa<f>epeı, £>v e l a l v a t K iv r /a - e ı s
Kad' a v r â Kal p.ı) K ara (T V ji jie ji r j K o i, kol al KLVrjıreLS e lb e ı
bLoıcroviTiv' el bt y e v e ı, y e v e ı, e l b ’ çpL du .û , âpıOp.G>. âA A a
15 Şii n o T ep o v t ı s r o -ıraflos S e î jS A e ^ a t, ^aı> ?] r ö a v r o T) ö p o ıo v ,
el l a o t a ^ e ıs a t â A A o tü ju ets, 77 « ıs ro â A A o ıo v p e v o v , o lo v el
t o v a'ev T otrov ol A eA ev K a v ra ı r o v 5e r o a -o v b L ; 77 e is ap,(f>u), Ka'ı y
a v r i] f i t v î} liA ktj r<2 -n â ö eı, e l to aı’jr o (7) p.i) to ) a v r o , trrr] b ’ rj
& vlo-os, e l eK e iv o (lo -o v 7j) d v ı< r o v ; K al e ır l y ev eaeM S b e Kal 1fid o p â s
20 r â a v r o < tk (ttt(o v . TT&s lt r o r a x r js 17 y e v e o - ı s ; e l ev ic ra XP°V(?

a 2 7 t o v t o v Ka’ı K a t \ f V K O if H Kaî] r/ S 28 fV«AX<yom. H


<f>eperaı J 29 8<j om. K (<t t i v FK 30 eVtpa i r i p i f J : i r e p n s
i r i p a s E 2: E 1 incertum t oa ( oerbrFHI : to J 3 1 TaxcwsS r o j
K a t ] t (T T l S i Ka'ı I T lv ö i E “ I ta r tıl H 2 S : f ITT IV ]‘ JJ K 2 OVM Tl
H « m i 'E 1J 2 S ! «o*rat FH K 3 Troo'y rj ı<rt)T)]s H 4 tco-
ra^fp bic E l S : ante b 5 n on p ov F H JK ey . . . /ifrn/3«XX«i']
at»râ ( t o ai/rö H, om. K) fiero d d ^ ov ev ( to iv H) urto XpÂvaj F H JK
5 ovv om. H ovpfitıX£İv S 6 ort] 17 F J ort] v ort F
8 f) olov KAS î ttoÎov E 9 11J • <^m. F 2 10 (ocnrtp
om. Koûât <fiopâ F : ovöc <f>opai J 11 neva E 2AS : om.
E JK <f>âopâs E 1 13 «vro F S ûbeı Ka'ı at Kivrjaeıç S
15 7; om. E 16 ct H JJS : fj E J 2K : F ; om. I âAXoiû>a-ftr
. . . to OlTl. E 1 r} . . . d\\nıovfxtvnv om. K 1 17 Tocovöt H K
18 rû ırtiâos K eı F H I et fecit J 2 : dij E 1 : rj ei E 2: d eir) K
rj fxfj t o addidi avro om. KA 19 et fecit j 2 ; jj S «rov
1} addidit Pacius Se AS : om, E K
FİZİK 7 331

Y i. ila neye göre biz ak ile tatlının türce aynı ya da başka olduğuna karar
icrcceğiz? Taşıyanları farklı olduğu için mi, yoksa temelde aynı şey olma­
dıkları için mi?
İmdi nitelik değiştirmeyle ilgili olarak da, bir nesne bir başka nes­
neyle nasıl ‘eş hızlı’ olacak? ‘İyileşmek’ bir niteik değiştirme ise, birinin 30

lıı/lı bir başkasının daha yavaş iyileşmesi olanaklı; kimilerinin de aynı


/ıiman içinde iyileşmesi olanaklı: dolayısıyla eşhızlı bir nitelik değiştir- 249b

im- olacaktır, çünkü eş zaman içinde nitelik değiştirilmiştir. Ama bura­


da nitelik değiştirmiş olan ne? Nitekim sözü edilen şey ‘eşitlik’ değil;
nasıl nicelikte bir eşitlik olursa, burada da bir ‘benzerlik’. Ama diyelim
İl, eşit zaman içinde aynı değişmeyi gerçekleştiren nesne ‘eş hızlı’ ol-
'iiııı. O zaman kendisinde etkilenim olan nesne mi yoksa etkilenimin 5

lcııdisi m i karşılaştırılmalı? Çünkü burada ‘sağlık’ [kendisiyle] aynıdır,


muı ‘daha çok’, 'daha az’ diye almak olanaklı değil, aynı/benzer biçim­
de bulunur. Ama etkilenim başka olsa, sözgelişi aklaşan ve iyileşen şey
nilelik değiştirse, bunlarda hiçbir şey aynı değil, eşit değil, benzer de
drğil, çünkü bunlar zaten nitelik değiştirmenin türlerini oluşturuyor.
Nasıl yer değiştirmeler ‘bir’ değilse, bunlar da ‘bir’ değil. Dolayısıyla 10
ııh elik değiştirmenin kaç türü, yer değiştirmenin kaç türü var, bunu ele
ıilmak gerekiyor. İmdi devinimleri, ‘ilineksel anlamda’ değil ‘kendi ba­
vına olan, d e v i n e n nesneler türce farklı ise devinimler de türce farklı
ı ılacaklardır. Cinsçe farklılarsa devinimler de cinsce; sayıca farklılarsa,
devinimler de sayıca farklı olacaklardır. Ne ki, nitelik değiştirmeleri ‘eş 15

hızlı’ olursa, aynı mı yoksa benzer mi diye etkilenime mi bakmak gere­


li r, yoksa nitelik değiştiren nesneye mi? Sözgelişi bir nesnenin bu ka­
dar öteki nesnenin şu kadar aklaşıp aklaşmadığına mı, yoksa herikisine
de mi? Diyesim, etkilenim açısından, aynı ya da aynı değilse [nitelik de­
riştirme de] aynı ya da başka; ve [değişen nesne] eşit ya da eşit değilse
Initelik değiştirme de] eşit ya da eşitsiz mi olacak? Oluş ve yokoluş ko­
nusunda da aynı şeyi incelemek gerekiyor: oluş nasıl ‘eş hızda’ 20
332 ^YSIKHZ AKP0A2EQZ H

4. 249a 27 — 5. 250* 13
rö avro Kal âropLOV, oîov âvûpa>nos â\\â pıi] Çioov ddr-
tmv b’, el ev îtrta erepov (ov y â p (y p fi(v rıva bvo ev ols
îj erepörrjs cî>s 77 âvojXinörrjs), »/, el icrrıv apıOpös 7/ oiıaCa,
•nkeicûv K a l e k â m a v a p ıd p o s öptoeıorjS’ aÂA.’ avü>vv\xov rö
kolvov, Kal t o (Karcpon [ttolov to p,ev ıroıoV,] tuaırcp t o 3 5
ırÂftoı> ırâöos v to vırepe\ov fm \ \ ov, ro be Tvo<roıı pıeîÇov.
5 ’ E 7r e t 8e râ k iv o v v Kiveı t i del K at ev r ıv ı K al p .e \ p ı
to v (A e y a ) 8e tö p .ev ev t iv i, ö rt ev x p 6va>, rö 8e p te \p ı
tov, öt i 7rocrdv ti p.f/K os" â e'ı y a p â p ta K iv e ı K a l K eK ivrjK ev,
(Zerre Troao’v ti ecrraı o eKivr/Orj, Kal ev TrocrŞı), el 8i;
to p.ev 3°

A to kivovv, r ö de B tö K ivovpevov, öcrov 8e «e/aın/raı p.11-


kos tö T, ev ö(7(o 8e, ö x p o v os, e^)’ ov r ö A , ev 8?/ rŞ> îctcü xpov<o 250*
1/ ıcrtj to A tö ijp.icrv tov B hm ka< riav riijs
b w a p .ıs i) ecp’ ov
r Kivijcreı, 8e r ö F ev r â ijjj.icreı tov A- ovrıo y a p
rijv
a v d K oy ov eorat. Kal et ij avrrj b vvapas tö a v r ö ev to)8i
r â xpc "t> roa-ijvbe Kiveı Kal rr/v Tjpı<reıav ev rŞ> îjpılcreı, S
Kal i] Tjjxıcreıa lcr\vs r ö ıjpıcrv Kivr/creı ev r â îao> \p6v(o rö
ıcrov. o îo v ti )s A bvvapıeaıs e a r a j f/p ıc r d a 7; tö E «al ro v
B r ö Z 7jp.ı<TV opıoiıos br/ fyvvtrı Kal a v d \ o y o v 7; Icr^vs
jco \p<jvıp kivi jcrovcrıv.
rrpos r o fla p o s , (Zerre ıcrov ev ı < Kal el
r ö E rö Z K i v e l ev r â A ' rijv F , ovk avdyKrj ev r â lam 10
XP°va> r ö ecf>’ ov E r ö önr\acrıov.Tov Z Kivelv rnv ı)pLicreıav
r îjs T ' eî Bij t o A rijv r o B Kiveı ev rŞ> A öcrrjv i] r o
F , rö rjfucrv tov A rö er// â E rijv rö B ov kivi) a c ı ev r â

^ 21 olov] olov el l Ûottov AS : Ûottov EK. 22 ö1AS : Sı) E K


Irra) eVepov E 2APS : i v ’u ra E 'K rıva I J 22 S : rı E F H J’K iv ols
F J 2 : om. E H IK S 23 17 alt.] eî F 17 om. E : Kal F J 24 âpo-
ethrjt E H IJS : ö/ioıoeıSı/r F K 25 7ro(ov . . . noıov Moreliana:
om. n 27 Kivfî Tl deı H IK S : KivtiTaı âe» E : Kivtı re a fi rı F J
29 fi yâp E K Kal om. E 2K : E 1 incertum KfKİvtjraı H
250® I öe xpovos E : öe \povip K (f> K to E 2 : om. KA 2 mttj
om. H I i; om. E JK «J FH ro om. J to] ro piv I
SurKamacrav E ] rqs tov y İ 3 Kivrjaft rr/v £ tSjv HI 4 ”
om. E 2 et fort. S nafil râ] t<û 8ittm E 5 e'"] T^s 7 eI’ 2 S
post rjjiian add. XP°VQ Kivr)(Ttt. I, toû S xpovov (\pova> j) 2 , toû A
XPovov Kivrj&fi S 6 to pr.] Tijr a to 2 S ^ ij/ıurv K : ıj ijjiicrfia
H : rjjiLOtı &’ E fj om. K tov E 8 dvaAd-yojS H rj om.
EK 9 Kol] âto kov E 2 10 A] 5 xp °V(? bcj yp. S ovk
avâyKyj E 2H 1J 2 P y p . S r ovk dvayKalov F : avayKoiov E 1K S 11 E]
to e F1 t < 1 om. y p . S Z] C ffapovs S y p . S 12 y II yp. S :
■y, t o î i fiı) k o v s S dr) A2 : (Se E K t o ] r r jv t o F 1 t o F H JS :
om. E IK K i v t ı E 'H et post A K : K iv r j t r e ı E 2F I JS S v tjv
E 2F I J 2 S : oarj E ‘HK ^ om. E 2I 13 E] t o e HI jpom . S
FİZİK 7 33 3

ı ıl.ıIıilir? Aynı ve bölünmez nesne, sözgelişi bir ‘canlı’ değil, ‘bir insan’ eş
omumda oluşur. Eş zamanda değişik bir nesne eş zamanda oluşursa,
ulus daha hızlıdır (nitekim aralarındaki ‘değişiklik’, ‘benzemezlik’ [yerine
l'i'i.t'iı] iki [karşıta] sahip değiliz); ya da eğer (gerçekten) töz bir sayı ise, eş-
l<iı,imli -eştürden bir sayı ‘daha çok’ ve ‘daha az’ olabilir. Ama [burada]
olanın da adı yok, heriki [niteliğin de: nitelikle, daha çok ya da
»»'•ıi ı olan etkilenim gibi, ‘daha çok’ [denebilir], ‘niceliğe’ ise ‘daha bü- 25

vıı l>’ denebilir.


5 Madem ‘devindiren’, hep ‘bir şeyi’, ‘bir şeyde’ ve ‘bir şeye de­
lilli' devindiriyor (‘bir şeyde’ ile kastettiğim, ‘bir zaman içinde’; ‘bir şe­
yi- ıleğin’ ile kastettiğim de ‘belli bir nicelikteki uzunluk-uzam); çünkü
ınsne aynı anda devindirir ve Ibir parçayı da] devindirmiştir, dolayısıy- 30

lıi llıep] belli bir nicelikte ve bir nicelik içinde gerçekleştirilmiş bir devi­
nimi [[geride bırakır]], o zaman şöyle diyebiliriz: A devindiren, B devi-
ııı n, C devinilen uzunluk, D, içinde devinilen zaman olsun. A ’ya eşit 250a

i'iiı, B’nin yarısını C ’nin iki katı, D ’nin ise yarısında devindirir. Çünkü
niım bu olacaktır. Aynı güç aynı nesneyi şu kadar zamanda şu kadar
|ıı/ııalukta] devindirirse, yarı zamanda yarısı kadar uzunlukta devindi-
iIino, bu gücün yarısı da nesnenin yarısını eş zamanda eş uzunlukta de- 5

\İndirecektir! Sözgelişi A gücünün yarısı E, B ’nin yarısı da F olsun.


İmdi gücün ağırlıkla oram da aynı şekilde olur, dolayısıyla eşit zaman­
l ı leşit uzunlukta] bir devinim gerçekleştireceklerdir. Ama E, F ’yi D za- 10
ııı.ınında C kadar devindirirse, eşit zaman içinde, E’nin, F ’nin iki katı­
nı t '’nin yarısı kadar devindirmesi zorunlu değil. Demek ki A, B ’yi D
ıın;ınmda C kadar devindirirse, A ’nm yarısı, yani E, B ’yi D
334 <Î>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 H

X p o v y e<j>‘ (o ro A ovb' tv r ı v ı ro v A rı rijs T a va k o yo v npos


15 rr/v ö\t]V ti]V T d>y ro A -npos rö E - öAcoy y a p ei erv^ ev
ov KLVijdd o v b e v oiı y a p ei 7/ oArj la’x'vs ro a ıjvb e İKİvr}<rev, 7;
i]p.î<r(ia ov KivT)<reı o vre n oarjv o t r ' ev 6tto<tii>ovv eîs ya p av
Kivoîrf .r o rrkoîov, eîırep ij re tS>v v(w \k£>v r e p v e r a ı ia ^ v s
els ro v apıQp.bv K a l ro /ut) k o s ö t t â v re s İK Îv t]< rav . Sta ro vro
20 o Zrjvu>vos Aoyos ovk â \rjd ıjs, <î>s tyotfreî r ijs Keyyjıov o rıo vv
fiep o s■ ovbev y â p Kiükveı /xy K iveîv ro v âepa ev n e b e v i XP°vti>
ro v ro v ov İKlvr/aev Treaîov o öAos /Mebıpıvos. ovbe br) r o -
(rovrov piopıov, ücrov a v Kivıja'eıev ro v ö/\ov el eh/ Kaö’ aiıro
ro v ro , oiı Kiveî. ovbe y a p oiıbev İcrrıv âAA’ rj bvvd/xeı ev rû>
25 5A(ı>. el be ra ( K ivovvra) bvo, K a l eKarepov r ü v b e eKarepov K iveî
ro ro a o v b e ev ro a’Şıbe, Kal (rvvrıO epevaı a l bvvâpıeıs ro o~uvderov
İ k tG>v jia p & v ro iarov Kivr)<rov<Tiv p.r\Kos Kal i v îcr<o X P °VV ‘
28 â v â k o y o v ya p .
28 a p ' o v v ovrco Kal i t i âAAot«<rea>s K a l i n ' a v -
^Tjcrecos; rt p.ev y a p r o . a v ^ o v , rt 8e ro a v £ a v 6fj.ev o v , if>
30 TrocrS) 8e x p °v u > Ka'ı n o tro v ro jx'ev a v £ e t rö 8e a v Ç â v e r a ı .
K a l rö âAAo ıo v v K a l r ö a k k o ıo iıp ıe v o v o > < rav rw s — rt Kal ı r o a o v
250^ Kara rö p .a X \ o v K a l î j r r o v ı ) \ \ o i w r a ı , K a l ev 1toctİo x P ° v<?>
i v b n r k a a -îu ı b n r \ â ( r ı o v , Ka'ı râ b n r \ â a - ı o v e v bnT\aa^^<t)• rö
8 ’ yjfAMrv i v f jp ît r e ı \ p 6v(û (rj iv i/p ıa - e ı yfiıcrv), 7/ i v îa<ü b ı -
T r \â < r ıo v . rö a k k o ı o v v rj a v £ o v rö r o a o v b e ev r û roırûoe
e l be
5 a v £ e ı y âAAoıot, o v k â v â y K t ] K a l râ ijp.ı< T V i v r/pLİaeı K a l
i v ■tjfj.lcreı j jp ı ı r v , âAA’ o v b e v , e l e r v ^ e v , a k k o ı û v e ı î] a iı-
£ij<reı, cû m rep K a l e n i r o v f i â p o v s .

a 14 to om. F H J ti Aldina et ııt vid. S : tis K : om, EA2


y . . ■ 15 y F JS : y fj . . . y H I : y E K 15 tÎjk alt. om.
FJ e FH 12 : f E JK S 1 6 o v y a p e ı] ov y a p J : ei y n p
FK r/ om. E : f û j K K İ ı ^ a L v ı ; 17 K 17 o i ı om. H IK
7t o it o v HI rır] ei E 18 ıj]« J t
û js Ao*yoy I d \ t]ö e s K rtjs F H JK T : r o v E l 22 r o v r o v
om. F iT€(T(oif H J2 : e vtt e a w p E : e f m e ı r o ı v F I K oX os ö K :
o\oç H fiğ] 817 tc> H I 24 o v . . . y a p om. E K dvpû/itt
om. H 25 k i v o v p t o addidi, fort. legit P K a l F J2 P : om.
E H IK T(ûı»ö«] Tûiröf Kni K : TW**oe imi ( i ç E : öe roıvSc I2 (K u fi
H IK 26 to om. A 28 eV om. H I e n om. S 29 ni£o-
in tv o v F 30 h e om. E K i e oO^fTtı S *’ I r j W o t ı o v r a ı
F JK 2 SınknuKö E !AS : û n r \ a ( T L n v t K : o m . E 1 fh n X â (T io v
om. K Km] nıiTa I t o â’] K ıû to 2 S 3 t] pr.] Ka'ı H
4 roırtuS! H J 5 *1 a ü ğ f i î HI â v a y ıe a ıo v F ko'i e v t j p l a e 1]
f]. K a 'ı F : K a t J 6 ıj f j ı u r v F J K S : to f j p ı a v E H I ovde F
FİZİK 7 335

kadar zaman içinde devindirmez, D ’nin bir parçasında, A ’nın E ile ba-
Kintısı gibi, C ’nin bütününe oranına göre C ’nin bir parçası kadar da de­
vindirmez.70 Genelde bu durum olsa, hiçbir uzunlukta devindirmeyecek- 15

lir, çünkü tüm güç şu kadar devindirdiyse, yarısı herhangi bir nicelik ka­
dar devindirmeyecek, belli bir nicelikteki zaman içinde de devindirmeye-
ı ektir. Nitekim gemiyi çekenlerin gücü ve herkesin [birlikte] gemiyi de­
vindirdikleri uzunluk/yol sayıya bölünseydi, tek kişi bir gemiyi devindire-
l'ilirdi. Bunun için Zenon’un “bir darı tanesinin, en küçük tane de olsa, 20
m-s çıkardığı” yollu savı doğru değil. Çünkü bu tanenin, bütün darı top­
la minin düşerek devindirdiği havayı hiçbir zaman içinde devindirememe-
siııe bir engel yok. Bu darı tanesi, kendi başına alındıkta bütünün için-
ıleyken devindirebildiği kadar hava parçasını da devindirmez, çünkü bü­
tünde ‘olanak halinde’ olmaktan başka bir şey yok. Devindirenler [sayı­
cı] iki ise, ikisinden herbiri de iki nesneden herbirini şu kadar zamanda 25

şu kadar uzunlukta devindirirse, bu güçler birlikte alındıkta, ağırlıklar­


dan oluşan birliği eş uzunlukta ve eş zamanda devindirirler, çünkü oran
İm.
İmdi nitelik değiştirme ile büyüme konusunda da acaba bu böyle
ini? Nitekim ‘büyüten’ bir şey var, bir de ‘büyütülen’ bir şey; belli ni-
ıelikte bir zaman içinde, biri belli nicelikte büyütüyor, öteki büyü- 30

yor/büyütülüyor. Nitelik değiştirten ile nitelik değiştiren/değiştirtilen


nesne için de bu böyle. Bir şey çok ya da az, belli nicelikte nitelik de- 250 b

İliştiriyor ve belli nicelikte bir zaman içinde: zaman iki misliyse, iki mis­
li zaman içinde; iki misli nitelik değiştirdiyse iki misli zaman içinde.
Yarı nicelikteki yarı zaman içinde (ya da yarı zamanda yarı nitelik değiş-
lirme), ya da eş zaman içinde iki misli... Ne ki nitelik değiştirten ya da
Imyüten nesne belli bir zamanda belli bir nicelikte büyütüyor ya da ni-
u-lik değiştirtiyorsa, yarı [gücün etkinliğe geçmesi için] yarı zamana ge­
reksinim duyması ya da yarı zamandaysa yarı güce gereksinim duyması 5

•orunlu değil.71 Tersine böyle olsa, ağırlıkla ilgili olarak da söylediğimiz


i:ibi, hiçbir güç nitelik değiştirtemeyecek ya da büyütemeyecektir.
336 OY2IKHIAKP0A2EQE 9

5. 250a 1 4 — 1. 2 5 ıa 5

0.
1 Y lo r e p o v yeyove tto r e K Îv r ja ıs ovk ov o-a ır p o T e p o v , K al
( p d e î p e r a t n â k ı v o v t w s w o r e K iv e ıc r d a ı p ı f û e v , rj o v t ' e y e v e r o o v r e
( p ö e îp e T a ı , â k k ’ âe'ı r)v K a l d el e c r r a ı , K a l t o v t ' a d â v a r o v K al
ân av crrov v T iâ p \ e ı r o ı s o v c r ıv , o l o v (o n j t i s o v c r a ı*otî <j>v<reı
a v v e a r S ifJ L ı r a a ı v ; e l v a ı p e v o v v K Îvrjcrıv T iâ v T es (jia ır lv ol ır c p l 15
(j> vareıis tl key ov res 8ıd r ö K o c r p o n o ıe îv K al n e p l y e v e tr e a ıs
K al <j>9o p a s e ıv a ı Ti)v ö e u o p îa v ır a c r a v a v r o ıs , rjv u ou varov
v -n â p \ e ıv p î j K iv ıjcreu ıs o C a tjs ' â k k ’ ocroı p e v â n e îp o v s Tt k o-
a p o v s e l v a ı ( p a â ı v , K al r o v s p e v y ı y v e a O a ı r o v s b e fp Ö e ıp e ır d a ı
rû v K o crp u iv , âeî ıp a c r ıv e lv a ı K Îv ijc n v In v a y K a îo v yap r â s 20
y e v ea eıs K al râs <j>0o p â s e lv a ı p erâ Ktvijo-eM S a v rû v )' ocroı
5 ’ e v a (rj d el) rj p r j â e î , K a l ı r e p i t i ) s K iv q tr eıu s v ır o T ÎO e v T a ı K a r a
k o y ov. e î 8i] e v d e ^ e r a î ır o r e p:q'6ev K iv eîrrO a ı, 8 ı \ ( i s â v â y K t]
to v to <rvpj3 a î v e ı v rj y a p <Lî ’A v a Ç a y ö p a s k e y e ı ( ıp r ja lv yap
e K e îv o s , o p o v ır a v r ıa v ö v t o j v K a l r\pepovvT<nv t o v â ır e ıp o v X p o - 25

v o v , k Îv i]< jiv e p ı r o n j c r a ı t o v v o v v K a l b ı a K p ı v a ı ) , rj a i î ’ E p ı r e -
boK \ qs ev p ip e t KiveıcrO aı K a l ı r â k ıv r j p e p e ı v , K iv eıcrd aı p e v
orav fj cf>ıkîa İ k rrokkû v n o t fj t o ev t] rö vûkos uokka
e £ e v o s , f jp e p e ıv ö’ e v r o îs p e r a £ v y j> 6 v oıs, k e y w v
ovtcos r/ p e v ev €K -nkeovcûv ptepdûrjKe (pdecrdaı, 3°
?}8e n â k ıv 5 ıa(f>vvros evos Trkeov’ (KTekeÛovırıv,
trj p e v y îy v o v r a ı r e Kal ov crcjiiarıv tpıreSos a i d v 251
rj de râ b ’ â k k a a a o v r a ö ıa p n ep es o vöapâ k fjy eı,
T avrı7 5 ’ a le v iacrıv aKİvr/roı Kara KVKkov.
to ya p “ fı 5 e r â ö ’ âkkâcraovT a ” evÖevbe (Kelıre k e y e ıv a vro v
vnokr\ıiTeov. crKenrlov 8 ., 7repl toİ tmv ti it s e% er Ttpo epyo v 5

Tit. 7T £ftİ K IVrjCTftûS T t ö v t l Ç y T 6 J 0 E I cf>V(TlKtjS âK pod<TC<O S 1)ov H


I J yt-yoi/f K S : Öf y t y o v t EA 7TOTC E 2K A S T '■ om. E 1 12 U C T T f
E 2K A T : om. E 1 13 âXV tîtjv J 1 iş itiv K A S : p<) E 17 K a l
m p ' t (jıSopâi K ı r a n a n Camotiana: ı r 'â t r ı v n 18 S a r a ı E K S T :
tm o fT o t A T t om. F K S T 19 t l v a l om. K 20 t o p K A t r / ı o v I
21 râ t K A T : om. E </ıopâr J 1 22 <İra fj ueî ij scripsi, cum T ut
vid. : rj e v a rj E ’S : tîtv âti E 2 : î ı > a ij KA 23 Öf J l K fti] K
24 TO ÎITO om. H 27 K i v t î o d a ı pr. om. E 28 îroifî J : rj ı r o t i j E J
30 " o v t c û s fı p c v D iels: "ovraıs V/ f t i v S : ovrms " r ) p i v Bekker ypcv
JH ev om. S 31 >)Sf J K S : ij 8e E F H I 251* 2 rij J râ
âıakkâıro'ovTn F dıa/iirtpcç om. H 3 ^ om* ^ 4~5 T° • • •
vnoktjtTTeov] öeı yap vırokaftfiv ‘k iy tıv avrbv g r a t ' ‘ vOti’Sf 7(1 (rû om.
S) â K k a a t r o v r a E K S 4 y a p rrjS t F IJ 6i(jXXıjcrantra J : SıaXâ<r-
trovra I S fir/ K A S : fi’ E T r o v r a t v E F T : t o u t o u H IJK S
FİZİK 8 33 7

Sekizinci K itap

1 Acaba devinim, daha önce yoktu da, bir zaman geldi oluştu mu
vf yine hiçbir şey devinmeyecek şekilde yok mu olacak, yoksa oluşma­
mıştı ve yok da olmayacak mı, yani hep vardı hep varolacaktır da, tıpkı
doğa gereği varolan her nesnede olan bir tür canlılık gibi, ölümsüz, hiç
liikenmeyen bir şey olarak mı varolanlarda bulunuyor? İmdi evrenin
oluşması konusunda bir şey söyleyen ve tüm devinim kuramını, devinim 15

olmasa bulunması olanaksız olan oluş ile yokoluş üzerine yoğunlaştıran


lıerkes devinimin varolduğunu ileri sürüyor. Ne ki evrenlerin sonsuz sa­
yıda olduğunu ve bu evrenlerden kiminin oluştuğunu kiminin yokoldu-
i;unu söyleyenler devinimin her zaman varolduğunu ileri sürmekteler de­
nektir (çünkü oluş ile yokoluşların o evrenlerin devinimiyle birlikte ol- 20
ması zorunlu). Ebedi ya da ebedi olmayan tek bir evrenden sözedenler
di' devinim üzerine temellendirmelerine uygun kabuller ileri sürüyor. İm-
,li bir zaman hiçbir şeyin devinmemesi olası olsa, bunun iki biçimde söz­
konusu olması zorunlu: ya Anaksagoras’m dediği gibi (o, herşey birarada
iken ve sonsuz zaman boyunca duradurmakta iken U S ’un devinim yarat- 25

iı/:ını ve nesneleri birbirinden ayırdığını ileri sürüyor) ya da Empedok-


Ics’in dediği gibi: bir zaman diliminde devinme var, yine bir başka za­
man diliminde durağanlık, D O ST L U K çok şeyden tek bir şey oluşturun-
ı :ı ya da KİN tek şeyden çok şey oluşturunca devinim, [bu ikisi] arasmda-
ki zamanda ise durağanlık var. Şöyle diyor:
“B İR, Ç O K ’tan doğmayı nasıl öğrendiyse 30

Yine B İR bölününce, Ç O K nasıl kendini tamamlıyorsa,


İşte [nesneler] tam böyle oluşurlar ve zaman onlar için bir 250a

engel değil.
Nasıl onların sürekli nitelik değiştirmesini hiçbir durak
kesmiyorsa,
o şekilde çember içinde hep devinimsiz kalıyorlar.”
Buradaki “nasıl... nitelik değiştirmelerini” ile o bizim kabulümü-
ıı ifade etmektedir. Öyleyse bunların nasıl olduğunu incelemek 5
338 <5Y2IKH2 AKPOAZEfiZ &

y ap ov pıâvov ırpos rrjv Ttepl <f>v<rtws OeutpCav löelv rîjv âAıj-


Oeıav, aAAa Kal irpos rijv \xeQohov ri]v n tp l rrjs ap^ijs rtjs
8 ırpcüTr]?.
8 apÇdpıeOa be Ttp&rov £k tû>v bı<xipi(Tij.ev(ı>v 7]p.lı> ev
ro ts <j)V(riKOLS nporepov. (jıa/j-iv 8 rj rrjv klvtj<tlv e ıv a ı ev tp -
ıo ye Lav ro v Kivrjrov fj k ivijto v. avayK aiov â pa inrâp yeıv r a
irpa.yp.aTa r a ö vvâ jieva KiveıaOaı KaO' İK d a rıjv Kivrja-ıv. Kal

\to pls öe ro v rjjs Kivrjtreoûs opıtrp-ov, n a s av o\j.o\oyr]CTeıev


avayK aiov e ıv a ı KivelaO aı rb ûvvarov KiveıaO aı KaO' kKâ<rrr)v
KÎvr)trıv, olov âAAoıovaOaı jj.ev ro â \\o i(o r6 v , (pepearOaı 8 e ro
15 K ara rorsov p.era/3A?;roV, aSore 5 et ■nporepov K avaro v e ıva ı
■npıv Kaeo’Oaı nal KavariKov rrplv n aeıv. ovkoİiv Kal T avra
avayK aiov 7/ y e v e a ö a ı rror'e ovk o v ra r'ı a ıb ıa c îv a ı. el p.ev
r ö ıv v v eyevero rG>v klvt]tS>v İK a a ro v, avayK aiov ırporepov rrjs
\r)(j)Oe(crr]s aAAîjv yevtaO aı fjLeTa/3o \î]v Kal kLvt)<tiv, KaO' r)v
20 eyevero ro b vva rö v Kivr}Oı)vaı rj- Kivrjaaı- ei 8 ’ o v ra TTpovırijp-
\ev a el Kivrpreujs p.ij ovırrjs, a k o y o v p.ev (/laıveraı Kal a v -
roOev ÎTrı<TTT]aa<rıv, ov \xijv aAAâ p .d \\ o v i r i vpodyovcrı ro vro
u v ^ fia ıv e ıv av a y K a io v . el ya p r û v p.ev kivh]tG>v övrcov r û v
be kivt]tik 5>v ore pıev etrraı r ı -npStrov kivo vv, to 8 e' Kivovjie-
25 vov, <5re 8 ’ oiıOev, âAA’ rıpep-el, avayK aiov ro v ro p.era/3d k -
K eıv ■nporepov tjv y a p t i a ırıo v r ijs rjpep.tas' )/ ya p rjpep.r]-
crıs <TTtfn]<ıii Kivr]<rews. (Zerre rrpt rrjs Trpıarrjs jUera/3oA?/y
e a ra t pıeraŞoKi] ırporepa. tcl p.'ev y a p Kivel p-ova^Sts, r a
be Kal r â s e v a v rıa s Kivrjcreıs, olov ro p.'(V n vp Oepftaıveı,
30 'l/vyeı 8’ ov, rj b' ema-rjj/j,rj 80/ceî r û v ev a vrL a v e ıv a ı /xia.
(p a lv e ra ı ıxev oiıv Ku.Ktl t i e ıv a ı op-oıoTpo-nov to y a p \f/v-
X P °v 6epp.aive 1 arpatpev rrcos K al aneK öâv, wa-nep Kal â)xap-
r â v e ı İkİov 6 enı<TTTip.<ûv, o ra v a v d ıra k ıv xptj(rrjraı rfj (irı-
2 5 1 ^ o'rij[J.jj. aAA’ ovv 5 <ra y e û v v a ra n o ıilv Kal Tracr^eıv i) Kiveîv,
r d de K iveltrdaı, ov navroas b v v a rd e a r ıv , aAA’ <î)Oı e y o v ra

a 7 r t j v alt. E H I K S : om. F J 9 t’v i p y t ı a v E K S : e 'v T e A e y fia v


AT II ra om. K K a t om. H 14 ro alt. post “ 15 r o n o v
H î om. K I 5 <S»7 E J 18 KtvtjTiKcitv JÇ av a y K a io v
E 2F I J K S : â v u y K t ) H : om. E 1 2 1 < f) a v e îr a i E a 22 n p o i ı ı î ( r ı
F H 2I JK S a v a y K a i o v r o u r o crvfifialvfLv F 24 ö n E i a r ı F
r ı] to F 1 25 ı j p e p e i v 1 â v a y K a l o v \ ö f ! A : avayKaiov Sel K
26 r jv E JKAS : Om. E 1 y i ı p ı)p r ıx ia S 27 K ı v r a m ı ş KAS :
Tfjç K i v r j a t a ı s E n p i T i j t ] r T fiu r r /s E 1 28 r o l p i v K 29 Kai
om. H 31 t i eıvaı om. E b i Kai] !j E K 2 a\X’ om. E 2
FİZİK 8 339

licrekiyor. İşimiz yalnızca doğa üzerine kuramla ilgili olarak değil, aynı za­
manda ilk ilke konusundaki araştırma ile ilgili olarak da hakikati gör-
IIH'k.
İlkin Fizik derslerimizde daha önceki belirlemelerimizden başlaya­
lım: imdi şunu ileri sürüyorduk: “Devinim, devinebilir olarak devinebi­
ldi bir nesnenin etkinlik halidir”. Demek her devinime göre, devinme- 10
İri i olanaklı olan nesnelerin bulunması zorunlu. Devinimin tanımını
l'ir yana bıraksak bile herkes her devinime göre devinmesi olanaklı
■ı h ı n nesnenin devinmesinin, sözgelişi nitelik değiştirebilen bir nesne­
nin nitelik değiştirmesinin, yer değiştirebilen bir nesnenin yer değiştir­
mesinin zorunlu olduğu konusunda anlaşır, dolayısıyla bir nesnenin
y;ınmadan önce ‘yanabilir’ olması, yakmadan önce ‘yakabilir’ olması 15

r.rrekir. Yine şu da zorunlu: bu nesneler ya bir zaman yokken oluştular


y;ı da ebedidirler. Devinebilir nesnelerin herbiri oluştu ise ele aldığı­
mızdan önce, kendisine göre devindirilme ya da devindirme olanağı
ulan nesnenin oluştuğu başka bir değişme ve devinimin oluşması zo- 20
ı ıııılu. Ne ki, devinim varolmadan, hep varolan kimi nesnelerin olma-
.ı, düşünülür düşünülmez saçma görünür ama araştırma yol aldıkça bu
•.;u, malık çok daha göze batar, bu zorunlu. Bir yanda devindirebilen
ııic yanda devinebilen nesneler olduğuna göre, kimi zaman ilk devindi-
u-n ile ilk devindirilen şey olacak, kimi zaman da bu olmayacaksa, her 25

',.cy duraduracaksa, daha önce bir değişmenin olması zorunlu, çünkü


ılııradurmamn nedeni olan bir şey vardı [demektir], nitekim “durağan­
lık bir devinim yokluğudur”. Dolayısıyla ilk değişmeden daha önce bir
ılc-ğişme olacaktır. Kimi nesneler tek biçimde devinir, kimi nesneler
kırşıt devinimleri de gerçekleştirir, sözgelişi ateş ısıtır, soğutmaz; bilgi 30

ı ,c karşıtların birliği gibi görünmektedir. Yine de ilk örnekte İkinciyle


l'cnzer bir şey olduğu görünüyor, nitekim soğuk, üpkı bilgilinin, yine
I'ilgisini kullanıp isteyerek yanılması gibi, deyim yerindeyse, kalkıp gi­
zlince ısıtır. Ne ki etkinlikte bulunma, etkilenme ya da devinebilme ola- 251b

n;ığı taşıyan nice nesne varsa, bunlar her durumda değil, ancak belli bir
340 <T>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 tf

x. 2 5 i a 6 — b 2 8
Kat ırA .jjo'tâ^oi’r a âAA?;Aoıy. i><r6’ o ra v ırA rjo-ıdcn;, Kivtı,
to bi Kivfîraı, K al o rav ırnap A j ûs tö jjlcv laurjTiKoı;
to 8e kivtjtov. fl toCvvv yi] d e ı İk iv û to , brjkov <Ly ov\ ov- 5
rto y (l\ov (Ly 77ı» b v v â y t v a t o y i v KivtıaOaı to be k lvÛ v , â k k '
£8eı y fT a fla k k a v OaTtpov a v T Û v cıvâyKi] y h p i v toîs Ttpos

ti tovto (rvyj3 a (vfiv, olov fl y i) 6 v bnrkâo-ıov vvv b nrk a aıo v ,

y tra fiâ k k fL V , fi yr) ufx<pÛTfpa, Oârfpov. lo r a t âpa r ı y ırpo-


T tp a ytTafioki) rrjy ırp&Jr?;y. 10
ırpos 8 e to v to ls to TtpoTfpov 10
k a l vrTrepov ttû s l o r a ı xpouov jutrj oı>ros; 7) \p o p o s ur) ovcrr/s
KW7)<Tfu>s; f l bıj fffT iv o \p o v o s Kti'fJaeajy apıB ybs f/ n(vr]<rıs
t i y, fÎ7rep ae î X P°V0S fo r ıv , avayuT] Kal Ktvrjcrıır atöıov tlv a ı.
âkka p-TjV iTfpı y e \p o v o v l£tü eı»oy öfj.ovor]TiKÜs f\o v T e s
(paîvovraı rcâvTfS’ ayivrjT ov y a p fîu a ı k ly o vc rıv. Kal b ıa 15
tovtov Aj)fid(cpıroy ye bfiKvvo-ıv û s a b v va ro v â n a v r a y ty o -
v iv a v tov yap \p o v o v âyevr/rop tîp a ı. rik arcu v 8e
y fv v ii y o v o s ’ aya y iv ya p a v rd v r<Ş oiıpavû [yeyovevaı],
tov 6’ ovpavov y t y o v t v a ı (jır]o-îv. f l ovv a b v v a ro v İ cttiv Kal tlv a ı
Kal voiijcraı yjpovov a v tv tov vvv , to öe v v v e o rt yfcrorrıs r ıy , 20
Kal âpxqv Kal T f\evT i]v i\ °v a y a , ap\i]V y iv tov icro-
p Jv o v \p o v o v , r t \ fv r r ) v 5 e roC TrapeAöoyroy, âvâyKrj a t i tıv a ı
\p o v o v . to y a p İır^aTov tov T fk fvra L o v krjcpdevTos \ p o v o v
f v Ttvt t S>v vvv etrraı (ovbtv ya p etrrı Aa/3 eîi) i v ro> XP0V(?
Trapa to vvv ), ö>ot’ iu fL İ cttiv â p x l l T f Kal TtkfVTi] to vvv , 25
avâyKT) a v ro v eır’ aycftoTepa e ıv a ı a ti \p o v o v . aAAâ y ijv
f l ye Xpovov, <fiavtpov ötl âvdyKtj t ıv a ı Kal kivt]<tiv , tltıtp 6
Xfiovos ıraöos ti Kivtfo-fuıs. 38
ö 8’ a v ro s Aoyoy Kal ttepl tov 28

*' 3 A 4 ?"] F H I J 2K KlVr)TÖV TÖ 5{ KlvrjTtKOV


F 5 fKfİto E 2 6 r jvE J 'K S : p l j F ' I : om. F 2H J2 7 tStı
IM r a ft d k k c ıv ] y c T ( Ş ııX k ( v K T : f i f T t & ı \ t i ’ E 9 / ıtT a fİa h k e ı E ’ H K
fi] (tat e l I tiç «pa I IO to E 2K a S : om. E* I I ))] i) 6 A
1 2 o x ı> 6v o s e iT T iv KA o â t ı ö s K iv ijtr e u > s F 15 n a v r e s om. H
âyem r/T o v F K 16 t o v t o F I K re A â jrn v E 1 17 t o v . . .
f i v n t om. F 1 â ytV T jT O V e ı v a t T : a y e v v r j T o v e ı v a ı E : u B v v a r o v y e y o i ' e v a ı
F 2H IJ : n y e v v f j r o v y e y o v e v n t K 18 yffJ'(J | a v r o v y e v v a KA :
y e y o v iv a l S p e v om. IK S n v T Ö v AS : om. E K yeyoveval
seclusi: habent US 19 o l v ’KA S : S e E ‘ co -n v o m . S
K a l om. AS 21 K a i pr. E K T : om. Aâ p . a ] âXX* K 22 y y j o v a v
om. F ır a p fk rjk v â Ö T o s A 25 t o v E T f om. F H 26 âfi
om. E K
FİZİK 8 341

Iılı, iıııde ve birbirlerine yalanlaşarak bu olanağı taşırlar. Dolayısıyla yakın­


la,gıklarında biri devinir, öteki devindirilir ve bu biri devindirilebilir, öte­
li ılevindirebilir idiyse gerçekleşir. İmdi devinim her zaman yok idiyse 5

■ı levininı ebedi değildiyse> açık ki, biri devindirilme, öteki devindirme


ı ıhmağı taşıyacak şekilde bulunamazdı, onlardan birinin değişmesi gere­
li !ı\li. Görelilerde bunun sözkonusu olması zorunlu, sözgelişi bir nesne
önce ikimisli değilken şimdi iki misli olduysa, herikisi değişmese bile, iki
nesneden birinin değişmesi zorunlu. Demek ki ilk değişmeden daha ön-
t e lıir değişme olacak! 10
Bunlardan başka, eğer zaman yoksa ‘daha önce’ ile ‘daha sonra’ na-
mI olacak? Ya da devinim yoksa zaman nasıl olacak? İmdi zaman devini­
min ölçüsü ya da bir tür devinim ise ve zaman hep varsa devinimin de
ı l >edi olması zorunlu. Ne ki, zaman üzerine, bir düşünür dışında herke­
sin düşüncesi benzerlik taşıyor gibi, çünkü onlar zamanın oluşma­
mış/doğmamış olduğunu söylüyorlar. Demokritos bu yolla bütün nesne- 15

Irıin doğmuş olmasının olanaksızlığını gösteriyor, çünkü ona göre za­


man doğmamışür. Yalnızca Platon zamanı doğurtuyor,72 nitekim zama­
nın gökyüzüyle birlikte oluşmuş olduğunu, gökyüzünün ise doğmuş bir
şey olduğunu söylüyor. İmdi zamanın ‘an’dan bağımsız olması ve düşü­
nülmesi olanaksızsa, ‘an’da bir orta ise, başlangıcı ve sonu, gelecek zama- 20
ııın başlangıcını geçmiş zamanın sonunu birlikte taşıyorsa, hep ‘bir za­
man’ olması zorunlu. Çünkü son diye kabul edilen zaman sınırı ‘an’lar-
dan birinin içinde olacakür (zamanda ‘an’ dışında bir şey almak olanak­
sız), dolayısıyla madem ‘an’ hem başlangıç hem de son, onun iki yönü- 25

inin de hep bir zaman olması zorunlu. Ama zaman öyleyse, devinimin
de öyle olmasının zorunlu olduğu açık, çünkü zaman devinimin bir nite­
liği.
Devinimin yokolmaz olduğu konusunda da aynı temellendirme
342 <E>Y2IKH2 A K P0A2EQ 2 O

â(pdapT öv e ıv a ı rr/v k w t ]<t i v K a d â ır e p yap e ır l tov yev eaO a ı


30 Kİvrjuıv crvvejiaıvev ırp O T e p a v e ıv a ı t ıv a p.(Taf3 oKr]V T r js -ırpü-
t?js, ovtcû s iv ra v ö a iıiT T e p a v t i] s r e K e v r a ıa s • o i yap âpa
ır a v e r a ı K iv o v jie v o v K at k iv t ) t o v öv, oıov K a ıo p u v o v K al Kav-
<t t o v ov { e v h i^ e r a ı yâp k<xuotoi> eîı/aı p.i) K a ıo p ^ e v o v ), oi>8e
252® K iv r jT t K Ö v K a l k i v o v v . K a l t o < j) d a p T iK o v ö»; berjereı (pdaprjvaı o r a v
(^deıpri1 K al to tovto v < j)8 a p riK o v ırâKıv varT epov K al yap
t) (jjd o p a p.eTaj3 okr'ı t ıs e a -T iv . ei brj ravr’ â b iıv a r a , ofj Kov
coş Z c t t iv a ib ıo s Kivrjaıs, âKK’ o i> x öre jııev rjv öre 8 ’ o i' K al

5 yap eoiKe rö ovraı K ey eıv TrKdrrpaTi /xâKKov.


5 öjuouos 8 e
Kal to Keyeıv oti tte<pvKev ovrıos Kal ravrrjv beı vop-iÇeıv eı-
vaı apyjıv, öırep eoiKev ’ E/jiıreboK^s av elıreîv, <ûs to Kpa-
re ıv Kal Kiveîv ev pıepeı rr\v (jııKıav Kat ro veÎKos vırdp^eı
toîs ırpaypacrıv e£ âvâyKİijs, ı)pepeîv be tov )xera£v yj>6 -
10 vov. r â \ a 8 e Kat ot p la v apxqv Troıovvres, wcnrep ’A va£a-
yopas, ovtüis av eııroıev. - aKKâ p.îjv ovhev ye âraurov rStv
<bvaeı Kal Kara, <f>v<xıv r) yâp <j>vcns a trıa ttûclv rafetos.
rö 8 ’ âıreıpov ırpos rö âıreıpov oiıbeva Koy ov e^ er r a f ıs be
Trâ<ra Âoyos. ro 8 ’ âıreıpov yjpâvov rıpepeîv, etTa KivrjfffjvaC
15 ıroTe, to v to v be pırjbep-tav eîvaı bıa<f)0pâv, o t i viıv pakkov
rj ırpoTtpov, jjnjb’ av r ıva ra£ıv «Xftr » °VKeVı <f>vo-ews epyov.
7/ yap âırK&s e%et to (fıılcreı, Kal o v \ öre jû v oürcos öre 8 ’
aKKıas, olov to -rrvp avın tpvcreı <f>eperaı K a l ov\ öre n'ev
öre 8’ ov* 77 Köy ov e^eı to p. i] âırKoiıv. bıâırep fleKTtov 00s
20 ’ E/iTreSoK/Vry, Kav el rts eTepos elprjKev ovtcds e^eıv, ev pıe-
p et ro Tiâv r]pep.eîv K a l KiveîaOaı ır â k ıv Ta£ıv y ap i]brı
tiv ' e\ eı rö toiovtov. aKKâ K a l tovto beı tov k e y o v r a pırı
(pavaı povov, aKKâ Kal rrjv a ir la v aiırov Keyeıv, Kal pır]

'* 29 yap E F H K S : om. I J 30 Klvtjaıv KAST : K a t KlVTJfflV E


Tivct eıvaı K a s ; eıvaı Trjv E 2 31 âp.a\ dp.a tt\\a E 2 32 jrautrnı
E JK S C: Traûcrtraı FHISP Katöpcvov E K S l Kaöfiepov A 33Ö^om.K
yap] yap K a l F tca6p.€vov A 2 $ 2 a' I Ktvyrov I 1 (foOapTtKov E K S :
(p û a p rd v A âr; E I J S C: FH KSP 2 (frâ c ip T j K S : ( p û e ıp r ) E 2 ;
<f i d a p g E 1 : <f>6e i p r j T a ı A 3 ravr* E I K S ’ t o v t * F H J aâvwıra
E K S : a& vvarov A 6 âfîravr?;yE : r a v T r j v Ö e tv F e ı v a ı v o f t ıÇ e ıv E
8 e £ a v d y K t j s v n â p x *‘ roîr n p a y p - a v ı v S v ır d p )( e tv F K 10 & c n r f p ]
û a n «p Kal A lî^jeıF1 rû|ecûs Ttâtrı H 14 Xoy&>
i 5 ^ *6 o v k e c r r ı K ! 7 K a i E JT ; om, F H IK
19 * X e ı v E*S fifia v o v K S ûjs] ûf o H 20 creposj e r e p o s
oCtüjc F 22 â*/] J 23 â ı r o < p d v a t A
FİZİK 8 34 3

Ijoçerli. Nasıl devinimin oluşması konusunda, ilk değişmeden daha önce


Iıi r değişmenin olması sözkonusu oluyorduysa aynı şekilde burada da 30

:.ı>n değişmeden daha sonra bir değişme olması zorunlu. Çünkü devindi­
rilen şey ve devindirilebilir olan şey, sözgelişi yanmakta olan ile yanabilir
olan şey birlikte son bulmaz (nitekim yanmakta olmayan bir nesnenin
yanabilir olması olası); devindirebilir olan ile devindirmekte olan da öy- 25 2a

İr. Demek ki yokolabilir nesnenin yokolmakta olduğu sırada zaten yokol-


ınuş olması gerekecek, onu yokedebilen de yine daha sonra, çünkü yo-
kolma bir değişmedir. İmdi bunlar olanaksızsa şu açık: devinim ebedi­
dir, bir zaman varolduğu bir zaman varolmadığı doğru değil. Bunu ileri
sürmek olsa olsa “edebiyat yapmak”. 5

‘Doğal olarak’ böyle olduğunu ve bunun ilke olduğuna inanmak ge­


rektiğini ileri sürmek de aynı şekilde, yani Empedokles’in iddia eder gö­
ründüğü gibi, zorunlu olarak D O ST LU K ile KIN’in nesnelere birer za­
man diliminde egemen olması, aradaki zaman boyunca da durağanlık!
I Ierhalde Anaksagoras gibi tek ilke koyanlar da bunu ileri sürseler gerek. 10
Ne ki ‘doğal olan’ ve ‘doğaya göre olan’ nesneler içinde hiçbiri düzen­
den bağımsız değil, çünkü “doğa bütün nesneler için bir düzen nedeni­
dir”. ‘Sonsuz’un ‘sonsuz’la bağıntısının ise hiçbir akla uyar yanı yok. Dü­
zen ise bütünüyle mantıksal bir bağıntı. Sonsuz bir zaman boyunca dura-
durmak, bir zaman gelip de devinmek, bunun hiçbir ayırımının olmama- 15

sı, yani niçin daha önce değil de şimdi olması, hiçbir şeyin bir düzen ta­
şımaması, bütün bunlar doğanın işi değildir! Nitekim ya doğa gereği
olan nesne yalınlık taşır, bir zaman şöyle bir zaman başka olmaz, sözgeli­
şi alev doğa gereği yukan gider, yoksa bir zaman yukarı gider bir zaman
gitmez değil; ya da yalınlık taşımayan nesnenin bir açıklaması/nedeni
(logos) vardır. Bunun için Empedokles’in, ve başka biri de böyle olduğu- 20
nu savunduysa onun, dediği gibi, her şeyin bir zaman diliminde durdu­
ğunu yine başka bir zaman diliminde devindiğini söylemek daha iyi, ni­
tekim böyle bir şey zaten belli bir sıra/düzen taşıyor demektir. Ne ki, bu­
nu ileri sürerken yalnızca iddia etmekle kalmamalı, bunun nedenini de
344 OYZIKIE AKPOA2EQ2 i)

I. 2 5 I b 2 9 --- 2. 252b 17
r iO e a d a ı /At]bev f*ı/8’ a Ç ıo v v â Ç ia ip .’ â k o y o v , â k k ’ îj e n a y it i-
yijV 1) â n o b e ı l - ı v <f>4p e ı v av ra p .iv yap ovk a lr ıa râ iır o - |
TeöeuTa, ovöe t o v t ' 7)V to (p ık Ö T rjrı î) ve'iK eı e l v a ı , â k k a r r jf
jx iv to ır v v â y e ıv , t o v öe t ö b ıa K p l v e ı v . et d e -rrp o iro p ıeÎT a ı
t ö e v p ıe p e ı, k e K T e o v «(/>’ 5>v o v t i ü s , m tn r e p o n e t r n v t l o <rv-
v ay eı to v s av6pw n ovs, ?/ < f> ıkla, K al (jıe v y o v a ıv ol iy û p o l
â k k ıjk o v s ' to v to yâp v tto tid e r a ı K al ev rû öAto e l v a r (p a t- gO
v e r a ı y a p e n i r ıv t a v o v r ı o s . to be K al b ı la tü v \ p o v o jv 8eı-
r a t Aö y o v r ıv o s . 6 kcos 8e r o v o p ılÇ eıv â p \ i]v e lv a ı T a v r r jv
iK a v ı]v , e l t i a l e l f; tforitf oüra>s 7j y ı y v e r a ı , o v k 6pdû>$ e \ e ı
v ır o k a fie îv , e<p' o Arj/id/cptToy â v â y e ı r a y ır e p l < pvaew s a l-
r îa s , uy o firoa K al ro ttp ö rep o v e y ıy v e r o • to v 8e âeî o v k 31
â f ı o î â p x v v Çrjrelv, k eyuıv İtti tivoûv opOSıs, ö n o’ e tu it av- 2
T a v , ovk ö p d â s. Kal y a p t o rpiyu ıvov e^eı dvcr'ıv o p O a ıs del
r a y ya ıvıa s IcTas, â k k ' ojuaıy icrrlv t l t i)s aiûıörr/Tos ra v trjs
erepo v a t n o v rm v p l v r o ı û.p\G)V ovk t a r ı v erepov a lrıo v a i-
oiaıv ovcrâv. S
ört fj.'ev ovv ov beis ı)v ^povos oııS’ e a r a ı öre Kivıq- 5
(Tis ovk îjv î) ovk e v r a t, e ip r)(r6 w r o a a v r a .
2 T â 8e iv a v r la to v to is ov x a k en ö v k v e ıv . So'feıe 8’
a v (k rS>v TOiStvbe (tkohovuiv evbe\ea-6aı p a k la r a kwt](tw et-
vaı ırore p-y o v a a v öktus, ırp û ro v ptev ö rt ovbeptıa aıbıos
p.eraj3 okr)- p.era(ioki] y a p ânacra Tre<pvK(v e/c r ıv o s eıs t i, 10
üjare avâyKTj n âffi) y pLerafiokyi elv aı ire pas r a iv a v r la i v oîç
y ıy v e r a ı, eıs âıreıpov be Kiveıcrdaı pırjbev. en opâpıev ört
bvvaröv Kivijûfjvaı fJ.r']re Kivovp.evov t X01' i v eavrn> p.t]-
bep.lav kİvt]<tiv, o lov e n i r£>v â\frv\<ov, ojv o vre ıxepos oiıbiv
o vre rö ökov Kivovp-evov â k k ’ ı)pep.ovv K iv e ıra i n o r e ■ npotrrjKev >5
oe rj a el K ivela d a ı î) p.r)beırore, eıırep jj.i) y ıy v e r a ı ovk o îıaa.
ırokv be ı±âkı<rra rö roıov rov i m tojv en\jrv\uıv e lv a ı <f>a-

n 24 V] öf t I 25 y â p o m . E 1 OVK a l r ı a râ] o v k a l r ı a E : o v k i t i J
26 Ttıiıro E S 27 n p o a h ı u p ı t ' ı r n ı K 28 ört] t i E r t r o (rv v a y o v
FH 30 fimi om. I 3 1 & ı om. E 1 8t ‘t r < n K tû \öyov H
33 t l t i E K et ut vid. S : ö n A. et ut vid. P r) pr. AP : om. E K T
e x et K a S : t x t ıv E 34 €(r K 35 ört E r a ] KS 7r p Û T € p a
K ty c u C T O H ^ 1- 2 otc . . . o p 6â>ç Om E 1 3 T n ıç y w t a t ç
E1 rt om. K İ & t o T ijr o s E 1 5 o v v E I J K S : to tm F H y»
fecit E 6 o v k . pr* E ‘F I J T : ^ ouk E 2H K ta n E 1 m î/r a E
IO n a t r a K T II A m ıa 'r jç HI 17 r o t o i o v t o v ^tâ\t(TTrt I
/ıaAXop S «tVat] «Vrl FH
FİZİK 8 345

ını İl; hiçlçbir kabul koymamak ya da tutarsız bir kabul ileri sürmek
ııt yu lüırnıevarıma gitmeli ya da mantıksal kamdama getirmeli. Nite- 25

I ııi|iı-dok>kles'in bu kabullerinin kendileri neden değil, D O STLU K


ıln K İN’in ı varlığı da neden değil, tersine birleştirme birinin nedeni,
Ilım Im‘ ötelekinin. Eğer “bir zaman diliminde” ifadesi eklenecekse, niye
İt ııLluğurınu, sözgelişi insanlan birleştiren bir şeyin, yani dosduğun
Ji|îmı ve ddüşmanların birbirlerinden kaçtıklarım eklemek gerekir. O 30

mıı bunuma bütünde de böyle olduğu düşünülür, çünkü bazı nesneler­


indir ı;örüünüyor. Kaldı ki, [olgunun] eş zamanda olması da bir açıkla­
ttı in ıı Ktirir.r. Kısaca “eğer bir şey hep böyle ise ya da hep böyle oluyor-
|v yi yricıli tb ir ilke diye kabul etmek doğru değil. Demokritos doğa ko-
|<M»ım<l;ıki naedenleri “daha önce de böyle oluşmuştu’ ya indirgiyor, ‘her
MHiıiiı'ın, [zczorunlunun] ilkesini araştırmaya değer bulmazken, kimi ko- 35

flitimi l:ı ıloğrp-u konuşuyor, ama ‘her şeyde’ bunun geçerliliğini ileri sür- 252b

(liH'i yrıindee değil. Çünkü üçgenin de açıları hep iki dik açıya eşit, ama
ftm ılr bu eebedi geçerliliğin (üçgenin kendinden] başka bir nedeni var.
I lynıi rbrdi oolan ilkelerin nedeni [kendilerinden] başka bir şey değildir.
İmdi “ddevinimin olmadığı ve olmayacağı bir zaman yoktu ve olma- 5

Ifmnl" konııusu böylece açıklanmış oldu.


I Bunnlara karşıt düşünceleri çürütmek güç değil. Devinimin Kep­
iri ı ynlcken 1 bir zaman varolması olasılığı özellikle şöyle bakanlarca düşü-
lıiilüyui-. ilkkin, ‘hiçbir değişmenin ebedi olmaması’. Nitekim her değiş­
tin ıluğal dalarak bir şeyden bir şeye doğru, dolayısıyla her devinimin sini- 10
ıı iı lıule oluuştuğu karşıdar var, hiçbir şey sonsuza değin devinmez, bu zo-
ııınlıı. Ikinacileyin, görüyoruz ki, devindirilmediği halde, kendinde hiçbir
ılı v inim de î taşımadığı halde bir nesne devinebiliyor, sözgelişi ne onların
I<lı parçası ı ne de tümü devinmezken, duradurmakta iken, kimi zaman
ılıvlıırn caıansız nesneler. Oysa madem devinim yokken oluşan bir şey 15

d> i’il, Ibunhların] ya hep devinmeleri ya da hiç devinmemeleri gerekirdi.


Ama bu tüür bir şeyin özellikle canlılarda olduğu çok açık: kimileyin
346 <E>Y2IKH2 AKPOA2E£22 d

v tp o v o{ıÖ€p.ıas y a p ev Îj/jllv evovcrrıs K iv r ja e a ts eınore, d\ \ ’


î]crv x d Ç ov T fs öfxoos K iv o v p .fd â ttotc, küi iy y C y v e r a ı iv tjp.iv
20 (’ £ rjfi& v a iırû v â p \ îj K iv t fa e t o s , Kav p.rjd'fv e£ w d e v k i-
vrıa~r). to v to yap tır ı t& v â\{/v\cx>v ov% o p o sp tv o p ıo la ) y,
âA A ’ â t i K iv e ı t i a v r â t & v i £ ( o 9f v fr tp o v to 8e C<por a v r â
(p a p e v ia v r d K iv fiv . o ja r ’ e ıır e p ijp e f j . f l tto tİ ıs â ım a v , iv
a.KLvr]T(ü K Lvrjcns a v y ı y v o ı r o o v to v K al ov k f£ w d fv . fi b’
25 i v C<j!<o t o v t o b v v a t o v y e v e c r ö a ı, tC k o > K 6 fi ro avTO <rvp.-
flr jv a ı Kal K a r a t o n t â v ; e l y a p i v p.iKp& Ko<jp.u> y ı y v f r a ı ,
K al iv puydA y Kal fi iv t& KÖ&pııp, K av t& â ır e ıp t ? ,
28 eÎT iep i v b f ^ e r a ı K iv eıtrO a ı t o â - n e ıp o v K a l i j p e p t i v oK ov.
a8 TOV-
Ttav Srj to p.ip Ttp&Tov Ae \ 6 fv , ro p.rj ttjv a vrrjv â t ı Kal
30 p.lav r a dpıdp.Sı fîv a ı T:q v kLvt]<tw ttjv e i s r a âvriKfCjj,eva,
dpO&s Aeyeraı. to v to p.'ev y a p tcrajy âvayK alov, tlırep pîj
â fl p.(av Kal Ti]v a vrrjv fî v a ı b v va ro v rrjv to v aiırov Kal

fv o ç kLvt\<tiv' K iyıo 8’ olov tTorfpov rrjs p .ıâ i )(opbi]S f î s Kal


o a v ro s (pûoyyos, rj â el Irep o s, âjioıoıs i y o v v ıjs «aı klvov-
35 p-evrjs. dKK’ op.u>s oTrore'pcüs ttot ex çl> ° v b iv KcoAıîeı TijV a v -
2 5 3 ° Ti]v fîv a ı T iva r û a v v e \rj fîv a ı Kal â tö ıo v bijKov 8’ etrraı
pdK Kov İk t& v v u T fp o v , ro 8e KivtîcrOaı \xrj Kivov/ıevov o vb fv
droTrov, a v ore p.ev rj t o Kivfjaov i^ iü d fv, öre 8e p.ı]. to v to
jıtVToı tt&s â v fîrj, ^t]Ti]Tfov, Kf'ya) be o jare to a vro vtto
.5 roi) avrov kivi)tik ov ö vto s ore p.ev KiveıtrOaı ore 8e p-rj1 o’i-
bev ya p âAA’ ânopel d to v to Keya>v t} 8ta t i ovk âtı râ
piiv ijptp .tî t& v ovtcov r â 8e K iv eıra ı. p -â k ıa ra 8’ âv 80'-
£eıev to Tp ır ov f \ e ıv ânoplav, ios fyyıyvopLfvrjs ovk (voiktijs
ttporepov KivıjtTfcüs, to (Tvp.j3ax.vov İttI t& v ifi\fr6 \ı» v
rıpe-
10 p.ovv yâp TtpoTepov p-fra Tavra J3a b ı{fi, KivrjcravTos t& v
e£a>Oev ovbfvos, tos ûoKeî. to v to 8’ eo-rt \j/fvbos. ûp&jitv yap
â fl Tl KlV0Vp.fV0V iv TM T&V <TVp<pUT<JÜV TOllTOV b f Tİjs

^ 18 ev rjnlv om. F H ova-rjs F 19 opoitas E 20 avTÛtv


om. E 1 K t v r j t T f M Ç e’ ı t 'o T f Kav A K iv ijiT t ı J 22 T i a v r â K t v f L
F : T l Kiveı a v râ H : KWtı t i I 23 j]p fp (iv ] 24 y ev o ıro F K
25 (v KAS I om. E TO K a s I E
to v to to 26 n a ra t 6 KAS :
TO K a n ı E y iyv cırâ a ı H IJ T J «al pr.] Kav E Kav] (cai F : Kal
f'v H IJK S 30 tq om. F J : t ’ I' 34 «iti om. I i)xpv<rtjt fecit H
35 7T"t' E I J K S : na>s H : om. F 253a I fWî J 1 3 Ktvrjirav
E F IK . . . 5 fii) E I J K S : in marg. F : om. H
t o v t o 6 öei IISP; o vk

om. S 1 9 ujro I II y â p dij a ltı K 12 T l om. J 1 T O V T İÛ V E


FİZİK 8 347

U.'iın içimizde hiçbir devinim olmamasına, sakin olmamıza karşın, hiç-


I'l ı şey dışardan devindirmese de, yine de bazan deviniyoruz ve bizde biz-
/ıii kendimizden kaynaklanan bir devinim ilkesi oluşuyor. Bunu cansız 20
nesnelerde aynı biçimde göremiyoruz, onları hep dışardan başka bir şey
devindiriyor. Canlı nesnenin ise kendi kendini devindirdiğini ileri sürü-
Vuıuz. Dolayısıyla eğer bir zaman hepten duraduruyorsa, devinebilir ol­
mayan bir nesnede dışardan değil, kendinden kaynaklanan bir devinim
ı ılıışabiliyor. Canlı bir nesnede bunun oluşması olanaklı ise, ‘bütünde’
•hürün evrende> de bu aynı şeyin sözkonusu olmasına ne engel var? Kü- 25

ı tik evrende oluyorsa, büyük evrende de oluşur, madem sonsuzluğun bü-


iıııı olarak devinmesi ve durması olası, evrende oluşursa sonsuzlukta da
ulıışur73.
İmdi bunlardan ilk söylediğimiz, yani karşıdara olan devinimin hep
ııyııı ve sayıca tek olmadığı doğru. Madem tek ve aynı nesnenin devini- 30

minin her zaman tek ve aynı olması olanaklı değil, bu belki de zorunlu.
' ıt ızgelişi acaba tek telin sesi hep tek ve aynı mı, yoksa aynı biçimde gerili
nlııp aynı biçimde vurulmasına karşın hep değişik mi, kastettiğim bu iş­
le. Yine de her ne şekilde olursa olsun, devinimin sürekli ve ebedi ol- 35

inakla, aynı belli bir şey olmasına hiçbir engel yok. Daha sonra söyleye-
ı eklerimizle bu daha açıklığa kavuşacak. Dışardan devindiren, kimi kez 253a

varsa kimi kez de yoksa, devinmeyen nesnenin devinmesi hiç de tutarsız


ılcğil. Bunun, yani aynı nesnenin devindirilebilir olan aynı nesne tarafın­
dın kimi kez devindirilip kimi kez devindirilmemesinin nasıl olduğunu
Iı it elemek gerekiyor. Ama bu soruyu soran kişi, “niçin varolanların kimi 5

lırp duradurmaz, kimi de hep devinmez” sorusunu ortaya koymaktan


11:ış ka bir şey yapmamaktadır. Ne ki özellikle üçüncüsü bir sorun taşıyor
curünmekte, çünkü bu canlı nesnelerde sözkonusu olan şey, daha önce
varolmadığı halde gerçekleşen devinim. Nitekim önce duradurmakta
u la n , sonra görüldüğü kadarıyla, dışardan hiçbir şey devindirmemesine 10
1 arşın, yürümekte. Ama bu yanlış, çünkü her zaman canlıda, doğuştan
j'< ıirdiği devinen bir parça görüyoruz, bunun deviniminin nedeni ise
348 «5Y2IKH 2 A K PO A 2EQ 21)

2. 25 2b 18 — 3. 25 3b 6
K iv r ] < r e o ) $ ovk avrö rö ( S io v a ir ıo v , dA.Aa ro ır e p ıiy o v I tr o ıs .

avro öf (p a /j-tv avro K iv e ıv ov ırâ a a v k iv tjitiv , aAAa rî;ı>


/cara râırov . ovbev ovv K aıkveı, p ıâ k k o v ö’ ıtraıs â v ay K a io v , ij
eı> /xev rai rroifiarL ı r o k k â s ey y ly v eo -0 a ı Kivrjcreıs vırö r o i ırepıe-
\0VT0i', t o v t ıx>v S’ t f t a s Ttjy öıavotaı; opefıi' K iveîv, İKet-
vrjv be t o o k o v 7/Ö7 (aioı> K iveıv, o lo v <rviJ.jio.lvti ırepl t o v s
vwrous* al<r&T]TLKİ]s jû v yap o v b e fiiâ s tvov<nqs Kivrjcreiûs,
e v o v o ijs jxîvTOL t lv o s , ty t ip t T a ı Ta Çâ>a ıraktı!. akka yap
<p a v ep o v e o r a ı Kal ırepl tovtcüv İk r<3v eırojxev<av.
3 ’ Apx>/ ûe r?}s (r/ctv^ecüs ıjırep « ai Trept r»js ke^Oeıo-rjs
aıropias, ö ıa ti ir o t t evıa
ovtcov öre //ey KivtlraL
r(ov
öre öe •qpt)xti ırak w . âvâyKrj 8i; jjrot ırav ra rıpe/ıeıv â t ı, rj
ıra v ra â t i K ivû vO aı, rj r a /ueı» KiveîırOaı r a ö’ fıpepıeîv, Kal 3S
ırâ k ıv tovtodv jjroı r a pıtv Kivovfieva Kiveîg-daı â ti r a 8’
rjp eno vvra ı)pep.eıv, rj ırd v ra ıretfivKevaı ojxoia>s Kiveîcrdaı' k a l
fjp en eîv, rj rö koLirbv İ t i Kal TpCrov. e rS e ^ e ra ı y a p r â /tev
â e ı r£>ı> 6vtu>v aKivrjra elv a ı, r a 8’ aei KivovjJ-eva, Ta 8’
aiMpoTepojv fJ.eTakap.j3 â v e ıv oırep îjp.ıv keKTeov İittCv• to v to 3c
ya p e^eı kvtrıv re ırâvro w r ü v âıropoi'nevtav, Kal rek o s rjpûv
ravT tjs n /s Trpaypıareıas ((ttLv. râ p.iv o vv ıra v r ı)pe)xeîv, Kal
to v to v ÇrfTeıv k o y ov lufytvras rrjv altrOrjirıv, âpptaorıa r îs e<rrır
h ıa vo ia s, Kal ırepl okov rıv o s â k k ’ ov ırtp l p.epovs âp.<j>ı<Tf-iij-
Ti]crıs- ovbe fio v o v ırpos tov tyvcriKov, â k k â ırpos ırâtras r â s 35
em<TTiııxas &>s eiırelv Kal ırâo-as r a s 8o£as b ıâ to Kivı)aeı 2 5 3 1
Xpri<rOaı ıratras. e ri 5 ’ a î ırepî rStv â .p \S v e v o r d a e ıs , üıOTrep
ev to ls ırepl r a fj.aOrjjj.ara k ö y o ıs ovâev elcrıv ırpos t o v padi}-
fx ar iKov, 6p.oııos 8e Kal eırl tS>v âkkoov, ovtois ovbe ırep'ı
to v v v v prjOevTos ırpos to v (fiva-tKOV vırodecrıs y a p o n 17 cpv- s
iris âp^Jj rijs Kivı')<rews. 6
o-^ebov 8e K al to <pâvaı k i v e ıo B a ı 6
a 15 ûrcar ()’ F 16 eV f i e v E K T : om. A r c ö atofjnrı
post Ktı/ıj{reıs t 17 t v ı a K e K e lı/r] K 18 ö ı r o î a v KA
20 râ] n a v T n 'T n E m ı k ı v oın. E 32 i j n f p J S : t u r t p E :
eoraı î j ı r f p F H IK JTfp! om. J 23 rror« om F ovrt pev
Ktpet re E 1 24 8rj fjroi F J K T : â’ rjroı E l : rol H 7Tavra
Kat rjpfpflv F 27 Ktvcîırdat om. F 1 31 ırâvroiv Tf A : 7e
7îdvTiûv F 33 â<f)€VTa K 35 to H l ârraaai E K S ^ 2 \prj
E1 3 COTIV E 1 €Tl E a to F I ‘ ra K fiaBrffUlTlKa K ’ flllBfJ-
tlkov E 4 ?repi F oüto)s om. K oûS«V H 5 röv] ro I
6 rjjs E F K S : tis H IJ âc rt #cai IJS Ktveıaöaı 7TüLVTa E K S :
navra Kivtîtröaı A
FİZİK 8 349

irttılmm kendisi değil, ama herhalde onu saran şey. Ama canlının her
iIh İnini açısından değil, yere göre kendini devindirdiğini ileri sürüyoruz.
Ilın İl bedende saran [çevre-koşul] taralından oluşturulan pek çok devi­
nim bulunmasına, bunlardan bazılarının düşünceyi ya da iştahı devindir-
ıııı hine, onun da tüm canlıyı devindirmesine hiçbir engel yok, hatta bel­
liI ılı' bu zorunlu. Tıpkı rüyada olduğu gibi: hiçbir duyusal devinim bu­
lunmamasına karşın yine de bir devinim olduğundan, canlılar yeniden
ııyıimyor; [ölmüyorlar]. Ne ki bu konu da ilerde açıklığa kavuşacak74
î Araştırmamızın başlangıcı tam da dile getirdiğimiz sorun: niçin
\ıim! anlarm bazıları kimi zaman deviniyor kimi zaman da duruyor? İmdi
yıı /orunlu: [1] ya her şey hep durmakta, [2] ya her şey hep devinmekte,
|'| yu da kimi nesneler devinmekte kimi nesneler durmaktadır. Yine bu
»onuncu durumda: [3 a] ya devinenler hep devinmekte, durmakta olanlar
lnp durmakta, [3 b] ya her şey doğal olarak aynı şekilde [benzer zaman
1İlil ininde] devinmekte ve durmakta, [3 c] ya da bir üçüncü durum daha
t alıyor, şu olasılık var: varolanların bazıları hiç devinmez, bazıları hep
ılıvinmekte, bazıları da herikisine de girer. İşte bu sonuncu durum bi-
dııı savunmamız gereken, çünkü bütün güçlüklerin çözümünü taşıyor,
İnimizin amacı da bu. İmdi her şeyin durmakta olduğunu düşünmek, al­
ili yı/duyumu bir yana bırakıp bunun nedenini aramak bir düşünce sa­
lcılığı; evrenin yalnızca bir kısmı konusunda değil, tümü konusunda bir
lırlirsizlik yaratır, üstelik bu yalnızca doğabilimcisiyle ilgili değil, bütün
bilimlerle, hatta bütün sanılarla ilgili, çünkü hepsi devinimi kullanı­
yor/var sayıyor. Aynca ilkeler konusundaki eleştiriler olduklarından ötü-
111, nasıl matematik üzerine olan tartışmalar matematikçiyi ilgilendirmez-
M\ öteki bilimlerde de bu böyleyse, aynı şekilde şimdi söylediğimiz konu
ila doğabilimcisini ilgilendirmez. Çünkü onun kabulü şu: “doğa bir de­
vinim ilkesidir”.
Belki her şeyin devindiğini ileri sürmek de yanlış ama alana
350 4>Y2IK:TE A K PO A 2EQ S f)

ır a v r a \f/(vhos jxiv, rjtro v i 8e tovtov ıra p â Ti)V p eÖ o b o v e r e


Or) fxev y a p 17 (fıvtrıs i v ttoîs (f>v<riKoîs ap\rj, KaOautp Kivr}-
(retüs, Kal ııpep-las, o p u s be (jjvcriKdv rj Kİvrjorıs' K al <f>a<r(
10 r ıv e s K iveltrdaı tSjv Svram ) ov r a p.ev r a 8* 06, âAAa u a v r a
Kal a e i, aÂÂa K av 6 a v e ıv rcoiıro ri/v r)p,eTtpav aZirdijcnv ırpös
od s Kaıırep ov bıo p îÇ o v ra s Trolav kİvi]<tiv k eyovcrıv, 7) y a v a ş ,
ov \ a k eırb v a n a v T ija a ı. (o v re y a p aiıÇ avetrdaı o v r e <j>6îveıv
o lo v r e (Tvve\û>s, aX\’ e o tu Kal ro p,îıtov. e<rrt S’ ö p .o w i ö Ao-
15 y o s ro) u e p l tov tov <JTaıXayp.hv K ararpC fleıv Kal r a eK<fıv-
o'/j.eva tovs- kCOovs b ı a ı p e ı v ov y a p el ro ıro v b e e£ecoırev rj a<(>el-
kev. o o -r a k a y p o s , Kal ro ifoAitrv ev i)jj.Laeı X P 0VV TtpOTepov'
aAA’ (Scrırep r; vetokK Îa, Kail ol a r a k a y ^ o i oî ro<roı8l rocrouSt
k l v o İ k t i v , t o ûe p.epos a v T İ i v j iv o v bev l \ poi’iı> T o a o v r o v . b ıa ıp e î-
20 r a i fie v ovv ro â<paıpedev eris ırkeıaı, âAA’ ovbev avrûıv eKivrjöi}
X.u>pis, aAA’ â fi a . <pavepwv ovv ûs o v k ava.yK aîov a e i r ı
a n ıe v a ı, o r ı b ıa ıp e ır a t y (fj>0 î<rıs e ls â ır e ıp a , âAA’ oKov ırore
a n lev a ı. 6fxoC(os be Kal İt t ’ â kk oıû crecu s öırOiaırovv' ov
y a p el f ie p ıa r o v e ls âıreıp oa ro ak\ oıov jx ev ov , 8ta r o v r o Kal
35 ?; âAAouocrıs, âAA.’ a d p o a y iy v eT a ı 7roAAa/as, w<rırep rj ıtrj-
£ıy. İ t i o t o v t l voarrıa-Yif l â v a y K r j ^ p o v o v yereVÖaı i v <Ş v y ı -
ao-07/o-erat, K a l fMij i v T T € p p a r L \ p 6v o v /xera/3 aAAetv a v â y K T )
8£ d s v y U ı a v iA € T a / 3a \ \ ç u v K a l jur; d s aAAo /zrçÖeV. wore
ro < p â v a ı ( r v v € \ ( o s â W o ı o v o ( r $ a ı \ ( a v İ ( t t i rots ( f r a v e p o î s a/x-
30 (j)L(r(3i]Tcîv. efc T ovvavrıov* y a p 7] aAAouocrıy o 8 e At0o? ovre
(TK\i]pÖT€pos y iy v tT a ı ovre /xa Aa/ccorepo s*. /cara re ro <p€p€-
<rdat OavfJLao-rov et AeA7}öçv* o Aft?oy fcarco tp tp on tv os ?/ fxivcov
i n i r??î yrjs. ^ri 8 ’ 77 y 3j icat raiz/ a\Acü^ eKaoroy e £ dı^ay-
kt/î fAİvovo-L fiçv i v r o tî oÜKetoLs ro7rotî, Kt^oîii'rat 8 e /3tatcos

b 7 rovro A 8 /uev' om. E 2 9 o/ıtas Cam otiana:


o/xoı'tüsr II : o v # o p o L c o f Gaye K a t om, E 11 \ a v 6d v c ı
E2 12 ^ (ti) Thoresby Jones T râ a a v I 13 ân-a^râ^ J 1
14 ea rt ( e o -T t t * S) « « t t o K A S : om . E o om. E
15 r o v om. I 16 £(û O 'tp K a IP 17 n p o r f p n v om, H 18 T o ( r o i S q
E 2: Tofrot'öf F H S T : E 1 incerttum rotrovâi J T : Toaw§e E F H I K
21 â/ia] d/ın 0X01/ H 22-3 o r ı . . . dîmVat om. I 23 OTroıao--
oyı* K Â S T : o T to u ıO 'T ro T o v v E) 24 ârrcıpaE J 2K S P : c i n f t p o v
F H I J 1S CT 26 j'üorjjtrı; rt FH : rtr votrjjo'g E 2: ı/otTija-^ Ttç
IJK 27 trf'pao-t F K 2 â v a y K t ) . . . 28 fi€Tn|3«XX€iv om. F 1
27 rirâ-yK^ 5e «ç] k u i E 1 : K a t t l ı s E 2 28 ^7 om. KA 30 & ]
tc F I J 2K 34 fi€ V om. F K ip û r a ı F H I
FİZİK 8 351

ıı.',ıklıiğı ötekinden daha az, çünkü Fizik derslerimizde doğayı hem devi­
nim illkesi hem de durağanlık ilkesi diye koyduğumuz gibi75, devinimi de
11Iksc-1/doğal bir şey olarak ortaya koyduk. Kaldı ki, kimileri varolanların
İM.-ılııınnın devindiğini, bazılarının devinmediğini değil, her şeyin her 10
filmdir devindiğini, ama bunun bizim algımız bakımından gizli kaldığını
IIımı yürüyor76. Hangi devinimden sözettiklerini, acaba her tür devinim-
>lı n ıivıi sözettiklerini belirleyemesek de, bunlara karşı çıkmak zor değil,
ı ılııla'l büyümek de eksilmek de sürekli olamaz, orta diye bir şey de var
|ti |ııiırada devinim kesiliyor]. Bu sav, su damlalarının ve parazitlerin 15

lıjıulıcn çıktıkları taşı parçalamaları ile ilgili olanla aynı, çünkü damlalar
>ıiı kindar zamanda şu kadar taşı aşındırırsa, yarı kadarı da daha önce yan
(ıiı ıı; ıı nda bunu yapar [demek değildir]. Gemi örneğimizde olduğu gibi77
Iıı 111 ınicelikteki damla belli bir devinim yaratır ama onların yansı belli
l<h ^evinimi hiçbir zaman diliminde gerçekleştiremeyebilir. Yine çok par-
t ıiyn Ibölünen şey de ayrılır ama onların hiçbiri, ayrıbaşma devindiril-
ım-miiştir, [hepsi] birlikte devindirilmiştir. O halde açık ki, eksilme son- 20
»ıı. m ıdeğin bölündüğünden ötürü [hep] bir şeyin ortadan kalkması zo-
ıimlııi değil, belli bir zamanda ancak ortadan kalkabilir. Her tür nitelik
ılı ı;/şitirmede de bu böyle: nitelik değiştiren nesne sonsuza bölünebilir­
di, U j yüzden nitelik değiştirme de böyledir denemez, tersine çoğu kez
■Iı mmiada olduğu gibi, nitelik değiştirme [bir bütünsellik içinde] oluşur. 25

ı lir y/andan biri hastalansa, değişme sınırlı bir zaman içinde gerçekleş­
ilir ,r bile, kişinin iyileşmesi için bir zaman geçmesi zorunlu, ama onun
Iiır,k;ıi bir şeye doğru değil sağlığa doğru değişmesi zorunlu. Dolayısıyla
Mliı-lllk değiştirmenin sürekli olduğunu ileri sürmek, görünen nesnele-
n nlıgulara son derece aykırı, çünkü nitelik değiştirme [yalnızca] bir kar- 30

»j11,ı ılJoğru olur, oysa taş ne daha sert ne de daha yumuşak olabilir. Yer
, Iı |.|şitirme konusunda da, taşın düşmekte olduğu ya da toprakta dur-
IImt11iıi olduğu algımız için gizli kalsa, bu şaşılacak bir şey olur. Öte yan-
.1 m koprak ve başka her nesne zorunlu olarak kendi yerinde kalır, ancak
352 <E>Y2IKHZ A K P 0 A 2 E Q 2 f)

3- 2 53b 7 — 2 54a 26

İk tovtcûv elrrep ovv tv ı aiır& v e a r ı v i v r o ıs olk(İ ois rono'ıs, 35


avâyKt] p jj8e ıcarâ tiİ ttov n â v r a Kiveîo’d a ı. 254A
orı /xeı» m aötî- 1
v arov rj â e ı n a v r a KivduO aı r; âeı K a v ra îjp ep elv , İ k r o v -
riıiv Kal clW(jjV tolovtoov TTi&rtİKreıtv âv rıs. âAAâ p î)v ov be
r a pev âeı i v b ^ e r a ı ı)p ep eîv , r a 8’ det Kiveıtröaı, n o r e 8’
y/pepeîv Kal n ore Kiveltrdaı prjbev. \eKreov 8’ orı a b v v a ro v , g
ÜKTnep i m rû>v elpt]ptvu>v n porepov, Kal in i rovruıv {op& pev
yap in i r&v avr& v y ıy v o p ev a s r a s elpifpevas peTaj3 o \ is),
xat npos ro v roıs o r ı p â ^ er a ı r o îs (f>avepoîs o aptpLvfirjTÛv
ovre yap a v ^ c n s ovö’ î] (iLa 10s etrraı kCvtjo’is, el pî] Kivrj-
<reraı napıı <pva-Lv ijpepovv nporepov. yevecrıv ovv âv aıp eı Kal ]0
ıj>6opav ovros 6 \oyos. <r\ebbv be K a l r o K iveladaı yC yveaB aı
r ı Kal <f>6e ( p to 0a ı 80/ceî n â crıv els o p ev y ap p e r a f)â W e ı,
y'ıyveraı rovro i) ev tovt<ü, e £ ov b e p era /3â\\eı, (fideıperaı
rovro îj evrevOev. uiare bijXov ö n r a /nev Kiveıraı, r a 8’ ı)pe-
p e î iv ıo re. ,r
t o 8e n a v ra â£ıovv ore pev rjpepeıv ore 6e ki- 15
veîtrOaı, tov t' ıjbr] ırvvan riov npos rob s n â \ at Ao'yous. âpyjjv
be na\ ıv n oııjreov â n o rû>v vvv bıopıcr9evTa>v, tijv avrîjv îjvnep
i]p£âpe6a nporepov. ij y ap t o i n a v ra rjpepeı, 7) n a v ra K iveıraı, ?/
r â p ev îjp ep eî r a 8e K iv eıra ı tSiv ovtoov. Kal el r a p ev rjp ep eî ra
be K i v e ı r a ı , âvâyKrj y roı n â v r a ore p ev r\pepeıv öre 8e K iveladaı, 2o
(i) ra pev a el ypepelv r a be â e ı K iveîaûaı), îj r â pev â e l îjp ep elv
r a be â el KiveıcrBaı a v rû v , râ 8’ ore p ev 7]pepeıv öre be K ivelaSaı.
o rı pev roıvvv ov-% olov re n a v r rfpepeıv, eıprjraı pev Kal n p öre-
p o v , e î n a ı p e v 8 e K a 'ı v v v .
el y a p K a l Kar' â \ r ] 6 e ı a v ovraıs ( x fL
K a ö â n e p < p a t r ( Tives, e ı v a ı
t o âv â n e ı p o v K ü l â K Î v i j r o v , âAA’
ovrı tjjaıveTal ye Kara r i ) v aıcrÛrjaLv, âAAa K i v e ı c r B a ı ıroAAâ

1 35
e c r r ıv a v T İö v K 2 54a 1 û vv a ro v HI 3 r o t o v r a ıv
F
ıı\ \ w v o v S i E J ’ K S : o v r f F H IJ1 7 (iri K A T : (cai i n i E
9 y û p ] yâ/» '/ E t u n P" 11 S e om. F 13 - 14 ■ToLTa
om. K 1 18 ı j r o t y a p K K t v e î r a ı i} n a v r a F 19 ra
alt.] âfi r a E 1 20 K i r t ı r a t tc û v o v t m v a v t t y K r j KA 21-2 rj pr. . . .
K iv t H T Ö a ı] K a'ı n a \ ı v r o ijT b ]v rj râ fiiv K t v o C fL fv a K iu fiT tıı â < ı r â S*
r jp c fip ıııır a r jp tfifl, îj O fin iü JS n âvra ört fliv r jp fp c i ori 8e K iv r ır a l
marga K 21 âci alt. om. J 21 17 . . . K t v d a O a ı addidi hic :
post avriüv ® 22 add. Prantl : onı. nS 23 piv E F JK S : piv
o v v HI 24 e i n m v E 1 : t t n o p e v J K a'ı alt. onı. K 25 r ı v c s
<f>ao-ıv KA 26 o v r o ı I K i v e ı r a ı FH I
FİZİK 8 35 3

zorla bu yerden devinir. İmdi madem bu nesnelerden bazılan kendi ye­


linde, her şey yere göre devinmiyor demektir, bu zorunlu. 254a

Demek ki, her şeyin hep devinmekte olduğunun ya da her şeyin


lıcp durmakta olduğunun olanaksızlığına bunlarla ve bu tür başka temel-
lı-ndirmelerle inanılabilir. Ama kimi nesnelerin hep durmakta olması ki­
mi nesnelerin hep devinmekte olması, yani bazan devinen bazan duran
11it, bir nesne olmaması da olası değil. Bunun olanaksızlığını daha önceki 5

li'inellendirmemizde yaptığımız gibi dile getirmemiz gerekiyor (çünkü sö­


zünü ettiğimiz değişmeler aynı nesnelerde oluyor), aynca buna karşı çı­
kım kişi görünenlere/olgulara karşı çıkıyor demektir. Nitekim daha önce
durmakta olan bir nesne doğaya aykırı devinmeyecekse, ne büyüme ne
ile zorla devinim olacaktır. Öyleyse bu sav oluşu ve yokoluşu ortadan kal- 10
ılıtıyor. Ama hemen herkes devinmenin bir şeyin oluşması ve yokolması
olduğunu düşünüyor. Nitekim değişme neye doğru ya da nede ise, o olu­
şur, değişme neden ya da nereden ise o, yok olur. Dolayısıyla şu açık: ki­
mi nesneler bazan devinmekte, kimi nesnelerse bazan durmakta. 15

Her şeyin kimi kez durduğu kimi kezse devindiği yollu görüşü ar­
lık eski temellendirmelerimizle bağlamak, ama şimdiki belirlemeleri-'
mizden harekede, daha önce başladığımız aynı noktayı yeniden ele al­
mak gerekiyor: yani ya her şey duraduruyor, ya herşey deviniyor ya da
varolanların kimi duraduruyor kimi ise deviniyor. V e kimi nesneler
duraduruyor kimi nesneler deviniyorsa zorunlu olan şu: ya her şey ki- 20
ini zaman duruyor kimi zaman deviniyor <ya onların kimi hep duradu-
ıııyor kimi ise hep deviniyor> ya da onların kimi hep duraduruyor, ki­
mi hep deviniyor, kimi ise bazan duruyor bazan deviniyor. İmdi her şe­
yin duradurmakta olmasının olanaklı olmadığını daha önce
■löylemiştik78, şimdi de söyleyelim: ama kimilerinin dediği gibi79, ger­
dekten böyle, yani varolan sonsuz ve devinimsiz diye kabul edilse bile, 25

duyum açısından böyle görünmez, tersine varolanların çoğunun


354 <5Y2IKH2 A K P0A2EQ 2 O

râ>v o vtc o v. e iır e p o v v İ c t t i v S o f a \jrevbTjs rj oA ojç S o f a , K at


KLVTj<Tii ic r r ı v , k& v e l (fıaV T acrıa, K a v el o re fiev o v r o ıs boKeı
6t İ 8’ e r epcüS' fj yap cjıa vT a cria Kal T] 8 0 'fa K iv ıjrre ıs
30 t iv e ? e l v a ı b o K o v c rıv . â k k â r o fJLİv ır e p l t o v t o v ctk o tk Iv , K al

Çr]Teîv koyov 5>v j3 ekrıov i\ o p e v j) k o y o v b e îo -ffa t, Kancos


K p îv e ıv e o r l v r o f t e k r ı o v K al t o x < I p o r , k a'i r o h lc t t o v Kal r o
p.r) t t ic t t o v , K a l âpy>i]v K a l p i j a p y r jv . o p o ıt u s b e â b v v a r o v
Kal to K a vra K iv e îc r ğ a ı, rj r a pev âeî K iv e îc r ğ a ı râ 8’ a s t
3S r)p ep .eıv. irp a s a ı r a v r a y a p T a v r a İKav'rj jut'a m a rıs' b p m -
54i' p ev yap ivıa o r e p i v K i v o v p e r a o r e Ö’ T / p e p o v v ra . cocrre cpa-
vepo v ö rt â b „ ja r o v o p o ic a s to ır â v r a rjp e p e îv K al r o ır d v r a
K iv e îc r ö a ı arvve)(&i r û râ pev âel K iv e îc r ö a ı r a 8 ’ r ıp e p e îv
ae t. \ 0 1iT 0 v 08 v d eca p ijcra ı ır ö r e p o v - n a v r a r o ı a v r a o ta K iv e l-
5 c r d a ı K a l r jp e p e î v , i j i v ı a pev o vrcos, iv ıa 8’ aet ijp e p e î, iv ı a
8 ’ d et K i v e î r a i ' tovto y a p b e iK r e o v r j p î v .
Tüv 8?| K iv o v v r c o v Kal K iv o v \ıe v c ü v ra pev K a r a a rvp .[ie- 4
jBrjKÖs K iv e ı Kal K iv t ır a ı, ra 8e KaO' a vrâ , K a ra c r v p jie -
P rfK o s pev o îo v ö a a r e r<{> i m a p \ e ı v ro ts k iv o îk t iv rj k iv o v -
1 0 p .e v o ıs Kal Tİi K a ra p o p ıo v , ra 8e KaO' a vrâ , ova p i] rû

v ıta p y ^ e ıv r û k iv o v v t l 17 r< 3 K iv o v p e v m , p.r)8e r û p o p ıo v rt

a vr& v K iv e lv rj K iveıcrO a ı. rS>v 8e KaO ' a vrâ ra /neı» v<f)'


eavro v ra 8’ u tt’ â .k k o v , Kal r â (jıvcreı râ f ie /3 fa.

x a i ır a p a c jm a ıv . ro re ya p a vro vcf>’ a vro v K iv o v p e v o v <pv-


1 5 « re t K iv t îr a t , 0101/ İK a c rro v tû v (<na>v ( K i v e ı r a t y a p to {û o y

a iır o vcjı' a vro v, ocrcav b ' ?) â p x i] ev a v r o îs r ijs K ivtjcrea ıs,


T a v ra cpvaeı cpapev k ıv e îa d a i’ 810 ro pev {S o y ö \ o ı> cjıiıcreı

a vro eavro Kiveı, rö p evro ı c râ p ıa e v b e \ e T a ı Kal cpvcreı K al


ırapa tpvcrıv (ctı/eî< röaf bıacpepeı yap onoCav r e âv Ktvrjaıv
20Kivovpıevov TV)(T} Kal ck ttoiov arroı\eıov crvvecmjKos), Kal r&v
vıt' akko « KivovpîvMV râ pkv (pva-fi Kiveıraı T a oe ir apa

a 27 K a i] « H 28 K*Vı>] K a î H J ' K tt] j E 1 : s J s tl


o m . ]■, e r a s it J 2 9 eıvaı o rt F H I 3 0 fiv a ı E F J K S :
om . H I toÛtüii/ F : tov I 31 hv o m . E 1 3 2 to a lt.
om . E t o te rt. E 2K A S : o m . E 1 34 m i om . H Tjpentîv
de * H I J 3 5 ııia İKaııj F H I 11 I otc StrjpeftovvTa E 1 4 6ta-
prftraı E J 1 K S : deapıyrtov F H I J 2 8 avro F H 9 olov o m .
K1 10 Ta pr. om. E J ’ K 1 11 ro alt. om. E I J 12 râ
om. E ' K fiti1 . . . 1 3 riı pr. om. E 1 1 6 S ’] rt K 17 ö«m
to E 1 1 8 avro om. I fitvro ı] di K 1 9 Sıatfitpo
âv om. F H I J 'K 20 xai alt. om. E 1 21 Kivtlcrdaı K
FİZİK 8 355

devindiği görünür. İmdi bir yanlış sanı varsa, bir kurgulama bile olsa, ki­
mi zaman şöyle kimi zaman böyle görünse bile, bir devinim yar demek-
lir, çünkü kurgulama ile sanının kendileri bazı devinimlerdir, böyle
düşünüyoruz80. Ne ki, bunun üzerine inceleme yapmak ve kendileri üze- 30
liııe bir temellendirme gerektirenden daha iyi durumda olduğumuz nes­
nelerin nedenini aramak, ‘daha iyi’, ‘daha kötü’, ‘güvenilir-güvenilmez’,
' iIke-ilke olm ayanı kötü değerlendirmek demektir. Aynı şekilde her şeyin
devinmesi ya da bazı şeylerin hep devinmesi bazı şeylerin hep duradur-
ıııası da olanaksız. Çünkü bütün bu görüşlere karşı tek kanıt yeter: bazı 35
nesneler görüyoruz, bu nesneler bazan deviniyor bazan duruyor. Dolayı- 254b
:;ıyla şu açık: bazı şeylerin hep devinmesi bazı nesnelerin de hep dura-
d arması nasıl olanaksızsa, her şeyin duradurması ve her şeyin sürekli de­
vinmesi de tam aynı şekilde olanaksız. Demek ki geri kalan inceleme şu:
acaba bütün nesneler devinebilecek ve duraduracak nitelikte mi, yoksa
bazıları hep duradurur, bazılarıysa hep devinir mi, işte göstermemiz gere- 5
ken şey bu.
4 Devindirenler ile devinenler içinde kimi ilineksel anlamda, ki­
mi ‘kendinde’ devinir. İlineksel anlamda, sözgelişi devindiren ya da de­
vinen nesnelerde bulunan ve parça olarak devinen nesneler; ‘kendin­
de’ ise, devinen ya da devindiren nesnede bulunmayan, bir parça ola- 10
lak da devindirip devindirilmeyen nesneler. Y ine ‘kendinde’ devinen­
ler içinde de kimi kendisi tarafından kimi ise başkası tarafından devin­
dirilir, yine kimi doğa gereği kimi ise zorla, doğaya aykırı. Kendisi tara­
lından devindirilen nesne doğa gereği devinir, sözgelişi hayvanların 15
lıerbiri (çünkü hayvan kendi kendisi tarafından devindirilir, devinme
ilkesi kendilerinde olan nesnelerin doğal olarak devindiğini ileri sür-
düydük. B unun için bedenin hem doğa gereği hem de doğaya aykırı
devinmesi olası olsa bile, hayvan bütün olarak doğa gereği kendi kendi­
ni devindirir, nitekim devinen nesnenin ne tür bir devinime uğradığı 20
ve ne tür bir öğeden oluştuğu bir fark yaratır); başka bir nesne tarafın­
dan devindirilenlerin ise, kimi doğa gereği kimi doğaya aykırı
356 <E>YEIKH£ AKPOA2EQ2 O

3. 254a 27 — 4. 2 5 5 “ 1 4
<pvcrıv, ıra p a (f>vtrıv p-(v olov r a yer\pâ âvm Kal t o irip Kara),
e ri 8e r a p.6p ıa tS>v ^<xiv -jroAAâKiy Kiveîra t 7rapâ tpvaıv,
Ttapâ Tas detreıs Kai roîıy rpöırovs ri]s KivTjtretıis. Kal fiâ-
Âıcrra rö 1)770 rtı>oî Kiveîadaı ro Kivovp.tvov ev toîs ırapâ <j)v- 35
<rıı> KivovfxevoLs ecrrt tfravep'ov 5 ta re dıjkov elvaı vır aAAov kı-
vovpevov. fj.fTa de râ 7rapâ (/>vcriv t &v Kara <f>v<rıv Ta avra
iııp' avr&v, olov r â { Ş a - 01) yâp roûr' âbrjAov, ei vtto tivos
Kiveıraı, dAAa 7rtı)s 8eı 5 ıaAafieîv avrov to kivovv Kal ro
Kivovp.evov eoiKev yap tLtrırep ev toîs ttAoÎols Kal roîs /xf) 30
<pva’eı trvvı<TTap.evoıs, ovruj Kal iv toîs foîoıs elvaı hırjprjfievov
ro kivovv Kal to Kivovfievov, kolî ovtcü to ân av aiırö aıırö k i -
veîv. 33
fj.â\ıara 5 ’ âıropeıraı to Aonröv rıjs elprifj.evi]S reAeu- 33
raıas hıaıpetreıos' rwv yâp vır’ âAAoıı Kivovfiiva>v râ fıev
rrapâ (f>v<rıv eöı'iKaiJ.ev Kiveltrdaı, râ be Aeııreraı âvrtfiûvaı 35
ö t ı t frv o e ı. T avra 5 ’ e t r r iv â r ijv â r r o p ia v ır a p a ır ^ o ı a v v tto 2 5 5 *
t iv o s KiveıraL, o lo v r â K o vtpa K a l r â fia p e a . Tavra yâp e ls
p .e v t o v i' â v r iK ( i/ x ( it o v s r ö ır o v s j3 Ca K i v e ı r a ı , e î s b e r o iıs o İK e ıo v s ,
ro jû v KOV(j)OV âvco ro 8e ft a p iı K a rta , tp v c re r rö 8’ V7T0
t i v o s o iiK e r ı t p a v e p ö v , tâ tn rep Ö Tav K iv S > v r a ı ır a p a <f>v<rıv. rö 5
re yâp a vra v<f>' a vrâ v <j>avaı â h vva ro v Ç ü jt ik o v re yâp
t o v t o Ka'ı tS> v e/j.\j/v\(i>v ıh ıo v , K a l l a r â v a ı a v e h v v a r o a i ı r â a iır â
(Ae'ya) 8 ’ o lo v , e l t o v f ia h lÇ e ıv a lr ıo v a v r a t , K a l r o v fxij fia -
h (C eıv), üictr e it ır ' a iırŞ t ro a v to <f>tpe<rdaı rS> rr v p ı, b rj-
Aov ö rı Z ır' o ırtû Kal rö K a rtü . akoyov he Ka'ı rö p.Lav 10
K İvrjcrıv K i v t ı a S a ı p.6 v t]v v<j>’ a v rS > v , ety e a v r a k a v r a K iv o v t r ıv ,
eri nûs evhe^eraı <rvvex*s t i Kal trvp.<j>ves aurc eavrb
Kiveıv; f] yâp evKal avve\e s p-î] âtpirj, Tavrrj âıraOes'
âAA.’ fl K(\topırrrat, ravrrj to fi'ev rretyvKe Troıeîv to be 7râ-

11 2 3 8i Klu râ K 2 7 t w Kura <f>iıtrıv o m . E 1 28 râ K A S :


om . E 29 KIVfi E 1 Aafjtiv T 3 0 - 3 2 toiKtp . . . KlVOUtltVOV
om . J 3° 1 J T" X " & w p F K 1 3 2 ttûk S Kiveıv E F J K S T :
KIMI H I 35 tlVTlTlBİval K. •. TlÛtlVai I‘. 1 ; Tlfitval F .J 2 5 5 ^ 2 KlVT)T(ll
E 2 r a a lt. o m . H y â p av «’s F K 2 3 fit v E F J K S : o m . H I
Şia KivtLraı tüttovs I fî E 2 5 Ktvovvraı E 1 7 dvvaıro F
avrâ avra seT İpsi : auro avro E : avrâ iavro K : aiırâ F : ttvrâ H I J
8 rov a lt.] t ö E 2 9 ti E K S : {n-ti A aıV ö J 10 «V
aûrtfl o m . S #crıi rö p r. K A S : Kaı E 1 : t o Kai E 2 1 1 povrjv
E F H J ’ S : fionov K : tu u tu fiovijv J 2 : om . 1 aiırâ o m . S
12 trvfiıpves ti Kaı avvt^ts I 1 3 - 1 4 T avrı; . . . Kf^topcoTal o m . E *
FİZİK 8 35 7

devindirilir. Doğaya aykırı, sözgelişi yere ait nesnenin yukarı, alevin aşağı
doğru devinmesi; ayrıca hayvanların kısımlan çoğu kez doğaya aykın de­
vinir, yani [doğal] konumlarına ve [doğal] devinim tarzlarına aykırı. Yine
ıi/ellikle doğaya aykırı devinen nesnelerde, devindirilenin bir şey tarafın- 25
d;m devindirildiği açık, çünkü başka bir şey tarafından devindirilen
nesne olduğu görülür. Doğaya aykırı devinenlerden sonra doğaya göre
ılevinenler içinde, kendileri tarafından devindirilenlerde bu açık, sözgeli­
şi canlılarda, çünkü burada bir şey tarafından devindirilip devindiril me-
diği belirsiz değil, ama burada devindirenin ve devindirilenin nasıl alın­
ması gerektiği açık değil. Çünkü görülüyor ki, teknelerde ve doğa ile ku- 30
tulmamış nesnelerde olduğu gibi, canlılarda da devindiren nesne ile de­
vindirilen nesne aynlmışür ve hepsi kendisini böyle devindirir.
N e ki, sorun özellikle sözünü ettiğimiz son ayınmda çıkıyor: başka
Itir şey tarafından devindirilen nesnelerin bazılarının doğaya aykın devin­
di rildiğini söyledik, bazılarının ise tersine doğa gereği devinmesi kalıyor' 35
i;eriye. Nitekim bunlar neyin tarafından devindirildikleri sorun olan nes- 255a
neler, sözgelişi hafif nesneler ile ağır nesneler. Bunlar karşıt yerlere zorla
devindiriliyor, kendi yerlerine ise, hafifin yukart, ağırın aşağı doğru de­
vinmesi doğal olan. A m a neyin tarafından devindirildikleri, doğaya aykı­
rı devindirildikleri zamanki gibi açık değil, kendi kendilerini devindirdik- 5
lerini söylemek olanaksız, çünkü bu canlıya özgü ve ruhu olanların özelli­
si. Zaten öyle olsaydı kendi kendilerine durmalan da olanaklı olurdu (kas-
lettiğim şöyle bir şey: yürümenin nedeni kendisi ise, yürümemenin nede­
ni de kendisidir). Dolayısıyla alevin yukan gitmesi kendisine bağlıysa, açık
ki aşağı doğru gitmesi de kendisine bağlı olmalıydı. Oysa kendi kendileri­
ni devindiriyorlarsa, yalnızca tek yönlü devinim açısından kendilerini de- 10
vindirmeleri akla aykın. Aynca sürekli ve doğası örtüşük bir nesnenin
kendi kendini devindirmesi nasıl olası olur? Nitekim onun birliği ve sü­
rekliliği temasla olmadığından ötürü, bu nedenle etkilenime uğramaz.
Ama ayrıldığından ötürü, bu nedenle bir parçasının etkin bir parçasının
358 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 O

15 rr\ f ıv . ovt ’ âpa to İ tiûv ovd'cv a v r o ( a v r o K iv fi (crvpuftvfj y a p ) ,


o ir 1ÂA0 ı r w e x « ov'öev, aA X ’ â v d y K i 7 bıjıprjcrO aı to klvovv i v
(KacrT<iı Trpös to K iv o v fiev o v , o lo v i ı r l r<2 ı> âyf/v\u)v op& pıev,
orav Ktvfı ti t& v lfi\jnjxcov. â W a a v /i/ 3a l v t ı Kai
T av ra vtto tlvos a t t KLveicrûac- y i v o ı r o b' â v <j>avtpbv b ı a ı -
10 p o v a ı r d s a ir C a s . etr rtv Se Ka'ı e t u r& v k lv o v v tc o v Xa[ 3e îv r â f i -
pt]fxçva- r a p.\v y â p ı t a p â <\wırıv a i r ü v Kivr\riKd i v r ı v , o lo v
6 fi O ) ( \ b s ov (f>vo,e ı to v ft d p o v s K iv r jr iK o s , r â be tft v a ’e ı , o l o v

to e v e p y e i c ı . O e p p ıo v k l v j j t l k ' o v t o v b w a j j . f i d tp p .o v . o jio u us oe
K al iır l t& v â \ \ o)V t& v t o lo v to iv . K a l K L V rjrbv 8’ (Ij< xaıjrc»s
35 (frvcreı to bvvdjj.fi ıroıov tj ırotrov rj ırotj, otav eyrj Ttjv â pyjjv
rijv Totavrijv iv avtû kul prj Karâ trvfifiefiriKÖs (eırj yâp
âv to avro Kalıroıbp Kal una ov, âX\a daripta ddrfpov
crvjj.fiifii]KiV Kal oîı KaO' avro iırâp^eî). ro ûtj ırvp Kal ?/
yrj Kivovvraı vnâ tlvos /3 ta pev orav 7rapâ (pvaıv, (pvcreL
30 û ör av d s râ s avr&v iv tp y fia s 6w dp.fi ovt a.
3° iırel b i to
bvvdp.fi nkfova^& s \eyeraı, toût’ aırıov roîi pi) tj>avfpbv et-
vaı VTtb rîvos r â roıavra Kivtiraı, olov ro Tivp âvat Kal
7/ yrj Karın. etrrt be bvvdp.fi âAAcos o pavOdvınv (TnrTTi'ipcov
Kal o f^tav ijbrj Kal pr/ ivepySv. afi o’, orav â p a rb ttoi-
35 rjriKov Kalto nadriTiKbv Sa'ti', yîyveraı ivepyeCa to bv-
255b vardv, olov to pavddvov İk övvâpfi Övtos erepov yıyvfraı 8v-
vdpfi (o yâp (\<AiV €TT-ıcrr?)ju,7)i> pi] ûeoop&v be bvvdpeı io r lv
eTTiaTjjpLitiv ’irojç, aÂX’ ov\ i ç «at ırplv jiaÖeîv), orav 5' ovraıs
fXJh edv r ı pir) K(u\vrj, i vf pyf i Kal öfutpeı, tj ta ra t ev rfj
5 dvTi(j)da-fi Kal iv ayvoıa. opoıcos Se raûr’ i^ eı Kal iır'ı r&v
<pvcrLK&v' t o yâp \f/vxpov bvvap.fi Oeppdv, orav be pera-
(3akr\, 7/br] ttvp, Kaîeı be, âv pı'j r ı kmAvt} Kal ep.nobL(j].
opoııas 8’ e)(et Kat ırept t o fiapv Kat K o v < p o v r o yap k o v -
a 1 5 av/t(f>vr]t E 1 6 otfr’ ] o l oe S dımpflaöaı H l8 i ^ v \ a v
airh (iX \a E ! K A 1 9 avrâ H a<< E F H J K S : om. I T «>' om. F
2 3 T<ı] r â J 2 7 (iv om. F Kot] Kara F noaöv Kat ıroiov
F JJ 2 9 KtveÎTal F 3 0 ti)v . . . cvîpyeıav F 3 ! ktytraı
Kat t o iV o S 3 4 evtpycbv E e t u t Vİd. S : dcupûv K A net
U S : eı H a y d u c k 3 5 t o om. E ’S yiyvernı F 1! yp. A :
ytyvf rai tvtore E F J H J K A S b 2 ta Ttv o m . H 4 fit] rı K P S
ttj om. S 5 tv E 3H S 7/'. A : oûk ’ V J : uv^ ânliiâç ev A : om.
E ’F IK ayvıtîa' 6fiot<ı>s âğ H a y d u c k 6 fitTnQa\\rj H
7 Kaii) E 1KoiAiÎirg Kai ip n o b ia r j A 8 Kai ro Kov(j>ov K to
y a p Kov(pov om . E ’ K 1
FİZİK 8 359

ı Jil^in olması doğal olur. İmdi bu yanlardan hiçbiri kendi kendini de- 15
»İndirmez (çünkü doğal olarak örtüşük), başka hiçbir nesne de öyle de­
lili, herbirinde devindirenin devindirilenle ilgisini ayırmak zorunlu, söz-
i;rlişi canlı nesneler içinde bir şey onları devindirdiğinde, cansız nesne­
linle gördüğümüz gibi. N e ki bunların da hep başka bir şey tarafından
ılı-vindirilmesi sözkonusu oluyor: bu, nedenleri ayırırsak açıklığa kavuşa­
nı k. Dediklerimizi devindirenlerle ilgili olarak da kabul etmek olanaklı, 20
ı,ıiııkü onların bazıları doğaya aykın devindirebilen nesnelerdir: sözgelişi
Iıir kaldıracın bir ağırlığı doğal olmayan biçimde devindirmesi. Doğal
nlarak devindirebilenler ise sözgelişi etkinlik halindeki sıcaklığın olanak
İmlindeki sıcaklığı devindirmesi. B u tür öteki nesnelerde de bu böyle,
hııyle bir ilkeyi ilineksel anlamda değil, ‘kendinde’ taşıdığı zaman, ola­
nak halinde bir nitelik, nicelik ya da yer olan şey de “doğa gereği devine- 25
l'ilir olan bir nesne”dir (çünkü aynı nesne hem bir nitelik hem de bir ni-
ı elik olabilecektir, ama biri ötekine ilinek olur, dolayısıyla ‘kendinde’ bu­
lunmaz). Demek ki, alev ve toprak hem zorla bir şey tarafından devindi-
ı il ir, bu doğaya aykın olduğunda gerçekleşir, hem de olanak halinde
İken kendi etkin hallerine doğru olduğunda, doğaya göre devinir. 30
Ne ki, “olanak halinde” ifâdesi çok anlamda kullanılmakta, böyle
nesnelerin, sözgelişi alevin yukan toprağın yere doğru neyin tarafından
devindirildiğinin açık olm amasının nedeni de bu işte. Oysa öğrenmekte
ulan ‘bilgili’nin olanak halde olm a tarzı ile bilgiye sahip olan ama etkin­
lik halinde kullanmayanınki farklı. Nitekim etkin olan ile edilgin olan 35
l'irlikte olduğunda her zaman olanaktan etkinliğe geçiş oluşuyor, sözge- 255b
lişi öğrenmekte olan kişi, bir olanak halinden başka bir olanak haline
Ceçiyor (bilgiye sahip olan ama kullanmayan kimse, bir biçimde olanak
lıalinde ‘bilgili’dir, ama bu olanak halinde, öğrenmeden önceki gibi de­
lildir), bu durumda olunca da bir engel olmazsa, etkinlik halinde olur
ve onu kullanır, yoksa o [kendi olanaklılığınm) tersi durum da olur, ya- 5
n i bilgisizlikte. Doğal nesnelerde de bu böyle: olanak halinde sıcak
ulan ‘soğuk’, değiştiğinde artık alevdir ve bir engel, arada bir şey yoksa
yakar. Ağır ve hafif konusunda da bu böyle: ‘h afif, ‘ağ ırd an
360 OY2IKH2 AKPOAZEQ2 ö

4- 2 5 5 ® 15 — 2 5 6 “ 3
<p o v yıyveraı İk f l a p e o s , olov v S aros ârjp ( roûro yâp 8 u -
vâpeı npStrov), Kal jjbr) Kovıpov, Kat ivepyrp r e t y evdvs, âv 10
l^rj r ı ku>\vî). Ivtpytıa 8 e rov Kovıpov to ttov elvaı Kal av w,
K i ü k v e r a ı ti, orav iv r û ivavrıta ronu> fj. K al rovd' 6p,oUos

«\eı Kal in i tov nocrov kal eır'ı r o û ttoioû. 13


KaCroı Tovro £)/- 13
r e îr a ı, 8 ıâ rC n o r e Kiveîraı els rov a v r û v tottov r a Kovcpa

Kat r â /3a p e a . alrıov ti ö r ı netpvKev noı, Kal t o ît ’ lcrrtı> to '5


KOV(pu> Kal fia p fî eîvq.ı, ro p.(V rŞ âvco rö 8e r£> k&to)

bi(t>pıupevov. dvi’âpeı ti (crrlv K0İi(p0V Kat fîapv T ;o W a )(S )S ,

w o "H fp eîprjraf orav re yap 7) vbaıp, bvvâpeı y i ttoÎh ia r ı


kov4>ov, Kal orav â ı o , İa rıv ü js İ n bvvapeı (ivbe'xeraı y ap

ipntobı(op.evov p.i] âvoi elvaı)' a \ k ' iâ v âcpaıpeÛjj ro ip.no- 20

bıÇov, iv ep ye î Kal âtı âvtarepa) yıyveraı. dp.01o>s 8 e Kal r o

■noıov els to iv ep ye ia dvaı pera[iâX\eı- evOvs yâp 6«ı>ptî

to in ıa r rjp o v , i â v pr/ ti Küo\vr)‘ Kal to notrov İKTeîveraı,

iâ v p.rj rı KaıAtfy. o 8e rö v(pıcrrdfitvov Kal km Kvov kivi)-


rras Zarıv cos Kiveî earrı ti a>y ov, olov 6 rov Kiova vtto- 3 5

o"rrâ<ras rj o rov Ktdov âtpekâjv â n ö ro û cktkov iv rto v b a r r

Kara <rvıxj3 efir}Kbs , ıp Kivet, &artttp Kal i] â vaK kaadtîıra

a-<paîpa otıx in rö rov roî\ov İKivyûtj <l\A.’ ırno ro û f3a\\ov-

ro s. ö r ı p t v roıvvv ovbev Tavrını/ avro Kiveî e a u r ö , bijkov"

aA A a KivTjaioıs âpxhv °v T°C Kiveîv ovbe ro û noı- 3°


eîv, â A A a ro û 7râ c r^ e ti'. tl bij K a v r a ra Kivovpeva rj (pv-

<reı Kiveîraı ıj rrapâ <pv(rıv Kal /3 ta, Kal ra re /3 ıa Ka'ı


napâ (pvcrıv ırdvra vtto tivos Kal in ' â A A o r, râv 8e <pıı-

<reı n d \ ı v râ 0’ v<p’ aîırûv Kivovjıeva w o T iv o s Kiveîraı

Kal râ fii] v<p' avrûv, olov râ kov(pa Kal râ flapta 35

(rj y â p ırno toû ytvvıjaavros Kal noırjo-avros novıpov rı fiapv, 256»


i) v n o ro v râ ip n o h ı ^ o v r a Kal Koikvovra Av<ravro s), ânavra

âv r â Kivov)aeva v n o tivos klvolto.

^ 10 . y 1 o m . F 1 1 tottov fîvni E 2 1 2 8* o m . E 1 iv
rai ö tn . K 1 1 3 eVl tov a lt . o m . F Kaimi ] Kat S ÇrjTtiTaı
E j K A S : (rjTfl E 1 1 4 aiiTov E F 15 ıcai r a ] r ı Kat H
TTOV S 1 6 Kai] fj H KOTûl t o Tül âvti> F H ' 1 7 &ıvtpıtT~
fifvtav J nkfoı/n^oıç F H 1 8 Tt om . H K 1 ye 0 111. H :
8c F 1 9 i l E H S : om . F I J K yap o m . E 2 1 (pepfTaı
FH 2 5 i s E F I J K S : per m H T Kiudraı F 1 2 6 o om .
FKT «V fit r<p E 27 r) om. F 29 avro om. S in vro
Kivet F 3 3 r a rrapa K 34 far a vrû v E 35 ra. Tf
Kov(j)a A 256“ 2 >] om. E 1 3 « * '• • • rti'as] Apa • . . t i v o s âv A
4038 t3
FİZİK 8 361

nlıı.şur, sözgelişi hava sudan oluşur (çünkü bu ilk olanak halindeki şey),
ıiı<ık hafiftir ve bir engel olmadıkça etkinlik halini gerçekleştirecektir, ‘ha- 10
III1in ‘bir yerde’ki etkinlik hali ise yukarda olmaktır. Karşıt yerde oldu­
ğumla, bu engellenmekte demektir. Nicelik ile nitelik konusunda da bu
ıİt inim böyle.
Y ine de acaba niçin hafif nesneler ve ağır nesneler kendi yerlerine
ılogru deviniyor, diye soruyoruz. Nedeni şu: ‘bir yerde olmak’ doğaca on-
lur;\ verilmiş, zaten hafif ve ağır olm ak demek de bu, biri yukarı öteki 15
ıişngı ile ayrılmış. A m a dediğimiz gibi, ‘olanak halinde hafif, ‘olanak ha­
llinle ağır’ çok anlamda kullanılıyor, çünkü su sözkonusu olduğunda, bir
hiçimde olanak halinde hafiftir (çünkü yukarda olmasını engelleyen bir
m■y olabilir), ama engelleyen şey ortadan kaldırılırsa, etkinlik haline geçer 20
w her zaman daha yukarı gider. Nitelik de etkinlik haline doğru aynı ş e ­
kild e değişir. Nitekim bir şey engellemezse, ‘bilgili’, hem en bilgisini kul-
l.mtr (theorei). Yine bir şey engellemezse, ‘nicelik’ de yayılır. Altta duran
V<ı da engelleyen şeyi devindiren kişi ise bir anlamda devindirir bir an­
lımda devindirmez, sözgelişi destek olan direği çeken ya da sudaki bent- 25
ifiı bir taş çeken kişi, ilineksel anlamda devindirir. Tıpkı duvara çarpan
topun duvar tarafından değil, atan kişi tarafından devindirilmesi gibi.
I Vınek, bunlardan hiçbiri kendi kendini devindirmiyor, bu açık. Bunlar
dhette bir devinim ilkesi taşıyor, ama devindirmenin ya da etkinlikte bu- 30
lunmanın değil de edilginlikte olm anın ilkesini. İmdi bütün devinen
nesneler ya doğal olarak ya doğaya aykırı ve zorla deviniyorsa, hem zorla
hem de doğaya aykırı devinenlerin hepsi bir şey tarafından devindirili-
y<ırsa, yine doğal olarak devinenlerin içinde de hem kendileri tarafından
ık-vindirilenler hem de kendileri tarafından devindirilmeyenler bir şey ta­
hılından devindiriliyorsa - sözgelişi ağır nesneler ile hafif nesneler (çünkü
y;ı onları oluşturan ve ‘hafif, ‘ağır’ kılan şey tarafından devindiriliyorlar 256a
y:ı da engelleyen, önüne geçen şeyi ortadan kaldıran nesne tarafından),
Initün devinen nesneler ‘bir şey' tarafından devindirilseler gerek.
362 <E>Y2IKH2 AK P0A2EQ 2 t)

T o C ro 8e B t^ û s * fı y â p ov bı aiıro to kivovv, âkkb. î( *


5 irtpov o Kiveî r o kivovv, rj bı aiıro, Kal tovto t) ırpû TOK
p erâ rö (<T\aTOV rj dia ırkeıdvaıv, olov rı ŞaKTrjpıa Kivtî r i j> !

klöov Kal Kiveîraı vito rijs \eıpds KivovyÂvrjs iııro to C dlN


Optirrov, oİitos 8 ’ ovKtrı r û vtt' â k k o v Kiveîadaı. &jj.(plo jf | '

Kiveıv <pa)j.ev, Kal ro reKevraiov Kal to ırpürov r & v kivovv*

ıo toûv, âkkâ fiakko v ro npûrov İKeîvo yap Kiveî râ rekev*

raîov, âAA’ ov tovto t o ırpStrov, Kal âvtv p e v rov TTpdrov t 4

rtkevraıov ov Kivr\<rtı, İKeıvo d ’ âvtv tovtov, olov 77 f$aKTX\pl&

ov Kivr/creı p.r/ kivovvtos tov apOpûrrov. el brj âvâyKr) n a v rb


kivovpLfvov vito tlvos re Kiveîtr&aı, Kal rj vıro Ki.vovp.ivOV İli1
15 â k k o v juiTj, Kal ei p.(V vtt' &kkov [Kivovp.(vov], âvâyKr] r t

eîvaı kivovv h ov\ vts âAAou ırp&Tov, el Be tolovto t o Ttpârov,


ovk âvâyKr] OaTtpov (âbvvarov y a p els atrtıpov U v a ı t o kivoüv
Kal Kivovp.evov vtt' â k k o v a v r o • r â v yâp ânefptav ovk İittiv

ovbev Trp&TOv )— e i ovv âırav pı'ev to Kivovp-evov vtto tlvos Ktvel-


ra i, to 8e ırpÛTov klvovv Kivtîraı p.ev, ov\ vtt âkkov b{,
21 âvâyKi] avro v<p’ a vro v Kivtîuöaı.

21 (T i be K at âJ8e tov avrov


tovtov k o y ov earıv errekûeîv. n av yap ro kivovv r i re Kiveî Kal
rıvL rj y â p avrS> Kiveî ro kivovv rj âAAw, olov a v Ö p am o s rj
avros rj rfj fiaKrtıpCa, Kal o âvffios Karej3 aXev rj a vrds rj
25 o Aıöos ecocrev.
ov âöwaroı> 5e K iv eîv âvtv to û
aiıro avrip

kivovvtos to 2) Kiveî- âAA’ el p.tv aiıro aiırSs Kiveî, oiı/c

âvdyKtj aAA o eîvaı <Ş Kiveî, â v be ?j erepov t o m Kiveî, earıv


ti o KLVijaeı ov rıvl âAA’ aiırS>, rj els âıteıpov etcrıi’. et ovv
Kivovp.evov rı Kiveî, âvâyKr] arijvaı Kal p.i] els âıreıpov levar

30 et yâp i] fiaKTrjpia Kiveî r <3 KivtîaOaı Vito rrjs x €lP°s> V

a 4 avt o s c r ip s i : aİTİ> E F K : tavra H I J t o Om. J âXXa . . . 5


kivovv o m . F * 5 avTÜ s c r i p s i : avro 11
8 &t H 1 3 kivovvtos]
kivov litvrı imo F İ J 1 4 T f) avro F i7rüj vnu t o v E j F
Kcıpevov I 1 5 Kivovfievnv o m itte n d u m v e l pev ( m â t o v ) s c r ib e n -
dum . c i. S p e n g e l 1 6 8 f J 5i tö J 1 8 ıtal] Kal t o E sA inelpmv
oiıStv eo-Tt npÛTnv K 1 9 e!'] fl piv E rıvn s] k iv o G v to s K 2 1 St
om . J 2 2 yâp o m . K 2 3 ^ aÛTiis E H K S : trlrâs I J :
mİTia F 2 5 T O Û ] tovtov E 1 auroı S , B e k k e r : aiıro H I J 2 : aiıro
E 2F : o m . E 1J 1 K 2 6 klvhtoi F 1 â \ X ' . . . Ktvel om . I
avro o m . K avroî fe c it J a : a İt û E 1 : airo E 2 27 o E s
âv] f i K ğ om . K t> E s 2 8 Tl Ka\ o E K (n\X m ) â \ X ’
Spengel aûro E 2 îijaıv K
FİZİK 8 363

1 Un ılıı iki biçimde oluyor: ya devindirenin kendisi aracılığıyla de­


lin lı ııl irenin devindirdiği başka bir şey aracılığıyla, ya da kendi aracı- 5
f>ı Uıı ila ya uçtan/sınırdan sonraki ilk gelendir ya da birden çok
j l ı i ı lıi ulur. Sözgelişi sopa devindirir, çünkü insan tarafından devindi-
ı 1 1 ı,ır:ı(ından devindirilir. İnsanın devindirmesi artık başka bir şey
‘ in bu ı devindirmesi aracılığıyla değildir. Demek ki, devindirenlerin
ı «mumcusunun hem de ilkinin, herikisinın de devindirdiğini söyle- 10
riiım ılalıa çok ilkinin, çünkü o sonuncuyu devindiriyor, oysa sonun-
llll ılı-vindirmiyor, yine ‘ilk’ olmadan ‘son’ devindirmeyecektir, oysa
||>l nlmadan öteki devindirir. Sözgelişi insan devindirmezse, sopa de­
lin in '/,. Demek devinen her nesnenin bir şey trafmdan devindirilme-
«ııiunluysa, bunun da başka bir şey tarafından ya devindiriltnesi ya da
İimIlı ilmemesi zorunludur. Yine devinen nesne başka bir şey tarafın- 15
ı ılı viüdiriliyorsa, başka bir şey tarafından devindirilmeyen bir ilk de-
iı111 { inin olması zorunludur. İlk devindirici böyle bir şeyse, başka bir
ıı <>111k i l s i zorunlu değil (devindiren ve kendisi de başka bir nesne ta-
1, 1.1li devindirilen nesnenin sonsuza gitmesi olanaksız, çünkü sonsuz-
4ın İrinde bir ‘ilk’ yoktur). Eğer devinen her şey bir şey tarafından de­
lilli iliyorsa, ilk devindiren de deviniyor, bu ise başka bir nesneye bağlı
Dİiıiı' dın gerçekleşiyorsa, onun kendisi tarafından devindiriliyor olması 20
(•ilimin.

Ilı: aynı tem ellendirme şöyle de geliştirilebilir: her devindiren nes­


in İn in bir şeyi devindirir hem de bir şey aracılığıyla, çünkü devindi­
ği ı y.ı kendisi aracılığıyla ya da başka bir nesne aracılığıyla devindirir,
•n. imlişi bir insan ya kendisi aracılığıyla ya da bir sopa aracılığıyla, rüz-
y.ıı 'l.ı ya kendisi aracılığıyla ya da savurduğu taş aracılığıyla sürükler,
h» ,l-,ı bir nesne aracılığıyla devindiren bir nesnenin, kendisi kendi ara- 25
ı ılı rı yİ a devindiren bir devindirici olmaksızın devindirmesi olanaksız.
Anı.ı kendisi kendi aracılığıyla devindiriyorsa, onun aracılığıyla devin-
,lıiıliı;i başka bir nesnenin varlığı zorunlu değil. O n u n aracılığıyla de-
* lı ı<lı i tliği başka bir nesne varsa, bir nesne aracılığıyla değil, kendisi
ıı ıı ılığıyla devindirecek olan bir şey de vardır, yoksa sonsuza gidilecek-
ııı İmdi devinen bir nesne bir nesneyi devindirirse durmak ve sonsuza 30
Miiım-ınek zorunlu. Nitekim sopa el tarafından devindirildiği için devin-
364 OYZIKHZ AKPOAZEQ2 f)

5. 2 56® 4 — b 22
Xet/o Kivel tijv (3 aKTt]piav el be Kal Tavrı] dAAo Kivel, Kal
ra v rtjv erepov r t to kivovv. öt a v brj T i v ı Kivfj del erepov,
âvâyKt] elvaı ırpoTepov ro aiırö aiırût kivovv. e l ovv Kivelraı » ,
fie v t o v to , /xij âAAo be t ö kivovv avro, âvâyKt] avrö aiıro
Kivelv’ loare Kal K a r a rovrov rov \ o yov îjroı euObç rö kivov- 2 J
lievov vı to to v aiıro kivovvtos K iv elra ı, t/ ep^fraı trore eli rö
roıovrov. 3
ırpos be toîs elprjfievoıs K a l <Söe ctkohoîhti T a v r a 3

avp.j3 i]<TfTaı T a v ra . el yap iıtö KivovpÂvov Kivelraı rö ki-


vovptevov ırâv, ijroı tov to imâpyeı roîs rrpâyjiacrıv Karâ (rvp.- 5
/3 e/37 )Kos, tüore Kivelv piev Kivov]xevov, ov p-ivroı bıa rö Kivelırdaı
aiıro, 7] ov, â \ \ a K ad ’ avrö. ıtp&Tov fX(V ovv el Kara
o-v/J.(3 e/3 r]Ko's, ovk âvayKt] Kivelırdaı to kivovv. el öe to ü to ,
bfjkov â>s ivbe^eraC Trore pitjbev KiveltrOaı rûtv ovtiov ov y a p
âv ay Kaîo v ro <n)p/3f/3r)K0f, âA\’ evbe\âpıevov p.i/ elvaı. 1 e av to
ovv düfiev rö bvvaröv elvaı, ov Sev âSdvarov <rv/x/3 rf(rerac,
yj/evbos 8’ îaoıs. ak, <. ro Kİvrjtrıv \xi] e lv a ı â b v v a r o v ' be-
beiKTaı yâp Ttporepov ö rı âvâyKt] Kİvr\<Tiv âel elvaı. Kal eiı-
A o y ü jy be tovto (Tvp.j3 ((3 -qKev. rpîa yâp âvâyKt] elvaı, r o re

Kivovp.evov Kal ro kivovv Kal to <L Kivel. ro ptev ovv Kivovpıevov 15


âvâyKt] Kivtlcrdaı, Kivelv b ’ ovk âvâyKt]' rö 8’ <L Kivel,

Kal Kivelv Kal Kivelırdaı (<rı>/jtp.«ra/3 <iA\eı yap tovto âjxa


Kal K a râ rö aiırö r Ş KivovjJ-evta o v bij\ov b ’ e m t&v Kara

rotrov K U /o v ım a v âırreırOaL yâp â\).ijh<ov âvâyKt] MeX P l T t "


vös)’ rö be kivovv ovrtos c5o r ’ elvaı //.t] ıL Kivel, âKivt/rov. etrel 20
S’ öpOıjiev ro e<rxarov, o Kivelırdaı pev bvvaraı, Kivıjo-ecos

8’ âpxi]v ovk e\eı, Kal ö Kivelraı p.cv, nûx inr' a AA011 8t

* 3 1 Kivcirnı F Tfl ffaKTtıpia E raûrg P a c İ l l S : ravrrjv II


<îXXo t i Ktvtî E 3 2 t i om. K âı) r ı E H 3 3 avr â I :
nura F : (av ro J : ro E a aû rö F H I : a i r ö 'E 3 4 av ro] avraı
FKa a v ro aifrut K I jcai om. I ro Ktvoiıptvov rjroı tvâvs A
2 Kiii^a-fTaı A ti F 3 - 2 7 ırpâs . . . £>ı> h ic n S : a n t e 2 5 8 * 4 i7
yp. A T 3 T a v r a a v p f ir ja c r n t ] c rv ııfÎT iatT tu T n irrâ A T a v r a n a ı / r a ( îr o -
0
i t a avfi Tia'eraı K 2 4 r a v r n ] ır a v r a F 5 Totc n p d y f t a o ı v vnaPXfl A
ıcnrâ] rj K a r â E 2 6 K tvtı F K o i ] fil] F I 7 a i ır o E F * J K P :
a i ır o â t ı F ' H I 8 kikiiûk F S : ıctv o v fitv o v E I I I J K 1 0 /*')] p i v
p ır ıl I I « r a i ] p n e ıv a t E ' F a v f iB m v r ı J 1 1 3 yap E K S : y ııp toO-
to F J J : y â p tfSi) t o v t o H 1 4 8i E J S : 817 K : o m . F H I t iv a t
âııâyu rı H 1 6 âvııyK rj fi i v K t v t ıa ö a ı A 1 7 t o v t o K A P S : r o iı r o v
tö E 1 Q ripa'yKi] aXXrjXa)i> ouraı p e ^ p t A rıı-os] y i r u m s F 2 0 ovrtûÇ
n’f i & a r F K a o E 2 2 2 - 3 u v c tr a ı . . . cıXA’] K tv tî p e v , v ır <îXXou
8i mvt'naı âXX’ o v x P r a n t l, fo rt. S 2 2 o iıx a n t e 2 3 v<j>' A
FİZİK 8 365

illi İyotsa, el sopayı devindirmektedir. Başka bir nesne de onun aracılığıy­


la dı-vindiriyorsa, onu devindiren de başka bir nesne olacaktır. Demek
kl, lı;ışka bir nesne aracılığıyla devindiren nesne hep başka bir nesneyse
ılıdın ı'ince kendisi aracılığıyla devindiren bir nesnenin varolması zorun­
lu İmdi bu da deviniyorsa, ama devindiren başka bir nesne değil de
lı inlisiyse, onun kendi kendini devindirmesi zorunlu. Dolayısıyla bu te- 256b
im llcndirmeye göre, ya devinen nesne doğrudan kendi kendini devindi-
iı n nesne tarafından devindirilir ya da böyle bir devindiriciye, [kendi
lı inlim devindiren bir devindiriciye değin] gidilir.
Söylediklerimize ek olarak şöyle bakıldıkta da bu aynı sonuçlar çıka-
ı ıikı ır: her devinen nesne bir devinen nesne tarafından devindiriliyorsa,
İm sonuncusu ya nesnelerde ilineksel olarak bulunur, dolayısıyla devin- 5
ılltık İiği için devinir ama ‘kendisi’nin devindirilmesi aracılığıyla olmaz
İm, ya da ilineksel anlamda değil, 'kendinde’ bulunur. İmdi ilkin ilinek­
ti I ;ınlamda ise, devindirenin devinmesi zorunlu değildir. B u doğru ise
lılı zaman varolanlardan hiçbirinin devinmemesi olası olur, bu açık,
ı/imkü ilineksel olan, zorunlu değil, olmaması olası olandır. Eğer bunun 10
ııl;ı nakli olduğunu kabul edersek olanaksız olmayan bir şey sözkonusu
ı ıLıcaktır, ama belki bu yanlış da, bir devinim olmaması olanaksız. Nite­
li İm daha önce devinimin her zaman varolmasının zorunlu olduğunu
göstermiştik. Bu sonuç da akla son derece uygun, nitekim üç şey zorun­
lu: ‘devinen’, ‘devindiren’ , ‘devinme aracı’. İmdi devinenin devinmesi 15
,'orunlu, devindirmesi zorunlu değil. Devindirme aracının ise hem de­
vindirmesi hem de devindirilmesi zorunlu (o devindirilenle birlikte deği­
şir, çünkü devindirene göre devindirilenle aynı ilişki içindedir, yere göre
devindiren nesnelerde bu açık: çünkü burada devindirenle devinenin
lur yere kadar birbirlerine bitişik olm ası zorunlu). O n u nla devindirdi-
i;i bir araç olmayacak şekilde devindiren nesne ise devinimsizdir. Ma- 20
dem biz devinmesi olanaklı olan am a devinim ilkesi taşımayan sonun­
cu nesneyi ve başka bir nesne tarafından değil, kendisi tarafından de­
vindirilen nesneyi görüyoruz, devinmez olduğu halde devindiren
366 <E>Y2IKHZ AKPOA2EQ2 f)

aA A ’ v<p’ a v ro v , ev k o y o v , ıv a . p.î) â v a y K a lo v e'nrwpLev, Kal


r o r p ır o v e îv a ı o K iv fî aKivr\Tov ov. b ıo Kal 'A v a Ç ay o p a s 6p-
25 ö cif A e 'y e ı, röı> j/oCı» ân aû rj <pâ<TKwv Kal â jju y ij e ı v a ı , i ı r d -
8jj y e Kwr)<Tfu>s âp\rjv a v ro v e îv a ı iro n i- ovrco y a p p,ova>s a v
21 Kivoır) aKLvrjTOs a>v Kal Kparoir\ âpıyrjS £>v.
*1 âAAâ jııjv
e£ fi?) /cara ffvp^e^rjKos aAA’ e f âvâyKrjs Kiveırat ro ki­
vovv, et 6e /xr/ Kivoîro, o v k a v Kivoırj, â v â y K t) ro kivovv, rj
jo Kiııeîraı, v Jto i oü tu ) Kivtlaöaı â js ye K a r a ro avro e'ıbof
n )s Kivrjaecas, i] Kad ’ erepov. Aeyaı 8’ r/roı ro 6tpp.aivov
Kal a v ro ûeppaCveaOaı Kal ro iıyıâÇov iıyıaÇecrOaı Kal ro

<j)(pov <pept(r0aı, r) rö vy ıâ (o v <pepe<rdaı, ro 8e (pepov

avÇdvecröaı. âAAâ <j>avepbv orı âövvarov oeı yap ptypı


2 57 a ™ 3ı/ ar6jxcüv hıaıpovvra Aeyeıv, olov el rt hıhâa-Ket yeu ı-

jxerpeîv, rovro bıbâaKeaO aı ytıoperpelv ro a vro , tj ei pı-

ısrei, jİı-nreltrBaı ro v a v ro v rpörrov rijs fii\jrea>s 1 »; o vrui' \x'ev

IMi], âAAo 8’ e£ âAAou yevovs, olov ro (f>epov p-'ev aîıÇave-


5 trOaı, ro 8e rovro aü£ov â\\oıovtrûaı i n ’ oAAov, rö 8e

rovro akkoıovv ire p a v rıva Kiveîcröaı Kivrjaıv. â A A ’ âvayKi]


t r r r jv a r ■ n eırep a a -p .ev a ı y a p a i K iv fo e ıs . ro 8e ır a \ w âva-
Kafiırreıv Kal ro â k k o ıo v v <j>avaı (j>epeır9 a ı ro a vro ı r o ıe lv
ca rî Khv ei evûbs Icfcrj ro (fıep o v ( p tp e a O a ı K al 8 t8 do-/ce-
ıo a O a ı ro b ıb â a K o v (p r]\o v yap orı K iv e ır a ı Kal iııro Toî
av u > rep < a K iv o b v ro i ro K iv o v p -e v o v ırâ v , K al p .â \ \ o v v tto ro v
ırporepov r û v K iv o v v r a ıv ) . a A A â pijv r o v r o ye â d v v a r o v ro
S i 8 cİ<tkod y a p < r v p .^ a îv e ı fi.avûâ.vfiv, 3>v t o fx ev jxî) e \ e ı v rö
*4 8e İ \ e l v £TtıcrTii)xrıv â v a y K a lo v .
14 eri 8 e fiâ kko v tovtü ov âA o-
15 yoı>, o r ı a v p j 3a ı v e ı ir a v ro KivrjTiKov K iv r/röv , eırrep â ır a v
v ıro K iv ov p .ev ov K iv e îr a ı r o K iv o v fie v o v e a r a ı y a p K ivr/rdv, w tr-
ırep el r ıs k e y o ı Trav r ö vyıacrriK Ö v [ * a t vyLaÇ ov] v y ıa c r r o v

*’ 2 6 y t E P : trfp K A 7*01(1 eîvaı A âv puvus F H I J 2P :


/lovtos J 1 2 7 Kimi F l Kparoit) Av UfiıyijS S 2 9 ;/] fi E K
3 0 His ye s c rip s i : û o r e K A : «3a r< rö E : i>s to Gaye 3 1 5 '] S ’ ör»
KA 3 4 a v ç â v u r ö m E K S : n v t ( ( r 8a ı A 2 57 A 1 â ıS â a ıc d v E 1
•2 r) o ın . E 2 3 r) ] ti öf E 2S 4 (facpov /ıtr] <fi‘pâfi(vov E 1
atÇ arSm A 6 («Vtjcrıv KiufurSal H 7 y*l> flatv ai A 9 to
Sı&ûa-Kov 8ı8â<TK(trâat A 12 tû E 2K A P : o m . E 1 1 3 ırv/ıfim-
»oı E 1 6 ® s euv t u E 1 7 X t y fi F H ) ıriıv] orı A
«ai v-yıaÇov seci. Gaye, o m . S : Kal vyıâÇov Kai F H I
I
FİZİK 8 367

l'lı ıiı, üncü nesne olması zorunlu -hadi zorunlu demeyelim de, akla uy-
|it111 ıliyelim-. Bunun için Anaksagoras da U S ’un etkilenmez ve katışıksız
nUıi),'unu söylerken doğru konuşuyor, çünkü U S ’un devinim ilkesi ol- 25
ıi hi ' . ı nı sağlayan bu. Nitekim o ancak bu biçimde, devinimsiz ise devindi-
h İHİir ve katışıksız ise yönetebilir.
Ne ki [ikincileyin], eğer devindiren ilineksel anlamda değil, zorunlu
nlıiiiik devindiriyorsa, devinmediği takdirde devindiremiyorsa, devindire­
lim devindiği sürece ya [kaynaklandığı] aynı devinim türüne göre ya da 30
ululan başka bir devinim türüne göre devinmesi zorunlu. Kastettiğim şu:
yu ısıtan kendisi ısınır, iyileştiren iyileşir, yer değiştirten yer değiştirir ya .
ıhı iyileştiren yer değiştirir, yer değiştirten ise büyür. A m a bunun olanak-
m: olduğu açık, çünkü bu durum da bölünmez olanlara, [türlere] değin 257a
Hlinıek ve şöyle demek gerekir: “geometriyi öğreten geometri öğrenir” ya
ıİn “[bir şey] atan kimse aynı tarzda atılır”. Y a da bu böyle değilse, başka
lıiı devinim türünden başka bir devinim türü çıkar, sözgelişi yer değiştir­
im büyür, bunu büyüten başka bir şey tarafından nitelik değiştirtilir, bu­
nun niteliğini değiştirten başka bir devinim açısından devinir. Oysa dur- 5
inak zorunlu, çünkü devinimler sınırlandırılmıştır. A m a yeniden dön­
mek ve nitelik değiştirten nesnenin yer değiştirdiğini söylemek, yer değiş­
il itenin yer değiştirdiğini, öğretenin öğrendiğini ileri sürmekle aynı şey
(çünkü şu açık: her devinen nesne hem hemen üstündeki devindiren ta- 10
lalından devindirilir hem de daha da önce gelen devindirilenler tarafın­
dan devindirilir). Oysa bu olanaksız, çünkü öğretenin öğreniyor olması
■,<mucu çıkar ki, bunlardan birinin ‘bilgiyi taşıması’ ötekinin ‘bilgi taşı­
maması’ zorunlu.
B u n lard an çok d ah a akla aykırı olan ı da, eğer h e r devinen
nesne, b ir devin dirilen n esn e tarafın d an d evin diriliyorsa, h er de- 15
vindirebilen n esn en in d evindirilebilen b ir n esn e olm ası so n u cu ­
nun çıkm ası. Ç ü n k ü ‘devin dirilebilen n e sn e ’ , ya d o ğ ru d an ya da
lıirden ço k aracılarla, h er iyileştirebilen <ve iyileştiren> n esn en in
368 cI>Y2IKH2 A K P 0A 2E Q 2 û

5. 256b 23 — 2 5 7 b 8
tlvaı, Kal ro oİKobopyjTiKov olKoboprjrov, % tvOvs rj bıa
ırktıovtov' Ae'yo) 5 ’ olov ti kivi]t6v ptv vır' âkkov nav rb
klvt]tlk6v, âAA’ ov raİTrjv rijv kIvi](tw kivijtov ıjv Kivtî ro *#
ıt\r)<Tiov, aAA’ trtpav, olov to vyıao’riKov paOryriKÖv, âAAa
roîrro iıravafiaîvov ttot« «Îs ro aî/ro eîSos, ûıcrTttp tıno-
p tv 7jpoTtpov. to pev ovv ro-İTtüV abvvarov, ro 8 i ırkatrparü-
8 ts‘ âronov yap to avâyKrjs to âkkoıcoriKov avÇrjrov
tîvaı. ovk âpa âvâyKij âti Kivtl<rOaı ro Kivovptvov vır’ aAAov, >(
K a t tovtov Kivovptvov orjjo-eraı dpa. alorf J/roı i 770 ı)p(p 0 VVT0 S

Kivt](TfTaı to Kivovptvov vptoTov, i) aiıro iavro kivi)atı. >7

âAAa ı j
pî}V Kal t( yt 8*oı a-KOTTfîv trdrtpov aırıov Kivrj<rta>s Kal
apxq to avro aiiTÖ kivovv rj ro vır’ âAAou Kivovptvov, İKtlvo
ıra s av Ot îr]’ ro yap avro KaO' avro ov âtı ırpoTtpov aırıov 3 0
ToC Kdö tTtpav Ka'ı aVTOV OVTOS. ÜHTTt TOVTO (TKtTTTİoV Aa-
fiovcrıv aAArjv ap\fjv, ti ti Kivti avro avro, rrûts Kivtl Ka'ı
rlva TpoiTov. 33
avayKaiov 8>/ ro Kivovptvov ârrav tıvaı hıaıptrov 3J
tls ati 8 ıaıptrâ- tovto yap btbtiKraı •npoTtpov iv toîs kaOo-
kov raîs ırtpl (pvataıs, oti ırav ro Ka0 ’ avro Kivovptvov avvt\ts. 257
dbvvarov bu ro avro avro kivovv vdvrj) Kivtıv avro avrâ’
(ptpoıro yap av okov Ka'ı (ptpoı ri/v avrijv (popâv, tv ov Kal
âropov rû tîbtı, Kal a\koıoîro Ka'ı âAAoıoî, uıare bıbâcKOi
âv Kal pavOavoı âpa, Kal vyıdÇoı Kal" vyıâ(pıro -ri)v 5
avrijv vyîtıav. İr i bıâpıcrraı orı Ktvtlrat to kivh)t6 v rovro 8’
io-rlv bvvâptı Kivovptvov, ovk tvrt\f)(fi<}, r o 8e bvvâptı tls iv -
rtk t\tıa v jüabiÇtı, (a riv 8’ t/ Kİvijcrıs iv rtk ty tıa Kivryrov âre-

a 1 8 t!vat E K S : eoraı A. Kat E ! K A S : o m . E 1 ro oi k o S o -


piKav E 2S : râ E * K 2 0 Ktvyrn V E 2 1 paûrfjov H J :
paBıjpaTiKÖt' K 24 yap, ro «AAoiûm/cât' <£ dvaytcrfS a i ^ r o v A
25 f e c i t J 2 : fivaı â fî H t ö kivovv K 1 v t t ] Ktvmrûat vır* J 1

2 7 ı«VTj6f]<j€Tat E 2 Ş ] 1) t o F nvrâ I lS P : a v rö rj S 1 2 8 kiu


om . S «i] rj E 1 2 9 t o ad - d e l. E : a v ro o m . S Kivovptvov
E K S : om . A 3 ° bv o m . J T aırıov a t î ırporfpov A î nporepov
afi Kat atrtov T 3 1 avrov aırıov ayraç I 3 3 to K A S î om .
E 34 « fİ o m . E b 1 roiç o m . A Kivovpcvov Kn$r avro
KS 2 TTtıvrı E av ro o m . S 3 (fctpoıro K A S 0 : <j)ipoı
ESPT av o m . H <pcpoı K A S 0 : (frtpoıro E S ^ T 0<p opdv E 1
4 >cai K A S 0 : >) E S P T â\\oıoLTo Ka'ı A S l aXAo iovro Kul K î o m . E
5 fiavBâvot E K S T : â ıS a a ıc a ır o A /cai v y ıa £ o f K A S i OIÎ1. E
7 &vvâp.*t a lt .] Kivovptvov E K P
FİZİK 8 369

İyileşebilir, her ev yapabilenin ev yapılabilir olmasının ileri sürülmesi gi-


|<l, ılcvindirilebilir olacaktır. Dediğim şu: sözgelişi devindirebilen her
iii-nik- başka bir n esn e tarafından devindirilebilen şey olsa, yine yakının-
ılııklni devindirdiği aynı devinim açısından değil, başka bir devinim açı-
»ııııliin devindirilebilir olacaknr, yani iyileştirebilen şey öğrenebilir de
ıılm iiktır, oysa daha ö n ce dediğimiz gibi, böyle gidersek bir zaman aynı
ulu- ulaşılacaktır. İm d i bunlardan biri olanaksız, öteki kurgulama, çünkü
ı|r/;iştirtebilen n esn en in zorunlu olarak büyüyebilir olması saçma. De­
rnek ki, devindirilen nesnenin her zaman kendisi de devindirilen başka
lılı nesne tarafından devindirilmesi zorunlu değil. Öyleyse durulacaktır.
I »i ıliiyısıyla ilk devinen nesne ya duraduran bir nesne tarafından devindi-
ılltvck ya da kendi kendini devindirecektir.
Ama bu durum da devinimin nedeni ve ilkesi acaba o kendini de­
vindiren nesne m i, yoksa başka bir nesne tarafından devindirilen nesne
mİ diye bakmak gerekse, herkes ilkini kabul edecektir, çünkü kendi başı­
mı neden olan şey, kendisi de bir neden olmasına karşın başka bir nes­
neye- bağlı bir n ed en olan şeyden her zaman daha önce g elir. Dolayısıyla
liıişka bir başlangıçla şunu incelemeli: kendi kendini devindiren bir nes­
ne varsa, kendini nasıl ve hangi tarzda devindirmektedir?
İmdi her devinen nesnenin hep yeniden bölünebilir olan nesnele-
ıe bölünebilir olm ası zorunlu. Ç ünkü ‘D oğa Ü zerine’ daha önceki ge­
nel konuşmalarım ızda şunu gösterdik:81 ‘kendinde’ devinen her nesne
mireklidir. O halde kendi kendini devindiren nesnenin her yerin-
ıle/bütünüyle kendi kendini devindirmesi olanaksız, çünkü bu durum-
>l.ı tür bakım ından tek ve bölünmez olm asına karşın, aynı yer değiştir­
me açısından h em yer değiştirtecek hem de yer değiştirtilecektir, hem
nitelik değiştirtecek h em de nitelik değiştirecektir, dolayısıyla, öğretecek
ve aynı zamanda öğrenecek, aynı iyileşme açısından iyileştirecek ve iyi­
leştirilecektir. A yrıca, devinebilir olanın devindiğini belirlediydik82.
Ama bu gerçeklik h alinde değil olanak halinde devinen demektir, ola­
nak halinde olan gerçekliğe doğru gider ve devinim “devinebilir olanın
370 DY2IKH2 AKPOA2ES2 0

Atjs. to 5 e Kivovv i/Btj iv e p y e ia l o r w , o îo v Oepp.a'ıveı t ö deppbv


ıo «at o\ w s y t v v a rö i\ o v r ö eıSos. <3trû’ â p a t o a iıro Kara.
rö a iıro Oeppöv e o r a ı Kal oiı dep/xöv. op oıu ıs de Kal tw v &k-
ku>v eK a o ro v , ö<rwv r ö kivovv av ay ıtı j İ x eıv o ’vvtivvp.ov. r ö
1 3 piev â p a Kiveı r ö 8 e Kiveîraı r o v a iıro a iır o kivovv t o s .
J3 ö n 8’
oiiK ItT T iv a iır o a iır ö k iv o v v o v t o js w<tO' İ K a r e p o v iıtf>' İK a r e p o v
I 5 K iv e îa Ö a ı, İ k tû > vb e (fta v ep ö v . o v r e y a p e o r a ı ır p & r o v k iv o v v o v ­
b e v , et y e a iır ö e a v r ö K turjcreı e K a r e p o v (rö yap n p örepov a£-
T i û r e p o v r o v K iv e îa O a ı r o v e \ o p .e v o v Kal k u rfjareı p t â k k o v 8ı-
X&>s yâp K iv e îv ijv , rö p ie v rö in r â k k o v K iv o it p e v o v a iır ö ,
rö 8 ’ aiırö)' iy y v r e p o v 8 e rb T r o p p ıir e p o v r o v k i v o v p e v o v rrjs
10 a p x y s V t o n e r a Ç ı iy en oiiK d v a y K r j r ö K iv o iıv K iv e îa Ö a ı e l
pi[ ii(p’ a iır o v K a ra crvjj./3 e/3 i)KÖs âpa a v r iK iv e î B â rep o v.
( k a f l o v r o ı v v v iv 'ö t ^ e t r d a ı p.r\ k i v e ı v İ a r ı v â p a r ö p .e v k iv o v -
p .e v o v r ö 8 e k iv o v v U K İvrjro v- e r i oİi k dvdyKf) r ö k iv o v v avriKi-
v e îa d a ı, aAA’ i} aKİvrjTÖv ye rı Kiveîv âvdyKTj t\ a iır ö v<f>’
35 a v r o v K iv o v fie v o v , e îır e p â vâ yK T j d e l kiv t }<t i v e l v a ı . İ r i fjv K i v e î
26 KtvTjo-ıv, Kivoît dv, <5 ore rö Oeppaîvov Öepjiaiveraı.
26 aAAa
pıjv oiıbe roiı ırpdiTias aiıro aiırö klvoİivtos ovre ev pöpıov
oiıre tt\elco Kivrjtreı aiırö aiırö eKatrrov. rö yâp ökov el kl-
veîraı aiırö iı<f> aiırov,'ijroı iıırö rû v aiıroiı Tivos KiVT\<reraı i)
30 5 Aoı> ii(f>’ ökov. et p.ev ovv rÇ KiveıadaL t i popıov aiıro ii(f>'
aiıroii, toİit' &v eıi] rö TtpGtrov aiırö avro kivovv {^oıpurOev
yâp tovto p.'ev kivıjtreı aiırö aiırö, rö 8e öAov oiııce'rı)* el 8e
öAov i<j>' ökov K i v e î r a ı , Kara crv\jı/3 e/3 r)KÖs av ravra k i v o î
a ı ıra eavrd. âJare ei /ıî] avayK aîov, tiktf(/>0 ıo pij Kivovpeva

b IO yevvâ K A S : yivcraı E ro alt. o m . H I icara to avro


K A S : om . E 1 2 öaov K 1 : o<Ta K ! 1 3 aiıro E 1 K A S :
om . E 1 1 4 o İik o m . E 1 carıv E K S : cvhi^eraı A a iır o ]
to avro E ’ F S kivovv E K S : Kiveıv A <*ıaâ’] o)s Kaö
1 5 ovfttvı y€ E 1 6 aiıro eavrd K S ! a v r â aiırö E : eKıırcpov A
İKarepov Kivrjocı H J : kivci cKarcpov F : kivt)<tci I alrtoncpov
E 2K Â S : o m . E 1 1 8 ro alt. o m . F K : râv E 1 : ri>ı E ®
2 0 Ktvüiifttvov K i v e ı v yp. A 2 2 ekafiov roivvv E F H I I 2S : ekafic
roıvvv J 1 : roivvv ekaftov K 1 : 8c t \a/3cıv K 2 ( ar aı E l K : eri J
et fecit E 2 3 e n n S : evci Prantl 2 4 $ o m . E 1 : ei E 2
rı o m . F K L7r’ alrtıv I' J 2 5 ~ 6 Kiveîraı. . . Kivairj E 2A 2 6 kivoit*
E K S : Kaı Ktı/oiT A 32 yâp tovto fiev KAS Z fxev yâp tovto E
33 av om. H K tvo l raîiTu F IJ : tüvit Tavra H 34 âvaytcala HI
FİZİK 8 371

lıHıı.ımlunmış/gerçeklik halidir”83. Oysa devindiren nesne zaten gerçek-


lli. kitindedir: sıözgelişi [zaten] sıcak olan nesne ısıtır, kısaca biçimini ta- 10
fiyatı nesne oluşturur, meydana getirir. Dolayısıyla aynı nesneye göre ay­
ın muhı aynı ne:sne hem sıcak olacak hem de sıcak olmayacaktır. Devin­
ilin ııinin eşadı taşımasının zorunlu olduğu öteki nesnelerin herbirinde
ılı I>ıı böyle olacaktır! Demek ki, kendi kendini devindiren nesnenin bir
yıiııi devindirir İbir yanı devinir.
Kendi kendini devindiren nesnenin heriki parçasının heriki parçası
lıihilından devindirilecek şekilde olmasının olanaksız olduğu surdan
in, 11-: lıeriki parıça da gerçekten kendi kendini devindirecek olsa, hiçbiri 15
lll> devindiren (olmayacaktır (nitekim ilk gelen, ardından gelenden çok
d.ılı.ı devinim medenidir ve daha çok devindirecektir, nitekim devindir-
ııırk iki biçim de olanaklı idi: biri, nesnenin kendisi başka bir şey tarafın­
dım devindirildliği için [devindiriyordu], öteki ise, nesne kendisi aracılı-
ıııyl.ı devindiriyordu. Devindirilenden daha uzak olan nesne başlangı-
ı m ilkeye aradaHd bir nesneden daha yakındır). Öte yandan, devindirenin 20
ti udisi tarafmdlan devindirilmedikçe devinmesi zorunlu değil. Dolayısıy­
la ( ıieki parça illineksel anlamda karşı devinimi gerçekleştirir -devindirme­
mi- olasılığını tben böyle aidiydim84. Demek ki, bir devinen var, bir de
ılı vindirilemeyen devindiren. Öte yandan devindirenin kendi payına de­
vi nınesi/devindirilmesi zorunlu değil, ama madem devinimin hep varol-
ııı.ım zorunlu, ya devinmeyen bir nesnenin devindirmesi ya da devindire­
lim kendisinin kendisi tarafından devindirilmesi kaçınılmaz. Ayrıca (her-
lun','i bir p arça da öteki iki parçayı devindirecek olsa), devindiren nesne 25
devindirdiği devinime göre devindirilecektir, dolayısıyla ısıtan nesne ısı-
ıı.ıı ;ıktır85.
Ne ki, doğrudan kendi kendini devindiren bir nesnenin, kendi ken­
dini devindirecek ne tek parçası olur ne de birden çok parçası, çünkü
I'i mi nün kendiisi kendisi tarafından devindiriliyorsa ya kendi parçaların­
dan biri tarafımdan devindirilecektir ya da bütünü, bütünü tarafından.
Imdi bir parça.sı kendisi tarafından devindirildiğinden ötürü deviniyorsa, 30
I endi kendinii devindiren’ ilk devindiren bu parça olacaktır (çünkü bu
ıyrı başına ayrıldıkta kendi kendini devindirecektir ama bütün [kendi
I * ndini devintdirmeyecektir]). A m a eğer bütün, bütün tarafından devin-
>lııiliyorsa, paırçalar kendilerini ilineksel anlamda devindireceklerdir.
372 <J>Y2IKH2 A K PO A2EQ 2 d

5. 257b 9 — 258a- 26
v<f>’ avrûv. ri]s oArjs Zıpa to pûv Kivr/atı aKÎvıjrov ov ro bt 258*
mvıj0 i)<rtrai' fiövais yap ovtois olov re t i avT0 Ktv7jT0v cıva ı.
i r i tıırtp ti oKt] avTij avTijv Kivtî, tö p.iv Ktvi]crtı aiırrjs, ro
8e kn»j)<reraı. 7/ âpa A B v(f>’ avrijs re Kiı»r/07 jcreraı «at iıırû
rfjs A. 5
i ı ret 8i Kivtî tö jxiv Kivovfitvov tır &AAou to 8’ dkCvtj- 5
tov ov, kal KLVeîraı rb p.tv kivovv to 8e ovhiv kivovv, to avro
avro kivovv avâyKi] ÛKivtjTov elvaı kivovvtos 8e, Kal İ t i İk
Kİvovfiivov ur) kivovvtos b’ t£ âvâyKT] s, âAA’ bırortp’ trvxtv.
tarta yap ro A kivovv p tv aKİvrfTOV ot, to 8e B Kivovpevöv re
VTtO TOV A Kat Kivovv rö İ<f>' (5 r , TOVTO 8 İ KlVOVflfVOV fltv vıto 10
tov B , /j.t/ kivovv bk firjbiv thttp yap Kal 8ıa ır\tı 6 vmv i}£tı
71OTe tls TO r , tlTTto 81’ İVOS flOVOV. TO Oj/ ânav A B P avro
iavro Kivtî. a \ \ ' tav atf>t\aı rö T , rö fitv A B Kiirfatı
airro iavro, rö \ıiv A kivovv r â 8e B Kivo'ufitvov, to 8e T ov
KivTjdtı aiıro (avro, ovb' oAaiî KivrjtrtTaı. âAAâ p.i]V ovb’ 7/ >5
B r Kivrjo-tı avrr) iavrfjv avtv tov A ' to yap B Kivtî r â
KivtîcrOaı vır’ âAAov, ov tS> v<f>’ airov tivos p.tpovs. to âpa
A B ptâvov avro tavrb Kivtî. âvdyKij âpa to avro tavro
kivovv e^etv rö kivovv aKivr/rov S i , Ka'ı to Kivovp.tvov /ou/Ser
bi kivovv i £ avâyKT)s, hırrâp.tva Îjtoi &/x<f>a> âAAı/Aaır rj dartpov 10
Bârtpov. et p.tv ovv (Tvvtyts e o rı rö kivovv (to p.tv yâp Kivovp.tvov
dvaynaîov tlvaı <rvvt\ts), ât/rerat İKartpov İKartpov. 8rj\ov br/
orı to ırâv avro «avrö Kiı>eî oti t& avrov rt tîvaı toiovtov olov airro
a iro Kivtîv, âAA’ o\ov Kivtî avro iavro, Kivovpıtvov re Kat kivovv
t& avrov r ı tîvaı rö kivovv Kal to Kivovp.tvov. ov yâp âkov ki- j 5
v f î ovb' o\ov Kivtîraı, âAAâ Kivtî fiiv rj to A , KivtÎTaı 8e rj rö
258® 1 tı> ora. E ’ 2 f>6vat. . . tlvaı E *K *A S : otn. E *K l
4 KivjjdfTm E H J l K S : KivrjdijatTaı F I J 1 vide 25Öb 3 - 2 7 adn. âpa]
iipa Tİ E® KivrfBiıatraı AS : KtvtjtrtTtu E 5 «Vfî E S : errtıSij KA
avroKİvt]Tov J 6 «auTÖ F I 7 m om. E 9 fit om. E J 1 10 «5
FH II •lırep E ’ K A P : irrtı E 1 7r\(K)ya>y APP : ıro\\âı> E K P *
q£cı . . . 12 T pr. Om. E 1 12 A] ro a E 13 nj3 11VT0 fftvro Ktvt](rcı
A 14 A] y&p E 1: yâp a E * F H J 15 tA K : t/ ro E 16 (3 y
K-AS : y E 1 : a3 y E * uvto iavro K *y<V] y°p F :
K 1 7 V7T aXXav Ktvtitrûm A «îpfi K A S : y â p E İÇ icaî
K A S : om . E 2 0 ârrTOfji€Va avıîyKrjç A ffroı E I J A : 8c rjrot
FK S : ^H 2 1 fiiv alt. E K P S : om . A 2 2 ow rj(is âvoy-
tcaıov (ivnt A â^traı tnaTeoav ( KdT€f)*>V o m . E F H J K A P S
o m . E J * K : <s« J a 2 3 tıvnt] fîvai rt E 1 2 4 K u^iv tavro F
xıw«î] Kivtıv H de E A 2 6 Kivtîraı oXXâ om . E 9 S: Ş E :
om . K A Kivûraı 8c 17 (rj E , o m . K ) to /3 E K S : ro di 13 K im ra c A
FİZİK 8 373

I »olayısıyla eğer zorunluluk yoksa, [parçalar] kendileri tarafından devin- 258a


dirilmeyen nesneler olarak alınsalar gerek. Öyleyse bütünün bir parçası
devinmediği halde devindirecek, bir parçası devindirilecektir. Çünkü an­
cak bu biçimde bir nesne ‘kendi kendini devindirebilen’ bir nesne olabi­
lir. Öte yandan bütünün kendisi kendini devindiriyorsa, onun bir yanı
devindirecek, bir yanı devindirilecektir. Demek ki, A B hem kendisi tara­
lından devindirilecek hem de A tarafından.
Ne ki, başka bir nesne tarafından devindirilen hem de devinimsiz 5
olan nesne devinimi gerçekleştirdiğine göre ve devindiren ve hiçbir şey
devindirmeyen nesne devindiğine göre, kendi kendim devindiren nesne­
nin devinimsiz olan ama devindiren bir parçadan ve ayrıca zorunlu ola­
rak değil, gelişigüzel devindiren bir devinenden oluşması gerekir. Nite­
kim diyelim ki, A devinmeyen ama devindiren nesne, B, A tarafından 10
devindirilen ve C ’yi devindiren nesne, C de B tarafından devindirilen
ama hiçbir şeyi devindirmeyen nesne olsun- birden çok aracılarla C ’ye
vanlabileceğine göre, yalnızca bir aracıyla varılsın diyelim: A B C ’nin
hepsi kendi kendini devindirmektedir. A m a C ortadan kalkarsa, A B
kendi kendini devindirecektir. A devindiren B devinen olacaktır, oysa
yalnızca C kendi kendini devindirmeyecek, genel olarak da devinmeye- 15
çektir. N e ki, B C ’nin kendisi de A olmaksızın kendini devindirmeye-
cektir, çünkü B kendisinin bir parçası tarafından değil, başka bir nesne
tarafından devindirildiği için devindirmektedir. Dem ek ki, yalnızca A B ,
kendi kendini devindirmektedir. Öyleyse kendi kendini devindiren nes­
nenin bir devinimsiz devindireni, bir de hiçbir şeyi zorunlu olarak de­
vindirmeden devinen nesneyi taşıması zorunlu, çünkü bunlar ya birbir- 20
leriyle tümden bitişiktir ya da ikisinden biri ötekine. İm di devindiren
nesne sürekli ise (devinenin sürekli olması zorunlu), biri ötekiyle bitişik
olacaktır. O halde şu açık: hepsi kendini, bir parçası kendini devindire­
cek bir şey olduğundan ötürü devindiriyor değil, onun bir parçası devin­
diren ve devinen olduğundan ötürü hem devinerek hem de devindirere-
rek, bütün kendi kendini devindiriyor. Çünkü bütün olarak ne devindi- 25
rir ne de devindirilir, A devindirir, B devindirilir <oysa C , A tarafından
374 <PYIIKH2 AKPOA2EC2Z ö

*7 B novov [to 5e T vtto toG â ovkc't i ' abv v arov yâp].


17 âıroplav
8’ İ\ eı, â<jıi\r] rty n rijs A , el arvvex*s r ° kivovv pi'ev
âtLİvrjTov be, r/ rijs B rrjs Kivovjievrjsm 17 Aoım) âpa Kivi](reı
3 ° t îjs A rj rrjs B Kiv^OrjUtraı; el y ap to v to , ovk av eır/ ırpıâ-
tcos Kivovneı>t] v<j>' avrtjs rj t o AB- â(f>aıpedeC<rrıs yap âırö
rrjs A B, İ n Kivıjueı avrrjv i] ■Aoıırrç A B. 77 b vvâpeı pıev
258 b eKarepov ovo'ev Kuıkveı rj Oârepov, t o KWovp.(vov, bıaıp eröv elvaı,
ivTf\e\eCa 8’ a b ıa ip tr o v id v be bıaıpedî], prjKtrı elv a ı e\ov
tt]v aVTT/p <j)vaıv ânrr' ov ev ka>\veı ev b ıa ıp ero îs bvvâpıeı
ırp&rtos eveıvaı. (pavepov roivvv Zk tovtcov ö n e o r ıv ro ırp(oraJS
S kivovv aKLvr\Tov' eıre yâp evûîı? î o r a r a ı ro Kivovp.evov, vtto t l ­
vos be KLVovp.evov, els üklvtjtov t o ırpûrov, eîre e li klvov-
pıevov jX(v, avro 8’ avro kivovv kul la r a v , ap<porep(oi
<TVjJ.[iaLV(L t o nptiraıs kipüvv cnracrıv elv a ı toÎs Kivovjx{-
vols aKwr)Tov.
10 ’Eırel 8e 8eî kİvt]ulv ■a eı eıv a ı Kal pij bıa\ e(ıieıv, âv - 6
ây/cjj elv a l t i âıbıov o Tipûrov Kiveı, eîre ev elre 7rAeuo* Ka'ı ro
TTpSlTOV KlVOVV âKlVt]TOV. eKdlTTOV fiiv ovv âıbıov elv aı t&v âıiı-
vryrtav jxev klvovvtiüv 8e ovu'ev Trpüs to v vvv \ ö y o v o n b ’ a v ay -
Kaıov elv aı t i t o ulkIv^tov p'ev a l r ö Trâo’rjs Zktos p e r a -
•5 /3oArjs, Kal cnr\&s' Kal K ara o-vp.fit(ir]Kus, KivrjriKov b ’
erepov, brj\ov (38e (TKOirovtrıv. lora) br/, et r ıs flov K eraı, en i
Tivıov evbe\dpıevov cotrre elvaı ırore Kal pır] elv a ı âvev yeve-
(reoıs Kal <f>6opâs (râ^a y a p âvayK aîov, eî r ı â p ep es ör£
p-ev etrrıv o re be prj î<rrıv, âv<ev to v p.eraf3aA\eıv öre p ev et-
30 v aı o re 8e fxy elvaı nav to roıoîırov). Kal t&v âp\&v t&v
aKLvrjTMv piev KivrjTiK&v fi’ ev ia s ö re p.ev elvaı öre 8e p.ij el-

a 27 râ . . . yap KA yp. S : o m , E A rı J K yp. S : f l F H I


28 KlVOVV fx€v] Kivovflfvav . K „ 3 I to om. H IK 32 A alt.]
T) a K n 2 TTjV avrqp e\ov E ' 2 3 (fiCtrip E K A S : Öt/vapur A
cm om. I4 ttpûrov H fvavtiL F S p : iv elvaı H I : iveıvai ti
E J S 1 : fv tlvat ti K Trptöi-ruç A P S : ırpStrop E K 7 fit* E 1
S npüiTttiç kivovv A P : ır p a r o v E K S ^ â ır a (r tv ] t v â n a c r ıv K 2A t ( v
nâatv E S ]o tiva> E 2H KSı S ıa \i 7rfiv K dvayKait)p F H I
1 1 ti etmi A dıSıov E 2F H 5I 2K S T ‘. om. ırpötTov om. E ’
t ır t o îv iv F H J 12 ırpâras İH ı&ıov E 114 ro]to a
E SK 7TOfTTJS E P S ^ JTlİlTljr TTf F l TTacTr/f TT/ç H I J I KiJ( TTatfrjf K
15 Kal alt. om. E ’ 16 dr/ ıscripsi : fie n S (3 o v\o ito S
18 </>opâs E ot€ . . . 19 öti p r. E JK A S : 5 , , , o E 1 ■ 2 0 -1
nâv . . . pr/ cıvaı om. F 2 i o ’ om. E
FİZİK 8 375

ı.ınıfindan devindirilemez, çünkü bu olanaksız>.


Ne ki, devindiren nesne devinimsiz ve sürekli ise ya A ’dan ya da de­
vinen B’den bir şey alınacak olsa, bir sorun ortaya çıkar: acaba A n ın ka­
hin parçası devindirecek ya da B ’ninki devinecek midir? Böyle olsa, A B 30
ıısıl anlamda ‘kendi kendine devinen’ olamaz, çünkü A B ’den bir parça
alındığında kalan A B yine kendini devindirecektir. Yoksa [şöyle mi]: iki 258b
|i;u çanın ya da parçaların ikisinden birinin gerçeklik halinde olmasa bi­
le, olanak halinde bölünebilir olmasına hiçbir engel yoktur. Ama bölü-
ıH'cck olsa, aynı doğayı artık taşıyamaz, dolayısıyla onun bölünebilir nes­
nelerde olanak halinde asıl anlamda bulunmasına hiçbir engel olmaz.
İmdi bunlardan açıkça görünüyor ki, asıl anlamda/ilk devindiren devin­
di lilemez. Nitekim ister bir şey tarafından devindirildiği için devinen 5
nesne doğrudan/ ilk devinmeyende dursun, ister kendi kendini devindi­
ren ve kendi kendine duran bir devinende dursun, heriki durumda da
m ı sonuç çıkar: b ütün devinen nesneler için ilk/asıl anlamda devinimsiz
Iıir devindiren vardır.
6 M adem devinim in hep varolması ve kesilmemesi gerekiyor, ister 10
ırk ister birden ço k olsun, ilk devindiren ebedi bir şeyin olması zorun­
lu, ilk devindiren de devinimsiz bir şeydir. İmdi devinmeyen ama devin­
diren şeylerin h erbirinin ebedi olmasının şimdiki konumuzla bir ilgisi
yok. Hem m utlak anlam da hem ilineksel anlamda tüm değişmenin dı- 15
f.ııvda olan am a b ir başkasının devindiricisi olan devinmez bir şeyin o l­
ması zorunlu: bu şöyle bakıldıkta da açık: isterseniz diyelim ki, bazı n es­
neler konusunda, onların oluştan ve yokoluştan bağımsız olarak b ir
v.ırolup bir varolm am aları olası olsun (parçası olmayan bir nesne kim i
. aman varoluyor kim i zaman varolmuyorsa, bu tür her nesnenin değiş­
meden bağımsız olarak kimi zaman varolması kimi zaman varolmaması
herhalde zorunlu). Devinimsiz ama devindirebilen ilkelerin bazılarının 20
kiıni zaman varolm aları kimi zaman varolmamalan, bu da olası olsun.
376 «DY2IKH2 AKPO A2EQ 2 O

5. 2 5 8 “ 27 — 6. 259» 15
vaı, ivb(\i<r 6 m Kal roSro. âAA’ oü r ı ye Tiaaas Suvaroı»*
biijkov yap i s alrıov roîs avrâ kavra Kivovrrıv earı r ı tov ir e
/xev d v a ı i r i be /ııj. r i /liv yâp avro (avro kivovv artav
2\ ftv avâyıcrı fiiy(Qos, d /jirjbiv Kiveîraı âjuepes, rö b'k ki- 15
voiıv ovoffiıa âvâyKr) İk tû v eipijfxev<ov. rov ör/ ra fxtv ylyve-
<rdaı ra 6e <j>dt[p«rOaı, Kal rovr d v a ı <ruv()(<os, oibev alrıov
rG>v &Kivr)T<t>v p.tv p.i) aei 6’ ovraıv, ov8’ av rtovbl p iv
radı [kivovvto>v\ rovrtuv 5 ’ erepa. rov yap aei Kal trvv(\°vs oCre
İKaarov avr&v ovre ırâvra aırıa- ro p.kv yap ovruıs (Xflv 3 °
atbıov Kal âvâyKr) s, ra 8e ıravra Aıreıpa, Kal o v\ â/ota
ıravra ovra. brjkov roıvvv orı, ei Kat p.vpıâKis (Via [âp^a'ı]
rûtv aKivrjrtûv p.iv kivovvrıav 5 e', Kal ıroAAa rStv avrâ tavra 259®
Kivovvrtov, <j>6 dp traı, râ 8’ enıyCyveraı, Ka'ı ro'6e j\ûv aKİvi)rov
ov ro8e Kiveî, erepov 5 e ro6£, aAA.’ ovbev r/rrov l<rrıv r ı o ıre-
pıe\(t, Kal rovro irap’ (Kacrrov, o İo tiv alrıov tov ra ‘ p.iv eî-
vaı ra 5 e fii) Kal rf/? <rvvf\ovs fxfra/3 oki/s• Kal rovro p.ev 5
rotjroıs, ravra 8e roîs âkkoıs airıa Kivıj<r«as. 6
efırep ovv âi- 0
8ıos i) Ki'vıjtrıs, âi'Sıov Kal ro kivovv Icrraı rtpS>rov, ei e v ti
8e ■nkdı», -rrkdıo ra âîbıa. ev 8e p.âkkov i) nokkâ, Kal
’nentpaap.iva t) arttıpa, 8eî vo/uıfetv. tû v a vrâv yâp uv)x-
fiaıvâvratv aiel ra iftnepaa-fiiva jiaKkov Arjırre'ov ev yap 10
roîs <f>v<rd 8eî rö ‘irt’nfpaup.tvov Kal ro fiekrıov, av evöe^j/-
raı, vrrâp\tıv ııakkov. iKavov 8e K al İv, o npStrov rû>v
âKivr)Tmv âiSıov ov eoraı âpx»/ roîs âAAoıs Kivıjıretu?. 13
<f>avt- 13
p o v 8e Kal eK roüSe ör ı dvâyKr; eivaı rı î v Kal âi'Sıov r o

rrpSiTov kivovv. Se'SeiKraı yâp orı âvâyKr) âel Ktvrjırıv dvaı. 15

b 22 yr Trâtraf E F T : rraaat yt H I J K 23 rı ante roîr E*KA


24 /iij] firj flvaı A T âvâyKr/ irrav ptyedot e^tı» A 26 6i E 1
28 ro)i/$i f v scripsi : tük acı pev I I : rûi' ftev S : rûv pev âci Gaye
2< rafiı E*K A S : aıirn E 1 Kivovvratv secilisi, om. P rovrtov]
Tein J 2S : ilâ t o v t o v E «a* om. F S 30 cKaara
E2 o#re ırâvra am a E K S : aînoK oCrt ıravra A 31 (tn! pr.
n A T : om. yp. S 32 Ivıa scrip si: <Vı E : fvtaı KA ^PXnl
seclu si: habent n S 259» 1 /uv om. E mvovtrâv E KAS
2 Ta] rıva H atiKivıjrcı/ F 3 TÖâ( de Kivtı E 1 4 ] 4 Kat E 1
7 »»’ «ı’J cvı E 18 râ aidin irktim K S I I di) E ro alt.
om. E 1 12 iv E K S : el İv Ao] <û ov E 1 13 iv KAS : om. E
14 3 «] olv J €K rovrav J 1 ev] afi H I J Ktvrjtr
H IJ : flvaı Kİvrjtrıv âti F
FİZİK 8 yu

Ama hepsinin böyle o lm a sı olanaklı değil, çünkü şu açık: kendi kendile


ı ini devindiren nesnelerde, kimi zaman varolma kimi zaman varolmarru
nedeni olan bir şey v ar. N itekim parçasız olan hiçbir şey devinmiyorsa 25
kendi kendini devindiren h e r nesnenin bir büyüklüğünün olması zorun
lıı ama [yalnızca] d evindiren için böyle bir zorunluluğun olmadığı söyle
diklerimizden çıkıyor. İm d i kimi nesnelerin oluşmasının, kimi nesnele
ıln ise yokolmasının v e b u n u n sürekli olmasının nedeni, devinmeyer
ııına hep varolma-yan n esn elerd en hiçbiri değil, yine bir biçimde, bir ba
7.ı nesneleri bir de b u n lard an başka nesneleri devindirenlerden hiçbiri de
Um un nedeni değil. N itek im ‘her zaman’ın ve süreklinin nedenleri ne
I»unlardan biri ne de b u n la rın hepsi. Çünkü ‘bu durumda olmak’, ‘ebe 30
ili’ ve ‘zorunlu’ olmak d em ektir, oysa bütün bunlar hepsi aynı anda va
rolmasalar bile sonsuz o lu rla r. Demek ki şu açık: devinmeyen devindiri
ı ilerin bazıları, <ilkeler>, ve kendi kendilerini devindirenlerin çoğu bin 259a
Icrce kez yokolsa ve bazıları oluşsa ve belli biri devinmeden belli bir şeyi
başkası da belli bir şeyi devindirse, yine de saran bir nesne, hepsinin dı
m uda bazı nesnelerin varolm asın ın , bazı nesnelerin varolmamasının ve
nfırekli değişmenin n ed en i olan bir nesne yok demek değildir. Bu nesne 5
i >devinenler için, onlar d a başka nesneler için devinim nedeni olurlar.
İmdi madem d evin im ebedi; sayısı bir ise, ilk devindiren de ebed.
olacaktır, sayısı çoksa, eb ed i şeyler çok sayıda olacaktır. Ç ok yerine bir,
■.unsuz sayı yerine sınırlı sayıda diye düşünmek gerekir, çünkü aynı şey
lı-r sözkonusu oldukça, h e r zaman sınırlı sayıda şeyleri tercih etmek gere
kir, nitekim doğal olan nesnelerde ‘sınırlı’ ve ‘daha iyi’ olanın, olası ol 10
ılıığu ölçüde daha çok b u lu n m ası gerekir86. Am a devinmeyen nesnelerir.
clıcdi ‘ilki’ olarak ötekiler için devinim ilkesi olacak olan ‘bir’ de yeterli.
Surdan da, ‘ilk d evin d iren ’in tek ve ebedi bir nesne olması zorunlu­
luğu açıkça görülür: d evin im in her zaman varolmasının zorunluluğunu 15
378 <T>YZIKHS AKPOA2E&2: f)

eî 8e ati, avaynrj crvve^Tİ elvaı• Kal yap ro ae'ı ovvı-


\ fs , to 8’ e<f>e(fjs ov crvve^es. âAAâ pi]V eî ye crvvtyi}?,
pıa. fi(a 8’ fj v<p’ evos re tov kivovvtos /cai eros tov kivov-
p.evov d yap SâAo /tat âAAo Kivrjo-eı, ov avve^ıji- 7)
30 oki] kİvtjctls, âAA’ e<pe£rjs.
30 <!k T€ İİj TOVTlûV TİLUTtVITtLtV &1)
Tis elvaı t i ırpÛTov âKÎvrjrov, Kal TsaKıv fm j 3 \e^/as errl reis
apxas \rS>v kivovvtüİp]. ro pev 8 i) elvaı â rra rü v ovtojv h öri
juev Kivelraı öre 8 e fjpepel <j>avepov. Kal 8 ıâ rovrov yeyove
SrjAov örı ovre ntâvra Kivelraı ovre ıravra fıpepel ovre râ
25 pev aeı rıpepel râ 8 e ae'ı K i v e l r a ı ' râ y a p enap-tyorepi-
Çovra Kal dvvap.iv (\ovto, t o v KiveltrOaı K a l fjpepelv
belKvvırıv nepl avr&v. eırel 8 e râ pey roıavra brjXa ncı<rt,
/3 ouAâpLeOa 8 e 8 eîfaı Kal rolv Svolv (Karepov rijv <fivcrıv,
örı eur ıv Ta p.ev aeı aKiVrçra Ta öe ae'ı Kivovpeva, npoiövres
3 ° 8’ em tovto Kal Oevres âırav to Kivovpevov vttö tivos Kivel-

trOaı, Kal tovt elvaı rj akivi)Tov fj Kivov/ıevov, Kal kivovpıevov


rj itj> oÎitov r] vrr âAAov del, ırpofı\6 opev kırı ro Aafielv
örı tü v Kivovpevutv io r lv apxrı Kivovpevtav p.ev o avrö kavro-
2 5 9 b Kivel, ırdvrtov 8 e rö âulvrjTov, opâtpev be Kal (f>avepûs ovra
roıavra a Kivel avra iavrâ, oıov rö tû v ip.\frvya>v Kal râ
t&v (oiojv yevos, Tavra 8 e Ka'ı bo£av ırapel^e pırı Trore ev-
Se^eraı Kİvr/orıv eyyıyvecrOaı p.i) oicrav öAcos, 8 ıâ tö ev tovto ıs
5 âpav 7]pas tovto trvpfiaıvov (d/aVjjra ydp Ttore ovra kivel-

ra ı Ttd\ıv, a>î boKel), tovto 8 rj Seî kajielv, örı pıav k(vt)<tiv


avra Kivel, Kal oti ravrtjv ov KvpıoüS" ov yâp e£ avrov ro
aınov, âAA’ eveıcrıv aAAaı Kivrjo-eıs <f>vcriKal toîs Çıfioıs, as

B 1 6 âeî E I 2J SK IS : â t i F H I ’ J 1 : fiti â t i KinıjaiK fîvaı K 2 tTvvfyj)


E K S : Kat tTvveffl A Ka'ı yap to ] to yap S âeı] âeî eıvnt F K 2
1 7 ye o m . F I J 1 8 fı E I J K S : ei F : o m . H *<£’ I <tai K A S :
Kal ıı(p' E 1 9 yap E K T : yâp Kai F : yâp rı U J : r ı yap I Kat
om . J 1 22 t & v i«x«uvt<i>v s e c l u s i : h a b e t n P S o v tu v o m . K
2 3 t o v t o v ytyove E 2K A P S : t o v t o yeyovivaı E 1 25 â ç ip r . E F H
J 2K S : o m . I J 1 2 6 TOİ] 6r< piv A Kat] öre fi’ A 2 8 exa-
rtpov s e r i p s i : » â r c p o i 'E : CKarıpav K .A 3 1 Kaı KivoCpevov o m .
F Kai] ıcal « İ S 3 2 fı p r . E 2K A S •- o m . E 1 77poff^Xâofiev
E 1 : 7rpoîj\âtv J 1 3 3 fcrrİK o m . E 1 Ktvavııtvov K ftiv o m .
E 1 b 3 8c s e r ip s i c u m P : ? ıj E 2K A : o m . E 1 ıraptx‘ t E 2P :
TTapfX€tu J evdijpjraı H 4 *yyıyv*(rBaı F H I K P : lyytviadaı
J : yivtaûaı. E S 5 rj/ıât o p âv A ov t a TTort F t l J 6 fi»)] fi e
J P : re E * 7 airâ s e r ip s i : avra n : (aı>ra S
FİZİK 8 379

IMiMermiştk87. Eğer her zaman varsa, sürekli olması zorunlu, çünkü ‘her
»ıl ınan vaDİan’ ‘süreklidir’ de, ama ardışık olan, sürekli değildir. Ne ki,
mi ıekliyse tektir. Tek devinim de tek devindirenden gelir ve tek devinene
li/Kûdür. Nitekim hep başka bir nesneyi devindirecek olsa, devinimin tü-
mh'i sürekl olmaz, ardışık olur.
Derrek ki, hem bunlardan yola çıkarak hem de <devindirenleıin>
ilkelerine peniden bakarak ilk devinmeyen bir nesnenin olduğuna inanı-
Lılıilir. İndi kimi nesneler var, bunlar bazan deviniyor bazan duruyor,
İm açık. lununla da şu görülmüş oluyor: ne herşey deviniyor ne herşey
ılııraduru'or ne de kimi nesneler hep deviniyor, kimi nesnelerse hep
ılııraduru'or. Aslında bu iki durum a da katılan ve devinme ile durma
ı ılımağı tşıyan nesneler, bunlar konusunda bir kanıtlama getiriyor, im a
İmi tür vaolanlar herkes için açık olduğundan ve geri kalan ikisinin her­
li rinin doğasını da, yani kimi nesnelerin hep devinimsiz kimi nesnele-
ııı. ise h<p devinen nesneler olduğunu göstermek istediğimizden ötürü,
Imı konuca ilerleyerek ve her devinen nesnenin bir şey tarafından devin-
ıllrildiğin, bunun da ya devinimsiz ya da devinen bir şey olduğunu,
ılcvinen Ur şeyse hep ya kendisi tarafından ya da başka bir şey tarafın­
dan deviıdirildiğini ortaya koyarak şu kabule ulaştık: devinen nesnelerin
ilkesi, keıdi kendini devindiren devindirenler içindedir, ama hepsinin il­
kesi ‘devhimsiz’ olan bir şeydir. Ayrıca sözgelişi canlı ve hayvan cinsleri
i:llu, kenli kendini devindirebilen bu tür varolanları açıkça görüyoruz.
Kaldı ki, bunlann varlığı, bu varlıklarda sözkonusu olan şeyi görmemiz,
genelde varolmazsa devinimin bir zaman oluşmasının olası olmadığı ka­
nısına yd açmıştı88 (nitekim görüldüğü gibi bunlar bir zaman devinimsiz
Jd u k tan sonra yeniden deviniyorlar). Demek ki bunlann tek devinim
r< rçekleşirdikleri ve asıl anlamda devinim olmadığını belirlemek gerekir,
nitekim ‘neden’, öznenin kendisinden kaynaklanmıyor, tersine hayvanlar­
ca kendieri aracılığıyla gerçekleştirmedikleri başka doğal devinimler var:
<f>Y2IKH2 AKP0A2EQ 2 fi

6. 259a 1 6 — b 33

ovı Kivovvraı 8 ı’ avT(iv, olov av£i)<ns (pöîaıs âvanvoi], hs Ki­


r e !r a i r û v {iutuı; enaarov ı)pep.ovv Ka'ı ov Kivovpevov rı/v v<p’ 10
aİTOV KLVTjClV. TOVTOV S' aiTlOV TO TTtplt)(01! Kal nÖkka Tû>V
elcrıovrojv, oîov evuov t) Tpo(j)rj• nerropevi]s pev yap KaOevbovtrıv,
bıaKpıvoptvi]S 8’ eyeıpovraı Kal Kivovtrıv iavrovs, riijs npd>Tt]S
âp\ıjs e£(ı>0 ev ovtrıjs, 8ıo ovk ae'ı Kivovvraı <rvv(\(os v<j>’ av-
Tİov aAA o yap to kivovv, av to Kivovpevov Kal p.eraj3âkkav 15
npos eKaarrov rûv Kivovvrtov eavra. ev naat he rovroıs Kiveî-
r a ı ro kivovv npûrov Kal ro aırıov rov avro eavrd Kiveıv
v<j>’ avrov, Kara <rvp-fiefirjKbs p-evroi' pıeraftâkkeı yap rov
rönov to aSıpa, (öırre kaı ro İv rû (ToıpaTi ov «at
rfl h°Kkeîq kivovv eavrö. 10
e£ <2ı/ ea rıv n ıa r e v a a ı orı eı rı 20
e<rrt rû v a.Kivr\ra>v ptv
kivovvtoiv 8e Kal avri i Kara
(rvupefiriKâs, advvarov kivi)<tiv Kiveıv.
<rvve\rj û<rr eînep

avdyKrf <rvvfx&s eıvaı Kivrjaıv, eıvaı rı bet ro n p û r o v kivovv

olkivt]Tov Kal Kara crvp./3e/3i]Kds, ei p ek k eı, KaOânep


eînop.ev, eaetrdat ev rols o la ı v Unavo-ros rıs Kal â û d v a ro s 25
kivt)(tis, Kal pıeveıv ro ov a v ro ev aiırû kol ev r <3 a v r û '

rrjs y a p â.p\i]s fxevov<Ti]s âvâyKT) Ka'ı to ttûlv peyeıv avve^is


ov n p o s Tijv ap)tfv. ovk etrrıv 2e ro av r o to Kiveıadaı Kara
<TVfxfiefİT)K6s v<f>’ avro v Kal v<j) erepov ro p iv y a p vcf>

erepov vn â p \ eı Kal rûv ev r â o l p a v û evıaıs âp\ aıs, öara 3°

nkeıovs <j>eperaı <popâs, Oârepov 8 e roîs (f>0aprols p.ovov.


â k \a pıjv eı ye earıv r ı ael roıovrov, kivovv pev t i aKtvrjTov
öe avro Kal atbıov, avayKi] k al ro npûrov vno tovtov k ı-

*’ H TOUTIOP F K 12 17 Om. A TT(TTnfl(V1]t E JP S : TTfTTTO-


p-evr/s FH I : n f n r o f t t ı’uiv K /xiv E 'K S om. E*A 13 tavra
J! 1 4 ovk â « i ] (en! o v E ! 1 6 tavra E 'F J !KS : tavro E 2H IJ*:
ııum P Kivtıv rt ro J 1 I J npcûTüiç kivovv V râ E 2F H IK P r om.
e >j 1 9 r o a lt . o m . I * a i a lt. H I J K ! S : *a\ ra ev E ’ F : ıcaî to E 2 1
ıcnt ö î K a 2 1 «i/râ S C rip sİ : tavra K S î avro E 1 : avritv Ktvovnivoiv
E 2A 2 2 Kiveıv E 2K A S ■ o m . E 1 2 3 r t ] rı n p a m v I 2 4 #cni
H S : »crti pt] (pr) e r a s e r u n t E F ) E F I J K ei E 2K A T : o m . E L
2 5 tiTiopev E * K A T : eınoptv efJMrpotrdtv E 1 3
t<recr ut p o st oScrıv A ,
p o st b 2 4 pfX\et K S Ttr F H J K S et p o s t tıûdvnroç I : o m . E
2 6 (ifvciv s c rip s i e x T : p-eveıv II ev avrû E H K S : ev eavrtp F :
ev avTtâ J ; cavrâı I 2 7 avve^eç ov uevetv I 2 8 - 3 1 ovk . . .
ftovov İ l P S : o m . T 2 8 to a lt. E 2K A p S P : om - E JS^ 2 9 yap
om . J 1 30 vndpx*ıv 1 tcû o ııı. E 2 3 1 de o m . S 3 2 ye
E J K P S T : om . F H I k*^oC>>] t ü kivovv S pev Tt] pevrot I
3 3 aut avro I vno to v to v E K P et p o s t Kivovptvov H I J : o m . F
FİZİK 8 381

w«gelişi hayvanların herbirinin duradururken ve kendinden kaynakla-


ıııın bir devinim açısından devinmezken gerçekleşen, büyüme, eksil- 10
ıııe/kilo kaybı, nefes alma. Bunun nedeni saran bir şey ve buna ilişkin
pek çok koşul, sözgelişi bazılannın nedeni beslenme. Nitekim hayvanlar
licviş getirerek uyuyor, hazmedince uyanıyor ve kendilerini devindiriyor­
lar, ilk neden dışardan geliyor. Bunun için kendi kendilerine her zaman
nfırekli devinmiyorlar. Çünkü devindiren başka, kendisi de devinen ve 15
kendi kendilerini devindiren nesnelerin herbirine göre değişen bir şey.
Ama bütün bunlarda ilk devindiren devinmektedir ve kendi kendini de­
vindirmenin nedeni o olsa bile, yine de bu ilineksel anlamdadır. Nite­
kim beden yer değiştirir, dolayısıyla bedende olan bir şey de bedenle bir­
likte, kaldıraçta olan kaldıraçla birlikte kendi kendini devindirir. 20
Bütün bunlardan şu çıkıyor: devinmeyen bir nesne ilineksel anlam­
da kendi kendini devindiren bir nesneyse, o nesnenin sürekli bir devi­
nimle devindirmesi olanaksız. Dolayısıyla madem devinimin sürekli ol­
ması zorunlu, dediğimiz gibi varolanlarda kesintisiz ve ölümsüz bir devi­
nim olacaksa ve V A RLIK kendisi, ‘kendinde’ ve ‘aynı yerde’ duradura- 25
( aksa, ilk devindirenin ilineksel anlamda da devinimsiz bir şey olması ge­
rekir. Çünkü ancak ilke duradurduğunda, ilkeyle sürekli ilgi halinde
ulan her nesnenin de duradurması zorunlu. Ne ki, ilineksel anlamda
kendisi tarafından devindirilmekle, ilineksel anlamda başka bir nesne
la rafından devindirilmek aynı şey değil. Nitekim başka bir şey tarafından
devindirilmek, pek çok devinimle yer değiştiren gökteki nesnelerin bazı
ilkeleri için de sözkonusu, ama öteki yalnızca gelip-geçici nesneler için 30
sözkonusu89
Ne ki [başka bir nesneyi] devindiren ama kendisi devinimsiz ve ebedi
olan böyle bir şey hep varsa onun tarafından ilk/doğrudan
382 <T>YZIKHZ AKPOA2EC2Z fl

2 Ö0a vovpevov aioıov eîvaı. ta r ıv bk to v to brjkov p.'ev Kal İ k tov


Uy âkku ıs eîv a ı yevecrıv Kal <f>0opav Kat p era flo k rıv ro ls
&v

& kkoıs, ei p.r) t i Ktrjjcreı Ktvovp.evov t o p.ev y ap a.Kİvi]Tov


[rîjv avrrjv] aet tov av rov Kivrj<rei TpcnrüV Kal jiiav klvt](tiv,
5 âre ovbkv aiıro ptTajiâkkov TTpos to Ktvovfievov. ro he kivov -
p.evov vırö tov Kivovp-ivov fxev, vıro tov aK tvıjrov be K tvovfievov
îjbr,), bıa to âAAcos Kat âAAtos e\eıv rrpbs r a Trpa.yp.aTa,
ov tÎ]s avTtjs tarat Kivr)<reu>s aîrıov, âkkâ bıa ro ev evav-
rCoıs eîvaı roıtoıs rj eıbetrıv e v a v rîıa s napeÇerat Ktvovpevov
10 eKaırrov t G>v âkkoav, Kal ore pıkv r)pep.ovv ore b e Ktvovp.evov.
(fravepâv St) y ey o v ev eK tû>v eiprjp-evoov Kal o K a r ap\aç
ıjTiopovpev, r î Öt} ırore ov ttivra ?/ Kiveırat rj -ı)pep,el, i] ra
piev Kiveıraı aet ra b’ ael -qpepel, aAA’ evıa ore p.kv ore
5 ’ ov. rovrov yap ro alrıov brjkov etrrı vvv, orı ra p.kv iııro
1 5 âKivr)T0 v Kiveırat aibiov, bıo ael Kiveıraı, ra 8’ vtto
Ktvovjxevov Kal peraj 3 âkkovros, cijrrre Kal aîıra avayKaiov
ixeraj3 a.kkeıv. to b’ aKİvrırov, âi<rırep eîprjraı, âre âırküs
Kal otrravToıs Kal ev roi avrâ bıaptevov, pilav Kal ankîjv
Kivrjo’eı Ktvr]<rıv.
ao O i p-ı/v aAAa Kat &kk-qv Troırjo-apıevoıs pa,\- 7
kov eırraı rrepı Tovrutv <j>avepov. (rKeırreov y a p ttörepov ev b e-
\eraC r ı v a Kİvr\aıv eîvaı o-vvex>] h ov, Kal ei evbe\eraı, rts
avTrj, Kal rts ırpdrrı rG>v Kivı]<Teuwbr/kov yap a>s etırep
avayKaiov p e v det Ktvrjırıv eîvaı, Trpûri] S i rjbe Kal trvve\t'ii,
25 071 to TTpûıTov kivovv Kiveı ravrrjv Tijv kİvi]uw , i)v avayKaiov
)j.iav Kal rîjv aiiTrjv eîvaı Kal o-vve^V KaL npûrrıv. rpıûv 8’
ovtrûv Kivjja-eoov, rrji re Kara pıeyeûo? Kal rrjs Karâ ırâdo s

2ÖOa 3 V'1/’ ] aP E 1 4 rrjv avrrjv o m . E K S T ael rrjv (IvTFjv


Kivtjcrd E 2 : det Kivijotı to v avrov A : to v avrov âet Ktvr]atı T : to v avrov
Kivıjtrd S rpcmov o m . E 2 5 r â Si Kivovpfvov E 2K A S T : o m .
E 1 6 imi . . . fiıv E 2A yp. P : o m . E ' K P S T E A P : ij
K ST 7 E 2K a P S : fj E 1 ro âkkcû E 1 fXelv '1^1 v/rns
E 8 iv E 2K A S : o m . E ' P 1 0 «ai orn . I 1 1 S!) K a S :
Si E 1 2 ij o m . H Kıvamı ij rjpffjift E K T : 17/Hfıft İj Kiveıraı \
13 nei K tvtıraı A S â fl a lt. K A S : o m . E 15 K ivtlrm a l t .
E K P S T : fi€ra[3d \ )ifi A 16 avnyKninv Kili aı rit I 17 â re
om . E 1 21 (o-raı o m . I 21-2 ir & i x f r n ı . . . «Vat E K S : tıvni
( o m . F ) r ıv a Kİvtjotv A 24 kiviıa ıv fitv nici I tîvaı
om. K 25 a lrr jv J t,v E 2F H I J 2K S : om. E ' J 1 26 Kal
a lt . A P S : o m . E K S’] Si % E 2 : yhp S 2 7 Kar'a E J K S T :
K ara to F H I «cara E F J K S : K ara to H I
FİZİK 8 38 3

ılı v indirilen nesnenin de ebedi olması zorunlu. Bu surdan da açıkça gö- 260a
ıılliir: devindiren nesne devinmeseydi, öteki nesneler için başka bir yol-
l,ı, oluş, yokoluş ve değişme de olamazdı, çünkü kendisi devinimsiz oldu-
t'uudan devinen nesne açısından biç değişmeyeceği için hep aynı tarzda
w fek devinimle devindirecektir. Oysa bir şey tarafından devindirilip 5
kendisi devinim içinde olan ama devinmeyen şey tarafından devindirilen
iırsııe, nesnelerle ilgili olarak başka başka durumlarda olduğundan ötü-
ıı i, aynı devinimin nedeni olmayacaktır, tersine karşıt yerlerde ya da tür-
lı-nle bulunmakla, öteki nesnelerin herbirinin karşıt biçimde devinmesi- 10
ııl, bazan durağan kalmasını bazan devinmesini sağlayacaktır. Bu söyle­
diklerimize göre, başlarda sorduğumuz şey de açıklığa kavuşmuş oldu, ya­
ni acaba niçin her şeyin ya devinmesi ya da duradurması ve bazı şeylerin
hep devinmesi bazı şeylerin hep duradurması sözkonusu değil de, bazı
nesneler kimi zaman deviniyor, kimi zamansa devinmiyor, bu. Nitekim
.İmdi bunun nedeni açık: kimi nesneler ebedi olan, devinmeyen bir nes- 15
ne tarafından devindiriliyorlar, bu yüzden de hep deviniyorlar, kimi nes­
neler ise, devinen ve değişen bir nesne tarafından devindiriliyor, dolayı-
Myla onların da değişmesi zorunlu oluyor. Oysa dediğimiz gibi, ‘devinim-
ii.r olan nesne’, mutlak anlamda, aynı şekilde, aynı yerde kaldığından,
n-k ve mudak bir devinimle devindirecektir.
7 Ne ki, başka bir hareket noktası alırsak, bu konu daha da açık ola- 2
ı ak. İmdi acaba bir devinimin sürekli olması olası mı, değil mi, olasıysa, bu
lıangi devinimdir ve bütün devinimlerin ilki hangisidir, bunlan araştırmak
gerekiyor. Nitekim devinimin hep varolması zorunluysa, onun ilk ve sürekli
ı >lduğu açık, çünkü ilk devindirici tek, aynı, sürekli ve ilk olması zorunlu 25
olan bu devinimi gerçekleştirir. Büyüklük açısından, nitelik açısından ve yer
ansından olmak üzere üç tür devinim olduğuna göre, yer değiştirme
384 cI»Y2IKH2 AKPO A2EQ 2 ö

6 . 2 0 0 * i — 7. 2 ÖOb 21
/tat d /î /cara roTror, rjv koAovpıtv <f>opav, tovtt}v avaynaıov
tlvaı ırpÛTtjv. ahvvarov yap av£t]<rw tıvaı âAAoıuo’icos
Ttpoxntap\ov(ri]S' to yap aiıÇavopLtvov earıv p iv «y opoiu> av- gt
£âvtraı, etrrıv 8 ’ i s âvofiolıo' rpo<pî] yâp K iytra ı r â ivav-
t(u> to ivavrıov. ıtpotryıyvfTaı bi ıtav yi.yvop.tvov öp.oıov o/ıoltû,
âvâyKt) ovv â\Kom aıv eîvaı rı\v els ravavrıa p.tTa(3 o\njv,
aAAa p.yv (t ye a\Koıovraı, b tî rt «vat ro âkXoıovv koi
ttolovv İk tov bvvâ/ıeı 0 epp.ov ivepyela Qtpp,ov. hıjkov ovv
ö n ro Kiı/oCı/ o fy o^oııos *x*l> “ AA’ öre p.iv (yyvrepov öre
ö f ıropptoTepov tov a\Aowvp.(VOV itrr(v. Tavra 8’ &vev (popa i
ovk '’b (\(ra t vtrâp\eıv. el &pa dyayKt] âel Ktvrjtrıv elvaı, t
âvdyKTj Kal tpopav âel elvaı npârrjv r û v Kivijireoûv, /cat <j>o-
pds, tl 1 <ttıv fı piiv TrpMTtj 7/ 8’ varepa, rijv ırpârrjv. 7
eri bi 1
•TrâvTtoV T&v 7TadıjpLaTcüv â p x q ttvkv<d<tiç Kal p.dv(ti<rıS' Kal
yâp /3apiı Kal kov<f>ov Kal juaAa/cov Kaı tTKkrjpov Kal 6 ep/xov
Kal vf/v^pbv TrvKvâTr)Tes boKovtrıv Kal âpaıortırts elvaı Tives. 10
■jTVKVioaıs bi Kal jiâvw<rıs <rvyKpı<rıs Ka'ı hıdıcpıaıi, ka(P &s
y tv ta ıs Ka'ı <j)6 opâ \ey tra ı tSsv ov<ti£>v. <rvyKpıvâp.(va 8 e »caı
bıaKpıvop.eva âvâyKt} Kara toitov peraftdAkeıv. aAAa ıjı»
Ka'ı rov av£avo/j,evov Kal (ftdıvovTos p.tra(3 â \\e ı /tara tötsov
rb fieyedos. 15
eri Kal «DTfCflev e-7ri(TK0 7 roCmı» (arat (pavtpbv oti 15
7/ (ftopa ırphiTr). ro yâp ırpÛTOv, (oo-nep tefi' ereptav,
ovraı Kal tırı Kivrjatcos âv \eyoıro 7rAeova\üs. keyeraı be
-nportpov ov re ftij ovrof ovk lo r a ı râAAa, (Ktîvo 8e âvev t &v
âk\<av, Kal to reji \povu>, Kal to kot’ oınrıav. Sktt' iıcel ki -
vi]erıv fiiv âvayKalov tlvaı (rvve\â>s, eııj ö’ av avve^âs ij 20
<rvv(xııs ovo-a ij i(f>e£f/s, pâk\ov 8’ tj avv(xrjî, Kal fieKrıov

* 3 0 VTT'iü)(ov<rtıs E 1 avÇ ipıvovF 3 1 Tu yap tvaVTtav TpoKftf)


\eytrm r â (VUVTLCÇ A 3 2 ırpotryîvftr&aı K 3 3 tıvaı p o s t
ftfTaŞo\qv H b I htijatt tlvaı A 2 ÛtpfioZ 7 tvtpytia A
oüv] o f’v eiTTiv F H I 3 ö t i . . . ö r t ] ırori . . . ttotc F : ro Te . . .
Tart H IJ 5 tl E 2KAS ! om. E 1 KLvtjiTtv acı uvtzyKrj H
6 tıvaı H </ıapns E j KAS : tfıopâv fort. E 1 I I ât] is Ka'ı
E !F 1 3 KnTn] *11! Kara E J 14 *ai alt. om. F 15 tv-
Ttıvda F 16 <f)6opâ E 1 ünrırtp Kaı cırt fuv ak\tav A 17 Vtti]
tjr'ı Trjc F âv om. E 'H K Acyoıro] \tytTtti K : \tyoıroırpâiTOvFlJ
1 8 rt om. S ı g t ö om. S r ö E ’ KA PS : om. E 1 2 0 niv
om. H tın . . . trvvtvûs om. E 1 n] A h A 31 oütra om. A
ıjj fj ıj A : i) tl K
FİZİK 8 3 85

ttılmı verdiğimiz devinimin ‘ilk’ olması zorunlu, çünkü nitelik değiştirme


nlııiıis;t, büyümenin olması olanaksız, nitekim büyüyen şey bir anlamda
İm i/er bir şey bir anlamda benzemeyen bir şey açısından büyür, çünkü 30
kur,,ıiın karşıt için besin olduğunu söylüyoruz90. H er oluşan nesne ise,
İmi,'ere benzer bir şey ekler. Demek ki, nitelik değiştirme karşıdara olan
■İrk m ed ir, bu zorunlu. A m a nitelik değiştirme gerçekleşiyorsa, nitelik
ılffjışlirten ve olanak halinde sıcaktan etkinlik halinde sıcağı oluşturan 260b
Ilı şey olması gerekiyor. O halde şu açık: devindirici [hep] aynı durumda
ıılııuıyor, nitelik değiştiren nesne açsından bazan yakın, bazan uzak olu-
yoı. Bunların ise yer değiştirmeden bağımsız bulunması olası değil. De­
mek ki, devinimin hep varolması zorunluysa, devinimlerin ilki olan yer
ı İrk tirm en in de hep varolması zorunlu ve yer değiştirmede de öncelik 5
ve sonralık varsa, ilk yer değiştirmenin olması zorunlu.
Öte yandan bütün duygulanımların/etkilenimlerin başlangıcı sıklaş-
ına ve seyrekleşmedir, çünkü ağır-hafif, yumuşak-sert, sıcak-soğuk, birta­
kım sıklaşmalar ve seyrekleşmeler olarak görünmektedir. Sıklaşma ve sey- 10
ıekleşme ise, varlıkların oluşu ve yokoluşu onlara göre söylenen birleşme
ve ayrılmadır. Birleşen, ayrılan nesnelerin ise yer açısından değişmesi zo­
runludur. Kaldı ki, büyüyen ya da eksilen nesnenin de küdesi yer açısın- 15
ilan değişir.
Aynca şuradan bakılınca da yer değiştirmenin ilk [devinim] olduğu
;ıçık: ‘ilk’ sözcüğü, öteki konularda olduğu gibi, devinim konusunda da çok
anlamda kullanılabilir. ‘Daha önce’ sözcüğü öyle bir nesne için kullanılır
ki, o varolmadığında öteki nesneler de olmaz, ama kendisi öteki nesneler
olmaksızın varolur. Aynca zamanca, varlıkça önce gelen nesne için kullanı­
lır. Dolayısıyla madem devinimin sürekli varolması zorunlu, süreklilik ise 20
ya ‘sürekli’ ya da ‘ardışık’ olabilir, ama sürekli olan tercih edilir ve sürekli,
386 d>YSIKH2 AKPOA2EQ2 0

avveyy) rj e^e^rjs eıvaı, ro 8 e (3 e\rıov âtı vııokapfiâvojiev


iv rfj <pv<T(i mrâp^eıv, tiv rj hvvarâv, bvvarov be avveyT)
eıvaı (be^öijaeraı 8 ’ vaTepov vvv 8 e tovto vnoıceıtrffu)), Kül
25 ravrrjv- ovbeplav âKArjv olov re eıvaı aAA’ t) <fiopâv, âvâynrj
rijv (f>opav eıvaı ırpûrr/v. ovbepııa yap âvayKij oîıre ab£«röaı
oCre âX\aıov<rOaı rö <j>epop.evov, oiıBe 8 ?; yıyveudaı rj >f)6 eıp(-
a d a r tovtiov de ovbep.ıav evbe^eraı rijs (rui'e^otis jxrj ov<rr]S,
39 rjv Kiveı rö tipSırov kivovv.
29 e r i x p ö v (o t i p d r r j v r o îs y â p a i-
3 ° Sı'oii fio v o v e v d e x e r a ı K iv e ıc r û a ı ra v rrjv . aAA’ e<p' e v ö s p .ev
o t o v o v v t o İ v e \ â v T ( j) v y e v e a ıv rrjv <j>opav a v a y n a l o v V (ttix ti]V e ı -
v a ı t 5>v Kivrjcreiûv jie r â y a p t o yevecrd a ı n pm rov âAAouo-
trıy Kal av^rjcrıs, fyopa 8’ 1}örj T e r e k e iM ^ iv ü iV k Iv i)< tis e o r ı v .
2 Öla âAA.’ erepov avi.yKr\ Kivovp.evov elvaı Kara (jyopav ttporepov, o
Kaı T?jsyevea-ea)s a îrıo v e o r a ı roîs yıyvopJvoıs, ov. Jiyvopıevov, olov
to yevvrjaav tov yevvrjOevros, eırel b6 £eıe y âv fj yeveffis fivaı
Ttpû>Ti] tG>v Kivrjaecov bıâ tovto, oti yevetrdaı bel to Tıpayla
5 ırpÛTov. t'o 8’ er/)’ evos p.ev otovovv tS>ü yıyvojxevu)v ovroas e^eı,
âAA’ erepov âvaynalov 7rpârepov rı kiveıadaı roıv yıyvojj.evuıv
ov avro Kal pij yıyvopevov, Kal tovtov erepov ırporeıjov. eırel
be yeveaıv âfr'varov elvaı ■npcarijv (ıravra yap av elt] ra ki-
vovpeva <f>0 apru.;, bîjAev <Ls ovbe r â v itjıe^rjs kivrjaeoûv ovbepıa
10 npoTtpa' \eym S’ edıe^s av£rj<rıv, elr' âAAoıcoaıv Ka'ı <j>dL-
<rıv Kal (ftdopiv ırâıraı yap varepaı yeveereiûs, ıZcrr' el /jırjb'e
yevecrıs rrporepa <popâs, ovde r&v AAAcoy ouûejııa jjıera/3 oAâj>.
S \ ü)s r e (paîveraı rö yıyvop.evov âreAes Ka'ı eır' âp^ijv lâv,
« o r e rö rfj y eve aeı varepov rfj (f, r e ı ttporepov elvaı. reA evraîov
15 8 e (popa n â a ıv vırâp\eı rols ev yeveaeı. bıo ra p ev öAcoî
o.kİvt]ta t S>v Çd>vrtov dı' evbeıav [roîi opydvov], olov r a (pvTa

b 2 2 de o m . J 2 3 etrj E öe] S' c o ti A 2 5 (iX\rjv


E J K P î om . K H I aXAa (popâv K A 2 6 ııv^caöaı E J P T :
avÇdvecröaı F H I K 2 9 npâiTrji' K A S I npüjTi] E 3 0 futvoı*
evhe^erat E K H S T : evbtx*Taı povov F I J • evhevtjaı fJioı^v H <V {
3 1 râ>v e'x6vT<i>ı> örovtmv F r â » Kii'ijo'nai' eıVnı E 32 â\-
A o İohtiv (tai aiğrıaıv F J 2 : aff^ı;<rır Kaı â\\oi<i>aıs K 3 3 reA tov-
fitV(xtv F I : Te\eıoufievü)v H : Tt\tnnLtı,uw J 2 6 l H 3 eneıdrj F y
om . F I : 8 H 4 y'tvetröaı H S nporefiov K 7 ov]
ÛV Kaı H ■ 9 ‘"'fâapra E 1 IO ırpoTepov E 1 3 Tf E :J 1 P :
8f F H I J 2 : T* ei K S : o m . E ! 1 6 fc iv ra » E F I J K S : (ûu>v H P
roû ipyâvov o m . E 2K P olov] ijrâp^et olov F
FİZİK 8 387

mı Ilıklan daha iyidir; madem biz doğada olanaklı olduğu ölçüde bulu-
iiıiın ‘ilaha iyi’ diye kabul ediyoruz ve onun sürekli olması olanaklı (bu­
nu daluı sonra göstereceğiz, şimdilik bunu kabul edelim) ye madem bu
ılı \inini, başka bir devinim değil, yer değiştirme olabilir, yer değiştirme- 25
nlıı ilk gelen devinim olm ası‘zorunlu. Nitekim yer değiştiren nesnenin
Imyiimesi ya da nitelik değiştirmesi için hiçbir zorunluluk yok, demek ki
ıılıışınası ya da yokolması için de bir zorunluluk yok. Oysa ilk devindiri-
ı İnin gerçekleştirdiği sürekli devinim olmazsa, öteki devinimlerin hiçbiri
ııl,im değil.
Öte yandan zaman açısından da ilk olması zorunlu, çünkü ebedi
ni'snelerin yalnızca yer değiştirme açısından devinmesi olası. A m a oluş 30
ı,ışıyan varlıkların birinde yer değiştirme devinimlerin en sonuncusudur,
İm zorunlu, çünkü oluşmaktan sonra ilk gelen, nitelik değiştirme ve bü­
yü ıııedir, oysa yer değiştirme [gelişmesini] çoktan tamamlamış nesnelerin
devinimidir. Ne ki, oluşan nesneler için oluş nedeni olacak olan, oluş- 261a
mayan başka bir nesnenin, yer değiştirme açısından daha önce devinen
nesne olması zorunlu, tıpkı doğuranın doğandan önceliği gibi. Çünkü il­
kin nesnenin oluşması gerektiğinden ötürü, devinimlerin ilki ‘oluş’tur
diye düşünülebilir. O luşan nesnelerin hangisi bu durumda olursa olsun,
oluşan nesnelerden önce, kendisi varolan ve oluşmayan başka bir şeyin 5
devinmesi zorunlu, bundan daha önce de başka bir şeyin...91 Madem
oluşun ilk devinim olması olanaksız (yoksa devinen bütün nesneler ge-
lip-geçici nesneler olurdu), şu açık: [oluşun] ardından gelen devinimlerin
hiçbiri de daha önce değildir. A rd ın d an ’ ile kastettiğim, büyüme, nitelik 10
değiştirme, eksilme, yokolma, çünkü bunların hepsi oluştan sonra gelir.
Dolayısıyla oluş bile yer değiştirmeden önce değilse, öteki değişmelerin
hiçbiri de önce gelmez.
G en eld e, olu şm ak ta olan n e sn e n in tam olm ayan, ilkesine git­
m ekte olan bir şey olduğu görü n üyor, dolayısıyla oluş açısınd an
so n ra gelen şey doğa açısın d an ö n celik taşır. O luş içindeki bütün
nesneler için yer değiştirm e [yeteneği] en son gelir. B u n u n için kimi 15
canlılar [organ] eksikliği yüzünden devinimsizdir: sözgelişi bitkiler,
388 «DY2IKH2 AKPOA2EC22 ■&

7- 2 ÖOb 2 2 ---- 2 Ö I b 1 2

K al ıroAAâ yivrj tû>v (u ,m v , t o îs 8e T t X (io v p iv o ıs vırâp\ d.

15 <xt’ eî p â \ k o v vnâp^d (jropâ t o l i p â X X o v â ır d k r jıp â t r ıv r i j v


<f)V<rıv, Kal f) kCvi]<rıs aVTTj upcoTi) t 5>v â X \ a > v â v ( îr j Kar
o v < r(a v , b ı d r e T a v r a K a l ö ı o r ı 1) K i a r a r r js oııcrtay e f ı o r a T a ı r o 10
K iv o ıi p ( v o v râ rv Kivrı<r«j>v i v r <3 <f>(p«r0 a ı • K a ra p o v r jv yâp
o vt> (v p .(T a j3 d X X ( ı t o v t î v a ı , t ü a ır tp â X X o ı o v p iv o v p i v r o ır o ıö v ,
a v £ a v o p i v o v 8 e K a l (f>0 tv o v T o s t o ir o tro v . p a k l a r a 8e b r jk o v
o n r ö k i v o v v a v r o a v r o p a k u r r a r a v r r j v K iv d Kvpîoos, rr/v K a r a
TOTtOV K aiT O l (j>afl(V TOVTO t l v a i Tİ,IV K lv 0 v fj.lv (tiV K a l KlVOVVTlüV 1 5
â p y (j)v K a l n p S iT o v r o î y m v o v p l v o ı s , to a v r o a v r o k iv o v v .
o rı p t iv r o lv v v rû>v KLVrjcr((0v tj <fiopâ n p d r r f, t fja v t -
pov İK TOVTÜİV' T IS b'( (fiOpâ TrptüTT], VVV b(lK T(O V . âpa öe
Kal to vvv Kal ır p 6 r ( p o v im o r t d iv , b rı (vb t^ tra i r ıv a
k Îv t ] (t iv d v a ı <rvv()(rj K a l â ı b ı o v , <j>av(pov e c r r a ı t i j a v r i ) p t - 30
ûob to . o rı p iv ovv tG>v â k k t o v K ivi]< r((av o v b ( p ı a v e ı> ö e x e r a ı
c r v v t y ij d v a ı, İk r<3 z>8 e (f> a v (p o v . â n acraı yâp i£ â v riK d -
p .(V o ıv d s â v r i K ( îp .( v â d t r ıv al K iv ifc re ıs K a l p ( r a j 3 o k a ı , o lo v
y (V (c r(t p i v K a l <p0 opâ. t o â v Kal to [■'} â v ö p o ı, â k k o ıâ o 'd
8e ra iv a v r îa Trdûr], a v ^ r jc r a 8e K al <f>6 U r d i] p i y ( 6 o s Kal 35

fU K p â rrjs rj T ( k ( io r r f s p .( y i ö o v s Kal â r e 'A e ıa * iv a v r la ı b' al


d s r a iv a v r îa . t o 8e pır] a i d K i v o v p e v o v r ı ’ı v b t T ifv K iv r p r ıv , o v 2 Ö I b
ûe T tp o T tp o v, u v â y K r] T rp ö r tp o v r ) p ( p d v . <f>av(pâv o v v u r ı y p ( -
p r ja d iv r<Ş iv a v r îu ) to p e r a j3 â \ X o v . â p o iu rs 8e Kal itrl
t S iv p ( r a fio k ü v â v T iK d r a ı yâp <f>6 o p â K ai yeVecrıs İttA û s
K a l ?/ K a û ’ ( K a o r o v r ij KaÛ’ ( K a c r r o v . t«lor’ d â b vva ro v â p a 5
p (ra /3 â \ X (w Tas â v r iK d p iv a s , o 1 c ea r a t < rvv()(i]s r) p ( r a -
(3 o \ t j , aAAa p ( r a £ v i c r r a ı a iır S ıv \ p o v o s . o i ı b i v y â p b ıa < p (-
p (i iv a v r ıa s t] pr] iv a v r ıa s d v a ı ras k o t ’ â v r îfjr a c r ıv p .t r a -
(3 o k â s , d povov â b vva ro v âpa rta a v rŞ r ıt a p d v a ı (t o v t o
yâp rar X o ya r o iıb e v \ p i] ( r ıp o v ) , o v ö ’ d pr] âvâyK T] i]p (p r]< ra ı 10
iv r j/ â v T u jru o -tı, p rfb ia r 'ıv p ( r a f 3 oX i] r ']p (p la iv a v r L o v (o v
y â p İ<tms ı ) p ( p d to pr] o v , i] 8e <j>0 o p â ds to pr] o v ), â X k ’

a 17 rwv om. J VTrıip\fi om. F 1 19 Kav E 2K nirrrj K


av om. E 2 25 T ü v Klvovpitıov K 2 K f l i ] K flt TMJ> H 1 26 H V T O
om. H avTİı om. F 28 âfSuurnıov E 1 29 riıv K
Kni E K S : Kai to A ö rı] on i t E 1 3 3 a i] m i K 3 4 t«
alt. E K T : om. AS ** 2 «Jv] S’ E 1 10 Ady&)] JAo> B ekker
errore preli ovScv om. F K 11 «i pıyfi’ ) l " penı-
fSo\f] rjptpitf E F K P *S : pcrafİoXfı r/pfpia H IJP J’
FİZİK 8 389

pek çok canlı cinsi; oysa tamamlanmış olanlarda yer değiştirme [yetisi]
Imlunur. Dolayısıyla kendi doğasını daha çok elde etmiş nesnelerde yer
ıleğiştirme [yetisi] daha çok bulunuyorsa, bu devinim varlık açısından da
ııl eki devinimlerden önce gelse gerek. Yalnızca bu nedenle değil, devinen 20
nesne devinimler içinde en az yer değiştirme ile devinirken varlığından
uzaklaşır, bu yüzden de, çünkü yalnızca bu devinimde varlığınm/neliği-
ııin bir şeyi değişmez, oysa nitelik değiştirenin niteliği, büyüyen ile eksile­
nin niceliği değişir. A m a özellikle şu açık: kendi kendini devindiren nes­
ne asıl anlamda özellikle bu devinim açısından, yere göre devinim açısın-
ılan devindirir. ‘Kendi kendini devindiren nesnenin’ devindiren ve aynı
zamanda da devinen nesnelerin ilkesi, devinen nesnelere göre ilk gelen 25
.şey olduğunu ileri sürüyoruz.
îm di devinimler içinde ilk devinimin yer değiştirme olduğu b un ­
lardan açıkça görünüyor: am a hangi tür yer değiştirme ‘ilk’ , bunu da
şimdi göstermemiz gerekiyor. Aynı zamanda hem şimdiki hem de daha
önceki kabulümüz de, yani sürekli ve ebedi bir devinimin olası olduğu 30
yollu kabulümüz de bu araşürm a ile açıklığa kavuşacak. Öteki devinim
türlerinden hiçbirinin sürekli olamayacağı ise şuradan görülüyor: devi­
nimlerin ve değişmelerin hepsi karşıtlardan karşıtlara, sözgelişi oluş ile
yokoluş için sınırlar ‘varolan’ ile ‘varolm ayan’; nitelik değiştirme için
karşıt etkilenimler; büyüme ile eksilme için ise ya büyüklük ile küçük- 35
lük ya da büyüklüğün tam am lanm ası ile tam am lanm am ası. Karşıt devi­
nimler ise karşıdara yönelik devinimlerdir. N e ki, bu devinim açısın- 261b
dan her zaman devinmeyen am a daha önce varolan nesnenin daha ö n ­
ce durmakta olması zorunlu. Şu da açık: değişen nesne karşıtında du-
racaknr. Değişmelerde de bu böyle, çünkü mutlak anlam da yokoluş ile
oluş karşıttır, tek nesnenin oluşu da tek nesnenin yokoluşuna karşıt-
ttr. Dolayısıyla karşıtların aynı anda değişmesi olanaksızsa, değişme sü- 5
rekli olmayacak, onların arasında bir zaman aralığı olacaktır. Karşıolu-
m a göre olan değişmelerin karşıt olması ya da olm aması da hiç farket-
mez, aynı nesnede, aynı anda bulunm alarının olanaksız olması [yeterli]
(çünkü ötekinin bizim temellendirmemiz için hiçbir yararı yok); yine,
karşıt durum da duradurm ak zorunlu değilse, duradurmaya karşıt bir 10
değişme de zorunlu değil (çünkü ‘varolm ayan’ herhalde durmakta de­
ğildir, yokoluş ise ‘varolm ayan’a doğru gider), am a yalnızca arada bir
390 O YU K H I AKPOAIEOI f)

<i l*6 vov fie r a £ v y îy v e r a ı \ p ov os' ovra) y a p ovk e tr n v t] pıe-


rajSoArj (rv v c^ P ' ov bi y a p iv t o î s Trporepov fj iv av rîıü trıs
15 xPVırifJi0Vı “ AAd t o pr/ iv b('x etrd at â p a in â p x e ıv .
15 o v Set
8 e T ap arretrO aı ö n r o a v r o ıt\eîo<nv t a r a t e v a v r îo v , o îo v rj
KÎvtjcns Kal t r r a ır a Kal Kivrjtrd rfj e îs r o v v a v r îo v , a\Âh. p.ovov
to vto \ a p .f3 â v ( i v , o t t â v T t K fiT a î tt tos Kal rfj Kivrjtreı Kal rfj
rip ep îa f] KÎvrjtris 7/ ev a v r îa , K a d a n tp t o Itrov Kal t o ptirpıov
ao tS> İT rtpf\ ovT i Kal tG> , iırcpexo(Jt.fVti>, Kal ört o v k i v b i ^ erat
âjxa T as a v T iK fiiitv a s o v r e Kivr/treıs o v r e p e r a /3o \ â s v n â p -
X(LV‘ t r ı 8’ t t r î re rrjs y tv itrttü s Kal rrjs tj>ûopas K a l rsav-
Tf\S>s â r o ıto v a v e lv a ı hofceıev, e l y ev o p ev o v ev ö v s âvâyKt]
tpOapiijvaı K a l p r/b ev a y jjo v o v h ıa fie îv a ı. tocrre İ k t o v t c ğ v a v
»5 i] rtîtrn s y i v o ı r o Taîs âÂAats" tpvtriKov y h p t ö öfioîtos ?Xf lv
i v h ırd traıs.
" O ti 6’ ei'S e '^e ra ı eîv aî T iv a titretpov, fiîav ovrrav Kal 8

trvvexv> Kat avTt) e a r l v rj kvkâm, \ e y w p ,e v v v v . ırav p e v y h p

K iv e lr a ı to tjrepâpevov rj k v k A iû rj (v ö c î a v ij /U KTrjv, totrr

3 0 eî /J.f/8’ (K fiv t u p »; ire p a o-vvexys, o v b e Tt]v e£ âptpo îv oıov

t e lv a ı trvyKeıp,evt)v oti be t 'o tp ep u p ev o v ri]v evdeîav K al

■neırepa<rp.evt]v ov tpiperat trvvex<*>S, b r j\ o v â v a K a p .ır T (i

yâp, ro 8’ rr/v e v O e î a v r â s e v a v r î a s K iv elr aı


avaKap-ıtrov

Kivıjo-eıs’ ' Kara t o t t o v rj &vto rfj Kartı) Kat 7/


tvavrıa yap

35 e ıs ro ırpâtrOev rfj (Is Tovıturdev Kal fı els â p ıa r e p â rj) eis


be£ıâ' tottov yap ivavrıtntrds avrat. rts 8’ ia r lv y p î a Kal
2Ö2a trvvexr]S Kİvrjtrıs, dıtüpıtrraı ırpoTepov, ö rt f/ tov i v ö s Kal i v
ev i XP°V<? Kaı o-bıatpâpto Kar’ eıb o s (rp îa y a p r)v, t ö
r e Kivovpıevov, o îo v âvğpon ros rj ö e â s , K a l ö re, oîov xpövos,
\ / I
K a t r p iT O V TO
1 ..
ZV <?*>• TOVTO
«
o
1 \
£<TTtV TOTTOS
/ *
T} 7Tatöy\o s 747 etoos 1]
b 13oÛKOm. E 1 tc rrn ıH IJK 14 ^ E ’ K A S : om. E 1 15 xı>r>-
aifiot F H S 16 1)] el H I J 1 18 Xu^eî» K 20 to> alt. E F K S :
om. H IJ 22 Kaı alt. om. H 23 evövs avâyKn E K T : âvaymj
evOûs A 25 yiyvmro E SI J : E 1 incertum 26 dnâtraır E 2K a S :
ırdaıtK E 1 27 uvai Tivn K A PS : rıvn elvaı E 28 >7 E^K A P:
1) T€\VT) t) E * ’hiyuıfifv E I J P : \eynfitv F H K ( ie v E JK S : om .
F H IT ^ 3 2 a-vve^f/ I 3 4 rjj âva> 17 kutüi I J et ante./cara ro nov
F T) o m . ) 3 5 ifmpotrdfV E 1 tir râ ( r â o m . J ) Sf(ıâ
rn eis r â âp(rrrf()â A 2Ö2a I fV o m . I 2 17u] e V rı F H I P
4 Tfiirov ro F H I P S : ro rpirov E * J : rp/rov E ! K â’ o m . I fa ril/]
e’o'rıv fj H rn ’rof . . . 5 fieyeöoi E K P : tottüs i) ırâûot t] fteyeğos f"/
<ı8ot S ! ıradus 1) (J8os Ş TufTOv rj A
FİZİK 8 391

olması önemli. Nitekim değişme bu biçimde sürekli olmaz. Daha


mııc'ki karşıolum durumu da [temellendirmemiz için] yararlı değil, aynı
■linin bulunmalarının olası olmaması yararlı.
Aynı nesnenin pek çok şeye karşıt olması da, sözgelişi bir devini­
min hem bir durmaya hem de karşıtına olan devinime karşıt olması da
l'l/i şaşırtmasın. Yalnızca şunlan gözönüne almak gerekiyor: [1] karşıt de­
vinim bir biçimde hem devinime hem de duradurmaya karşıt olur, söz-
lyli.şi eşit ile ölçülü hem ‘eksik’e hem de ‘artık’a karşıttır, ve [2] karşıt de­
vinimlerin de değişmelerin de aynı anda bulunmaları olası değildir. Öte
y,imlan oluş ve yokoluşla ilgili olarak, oluşan nesnenin doğrudanA e-
ııırn yokolması ve hiçbir zaman kalmaması zorunluluğu hepten saçma
ıı ünse gerek. Dolayısıyla burdan öteki devinimler için de sonuca (pis­
li:,) varılabilir, çünkü “her şeyde aynı şekilde olmak” doğal olanın bir
■i/rlliğidir.
8 Tek, sürekli olan sonsuz bir devinimin varolmasının olası oldu-
l'imu ve bunun daire biçiminde olduğunu ise şimdi söyleyelim. Yer de­
nişi iren her nesne ya daire biçiminde ya düz ya da [ikisinin] karışımı bi­
tlinde devinir. Dolayısıyla ilk ikisinden biri sürekli değilse, ikisinden
ulusan devinimin sürekli olması da olanaklı değil. Doğrusal ve sınırlı
Iıir devinimle yer değiştiren nesnenin sürekli yer değiştirmediği açık,
■jinkü o geri dönm ek zorunda, doğrusal bir devinimle geri dönen nes­
in' ise karşıt devinimler gerçekleştirir: nitekim yukarı devinim aşağı ola­
lı ;ı, öne olan arkaya olana, sola devinim sağa devinime yer açısından
Icırşittir. Oysa tek ve sürekli devinimin hangi devinim olduğunu daha
mıce belirlemiştik92: tek nesnenin, tek zamanda, türce farksız devinimle
ılrvinimi (üç öğe olduğunu söylediydik: devinen nesne, sözgelişi insan
y;ı da bir tanrı; geçen süre, sözgelişi belli bir zaman; üçüncüsü de devi­
nim nede gerçekleştiyse o, bu sonuncusu bir yer, bir etkilenim,
39 2 <E>YZIKH2 A K P0A 2EQ Z ö

7. 2 ö ı b 1 3 — 8. 2 6 2a 23
IMtyeOos). r a d ’ iv av rC a bıa<f>epfi r <3 eîb e t, /tat oû)( iv" to - S
ırov b ’ a l ilp rfjj.îv aı bıa<f>opal. (n j/ıeıo v V o r ı t v a v r l a fj Kivrj-
trıs i} a n d r o v A n p o s r o B r i j a ıro r o v B n p o s r o A , ot t

îtrrâırıv Kal n âvovtrıv dAAîjAas, eâı> &p.a y ıy v to v r a ı. Kal


e n i kvkK ov ûtrav rtos, o lo v rj a n d r o v A eiri rö B rfj d n o
r o v A (Trl r o T (Larâo-ı yâp, k&v <rvuf%iîs oktiv Kal jıij y ı- 10
y v rjra ı avaKap.\(ns, 8ta rö r a v a v r i a ıp d d p a v Kal K aıkveıv &k-
\r)\a.y aAA’ oıı^ t] e ls r o n k d y ıo v rfj âva>. ,2
(id k ı a r a b l <pa- l2
vepov o rı abvvaro v eıvaı avve^ij rrjv eni rfj s evOelas Kİvr\trıv,
o rı avaKafiıtrov avayK aîo v o rijva ı, ov jiovov e n ' evdeıas,
aAAa kclv kvkAov fyiptjraı. ov yap ravro v kvkKu> <pipt- 15
ırÛaı Kal k v k K o v e o t w yap öre /ı'ev o-vveıpeıv Kivov/ıevov, ot<e
8 ’ İtti to aiıro ekûov öûev âppnjûr] âvaıcdfi^aı n d k ı v . o rı
b’ dvayKTj îoratrffaı, i] m a m ov fidvov en i rrjs ala-Orj&etas
âkı \ Ka'ı eni t o v A oyov. dp\r] be ıjde. rpı& v yap ovrıov,
dp\i)S fieo-ov T(\fvTİi)s, t o /ıtırov npos indrepov ap.<f>o> earLu, 30
Ka'ı r<j> p.ev dpı6p.Ş> ev, r û koyıa be bvo. e n de âAAo
föTiu ro hvvdp.fl Kal rö tvepyela, <î><rre rijs evdelas rSıv evrds
r& v İKptav örıovv <rt]fxûov bvvafieı jueV e a r ı fiecrov, evepyeia
S’ ovk ta r tı), tav prj bUkrj raıîrTj Kat fTrıarâv n a k ıv âp frjra t
K ivtıadai' ovrot be t o p.e&ov apx»jf y iy v e ra ı Kal T ekevrij, 35
upxh l*ev rjjs varepov, rekevn) Be rijs npmrtjs (Aeya> 8’
olov tav <j)ep6p.evov ro A arfj eni tov B Kat nd k ıv </>ept]raı
eni to r).
örav be ırvve^ms <pepi]Taı, ovre yeyovevaı ovre
anoyeyoveva t olov re ro A K ara rö B trr]p.fiov, âAAâ p.o-
vov eıvaı ev r â vvv, ev XP°vt? ovbevl nkijv ov ro vvv e<rrıv Biat- 30
pecrıs, ev r â oAm [ r â A B T], ( ti Be yeyovcuaı r ıs 0 ıj<reı
Kat dnoyeyovevaı, del o-rjjcreraı rö A (pepofievov abvvarov

a 6 ai eıpr/ftfvat K A S : tîprjutvat al E 17 K S : om. E A 9 ıj] (l I


B . . .1 0 r ] y . . . 3 E * K : Trj . . . y om. E 1 1 0 yivtTaı E K
1 2 oty E H I K P S : ov^î F J râ 7rXayıa S T to erasit E , om. P
14 «V j eVt rıjr A 1 5 - 1 6 kuk\oj . . . kvk\oi> («ai om. E 1) E I J K P S :
kvk\ov . . . kuk\o> F H 17 âvaıcâfiirTdV F H I J 1 1 9 âna F
21 Xdy<» S i E H K S T : Si F IJ fi* om. H 23 fUv om.
E‘ 24 SıcX)}raı F Taurj E 1 et fort. T : TaVTTfV E 'K A
25 Kcîırdaı E 1 27 firt t o û 0 (rrıj F 28 fit om. E 1 29 icara]
ıcai E ' J 1 ^ 30 fV alt. om. E ]K ırXı)y fi ou F t'ıTTlv Sıaipcırıs
E K S : ftıaiptrrlç iırnıı A 31 c» om. E K toû ÖXou rıı«$s K 2
ry A Br om. E K tprj<Tft K 1 : ftrjtTft ip TOİi Svvd/ıet <TT]fifİ0Li K 2
.... ,J
FİZİK 8 393

Ur biçim ya da bir büyüklük/kütle olabilir).93 Oysa karşıt olanlar türce 5


lıırklıdır ve tek değildir, yerin ise söylediğimiz ayırımları var. Kanıtı şu:
A’dan B ’ye devinim, B ’den A ’ya olana karşıt, çünkü aynı anda oluşsalar
hile, birbirlerinde duraklarlar ya da son bulurlar. Çem ber biçimindeki
devinimde de bu böyle, sözgelişi B çemberinde A ’dan olan devinim, C
çemberindeki A ’dan olana karşıttır (çünkü sürekli olsalar ve geri dönm e 10
olmasa bile duraklarlar, çünkü karşıdar birbirini engeller ve yokeder).
Oysa bükümlü giden devinim yukarı gidene karşıt değil.
Özellikle de şu açık: doğru çizgi üzerindeki devinimin sürekli olması
olanaksız, çünkü geri dönerken yalnızca doğru çizgide giden değil, aynı
zamanda dairesel giden bir nesne olsa bile duraklaması zorunlu. Nitekim
dairesel gitmek ile daire üzerinde yer değiştirmek aynı şey değil. Çünkü 15
öteki durumda, devinen nesne bazan ilerlemeyi sürdürür, bazan hareket
ettiği noktaya varınca yeniden geri döner. Durmasının zorunlu olduğu­
nun kanıtı ise, yalnızca duyuma bağlı değil, akla da bağlı. İlkemiz ise şu:
(devinimde] üç nokta var: başlangıç, orta, son. Orta, herikisi açısından 20
ila heriki durumda olabilir ve sayıca tek, tanımca ikidir. Aynca olanak
halinde olan ile etkinlik halinde olan başka başka. Dolayısıyla düz çizgi­
nin uçlar arasındaki herhangi bir noktasL olanak halinde ortadadır, ama
çizgiyi ortadan bölmedikçe ve durakladıktan sonra yeniden devinmeye
başlamadıkça etkinlik halinde orta değildir. Am a bu durumda orta, hem 25
başlangıç hem son olur, son devinimin başı, ilk devinimin sonu (dedi­
ğim şu: sözgelişi devinmekte olan A , B ’de duraklar ve yeniden C ’ye doğ­
ru yer değiştirir). Sürekli yer değiştirildiği zaman A ’nın B noktasında ol­
ması ya da oradan uzaklaşması olanaklı değil, onun yalnızca ‘an ’ içinde 30
olması olanaklı, ama bölümü ‘an’ olan bütün <A BC > zamanı dışında
hiçbir ‘an’ içinde değil (ama onun B ’ye yaklaşıp oradan uzaklaştığı kabul
edilecek olsa, bu durumda A, yer değiştirirken hep duracaktır,
394 OY2IKHS AKPOA2EQi: fl

26 2 ^ yap ro A ap.a y ey ov ev aı r e ein toû B Ka'ı an o y ey ov ev a ı.


i v â\\tü â p a Kal âAAco crr)ixe(u> )(po'ı>ou. \povos â p a ( a r a ı
<3 ev peVco. toore ^pefirjo-eı ro A em roC B . op.otcos 8e. Kat
eırl Tüip aAAöii» <n}p,eta>v' d yap avros Aoyos eni ıravTtov.
S öray 87; xP1la'rlTaL T° 4>epop.evov A r â B peıruı Kal reAeurjy
Kat âpxfh avayKi] <rrrjvaı 81â to 5vo ttomlv, cooTrep av et
Kal i70jj(reuv.) a\A’ dıro fiev roö A orr/fieiov dıroye'yove tt}$
8 a p x 7/y> ^7r't to û T yeyovev, ör av Tekevrr)arrj K at t r r ij.
S ötö
Kal ırpos rî|v anopCav to v to AeKreov t x €t 7 a P anopCav rı]v-
10 8e. et yap et?j )/ ro E t?/ Z î<r?j Kat to A <f>epoıro crvve-
X&s âno to v aKpov ırpos to T, a/ua o’ et/; ro A e7ri rû
B <TT]/jie ı, Kat t o A ıpepovro ana ri)s Z aKpas ırpos to H
öp.akws Kal t<Ş a û rû r d \ e ı t û A , tö A ep.npoa0 ev T^et
eırt to H ?) to A eırt to T - to yap nporepov opp.rjcrav ka l
>5 ânekdbv nporepov ik ö d v dvdyKt], ov yap âfia yeyove to
A eırt t û B Kat dnoytyovev d ır’ avrov, 8to vo-repiÇeı. ei yap
â/xa, o v \ varepıeı, âAA’ avdyKt] e a ra ı îtrrao'daı. c < &pa 0 e -
Te'ov, öre ro A eyevero Kara t o B , to A â/xa K iveiadaı
an ö to v Z aKpov (et yap e a r a t yeyovos r o A eırt to v B ,
20 e a r a ıK a t tö anoyevecrOaı, Kal ov^ âpıa), aAA’ ?}v ev Topıı'j

\povov Kal ovk ev ypdytf. ev ra v ö a p.ev ovv ahvvarov oüroos


k eyeıv in i rrjs avve^ovs- e n î 8e to v avaKapLnrovTos avdyKt;
k ey e ıv ovrtos. et yap 77 to H fpepotro ırpos râ A Kal ıra-
Atv dvaKaiJ.\j/a(ra Kara) fyepoıro, t <3 ctKptp €(/>’ ov A Te-
3S kev rij Kat âpxfl K*XPTlTaL> T<? *vı “ S 8vo' bıo <TTrj-
v aı dvdyKt]' Kal oi>x â fia y ey ov ev in i r <3 A Kat an ekrj-
kvOev a n 6 to v A 1 e«eî yap av a p a eîrj Kat ovk eti) ev
ra> a û rû vvv. a k k â p.rjv rîjv y e n d k a ı kvcrıv oiı keK T eov

1 I r o A om . H I T f] to a H I J f f f ! t o j 3 F : Kara t o /3 H I J :
om . K 2 f'v] dX V ev I npa] yap K Kiıl n\\a> o m . E ' S
s Si] s c r ip s i : 5 f I İ S "PXİI Kal rfkfVTg A 7 - 8 Tİjs . . . yeyovev
om . K 8 ro E 1 oTi Tf\evrij<Teı J 1 9 tovto . . . affopiav o m . E 1
1 1 to /3 «rıjfielov I 13 rû A om . E r o i o m . J : t o /3 F H I
1 5 oiı yap Spa s c r ip s i, h a b . Ut v i d . S : OVK âpa (î/(n E ]A : oi>x âfjıa
âpa E ’ K 16 S«ö] Sıt) Kai F 17 to rtp tî H I fo r m E H I J S :
om . F K 1 8 (’yfPETo K A S : eyivtro E Ktvûvdat Spa E
20 f O T Î v J 1T O p ^ ] t o p I 22 T l j f trvu ^o C t E F J K P : tov avve^ovç
H İ S 1 : t o v o-vvcj(ûis G a y e 2 3 X iıeıv F npös . . . 2 4 tpepotro
om . E 1 2 4 f<p ouj f '0 ‘ oû ro K : T<jî A 2 5 Kİxı,T]rnL * a * tlPXfl ^
2 6 toû F H I 2 7 Av E F I J S : o m . H K 28 Srj J
FİZİK 8 395

ı,ûııkü A ’nın B ’ye aynı anda hem yaklaşması hem de ondan uzaklaşması 262b
nhıııaksız. Demek ki, o zamanın başka başka noktalarında olacaktır, yani
.-.iman ortada olan şey olacak, dolayısıyla, A , B ’de duraklayacaktır, öteki
noktalarda da bu böyle olacaktır, çünkü bütün noktalar için temellendir­
il ıı- aynı olur. A m a yer değiştirmekte olan A , B ’yi orta, son ve başlangıç 5

ulnrak kullandığında duraklamak zorundadır, çünkü o düşünebilirmiş gi­


bi, bir ikilik yaratır). Ne ki aslında nesne devinimi tamamladığı ve dur-
ılıığu zaman başlangıç noktası A ’dan ayrılmış C ’ye gelmiştir.
Bunun için sözkonusu güçlükle ilgili olarak da bunu söylemek gere­
kiyor: nitekim şu sorun var: E çizgisi F çizgisine eşit olsa ve A nesnesi 10
I'"ııin ucundan C ’ye sürekli olarak yer değiştirse, aynı anda da A , B nok-
iıısında olsa ve D nesnesi F ’nin ucundan G ’ye doğru A ile aynı ölçüde
vr aynı hızla gitse, A , C ’ye gelmeden önce, D, G ’ye varacaktır, çünkü da­
lın önce devinime başlayan ve yola çıkan nesnenin daha önce varması
/orunlu94. Nitekim A , B ’ye aynı anda varmamıştır ve oradan uzaklaşma- 15

ıniştir, işte bunun için daha geç varır. Oysa aynı anda varsa, daha geç
vurmayacak, duraklamak zorunda olacaktır. Demek ki, A B ’ye vardığında
I )’nin aynı anda F ’den yola çıktığını düşünmemek gerekir (çünkü A,
h’ye varmış olacaksa, ordan ayrılmış da olacaktır ve bu aynı anda olma- 20
yncaktır); onun [B]’df* bir zamanda değil, bir zaman bölümünde olduğu­
nu düşünmeli idi. İmdi burada sürekli [devinimden] sözetmek olanaksız,
;iına geri dönen nesneden sözetmek zorunlu, çünkü G D ’ye doğru devi­
nirse, orada yeniden döner ve aşağıya giderse, uç nokta olan D ’yi hem
son hem de başlangıç olarak, tek noktayı ikiymiş gibi kullanmış olur.
Bunun için duraklaması zorunlu. Ve D ’ye varışı ile D ’den ayrılışı aynı 25

ııııda olmamıştır. Çünkü [G] orada aynı an içinde hem olabilir hem de
olamaz. A m a buraya eski çözümü de getirmemeli, çünkü bir zaman
396 OY2IKH2 AKPOA2EQS O

8 . 2 Ö2 b i — 2 Ö3 a 2 3
ov yap eı/Se^eraı Ktytıv orı İ ittIv /cara ro A ^ ro H «
rop.fi, o i yeyove öe oiıö' ânoyeyov(v. âvdyıctj yap eni re- 30
Aos eAOelv ro (vepyeıa ov, pîj bvvâfia. ra p.iv ovv iv p.eVw
8 vvdp.eı t<TTi} rovro 8’ evepyeia, Kal rtktvri] pev Karudev, {
âpxh bi âvatdev" Kal r â v Kivıjaeatv âpa aıo-avrtus. âvayıo) 2 6 3 *1
âpa crrı/vaı r â âvamp.nrov eni rfjs evûeıas. ovk âpa evde- '
\e ra ı <JWf)(fj kivt)(tiv eıvaı eni rjjs tiıdtias âîhıov.
rov avrov 8e rponov ânavrr}T(ov Kal npos ro vs epcorâv-
ras rov Zıjvtoı/os Aoyov, [/cai âÇıovvras,] ei aei rö ıjpıcrv bttevaı 5
öeî, Tavra 8 ’ âneıpa, râ 8’ âneıpa ahvvarov 8 ıe£ek 0 eîv, ?/
£>s rov airrov tovtov \ 6 yov Tiye s âAAuıs epa>rS><rıv, âÇıovvres '
âpa rû Ktveıırdaı rî)v rjpCo-eıav nporepov apıOpdv KaO’ (Ka-
trrov yıyvop.(vov ro ijpıav, &<rre 8 k \ 0 6 vtos ri]v oArjv âneıpov
<rvp.j3 aıveı ijpıOprjKevaı âpıdpöv rovro 8’ op.okoyovp.tvoü'i earlv IO
â8 vvarov. 11
ev pev ovv roîs npaıroıs Ao'yoıs roîs nepl Kivrj- 11
(rem ekvoptv 8ıâ rov rov \povov âneıpa (\eıv iv avrûf
ovbev yap âronov ei ev âneıpıa xpov<o âneıpa 8 ıep\eraL
rıs • op.olws 8e ro âneıpov ev re r <2 pi]K(t vnâp^eı Kal
ev r â \pov(ü. aAA’ aürı; tj Avtrıs npos p tv rov epıoTÜtvra 15 1
İKavûs ex<ı (jj/jcorâro yap ei iv nenepao'p.evtş âneıpa ev-
8 e'xeraı 8 ıe£eAâeîv rj âpıOprja-aı), npos 8 e ro npâypa Kal
tt)v âKıjûeıav -oi>x ÎKavûs' âv yap rıs âcfiepevos rov pı'jKovs
Kal rov epıorâv el ev nenepa<rpevıo XP0VV ^v8 e \ (ra ı ân(tpa
8 ıe£eA0 eîv, nvvOâvrjraı en alrov rov x p °vov Tavra («Xeı 20
yâp 6 \povos âneipovs hıaıpeaeıs), ovKerı İKavîj la r a ı avrrj
fı \v<rıs, aAAa rö aAjjöes \(kt(o v, onep elnopev ev roîs
âprı Ao'yoıs. eâv yâp rıs ttjv o-vve^rj dıaıptj eis öuo ı/fiia-tj,

k 29 ™ ® E 30 T O f ir j] TW f i I oû] Ol/Öf F : O VTf HI 31 p il]


Ka'ı /ııj F : oû K : om .'H yp. A râ E S : TO KA 32 TfX»urfl K
263* I âpa A S : om. E K 3 t im i. . . âiSıov P ra n tl: tlvaı. . . İhıov
E 1: fival âîSlOf (7Tl Ttjç ıvûfıas JÎ2K : âiSıov tlvaı cjriri/tcvâdat A: tlvaı
cırt âı&ıov ttjs fv8tıaç B ek ker 5 Kat â^toivraç seclusi, om. fort. S
fi om. K &tl dııevaı H : Sıtivaı K 6 fi’ alt. om. J 1 dıt£cXdcîi'
A8vı>arov F H : âUvvarov e(t\ 0eiı> I 7 rırer \6yov IJ tpanâıruı
<ÎAA o)ff K 9 ytvâptvov H O’vp.Şnıvfiv uncıpov K I O (TVfJL-
pıtii) F I I â&vvarov . . . kii>1)<t€(ûc supra lituram E * roir
om. K 12 ftıtıvTov E : Sıâ ro F H K *xcll< Strııpa F H J **
om . E 1 14 iırâpxtı post a IS xvor¥ F I J : imdpxfiv K : om. H
16 nfıreıpa] XP°v(f âtrupa K S 17 ⻫f«\öfîv E I J K S : tu\6tîv
FH 19 âneıpa di(£(\6tıv E J K S : &tı£t\û(tı> âtrtıpa F H I
FİZİK 8 397

I'ölümünde G ’nin D ’de olduğunu, oraya vardığım ya da ordan aynldığı-


ııı söylemek olası değil, nitekim [GJ’nin olanak halinde değil, etkinlik 30
İmlinde olan bir sona/am aca varması zorunlu. İmdi ortadaki noktalar
ı ılımak halindedir, ama uç etkinlik halindedir, aşağıdan bakıldıkta son,
yukarıdan bakıldıkta başlangıçtır. Öyleyse devinimlerde de bu böyledir.
I İçmek ki, doğru çizgi üzerinde geri dönen nesnenin duraklaması zorun- 263a
lıı, O halde düz çizgi üzerinde sürekli bir devinimin ebedi olması olası
ılı-ğil.
Zenon’un temellendirmesini soru olarak koyanlara, yani, nesnenin
İn p yan yolu geçmesi gerekiyorsa, bu yarı yollann sonsuz olduğunu, son- 5
»uza varmanın olanaksız olduğunu [düşünenlere] de aynı tarzda karşı çık­
mak gerekiyor; ya da bu aynı temellendirmeyi başka biçimde öne süren­
lere', yani “yarı devinim içinde gerçekleşen yan zamanla birlikte daha ön-
ı <■ lıerbir yarımdan çıkan yarımlan saymak gerekir, dolayısıyla nesne [ya­
nının] tümünü geçtiğinde sonsuz sayının sayılmış olması sözkonusu 10
ulur” diye düşünenlere de. Berikinin olanaksızlığına herkes katılır.
İm di devinim üzerine yaptığımız ilk konuşm alarda, zamanın ken-
ıll içinde sonsuz öğeler taşıdığını göstererek [sorunu] çözmüştük. Çün-
lui eğer sonsuz zaman içinde sonsuz sayıda nokta geçiliyorsa, bir tutar-
117.1ık yoktur. Sonsuzluk ise hem uzunlukta hem de zamanda aynı şe­
hide sözkonusudur. N e ki, bu çözüm soruyu koyana karşı yeterli (çün- 15
t li sınırlı bir nesne içinde sonsuzu geçmek ya da [sonsuza değin] say­
mak olası mı, değil mi, soru bu) ama nesne ile, hakikatle ilgili olarak
yderli değil. Nitekim uzunluğu ve sınırlı bir zamanda sonsuza ulaşılıp
ulaşılamayacağı sorusunu bir yana bırakarak, [yalnızca] zamanın ken­
disiyle ilgili olarak bunları bilmek istersek (nitekim zamanın sonsuz 20
Imılûmleri var), artık bu çözüm yeterli olmayacaktır ve az önceki ko­
nuşmamızda sözünü ettiğimiz95 hakikati söylemek gerekecektir. Çün-
I ü biri sürekli çizgiyi iki yarıma ayıracak olsa, tek noktayı ikiymiş gibi
398 <E>Y2IKH2 AKPOA2EQ2 fl

ovtos rıi evi arjptfCu) i>s 8ım xprjraf ıroıel yap avro ap-
25 xtjv Kal reAeurjjr. ovreo öe ttokî ö re âpıdpâv Kal o elt
ra T]fJ.L(rrı bıaıpSıv. ovtoo 8e bıaıpovvros ovk ecrraı avv(\i/s ovd'
i] ypap-p-i) ovO’ rj KivrjcnS' i] yap <rwexvs Kivr)<rıs avve^ovs
eorıv, ev 8e rû a-ui'e^eî ereorı jxev aıreıpa iııxL<rr), âAA’ ovk
evre\e\e(a âAAâ bvvâpeı. âv 8e voıfj evre\exe(a, ov Troır/-
3 ° (ret <rvvf\ıı, âAAâ orjjo’eı, ottep (iri rov âpıdfxovvros râ r/fil.

(rea (pavepâv (<ttlv öt i avpt/3 aıvei' rd yâp ev <rrifxeîov âvâyKi]


263'’ aiırö) âpıdficlv övo• tov jxev yâp erepov rekevrî) î/pitreos
roû 8’ erepov âpxV eoraı, âv fxi} juıar âpL0/ıfı rijv trvve^i},
aAAâ öı<o Tjpıaeıas. ü>ore AeKreor 7rpös '•ov epcorûvra et er-
öe^traı âıretpa 8 ıe£eA0 eîr 77 ev \pov<.ü i; er pu/Keı, örı eırrıv
5 i s , e o r ır 8’ <ûs oü. erreA e^eîa juer yâp o rra ovk erSe^erat,
■ dvvdpet 8e (vhe\erar o yâp avve^ âf Ktvovpevos Kara <rvp.-
/3 e/3 rjKt>s âıteıpa bıe\ıj\vdev, âırAûs 8’ oi- o-tyx/3e/37jKe yâp
rfl ypa/J./xtj aıreıpa 7//j.iirea eıvaı, ?) b’ oiıaıa earlv erepa Kal
9 rö eîvaı.
9 8j/Aor 8e K a i örı e ar p.i] t i s 7roı?j to v \ p o v o v rö
10 rö ir p o r e p o v Kal û u r e p o v del roö v o r e p o v t w
b ıa ıp o v v a i] jx e w v
ırpaypart, ecrraı a/xa rö a ir ö ov Kal ovk ö v , Kal ö r e y e -
yovev ovk öv. r ö crr)(xeîoı; fier oîır â p ,< jw w koivov, Kal t o û
ttp o r e p o v Kat r o v v a r r e p o v , Kal ravT O V Kal e v â p t d p ü , Ao'yco
8’ oü r a v r u v (r o v /xev yâp r e K e v r ıj, ro v 8’ â p \ ı) y r <3 6e
>5 T T p â y p a rı â e l eo rıv. XP°V0S e(j>’ <0 A T B ,
r o v v a r e p o v ır â d o v s
ırp â y p L a ec/>’ tjj A . roûro er jx e v rû A Xf)<?vV AeuKo'r, er 8e
rai B ov \ e v K O v e v r û âpa T Ae v K o v Kal o v Ae v K o v . ev o r w o v v
,u p r o v A keVK üV âAîjöeî e l n e l v , e l ı r a v r a r o v XP<JV0V tov tov
r/v Ae v K o v , Kal e v r û B oû Ae v K o v r o öe T er âfX(j>olv.

“ 2 5 oürû>] to û to H I âptBpov K 2 6 oû* ? a r ı H I :


DVKITt F 28 «vecrn] U7TIV E : tC TT U l H 3 0 Tfflio'T) F K
b I aû ro F â no upıOlMiv K tTff)ov . . . ıj/iitrcor] irepav rjfuaeoç
npxn I J ; j;/ı.ıreor tov (Tfpav âpx’] F H 2 “ O*1)] « X « A
6 evSf)(€Taı ov' o E ’ 7 StfXıjXuöfi> âvayKn an\â>c F 1 â ’] y âp I
g 8e E F J K S : 8ıj H : y â p I « aî E F J K S : o m . H I âı/ J S :
k&v K (tq et tov xpövov E 2K A S : o m . E 1 1 0 rö] tov
F H J : Ttov I I I âpa o m . H ykyovtv] ytpopuevov F 1 2 t«
om . E 1 »caî toû nportpav koivov E K 1 3 t r ] iv ıcnl F
15 rrdffos H ov I ay fi K A et fecit E J : A B r casu B ek k er 1 6 oj
I fiev o m . E A] a oXo> E K 17 y â p a E JF H 1 8 âXıjdif
fiırfîv \ e v K 0 V A 1 9 ev o m . E F J K to E ' H J K : Tüiv E 2
M H JK
FİZİK 8 399

M l« muktır. Nitekim o, hem başlangıcı hem de sonu simgeler, hem sa­


fa n Iıı-ııı de ikiye bölen böyle yapar. Oysa bu biçimde bölünce çizgi de 25
tin inlin ele sürekli olmayacaktır. Ç ünkü sürekli devinim, bir sürekli ola-
Mh *</i:<Kİiir, oysa sürekli olanda sonsuz sayıda yarımlar vardır, ama ger-
İmlinde değil, olanak halinde. [Bu sonsuz yarımlar] gerçeklik ha­
ilin lı ı ılsıı, süreklilik değil, durak olacaktır: bunun, yarımları saymaya ko- 30
yıılıin kişi için sözkonusu olduğu açıktır, çünkü onun tek sayıyı iki kez
ihvhmm zorunlu, nitekim sürekli olanı tek olarak değil, iki yarım olarak 263b
iıtVıir.n, [tek sayı] bit yarımın sonu, öteki yarımın başı olacaktır. Dolayı-
iiYİıi ".'umanda ve uzunlukta sonsuza gitmek olası mı değil m i” diye sora­
nı, "lıiı imlamda evet bir anlamda hayır” diye yanıtlamak gerekir. Çünkü
|»niiMi7,[ olanlar gerçeklik halinde ise olası değil, olanak halinde ise olası. 5
Hliıl'im sürekli olarak devinen nesne mudak anlamda değil, ilineksel
Miılıumln sonsuzu ğeçer, çünkü çizginin sonsuz sayıda yarısı olması ili-
ııı |. .i lilir, ama onun varlığı ve varoluşu başka başka şeyler.
Şı ı ela açık: önce ile sonrayı bölen zaman ortası, her zaman nesneden
«ikim n clen bir şe y e ilişkin olmazsa, o aynı anda hem varolan hem de va- 10
Inlm.ıyım olacak, oluştuğu zaman varolmayacaktır. İmdi nokta/simge heri­
f ti lı,in de, daha önce ve daha sonra için ortak, sayıca tek ve aynı, ama ta-
linin ;ı uym değil (çünkü birinin sonu, ötekinin başlangıcı). Yine de nesne
rtı.hiııılan hep daha sonraki duygulanıma/etkilenime ilişkin. Zaman
AIU nesne D olsun: nesne A zamanında ‘ak’ , B zamanında ‘ak olma- 15
y.ın' ulur, dolayısıyla C zamanında ‘ak ve ak olmayan’ olur. Çünkü o bü-
ııin A zamanı boyunca ‘ak’ idiyse, B zamanında ‘ak olmayan’ ise, A ’m n
İni noktasında onun ‘ak’ olduğunu söylemek doğrudur. C de herikisi.
400 cI>Y2IKH2 AKPOA2ES2Z i)

8. 2Ö3a 2 4 — 264® 14
ovk âpa bortov iv navri, âAAâ rov T(\evrawv vvv i<p' ov ıs
TO r - TOVTO 8’ 7/8?; TOV VarepOV. Kal fi iyiyvero OV A(VKOV Kal
i(j>0 eCpero (tö) A(vkov iv rû A navrl, yeyovev rj e<f>0 apraı iv
t <3 T. ıSore \svkov ?/ fii] KevKov iv İKtCvm npSiTov dArjÖfî
flıreiv, rj öre yiyovev ovk tarat, xal öre ((pdapraı eoraı, ?"/
âpa A(VKOV Kal ov kevKov Kal oAcuî ov Kal pi / 01; avâyKi] JJ
elvat. el 8’ S av ?) npârepov py öv, âvâyKrj ylyveadaı öv,
Kal ö r e y ıy v e ra ı pîj e a r ıv, oiı% olov r e eı’ s â ro p o v s \povovi .
h ıaıpelaO aı rov yjıovov. el yap iv rû> A r o A eyı-
yvero \ ( vkov, yeyove 8’ â/xa «rat lortu iv kripto arufj.it>
\pov(o i\op(v(ı> 8’, «j> r <3 B — eî t Ş A iy ıy v ero , ovk i]v, 30
er ûf rai B i a r i — , ytv firıv o e î rıv â tıv a ı p tra £ v , Şiar e Kat
Xpovov iv (iı iy îy v ero . oiı yap 6 av ros ( a r a ı Aoyos Kal ro îs aâ,
/i?) &ropa k iy o v a ıv , âAA’ avrov rov \povov, i v <j> iyîy vero ,
y iy o ve Kal ta rıv i v r Ş . i ayartı) uıjfi(Kı), ov ovb'ev i\6 p ev6 v
ia r ıv ovh' i<pe£ijs' oî 8e âropoı -^povoı i<f>(£rjs. <j)avepov 8’ ört
«i «V rai A öAo) XP°V(? fytyvcro, OÎİK İ a r ıv ■nkeîoav \povos i v <i> S
yeyovtv Kal iy îy v e ro 1] iv w iy îy v e ro povov rravrL.
o ls juev oîı> a r t i î ms oİkcİoıs T rıa r ev a tıe Aöyoıs, ovroı ’
Kat TOLOVTOL r ıv e s e l a ı v Aoyucûs 8 ’ eırı<TKOTrowı Kay tK rS>ı>8e
8 d£eıe' t a) r a v r ö r o v r o a v p /3 a (v eıv . â n a v y a p r o K ivoâpevov
a v v e\ a is, a r vtto p rjbev os İK K povıjraı, (I s ö n ep ı)\6(V K ara 10
T7j» <f>opâv, tI s r o v r o K al i<f>epero Trpûrtpov, o lo v e l h n r o B
ijkdf, Kal i(j)ip er o in'ı r â B , Kal ov% ö r e ırArjaiov îjv, âAA’
tiıûiıs (î)s ypÇ aro K ivûaO aı- r i y a p p a \ \ o v vvv î) •nporepov;
ü/j.ütcüî 8e Kat i m rG>v a\Kwv. r o 81/ â ıro r o v A [eırt r o T]

’’ 20 âıravrı E SK âAÂaJ Spa E* v<f>’ E £ H 21 Tu


om. A 8i fii) E 1 Tov'viTTfpov scripsi, habuerunt ut vid. P S :
tö ûor (pov EA : tov a to varfpov K il E 2KAS : om. E 1 ov om.
I J S ’ Kal ov E 1 mti] «ol il K a S 2 2 tö a d d id i; o m . n S
2 3 <Û(TT( A S : UİtTTf Tf K : W<TTf fi rjv E TTpüdTOV cV fVdVo) A
7rpüiT(p E 2 2 4 oû#c t a n v F 2 5 ov] /u») K hv o m . J 1 fit)
E H K S : ovk F I J 2 6 ov pr. E 2K A S : o m . E 1 2 8 a \ P°Vüi
rö A 29 \p6v(ş drofiu* H 3 0 ot*«] Kat ovk F 31
oiu 8fi K a etval t ıva F H I K 2 6 4 ® I
vtro I J 0 om . F X oyof fo-Taı K A P t o k E SA P : o m . E J K
3 o î] aı K <î\6fx€v6v tffTiv E K S : iartv i\ufievnv A 4 oi , . ,
om . H 5 xpovif) om . H 6 <ylyvcro Ç E 2K a S : o m ,
E1 7 Tno'reufretf» H : ma'rtvatt*v S 8 *ac rocoOrot
om . E 1 Kat F g avpfialvctv rovro F I I «/] t) E 1
12 Rai ovk t(f)€pero I 14 di E 1A cırı to T om. E K
FİZİK 8 40 1

I iı ılııyısıyla o tüm A zamanında ak değildir, son anı yani C ’yi dışarda bı- 20
milimle gerekir, bu da artık daha sonraya aittir. Nesne, tüm A zamanın-
ıln ';\k olmayan’ oluyorsa ve ‘ak’ yokoluyorsa, C zaman noktasında o
ulusmuş ve yokolmuş olur. Demek o noktada her şeyden önce ‘ak’ ya da
’ıık olmayan’ demek doğru olur, ya da oluştuğu zaman olmaması, yokol-
ı!ıii;ıı zaman olması veya aynı anda ‘ak ve ak olmayan’ olması ve kısaca 25
Viimilan ve varolmayan’ olması zorunlu olur. N e ki, daha önce varolma­
yın ı bir şeyin oluşması zorunluysa ve oluşmakta olduğu sürece o yoksa,
ı mı i i i i H bölünmeyen zaman noktalarına bölmek olanaklı değildir. Nite­
lim 1) nesnesi A zamanında ‘ak’ olmakta idiyse, ama aynı anda da ‘ak’
ı*lı lılysa ve B zamanıyla örtüsen başka bir bölünmeyen zaman içinde bu­
lunuyorsa, A ’da oluşmakta idiyse yoktu ama yine de B ’de-, arada bir olu- 30
tını olması gerekir, dolayısıyla içinde oluşmanın gerçekleştiği bir zaman
>lıi (ılınalı. ‘Bölünmez zaman noktalarım’ kabul etmeyenler için aynı te- 264a»
im İlendirme geçerli olmayacaktır, ama “nesnenin oluşmakta olduğu,
ulusmuş olduğu ve olduğu aynı zamanın uç noktasında -ki bu nokta ör-
iıhıik de olmaz, ardışık da- olması” geçerlidir. Oysa bölünmeyen zaman
IMu,alan ardışıktır. A m a şu açık: nesne bütün A zamanında oluşmakta
Mlysc, nesnenin oluşmakta olduğu ve oluşmuş olduğu zaman, onun yal- 5
ııı/ı a oluşmakta olduğu zamanın tümünden daha uzun değildir.
Imdi kimilerinin kendi görüşleri gibi inanacağı temellendirmeler bun-
lıiı ve buna benzer başkalan. A m a mantıksal olarak da şöyle bakıldıkta bu
'iyin sonucun çıktığı görülebilir: sürekli devinen her nesne, bir nesne tara­
lın, lan engellenmedikçe, yer değiştirme [sonunda] vardığı noktaya, daha 10
m »e de varmış demektir; sözgelişi B ’ye geldiye, yalnızca orda olduğu
nıman değil, devinmeye başlar başlamaz da B ’ye doğru yer değiştirmekte
iılı Niçin daha önce değil de şimdi olsun? Öteki noktalarda da bu böyle.
402 O Y 2 IK IE AKPO A2EQ 2 §

15 <f>ep6p.evov, ö t a v e ı ri r ö T tÂör/, ır d k ıv ıjÇ eı l i r i t o A <rvv-


K ivovtM vov. ö r e & pa â ır o t o v A q > lp e r a ı 7rp o s t o T , r o r e
x a t els t o A (p ^ ptT aı r j j r d ıro t o v T KÎvrjırtv, a ıa d ' â p ıa T a s
tv a v r îa s ' e v a v r la ı y a p a l K ar e v ö e ıa v . a p .a b e K al Ik t o v -
t o v p ,er a / 3â k k e ı ev w o v k H ittiv. e i o dv t o î İ t ı b v v a r o v , d v ayıci)
jo ır r r a c r ö a ı l i r i t o v T . o h c a p a fiCa if kw t](tls- 1) y a p b ıakap L -
f3 av ojx ev i) o r â c r e ı o i p.Ca. İ r i n a l Ik r û v b e (p a v ep o v K aO okov
p ıâ k k o v ır e p l ır â a r fs Kivrj(reu>s. el y ap â ır a v r o K iv o v p tv o v
tS)V eiprjjj.fvcüv T iv a K iv e ır a ı Kivrıtremv K al r)pepıeî t û v avTL-
K eijiiv itiv i]p ep .ıû v (o v y a p yır â k k r f ır a p a T a v T a s), t o 8 e /x?j
25 a i e l Kivt u e v o v r r jv b e r ifv Kwr\(rıv (keyo> 8’ ö a a ı e r e p a ı tû> e l ­
b e t , K al ıx7] e l t i p ıo p ıo v e o r ı v r r js ö k ıj s ) â v â y K i] ırp o T ep o v ı)p e-
p.elv tÎ]v avTiKeıp.evi)V i)pep.iav (17 y a p r}pep.Ca crTept](Tis Kivrj-

crect)S)• ei o v v evavTtaı /xev Kivtfaeıs a l KaT evÖeıav, apıa

bi p.i) lv b ex era ı Kiveîtrda 1 râs Iv a v rıa s, to â ır o tov A ırpos


30 to T (pepopevov ovk a v <f>epoiTO âfia Kal âıro tov T ırpos to

A1 eıre'ı b' o i ) ( â jx a <\>eperaı, nıvr/aeraı be to.vtt\v tj/v kİvx\-

m v, âvâyKrı ırporepov i]pe}n)<TaL ırpos r <2 T’ avTi) y ap


ifV i] avTiKeifjievrı r)pep.ıa Tjj âıro tov I' Kipijceı. öîjAov roîvvv

2 6 4 ^ İk t û v elprmevoûv oti ovk lo r a ı crvveyijS ?/ klvtjo-is. eri be Kal


öbe 6 \ oyos p.âk\ov oi'.Keîos r û v âp.a y a p e<f>-
eipr\\j.evu>v.

dap r aı to ov kevKov Kal yeyove ktv k o v . ei ovv <rvve\r)s ?; â \-


A ouocrıs eis kevKov Kal Ik kevKov Kal fifj p-tveı Tiva y^povov,
5 ti/ıa e<f>6 apraı to ov kev kov K a l yeyove kevKov Kal yeyovev

ov kev kov Tpı&v yap eoraı 6 a v iu i xpov°s- İ t i? ovk ei ırvve^yjç


6 \povos, Kal fı kİvt]<jis, a k \' etpeÇijs. ttQ>s 8’ av eîrj tö
eff-^aTOv to airo tûv evaVTiuıv, oîov kevKOTrjTos Kal pıeka-
9 v ia s ;
9 j/ 8’ eni Tijs ırepıfyepovs eoraı p.1a Kal avve^ijS' ovO'ev
a IS ö r a v . . . A ö j) om . A t V ı] ırpos E 1 6 cif TO y to A
2 0 piav Kİvrjaıv E a rj p r. K A T : o m . E 2 1 ou )iia E K S : Ovk
carıv fiiıı A : o£ fiıa fcrriv T e n K A S : (Ti S( E 2 3 tû » . . . Kivıirnı
E K S " . KtvftTiıi Tiva r â c t'ıprıııivav A 7]f)ffiÛTüL I
2 7 OTfpı/CTJr Tljf Kll'ljo'füir E 2: tTTtpiJulç t a r t KLVtj{TfLü't- H I J : OT(pr]<TlS TÎjç
Kivif<rtu>s car iv F : İittİv trrtf)T]trıç T1)i Ktvnırttûs K 3 0 roû A B e k k e r
3 1 KivfİTiu F 3 2 r)p(fii]acu E F I J K S : rfpf/ifîv H P ırpos Tıp
K A S : ti )v ırpos to E 3 3 ı}ı> E J S : o m . F H I K âırâ o m . E 2
*' I e'ıc] âıro F I J ört . . . 2 (lıırfuivMv o m . F 1 I (arnı E S : ftJr ı
F 5H I J K 4 tis o m . E : ff d s K « ] /İ17 en H I1: ck /uıj J
5 to E H I K S : Te F J u ı ytynvt \evniv E H I K P S : o m . F J
* 'ti . . . 6 X<iik (!i> E 2F H J K P : o m . E ' L 7 fi’ o m . A « k] nv
«iv H J 9 nepıcj)opûs H oiSev J : oûfie I
FİZİK 8 403

İmdi A ’dan IC’^ıe] yer değiştiren nesne, C ’ye geldiğinde, sürekli biçim de 15
deviniyorsa, yeniden A ’ya varacaktır. Demek, ne zaman ki C ’ye doğru
devinir, o zaman C ’den olan devinime göre A ’ya doğru da devinir, dola­
yısıyla aynı anda karşıt [devinimleri gerçekleştirir], çünkü düz çizgi üze­
li ııde olan devinimler karşıt devinimlerdir. A m a aynı anda nesne, olm a­
dığı yerden harekede yer değiştiriyordur! İmdi bu olanaksızsa, C ’d e du- 20
ışıklaması zorundu. Demek ki devinim tek değil, çünkü bir durakla kesi­
len devinim tek olmaz. Ö te yandan her devinim konusunda genel b ir so­
nuç şuradan çıkarılabilir: her devinen nesne söylediğimiz devinimlerden
Ilirine göre deviniyorsa ve bunlara karşıt olan duraklamalara göre duru­
yorsa (çünkü bunların dışında başkasının olmadığını söylemiştik), ve her
.•aman belli bir devinime göre devinmeyen nesnenin (kastettiğim, türce 25
Inışka olmayan ye bütün bir devinimin parçası olmayan devinimler) da­
lın önce karşıt durmaya göre duraklaması zorunlu (çünkü d u rm a / durak­
lama, bir devinim yokluğudur). İmdi bir çizgi üzerindeki devinimler kar­
şıtsa, ama karşıt devinimlerin aynı anda gerçekleşmesi olası değilse,
A’dan C ’ye doğru giden nesne aynı anda C ’den A ’ya doğru gidemez.
Madem aynı anda [iki yana] gidemeyecek, ama [A’ya geri dönen] b u de- 30
vinime göre devinecek; daha önce C ’de duraklaması zorunlu. N itekim
İni, C ’den yola çıkan devinime karşıt olan durgunluk idi. İmdi söyledik­
lerimizden çıkan şu: devinim sürekli olmayacaktır. Ayrıca şu temellendir- 264b
ine de söylediklerimizden daha çok yerine oturuyor: diyelim ki ‘ak olm a­
yan’ yokoldu ve ‘ak’ oluştu. Hem ‘ak’a doğru, hem de ‘ak’tan o lan nite­
lik değiştirme sürekli ise, ve belli bir zaman duraklama yoksa, aynı anda
‘ak olmayan’ yokolmuştur ve hem ‘ak’ oluşmuştur hem de ‘ak olm ayan’ 5
oluşmuştur. Çünkü üçünün de zamanı aynı olacak. Öte yandan zaman
sürekli ise, devinim sürekli değil, ardışık olur. Acaba karşıdarın, sözgelişi
aklık ile karalığın ucu nasıl aynı olabilir?
N e ki, daire biçimindeki devinim tek ve sürekli olacaktır, çünkü
404 <Î>Y2IKHZ AKPOA2EQ2 d

8. 264“ 1 5 — 2Ö5a 3
yâp âhvvarov crı>/u/3 alvtı- ro yap İ k tov A Kivovptvov âfia 'o
KivrjtrfTaı eli to A «ara r ?/v avTijv Tipodtcnv (eli o yap i}£fi,
Kal Kivtîraı eli tovto), aÂA’ ov% âpta Kivi}<reraı r a i ivavrlas
o e ray avriKeıpevas’ ov yap anaca 7/ eli tovto t 7} i k tovtov
ivavrıa ov8 ’ avriKzıp.tVT], aW ' ivavrıa p iv 7/ küt' tvBtiav
(•raîln / yap ( utw tvavria Kara tottov, olov ra Kara Sıâpe- 15
tpo v a 7T«xeı yap •nkûarov), âvTiKdfitvr] 8e 7/ Kara to avrb
pıjKOi. (o< jt’ oiıbiv K<ı)\veı avvt^ûs K iv e îo -û a ı K a l prjheva \p 6 -
vov dıa\eiTT(iv i7 p.iv yap kvk\<o Kİvi)(ris İ/jtlv a(f>’ avrov eli
avTO, 7/ 8e Kar' tvOtîav a f i avrov d i üÂÂo- Kal 7/ p.iv
iv r<û kvkX(i> ovbfitore iv ro îi avroli, 7/ 8e Kar' evÖelav 770Â- 30
Aâıcıy iv r o îi avroli. rı/v p.îv ovv del iv aWw Kal &\A<*>
yıyv 0p.tvi!)v ivbi)(fTaı KiVfîa’daı <rvvf\u>s, rîjv 8’ iv ro îi av-
ro îi TToMaKU ovk ivüe^erar aviyKf) yap âpa KLVtiaOaı
Tas âvTtKfip.(vas. <5 o t ’ o v S ’ iv râı Î/ia ik vk K lid oîıb' ev â W r )
ır fp i( j> f p ( îa ovdepıâ iv 5 e'xeraı t r v v ( x < o i K L V fîtrffa r T ro A A tm v 25
y â p â v a y K j) T a v r a K iv d c rO a ı Kal Tas ivavrtas p ( T a j i â \ \ f L V
p-tTaftokdi' ov y â p o-vvavreı r i j apxii r o ırtpai. 7; 8 e t o v
k v k K o v uvvanreL, K a l iarrı p o v r j T c A e to s. 28
<pavtpov 8e İk 2 8
TavrrjS rıjs dıaıpea-eun öti oîıöf ra i âAAaj iv ö fy fra ı kivt}-
(Tfis flva ı ffvve^eîi- iv âı:a<rats yâp Tavra <rvp.{3 aîv(t ki- 3°
Vfîo'ûuı TroAAa/cıs, olov iv aAAoıcücreı ra p-eraÇv, Kal iv rfj
rov Trotrov Ta ava p.i<rov ptytdr], Kal iv yereVeı Kal (f>0 opâ
aifraıirajs• ovbtv yâp bıacf/epeı 6 \ ly a î] 7roAAo ıroıiijcrat, iv
oîs ic r lv 7/ pera/BoAi), ovbi p-traÇiı Oûvai t i rj a(j)(\tîv âp.- 265®
(fioTtpus yap (TvpjiaivtL Tavra Kivûo-Oaı uoAAcms. 87/Aoy
ovv İk TovToiv ot i ov 8’ oî <j>vcnoAoyoı Ka\tas Keyovcnv ol ırâvra

b I I Kivi) 6 i)<rtTaı E a 12 ıtni K iv ijr a ı E 1 : KtKİvrjTaı E J 1 4 17


t v a v r i a pcv J «car' f v B fia v E K T : eV’ £v6tiar AS 15 T av ra
EK r a K S : ti E : 17 F H J : ti I 1 8 8ıa\i7î€ii’ K afi
( 1; a f i H ) iaVTOv H 18 ^ : cijr’ a v r o v X î « t t o tov a v r o v S P fır . . .
19 abraiı o m . K 19 auru scripsi : iavrâ F '■ avrö H I J S P T : Tü
nûrö E “ 0 * avrov o m . S 21 neî] airrjv I Kat iv <ı\\a> F J
22 (v8t\CTaı o m . E 1 23 âpa yâp aıayKT] F 26 r a t avrat
EK 3
fitra/ o\as fiCTa/Hâ\\tıp F H 28 (TivaTTTfiv E 1 dc
E S ! & Kai KA 29 a âc . . , f i'& ^ fr a c ] o İ k tvfitx*TllL ovSi r a t
rîAXac A oi E 30 rıVa<] yivHrOaı K : yfiveadaı E ravraıs
avftfialvct E : (jvuHtılvıı Tavra A KtVflaSın p n st -yap I 31 iv I
tVT E* to F 32 7c m E 1 33 o tide I 8ta<f>â(iptı E 1
n otelv H 2 6 5 3 I 7rpo(rd€iı/ai K 2 r a v râ <TVfxf3a ip fi K
FİZİK 8 405

olanaksız bir şey sözkonusu olamaz. A ’dan devinen nesne aynı anda ay- 10
nı yönelmeyle A ’ya doğru da devinecektir (çünkü oraya doğru devindiği
noktaya varacaktır), aynı anda karşıt devinimleri de karşıolumlu devinim­
leri de gerçekleştirmeyecektir, çünkü ‘bir yerden’ olan ile ‘bir yere’ olan
her devinim karşıt ya da- karşı olumlu değildir, ama düz çizgi üzerindeki
karşıttır (burada yere göre karşıt, tıpkı eksendeki gibi, çünkü birbirlerin- 15
den en uzakta), aynı uzunluk üzerindeki devinim ise karşı olumlu olur.
Dolayısıyla devinimin sürekli olmasına ve hiçbir zaman boyunca kesil-
memesine bir engel yoktur, nitekim dairesel devinim aynı noktadan aynı
noktaya olur, oysa düz çizgi üzerindeki devinim bir noktadan başka bir
noktaya. Yine daire üzerindeki devinim hiçbir zaman aynı [uç] noktalar
içinde değildir, oysa düz çizgi üzerindeki devinim çoğu kez öyledir. İmdi 20
hep başka başka yerlerde oluşan devinimin sürekli olması olası, oysa ay­
nı noktalar içinde bu çoğu kez olası değil, çünkü aynı anda karşıolumlu
devinimleri gerçekleştirmesi zorunlu. Dolayısıyla ne yanmdaire içinde ne
de başka bir çember parçasında devinimin sürekli olması hiçbir zaman
olası değil, çünkü çoğu kez aynı devinimlerin yinelenmesi ve karşıt değiş- 25
melerin gerçekleşmesi zorunlu, nitekim burada son başlangıca bağlan­
maz, oysa dairesel devinimde bağlanır ve yalnızca o tamdır/mükemmel-
dir.
Bu ayırmadan çıkan şu: kalan öteki devinimlerin de sürekli olması
cilası değil, çünkü hepsinde devinimin sık sık aynı noktada gerçekleşmesi
sözkonusu, sözgelişi nitelik değiştirmede aradaki durumlar, nicelikteki de- 30
İlişmede ortadaki büyüklükler; oluş ile yokoluşta da bu böyle. Değişmenin
içinde gerçekleştiği uç noktalan az ya da çok kılmak ya da araya bir şey ko­
yup kaldırmak da bir fark yaratmaz, çünkü heriki durumda da devinimin 265a
(, i>k kez aynı noktalarda gerçekleşmesi sözkonusu. Demek, buradan şu da
ı, ikıyor: bütün duyulur nesnelerin hep devindiklerini ileri süren doğa
406 «&Y2IKH2 AKPOA2ES22 i)

Ta ai<rdi}Ta K iv û a â a ı (fiatrKOvres d e t- Kiveıadaı y a p âvayn;

5 TovTutv rıv'a t&v Kivrıcrecav, Kal pÂ\i(rra İKtCvovs [toru/] a \-


k o t'

k o ıo v a B a f p flv y âp (paaıv â e l Kal (j>dIvetv, İ t l be Kal Tijv


yevetrıv Kal rijv <j>0opâv â\Aoi<u<rıv k ey o v a ıv . d be \ oyos vîiv
eîpıjKe KaOâ\ov ırepl Trdcrıjs /arjjerea>s ç r ı K a r’ ovbepLiav kwi](tiv
iv b e y e r a ı Kiı»<ı<TÖat avvtyû'i e£ıo ti}s kvkKo), w ar( ovre Kar'
ıo aWoC(a<Tiv ovre kü t a$£r]<ru>. ö n jiiv ovv oîır' â v e ıp o i i a r ı
IJLeraftoKi] ov bep la ovre avvt)(i)S e£<ı) r?/s kvk\o> <f>opâs «ora)
Tocravd' i]jxıv elprjp.eva.
" O t i be t 5>v (fıopSiv i) KVK\o(j>opia TtpdiTr], bıjkov. Traaa g
yâp <popâ, <ii><nıep Kal npuTepov th roptv, i; kvkAu ?) C7r’
15 eııOelas î) p.iKTi). T avn ;s be avâyKi) ırparepas elvat. eKelvas-
e£ iKtlpuiV ydp (rvvetrrrjKev. rrjs S’ evOetas i] kvkAu)' aırAij
, yap Kal reA eıoy f i â K K o v . âıreıpov j x i v y ap ovk t a r ı v t i ı O t l a v
ıpepecrOaı (to yap oîitojs İsneıpov ovk e a r iv ' âp.a S’ ovo‘ el ı)v,
eKtveîr' av o v b e v ov y ap y ly v e ra ı to abvvarov, SıtÂöeîı»
20 be ti]v â ’neıpov â bvvarov)' fj b’ em rrjs ıreırepao'p.evrjs

âvaKdfiTTTova-a jj-tv ffvvOeri] Kal bıio Kivıjaeıs, yu.?/ avazap.-


7rrovıra be arfÂT/s Kal (pdaprıj. n porepov be Kal <j>v<reı Kal

Aoyu K at xP°Va> t o Tt\eıov p.ev t ov dre\ovs, tov (pÖaprov 8e


r o a<f>0 apTov. rı n p o r t p a rjv evbe\eraı atûıov elvaı T»js fJ-îj

25 evbexpfievr]S' rijv pı.ev ovv kvk\w evbe^eraı âıbıov tîvaı, rS>v

be &Woûv ovre <f>opâv ovre aÂAj/f ovbtp.Lav aratrıv , y a p be t

37 yepeo'dat, el be a r â a ıç , etydapraı ij klvi]<tis'.


37 evAoyoos 8c avp.-
f3((3r)Ki t o ri]V kvkAü) pilav elvaı Kal (Jvveyîj, Kal p.i] rî]v
€7r’ eiıdelas' rijs p.ev yap tır' evdelas wpı<TTaı Kal âptfı
30 Kat reÂos Kat p ia o v , Kal nâvT ey e ı ev avrîj, (Zar' e a r ıv oâev
âpÇeraı t o Kivovpevov Kal ov Tt\(vrı)aeL (jıpbi yâp r o t s n t-
patrıv ı)pep.el n av, r\ o $ev y ov), r ijs be Trepuftepovs aopurTa• t i
yâp p.a\ \ o v ûıroıovovv ire pas t û v tır t ri/s ypappf/s ; opolcos

* 5 Ttva rovrav F H J ('ar'ıu seclusi 6 âti ^


7 â\AoıWn/ Sf \tyovtriv E 1 14 ?/ alt. om. E 1 in ci6cias] evfffîa
EK 16 ylıp om. H 17 yâp alt.] olv F H 18 â/uı d’] «AV A
19 o i] ov8t E Tu om. H 1 20 T’)v\ to H ırtTitpua[ItVIJÇ (vûftflÇ
111 <ûj -r 1,0 A 23 fl(V Tf\tl<W F I Tt\tlOV H 25 (vS()(tTUl
âİSıov ttvat E K S .' âî&ıov fvSf^erat (İvaı F H J : ütfitov tivat iv&iyfTuı 1
2 6 -7 ariKTiv .. .KİVrjaii om. S T 27 yivcaOaı F I J K « ] f] E o ra a ıv I
ttfrOitpfitvrı KiVrçem E 2 9 eW alt. K A S : om . E 3 2 5 . . . ou]
TO TTOÛfP 7rol E 2K öc OIH. E 1 3 3 ypafAflTjs] 7Tfpl<j)tpOVf F H
FİZİK 8 407

filozofları96 yerinde konuşmuyor. Çünkü bu nesnelerin bu devinimler­


den birine göre devinmesi ve özellikle onların fikrince, nitelik değiştirme- 5
si zorunlu. Nitekim onlar hep akmaktan ve yitip gitmekten sözediyor, ay­
rıca oluş ile yokoluşa “nitelik değiştirme” adını veriyorlar. A m a bizim
şimdiki temellendirmemiz her devinim üzerine şu genel sonucu çıkardı:
dairesel devinim dışında hiçbir devinimde süreklilik olası değil, dolayısıy­
la ne nitelik değiştirmede bu olasılık var ne de büyümede. İmdi şu kada- 10
rını söylemiş olduk: dairesel yer değiştirme dışında hiçbir değişme ne
sonsuz ne sürekli.
9 Y er değiştirmeler içinde ilki dairesel yer değiştirmedir, bu açık.
Çünkü daha önce de dediğimiz gibi97 her yer değiştirme ya dairesel ya
düz çizgi üzerinde ya da [bu ikisinin] karışımı. İlk ikisinin bu sonun- 15
cüdan önce gelmesi zorunlu, çünkü sonuncu ilk ikisinden oluşmuştur.
Dairesel devinim de düz çizgi üzerinde olandan önce gelir, çünkü yalın­
d ır / mudaktır ve daha mükemmeldir. Düz çizgi üzerinde sonsuz yer de­
ğiştirme olanaksız (bu anlamda ‘sonsuz’ yoktur98. Yine de eğer olsaydı,
hiçbir şey devinemezdi, çünkü ‘olanaksız olan nesne’ oluşamaz, sonsuza
gitmek ise olanaksız). Sınırlı düz bir çizgi üzerindeki geri dönen yer de- 20
ğiştirme bileşiktir ve aslında iki devinim var demektir, geri dönmeyen yer
değiştirme ise tam /m ükem m el değildir ve yokolabilir. Oysa tam /m ükem ­
mel olan tam /m ükem m el olmayandan, yokolmayan yokolabilenden hem
doğaca, hem tanımca hem de zamanca daha önce gelir. Aynca ebedi ol­
ması olası olan devinim, olası olmayandan önce gelir. İmdi dairesel yer
değiştirmenin ebedi olması olası, oysa ötekiler içinde ne bir yer değiştir- 25
m enin ebedi olması olası ne de başka bir değişmenin. Nitekim bir durak
oluşması gerekiyor, durak varsa, devinim yokolmuştur.
Düz çizgi üzerindeki devinimin değil, dairesel olanın tek ve sürekli ol­
ması akla da uygun, çünkü düz çizgi üzerindeki devinimin başı, sonu, orta­
sı bellidir ve bunlann hepsini o kendinde taşır, dolayısıyla devinen nesne­
nin devinmeye başlayacağı bir nokta ile devinmesinin son bulacağı bir 30
nokta vardır (nitekim her nesne sınırlarda durur: ya başlangıç ya da son­
dur bu smır), oysa dairesel yer değiştirmenin belli sınırlan yok. Zaten daire
üzerindeki herhangi bir nokta niçin daha çok uç olsun ki? Her nokta
408 OYZIKH5: AKPOAZEQ2 ö

8. 2Ö5ft 4 — 9. 265b 26
yap £Ka<rTov kol\ a p \ i) K al K al re'Aoî, « S o r’ det re
jx4<rov
t i v a ı i v a p \ îj K al i v re'Aeı K al p;8e'ırore. 816 K iv d ra C r e K al
ıjpe/ieı ir tos 1) crfp aîp a- t ö v a v r o v y a p Karece ı t o t t o v . a îr ıo v
8’ o n T tâv ra < rvp{iifir]K t T a v r a tû K İvrpıo' K al y a p a p \ iı
K al p e a o v r o v p .t y t d o v s K al re'Aof i o r ı v , âtırre 8tâ ro IÇtu û v a ı
t o v t o r i j i 7re/>«/>epetas o v k l o r ı v ö ır o v t o <f>tpop.tvov r}pep.i)<rtı (Ls
SteÂt/ÂuÖos (âei y a p </>e'perat ır t p l r o ıletro v , âAA’ o v t tp o s t o
( o - y a r o v ) , 8ıâ 8e ro t o v t o p .iv € iv a f i re ı)pep.e î ıra)s ro oAor Kat
K i v f î r a ı ır v v f^ û s . a v p fia L v e ı 8 ’ avrıaTpotpCüS' Kal y a p ö r ı p . e -
T p ov T oıv Kivyjo-fûiv 7/ TT(pL(j>op<l, TTptoTijv â v a y K a îo v aİ/TlIV
dvaı {a ır a v r a fterpeîrat r â irpd>T<fi), K al 8ıort n p w rr],
yap
p .( r p o v i a r l v t û v âAAoov. i n 5 e xai öpıaKi} iv b e \ € T a ı e lv a ı
TÎjV kvk\<i) p.6 vi]v ra yap iır’ tvdeîas avMp.a\â>s aırd ti]s
apxvs $eperat Kat ttpâi to re'Aoy" navra yap o(runrtp av
â<f>LOTT)Taı [7rÂetoı>] rov ı)pfp.ovvTos, (jıtperaı ûârrov ri]S 8e
kİkKui fx6 vr]s o ir apxy oîıre re’Aoy iv avrf) tti<j)VKtv, âAA’
İKTOS.
ot i t ’ i) K ara to tto v < f> o p a ■np m T rj t £>v k lv / ](T ( ( d v , p ia p r v -

po vcrı ır a v T e s o cro ı ır fp l K iv i) < T e iı) S 'n c n o ı r j v r a ı p v e ıa v Tas yap

â p y a s a vı ?;s â ıro d ıd o a m v t o îç k iv o v c t i T o ıa v r r jv k İv t ) < t lv . h ıa t c p ı-

ır ıs y a p K al ( T v y K p ıt r ıs K iv i]< r e ıs K ara to -k o v ( ia îv , o İİtü i 8e

k iv o v o ’iv y < p ı\ (a K at to v tÎK o s- to p .iv yh p h ıa K p t v e ı, to 8e


a -v y K p ıv fi avT Û v. K al ro v vo vv 8e ( j) r ıo -ıv ’A vaÇ ayo p a s h ıa K p i-

v t ıv to v K i v ı 'j c r a v T a ır p û r o v . öpoCum 8c Kal ö o o ı T o t a v r t jv / ıe v

o v S ffiL a v a it [a v A ty o v a -ıv , 8 tâ 8£ to K t v o v K i v t î a O a ı < j> a < r ıv K al

y a p o ı* r o t r î]v K ara to tto v k lv j] ( t iv K t v e ıc r ö a ı t t ) v ( jiv u ıv A ty o v-

a tv (fj ya p 8 tâ to K tvo v K iv r jo - ıs ıfıo p â io r ıv K al û s e v r o 'n a ı ) ,

a 34 om. E A
*a ! tA m r t E K S T : ti ti v a A b 1 i r alt.
om . E J KtvfiTat r t s c r ip s i: K ıv a n ıl E A : Kevene K 3 n tiv ra
(rufififfirjKt T a v ra E F K P : n a v r a T a v r a av p fttfirjK t J l r ııiT a Trni’Tiı
aVfifiefitjKc H I T<â] i v t Ş> K * 4 eıvat tovto E I K P : tovto
tlv a ı F H J 5 -(fıtp eıa ç . . . to om. E 7 Sı o E 1 : dı a v r o E *
to tovto fu v ttv E * et fort. P S T : tovto fitv tı E K A Tf ] Kaı F
g TTtpupnpa] ırtpufropa İOTI F H I : <pnpd A T(1VTT]V E 2 IO ırdvTtı
H IJ 7Tptü)Tq E aK A S : nptüTOV E* I I flf&OV H
E H J P S : ofitı\rjv F I K 1 2 i n i t^ s t& â d a ç a7rü rt]t dp^rjs ni'ûJ-
pa\ m s F J «Jio Tt Ti)i E * 14 n(/j[(7TnTnı H ır\ fiov om . S ,
seci. D ie ls : wXtı<u F H J K ö û rro v E JK S : öâuaov FH I 15 avrt
jjâpj(rı o v r t r t* t İ X o ç E SH 7Ttfj)vKtv avTrj F 1 9 &taKpi
iv
yap Kni a 'v y K p i a ’t ı s K 2 0 fîaı r c a r â t o t t o v S 23 ırp Ö T tp o v A
Kiıı om . H 24 f i ^ t f i i a v a ı r ı a v 1j K : aiT tav fitjb tp ia v F H 1/1(1(Tt
K ıv t t a S a t F 2 J K İv r / ır ıv om. E 1 26 xai i> s o m . S : as EK
FİZİK 8 409

ıiynı şekilde başlangıç, orta, son olur, dolayısıyla o hem her zaman baş­
langıçta Te sondadır hem de hiçbir zaman. Bunun için daire bir anlam- 265b
ılıı h em devinir hem de duradurur, çünkü aynı yeri tutar, nedeni de şu:
merkez açısından bütün noktalar aynı, aslında merkez, büyüklüğün hem
kışı, h e n ortası, hem de sonudur - o, dairenin dışında olduğundan ötü-
ııi, yer değiştiren nesnenin, sanki devinimini bitirmiş gibi, duracağı bir 5
yer yoktur (çünkü nesne hep orta noktanın çevresinde yer değiştirir, uca
doğru değil), onun bu durağanlığından ötürü de, bütün, bir anlamda
hep durtdurur ve de sürekli devinmektedir. Karşı biçimde de aynı sonuç
ı,ı kar: devinimlerin ölçüsü dairesel yer değiştirme olduğundan ötürü,
m ıun ilk olması zorunlu (çünkü her şey ilk oranla ölçülür), ilk olduğun- 10
dan ötürü de öteki devinimlerin ölçüsü. Ayrıca yalnızca dairesel yer de­
riştirm enin eşbiçim li/sabit hızda olması olası, çünkü düz çizgi üzerinde
kışlangıçtan ve sona doğru değişik b içim de/ değişen hızda devinilir, ni-
iı-kim her nesne duraduran şeyden ne denli uzaklaşırsa o denli hızlı devi­
nir. Oysa yalnızca dairesel devinimin başı ile sonu doğal olarak kendin- 15
ıle değil, dışardadır.
Yere göre devinimin, devinimlerin ilki olduğuna ise devinim konu-
Miııa değgin bir metin bırakmış olan h e rk e s" tanıklık eder. Çünkü onlar
devinimin ilkelerini, bu tür devinimi gerçekleştiren devindiricilere yüklü-
yorlar. Nitekim aynlma ile birleşme yere göre devinimlerdir ve DOST- 20
I l IK ile KIN bu biçimde devinimi gerçekleştiriyor, biri ayırıyor, öteki
I >irleştiriyor. Anaksagoras da U S ’un, ilk devindirici olarak, ayırdığını söy-
lıiyor. Böyle bir neden ileri sürmeyip de devinimin boşluk aracılığıyla ol­
duğunu ileri sürenler100 için de bu böyle. Nitekim bunlar da doğanın ye-
ır göre devinim açısından devindiğini savunuyor (çünkü boşluk aracılı­
sıyla devinim yer değiştirmedir ve bir yerin içindeymiş gibi gerçekle- 25
410 <DYZIKH2 AKPOA2EC2Z d

t & v 8 ’ &W a>v o v b e j iı a v v ı t â p y e ı v t o Î s ırpÛ T oıs a X k â r o î s îk


to~6tuiv o l o v r a r a v ^ a v e ı r ö a ı y â p K al cj>0 îv e ıv k a l â\ \ oıov< r 0a ı
<rvyK pıvop.evw v K al bıaK pıvoy.ev< av tS>v aro/M av <ra>juârajv <f>a<rîv.
30 tov avrov be r p o ır o v Kal 5 <roı 8 ı a ırvK vârrjT a r/ p .a v ö r i}r a
KaTa<rK(vâ(ov<rı y e v e t n v Kal <p0o p â v <rvyKpı<reı y a p Kal b ı a -
KpCtret T a v r a h ıa m c r p -o v a ıv . e n b\ ira p tı r o v r o v s o l r ijv \|rıı ^ îjv
a h (a v T ro ıo v v res Kiınjırecos' to y a p a v r o a v to kivovv â p t f j v
ilv a L <f>a<rıv tûv Kivovp.ivu>v, K ivel be to Çûov Kal n a v t 'o tjx-
2 6 6 “ \jrvxpv TTjV K ara tottov a v r o k Lvi](t iv . Kal K vpîas b e K iv tî-
<70a t (jtafLtv jio v o v t o K ivovy.evov [rıjı/] x a r a tottov [ k li’tier ıv\' â v
b' fjpepLi} p .iv i v Td) a v r to , t u v ıjr a ı S ’ rj (f>0 îvt] rj â k k o ı -
ov\uevov Tvy\âvr\, ttt} K iv e îa O a ı, a ır k û s 8e K iveıtrO aı oîı
S (fıa /ıev .
ö n ptev ovv a e ı r e KÎvtjtns r)v Kal eoraı tov âıravra \pö-
vov, Kal t is âpxi; Trjs aibıov Kivr'j<rews, İ t i 8« n 's Trpdırt] kC-
vt)(tis, Kal Tiva KLVTj(TLV aibıov evbe)(eTaı p.ovT]v eıvaı, Kal rb
kivovv ırptoTov om âKÎvtjrov, (Ipr/raı.
jo 'O n 8e tovt’ â/ıepei âvayKaîov eıvaı Kal p.t]bev fXfLV 1 0
jieyeOoi, vvv keycûjiev, ıtpû>Tov ıtepl rûv nporeptûv avrov bıo-
pitravTfs. tovtcûv 8 ’ ev y.ev eorıv o n ov\ otov r e ovbev nt'ntpa-
<rp.(vov Kivtîv aTTfipov yj)6vov. Tpta yap eorıv, to kivovv, to ki-
vovp.(vov, tö ev <i> rpırov, 6 %p6vos. Tavra be rj navra âneıpa
1 5 rj vâvra ’ne'nepaaji^va rj İvıa, oîov ra bvo ?/ r ö iv. etrroo by
ro A tö kivovv, to be Kivovfitvov B , XP°vos arreıpos e<p' ov T .
t o bf] A Trjs B KiveÎTto t i jxepos, to e<$> ov E . ov brj ev Îctöj
t û T* ev ır k e ıo v ı y â p to jieîÇ ov. u ıa r ’ ovk a n e ıp o s o x p o v os
ö to Z . ovToı brj Trj A itp o u r ıd eli KaTavakta<TU> to A Kal
20 rfj E t o B - tov b e \ povov ov Karavakdaıo a e ı a<j)aıp5>v ıtrov-
â n e ıp o s y â p ' tü irre ij ira c a A rijv ö\r\v B rnvı)<reı ev ıreıre-

^ 27 7Tpü)roır a W a om. E 1 28 oîovTf I 29 RınKpıvofievoıv]


â W o ıa v ıi(v a v A <f i ı ı a i v . ( fa a a 'ı top E 1 30 51) F 1 1 f)] “ S ı n E 1 :
K aı E 1 31 Kn't pr.] rj F H IJ* fiıuKpıVfi T a v r a om. E 1 33 e ı ı v r û
u irr o H I 34 K i f ı j a f L A ıcai] //rol K 2 266“ 2 r r / v om. E S
Kivrjuıv om. E K S 3 <p0lvjı Ş] (pSivfL J 6 r( om. K 7 rît
alt.] r i s rj K K İ v r ja ı s ır p â y r r j \ 8 t v S e ) ( f T n ı a ı& ıo v E ^(irf/1'J K a t
fx n v t) v K IO â f i t p t s a v a y n a î o v e ı v a ı E IIC S : â v a y K a t o i f a f i c p t s c t ı/ a ı H J :
â v a y K a io v t ıv a ı a fte p tt F II K ıy ııp c v F H T 12 e c r i p c v f v K
13 K i v o v f i t v o v , T O K i v o v v A 14 r ö ] K a l E JH 16 T O alt. om. A
f i K iv o v p t v o v F <jî H 17 t i j s B post p t p a s A : om. K t o om.
H <jî A 1 8 yâp o m . E * 19 0 om. H to s c r i p s i :
toC n t j ] râ E ' H J S : r o 1K 2 1 |3öAijkA
FİZİK 8 411

.lı), öteki devinimlerden hiçbirinin ilk öğelerde/atomlarda bulunmadığı­


na, yalnızca bunlardan kaynaklanan nesnelerde bulunduğuna inanıyor­
lar. Nitekim büyümenin, eksilmenin ve nitelik değiştirmenin, bölünmez
ı isimler birleştiği ve ayrıldığı zaman oluştuğunu söylüyorlar. Aynı şekilde 30
oluş ile yokoluşu sıklık ya da seyreklik aracılığıyla açıklayanlar da, çünkü
luınlar birleştirme ve ayırma ile düzeni kuruyor. Ayrıca bunların dışında,
KUH’u devinim nedeni yapanlar var101. Bunlar kendi kendini devindi­
ren nesnenin, devinen nesnelerin ilkesi olduğunu ileri sürüyor. Hayvan
İle her canlı, yere göre devinim açısından kendini devindirir. Biz ise yal­
nızca yere göre devinim gerçekleştiren nesnenin en başta gelen/asıl an- 266a
lamda devindiğini söylüyoruz. Ne ki, bir nesne aynı yerde duraduruyor,
ama ola ki büyüyor, eksiliyor, ya da nitelik değiştiriyorsa, onun mutlak
anlamda değil, belli bir anlamda devindiğini söylüyoruz. 5

İmdi devinim hep vardı, hep olacak; ebedi devinimin başlangıcı/il-


kesi hangisi; ilk devinim hangisi; yalnızca hangi devinimin ebedi olması
c>Lasx; ilk devindiren devinimsizdir; bütün bunları söylemiş olduk.
10 Şimdi de ilk devindiricinin parçasız olduğunu ve hiçbir bü- 10
yüklük taşımadığını söyleyelim. A m a ilkin, daha önce gelen bazı özel­
likler üzerinde belirleme yapalım: bunlardan biri şu: hiçbir sınırlı nes­
nenin sonsuz zaman boyunca devindirmesi olanaklı değil. Nitekim üç
('iğe var: devindiren, devinen, üçüncüsü de içinde [devinim gerçekle­
şen] şey, yani zaman. Bunların ya hepsi sonsuzdur ya hepsi sonludur 15
ya da bazıları, sözgelişi ikisi ya da biri [sonlu ya da sonsuzdur]. İmdi A ,
devindiren nesne, B, devinen nesne, deviniminin içinde gerçekleştiği
sonsuz zaman C olsun; B ’nin bir parçası olan D ise E zamanında de­
vinsin. Bu, C ile eşit zaman olmayacaktır. Ç ünkü daha çok devinim
daha uzun zamanda gerçekleşir. Dolayısıyla F zamanı sonsuz olmaz. Bu
hiçimde D ’ye eklemeyle A ’yı, E ’ye eklemeyle de B ’yi bulacağım. A m a za­
manı hep eşit zamanlara bolsem de ele geçiremeyeceğim, çünkü o son- 20
saz. Dolayısıyla A ’nın hepsi B ’nin tümünü C ’nin sınırlı bir parçası olan
4 12 OYSIKHS AKP0A2EQ2 i)

9. 2Ö5b 27 --- IO. 2Ö6b 14


p a < r y .t v t o xpöv<ş tov T. ovk â p a o lo v r e v t t o n fn t p a c r u îv o v
M vtla-Ö aı o v b i v â -n tıp o v k Cv h ]<t i v . 23
o n p .iv ov v o v k i v b e x fT a l T0 J 3
THTTtpa(T)j.îvov a ı ı t ı p o v k iv c îv y jp o v o v , ( j ia v fp o v o r ı 8 ’ öAcos o v k
iv b (\ (T a ı iv TT(TT(pa<rpLevM p e y f d e t â ı t e ı p o v elvaC b v v a p .iv , İ k 25
rû j/ ö e b f / k o v . e a r o ) y a p fj ■nktitnv b v v a p ı s a t i fı r o î a o v i v
i K İ t t o v i x p o v to •noıovo’a , o l o v O t p p a lv o v tr a ıj y k v K a ıv o v c r a */
p ıH T o v a a K al o k w s K L v o v ıa . a v ây K t} â p a K al v tto t o v i r e n e -
p a< rp .fv ov p e v â n e ı p o v b ’ ! \ o v r o s b v v a p .iv T tâ a y s ıv t i r o ırd -
o -y o v , Kal T tk tîo v rj vır' akK ov ır k d tu v yap ff a n e ı p o s , 30
üA A a pu]V \ p 6 v o v ye ovk (vhiy^tTat, ( îv a ı o v ö iv a . ei yap
itTTiv o f<j)' o v A xpovos iv (Ş y a m ıp o s i<r\vs id ip p a -
v t v rj l a a a t v , iv rû 8e AB ■jreTrfpao'p.ivi] t i s , ırp d s tc iv tt]v
pti-C01 k a p - p a v u v a t ı ■ n fn (pacrp.ivi]v ıj£cı) ır o r e e ıy ro iv r û 2Ö 6b
A x p o v ı j> K fK tv i]K fv a i‘ Ttpös T T fT T fpaapfvov y a p â t i ı r p o o r ı-
O fls VTttpl3 a\b> T ravros o ıp ıa - p iv o v , Kal a fy a ıp & v i k k f fym
i>cravT<t>s. iv îo tû â p a Xpov<* K iv fo fi r j; a n tipin fj n e n e -
pa< rp.ivrı. tovto 8e a b v v a r o v o v b i v â p a •ne’rrep a ırp .iv ov i v b e ^ f - 5
r a i â ır a p o v b v v a p .iv t \ ( i v . 6
ov toCvvv ovb' i v aTTfCpta Trene- 6
pa<rp.ivr)v' Kaıroı ivbf\(T aı i v i k d r r o v ı p t y t O d ırkeia> bıı-
vap.iv tîv a i' a k k ' i r i p â k k o v i v p d Ç o v ı ırktıu ı. Icttiû ûtj ro
(<f> o v A B â-n tıpov. ro 8i; B r t^ e ı bvvap.Lv r ıv a , fj i v rtv ı
Xpov<ıi İKÎvi]trtv rı/v A , i v r<Ş x p 6v<u e</>’ oü E Z . â v bi) r ijs 10
Br bn rka< rîav kap.pu.ixo, iv f/pC ırd xpövtp to v EZ (e<rra>
y a p avrt] fı a v a k o y ia ) , <ûore i v r û Z 0 kivt)<t(i. o v ko v v ovt<d
k a p fiâ v iü v del tijv p.iv A B ovöeırore b ıi£ tıp .ı, ro i \ povov 8e
t o v b o d e v r o s aie'ı i k a m a kıj\fropaı. âırtıpos âpa f] b iıv a p ıs

a 24 o v k f’vStxeTat hic E K S : post 35 p(yl6tı A 26 âeî post yap


E*K : PI1 incertum 17 alt. om. E «V om. E J 28 pmToiua
s crip si: pirrTouaa n 29 t o E H J K S : om . F I 30 ttAciok E 1 et
U t V İ d . P : n\ela> E 'K A ır\cia> K âırcıpof E ’ K S : f’napos 5 vytifLis
E*A 32 ou |(L K2.\ r; om. K (dep/ıaıvtv l : f8ip[xr]VfV K2j K :
f* fâepıırjvfv H 33 €cruurtv E 1 T(ıi E S î KA 0/3 E K S : o
nA 11 I «el \apftdvt0y A rJ£o)] rjÇu E 2H T ü <V om. K 1
2 rrpoç om. J 3 {mcpl3âWû)v E 1 dtfitıifiaıv] ı\(p(ilpüii> d(i K
f\\eiıfro> İHravraç fecit E 2 4 XP°VI0 11Pa ^ İ K<r;tpaoıttvrj ti] ântlpa
A 6 « \ ' i v H v v a p ıv E 7 K n ı r o t ] k i Û t o i yt K ırXfia> E K S :
7rXftoı»n E 2A 8 f'vtıval S E F H 2K S î n\fia>v H 'I J 9 jj K
10 c<p’ m E J I I dt7rXd(noi' F ^poı-y] Ktpr)<reı xp6vü> K ! IJ K : kiiıtjtrfis
Xpâva> F 12 f Kiıi 9 A 13 t o v E *K S : om. E SA \povoif 1
FİZİK 8 413

zaman içinde devindirecektir. Demek ki, sınırlı bir nesne tarafından s o l­


suz bir devinimin gerçekleştirilmesi olanaksız.
İmdi sınırlı bir nesnenin sonsuz zaman boyunca devindirmesinin
olası olmadığı açık. Genelde, sınırlı bir büyüklük içinde sonsuz bir gtiç
olmasının olası olmadığı da şuradan çıkar: diyelim ki daha büyük güç, 25
daha az zamanda hep eşit etki yaratan güç olsun, sözgelişi ısıtan, tadılaşh-
ran, [bir şeyi] fırlatan ya da genelde devindiren. Bu durumda sonsuz güç
taşıyan sınırlı bir nesne tarafından etkilenen nesnenin, herhangi başka
bir nesneden [etkilenenden] daha büyük bir etkilenime uğraması zoruh-
lu olur. Çünkü sonsuz güç, daha büyük. Ama bunun için hiçbir zama- 30
ran olması olası değil. Nitekim diyelim ki, sonsuz gücün içinde ısıttığı ya
da fırlattığı zaman A olsun; A B ise sınırlı bir gücün aynı şeyi gerçekleştir­
diği zaman. Bu güce hep daha büyük ama sınırlı bir güç ekleyerek, so- 266b
nunda A zamanında devinimin gerçekleştirilmesine ulaşacağım, çünkü
sınırlı bir nesneye hep ekleyerek, sınırlı olanın hepsini aşacağım ve böle­
rek de aynı şekilde eksilteceğim [sınırlı olanın tümünün altına ineceğim].
Bu durumda sınırlı güç, sonsuz güçle eşit zaman içinde devindirecektir,
ama bu olanaksız. Öyleyse sınırlı bir nesnenin sonsuz güç taşıması 4a 5
olası değil.
İmdi sonsuz büyüklük içinde de sınırlı bir güç olamaz. Gerçi daha
küçük bir büyüklük içinde daha büyük bir güç olması olası, ama daha bü­
yük gücün daha büyük bir büyüklük içinde olması çok daha olası: AB,
sonsuz büyüklük olsun, B C , D ’yi bir zaman içinde, EF zamanı içinde de- 10
vindirecek bir güç taşısın. B C ’nin iki mislini alırsam, bu, EF’nin yan za­
manında (oranlama bu diyelim), dolayısıyla FH zamanında devindirecek­
tir. Hep böyle gitsem, hiçbir zaman A B ’yi katetmeyeceğim, ama verilen za­
mandan hep daha küçük bir zaman elde edeceğim. O halde güç sonsuz
«frYSIKHZ AKPOAIEfiS fl

5 ta ra r 7 râ<rıjy ya p T ren ep a a p ivıp vnep[3 â k \ e ı bvvâptcas, t î y t


tracrjs nevepa<rp.evr\s bvvâpıetoS a v â y m j neTtepao'p.evov t lv a ı
Kal to v x p 6 v ° v (el ya p ev tc v l 17 roarjbL, rj fieıÇcov ev i \ d r -
r o v ı p e v &>pi(rp.(vtû be \povta Kivrjtreı, Kara Ti)v avrıa'Tpo<f>r]v
ti}s a v a \ o y ia s ) ' cnreıpos 8 t n â a a bvvap.ıs, ioa-nep k o l ırkfj-
o 6os K a l p L e y e Ö o s ro V T r e p f i a k k o v T r a v r o s i p ı ı r p e v o v . e a r ıv be

Kal & be b e î£ a ı rov ro• \ r ) \ j / 6 p .e d a yap r ıv a b v v a p .iv t t jv


a v T i]v r<û y iv eı r jj ev tû a ır t ip u > p e y tO e ı, iv ıre ır e p a ır p e v u

lu y e O e ı o îıa a v , j; K a T a p t T p i] < r e ı r i/ v iv rû> a ır e ıp v ıre r r e p a iT p e -

vr\ v b v v a p . i v .

5 o n p.iv o vv ovk iv 8 e \ e r a ı aıreıpov tlv a ı bvvap.iv i v rre-


rrepatrpevıa pıeyedeı, oîıh’ i v a ıteıp a Trerrepacrpevrıv, İ k tov -

tcov ör) k ov. uepl be rSıv (pepop-evonv t \ e ı K a A û y bıanopıjaaC


r ıv a aıropiav —p û r o v . ei y a p tia v ro K ivovptvov K iveıra ı v ıro
Tivus, öcra pr) a v ra k a vra K iv e ı, n ü s K iveıraı evi a a v v e ^ û s
0 p il a ırro p evo v ro v Kivjjcravros, olov r a pıırrovp.eva ; ei ö’ â p a
K iv e ı Kal â A A o r ı 6 Kivıjcras, olov ro v aepa, o y K ivovpevos
Kiveı, op.oC(os â b v va ro v ro v ırp û ro v pıi) a-nropivov p.rjbe k i-

v o v vro s KiveıırOaı, â A A ’ â p a K a v ra (/cat) KiveîaO aı K al ıre-


1 T ra v a Û a ı o ra v rb TTp& rov K iv o v v TravtrrjTaı, Kal el n o ıe ı,
marırep ?/ A tö o y , o lo v r e K iv e ıv ö İK İv r ja 'e v . a v â y K r) b ij r o v r o p e v
k e y e ı v , oti r ö n p â r o v K i v ı j a a v ı r o ı e î o lo v r e K iv e ıv t; r o v a e p a
[ r o ıo u r o y ] rj to vbcap »j r ı ü A A o r o ı o v r o v o ıte<pVKe Kiveıv Kal

- K iv û a Ö a ı- âA A ’ ov% â p a n a v e r a ı k iv o v v Kal k iv o v p e v o v , aX \ a
K iv o v p ev o v p ev â p a orav <5 k i v û v n a v (n ]ra ı k i v û v , k iv o v v be
t rı ia r ıv . b ıö K al K iv e î r ı aA A o i\ o p e v o v K al im to vto v
6 u vrb s \ o y o s . trav eraı be, orav â e t i K â r r a j v t; b v v a p . ı s rov

b 1 5 - 1 6 U7rf/}(3(!\A« . . . ır(n(patrpevr]i E sK A S : o m . E 1 15
ye nutrrjs] nd(rt]S Se A S 17 ro v o m . E 1 iv om . F J 1 18 K ivfa eı
X p â i'ip A 2 1 ya p E ’ H S : y a p 8 7 E ’ F I J K 22 t t ) E F H K S :
tijv I J 23 Trjv TreırepatTfjıevrjv dvvap.ıv ev (rr.v i v K ) rto âneipoi E K :
Tqv i v r(â d n dp a t fie y id t ı Trenfpaa^ıtvrjv d v v a p ıv J : rrjv i v tw âm ipat
ırtTrfpa<Tntvi)v S 26 o v S i TT(Trfpa<rıxtvr)v i v â n tip tf A ( iv o m . F )
TÎıivbf H S 2 7 *Xeı KQAâ)f E K S : KaXû)fe^eıA 28 vno Ttvos KtvtÎTaı
S 29 fruffj'ûr evıa E 32 Ktveı E F J K S : Kivoii) H I 33 Ttâv
yp. S : om . K /cni S A ld i n a : om. n y p . S KeKivîjaOaı H y p . S
267*2 Ö F r e Kivelv\ re Kıveî K : Kiveıv H S : Kiveı E ' F I J
Sf F H I J 1 3 to o m . F re E 2H I K S : <cai E 1 : re «nî J : rı Kat F
4 t oioîitov s e c lu s i : h a b e t n S n t!\\o E I J K S : «AAo t i F H
tih iİvto v o m . E K S o om . E 1 7 icat o m . H l j K K iv ( h lW «
E 1 : K iveıraı <îÂXo H : K tveîraı â\Aou F I J : Kive'naı r ı a \ \ ov M o r e lia n a
8 âeî i k u r r a v E K et fo rt. S : tA û rro>v df i J : e k a r r a v F H I T
FİZİK 8 415

olacak, çünkü her sınırlı gücün zamanının da sınırlı olması gerçekten zo- 15
ı unluysa, o her sınırlı gücü aşar (nitekim şu nicelikte bir güç belli bir za­
man içinde devindirirse, daha büyük güç ters orantı ile daha az bir sınırlı
/aman içinde devindirecektir). Oysa her güç, tıpkı her sının aşan bir
ı,okluk ya da büyüklük gibi, [bu anlamda], sonsuz olur. Ama bu şöyle de 20
gösterilebilir: sınırlı bir büyüklük içinde olmasına karşın, sonsuz büyük­
lük içinde olanla aynı cinsten olan ve sonsuz büyüklük içindeki sonlu
l'ücü ölçebilecek olan bir güç alabileceğiz!
İmdi bunlardan çıkan şu: sınırlı bir büyüklük içinde sonsuz bir gü- 25
ı ün olması, sonsuz bir büyüklük içinde de sınırlı bir gücün olması olası
ıleğil. Ama her şeyden önce, yer değiştiren nesnelerle ilgili olarak bir so­
runu açmak iyi olur: her devinen nesne bir şey tarafından devindiriliyor-
sa, kendi kendini devindirmeyen nesneler içinde bazıları, sözgelişi atılan
nesneler, devindiren nesne [onlara] bitişik olmadığı halde nasıl oluyor 30
ı la sürekli olarak deviniyorlar? Devindiren nesne, devindiği için devindi­
ren hava gibi, başka bir şeyi de aynı anda devindiriyorsa, aynı şekilde ilk
devindiren bitişik olmadığı için ve devindirmediği için, devinim olması
olanaksızdır. Tersine ilk devindirici devindiği zaman ve devinmeyi bırak-
lığı zaman bütün nesnelerin de aynı anda buna uyması gerekir. Bunu,
devindirmiş olduğu nesneyi devindirici kılan mıknatıs (lithos) gibi yapsa 267a
lıile bu böyle. Demek ki şunu söylemek zorunlu: ilk devindirici, hava, su
ya da doğal olarak hem devindiren hem de devinebilen böylesine başka
bir şeyi devindirme olanağına sahip kılar. Ne ki, bunlar devindirmeyi ve
devinmeyi aynı anda bırakmazlar, devindiren devindirmeyi bıraktığı za- 5
man kendileri devinmeyi bırakırlar, ama devindirmeye devam ederler.
Bunun için onlar izleyen başka bir nesneyi de devindirirler, yine o nesne
için de aynı temellendirme geçerlidir. Ama izleyen nesnedeki devin-
416 OY2IKH2 AKP0A2EQ2 d

ı o . 2 6 6 b 1 5 — 2 Ö7 b 1 0
K iveîv e y y îy v r jr a ı r û e\op.ev(ü.rtA o s 8e ıra v e ra ı, ö r a v p-rj-
kİ t t ıroı^crjj to ırporepov kivovv , a W a K ivovpevov p.6vov. T a vra 10
8’ âvâyKrj u fia ira v e c d a ı, ro j ie v kivovv to be Kivov\xevov, K al
Trjv öArjv k Lvi]<t iv . a v r rj /xev o b v e v r o ı s ev d e ^ o fievo ıs ö r e p.ev
Kiveîcrûat öre 8’ r\pep.elv e y y ıy v t r a ı i] K iv rjo-ıs, K a l ov (rvve\rıs,
â \ \ â tpaîveraı- j/ y â p e<f>eÇıjs ov roov % ânrofxlvu>v e a r î v ov
yâp ev ro kivovv , âAA’ exo\x(va âA A ıjA u v. 810 ev âepı »5
K a l v b a r ı y i y v e r a ( 17 roıavrr] kivt)(t is , i)v A e y o v a ı r ı v t s â v r ı-
■nepLaramv e ı v a ı. â h vv a ro v 8e âAAtoy r â aTroprjdevra A veıv, e l
fii) tov elpr/pevov rp o n o v . ?/ 8 ’ avrıırepLcrTaaıs a p ıa n â vra k i-
v e îa d a ı ıroteî K al Kiveıv, alcrre Kal TraveaÖaı- vvv be <j>atveraı
ti ev Kivovp.tvov avvf)(£>s' vtio t Cvos o v v ; ov yâp vno tov a vro v. 30
e 7:6 1 o e v t o î s o v a ı v âvâyKT] Kİvr)<rıv e l v a ı a v v e y j] , av rr) o e
fx ( a •■(ttîv, âv ay K T ) be r ijv p .(av pıeycÖ ovs r e r ı v o s e ı v a ı (ov y â p
K iv e ıra ı ro âp.eye6es) Kal e v d s Kal v<j> e v o s (o v y â p e o ra ı
a v v e y r ’i s , â \ \ y e\ oıxevr) e r e p a ere p as K al bi]jpi])ievT]), t o 8 i;

k iv o v v e l ev, î j K ivovp.evov Kivel r\ dKivrjTOV ö v . e l jxev 8 ?) k iv o v - 35

p .ev o v , a v v a K o A o v d e ıv b e r a t ı Kal iJ.era fiâ A A (iv a v r o , â p .a b e


K i v e ı a ğ a ı v ıro r ı v o s , toare <TTi]<reraı K al ij£ e ı e l s r o K i v d a d a ı 2 67b
v ıro aKivrırov. to v to yâp ovk â v â y K i] a v j x p .e r a ^ â W e ıv , âAA’
d e ı re bv v rı< reraı K iv eîv ( â ıt o v o v y â p r o o v tc ü Kiveıv) K a l d jia -
\ i]S a v r t) i] Kivt]<rıs t) h o v t ) t) p - â k ı a r a - ov yâp e% eı p t r a -
lio k ıjv ro kivovv uvbefiCav. b el be ovbe ro Kivovfxevov TTpos fK fîv o 5
t x (LV P-eraf3 okr)v, îva 6p.oCa j} t} KİvTjtrıs. âvdyKi] 8?) rj ev
p.e<r<a ı) ev kvk \ ü> e ıv a r a iıra ı y â p at â p ^ a i âAAâ r a -
X K rra K iv e lra ı r a eyyvr.ara tov kivovvtos . Toıavri) b ' 17 rot!
ktUkA ov k Îvi] ctis' eKeî âpa to kivovv . e \ e ı 8 ’ â n o p la v el e v b e\e-
r a ı r ı Kivovpievov K ivtıv a v v e ^ û s , âAAâ fxıj Sxntep r ö <hdovv 10

a9 f'yytv^raıE2F H S T : (’yyeVıjTat E 'I J K S « om. E 1 11 k iv o v -


fitvov to 8( k iv o v v K 12 oAı;ı» om. S 15 iv E 'K S : «al iv
E*A 16 ıtai E ‘ K S : ani iv E ’A 19 Kat alt. E *K A S : om.
E1 ıravtadaı] navıraı E 2FHIJ^’ 20 iv ti E 2A 21 dva1
Kivtjtrıv E S : (ifi Kİvıjoıv flvaı F I : tıvni Tiva kuij(tiv K 2 2 Tf] yi
FH K 23 Kivtî E s t o E 2F I K S : om. E ‘H J 24 «Vepa
E 2KAS : om. E 1 8« E 1 26 fie] 8e KIÜ K b 2 yap] fif S
(TvfifitTiıf3d\Atıv E F H J K S : avp 0 dK\ııv I T 3 Tf E I J K T : om.
FH 5 tö Kivoi’v oit uav E K T : ov&tpıav ro kivovv A İKtîvo
E H K S : İKfivov F I J 6 17 om. F Si E 'F I J 'S T 7 iv F I J K T :
om. H S : punctis notatum in E a î E F H J T : om. I : an x a i?
H riı n T : tö S 9 kvkAov H K S : SAov E F I J T 10 n E 2AS :
tö E ‘ K
FİZİK 8 417

dirme gücü azaldıkça, devindirme kesilir, ne zaman ki ilk devindiren de­


vindirmeyi bırakır da yalnızca devinir, o zaman son bulur. Ama bunlann 10
birinin devindirmesinin, ötekinin devinmesinin ve devinimin bütünü­
nün, aynı anda son bulması zorunlu. Bu devinim kimi kez devinmesi ki­
mi kez durması olası olan nesnelerde oluşur ve sürekli değildir, ama öyle
görünür, çünkü ya ardışık ya da bitişik olan varlıklara özgüdür, nitekim
devindiren tek değildir karşılıklı peşpeşe gelen devindiriciler sözkonusu- 15
dur. Bunun için havada ve suda, kimilerinin hortum-girdap adını verdik­
leri bu tür bir devinim oluşur. Ama sorunu dediğimiz tarzdan başka tür­
lü çözmek olanaklı değil. Hortum-girdap her şeyi aynı anda devinir ve
devindirir kılar, dolayısıyla aynı anda da son bulur. Ne ki şimdi sürekli
olarak devinen tek bir şey görünüyor. Acaba onu devindiren ne? Nite­
kim kendisi tarafından devindirilmemektedir102. 20
Ama madem varolanlarda sürekli bir devinim olması zorunlu, bu
devinim tek; tek bir büyüklüğe de ait olması zorunlu (çünkü büyüklüğü
olmayan nesne devinemez), madem tek bir şeyin devinimi ve tek bir de-
vindiriti tarafından gerçekleştiriliyor (yoksa sürekli olmayacaktır, hep baş­
ka bir devinim bir başka devinimi izleyecek ve devinim bölünecektir), o
halde devindiren tek ise, o ya devindirildiği için devindirir ya da devi- 25
nimsiz olmasına karşın devindirir. İmdi devindirildiği için devindiriyor-
sa, sonuçta onun kendisinin de değişmesi, aynı anda bir şey tarafından
devindirilmesi gerekecektir, dolayısıyla duracak ve durum devinmez bir 267b
nesne tarafından devindirilmeye değin gidecektir. O nun ötekilerle birlik­
te değişmesi zorunlu değil, ama her zaman devindirebilecektir (nitekim
bu biçimde devindirmek yorucu bir şey değil) ve bu devinim sabit hızda-
dır/eşbiçimlidir: ya yalnızca o ya da en çok o öyle, çünkü devindiren hiç­
bir değişme taşımıyor. Ne ki, devinimin benzer olması için, devinenin
de ona göre değişiklik taşımaması gerekir. İmdi devindirenin ya ortada 5
ya da daire üzerinde olması da zorunlu, çünkü ilke olan bunlar. Ama de­
vindiren nesneye en yakın olanlar en hızlı devinir. Dairenin devinimi ise
böyle, öyleyse devindiren orada. Ne ki, burada da bir sorun var: acaba
devinen bir şeyin, biteviye iterek değil de ardışık olduğu için süreklilik 10
4 18 OYZIKffi: AKP0A2EQZ İJ

n â k ıv Kal ırâ k ıv , rŞ> e<pe£rjs e lv a ı <rvve\& s' rj ya p a vrö


8 eî a d d ö e îv fj eAxe ıv i) âp.<f>a>, rj erepo v t i eK be\o p evo v aAAo
irap’ âA kov, âo-jrep ırdAaı eKe^dtj İttİ t& v pıiTTovpevoiV, ei
ö ıa ıp tro s iov 6 âr)p [?*; rö iîöcop] Kivel âAAos del Kivovpe-
15 yos. âp.(f>OT(ptûs 8’ ovx o îo v re pCav elv a ı, aAA’ e\o pevr]v.
povrj a p a <rvvexvs Vv K ivel ro !lk İv t]to v â el y a p öpoloıs i \ o v
K a l ırpos ro K ivovpevov ûpo[ws e£eı Kal erv v e y û s . b u n p ıa p i-
v w v 8e tovtûüv (pavepov ö rı d b vv a ro v ro ırpSırov k ivo vv Kal ant-
vrjrov e \ e ıv t i ıue'yeûos. ei y a p p ey ed o s l x f t > ûvâyKT) ı)roı
20 ■ne’nepatrp.ivov aiıro e lv a ı t) â n tıp o v . â n a p o v p e v ovv otl ovk

. erSe'^eraı jueyeOos e lv a ı, bebeiKTaı ırpoTepov ev ro îs ıpvcrı-


koÎ s ' ö r ı <5e to Treırepaapevov â b v va ro v e%eıv ft6vap.iv âıreı-
pov, K a l ö rı â b v va ro v v t t ö ı r e ı r e p a c r p e v o v K iv e ı a d a i t i aneı-
pov \p o v o v , bebeiKTa ı v v v . rö 8e' y e ir p ü r ov k i v o v v aıbto v k i ve t
35 Kivrjaiv K a i â n eıp o v yjıâ vo v. ( f > a v e p o v t o l v v v ö rı a b ıa ip erö v ta m
Kal a p . e p e s Kal oiıbev e \ o v p eyed o s.

b I I tûj] K al t S> H : «al ro K avve^âç Camotiana : a-vvf\!j


E'A: ır v v * x v E aK y a p to avro ut vid. P S 12 5*1 ««<] Öeî
H IJP S : dr) F fl\ \ o v F 13 «s Ktu ırdÂaı H ct d ı a ı p t r o ç
KS : a ıp tro s E 1 : « ö* S ıa ıp tr ö s E*A 14 &v E 2KAS : yap o>v E 1
17 to seclusi: habent E 2KA et ut vid. P : K a t t o v S a t p E*S
* v S u ıp
n \ \ o ç F S : <ı\\a)ff E*P ı «XX* &>ç H IJ ; ftXAov E 2K K iv o v p c v o v P
1 6 f i o v r j E H I JS : ficpct F K K t v r jr a v E 1 17 «£cı K A S : f a ı E
18 to to E1 ig tX€LV] *X€tv H rö E 1 ya p ] yap to E1
21 n p ö r t p n v d tfa iK T a ı F 22 FH I
a n f ı p o v d v v a fjn p 23 vrro]
t t r r ıv vtto FK 24 pv p ] ra vvv H 8e ro E 1 : rö K K İ v r jır ıv
kivû H
FİZİK 8 419

kazanan bir devinim gerçekleştirmesi olası mı? Nitekim ya onun hep it­
mesi, çekmesi veya ikisini birden yapması gerekir; ya da atılan nesnelerle
ilgili olarak daha önce söylediğimiz gibi103, hava <ya da su> bölünür ol­
duğu için hep başka bir parçası devindiğinden ötürü devindiriyorsa, baş­
ka bir devindiriciden sonra hep başka bir devindiriciden gelen devinimi­
ni alan değişik bir şey mi olmalı? Heriki durumda da devinimin tek ol- 15
ması olanaklı değil, ancak ardışık olması olanaklı. Demek ki yalnızca, de­
vinmeyen nesnenin gerçekleştirdiği devinim sürekli olabilir, çünkü o
hep aynı şekilde bulunduğundan, devinen nesneye göre de hep aynı şe­
kilde olacaktır ve bu sürekli biçimde olacaktır. Bunlar belirlendikte şu
açık: ilk devinmeyen devindiricinin bir büyüklük taşıması olanaksız.
Çünkü bir büyüklüğü olsa, onun ya sınırlı ya da sonsuz olması zorunlu 20
olur: sonsuz büyüklüğün varolmasının olası olmadığını Fizik derslerinde
daha önce göstermiştik. Sınırlı olanın sonsuz güç taşımasının olanaksız
olduğunu ve bir şeyin sonsuz zaman boyunca sınırlı bir nesne tarafından
devindirilmesinin olanaksız olduğunu da az önce gösterdik. Oysa ilk de-
vindirici ebedi bir devinimle sonsuz zaman boyunca devindirir. Öyleyse
şu açık: o bölünemez, parçası yoktur, hiçbir büyüklük taşımaz. 25
420 OY2IKH2 AKPOA2EQ2 H

1 0 . 2 Ö7 b ı ı — i. 2 4 2 * 1 5

H ( te x t u s a lte r )

1 A ır a v t o K iv ov p.(i’o v a v â y K i] vn û t i v o ş m v t ıt r d a ı. d p.tv ov v
i v avTÛt fii] 4\ d ri]v a p \ i)v Tİ)s Kivi]<Tt(os, ( jıa v tp b v o rı v<f>' 25
İ T İ p o v K i v d r a ı (âAAo y a p e t r r a ı to kiv o v v )- d ö’ f v avrŞ>, d k r ) -
<f)0a> (<}>' o v t o A B , o K i v d r a ı p î j t£ j r o jv t o v t o v t i K iv d a r d a ı.
npÛTOv p.kv oî to v n o K a n ftâ v tL V t o A B 7 >' a v r o v K iv d a O a ı h ı a
t o o \ o v t f K t v d a O a ı K al v ıso p .rj6 (v b s t Z v (Ç aıdfV o fi o ıo v f o r ı v
ûto-ntp a v et r i î toij A E k lv o v v to s t o EZ K al a v r o v k iv o v - 3°
fx tv o v vTTokafj-fjâvoL to AEZ vtp' a in o v K iv e la d a ı, b ıa to
fx7; (r v v o p a v ır o r e p o v im o n o T ep o v K i v d r a ı , ır o r f p o v to AE
vıt& toû EZ 7) t o EZ v ırb tov AE. en to vcf>' a v r o iı k i-
v o v p .ii/o v ov& tıroT t T t a v a t r a ı Kivovp-evov rû> t r e p o v T i tTTİjvaı 2 4 2 *
K iv o v fifv o v . av ây K i] t o iv v v , «t t i ı r a v t T a ı K W ovp.tvov r <3 Ire -
pov ti ıjTijvaL, avTO v<fı’ k rip o v Kivd<r6aı. to v to v öe <pa-
vtpoi) y c v o p Jv o v a v d y K > ı ıra v to Kivovpifvov K ivdcrûaı v i t o r ı-
vos. (ir d y a p tıA ıjıiT aı to A B Kivovp-tvov, bıaıpeTÖv ( (rra c 5
ırâv y a p t o m ıovpievov b ıa ıp tro v ijv. bnjpıjaOaı to iv v v fi rö 1\
âvâyKi} bî/ to v P B r]fj(/xovvroç ı}p tp .d v nal to A B . d yap
jn), ıl\ıj(f>0w Kivovp.evov. roîı t o iv v v J B t'/ptpovvros kivoZto a v
to T A . ovk âp a ıcaö’ aiiTo Kii’ eÎTaı r b A B . âAA’ v n fK fir o
K aff a v ro K iv d a d a ı ırp û ro v. bîjAov to iv v v ö r ı roû F B i)pt- 10
HovvTos 7/pe/ji7;(Tct Kat to BA, Kat Töre ti a v crf r a i Kivov/xt-
vov. aAA’ t i ti r <3 âAAo i]p tp .dv î a r a r a t Kal v a v t r a ı k iv o v -
H tvov, tovO’ v <j)' ir t p o v K iv d r a ı. (jıavtpov bıj o r ı ırat» to k ivo v -
p , ( v o v v i t o t u 'o s K i v d r a ı ' b ı a ı p t T o v t e y â p t a r ı v ı t a v rb k i v o v -
p t e v o v , Kal t o v ( Â f p o v i 7/pe/ioCuTos ı’j p e jiîjc r e ı Kal t q Ö K o v . '5

T it. ıttp\ Ktv!]<r(aıç t ü iv (İ s y r a d a : £rj. E : 0t'fjı*r/v dupodaeas H:


tf>v<rııcâ>ır iB S o p o v I 2 4 1^ 2 4 ovv] yap A ldina 26 â \ \ o . . . kivol V
om. H I J K 2 7 -8 o . . . AB om. I : o om . E 27 « « ır a ı]
KIVCİTIII Kafl’ f111T O (ÎAAlI F Tiû ft’l H i prj K P 28 F1IUT0Ü F H K :
ov to E dia . . . 29 KtMtaâaı Ottı. J 3 ° * v om. E 31 İ tii-
\np§dvfi K A om. E 32 TTOTtpa rit E lH J 33 To] in i
toû E 1 EZ] f» K 242“- 3 Ktvoiifuı/ov an omittendum ?
naînrtTaı E 3 nvröSpengel: n v ro v J'-: rovB' K A bc scrip si: ya p 11
4 yıv o p tv o v F H J K K ivovptvov S ıa ıp fT o v Kivttırâai E 6 ;j] tiç
E*H 7 /3 y F H I K 8 ffy K A 10 7rpÛTw] un! Trpajrou Spengel
(Sy F K 12 ef rı] îr ı K 13 fiı) Stort E 'J K 15 Kiıi alt. om. KA
FİZİK 7 421

Y ed in ci K itap (textus alter)

1 Her devinen nesnenin ‘bir şey’ tarafından devindirilmesi zorun­


lu. İmdi nesne, devinim ilkesini kendinde taşımıyorsa başka bir şey tarft- 25
lııulan devindirilmektedir, bu açık (devindiren nesne başka bir şey ol;i-
ı ,ıl<). Ama [devinme ilkesini] kendinde taşıdığını düşünsek: AB, parçalı­
nı ıdan biri açısından değil, ‘kendisi’ açısından devinen nesne o la r a k

iilııısın: ilkin A B ’nin, bütün olarak devindiğinden ve hiçbir dış nesne ta-
u/indan devindirilmediğinden ötürü kendisi tarafından devindirildiğini
|kendi kendine devindiğini] kabul etmek; DE, EF’yi devindirdiği ve ken- 30
disi devindiği için, hangisi hangisi tarafından devindiriliyor, acaba DE
mi EF tarafından, yoksa EF mi D E tarafından devindiriliyor, bu görüle­
mediğinden ötürü, D EF’nin kendisi tarafından devindirildiğini kabul et­
meye benzer. Öte yandan kendisi tarafından devindirilen nesne, hiçbir
.•.•iman devinen başka bir nesnenin durması yüzünden devinmekten ke- 242a
.ilmeyecektir. Kaldı ki şu zorunlu: bir nesne başka bir nesnenin durması
yüzünden devinmekten kesiliyorsa, o nesne ‘başka bir nesne tarafından
d e v in d ir ile n bir nesne’dir. Bu açık ise devinen her nesnenin ‘bir şey’ ta­
rafından devindirilmesi zorunlu. Nitekim madem AB devinen nesne ola- 5
ı ;ık alındı, o ‘bölünebilir’ olacak, çünkü her devinen nesnenin bölünebi­
lir olduğunu söylemiştik104. Diyelim ki [AB], C ile bölünsün. C B dur­
maktaysa A B ’nin de duruyor olması zorunlu, çünkü duruyor olmasa, de­
vinen bir şey olarak kabul edilecek! C B dururken C A devinecek, dolayı­
sıyla AB ‘kendi başına, kendinde’ devinmiş olmayacak. Oysa onun cloğ-
ıudan kendinde devindiğini kabul etmiştik. Demek ki şu açık: C B duru- 10
yorsa B A da duracaktır ve [tam] o zaman devinim son bulacaktır. Ama
lur nesne başka bir nesnenin durması yüzünden durursa ve devinrnek-
(en kesilifse, o nesne ‘başka bir şey tarafından devindiriliyor’ demektir.
C)yleyse şu açık: her devinen nesne ‘bir şey tarafından’ devindirilir. Ç ün­
kü devinen her nesne ‘bölünebilir’ bir nesnedir ve parçası durduğunda
bütün de duracaktır. 15
4 22 <DY2IKH2 AKPOA2ES22 H

15 e^ei
8e to Kivov/ıevov vtto tivos K iv eîra ı, âvâyKi) Kal TO Kl-
ro v p e v o v Tiav ev tott(o KiveîaO aı vh a\K o v Kal to kivovv

to Lvvv ■ v<j>’ erepov, erteıhr) Kal a v ro K iveîra ı, Kal rrakıv


tovto v<j>' erepov. oîı brj eis âıreıpov npoeuTiv, â \ \ a trTtjcre-
3 ° r a i ttov ka l e o r a ı r ı ö ırpûrüJS a ır ıo v e o r a ı roD K iv eîo d a ı. eı
yâp aAA.’ els âıreıpov Trpoeıtrıv, lu ro j rö p.ev A vtto tov

B Kivovpıevov, tö be B vtto tov T, rö 8e F vtto ro v A-


Kal tovtov Ol/ tov rp o n o v els âıreıpov ırpo flaıverıo . en el ovv
âp.a ro k ivo vv Kal aiıro K iveîra ı, 87/Aor iıs a fia Kivıjtreraı
35 ro re A nal rö B 1 Kivovp,evov y a p to v B KiVT)6r\aeraı Kal
ro A- Kal rö B 8rj Kivovp.evov ro v F Kal rö T to v A. eo ra ı
r o ıv v v âp.a i] r e tov A Kivtjırıs (kci! tov B ) Kal tov T Kal
r£>v \oittQv İK a o ro v. Kal \ a j3 eıv r o ıv v v a iırû v eKd<rri]V d vvıj-
<r6jxeda. Kal y a p el eKao-rov vtp' eK aoro v K iveîraı, ovö'ev T]r-
3° ro v ]xia r û â p ıfy ıû rj eKaarou kim jo'is, Kal oÛk ân eıpos to îs
e a ^ a ro ıs , eneıbrjnep to K ivovi'evov rrav (k tivos els r ı Kiveî-
r a ı . 7] y â p âpıöpM ırv p fia iv e ı rijV a v rîjv Kivrjcrıv e ıv a ı ?} y e ­
r e l rj eıöeı. âpıdfAÛ p.ev ovv Ae'yıo ri]v a v ri]v t jr\(rıv tÎjv £k
tov a v ro v els rö aiıro rû apıO pû ev rû avrû X P °VV
242b rû âpıO/AÛ, o ıo v İk ToîSe roû AeuKoû, o e o rıv eı» tû>
âpıdp.5>, els ro'öe ro pıekav Kara rovde tov \p o v o v , e v a â v ra
rip âpı6pS>' el y â p Kar’ aAAor, oiiKerı p.ıa e o r a ı r û âpı-
dp.Ş> âAAâ r û eıbeı. y e v e ı 8’ r/ a v rij kİvt]<tis tj ev rfj a v ry
5 KarrjyopCy rijs ovcrıas r) ro v y ev o v s, eıöeı 8e ?/ ex ro v a v ro v
fû eîSeı eıs rö a v ro r û eıSeı, oîov ?; ck roC AeuKoî eıs ro
p.e\av i Jk to v â ya ö o v els rö KaKov. r a v r a S’ elpr)raı Kal
8 ev r o ıs upoTepov.
8 eİM/cpûûü roıvvv ?/ rov A Kİvr\aıs Kal tırru
A 16 fie Tvav rö Ktvovfievnv F : öe to Kivovficvoif ırâv H I J K 17 vn ö
âXXou Klvcivdat £t> TOTrtfi I
T ll> O S 18—19 tTTftS^ . . . İTfpoV om. E
19 o i Sıj] oö/c H 20 o om. E 2 1 a k \ ‘ om. F ’ H K 25 t o
om. F y â p K a ı to v E 26 K a l t o v (3 K A t o v . . . roû
Spengel: to y K a \ t o î ı y t ö II 27 K a ı tov jü Aldina : om. n
28 ıcai] ıcaı t o v E 1 a v T ü > v İ K a a r o v 1J K : f<act t o v a v r â v F H
29 KtVttTtll V(j>' (KİKTTnv H ! İl<j>' (KaCTTOV â ft KlVflTal I 3 ° V Om. E
â rreıp oı E J : tiırfip ov F K 3 3 Tri: a v rr /f] fiia v E 2I 3 4 TV Pr ]
to) t ı v r ö i E b 1 dp■yu 'o^ıtı.'iu ', »tov KA tü> om. E 2 : r 1 E 1
2 TO o m . E 1 TÖoâc röv] ue TOV E H J : TOV Tovöff I- 3 dAÂo
EHJ 4 ^ Pr* om. I 6 eiy] Kfira F tö om. H roû]
to v avro v El f J 1] t ı s E J d t ıJ p r jT a ı E 2: d ır jp t jT a L E1
FİZİK 7 42 3

Madem devinen nesne bir şey tarafından devindirilir, bir yer içimde
devinen her şeyin de başka bir şey tarafından devindirilmesi zorunllu.
Öyle ki, devindirenin kendisi de devindiğinden ötürü, o da başka bir şşey
tarafından devindirilir, yine o da başka bir şey tarafından... Demek ki Ibu
sonsuza gitmeyecek, bir yerde duracak, devinmenin ilk anlamda/doğıru- 20
dan nedeni olacak olan bir şey olacaktır. Çünkü böyle olmasa da somsu-
za gidecek olsa, diyelim: A, B tarafından devindirilsin, B, C tarafından,
C de D tarafndan. Aynı şekilde bu sonsuza gitsin. İmdi madem devimdi-
ren, aynı anda kendisi de deviniyor, açık ki hem A hem de B aynı anıda 25
devinecektir, çünkü B devindiğinde A da devinecek, yine C devindiğimde
B, D devindiğinde C de devinecek. Öyle ki A 'nın devinimi, [B’ninlki],
C ’ninki ve ctekilerin hepsininki aynı anda olacaktır. Dolayısıyla onlaırın
devinimlerinin herbirini de alabileceğiz. Çünkü herbiri herbiri taraffm-
dan devindiıiliyorsa, değil mi ki, devinen her şey bir şeyden bir şeye de­
vinir, herbirinin devinimi sayıca birden başka bir şey olmayacak, sınırlları 30
açısından da sonsuz olmayacaktır. Nitekim bir devinimin aynı olmasıı ya
sayıca sözkonusu olur ya cinsce ya da türce. “Sayıca aynı devinim” ile
“sayıca aynı zaman içinde, sayıca aynı şeyden aynı şeye olan deviniımi” 242b
kastediyorun. Sözgelişi sayıca tek olan ‘şu aktan’ sayıca tek olan ‘şuı za­
m anda, ‘şu karaya’ olan devinim. Çünkü başka bir zamanda olsa, dlevi-
nim sayıca değil, türce bir olacaktır. Cinsce aynı devinim ise varlık yaı da 5
cins kategorisi içindeki devinimdir. Türce aynı devinim türce aynı ışey­
den türce a'yiıı şeye, sözgelimi aktan karaya ya da iyiden kötüye olan dlevi-
nim/değişmedir. Bunları daha önce de söylemiştik105.
İmdi A’nın devinimi alınsın ve E olsun, B ’nin devinimi. F,
424 OYZIKH2 AKPOAZEQZ H

i. 2 4 2 * 15 — 2 . 2 4 3 “ 4
(<f>’ o v ro E, Kal 1) t o v B ov ro Z, Kal 1; roG T A
e</>’ oî! r o H 0 , K al ö % povos i v a) K iv e ır a ı r o A o K. h>pı<r- 10
IX(VTJS bl] Tyji KlVlj<Te<OS TOV A, &ipl<TjXtVOİ (IT T M K al Ö X P °V0$
K a l o v k fa ıe ıp o s o K . âAA’ i v r ö avr£> XP^v<f ( K iv e ır o t'o
A K al ro B Kal t ü v k o n r tâ v e K a a r o v . < rvp.fiaıveı r o ıv v v r ıjv
Ktırrjtru/ rr/ıı E Z H 0 â ır e t p o v ov o-av iv £>pı<Tp.ivu> \povu> k i-
v e ît r d a ı r û K ’ çı> <J y a p t o A İ K iv e îr o , Kal r â r û A eıp e - '5
fıjs âırauTa ck ivcîto a n e ı p a o v r a . &trr ev r û a v rŞ ı K iv e ır a ı.
K al y a p j j r o ı Icrt] >/ k îv ijitls e t r r a ı r fj t o v A [rn t o v B ] , t) p.e(-
£a>v. bıa<f>epeı h e o v d e v ırd v T u s y a p ri\v â ıt e ıp o v Ktvrjırtv i v
n eT tep a a p .iv iü \p6vu> ı r v p f i a ı v a K iv elo -d a ı, t o v t o S ’ â b v v a r o v .
o v t o ) f i i v o v v 8o’£eıev âı> beiK vvo -d aı t o i Ç a pxys> ° v pi/v Beı- 20
K vvra i ye h ıa to p r jd 'e v a r o ır o v a v f i f ü a î v e ı v e v d e 'x e ra ı y a p
e v T ten ep arrp ev tü X P °VV k w i] < t w a ıc e ıp o v e lv a ı, r î j v a v T ijv
he âAA’ i r e p a v K a l e r e p a v rrokksov K L V o v p e v t o v K a l a n e lp t a v ,
â ırep trvp/3 a ( v e ı K a l toÎs v v v . âAA’ e l râ K iv o v p e v o v TrpÛTios
[K ara rö rro v Kal] o-oopariKifV kLvt]o-ıv avayKT] âu reo-O a ı f; 35
< T V ve\es e lv a ı r û k i v o v v t i , K a O â ırep 6p 5>pxv e m n â v r ıo v t o v t o
(r v p / ia ıv o v (etrraı y a p e f h ıra vT io v e v ro ti a v rj < rv ve\es), ro
hi) e v h f^ o fie v o v el\rp\>6 a), Kal Icttm to p.kv p eyeO as ij ro
t r v v e ^ is f 0 ’ ov ro A B r A , 7/ he r o fr o v Kİvi)a-ıs îj E Z H 0 .
dta < fxp eı 5 ’ o v û e v t] •n eıtepao'p.evov i7 â n e ıp o v ' 6/j.oıtuy y a p i v 3°
■nenepaıj\j.tvtü r û K K ivr)dî)0’e r a ı (â ıre ıp o v ) 77 h ı r e ı p o v r] n e ıte p a o '-
pev ov . TOVTiûV 8’ İ K a r e p o v t & v â h v v â rto v . <f>avepöv o v v ö r ı
< r m } < T (T a L n o r e K a l o v k e l i a n e ı p o v n p o e u n v ro del v(f> e r e p o v ,
(ûOC e v ra t. t i o ır p û r o v ı<.ıvi]Qı)<reTaı. pr/Sev he hıa<j>epeT<o ro vıro -
Teöevros r ıv o s t o v t o beİK W ir0a t’ r o v y a p e v b f^ o p e v o v re O evro s 2 4 3®
o v h ev aroTTov e b e ı <rvp.j3 a î v f i v .
T o 8e Trp&rov k iv o v v , p.ij «î>s ro o v ev eK ev , â \ K ’ o 6 e v i]
a p X 1l TÎjs Kivqırea>s, ic r r lv a p .a r û
u ıv ov p ev u ). â p a h e Aeyco,

b I I St K A toîi A] oöırıjr F 13 roîvvv] i« joluvv I 14 T?;


E1 15 Kai Ta] Kara E ro E* cfcıveiro icf>t(r)f Sıravret H
17 fj om. H ts pr. om. J 1 : i) F H I J ! K tj) rov B om. E
20 «îı* &o£eıf» E mt)v ] pfjv ov j *K 2^ «cai alt. om. F 2H 1
25 Kara ronov k at om. E 27 î}] */ ânrof 'ov 7 Spengel tovto
E *F 28 rb pr. om. E 29 TA om. E 1 : y E ' ıj alt. om. E
30 roiTO fi’ o id iv &ıa<pcpcı fire ıreırtpaapivov ( ire I 31 ântıpov
addidi ırfrrtpa<rftevi)v E 32 de ka $ ' ertpov E T&V âSvvıituv]
nSiıvarov F H J K 33 r®rf E ft’r om. E 1 34 p^Siv
f im E 243 * I SeİKmadat tovto H 3 fif] r t E* 4 âpa
TüJ KlVOVfLfVCû (tlTLV F
40«« 14
FİZİK 7 425

C D ’ninki de G H olsun; içinde A ’nın devindiği zaman ise K. A’nm devi­


nimi sınırlı olduğundan zaman da sınırlı olur ve K sonsuz olmaz. Ama 10
A’nın, B ’nin ve ötekilerin herbirinin aynı zaman içinde devindiğini [söy­
lemiştik]. Dolayısıyla EFGH devinimi sonsuz olmasına karşın sınırlı bir
K zamanında gerçekleşecektir, bu çıkıyor. Çünkü A ’nın içinde devindiği
zaman içinde, A’yı izleyen ve sonsuz olan bütün nesnelerin devindiğini 15
[söylemiştik], dolayısıyla devinim aynı zaman içinde gerçekleşir. Yine, de­
vinim ya A ’nmkiyle, [B’ninkiyle] eşit olacak ya da daha büyük, hiç farket-
mez. Çünkü her durumda da sınırlı bir zaman içinde sonsuz devinim
gerçekleşecektir, bu ise olanaksız.
İmdi baştaki kabulümüzün [ilk devindiricinin varlığı], böylece kanıt- 20
landığı düşünülebilir ama henüz kamdanmış değil, çünkü [karşı tez açı­
sından] bir tutarsızlık çıkmış değil, nitekim tam şimdi sözkonusu olduğu
gibi, çok sayıda ve sonsuz nesne devindiğinden ötürü, aynı değil hep de­
ğişik olan bir devinimin sınırlı bir zaman içinde sonsuz olması olası. Ne
ki, her durumda bunun sözkonusu olduğunu gördüğümüz gibi, [yere gö- 25
re ve] cisimsel bir devinim açısından doğrudan devindirilen nesnenin
devindiren nesneyle bitişik ya da sürekli olması zorunluysa (çünkü hep­
sinden oluşan ‘bütün’, bir ya da sürekli olacaktır); olası olanı alalım: bü­
yüklük ya da sürekli olan şey A B C D olsun, bunun devinimi de EFGH ,
sınırlı ya da sonsuz olması hiç farketmez, çünkü ister sonsuz ister sınırlı 30
olsun, o aynı şekilde sınırlı bir zaman içinde devinecektir, oysa bunların
herikisi de olanaksız. İmdi şu çıkıyor: bir zaman duracak ve hep başka
bir şey tarafından devindirilen şey sonsuza değin gitmeyecek, ilk D EV İN ­
DİRİLEN diye bir şey olacaktır. Bir şeyin kabulüyle bunun kanıdanması 243a
önemli olmasa gerek, çünkü olası olan kondukta tutarsız bir sonuç çık­
ması hiç de gerekli değildi.
2 İlk devindirici ‘ne için’ (ereksel neden) anlamında değil, devini­
min başlangıcı anlamında devindirilenle birlikte vardır. “Birlikte”
426 <Î>YZIKHI AKPOAIEÜIH

5 öiöti ov O tv a v r & v p e ra Ç v earrıv tovto yap kolvov eırl T r a v r o s


KLVOVjliVOV Kal KLVOVVTOS fCTTlV. (TTfl 8e TpfLS eio'lv KlVTJCreiS, İj
Tf Kara töhov Kal Kara t ö ttoiov K a l K a r a r ö ıroa-öv,
avayKt] Kal r â Ktvovpçva Tplıv 17 y iv ovv Kara rnnov (j>opâ,
77 be Kara to ttowv âkkoıoiirts, i] o i Kara to ıroaöv a C f t / -
10 iris K a i <pdı<rıs. ırpârov p.'ev o v v vırep t jjs (fıopâf etıratpıev

avTTj y a p ırpÜTH) t Siv k w t )<t €<Lv e a r t v .

31 A tiav Sı; rö <f>epöp.evov ijToı avro ainov Kiveırat i)


erepov. ei fxlv | ovv v<jı’ avrov, (jıavepov £>s ev a vtG> toû
32-3 kcvovvtos vırâp^ovTos ap.a to kivovv |Kal ro Ktvovp-evov earaı,
Kaî ovdiv avT&v pera^ i- to S’ iıır’ âkkov KLVovpt\vov rerpa-
34 K tvtîrar at y a p v(j}’ e r e p o v Kivrıcrets rerrape's e l a iv, üjcti? |

35 eA £w 6\7}<t i s bCvrjcns. Kat y a p r a s â k k a s Trâtras e ıs r a u r a s


a v a y e t r d a ı | trv p .fja îv c ı. r r js p i v o v v ö)crf(os r o e 7roücrtî ro
2 6 - 7 5 e a7rco(Ttî eorır. eır<ü<tiî | /nev o î y e o r ı v o t a v r o k i v o v v t o v

K t v o v p e v o v p.î) aTTOÂeiTiTjrat, âırcocrıj 6e ö r a v | r ö c .ttu > 6 o v v an o-

Aeım/raı. 7) 8e ö^rjcrıs e v r a ı s T p ı t r ı v e a r a ı Kivi]<re(Tiv. to

3 8 - 9 /*eı> | y a p 6 y o v p .e v o v ov K a 0 ’ aııro K i v e l r a t a k k a K ara avp.-

2 4 3 b /3 (( 3 r]Kos ( r w y a p | ev K tvovpfvto elvaı rj e m K tv o v p tv o v Kiveırat],


31— 3 r ö 8e ö^oüif K iveıraı 77 &)0 oıJ|^ei’
oi' j) e k K o p e v o v 7/ b ı v o v p e v o v .
(fıavepöv o îv öt t 7; o \t]a ts ev r a îs r p ıa ıv | e a r a ı k lv i]< t((tlv . i]
3 3~4 8’ eA^ıs Ö tav ijro ı ırpöy a ir ö 1) Trpös erepov Ö & t t o iv 1; 1 77 Ktvrjaıs
7; ro v (kKOVTOS p.,ı x a ‘P LC°lx ^ vi) Tİjs tov kkx.op.tvov. Kal ya p |
7rpöy a i r ö i a r ı p 7/ eA^ıy /caı 7rpöy erepov. Kal a i k o ııra l 8e
[t/i£eıs] a{ı|raı rai ei8eı eıs T a vra avay^6'ı]<rovraı, oîov 7/ eıcr-
26-7 T tvivvıs K al ij (KTivevcns | ıcaî TTTvaıs K al öuaı tS > v aoipaTtDV
7} eKKpiTiKal y krjTTTiKaî eıcrı, Kai | ?'/ o’Trâdrjo-ıs 8?) Kaı ^ KepKicrıy
^8-9 rö /uer yap a i r û v o v y K p ıo ıs to be bıa.Kpı\crıs. Kal nâcrg. 87)

a 5 aurûı» o v â f i ' E l fitr a ^ v a i r â v F KOLvâts H IK 6 eıV iv]


«Vır 01 H I ij re] €itt E 1 . 7 to alt. om. E 8 Kat om. I
r pıa (fim i) Spengel ovv om. F Timor , , , 9 r i alt. om. E 1
IO nffn F H I ft7rojUfy K 21 r)V(u] r; to F. 22 tavrtâ E F I K
25 divıjuts ö^t)iTis F ra ıra F 27 <i77 0 Â i; rt ;T ( H I nıraı<rıs . . .
28 aıro\ciJT7)Taı om. F 28 ajrtûtrav E , tiT7o\inr]Tal E 'I ((jtl
FH I b 2 I ’l ( V i KLL’oıifj.ei'u) K 23 f a r ı F H I örav fjroı
scripsi curn S : jJtoi ârnv E F I J K : ıjroı öre H aûru F H K : airov
E I S öârTwıı F H J S : Öclttov K : OT(iı< ğarrav E l 1/ om. E 'S
24 ıj om. E J 1 1} E 2S : om. F om. E rijs E F J K S : om. H I
xai yap mi J 25 nûrıiı> E F I J K 1; om. F H I K seclusi
«irdi scrip si: avrat E : oi aûraî KA 26 rairas H IJK 27 ıj
pr. om. H I 28 5 e K a 29 «ai pr. . . . htaK-pıvk- om. K
FİZİK 7 427

ile kastettiğim, onların arasında bir şeyin olmaması, çünkü bu her devin- 5

dirilen ile devinen için ortak bir şey. Madem yere göre, niteliğe göre, ni­
celiğe göre olmak üzere üç tür devinim var, devindirilenlerin de üç tane
olması zorunlu: yere göre olan, yer değiştirme; niteliğe göre olan, nitelik
değiştirme; niceliğe göre olan ise büyüme ile eksilme. İmdi ilkin yer de- 10
ğiştirme üzerine konuşalım, çünkü devinimlerin ilki o.
Her yer değiştiren nesne ya kendisi tarafından devindirilir ya da
başka bir nesne tarafından. İmdi kendisi tarafından devindiriliyorsa, de­
vindiren kendisinde bulunduğundan ötürü, devindiren ile devindirilen
birlikte olacaktır ve onların arasında hiçbir şey olmayacaktır, bu açık.
Başka bir nesne tarafından devindirilen nesne ise dört biçimde devinir,
çünkü başka bir nesne tarafından gerçekleştirilen devinimler d ö r t t a n e :
itme, çekme, taşıma, döndürme, nitekim bütün öteki devinimlerin bun- 25

lara indirgenmesi sözkonusu. İmdi itmenin bir türü sürükleme, bir türü
ise tepme/çarpma: devindiren devindirileni bırakmadığı zaman sürükle­
me, çarpan çarpuğını bıraktığı zaman ise çarpma/tepme. Taşıma ise üç
devinim içinde olur: taşman nesne kendi başma/kendinde değil, ilinek­
sel anlamda deviniyordur (bir devinenin içinde ya da bir devinenin üs­
tünde olduğundan ötürü); taşıyan ise ya itildiğinden ya çekildiğinden ya 243b

da döndürüldüğünden ötürü devinir. İmdi açık ki, taşıma üç tür devi­


nim içinde olacaktır. Çekme, ister kendine doğru ister başka bir nesneye
doğru olsun, çekenin devinimi daha hızlı olduğunda ve çekileninkinden
ayrı olmadığında sözkonusu olur, nitekim çekme hem kendine doğru
hem başka bir nesneye doğru olabilir. Öteki <çekmeler> de, kendileri 25

türce bunlara indirgenebilir: sözgelişi nefes alma, nefes verme, tükürme


ve beden aracılığıyla olan ne varsa, çıkarma ya da alma. Yine çekme (ku­
maşın çekmesi) ile bollaşma da öyle. Nitekim bunlardan biri topla­
ma/toplanma, öteki ayırma/ayrılma. Demek ki yere göre her devinim bir
428 3>YZIKH2 A K P 0A 2E & 2 H

2. 243a 5— 244b 23
K w i]aıs iı K a ra to tto v crvyKptcrıs Kal bıaK pu ris i) j de 2 4 4 *
b(vi]crıs crvyK dTaı e£ «Afecuî Kal <5 <r«t)î. r ö p.iv y a p d>Oeî r ö 16
kivovv, rö | 8 ’ eAk«i. (pavepöv ovv £>s t i m a p a ro i>Qovv Kal <
t o (\ k o v r<o e\Kopeva> | Kal <Ldov/x(vo> eırrîv , oiıOiv p .tr a £ v t o v i î- I |
KivovpÂvov Kal TOV k iv o v v tö s (<TTIV. j
to v to b e öîjA ov K a l £k t ü v w p ıu p tv ıx ıv 1) p .tv y a p oıffty rj
u(ji’ ia v T o v ı) | oltt’ a\ K o v ıt p o s aAAo K i v r j a ıs , 7/ 8’ eA £tî â n 1 y—30
â A k o v ırpos a v r o î) trp o s | âAAo. İ t i 1) <mW<rts K al t] Suo<xu.
î) 8 e pb\rıs o r a v O Û tto h v ?/ k i v i] < t is y e\ v i]raı ri/y K a r a fpvtrıv t o v 2 > - l
<f)(pop.(Vov < r(f>obpoTfpai y e v o p e v ı jy r i j s w ere toy, | K al p \ pı
to v to v irvp.j3 a.iv ei ıp e p ta & a ı p e^ p ı av ov a fp o b p o r e p a 1’ )/
KİvT)trıs | to 5 tp e p o p tv o v (f>avepbv öf/ ört rö K ivovpevov Kal rö J 3~4
k i v o v v â p a , Kal oiıd'ev | a v r ü v e o ’T iv p.era£v. '
akka p.i]v ov öe to v â\ \ oıovp.evov K a l t o v u X \ o i o v v t o s | J5
o v b e v e a r ı v p,eTa£v. to v to be b f/ \ o v I k ti]i- e n a y o j y i j s . e v J(i
â ıratrı y a p < rvp.\ /3aw eı â p a e lv a ı rö aAAotow eır^ a ro v K a l r o
■npûtrov â h K o ıo v p e v o v . rö | y a p t t o i ö v d\Aotoürat r <3 al<r6 r)Tov
e lv a ı, al<rQi)râ b e etrrtv o l s bıa<j)epov(Tiv | r â a d p a r a öAAj/Aüji', 2 4 4 b
o îo v 13 a p v r t ] i Kov<f>ort]<TK\t]pdri]s pa\aKOTt]s, | \//6<pos a ^ o ı p î a , *0-1,7
AcdkoVj;î p e k a v îa , y\vKVT)js TnKpoTrjs, v y p â rıjs ^rjpo^Trjs,
tiv k ^ S t t ] s p a i ’ö r r js , K al r â p .tr a £ v t o v t m v , o p o ıcû S b e K al râ
üAAa | r a v tt ö t c i s aı<rö?j(reıs, 3>v etrrt Kat 7/ 6 e p p 6 r i]s K al 7/ 1 8 - 1 9 4

\//vxpor))S, Kal 7; | A etörjjs Kal 7/ Tpo.yi>Ti)S. Tavra y a p e<rrı


ırdOt] t i }s vnoKeıpevr\s Trotorjjroy. | ro v ro ıs y a p oıarfjepovm 2C~ 3 1
r â atırût/ra r 5>v auıp.aTwv 7} Kara rö to vtio v t i | p â \ \ o v Kal
y r r o v [koI tŞ> to vtm v rt] üâay^eıv. 6f(}}xaıv6peva yap 7) ^ ı;-| 21
\6 p e v a i) yK vK aıvupeva 7*/ triK paıvopeva 7) K ara rt âAAo rSıv

244ft 16 c£] f i i v f j ; F H JK 17 fifrcp F H J K a>^ou^fVûj «at


c\KOf€İHO H l8 KIVOVVTOS K<lt TO\f K lV O V flfV O U K CJplOficâl'
F J 2 ; *İpT)fjL€i<ûv H IJ*K a n t û ın s ; E 20-1 ârr* alt. . . . ötcacm]
jjd r } a v v û M T iç K 2 1 1} alt. om. F J K E O ü t t o v IK
22 ytvrjao^VTjç E 23 ro^rou] rourou ytvoficvov F K : toutoü yivo -
fie v o v J a v fi< f> € p * t y i v e o O m K a v om. H İJK g om. E : f l r j F I
24 (fiff/ O flfV O V j K lV O V fltl'O V I I â t) S iO T l J K K iv o v v TO K İV O V fitV O V
F 25-6 d \ X a . . . f i f r a Ç v om. F 25 o v d i om. E t ou alt. om.
K 26 dynayifç E 27 to pr.] ro re KA 28 ots om. E 1
b 17 /ieX«ı/ÖT^r F J K 18 ro F ö^ıotus- . . . 20 7roLO TT]Toç
margo E a 1 9 9 alt. et 20 1/ om. I 20 n a & ı ı F et margo E :
7rdûoç I J K 21 roîç yap E 1 to o m. E 1! 1 n om . I 1
22 Kat alt. . . . r i seclusi 23 *j y\vKaıvofitva om. E <îXAo
rt F J K
FİZİK 7 429

loplarıma ve ayrılmadır. Döndürme ise bir çekme ile itmeden olıuşur, 244a
ı.ılnkü devindiren b ir yandan iter öte yandan çeker. İmdi şu açık:: ma­
ilem iten ve çeken, çekilen ve itilen ile birlikte, devinen ile devincdiren
masında hiçbir şey yoktur.
Ama bu tanımlamalardan da açık: nitekim itme, kendinden }ya da
lııışka bir nesneden başka bir nesneye doğru devinimdir, çekme isee baş­ 19-20
ka bir nesneden kend ine ya da başka bir nesneye doğru devinimdiır. Ay­
ın a sürükleme ile ö n ü n e katma da. Atma ise, itme daha güçlü olduığun-
ılun, devinim, devindirilen nesnenin doğasına göre olandan daha jgüçlü
ııluçtuğunda ve atılan nesnenin devinimi [doğasına göre olandan] daha
i;ııçlü olabildiğince sürer. Demek şu açık: devindirilen ile devindirem bir­
lileredir ve onların arasında hiçbir şey yoktur.
Ama nitelik değiştiren nesne ile nitelik değiştirten nesne araısında 25
ila hiçbir şey yok, b u tümevarımla da açık: nitekim bütün nesneelerde
Mm/doğrudan nitelik değiştirten ile ilk/doğrudan nitelik değiştiirenin
lıiilikte olması sözkonusu. Duyulur bir şey olması dolayısıyla nitellik de­
riştirilir, duyulabilir şeyler ise onlara göre cisimlerin birbirlerindeen ay­
nalıkları şeylerdir: sözgelişi ağırlık-haMik, sertlik-yumuşaklık, güirültü- 244b
r.i'ssizlik, aklık-karalık, tadılık-acılık, yaşlık-kuruluk, sıklık-seyrekllik ve
lnınlar arasında o lan lar. Duyumla/duyu organıyla algılanabilen öteki­
lerde de bu böyle, b u n ların arasında sıcaklık-soğukluk, düzlük-püitürlü-
lük de var, nitekim taşıyıcı nitelik durumlan bunlar. Duyulur cissimler
lnınlar açısından ya da bunların birinin <bunlann biriyle> daha ççok ya
ila daha az etkilenm eleri açısından birbirinden ayrılıyor. Duyullur ci-
■.imler, hem canlı h em cansız, hem de canlı cisimlerin cansız paırçaları
430 <3>YSIKH2 AKPOAXEQS H

33-4 TrpofiprjiJ.e\vüiv 6fu>toıy r a re İ ^ v ^ a . r â v <ycûjxar<jiv Kat r a


â\f/v\a Kal tS>v o tra t& v p.ep£>v a\frv\a. Kal a iıra l
25~6 a t at(rÖ7](r€is dAAotoCuraı. ■jrd|<rxou(rı ya/)’ ?; yâp evepyeıa
a v r& v k Lvi ]<t Î s 8 ta a d p a r o s ıraa^ovfn/y rt | rjjy a îvö ı)-
27 (reoıs. Ka 0 ’ ö<ja jxev o iv â \ X o ıo v v T a ı r a â\f/v^a, Ka'ı r a £/.ı-|
28 \j/v)(a K ara n â v r a T a v r a â X \ o L o v v r a r Kad’ ö <ra öe r â ip.\j/v^a
2 4 5 a d A A o t|o w T a ı, K a r a r a C r a otJk a A A o to w r a t r â &\j/v\a (»cara y a p
17-18 ray atfröjjcrety | oûk a   o to w r a t ) ‘ «a't k a v O â v e ı â X X o ıo v ıi€ v a
ra a\j/v)(a. oİÖ'ev 8e KcoAtfet j Kal r a ^p.\j/v^a X a v 6 â v e ıv
>9—2° dAAotovjuieııa, o ra n /xı; K a r â Tay a Jc â jjc re ts | <rv)j.jiaivr] t o tİ) s
d\\ot<ocrea)S a i r o î s . eıırep o îıı at(T 0 j;râ jueı> r â 7ra0jj, | 8tâ
21 8e rovrü)D 77 âAAouucrıs, t o v t o is y e (fjavepov ö n r o tia cr^ o v
K al rö | 7rdÖoî a/xa, Kat r o iir c o v o v d iv ecrTiv p.f r a Ş v. rıS jLteı»
2 2 - 3 y â p ö a?;p a v v e ^ js , r <3 | 8’ aep t <tvv6.ttt€i tö <tu>fia- Kal i) p.(v
iız u p â v a a ırp os ro </>ûs, to 5e j <Jı£>s ırpöy ttji; ö\j/ıv. o/ıoitos
24-5 8e Kaı ij aKoi] kül ?/ ö<T(j>pr]<Tis ırpdy rö k i| k o w a i r â y Trpûrov.
to v a v ro v 8e rpöırov a p a Kal 7/ yefia-ty Kat ö y^vpös | etrrtr
[ü><nxıîrcoy 8e Kat e 7Tt r<3 j> âyjrûyaiv Kal t& v âvaı<rÖi)TGûv].
36-7 s a î rö aı}|£aı;djaevoı; Be K al tö a i £ o v TTpöo-decrıs y â p rty )/
av£rj<rıs, cotrö' â p a r ö | r ’ a v ^ a v o p t v o v Kat rö a v £ o v . Kal »/
25—9 (p8[<rıs 8 f • to yâ p tt} s (pdıiTMos at|rtoı> â<f>aıpe<rıs r ty . <\>avtpbv
2 4 5 b âjj tov kivovvtos c c r^ a r oh Kat ro ü Ktrov|/ıeVov ıtpatrov o v d iv
17 - 1 8 İ o’tlv p.(ra£v [â vâ p .ia o v roC r e kivovvtos Kal tov Ki\vovfj.evov\. |
19 " O r ı 8 e r â aAAoıovfifva dAAoıotWaı Trâvra vtto tû>v a la ör]- 3
rû v , Kat j pLovcov tovtüjv 1<ttiv dAAoıajo’ty ötra KaÖ’ av ra
20-1 n â a y ii vttö tovtoüv, | eK rS>vöe Ûeojpıjabûpev. t û v yâp âXXwv
/idAto r a [aıı Tts vıroAd/3 ot (v Te] roty | <ryj)p.acn Kal ra ls

23b npoeıptjiifvav ü\\oıovaâaı c/jn/it’r. 6fiota>( m argo F 24 <tni


alt.] Afyowcr icat I 25 oıya] nâ\ıv oaa I at om. E 2 26 yap
Kar’ cvtpytıav al<r6 i)OiS Kİvrjals I fiıâ . . . 27 aıtröı/afas om. E*
27 a\\oıovTnt E F J râ pr. om. E 1 28 âA\otovrat J dXXouıvT(U
FJ 245a 17 âAAotoOrat F 18 d\ÂotoCra( E *cai] K a ı r a [ i c v I
râ . . . 19 âAAoıoı/pcpa] râ 3’ ot \av6âvtit tvıa de \av6ât>€t I 19 Aap-
6âvtLv\\av6dveı 8e E 20 atrr/v F I 2 1 Toırotf] rotrö F I J K
ye om. E : ye &ıj F J K 22—5 Ktl'1 • • • aua om. F 1 22 ra>] o E
ö om. E 23 r; /LieV etrtffidveıa] to ııev xp^tuı K 24 17 pr. om . E 1
jrpöf] rö îrpöff I 25 aûras] a l--fi E I J l K 26 û<raÛT<»s . . .
âvaKr^TUK om. E 1 ın a O r jT Û v K et margo E aî^ü/jo'oi' J 29 Sı;
Spengel: 8e F I K : o v v E J b 17 âvâ . . . K t v o v f i i v o v om. I 19 râ
om. E 1 d \\o to vT a L E 20 i p povotc t o v t o i s 1 o < r a ] t] ö a ’a E
a iro J ır d o - f t e ı ] \ e y e r a t T r u J ^ t ı v F l J K 2 1 e’x râıi'Se] 8e E 1
a v T t s i ı ı r o \ d f i o ı om. E l 1 e v r e om. E
FİZİK 7 431

aynı şekilde ısınıyor, soğuyor, tatlılaşıyor, acılaşıyor ya da sözünü ettiği­


miz niteliklerden birine göre değişiyor. Kaldı ki, duyumların kendileri de
nitelik değiştiriyor, çünkü etkilenime uğruyorlar. Nitekim onlann etkin- 25-26

lik hali; duyum, beden aracılığıyla bir etkilenime uğradığı için olan bir
devinimdir. Demek ki cansız nesneler nice durumda nitelik değiştirirse
canlı nesneler de bütün bunlar açısından nitelik değiştirir ama canlı ci­
simlerin nitelik değiştirdiği bütün durumlar cansız, cisimler için geçerli
değil (nitekim berikiler duyumlar açısından nitelik değiştirmez). Cansız 245a

cisimler nitelik değiştirdiklerinin farkında olmazlar. Ne ki canlı cisimle­


rin de nitelik değiştirme, kendilerinde duyumlara göre olmadığı zaman,
nitelik deiştirdiklerinin farkında olmamasına bir engel yok. Madem duy- 19-20

gulanımlar duyulur şeylerdir ve nitelik değiştirme bunlar aracılığıyla olur,


açık ki, bu canlı cisimlerde duygulanan ve duygulanım birlikte bulunur
ve bunların arasında hiçbir şey yoktur. Nitekim nitelik değiştiren nesney­
le hava süreklidir, havayla da cisim bitişiktir. Yüzey ışıkla, ışık ise görme
duyusuyla. İşitme ve koku almada da, onlan ilk/doğrudan devindirenle 24-25

ilgi aynı şekildedir. Yine tadalma ve şurup aynı tarzda birliktedir, <cansız
ve duyumdan bağımsız nesnelerde de bu böyle>.
Büyüyen ile büyüten nesne de aynı şekilde, çünkü büyüme bir ek­
lenme, dolayısıyla büyüyen ve büyüten birlikte. Eksilme de öyle: eksilme­
nin nedeni bir çekip-almma/ayrılmadır. O halde şu açık: en son/dolay-
sız devindiren ile ilk/dolaysız devindirilen arasında <devindiren ile devi- 245b

nenin ortasında> hiçbir şey yoktur.


3 N itelik değiştiren bütün nesn elerin duyulur olanlarca nite­
lik değiştirdiğine ve bu nlar tarafından yalnızca ‘kendi başın a’ etki­
len en nesnelerde n itelik değiştirm esi olduğuna şuradan bakm ak 20-21
gerekiyor: öteki n esn eler arasında özellikle şekillerde, biçim lerde,
432 O Y2IK H 2 AKPO A2EQ 2 H

2. 244b 23 — 3. 246b 27
poptpaıs Kal r a îs e£eaı Kal t a l s tovtcov â n o fio k a î s | Kal 22-3
Ai)\jff<rıv [üAAouocnv v n a p ^ ı v .] öokcî [yâp] in tâ p \e ıv rö rijs
âAAoıaJcreajs, | ovk İ < t t iv be oiıb' ev ro ıîrots, âAAâ yC yveraı [ro
a-^fipa] ak> oıovp tvu ıv rıvûtv | T avra (ırVKVovpevıjs yap *; 3 4 - 5
p a v o v p e v ijs 7/ d ep p a ıv o p evıjs ?/ yj/v^opevijs r ijs | v k ıjs), âA-
Aoıa)<rıs 8e oİk i a r ı v . e f ov /xeı» y â p 7/ pop<f>ij to îj â vb p ıâ vro s,
ov Ae'jyofieı» rî/v pop<f>ıjv, ovh' ov rû tr^fjpa rijs ırvp apıbos 3 6 -7
7} r 7/s kAivtjs, âAAâ | naputvvpıâÇovTes tö p e v \akKO vv to be
Kijptvov t o be Ç v k ıv o v to S’ âA|Aoıot//xeıw k e y o p e v to v 28-9
y â p x oAkov v yp o v e ıva ı k ey o p ev îj Oeppov rı UKkı^pov (küi ov 246*
po vo v oüraıs, âAAâ Kal tu v yp o v Kal tö öeppöv x a ^ K° v )> | 31
bpuıvvpıas k e y o v re s T<j) -nâÖeı r ijv Sktjv. ene'ı ovv i ( oîı p i v
?) pop<f)i) x a l | to (jy jjp a Kal ro yeyovoy 6p.u)vvp.u>s ov k e y e ra t 2 2 - 1
toîs e£ eK tivov <ry{jpaaıv, | to S’ a k k o ıo v p ev o v r o îs ırâ6e<nv
op.ıovvp.ıo$ k e y e r a ı, (pavepdv aıs ev p o vo ıs ) toîs ai<rOi]Toîs 1) 24-5
âAAoı<o<rıs. e ri Kal âAAaıs â ro n o v. to y a p k e y e ıv tov |
âvdptoTiov ı/k k o ıû a û a ı 7) ti/v oİKİav ka(3ov<rav Tekos yek o ıo v, 26
el tİ/v TeAeı'û)|<Tiv tj/s oıVıay, to v OpıyKuv t\ t^v n epapiba,
tpıjcropev âkkotcocrıv elv a ı, {îj) ö pıy^ o vp evr/s ti)s oiktas îj J 7- 8
K tpapıbovpevrjs âkkoıovcrâaı rî/v oİKİav. bijkov öıj | ört ro
tj/s âAAotftjueajî ovk (<ttiv ev to îs y ıy v o p e v o ıs.
ovbe ya p ev Taîs tfe|«rııı. a l yâp e£eıs â p e ra l Kat K aK tat, 29-30
âper?/ öe ırâ<ra Kal KaKt'a rtov | ırpoî t i , Kadanep j; ^tej; îıyCeıa 246^
Qe.pp.Gtv Kal \l>v\p&v v v p p tT p ıa t i s , i; t û v | ju to s t) ırpos to 3 1- 2
TTepıe\ov. o potcus öf Kal tö kÛAAoî Kat 7; îa ^ iıs tû v | Trpoj
r ı. bıaO eaeıs y â p r ıv e s tov /3eArıorotı 7rpöy ro â p ıa ro v ,
key<*> be tö | Ş e k T ia r o v tö <rm{ov ıcal b ıa rıd ev ırepl r ijv <j>v<rıv. 23-4
eırel o vv at â p e ra l | Kal a l KaKtat r û v npâs r ı , T a v ra be
o vre y e v e a e ıs eitrlv o ir e ye ve a n av|r<2 ı> oiıö’ JAcos âAAotoüaris, 3 5 - 6
(pavepov ü s ovk «(rrıı» oAcus ro r?/s âAAot&lo-eüJS | u-ept r a s e£eıs.

^ 22 f i f T a f f i a p u L i J 1 rovruıı] TovruK I 23 u \ \ o i u t a ıv v n â p ^ f t ^
om. E F I * J K yâp om. E l 1 24 to axntia d e t t .: om. E F J K
28 ^hAkov E l 29 <f>a)itv depfiûv E 246“ 21 Ofppıov «aî tö
vypov K 22 opuvvpots fit \tyovrts E piv poı>(pqv E 1
23 ıra! et 24 S’ om. E 27 tJ» ] fj rov F fj add. Spengel
2 8 7] rj rijs E 1 S( J 29 «V Tnîr om. E b 21 Ş rırâv
E1 22 7 001. E 23 To /3(\ntTrov] Tov ŞtkriiTrov F K
25 «î om. Kytviatıc . . . y(v«Ttc] yivttrıs (ytvioas E !) tltrıv E
26 âkkoiatrıt • • . o\<ot om. E 1 27 ovrt ırtpt E 1
FİZİK 7 433

ılıırumlarda/huylarda, bunların yitirilmesi ve edinilmesi açısından bir ni-


(clik değiştirmesi olduğu kabul edilebilecektir, çünkü nitelik değiştirme­
nin özelliğinin bu olduğu düşünülüyor; oysa [nitelik değiştirme] bunlar­
dı olmaz. Ama kimi şeyler nitelik değiştirince (madde sıkışınca, seyrekle­
şince, ısınınca, soğuyunca) bunlar oluşuyor), bu ise nitelik değiştirme de- 24-25
l'il. Nitekim heykelin biçimini, o neden yapılmışsa ona göre adlandırmı­
yoruz; piramidin ya da sedirin şeklini de yapıldıkları şeye göre adlandır­
mıyoruz, türeterek “bronzdan”, “mumdan”, “tahtadan” diyoruz. Oysa ni-
lelik değiştiren nesneyi öyle adlandıracağız: nitekim bronzun nemli, sı­
nık, sert olduğunu söyleriz (bunla da kalmaz, “nemli sıcak”a “bronz” da 246a

ileriz), maddeyi etkilenimle eşadlı olarak adlandırırız. İmdi madem bi-


Vİm, şekil, oluşan şey neden yapıldıysa o, ondan çıkan şekillerle eşadlı
olarak adlandırılmıyor, nitelik değiştiren nesne ise etkilenimlerle eşadlı
ı 'arak adlandırılıyor, şu açık: nitelik değiştirme yalnızca duyulur nesne­
lerde var. Ayrıca başkaca tutarsız da olurdu, çünkü “insan ’m nitelik de- 24-25
lîiştirmesi ya da “ev”in tamamlanmasının, yani çatı ya da sıvanın nitelik
değiştirme olduğunu ya da evin çatısı çatılınca ya da ev sıvanınca evin ni-
lelik değiştirdiğini söyleyecek olursak, “ev”in amacını/sonucunu taşıması
llülünç olurdu. Demek ki şu açık: oluşan nesnelerde nitelik değiştirmeye
ı >zgü bir şey yok.
Huylarda da yok, çünkü huylar erdemler ya da kusurlardır, her er­ 29-30
dem ile her kusur ise bir şeyle ilgili olanlardandır, sözgelişi sağlık ister iç­ 246b
sel ister çevre koşullarıyla ilgili olsun, sıcak ile soğuk arasındaki denge­
dir. Aynı şekilde güzellik ile kuvvet/güç de göreli olanlardan (bir şeyle il-
i;ili olanlardan). Çünkü bunlar ‘daha iyi’nin ‘en iyi’ ile ilgisinde bazı yat­
kınlıklardır: “en iyi” dediğim, nesneyi doğası konusunda ‘koruyan’ ve
‘ııreten/yapan’. İmdi madem erdemler ve kusurlar bir şeyle ilgili olanl­
ardan ve onlar kendileri oluşlar değil, onlann oluşu yok, genelde nitelik
ı leğiştirmeleri de yoktur. Şu açık: genelde durumlar/huylarla ilgili olarak 25-26
nitelik değiştirmeye özgü bir şey yoktur.
434 OYZIKH2 AKP0ASEQ2 H

2 ;- S ov 8e 8j) 7rept r a s Tijs ^ v \ f j s aperây Kal KaKÎas. i] p i v | yap


a p trîı rektîaKrCs Tis (eKaoror yâp ro're g a k la r a reAeıoV ((ttlv ,
ö ra v | rv y j) rijs oİKeCas aptTfjs, Kal p,âAt<xra Kara t]>v<nv, Kadantp
39~ ?.° ö ki/'kAos ( rore /ıâktu T a Kara <pvaıv i a r Lv, ö ra v p -â k ıa ra
247 “ Kvskos i/), t) 8e KaKta | <]>dopa tovtm v Kal iK o racrıs. y iy v tT a ı
20—21 p-iv ûvv aW ot.ovp.ivov rıv b s Kat ?/ k 7j\j/ıs | rijs âper?}s Kal y
Tijs KdKLai â n o fio k ıj, akkoia>aıs p -ivro ı rovTiuv ovbfT tpov. |
ört S’ a k k o ıo v ra î t t, ût/kov. >/ /xeı> ydp âper?'/ 7/roı a n aO d â
22-3 rly V u'aö?j|rtKoı> cLSı, 8e /ca/cta -na6i]TiKov ı cv av rıa ıraflî/o-ıs
r jj âp erfj. Kal to | oAor rî)ı> i)6 ik İ)v âp triju i v ijb o va îs Kal
24-5 k v ıraıs tlv a ı trvpfl((3r]K(v 7] y â p | K ar’ iv ip y eıa v t o rijs
ı/öovf/s ?} 8 ıâ p.vı]jj.i]v 7} a 7ro rijs ik ırib o s. «t jueı> ovv | K ar’
iv ep y tıa v , aLadr/crıs to alrıo v , et 8 e ötâ pvijprjv ?/ 8 ı’ ikriLCta,
26-7 âiTü | T a v r r js ' 77 yâ/J ota İ T r â d o p e v \x çp .v r)p .iv o ıs t o tt \ s 7/80M7S
t) o îa TT(L<r6 p.eÖa | İ\ t t lÇ o v < t u ’ .
28 âAAâ /x7/ı> oûS’ (eı>) r<o ötauoıjrtKOj /xepet rijs \j/v^fjs âAAoûu-
arıs. | ro yâp İTTiarrjp.ov p a k l a r a tüv Ttpos r t A eyeraı. tovto 8e
2 9- 30 b îjk o v Kar’ o£8e|fuaı> yâp bljvap.iv kw i}0(.1(Tlv iy y î y v t r a i ro
24 7 b r î jf tTTL<TTrjfjLT]S, âAA’ vırâpÇ avros | r ıv o s 1 İk y â p Tİjs Karit
20-21 p.ipos ip.uei.pLas r îjv KaOokov kap[3 â v o p (v İTna-Ti']\p.yv. ovbc
87/ 7/ iv e p y u a y iv fc rıs , et /uj Tıs Kal tj/v âva/3ke\J/ıv Kal tj / v |
22 â<£î)r y i v i a t ıs cfııja-Cv toloutov y a p 7; iv i p y n a . i] 8e e f
âpx?)y kıj\j/ıs Tİrjs | İTCi<TTi)p.rjS o İk e o rt y e v a r ıs ovb’ âAAouo(rıs-
r û yâp 7]pip.iÇecr6a ı Kal Kaö|to-rao-0at r?;r \j/vxyv İTncrrrjpiûv
y îy v ir a t Kal <ppovıp.os. Kadâırep ovv ovb’ö ra v | KaOevo<x>v

iyepB i] r ıs 7) p.tdv(ov uavcrrjTaı 7/ votrSıv Karao-Tjj, y iy o v e v


25-6 * 7rı|°'r,î/jlco1'' K a iT o t ■ n p o rtp o v o v k ih v v a r o xp7j(röat Kat Kara
r?';y İT T ia rr)p i]v erep|yeır, etra â - a k k a y iia ijs r r js T a p a \ i] S K a l
2 j-_ ş e ts ı)p (jj.L a v K a l K a râ tT T a crıv i k d o v a r j s r ı j s | b ı a v o ı a s vTTT)p£ev
İ] bvvap .L S 7/ TTpOS TljV Tl]S e 7TlOT7//X7]S y j n ı a v . to lo vto bı'j | r t

h 27 otıâe S/j] oû E 1 : oii -yâp Öf) K 28 yap to rcAeıop eorıv


/inAtora K oraı/ om. E 1 30 kcikui c^öopâ] Trapa(£opâ E
247a 21 fi€ V T o t o u T o iif E 1 23 öâ Spengel 7rnöı;r4Kii K
24 jJ&Kr}»'] otKf/aı^ J fV] fV f j . f v E 1 25 p v r ]fiT js E|K
(t] 17 E 26 <i] r? E 2 det. î' p w ] f i r ı s E F JK ot’]
E ATTiSof F 27 »5] ft E rö add, E ıjöonjff
noıa E 28 «V add. Spengel 17 aAAomo'if F J K 29 5 e
om. E b2 I i) otu. E 22 fi K 26 /caîroı] »rat ro E
Kprça-dfjı/at E 1 27 ftro] âXX* K ıjpcpîaı/ Kal ci. B ek k e r:
e p r j p ı a v Kat E : oni. F JK
FİZİK 7 435

Ruh erdemleri ile kusurları konusunda da öyle. Çünkü erdem b ir


tamamlanma/mükemmelliktir (tıpkı çemberin, en çok/tam çember oldu­
ğunda en çok doğaya göre olması gibi, herbir nesne kendi erdemine ;sa-
hip olduğunda ve en çok doğaya göre olduğunda ‘en tam/mükemmLel- 29-30
dir’), kusur ise bunların yokolması, yitirilmesidir. Demek ki, bir şey n ite­ 247a

lik değiştirdiğinden ötürü erdemin kazanımı, kusurun dışlanması oluşu­


yor, ama bunların hiçbiri nitelik değiştirme değil. Ama bir şeyin nitellik
değiştirdiği açık. Nitekim erdem ya bir etkilenmeme ya da belli bir şekil­
de etkilenebilmedir, kusur ise bir etkilenebilme ya da erdeme karşıt İbir
etkilenimdir. Genelde etik erdemin hazlarda ve acılarda olması sözkonu-
su, çünkü haz ya etkinliğinde ya anımsanması yoluyla ya da um udundan 24-25

ötürü vardır. İmdi etkinlik halindeyse, neden bir duyumdur, anımsama


ya da umuttan ötürü ise yine nedeni duyumdur, çünkü ya etkilendiğimiz
şeyleri anımsadığımız için ya da etkileneceğimiz şeyleri umut ettiğitmiz
için haz ortaya çıkar.
Yine ruhun düşünce kısmında da nitelik değiştirme olmaz, ‘bileın’,
özellikle bir şeyle ilgili olanlardandır. Bu da açık, çünkü bilgiye/bilirtne
özgü olan, bir olanağa göre devindirilenlerde oluşmaz, belli bir şey bu- 29-30

lunduğundan/sözkonusu olduğundan ötürü oluşur. Nitekim parça o la ­ 247b

rak deneyimden tümel bilgiyi elde ederiz. [Bilgide] etkinlik de bir olluş 20-21
değildir, meğer ki görme ile dokunmanın oluşlar olduğu ileri sürülsüın,
çünkü ‘etkinlik’ böyle bir şey. Bilim in başlangıçtaki kazanımı ise ne İbir
oluştur ne de nitelik değiştirme, çünkü kişi ruhunu dinginleştirmesi ve
sağlamlaştırması ile ‘bilgili’, ‘aklıbaşında’ olur. Kimse uyurken uyanan,
sarhoşken ayılan ya da hastayken iyileşen gibi, [bilgisizken] bilgili ol­
maz. Her ne kadar daha önce bilgiden yararlanamazdı, bilgiye göre et­ 25-26
kinlikte bulunamazdı ise de, yine de tedirginlikten kurtulunca ve a n ­
lık/düşünme yetisi dinginliğe, sağlamlığa ulaşınca bilginin/bilimin k u l­
lanımıyla ilgili olanağı kazanır. Demek ki, bilgideki/bilimd<eki
436 <E>Y2IKH2 A K PO A2EQ 2 H

3. 24Öb 27 — 248b 28
y îy v e ra ı Kal ro i ( âp^fyç i v r j) tj/ î e'ırıoTijfZJjî tnrapxfi• rîjs
yap Tapa\xyjs ı)ptp.ta r ıs Kat «aracrracrıy. 0118e S»/ r a ıtaıöta 39-30
dvvarat jia d ıiv ovb'e | KpCvtıv rat s aîadıjtrecrıv op-oııas roîs 248®
TrpMTfivripoıs. n o \\i) yap ?/ Tapaxv | ti(pl Tavra «ai 7/ 36-7
Kİvıjtrts. KadtcrraTaı 8e /caî ıraıifrat rj/y Tapalı) s t ot t |jt i r
İ7ro rijy (frvtrea)s ro re 8’ İ7r’ a\\a>v. tv ap-fyoripofi 5 e rovroıs ıs
âA|Aoıoû<röaı r ı avpijiatvtı, Kadâırtp örav tyepOrj Kal y fvrjra ı 24.8''
vi]tj)Uiv -npös r iji’ | tvtp y ııa v. tpavtpöv ovv o n ro r i j î âAAoıco- 3 6 -7
ırecüî <1; ro ts aıVörjroîy /cai e’j> rtŞ | cnVörçriKo) /jitpeı r?js
(V a\ \tf ö’ ovdtvl nki]v Kara tTvp/3 (j3 riK(îs.

b 29 ıtal] narıî E 1 indpfttı E* 30 &vvaTai ti unĞeiv F


24^a 26 K pivttv] K m voivflu E 27 a ÛT« F J K 28 «AAıjAaıv E
b 27 fV alt. om, F
FİZİK 7 437

başlangıçta da şöyle bir şey oluşur: [bilim] tedirginliğin bir tür dinginliği
ve bir tür sağlamlıktır. Demek ki, küçük çocuklar da yetişkinler gibi bile­ 29-30
mezler ve duyumlar açısından yargıda bulunamazlar, çünkü onlarda pek 248a
çok tedirginlik ve değişme/devinim olur. Sağlamlaştırılma ve tedirginlik­
ten kurtulma ise kim i kez doğa tarafından kimi kez de başka şeyler tara­
fından gerçekleştirilir. Bu heriki durumda da tıpkı uyanınca ve ayılınca
etkinlikle ilgili olarak olduğu gibi bir nitelik değiştirme sözkonusu. İmdi 248b
şu açık: nitellik değiştirmeye özgü olan şey, duyulur nesnelerde ve ruhun
duyu ile ilgili kısmındadır, ilineksel olması dışında başka hiçbir şeyde de­
ğildir.
N otlar

1 ISkz.: 193 a 12
■khoristos
* Aristoteles'in verdiği örnekte 'basık burunluluk' ile 'burun' ayrı köklerden gelen iki söz­
cük, bu bakımdan Türkçe'de 'çolak' kavramı örnek olarak verilebilir: 'çolak' kavramında
'kol' kavramı zaten var.
* Platon, Sophistes, 239 b
1 Kastedilen Zenon'un 'Akhilleus paradoksu' olsa gerek. (Bkz.: 239 b 15)
(l Platon
/Platon'da idea ile büyük-küçük Aristoteles'te taşıyıcı ile iki karşıtlık.
HHerhalde Euripides.
l) Metafizik XII, 6-10.
I^ Diels-Kranz, B 53; B 57-61
II 'rastlantı' diye çevirdiğimiz sözcük (automaton), autos (kendisi) ile 'maten' (boşuna) söz­
cüklerinden kurulmuştur.
" l . 'nedir' 2. 'niçin?.. -- çünkü' 3. 'ne için?... -- ... inek amacıyla' 4. madde.
* *Diels-Kranz, Empedokles, B 62,4.
*'t 'Devinim' diye çevirdiğimiz kinesis sözcüğünün her tür değişim süreci olarak anlaşılması
gerektiği bu bölümde açıklığa kavuşuyor.
1 ' Bu konu şurada açıklanıyor: Peri Ouranou, A 268 a 6
*(>En geniş biçimde Fizik, VII, 5
*7 Pythagoras ile Platon (Sophistes, 256 d-e: Timaios, 57 e-58 c)
1HPythagorascılarm görüşleri (Bkz.: Metafizik, 1048 b 29-35)
1 Buradaki anlam üzerine en anlaşılır yorum Hans VVagner'irıki (Aristoteles, Physikvorle-
sung, übersetzt von Hans Wagner, Akademie Verlag, Berlin 1967, s. 501): 1, 2, 3'ün kareleri
1,4,9'dur. Nokta ile şöyle gösterilir:
1: -
4: : :
9: ...

bir ile başlayıp 1X1, 2X2,3X3, 4X4, 5X5 diye sürdürüldüğünde bunların noktalarla elde edi­
len geometrik şekil karşılığı hep 'kare' olur (aei hen to eidos: hep tek biçim), 'ayrı' (birin dı­
şında) başlanırsa, sözgelişi 2 ile başlanıp 1X2,2X3,3X4,4X5 diye sürdürülürse...

yani hep başka bir şekil.


^ Diels'e göre Anaksimenes'in bir Öğrencisi bu görüşteymiş (in Aristotele, Öpere 3, Fisica, Del
Cielo, Editori Laterza, bari 1991, s. 58).
440 N O TLAR

21 Parmenides'ın bir cümlesi.


* Anaksimandros.
23 Platon'un görüşü; krş.: Metafizik, A 992 a 20.
24 Her, 'iki'ye bölünmede cisim küçülür, sayı büyür.
2^Metindeki 'tou asteos'u 'asteros' diye okuyanlara uydum.
2^ Hesiodos, Theogonia, 116-117
27 Timaios, 51 a - 52 d
2^ Bu konuda bkz.: K. Gaiser, Platons Ungeschriebene Lehre, Stuttgart, 1968, S- 534-
29 Krş.: Metafizik, XII, 8.
50 aitherden kastedilen ateş. Bkz.: Peri ouranou, 3,302 b 4; Meteorologica, 339 b 21; 369 b 14
^ Platon, Timaios 79 a.
32 Bu düşünür hakkında pek birşey bilinmiyor.
Bu 8. Bölüm'de gösterildi.
34 I. Kitap 7-9. bölümler
O zaman da iki 'an' olur; biri başlangıç öteki son.
36 Platon.
3^Phythagorascılar, Özellikle Arkhytas
38 Devinim (kinesis) ile değişme (metabole) arasında Aristoteles 225 a 34- b 9'da ayırım yapı*
yor.
Ele geçen metinde boşluk var.
^ Krş : Metafizik 1088 a 6
4^Simonides, Thales
42 219 b 5-8.
43 Vin, 7-9 da bu gösterilecek.
44 Platon'un Tımaios'taki savı.
45 ŞEKİL
1 f
çem ber üç^en

/ V
eşkenar ikizkenar çeşitkenar

SAYI
X \
'on' 'onbiı'
/ \
köpekler atlar
46 224 b 26-28
4^syn-birlikte, ekho-iyeyim
48 229 a 28
4^ Ünlü "Adon Bahçeleri"ne gönderme.
^ Köşeli ayraç içindeki bu son paragraftan Porphyrios ile Themistios söz etmiyor. Simpliki09
bu kısmı sonradan eklenmiş kabul ediyor: Aristotele, Öpere, volüme terzo: Fisica, Del Celo,
Tradıızione di Antonio Russo. Editori Laterza 1991. s. 136.)
51 226 b 12-16
52 234 b 10-20
53 235 b 6-13
54 236 b 31
5 ^e kineitai: "ya da devinmekteyse"yi göz önüne almadım.
56 233 a 21-31.
N O TLAR 441

57 IBaşlangıç |A A A A
IDurumu
1 B B b"
|c c c c [

jA A A A
4 Adım
isonra B B B B
t C C C C
I
88adım sonra \A A A A
|B B B B t
C C C

58 2399 a 26-29.
59 2377 a 17-b 22.
60 2322 b 23,233 a 10
6* Dalha az devinecek bir nesnenin olması zorunlu; zaman olması için devinim, levinim olma-
sı idçin nesne olmalı.
62 2255 a 1-234 b i l
63 Bluz. 240 b 8-241 a 26
64 E, 44
,,s Recductio ad absürdüm.
00 2603 a 20-261 a 26 da bu gösterildi:
67 2255 b 15
68 232i a 25
® çizfgi:l. Düz 2. Çembersel; yer değiştirme: 1. Düz devinim 2. Çembersel devinm.
Nessne A gücüyle B büyüklüğündeki/ağırlığındaki nesneyi C boyunca D zarramnda devin-
diriiyor:
1. B: 2'yi D zamanında 2C kadar devindirir.
2. A\, B:2'yi D:2 zamanında C kadar devindirir
3 A\, B'yi D:2 zamanında C:2 kadar devindirir
4. A\:2, B:2'yi D zamanında C kadar devindirir,
5. A\:2, B'yi D zamanında C C2 kadar devmdirmez, çünkü güç, devinimi yerije getiremeye­
cek: kadar azalacaktır
6 21A, 2B'yi D zamanında C kadar devindirir.
^ Bir ıönceki dipnottaki 5. duruma göre.
72 Tmnaios 28 b, 38 b
^ Phjysik, 3. Kitap 5'e göre bu olanaksız; gönderme: Anaksimandros, Anaksimenes ve De-
molkritos.
74 259ib 1-16
75 192! b 21
7^ Herrakleitos.
77 2501 a 17-19
78 253 i a 32-b 6
Mellissos
Krş;.: Peri Psykhes (Ruh Üzerine), 428 b il
^ Rosss'a göre 234 b 10-20; Diels'e göre a 228 a 10 vd.
82 251 a 9-16
83X,1
84 256 b 4-257 a 27)-
442 NOTLAR
85 Krş.: 256 b 30-257 a 3
86 Krş.: 188 a 17-18
87 TH, 1
88 252 b 17,18; 253 a 7-20
89 Krş.: metafizik, 8
90 Krş.: Peri Psykhes (Ruh Üzerine), 2. 416 a21
91 Krş.: 194 b 13
92 E, 4
93 Krş.: 227 b 24-26
94 E ------- B------- C F I------------------|G
(E) (F)
A --------------- ► D I--------------- ►
95 262 a 19-b 21
9®Herakleitos, Anaksagoras
97 261 b 28
98 Krş.: 3. kitap 5, 8
99 Empedokles, Anaksagoras, Demokritos
1' 1 Demokritos
'''■ Platon
* Ross'a göre burada Aristoteles Platon'u eleştirmektedir
103 266 b 28-267 a 8
104 Bkz.: 240 b 8- 241 a 26
105 E, 4.
cisim : soma
Türkçe-Yunanca Sözlük
çekm e: helksis
çelişm e: antiphasis
çem bersel, d airesel yer d eğiştirm e:
açıklam a: logos
periphora
ııkıl: logos
çizgi: gramme
am aç: heneka
d aire, dairesel: kyklos
ıınıaç, son: telos
d airesel y er d eğiştirm e: kyklophoria;
u n / şim d ik i a n , şim di: nyn
periphoria
ara n esne, a ra m ek an : diastema
değişme: metabole
ard ışık: ephekses
değişm ek: metaballein
atm a: risis
d evinim : kinesis
ayırm a: diakrisis
devin im siz, değişm eden bağım sız: aki-
ayırm ak: diairein
netos
ayrı, a y rı b aşın a: khoris/khoriston
doğa: physis
bağlam a: synapsis
doğal o larak : physei
beden: soma
doğaya göre: kata physin
benzetm e: analogia
DOSTLUK: philia
biçim : eidos
d u rm ak , d u rad u rm ak , d u rak lam ak :
biçim , şekil: morphe
eremein-eremia
bileşik: syntheton
d u rm ak , k alm ak : m one
bir: hen
d uru m : thesis
bird enbire: eksaiphnes
d uygulanım : pathos
b irleştirm e, toplam a: synkrisis
duyum : aisthesis
b irlik te , a y n ı anda: ham a
düz çizgi: eutheia
b itişik olm ak : haptesthai
ebedi: aidios
boşluk: kenon
ek lem e: prosthesis
bozulm az, yokolm az: aphtharton
ek silm e, k ilo verm e: phthisis
bölünm ez: atomos; adiaireton
eşh ızd a/ sab it hızda: homotakhes; iso-
bütün: holon
takhes
bü yüklük: megethos
etk ilen im : pathos
büyüm e, artm a: auksesis
e tk in lik , g erçek lik : energeia
büyüm ek, a rtm a k : auksanein
e v re n , d üzen, gökyüzü: kosmos; pan;
cins: genos
ouranos
444 TÜRKÇE-YUNANCA SÖZLÜK

g e rçe k lik , tam am lanm a: entelekheia sonsuz: apeiron


g üç, o la n a k : dynamis söz: logos
h a k ik a t: aletheia sü rek li: synekhes
h e r zam an: aei şe k il, biçim : skhema; morphe
içeren : ekhomen.es ta lih : tykhe
ilg i, g ö re lik , b a ğ ın tı: pros ti tam olm ayan: atelos
ilin ek sel: symbebekos ta m , m ükem m el: teleios
ilin e k se l anlam d a: kata symbebekos töz, v a rlık : ousia
ilk / d o ğ ru d a n : protos tü m el: katholou
ilk e , başlangıç: arkhe tü m evarım : epagoge
k arışm a: synkrisis tü m ev arım , te k le re bak m a: epaktllca
k a rşıla ştırıla b ilir: symbletos uç: eskhaton
k a rşıt: enantion US: nous *
k av ram : logos; eidos uzam , yer: topos
KIN : neikos uzu nluk: mekos
k ü tle , a ğ ırlık : onkos v a rlık , töz: ousia 1
m adde: hyle yer d eğiştirm e: phora
m ü k em m el, tam : teleios y er, uzam : topos
neden: aitia yerleşm ek, d u rm ak , k alm ak : staslı I
n ice lik : poson yokolm a: phthora
n ite lik : poiotes y ok su n lu k: steresis
n ite lik değiştirm e: alloiosis zam an: khronos
n o k ta : stigme zo r/ z o r ile : bia
o la n a k , güç: dynamis zorunlu : anankaios
olu ş: genesis
o lm a k , v aro lm ak : einai
olu şm am ış: agenetos
1

o ra n tı: analogia
o r ta , arad a: metaksy
o r ta , ara: mesos
ö ğ e (ler): stoikheia
p arça: meros
parçasız: ameres
ra stla n tı: automatos
ru h : psykhe
sa rm a k , ku şatm ak : periekhein
sayı: arithmos
sın ır: peras
sıra , d iziliş: taksis
so n , am aç: telos
ekhom en es: içeren
Yunanca-Türkçe Sözlük
eksaiph nes: birdenbire
en a n tio n : karşıt
en ergeıa: etkinlik, gerçeklik
«ıllaireton: bölünmez
en telekK eıa: gerçeklik, tamamlanlama
■i'l her zaman
epagogc: tümevanm
■grııctos: oluşmamış
ep ak tik o s: tümevanm, teklere bakma
ılılos: ebedi
ephekses: ardışık
■İMİıcsis: duyum
erem ein-erem ia: durmak, duradurmak,
illin: neden
■lılnetos: devinimsiz, değişmeden ba- duraklamak
esk h ato n : uç
l'.ırasız
eu th eia: düz çizgi
■lıilıcia: hakikat
genesıs: oluş
■llolosis: nitelik değiştirme
genos: cins
«iiıcres: parçastz
gram m e: çizgi
■ıııılogia: benzetme; orana
ham a: birlikte, aynı anda
■ııııııke: zorunluluk
h ap testh aı: bitişik olmak
■ııllphasis: çelişme
helk sis: çekme
• |H-lron: sonsuz
Ken: bir
ıplılharton: bozulmaz, yokolmaz
hen ek a: amaç
• ılllımos: sayı
Kolon: bütün
■rklıc: ilke, başlangıç
h o m otakh es: eşhızda/sabit hızda
»Irlııs: tam olmayan
hyle: madde
■lıııııos: bölünmez
isotak h es: eşhızlı-sabit hızda
• ıılmıınein: büyümek, artmak
k a ta physin: doğaya görekata symbbe-
■nİ4M\sis: büyüme, artma
kos: ilineksel anlamda
•uiomatos: rastlantı
k ath o lo u : tümel
İ lla ■«)r/zor ile
k en o n : boşluk
ıl la İre in: ayırmak
k h o ris/ k h o risto n : ayn, ayn başına
ıllukrisis: ayırma
k h ro n o s: zaman
ıllanu-ma: ara nesne, ara mekan
k in esis; devinim
ılyııamis: güç, olanak
kosm os: evren, düzen
»IiUni: kavram; biçim
k y k lo p h o ria: dairesel yer değiştirme
»lıınl: olmak, varolmak
k y k los: daire, dairesel
446 YUNANCA-TÜRKÇE SÖZLÜK
logos: söz; açıklama; akıl; kavram stoikheia: öğe(ler)
megethos: büyüklük symbebekos: ilineksel
mekos: uzunluk symbletos: karşılaştırılabilir
meros: parça synapsis: bağlama
mesos: orta, ara synekhes: sürekli
metaballein: değişmek synkrisis: birleştirme, toplama, kanjffl
metabole: değişme syntheton: bileşik
metaksy: orta, arada taksıs: sıra, diziliş
m on e: durmak, kalmak teleios: mükemmel, tam
morphe: şekil, biçim telos: amaç, son
neıkos: KİN thesis: durum
nous: US topos: uzam, yer
ıran: an/şimdiki an, şimdi tykhe: talih
onkos: kütle, ağırlık
ouranos: evren, gökyüzü
ousia: varlık, töz
pan: evren, gökyüzü
pathos: duygulanım; etkilenim
peras: smır
periekheitı: sarmak, kuşatmak
periphora: çembersel, dairesel yer
değiştirme
philıa: D O STLU K
phora: yer değiştirme
phthisis: eksilme, kilo verme
phthora: yokolma
physei: doğal olarak
physis: doğa
poıotes: nitelik
poson: nicelik
pros ti: ilgi, görelilik, bağıntı
prosthesıs: ekleme
protos: ilk/doğrudan
psykhe: ruh
ripsis: atma
skhema: şekil
soma: cisim; beden
stasis: yerleşmek, durmak, kalmak
steresis: yoksunluk
stigme: nokta
IN D E X VERBO RUM 447
8 4 “ - 9 9 b = ı 8 4 * - i 9 9 b , o “ - 6 7 b = 2o o ‘ - 2 6 7 b

« ■ y a ffö t 9 2 * 1 1 7 , 9 5 * 26, 9 7 *25 âAAoicüTiıtöç 5 7 a 2 4


âyyûov ç b 2 2 ç, 1 2 * 1 4 âKoyos 5 2 “ 24
Aytvıjros 3 b " 8 , 5 1 u 1 5 âAtriî 1 * 1 9
âyw v 6 a 22 aAojs 98 b 22
dSıae/îeroy 3 t * b 3> 4 1 * 2 6 1 8 * 2 5 , 2 6 b ı 8 , 21, 4 3 * 4 , 34
dfiıâ(f>opo$ 622 a 2 â n a p T a v u v 1 3 8 24
â8((£irrjros - 4 * 74, 7 b 2 9 â^ıapTTj/ia 99 b 4
âSpı/ro/nc^oçr 3 ° b 2 afta^rıa 9 9 * 3 3
âöpımns 1 “ 1 1 9 d/ie'ycöts 6 7 * 2 3
dfiıjı/aroç 85$ * 3 ° » 4 1 b 5 â jie p t s o v k t o T i v co-^arov t o v â f i t p o v s

â t i 9Öb ı o , <99b 24, 2 1 b 3 , 5 2<l 3 5 , 5 9 “ «6 31*2 8 ou5e»' ton/ ayj'«xw»' (fytcpes


ârjp 89 b 7, 112 »12, 13 “ 2, 4, 26 [ l 6 b l S] 3 3 b 32 d/i€/Jts d p i p o v s t y ö f i t v o v
âO âu u T os 5 9 ) b 25 3 Öb I 2, 37 b 7 K IV 1}(TIS OVK € Ü T tV (V
’ A d T jv a Ç * 2 hbi 3 T<p â f X f p ( t 3 9 “ 4 o v K lVH TC it 4 0 b 8,

â â p ö o s 86 a115 5 & b 2 5 (cf . i b . 1 8 ) def, 4 G b i 2 (cf .


a/fiıos 3 b3°)*» 63 “3 3 l b 3) k iv o v v npûrov âfifpis
ârStoTrfî 5 2 bb3 6 6 a 1 0 - 6 7 b 26
88^b 3 2 , 8 g fl7, 4 4 b io
a ia 6 i} < jt s â p .e T a B \ r )o ia 3 0 “ 1 0
atVöîj'ntfds £ 5 3 & i 9 a p t T a K İ v T jT o s I2aJ5
a l r i a 9 4 b 2co, g 8 a 2 2, 9 * 20 âftt' rfr 5 6 b 25
afrta ci- ââ/>xa{> ' 84 * 11, ! 3 â p o p t p ia 9 0 b 1 5
vcıa «ai w ı W 94 b 1 6 - 9 5 b 3 0 , 9S a 1 4 - d p .o p < p o s 9 1 “ 1 0
wroAAâ r o v a v r o v 9 5 ft5~-b j 6 d f j.n ç \ o y € V T ) 99 b I 2
â \/ ı}\ o jv 95 “ 9 ıt p o r c p c o s K a l v a r i - dfxv5 pws J 7 b 3 3
pcuî ib. 209 «ara a v f x 3 € $ 7)K o s ) { K aO ’ ânfıa0r)TT)aıs 5 3 * 3 4
avro ib . 3 3 2 —b 6 , 9 6 » 2 5 , 9 7 * 1 3 , 9 8 * 9, âp<l>o p tv$ I Oa 3 2
57*30 d v v â fie v a )( k v tp y o v v T a d/«Dç y i tra/s 96 a 16
9 5b4 atTtOl/ a/tpOTCLTOV İb. 22 a v â ( 3 \ (ipts <\7 b 8
İ £ oj ) ( H v r o s 9 7 b 20 , 3 6 h 't t c â t o v a v a y K a Ç t ıv 88 b 3 0
9 8 b ıo T t T p a \ w 7 b3 4 > 9 &2° d v a y K a î o v 98 b I I, 9 9 b 3 4 ~Ob 8
a ıw v 5 1 ft 1 dvâyKT) g 6 h l 2, 9 9 b 3 4 - 0 b 8
â/cıvqai<\ 2 * * 4 , 5, 2 8 b3 a v a t p f t v 8 7 b 26
âtch'TjTos S44b 16, 9 8 “ 17, 2 6 b ıo , 5 8 b i 2 , d v a t a O y a 'ı a 1 8 b 26
6 o a 3, 61ı a 16 A v a ia O ıjr a 87 b I , 4 5 a 1 0
âfcoKovOctv 2 0 116, 9, 2 8 1130, 3 5 b ı , 10 d v a K a f i l t r e ıv 5 7 a 7, 6 l b 3 2 , 3 3 , 6 2 * 1 4 ,
âfco\ov 9(tt fi<y 40u Ktvrjffıt 1 9* 11, b 15> 17, b22, 6 ,5 *21
20 b24 d v a K a p ip ts 62 a 1 1
â /c p o * 95*22 2, 2 4 b 3 2 , 6 2 b I 2j 19 d v a K ^ a o O t io a 55 b 2 7
â\yO(m 8 8 * b3 0 , 91 a 25, 6 3 “ 18 â v a \ o y t a J t; b 29, 6 6 b I 9
â \ \ o to v < fO a ıı 4 4 b 2 , 5b , 4 5 a 3 » 5 > b 3~ 4 8 a 9 dvapeT aÇ v 4 3 * I 5
â K \ o la )ffts dO p û a 8 6 a 1 5? 5 3 b 2 5 )(a**tq- â v a fitT p t îv 2 i a 3 , 3 8 R2 2, b r ı
ay^Artco'ıs etc* 9 0 b8 def. 1 ft 12j 2 âvavT ts 2 “ 19, 48 a 2 2
b 25, 2 6 aft 26, 4 3 a9 ^ ov\ ö/joAtjs 2 3 b 1Av a fa y op a s Kat ıroAÂa €tvai <pt](rt 87 *
21 ÇÎTl T& p â \ \ OV Kal ^TTOV 22 aTieıpa rd orot^^ra i b . 2 6 , 8 9 a I 7 >
2 6 b2 r d v a v r ta &Kpa âAAoıaitfecus 3 * 20 r b d n t ı p o v (r T T jp iÇ fiv a v r o at/*
41 * 31, 6 oft33, 6 ı a34 v v d rtö v r(5 5 b i - 2 4 r o K € v b v «feA€7x« Î 3 * 24
a 1<j0i) t w w 4 5 b4 ci. ndÖos 4 6 a 3, VOUÎ 5 0 b 24 , 5 6 b 24 , 6 5 b 2 2 (cf. 5 2 a 1 0 )
4 8 *13 )( T €\ û(ooıç etc. 4 6 b 2 r â ’Ai'a£i^a*'5pos 8 7 * 2 1 , 3 b i 4
ITpOS T t COİIK d k \ 0 lü}(T€lS ib. ı ı at â v d n a A ı v 94 *9
r jb o v a ı KCaı a t k v ır a t dAAoıa/(reı$ 4.7 R 16 a v a p p o a r ia 8 8 b l 4
t) K aK ta *«ai ff û p tT İ) o v k d k K o t â j a t t s ib. a r a r p o n j f 9 5 a 14

19 ı r m s l a o T a x y $ 4 9 a 29 dvSptaV TO TTO llK TJ 95*6


448

IN D E X V ERBO RUM
di’hpovpypa q 8 b 3 J , g g b l l 7 b 35 fh â ır tıp o p U v a ı , f ia Ü tÇ ttv ,
âvipaııtos 9 3 h 8, 1 2, g 4 b 1 3 , 9 8 * 2 6 , 2 * 1 1 v p o ttm t 9 * 2 5 , ı o b 2 7, 5 6 * 1 7 , 28, 29,
a v la r pot 91 b 6
2 5 b 3 4 > 4 2 * 5 4 > b 33 roC â v d p o v
â v T fffT p a fin iv t D s 6 b5, 27, 15^*31 o iû tp İ a r ı fio p to v 8 K a r a p t r p ifO tı 3 8 *
d v T tO e a ı s 25*11 12 â ır tıp o p ırp o s â v t ıp o v o v b tp a
â v r ııc c ıa O a t d p r t K t t p t P O P ) ( v n o K tifit P O P A6 y o v İ x * 1 f>3 İ I 3 â ır tt p o ı
9° b 1 3 (cf- 90 * 18 ) âvTiKtlp€va 8 4 b l8 â ır ttp a r fp €iS« 5*22
1 11 2 4, 2 5 b 2 5 , 2 7 * 7 d P T lK tlfitP T J â ır tıp o * h a K rv h to s 7*2 T<i d ı r t t p a
â jT u tp a a tç 2 5 * 1 9 d p t ik h r a t k i v r ja d &tf\$CLV €tc. 3 3 * 2 2 , 3 8 * 3 3 , 6 3 * 6 , b4,
y p t fit a 2 9 h 2 5, 6 ı b ı 8 y p c p ıa t â v r t - 6 5 * 20 i p dvttp<f> XPV V¥ â .h v P a T O P
K tıp tp o u 30*1 n tr a & o k a l âv rtted - T T t v t p a a fiiv r fP K iP tîa O a t 3 7 b 2 3 - 3 8 b 22
f i t p a ı i b . 8 , 6 1 b 21 K tv ıijo tıs â v r ı - â ır tt p o ı ku<
j fio ı 5 0 b 18 r w v CLirttptUP
K tifit v a ı 6 4 b 3 1 o v d i r ır p û ı r o p 5 6 * 1 8 5
o û « r n tn tp a < r -
d v r i K i P t ip 5 7 b 2 I , 23 fitP O P K tP ttP d ır tıp o v X P ^ V0V e^c* 6 6
a v T ifitO la r a a B a t 9b 2 5 , l l b27 * 1 0 - b 24
d v T ifit T â o T a o t î S h 2 d ır t p t ij/ rcus 4 b 2 1
â v T tırfp îa T a o ıs 1 5 * 1 5 , 6 7 * 1 6 , 1 8 d ırtp y d Ç ta O a t 9 9 * 1 6
â v T io r p o ıp r } 6 6 b 18 d m a r ia 1 3 * 1 5
â v T io T p â fp t ıis 6 5 b 8 d n o 0 d\\€LP 3 0 b 2 9 , 4 7 * 1 8
d p r i,p a o ıs 87*5, 2 4 b 29, 25*12, 27*8, â ır o y iy u ta O a ı 4 5 * 1 4 , 6 2 * 2 9 , 3 2 , b l6 , 20
35 b 1îı 16 , 61 b8 d ıtu K o r io p 9 8 b 5
â .v T n p e p 6 f t t v o v 15*30 d ı r o K t î f fO a t 9 2 h 1
‘ A vT i< pw v 8 5 * 1 7 , 9 3 * 1 2 ( - a A « s ) d n o K p ıo ıs 8 7 b 2 9
dvco 8 8 * 2 4 , 5 ü 3 a > “ a 2 7 , 1 7 a 3» 5 5 b 2 I > d n o \ ttv ttP 1 1 * 2 , 3 5 b 9 , 4 3 * 2 8
57* " a ır o p r ffta 1 1 * 1 0
d v u B tP 6 3 * 1 d ır o p la 8 5 h I I , 2 * 2 1 , 8 * 3 3
d v u j\ tG p o $ 3 b ]4 â r r o r tT fiT jfilp i) 2 b 8
â v w ft a \ o s 2 8 b 1 6 tiıroTV7xâı/€CT0aı 9 9 b 3
â l ' a ı p a Aa i s 3 8 * 2 2 , 6 5 b 1 2 ( - a Aâ ı s ) d ıro v a ta 9 1 * 7 , 9 5 * 1 3 , 7 * 1 2
âvtD V V fios 2 6 * 3 0 d r r o tp a ıp ta O a ı 4 a 3 2
<İ£<oAü*ya;s 3*1 a ır r ta O a ı ır t ır t p d v O a t 8 * 1 1 def.
â f< o 5 ı^ 5 2 * 2 4 11*34, 2 6 b 2 3, 31*22 d n r ö fttp a
d â p a r o s 4 * 4, 26 b11 ■na0 T)Tt/cd K a l ı r o ır jT iK a cAArçAcuy ] 2b
â o p if fr o s 9 6 b 2 8 , i b 2 6 , 9 b 9 32 (cf. 4 2 b 6 o ) ) ( itp t£ i}$ , o v p e x * s
â ı r â O t ı a l 7 b 2Ö 2 7 * 1 8 , 2 1 , 2 4 , 31 b 4 oAoı^ o A o ü â t r T f -
ân aÛ T js I 2 b 3 2 , 2 6 * 2 9 , 4 Ö b 1 9 , 2 0 , 5 5 " I 3 ır S a ı 3 1 b 3 rtıetaphorice 91 b 3 5 , 9 4 *
drra\ \ ayT f 2 9 “ 2 4 21, 3 * 2 âı rros 1 4 * 1 [ l 6 b 20]
d ır a \ \ â .T T t a 6 a t
5*9 âiT ftiffls 4 3 * 1 9 , b I 5
d ır a v T T jo * ı s 8 * 8 dp{ltÖ T t}7 €S 6 o b 1 0
iıraVTTfTfOV 63 * 4 â p â x vy * 9 9 * 2 2
d ır a p r iÇ ttp 5 * 3 2 d p a \ P to v 9 9 * 2 7
d ır a r d a Û a ı 2 9 ^ 4 d p trrj a i p lv d p tr a i a i 24 K a n t a t t o jp
ân avaros 59^25 t{*a)p 4 6 * 1 1 , 3 0 f €A«<w<m t i s 4 6 *
d n tıp ia 3 * 1 2 13, 2 0, b 28, 4 7 * 2 r w p ırp u s ti 46*
â ır tıp o p 2 b 3 0 - 8 * 2 3 opiniones ptıüoso- 30, b3 -8 v o ı t î d -n a O is f) 5
d/ i
phorum 8 5 * 3 3 , b ' J , 3 * 3 . «5» 2°> ıra O rfT iK O P 4 Ö b 19 ( c f . 4 7 * 3 ) *«/>*
6 h 28 iv r $ v o a c p 8 5 * 3 3 K ar' ıjfioı/âç « n i Avr r as 4 7 * 8 , 2 4
tîS o s )( K ara tiAtj Öcs 8 7 b9 İp a p ı$ fx ttu 2 3 * 2 5 , 6 3 * 2 5
rw < rw €x*î o b 17 toO a ır tıp o v o v k d p tO fio s S o K t î d t r t ıp o s tT p a ı 3 b 2 4
t O T iv d p x * l 3 b 7 *5 m f f r t s İ k v İvte ttAcioj 7 b 7 Sıx&i 19 b6 o <İ7rAıys
3 b 1 5—25> 8 * 5 - j j noaa^üis 4 * 3 ) ( t<s 2 0 * 2 7 ) ( avpt\rjs 20 b 3 ^
K ara v p ü a B ta iv , d ta ip t a tp 4 * 6 , 6 * 1 5 * t d ffpı$fxijfiivov y ro dptOfirjroP 2 3 * 2 4
b 16 , 3 3 “ 1 9 , 2 4 \ a )p ttT r d v t î v a t o v x & a iır ö i «' ta o s İK a rtp o s 24* 2 ap tO p û
o lo v r t 4 * 8 - 6 * 8 S u p a p tı t lv a ı 6 * 18 İ p g o * 1 5 (cf. 4 2 * 6 9 ) , 6 2 * 2 1 , 6 3 b 13
« a r a a v / x 0 t 0 rjK o s v ır â p x < e ı 4 * 2 9 im r o fXT}5 i P ı r p o s d p ı B f i o p 15 b I 3 İP
t t jp a u fr ja ıp 4 b 3 , 7 b 28 def. 4 b 20, a p t$ fiw tiP a t 21 * 11, b II
7*1 ,7 /c a r ip lp -ftta p 6 * 1 6 la r ı a p ıo r t p o s 5 b 3 3 , 2 9 b 8, 61 b 35
r w âAAo k o l âAAo \ a f i 0 d p t o $ a ı i b . 2 7 âpfioÇ ttP 9 * 9 , 14 b23
i iri K a O a ı p t f f t ı 6 b 13 ip fity iO tı, âpftO PIK T) 9 4 * 8
K tp ıjtT tt, 7b 2 i a t r t o p tifs v K rj d p p v O fu o ro s 9 3 * 1 I
IN D EX V ER B O R U M 449
â p p a ıa T İa 53*33 d ıp ıiv a ı ı 6 a 2o, 2 6 * 2 3 , 5 3 * 3 3
dpTı 2 2 b 12 d ( f> io r a o 0 a ı 9 1 b10, 65 b 14
d p T tO V 3*11 d < p cü p i(T fx iv o v 8 “ 6

âpxa‘°‘ 9 i l‘ 23ı 9 4 * I 9 >9 6 ‘ s ’ A^tAAetîî 3 9 b 1 4


âpxrj c i.a lr t o v , otoİ\ ^ ov 8 4 “ 1 1 , 13, 88 d x < i} p ıO T a 8 S * 6
b 2S q u o t 8 4 b 15—8 6 * 3 , 8 9 “ 1 1 - 9 1 * dtj/o cpta 4 4 b 1 7
22 âvt\ ttv rns <5px®s 8 5 * 2 (cf.
5 3 b 2) tij/üs rıvoıv 85 a4 râi'aı/- /3a Y t Ç a v 8 5 b 29 , 9 7 b 2 4 , 2 2 b 1 0 , 3 1 b 3 T ,
r i a apXa * 8 8 * 1 9 - 8 9 * 1 0 oı> «aö’ 32 a5
v-noKftfAİvov 8 9 * 3 0 râ vıroKtific- p d d t a ıs 2 ; b 1 8, 28 * 1 7, 4 9 * 1 7
vcv â p x v ib. 31 <*PX*) r °û KtvtîaOat liâ O o s 9 * 5
9 2 b 2 i (cf. ib. 28, 9 4 b 29, 9 8 * 3 6 , b 1) Pdpos 15 * 2 5 , 50*9
r o rtAos d p x h T°v hoy tojıov 0 * 2 2 B a p v ic â r o j 7T ttp v K t < p (p € O 0 a t o* 2,
tov ântipov o v k to rtu 3 b 7 ovfe ia r ıv 1 * 8 , 5 b 27, 1 2 * 2 5 , 5 5 blĞ fi l v fl
apXV ^cTatfoArçs 3 6 “ 14 ov ovvdnrtt (ir i t o v f i i f f o v 5 ^ 1 5 ITVKPÖtf ] 7 b 17
t rj ap x v tit pas 64 b 2 7 (cf. 60 b 9 )
âpxır«KrovtKi1 9 4 112 - /9 a a ı A « ı ) s 1 o * 2 r •

â < ja < p r ı s 84.* 19 (3 î\r ıo y 5 9 a 1 1 , 6o b 2 2


d O K O l I 3 a 2Ö Z3*? 15 a *\ 3 ° * 29
d arpoK oyia 9 3 b 2Ö, 9 4 * 8 P ia to s I5 a 2 ? 30*30, 5 4 “ 9
a<ruAAo7t crTos 8 5 a ı o [8 6 “ 8] P rn y tv y g 8 b 32, g q b 5, 11
17*10
a (T V flfi\ r }T a & p a t> v ı 8 b 16, 3 2 b ı6
âovfincpavros 86 “ 25 ( 3 p a b v T r ) s 2 8 b 29
âfr ^^ ârıaT os 91 a 2 /3a>Aos 5 * 1 2 , b 22
â ffx ,*]tÂoavvi] 88 b 20, 9 0 b J 5
d aw fiaros 9 * 1 6 y e tjp â 8 b 2 i , 5 4 » 2 2
a ra u r o p 5 2 * 1 1 y c v e o ıs ctwA^ 86 * 1 4 , 9 3 “ 2 1 , 25 * 1 3
ciranta 9 0 b 15 de f. 1 * 1 4 , 25*12-17 o û x <5/iaA77S
«İT^Aeta 61 “ 36 2 3 b 21 i o o r a x ‘n 'S 4 9 b 2 0 c ıv a t

ârtAfur^ros 4 a 5 « a t fAfj e iv a t â v f v y € V t c r c ü } S K a i < p 0 o p â s

İ t ( \ İ ;s 1 * 6 , b 3 3 , 5 7 b 8, 6 1 * 1 3 , 6 5 * 2 3 58 b ı 7 â Sv ya r o J' eFı/at n p o jr r jv 6 I 8 8
dro po s â r o f i a /« y«0 ı; 8 7 * 3 (cf. 6 * 1 7 ) r â v t p i y i v f o i v <f>v(TtKd 9 1 * 3 (cf.
d r o f i o v v v v 2 2 b 8, 4 1 * 2 5 (cf. 3 5 b 3 3 ) 6ob3 1 , 6 1 * 1 5 ) d v tK c îv t ^ v y i v t o ı v
f ZS o s 2 7 b 7 dhvvaT O v e£ arön cov 91 b 1 3 y tv io e ts (3 t a t o ı 30*31
(Tvai rı ovvtx*s 3 2 * 24 r,j i<p0o-pp-^vov a v £ r ] O is k t \ . v o r t p a ı y e v i o f ü j s 6 1 * 1 1
K a i r ö y t y o v â s t u â r o p t y r o f i k v €<p0a p - y t v e r j) 9 3 * 7
raı ro y cy o v tv 36 “ 6 aro/ioı y evvâ v 8 7 * 15 , 56 * 1 , 5 7 h I o
X p o * ' o ı 6 3 b 27 a r o / i a <;t u t a r a 6 5 b 2 9 y iv o s 8 9 * 14 , ^26, 1 ^ 1 9 , 9 * 4 , 1 0 * 1 8 ,
a v fâ v tıp 9 “ 27 , 4 5 a 1 2, 5 0 * 2 9 , 3 0 27 b 1 2
avÇuv 8111 7 , 43*38, 45 ‘ 12> *5» 5°“ 29 y t ü jfit r p r fs 8 5 * 1
6 b28, 32 7fcı;/xerpiKüS 8 5 * 1 6 , 1 7
aktris ) ( tpeian I “ 13, 26 * 31, 28 b 21, yn m ' m . 32
4 1 *3 2> 33» 43*9 8*22 y rjp â v 3 0 ® 28
K a r â r o ır o p 1 1 * 1 5 , 13^5 ovx ö fia - y rjp a y o ı s 1*19
A»js 2 3 b 20 o v k i v a v r i a a v Ç r jo tı 30 * y T jp â a K tıv 2 1 * 3 1
25 ır p o a O c o is t * s 4 5 “ 2 7 v o rtp a t y iy v t a O a ı İk fxi) Ö v to s, i£ o uro s
ytvtotcüs *10
6 î 87*28, 9 1 b 9—2 7 ra â n \â , ra
a v r 6 , r 6 t â n \ w s 1 * 3 2 (cf. 2 b 2o) â p ıO - cT v y K fifit v a 8 9 ^ 3 2 , 9 0 * 9 S«e v r r o -
fid s 6 a u r o s 24 a 2 K € io 9a ı rö y ty v o fitv o v 9 0 * 1 5 , 34
a v r â $ ( v 51 * 2 1 y t y v e o O a ı f x t r a o x V f J ia T ^(Tf( e ^c* 9 ° b5
avTOfiivTjTOs 58 a 2 to y ı y v o f i f v o v a v v O t r ö v 9 0 b 1 1 (c f. ib .
a v r ö fta r o s 97 b 15 1 avrop arov 20) 7(3 y fv o fttv o v d vd y K t) r t Acs
9 5 h 3 1 - 9 8 111 3 B ta tp fp ft r v x v 97 ‘ * a & (îv 3 b8 (c f. 6 1 * 1 3 ) y iy v t r a ı
3 6 , ü20, 35 c i . fid r ıji' 9 7 b 2 2 - 3 2 oû5t v d v t v t o v K tV tîa O a ı 2 2 b 23 ro
u o ' T * p o f ' p o v « a i «^t i o^aı s 9 8 “ 1 0 y t y o v o s e v a r o p ıw y t y o v tv 3636 ro
d<paıp€Îv 5 3 b 2û, 6 6 h 3 y ty o vo s âvâyK T) y i y v € o 0 at ır p ö r t p o v K a i
ic p a ip t a u 8 7 b 3 3 , 9 0 b 7, 45*29 rö y ıy v ö f t v o v y tyo vtva ı 37 b ıo, 15
dfpaurj 03 a 5 o â v ?j -n p o T t p o v f i i } o v , â v â y K T } y î y v f f T -
a f 17 1 3 * 9 , 27*17 0aı ( V Ö 3 b 26 y tV T iT o s 1*14
a< p O ap rov 9 2 * 2 8 , 3 b 8, 6 5 * 2 4 y ıy v w o K t ıv 84 * j 2
450 IN D E X V ER BO R U M
yAvKatvtffOat 4 4 b 7, 23 StapöpoÖP 9 9 b Io
yVWfXOV€S 3 * 1 4 Stâaraffıs 2 h 17, 4 h 20, 6 * 6 , 8 b 14
yvajptÇtıv 8 4 * 1 2 S ıâarrjpa %v ırpûs 5uo 2 * 1 8 â r6nos
y v w p ifx o s 8 4 “ 1 6 &ta o r t) p a r a î^ fi rp ia 9 * 4 Sıdarrjfia
y v a ıp ıa r iK y ) 9 4 h 4 H *ra£v tw v ia ^ a T c a v 1 1 b 7 (cf, ib.
y â fu p to s 9 8 b 26 9i J 9ı 1 2 ‘ 3» > 3 * 2 8 , 1 4 * 5 , 20, ı 6 b 16,
yofitpos 2 7 * 1 7 3 2) r ö a i r û SıâaT7]fia 2 3 * 1 (cf.
7 paftfijj <pvaıfcı), paB^fianKr) 9 4 * 1 0 , l 6 â 3 5 r 3 7 b 35)
11, 2 2 * 1 6 dro/joı 6 * 1 8 , 3 3 b 16 Sia(7TO\T} 17 h 15
ovk İK f f T i y p â ı v 15 h 18, 31 a 24, 4 1 * 3 Sıa<pip€iv 2 4 * 8
d ı a ı p f t r a ı ırâ c ra 2 0 * 3 0 avpcxcr3Ia hıaıpopâ 1 3 ^ 8 , 26 * 2 8 , 4 9 * 4
25 a r t y /Â ü tv f i t r a ^ v y p a f i f i r ) 3 I b9 hıatpopos 1 5 * 1 2 , 28 b3 0
y p a < p tîo v 4 8 h 8 Sıdfpveaöaı 5 0 b 3I
Sı5a£is 2 * 3 2 , h 2
Saiftovtwrtpov 96 b 7 8 t5a (JK a \tK ü s 2 b7
Sa/frıîAiOS 7*2 SıSovaı Ö3b 20
SttKvvvcu 93 * 4 , 59*27 &ıt£t\OHv 4 b9 , 6 3 * 6 , b 4
5t«rı«ös 48 h 21, 49 ft 2 SteÇıivat 6 b 9 , 3 8 * 2 3 , 6 6 b i 3
St( ‘os 5 b 33 , 2 g b 8, 61 bj 6 £tc£o£os 4 * 5
AyjioKpiTos dpjçâs âırtı'povç 84 b 2 I S , i p X ( a 6 a ı 4 * 3 , 3 2 * 4 , Ö 3 b 7, 6 5 * 1 9 , b 6
(iri fitKpöv r ov ftSous tfıpaTO 94*20 Sııîvat 4 * 4 , 3 2 * 2 , b 1 9 , 3 8 * 3 6
TtavaiTtppııa 3 * 2 1 o yS ^P İr tp o v İ£ SuaradOaı 2 b x8, 4 b 2 i
ir ip o v yiyvtaO aı twv rrpûjToov ib. 33 dİVT] 9 6 * 2 6 , 1 4 * 3 2
/ « jw 8 8 * 2 2 , 1 3 * 3 4 âbv v arov 5/n/ffcs 4 3 * 1 7 . b i 7 ı 4 4 * 2
â ıra v ra y ty ov tv at 5 1 b 16 &s ovtoj 8 4 * 1 5 , 9 6 b32, 1 b17,
d ıo p iÇ d v I 3 b 24,
ko.İ ro npuTepov iy ty v tr o 52*34 >8*9, 3 4 * 1 4
Sı d rt 94 b 19, g8* 23 Sıâ vatrûıv 9 4 2 S, Stoptaıs i 3 h2Ö
95*31 J |’ o l 15*29, bıı Sı’ SlXOTOfittV 3 9 b 19
av râ 5 6 *4 5<<i ırAftovcuv ib. 6 JlYOTO/tlia 8 7 * 3 , 7 b I I , [ 1 4 , ] 3 9 b 22
8ıa8oxf) 2 8 * 2 8 b ıu iK o v 3 9 b 16
SıâOeats 93 * 15 , 25 6 'ıa ıo ıs 4 3 b 3 , 4 , 7 , 9
hıaıpûv 8 4 h 12, I I * 29, 35, I 5 b 16, 2 0 * 5 , S6ypLara g b I 5
3 9 b l 9 > 2 3 >r 5 4 b 3 I B 6 (a 13*22 , 5 3 bı, 54*29
bta ıp taıs âırtıpov x a r â Sıatpeaıv 4 * 7 , fiuâs 9 2 * 1 1 , 2 0 * 2 J
6b . 4 17 33* 2 0 , 25
. (cf. 36 5 37
bi . Ö v v a p ts t o v K iv a a O a ı K a t ifp ffif t v 59*26
8, 6 3 * 2 1 ) r a v r o tc a i K a r a t a û r â Svvâfitt ) ( f V Tt\fxft(! ^ 6 * 3 , 9 3 b8,
7) h ı a i p t a ı s K a l 7) t v c a a ı s 2 2 * 1 9 0 ‘X îİ “ Ob 26, 1 * 1 0 , 20 , 2 * 1 2 , 5 7 b 7 5 8 * 3 2
fia r o s 2 4 * 9 (cf. 4 9 * 5 ) rd ft i j o v (cf. 9 1 b 28, 9 5 b 4 , 27 ) ci. v\r} 9 3 *
to «ara ü ta ip ta tv 25*21 rO vvv 3 1—b8, 7 * 2 ? , 1 7 * 2 3 , bg 5vı/d/<eı
X p ö v o v S ıa ip t fft s 6 2 * 3 0 f t v a ı t 6 a T rttp o v 6 * 1 8 , b 1 3 , 8 * 6 to
Sı a i pe TÖs 4 * n , 3 1 1316, 3 2 b 25, 34*11, hvvâ^ıtt nAeoj/a^ûs ^ iy erat 5 5 * 3 1
b 1o (cf. 4 2 * 39 ). 2i-35b5 = i<7Xvs 5 0 * 2 , 7, 6 6 * 2 5 - b 24
SiaiTT]Tİ]S 6 * 13 SvyarrOat 9 5 b 4 , 1 * 3 5 , 6 * 2 4
SıaKna/jieîv 6 5 ^32 S u v a r o v 5 1 b ı , 56 b H
SıaKpıVfıV 52 * 27, 5 9 b 13, Ö5 b 2 I 8 v ( jk İv t jt o v 26 b i 2
SıdKpıms 8 7 * 3 1 , 3 * 2 7 , 4 3 b8, 11, 28, SvoKo\ta 1 1 * 1 0 , 3 9 b H
6 o b 11, Ö5b 19 &V(TTVXtCL 97*27
bıa\an@â.V€tu 1 3 * 3 3 , 2 8 b 6, 5 4 b 29, SuoX f p i) 2 5 * 3 0
64*20
5ıa \ ty *o 6at 8 5 * 6 , 10 c y y v T ip o v 0 5 b 2, 9 7 * 24, 6 o b 3
ÖıaAtiırav 2 0 * 8 , 2 6 * 2 8 , 2 8 b4, 8 , 5 8 b ıo iy t ıp e a B a t 53*20, 5 9 b 13
5 ıâ \ tK T 0 s 4 * 1 6 e O e k e ıv 95 * 25
SıaAvctv 8 5 * 17, 4 b33 flS lvat 8 4 * 1 0 , 8 7 * 11, 9 4 b l 8
5ıa fid ’ftv 60 * I 8 f?fias K ar cıSos ) ( K ard n\ri$os 8 7 h9
StapeTpos 2 1 b 2 4, 2 2 * 5 , ^ 4 b l 5 ci. fiopıpTj t Ao*yos 9 3 * 3 1 , b4 , ı g , 9 4 b 20,
H ıaV C fiU V 43b I I 9*22 ci. atrtov 9 4 b 26, J 5 * 2 1 , 9 8 * 2 4
h ıav o rfT iK O S 4 7 * 2 8 İv T1J vA]J 1 0 * 2 1 T(p €t5«t €V, fit»O
Sıâvoıa 9 2 * 16, 9Öh22, 9 7 * 2 , 98*4, 47 8 6 * i 9 , 9 o h24 Tti evavrta Sta<popâs
bH , 53 34
“ Kal etön 8 7 * 2 0 kivtjo( oos eför) 1 * 9
fi ı af ropci V 1 0 ^ 3 1 , 1 7 b 3 0 , 1 8 * 3 0 , 6 6 b 2 7 (cf. 5 6 ° 3 1 ) tottov ittir) 5 b32 6
IN D E X V ER BO R U M 451
rojror o v k fîSos 9*21 (cf, b 3, 23) î^ v x o v 5 5 * 7 , 5 9 b 2, 6 5 b 3 4
cfSrç ;i. ron ot 6 0 * 9 iv nocra^ûs 1 0 * 1 4 iv l<*vr V îb . 25
feSoTftjs 88 * 5 İV X P 0 V<P 20b 32~22*9 iv £ =
ClAfJÖtS 97 * 23 X P0V 0İ 2 4 * 3 5 , 3 6 b 3, ( 1 6 * 1 4 iv #
ei\iKpttafs 87 b 4 K iv t ır a ı 2 6 b 3 0 , 2 7 » I 9 , 2 4 , 2 9 , 3 5 * 3 5 ,
(tfiapfnvaı 3 0 * 32 02*4
tlvaı TrûAAaxws \ ty tra t râ ov 8 5 * 2 1 , İV o i \ e y o v T ( S tîv a t r d ırapra 8 5 * 2 2
8 6 * 5 5 (cf. 6 * 21) TÖ fîp a t TIPI TioAAa^âs \ iy * T a t 85 b 6, 2 7 b 3 Üvvâ-
8 s b s i , 25, 8 6 * 2 9 , 9 0 * 1 7 , 9 1 * 1 , //« )( ^ı>rfA«x<‘<î 8 6 * 3 t v râ aûfAa
1 *3 2,2 b 1 6 , 4 * 2 3 , 1 3 * 1 9 , 1 9 * 2 1 , b 11, tö v ır o K t if A f v o v 87*13 âpt.0fÂ(p
2 9 * 1 8 (cf. 2 b9 , 1 7 * 2 4 , 19^27, 2 2 * 2 0 , 9 0 * 1 6 , 6 2 * 2 1 , Ö 3 b i 3 (cf- 9 2 * 2 ,
2 9 * Î 9 , 63 139) ot filv TÜ İOTİV âtpçî\OP 2 * 20) rO i v â fiıa t p c T O V 7 b6 o
85 b - 7 (cf. ib. 30) ö a a ânA<2s öv ra â p ı ö p d 5 Hva ırAe/cu îb. 7 î * f*âA \ov
90 bi Sv ci. o v a ia 91 * 1 2 r b tîvai rj îroAÂa Seı" |/o^u£€li' 5 9 * 8
tivoi 2 1 * 5 , g, b 5, 15, 27 1 ,3 1 , Tİ iv a v rıo v rdvavT ta âpXat 8 8 * 1 9 -
a l t i 01'ra 21 d3 fîv at Kal fxr) ftvaı 8 9 *10 v ır ' â \ K r jk w v n â < r x ( w â b v -
â.V€Vy€Uİ(T€ûüS Kat (pdopâs 5 8 b I 7 fii] v a r o v 90 b 3 3 (cf. 9 1 * 5 ) r ö cva vrto v
o p 85 b9, 8 7 * 5 , 2 5 * 2 0 o p i y t o t i a t 7 î j f a v r o v fp B o p â s 9 2 * 1 9
tîp y a v 5 b 11 <p 9 a p r ı n â aAArçAart' ib. 22 ır â v ra
tîs o 2 4 * 3 5 , b 7, 2 8 b 26, 2 9 * 2 5 /y<ra/3dAAe< i £ i v a v r i o v e t s i v a v r t o v 5*6
d a ıo v ra 5 9 b 12 ) ( â v r i t p a o t s 24*^29, 2 5 * 1 2 «ard
ttoırptıots 43^ 26 t 6 n o v 2 6 b 3 2 j 2 9 b 7~9 , 6 4 b I 5 iır ı-
citrnvoi 4 3 b 12 ıTTTjp.7] t S j v i v a v T i o j v p l a 5 1 * 3 0 râ
ek l£ ov 8 6 “ 1 g , 9 3 1 1 1 8, 9 4 b 24, aÛTo ı r \ t ı o a t v e v a u T İO P 6 1 b 16
9 5 “ 9, 2 4 b 2 o v (*6 p o v t 6 B ( y ı y v c - c v a v T t o T r js 87 * 20, ' 9 * 2 4
o B a ıâ k k d K a t tK toÛSc 9 0 * 6 t v a v r ıc ü f f t s 9 0 b ^7, 1 7 * 2 3 , 2 6 * 2 6 , 2 9 * 2 3 ,
İK/eptvttv 8 7 * 2 0 , 23, b 23, 24, 88 * I 3 0 b 1 1 , 6 ı b 3Ö
iKKpıan 87 b3 l i v a n o A a n f i â p c t v 3 * 11, 13*2 7
İKKpiTivat 43 b 14, 27 €i/5eX€ö®aı 3 b 30
İKtepOÜHV 6 4 * 1 0 87*1
t K ir p e v fıs 4 3 b 2 6 evfKa ov tvcKa 9 4 * 2 7ı b 33, 9 8 * 2 4 ,
İK-nPOî] 43 b 12 "4 ^9 9 * 3 _b19 »0*14, 22, 34, 4Ş*32
İKirvprjnÇuv 1 4 * 3 3 5txws r o ov (P€va 94 * 36 IvtK a rov
f K a ra o ıs 4 I b 2, 4 6 H1 7, b 2 , 4 7 * 3 9<5b2 i , 9 S b 17, 28, 9 9 * 1 1 , 12, o “8
tK a r a r iK o s 2 2 h 1 6 T İVO S f V f K a 98 a 20, o ■ 3 3
(KTfivep 5 5 b 2 3 M p y a a 9 1 »28, 28*14, 5 1 * 9 , 5 5 * 3 5
İKTfX(ittp 5 0 153 1 iv fp y ıîr 9 5 » 5 , 1 7 , 28, 2*6, 5 1 * 9 , 5 5 Ö2 I
İKTptmaOat 91 4 26, b 32 İv fp y iJT lK V S 2 a17
tK tp v o p tv a 5 3 b 15 Iv t ffT O JS 2 2 b 14
ik a tâ ır ^ p a 99 b I 2 fV 0 T 1]i 22 * 19
«AaTTcM 32 b 13 iv re A«?x«ıa roû 5ı/ı/a^e( ^ı/roy?/ rotovrov
?At£ 2 Î b 24 1 * 11 (cf. ib. 17, 28) ci. öAî? 13*7
t\K€tP 4 4 * 3 âreAjJs 57b8 c^reAc^^? )(
lAA«»0 s 8 7 “ 17, 8 9 b 11 p tı 8 6 “ 3 , 9 3 b 7 , o b 26,1 *10, 2 0 , 2 * 1 ] ,
ÎAf«s 43 “ 17, b 5, 14, 25, 4 4 * 8 , 16, 20 57b 7. 58 l > 2
'E^w«5o«A^ç fiî-yna S 7 * 2 2 v ın tp a - tVntfcVtu 1 6 * 3 3
c ft iıa \afÂ&âpfi 88 * 17, 8 9 * 15 T0** €|/rös a tr ıo i' 97 b 3 7
iîfioıs ı)\paro 9 4 * 2 0 ou/c âfî rov ivvnâpx*tv 8 7 * 3 2 , b 15, 91 b 16, 92 *3 0,
â fp a âp tu râru âıroKptvfffOat 9 6 * 2 0 93* ı o , 94b 2 4 , 33b 35, 35b 3, 38b 15
iv j4 p ft KtvttaOaı jt a t f)pep.€tv 5 0 b 2 Ö , evıuats 2 2 * 20
52*20 <pı\la Kat vtiKos 5 2 * 7 ifa tp eiv ı 8 b 2Ö
ve ri n c it an tu r 9 6 * 2 2 , 9 8 b 3 2 , 9 9 * 9 , i£ai(l>VTjs 2 2 b 15
5 °b5° l ( c \ 4y x ( i v 13*23
(fimiTTiPTa 1 4 * 2 3 93* 25, 2 3 * 1 9 , 4 5 b 7, 2 2 , 4 6 * 1 0
ipnoM fap 9 9 * 11, b 18, 1 5 * 2 1 , 55 b 7 €^!orat/aı 1 6 * 2 8 , 21 b 3, 22 b 1 5 , 6 1 * 20
t f iir a S u T t K O S I 5 b H İÇ o j a i T t o v 9 7 b 20, 36
ipirotctv 5 0 b 26 tf a j fc r v 5 3 b 1 6
ifjL irp a c O fP 5 b32, 3 9 b 1 6 iÇ t o T t p iK o s 1 7 b 31
c fM p a iv to O a t o b 17 iv ay aıy v 8 5 * 1 4 , 2 4 b 3 0 , 2gb 3, ,52*24
€fX<pvTCS 92 b 19 67Ta«oAouö«V 4 3 * 1 9
409) 40
452 IN D E X V ER BO R U M
fTTa/£TİKWS IOb8 f ö o r 62 b 22, 53 * 12, 54 b J 5 , 6 5 ° 3 4
tırap<puTtptÇetv 5 * 2 8 , 5 9 * 2 5 (u tu co v 5 5 * 6
İTTtKTttv*a& aı l 6 b 29, 1 7 * 9
inı&\inuv g ö * 14, 5 9 * 2 1 J}8ıj 2 2 b 7
im y ly v ea 'O a t 5 9 * 2 i/düvat 4 7 * 8 , 24
cırı^cV'yi'vi'aı 2 6 * 2 7 ^0<«os 4 7 * 7
intkavOâvtaOat 2 1 * 3 2
?)Aıos 94 bi 3
İ n iır tS a g 3 11 2 4
i}A.oç 1 1 * 2 1
«7n<7K«wT#ov 9 5 b 3Ö İfilp a 6 * 2 2 , 3 1 , 3 0 b 5
im<r/fovttv i 8 bg >6 4 * 8 ■f)piKVK\tOV Ö4b24
iniaraaBaı 47 b 1 1
Viuavs 6 3 * 5 , 23, 26 , 28, b 8
im a ra a ts 96*36 ’H p<X t(\fİT(tOS 85*7
iırtO T rjfitf 2 7 b 1 3 , 4 7 h JO
'Hpd«Aeıroî 8 5 b 20, 5 * 3
im a r ifu u v 4 7 * 2 9 , b2 ~ ı8 , 24, 25, 55 ^23 l)p(p€İV def. Z I b I 2 , 2Öb !4 , 3 4 * 3 2 , b5,
İ umttijtos 8 9 * 13, 91 * 8
cvitcAciV 9 9 * 1 6
39 *'1 3» >5ı 26 (cf.jM ), 4° b3° ^
J)p*p<î % KtvuTtu ırâv 3 2 * 1 2 , 3 8 * 2 3
ivu pâvtıa 9 * 8
im \ ttp tta 8 a ı 9 9 h 2
l39°5İ W«xtTa< T f p c p i f a û 111
ijpepovp 3 8 ^ 2 6 <bs 'E/f«re&>/(Aj;s\ i *
I itomtis 4 3 * 18, 26 /«VfiCTÖaı *:ai rjpfptiv §Ob 2 ’J
ip a v n s 9Öb34 y p fp t î rıva T&V dvriKttpivcvv yptpıûv
*pyâÇ (O Ö aı 3 * 3 1 64*23
tpyov -npb Ipyov 5 1 * 5 l)pİfAT}fftS 2 6 * 7 . 3 0 * 4 , 3 1 * 2 , ^ 8 * 1 8 , 5 1 * 2 6
epK iT ttcos 8 5 * 8 Tipcpıa def. 2 * 5 <5 xpovos Jjp*fiias p irp ov
fpt(TTI/cÛfS 86*6 21 h 8 OTtpr)OıS 2 6 b l 5, 29'* 25,
‘Eppr}S 90 b 7 6 4 * 2 7 /ttırrjffft h a v T İa r jp ep la 2 9 b 2 3 -
epa>ru/P 6 3 * 15 31 * 4 , cf. 6 4 * 2 4 rjpcptaı aVTiKtİ-
it>XnTOv 9 4 1 30, 32, 3 3 * 1 8 , 25, 4 2 * 6 6 , pevaı 30 * 1 T a p a tfjs rjptpio 4 ? b 3Q
, 4 4 b4 . 4 5 * 4 fy*pu(*oO at 3 8 * 2 1 , b 2 5, 4 8 * 2
*T fp oi(o(rts 1 7 b 26
ijptkif S l 8 b 24
İTtpoTT]S I b 2 0 , 4 9 b 23
‘H<r<ûSos 8 b 29
tvdatpovia 97 h 4
tv S ta ı p fT o s 15* 31 , b 11 % n > X * t H V 5***9
jjrrov 26 b 7, 2 9 * 2
«fofia 9 5 * 9 , 4 6 “ 5
(vtpyos 9 4 * 3 4
tvrjOıKumpov ı 8 b8 öârrov 1 5 * 2 5 , 22 h 3 3 , 3 2 * 2 5 , 3 3 b 20

f ii f t a 4 8 * 1 3 , 19, 20, 6 5, 6 ı 6 29, 6 2 * 1 2 - B ia g b 20


ö3*3, 64* 2 8, b 1 9, 6 5 * 1 5 tU t i$ v flfiv 4 0 b 19
B fia s 9 2 * 1 7 , 9 6 * 3 3 , b6
17*20
ÖVfpopia 2 7 b 18 fe /ıfc ıo *0 * 4 , 3 7 b 13
fvAoyos 5 6 ^ 2 3 öepjtapröv 2 4 * 3 0
0 e p p .6 v 5 5 * 2 3 , 6 0 b9
(il\0flus 9 7 * 1 2 , 3 1 , I 2 b 30, 2 0 b 24,
e«<7«s 8 5 * 5 , 8 8 * 2 3 , 5 b 34 , 5 4 b i 4
, 5 6 b >3
«ûırpa£ıa 9 7 b 5 Btaıpûv 4 b 1 0, 8 * 3 3 , 5 5 b 2
*vpv<XTtpvos 8 b3 I $lajpt]Ttov 9 3 b 2 3 , 9 4 * 1 4
Eupaifftj 2 4 b 2 1 Otaıpia o b 24, 7 b 28, 5 0 b I 7
«vrux«tV 97 b 2 & r ı 0 t ] 6 ( v 2 bI 3
tfpappÛTTtiv I b *4 , 28h25 0/fıs 2 * 7 , 8
i f f t ı 2 7 * 4 , 1 8, 5 9 * 1 7 , 2 0 , 6 7 * 1 4 , b I I SpifKos 4 6 * 1 8
def. 2Ğb 3 4 , 3 1 * 2 3 , “ 8 ffpty/coVftiyTj 46 * 1 9
i<pır6v 9 2 * 1 7 $ipt11 I 3 b 2
*<pıaTdvat 5 1 * 2 2 , 6 2 * 2 4
2 7 * 6 , ı o, 3 6 " 1 2 , 3 7 b 8, 67 * Iâa0aı 49*31
15 , bi 5 iirp tu a ıs 93bi4, 1 5 , 1 * 1 8 , 2 b 28
laTpmrı 9 3 b 1 4, 1 5
larpös 92b24
Zııif 98 b 1 8 ISiat 9 3 b 36, 3 * 8
{ijv 61 * 16 ÎSıoi 8 9 b3 2 , 9 * 3 3
Zrjvaıv9 * 23» ı o b 2 2 , 3 3 ‘ 21>39b5 - 4 ° b7j ■’IAıo»' 2 2 * 3 3 , b ı ı
. 50*20,03*5 lo a Ç u v 4 bi3
i(ı)lj 5 0 » 1 4 laona\(s 7 * 1 7
IN D E X V E R B O R U M 453
ia 6 nKtvpov 2 4 * 5 KİpKiOis 4 3 ö7, 28
ı’ ffoTaxi7S 1 6 * 2 0 , 3 2 * 2 0 , b ı 6 , 4 9 * J 3 , K f < p â \ a to v 1 6 “ 8
29, b 20 K*}pâs 45 b 11
iaoTaxâıs 37^ 37 , 3 8 * 4 Kl&OJ 710 V7 a IO
iurciraı 3 0 » 2 6 , 3 1 * 5 , 3 8 " 2 3 - 3 9 * 10, d e f. a a 6
K iv tıv <ipx»/ toO K«'€icr0at
62*8 92^21 t o /eıprçaai' v p u / r o v 9 8 * 1 9
in\VQ.aia 9 4 b .^6 (cf. 4 3 * 3 2 , 14, 4 5 * 8 , 24, b i ) 2(70
2aX vPos 13*26 K tV O VfttV a K W * i 9 8 * 2 7 (cf . I * 2 4 , 2 * 3 ,
iffXW 5 ° *6» 8, 18 3 0) t o k i v o v v i v f p y ü OiÇet 2 * 6
(cf. 4 3 * 3 2 - 4 5 b 2, 6 6 b3 0 ) «iöoî â d
[/câöos H b 3 , 5] o t o t r a i r ı r â k iv o v v 2 * 9 k iv o v v )

ftaOatptıv 37 b9 ( K tVtJTlK O Vİb- 17 K*l/Ot//A€yO*' «00’


«a0afp€(Tts 6 b 13, 29, 31, 7 * 2 3 , 8 * 2 1 aûro )( Kara avn$tlir)K6s 1 1 * 1 7 , 2 4
K a & < v ü < ıv l 8 h24, 5 9 b X2 *27, " 2 3 , 2 5 * ı g , 41 “ 38, 5 4 b 7~ I 4
K a O ı o T a O Û a ı 47 b17, 25 , 48 a2, 27 y iy v tr a t oûSkv dvçv to v K iv t ıo O a ı
Ka&o\ov 84*23, 89*5, Ob 22,J 2 b 2 3 , 2 2 b 23 fart vvv KfKtvrjaOaı Kat
4 7 b6 , 20 , 64‘•21 dÂAo 2 3 b I K lVO V Vy K LV O V ptV O V , €t*S O
ıc a jc ia a \ p . \ v â p t r a 'ı a i Si K a n ta t T<xtv K iv u ra t 24b6 K iv o v v , K i v o v p e v o v ,
§£tatp 46 * 11, 30 </>öopa l v o5, ov, tfs o 2 4 * 3 4 (c ** 1 9 * 1 0 )
^6 aı 6 , b3 Q twi/tt/j<5s Tt 46 * 30, b3-8 Tl rd T l V I } 7TO Tİ 2 7 b 24
K lV O V p tV O V , € V
t K o r a a t s 46 hI, 47*3 7Tf/n Tavra (cf. 6 2 * 3 ) K iv € Î< j& a ı )( K eK tvrjffO aı
v</>* cLp aAAotovTaı r 3 4Öb l 8 3 1 b 29, 36 b 3 2- 3 7 * 9 )( Vpf/ıtîv
■nota ıraörjrt«oı/ t) eyayrıaıs âîra0€s 3 2 M 2 , 3 « b23 [ 3 9 <r6] (cf. 8 4 b ı6)
4 6 b 20 (cf. 47 * 23) KaKias ctaro/3oAîj / ft i' c î ra t to K t v o v p t v o v k v \p ö v < p 3 4 b 8,
47*21 4 J* I5 (cfr 3 9 b 0 Ö ıa tp ifffis to v
KdKovatuv 92 * I 5 K iv tîo d a ı 35*16 âtru p cy X P ° VV

K aym âkov 94*7 â 5ıj v a r o v TTtiTçpa(Tp.€vr)V K t v c îa O a ı k t K .

Kapnâs 9 9 * 2 5 3 7 b 2 3 - 3 8 b 22 TOV K lV H O O a t OVK

«aTa«Ai/<r/*off 2 2 * 2 3 , 26 İffT tV T t İtpaJTO V 3 9 “ 2 r o a p fp h OVK

K aracafi{ 3âvttv 9 6 * 4 , 3 9 b I 5 iv & t ) ( C T a t 40 b 9, 58 b 2 5


K tv fîo O a t

KarafiCTpuv 2 1 * 2 , 3 3 b3, 3 ? b 28, 3 8 * 7 , ânaı> r â /tıi'otf/zci'Oi' i/rrö rt^oy « ii^citoi


1 2 , 4 1 4 13, 6 6 b 23 4 1 b 3 4 ~4 3 ft3 * 1 T(J «at{"
«aTaf'aAıVffeti' 6 6 * 19 r o v K iv t îo O a t 4 i b3 9 (c f. 5 7 a 2 7 —58 D
K a r a v o û v 11*12 9 , 5 8 b 24 ) KVKky, cırt r i j î et/ötmr
/earavTts 2 * 2 0 , 4 8 * 2 2 «<vft(T0aı 4 8 * 2 0 Ta n t v o v p t v a
KaraîraT«y 97 b I I ftd tı 8 ıa < f x p ( t 49b1 2 apa K iv û

KaT<itfTa<m 4 7 b 3 0 «aî K (K t v T ]K fv ib- 29 r b K iv ııa O a ı

KararrjHUV 2 1 * 3 1 y '. y v t a & a t ti nat r p B e ip t o & a ı 5 4 * 1 1

Kararpt0av 5 3 ^ 1 5 tp va tı K iv c îa d a ı 5 4 b 17, 2 1 , 5 5 * 2 8

Karıj7opto 9 2 b I 7 , o ° 2 S , I b 37 > 2 5 b 5 > âpx^ t o v K iv € iv d A \ a t o v t t â o ^ ı v


5 5 b 30 KtVO VfiÇVO V j K IVOVV , tû K t v fl
* 7 ’’ ,5 . 4 * ' S . 35
K a ro p V T T ttP 93**3 5 Öb 15 (cf. * 2 2 ) T ît ITpÛ TO V K t v o v v

«ârw def. 1 2 * 2 6 txf«/r &voj Karta 5 S b ı o - 6 o a i 9 , 6 6 “ 1 0 - 6 7 b26 ( c ^ lft


8 8 * 2 5 ( c ** 5 b3 2) kütü tt) p (popdv 27, 4 2 * 5 3 ) t ö r t k e v r a t o v r u v k i-

r â jiiv dvoj t <J « Û t ö 1 * 7 (c ^ 2 9 b 7> vo vvtm v 56*9 tö kivovv rjör) ev e p ~

6 ı b34) jjfiîv ) ( iv tt j </>Oac-ı 8 b 155 18 y t ıa . t& T tv 5 7 b 9 K v p ı w s K t v t iT a t T İ

«ârûjöcv Ö2b32 tttv o v p tv o v K a ra to tto v 66 a i ovx

KOVITTIKOS £ I * 16 oTov T( o vh tv •n (ır e p a < jp € V 0 V K tV €tV

Knvarâv 5 1 * 1 5 , h a n e ıp o v x p u v o v ib . 1 2
KtyZpOî 2 1 * 2 2 , 5 0 * 2 0 K iv r jp a r a 3 2 * 9 , 4 1*4
K€K\aop€P1J 28^24 KtVT}<rts )( (TTâcrıs, â # , v ı j o 1a . p o v ı j 92 b14,
Ktvlv S b 26, 1 3 “ 12 -17 h28 Demo- 2 8 b6, 3, 29*7, b29, 3 o b ı 8 tc
criti 8S “ 23, 1 3 * 3 4 , 65 b24 Pjftha- C ffT l Ob l 2 - I b I 5 . 2 a7 (c f. I b31 f
goreorum i 3 b 2 3 29a32' 5 1*9» 57b8) o to İO T t ır a p â
KİvTpov 40 b ı 6, 65 b 3 ra ır p a y p a r a o u 32 «tı/ıjaıajs iffT tv

KfpafiıSovpivrj 4 6 * 2 8 e îS r j 6<ra to v 1 * 8 (cf. 9 2 b J 4 ı


ovTûf
Ktp&pıav J I b 4 2 5 * 3 4 -2 6 *2 6 , 43*36, 60*27, 6 1*9,
utpapts 46 * 27 31-6) opiniones philosophorum
/ctpaftos 4 6 * 1 8 1 h 1 6 - 2 * 1 2, 5 0 b 15-51 * 5 o vp & a t-

K fpapovpivn 4 6 * 19 v tt # £ € ( 2 * 7 (cf . ^ 3 “ 3 2 - 4 5 b 2) İ m *
454 IN D EX VERBO RUM
1 3 - b 2 ?, 2 4 b 2 5
( v r w K ii/t )r w 2 * tj 65*] 2 k. v k \ o> )( k v k K ov < p ip t o 0 u t
Öta i] « a r d «pOtTip 1 5 * 1 ( c f . 30*’ ı S , 6 2*15,
54* 9) «ti'ijtrfcus npös K t v r ja ıv ıtdaıjs K v /t\o < p Q p la 2 3 * 1 9 , 3 3 , 27 b 1 8 t û jv

t o n koyos 16*9 (cf. 4 8 * ı O '4 9 b 26) $ 0 p û j v VpüJTrj 65 * I 3 - b 1 6


< Jv v tX f ySıd t o t o p i y t B o s «Va« K vkm ts 1 * 1 8 , 27 b 1 8
19 *12 (c f. 3 1 b 1 8 - 3 2 “ 17, ■ K v p a t v t ı v 16 b 25, 1 7 “ 16
3 2 * 2 3 —3 3 h 3 2 ) ci- x p w ° * i 9 b ıö, K VpTO V 2 2 b 3
2 0 b i 2 - 2 i “ 9 , 2 2 * 3 1 , 3 1 b 1 9 , 3 5 “ i 1, K VpTO TTJS I 7 b3
* 3 > *6 İ Ç I o t t j o i v r o î.Trdp^0*' 2 1 b3 KVOJV 9 9 * 2
«i/JaAîjs 2 3 * 2 , 28 b I 5 - 2 9 * 6 ÎK T tV O S K i v h v f i v 5*5 b 7
*ai «ıs Ti 2 4 h 1 (cf. 2 9 * 2 9 ) i£
( v a v r i o v Tf t l s i v a v r ı o v 2 6 b 3 (cf. 6 1 *
Aa p & a v t t v 4 7 * 1 8
3 3) )(fU T a0o\ rı 2 5 “ 3 4 - " 5 , 2 9 * 3 1 ,
k a p in d s 2 8 * 2 8
ui 4 (cf. 2 5 * 2 6 , 3 2 ) o v k t a r t K iv r j -
AaTra^ıs 9 7 b 24
a fü JS k İ v t j o i s 2 5 b 1 5 jua n o k \ a \ < jjs
AtatVctt' 98 b 26
2 7 b 3 -^ 9 * 6 (cf. 4 2 * 6 5 , »41, 5 9 * 1 8 ,
A f £ t s 8 5 b 28
62 " l, 67*22) T p i a TTfpl d f} K lVT jffl S
2 7 b23 o v k t'ih rj K ivr)(Tfü )s T a ^ o s n a l
A e v K a t v t ıv 24 b 1 8 , 49 b I 7
K fV K a v a ıs 2 4 b i 5 , 2 7 b 8 - 1 1 , 3 0 * 2 3
B p a S v r î j s 28 b 29 TTOta k îv t ] o ı s i v a v T İ a
K i v r j a u 2 9 * 7 ~ 13 2 2 Ktı/^acı I p a y r / a Aev«t7TTToy 1 3 * 3 4
Afu/foı/ 8 8 b 2 4 , 1 * 5 , 4 8 b 2 2
T ]p ffiia 29 b23- 3 i “4 «V /koi/0 rr?
/cara rt* ır o t û v i v h ( \ t r n ı d h ıa ıp tr u v
Aeu/forrçs 1 7 b 7, 2 4 b I 5
f i v a i 3.6 b I 7 OÜK İ O T t V İ V T(fi U fA fp ft
Afv«oufföat 8 5 b 29
\ t it t t ik 6 s 4 3 b i 4 > 27
39*4 Z j jvûj i »os A07U1 39b5~40b7
ai t o jv m p w v İ t t pat t lo t 40 ^ 13 ovk A^as 2 9 * 25 . 45b8, 46” 1 3 . 4 7 * 5
ik K iVT)p,arct}v 4 1 “ 3 (cf. 3 2 * 8 ) at Atöos 9 7 b ı o , 5 3 b ı 6 , 6 7 * 2
K a r a t o t t o v d p â y o v r a ı ( İ s T İ r r o p a 'e ’f â rj
K tvo s 7*17
\o y u c o s 2 * 2 2
43* i8 ») ( p o p a ır p w T rı t w v K iv rjc re o jv
Ao-ytKûtt 4 b 4
4 3 * 3 9 , 6 0 * 2 0 - 6 1 * 2 6 , Ö 5b i 7 - 6 6 * 5
\o y iO fA o s 0 * 2 3
(cf. S ‘ 3 . ) det 7)1/ «at a f i t a r a ı
50 b ı 1 - 5 3 * 2 1 o f oy £ & t] t i s 5 o b l 4 A o ^ to r ^ o ^ 1 0 * 3 0
A070S ) ( o v ö fia ra 8 4 b l o T a A070V
cp S c^ c r a i Ttı/a û v a t o v v t y j ı K a i dâ&ot/
61 “ 30 t o n Tıs d n e t p o s , f) k v k \ ( i j
t v f « a A t y o f i f v a 8 5 * 6 (cf . ib. 8 ) opt-
o t i k Ös \6 y o s 86^24 )( a t o O t jo ıs
6 1 b 2 7 —65 * 1 2 a î iv a v T t c u i d T a a t v
dAArçAas 6 2 * 6 - 1 2 ( 0 ^ 6 4 * 2 8 , b 1 2 - 2 8 ) 8 8 b3 2 , 8 9 * 4 - 9 T0*^ T* € *v a i

HtVrjTtKÛV 2 * 1 4 - 1 6 , 5 5 * 2 1 , 57**15, 20 9 4 b 27, 2 b i2 )( 97&I9


« t W 5 s b 25 ov fV fn a ev tû ) A o ^ a ; o ft 1 5 e îb o s K a l

«A 4 \ p v S p a 1 3 * 2 7 A070Ç 9 * 2 2 (cf. 9 3 * 3 1 , b5 , 9 4 b 2 j ,
«AiVtj 92 b 16 1 o a 20) T (p \ 6 y w dAAo 1 9 b 20 (c f.

k o iv ö s 8 9 ^ 3 1 , o b25, 9*32 6 2 * 2 Ij 6 3^13)^ Ao7ot ö fxw v v fxo k


4 8 b 17 n p o T f p o v Aü7a> 6 5 * 2 3
k 6 k \o . 27*17
«o/üSrç 9 7 * 1 A v k u o v I 9 b 2I

Kopıa«oç 1 9 b 2 r , 2 7 b 3 2 A VKO(f>p<OV 85 b 28
50 b 16
K 0 & fX 0 ir o t fîv
Avıraı 4 7 * 8
«off/ioıroııa 9 6 * 2 2 Avcrts 8 6 * 2 3 , 6 3 * 1 5
K Ö opos 9 6 * 2 5 , 3 b 26, 6 b 23, 5 0 b ı8, Auııuup 8 j b 20 , 2 b 1 3
J 2 uj 6
tompov 1 * 8 , 5 b 27, 1 2 * 2 5 , 17 b ı 8 , 5 5 1,ı i j f i a O r jp a T a 9 4 * 8 , 9 8 * 1 7 , 0 * 1 5
60 b 9 /taÖrj/*art«oî 9 3 b 2 3 - 9 4 “ 1 2 , 3 b 2 5 , 8 b 2 3 ,
«parctV 43 b 2 2 2 ®15
K p iv t o O a ı 23 b27 fiâ Ö T jo t s 1 * 1 8 , 2 *3 2 , 2 7 b 13
Kpicrı/Âos 30 b5 pUlKpOS 20 b 2
x p ta ts[1.6b 1 9 ] p a k a K o v I 7 h 1 8 , 6 o b9
vv& tpvâv 3 b11 p a v O a v t t v 8 7 * 8 , 2 9 b4
*v«A os 84*” 1 1 , 2 2 b 2, 4 6 * 1 5 , 48*6 p a v o v 8 8 * 2 2, l 6 b 2 2 , 3 0 , 3 5 , 1 7 b 1 o , 1 2
K UK \(fJ 17 * 19 , 48*20, 6 5 *14 , 25 fia v o T T jS 8 7 * 1 5
k v k K o s r a â v Ğ p d j n t v a r r p â y f m r a 2 3 b24 p .d v w < r ıs I 2 b 3 , 1 7 * 1 2 , 6 o b ı ı
6 «u«Aos V P f M( 1 4 0 * 2 9 -b 7 «ard fia p T v p t ıv 6 5 b1 7
kvk \ ov ( l î m p e d o c l e s ) 51*3 la n p a p r v p i O V 1 3 b 21
tis d u a pes K t v r j a t s , i) «u«AûJ Öl b 3 7 — p d r a ı o s 9 7 b2 5
INDEX VERBORUM 455
pâ-TlJV 9 7 b 23- 32 , 3 b f) 2 4 b 8, 2 9 “ 25 ( k r ıv o s cfs r ı 2 5 * I,
nkytoOaı 5 4 a S 3 4 bn , 41*27, 6 2 b ıo (cf. 2 7 * 7 ,
#1(7 0 ' 8 7 * 1 7 , 9 2 * 7 , 3 * 16, 9 b 35, 5 2 b 27 35 b J 3, 6 1 * 3 3 ) n'Ta/3o\ijs etymon
p îy fd o s dropa ptytBi) 8 7 * 3 ovk 25 a ı â v d y tc rj r p c î s cîVaı p t r a -
cartv ikâ^K rrov fX€.ytdoi 8 8 * 1 2 ( c f . /3 oAds 2 5 * 7 “ h 3 o v k t a n p e r a & o k fjs
39 * 2 O paBrjpariKd peyiBr) 3 b 2 5 p f T a f i o k i j 25 b 1 5 - 2 6 “ 2 3 d ıa t p ip fi
p tyt Bos afoBîjröv anupov 4 “ 1 ( c f . 6 a 1 6 , K ıvratan 29 * 3 1 (cf. 2 5 “ 3 4 - b5, 2 g b
Ö7b2 i) c i . xPot'os J 9 “ I O - 2 5 > 3 3 * 13) â v r i K d p e v t j 3 0 “ 8 (cf. 6 1 b2 1 )
14 (cf. 3 3 b i 5 , 6 3 * 1 5 ) â«oAot<0 e f ov^«x»?s 3 5 b 2 4 o v k i a r ı v dp x *ı
TCÜ p e y id u t] Kivrjcris 1 9 * 1 1 OVK p tra & o k ıi'i 3 6 “ 1 4 rp 'ıa e a r i v a
ivSe\€Taı dırdpov (îvat Svvapıv İv Ai y t r a ı K a r d tt}v p e r a P u k rjV 3 6 b 2
■trtntpaopwa) p ty iB u o W iv dne'ıpa) o v k tffT tv o it d e p ta â n a p o s 4 1 8 2 6 , b 1 2
ırtnepaaplvrjv 6 6 a ı o - h 27 d v â y kt) (cf. 6 5 “ 1 1 )
Tf)V p ıa v Kİvyotv pcyiBovs f?HXt evos p t r a A a p fiâ v fiv 33 a 5
6 7 1 21 p erak rjiT T iK Ö v 9 b 1 3 , 1 4
pibtpvos 50® 22 p t r a Ç v 2 6 b 23» 2 7 a 9, 3 I b 8
ptölaraadaı ı 6 b r , 4 7 b 1 4 p fT a p p v O p i& ıv 8 5 b 28
fitOoSos 8 4 , u , o b i 3 , 5 i 1 7 , 5 3 b 7, 61 * 3 0 p t r d o r a a ts 16*30
lıtBv 85 b 9 p t T a a x ı) p â r ı a ı s 90 b 5
fitK avia 4 4 ' 17, Ö4b8 p(Ta<popijTÖ s 9 b 29
p ikavots 27 ^ 8 , 3 0 * 2 3 p e r p u v 1 8 a 6, Ö 5 b ı a
Mf'Atcr ao s &4h 1 6 , 8 5 a9 - 8 6 “ 22, 7*15, p irp to v 6 l b J 9
J 3 b i2 , 14*27 m s iv 1 5 b 13
lıtptfrıv 4*54 lıi}Koi 9*5, 29b 7, 63 * 14
ptposinop'ıa ırtpl ptpov s « a i ro v
rou t*h *v p 84 b j 4 . 9 2 * I 4
o A o u 8 5 bı ı - ] 6 t} aîodtfots ro v « a r a fAtytıa 87*23
p ip o s S g '8 (cf, 4 7 b 2 0 ) r â p c p T j râ>v [iıy v iv at 87 b 1
(juojv 92 ^9 r â piprj r a i v ra> k6yq> tuıtpos 8 7 * 1 7 , 9 2 * 7 , 9 7 * 2 8 , 30, 3 * 1 6 ,
y 4 L2 9 (cf. 1 0 * 1 9 ) t o ito v pipi) 1 0 * 1 , 5 2 b 26
8 b I 2râ p ip o s iv ra; oAa> ) ( ro / İ 1K T 0 S 6 I b 29, 6 5 * 1 5
ÖAov iv -ofs p ip to ıv l o * 16 p erp û liv d a 9 6 * 1 7 , 6 5 b ı 8
t o pipos, Kal otiyKtırat ro okov in râ/v /ioAu 17 b32, 2 6 b 11
lü* 7 ( i r t a r a r a ı r t ı « a ö oA o u Itovâs ö b 31, 3 7 * 2 8
r<Ş i v pipet 47 b 6 lıova.xov 3 b 27
ftlo o s 19 * !7, 24 b 33, 29b 19, 6 2 * 1 9 - 2 8 , fıo v a x w 8 5 b 3•, 4 0 b 31, 51 ‘ 28
Ö4b 32 Hovi] 5*17, 2 9 * 8 , b 2 8 - 3 0 b 3:
pea6rr)s: £ ] b 20 flOp<J)T] ) ( VTTOKtl flfVOV, v\rj 9 0 b 2 0 ,
ptOOÖBev ' a 1 7 91 * 10, 93 * 30, 99*31 ci. «ÎSos
p ( 7a B d \ \ *tv K a r ' o v a ı a v , « a 7 a ıroa'oi', 93*30, “4 , 19 ci. <J»îffis 93*3°-
« r A . o bj 3 i v a v r i o v tt’s lı/ai'Ttoi' h2 I Cİ. Tl f U T İ V 98 b3 Cİ. TfAot
■5 a 6 ( c f 3 5 b6 ) K a r a o v p f$ c 0 i]K os, 9 Sb3, 9 9 * 3 J )( <rript]<rıf i *4 ci.
ra? r o v o v r ı p c r a f l a k k t t v , r w a v r o 0XVfia 45 b 7. 22, 4 6 * 1
K iveîoO ct 2 4 * 2 1 - 3 0 ( c f . i b . 3 0 - 3 4 1 /ıoxAcı' a 5 9 b 20
b l 6 —26) T C T pax<»$ 25*3 r6 /ioxAos 5 5 “ 22
p ( T a f i â K\ o v avâyK T} S ıa tp c r ö v e îv a ı /iuöoAo'yot'/Ufi'Di 1 8 b 24
34bıo, 36*30 (cf. 36*27-35) p v p ta K is $ 8 b 3 2
dvayKtjrd peraffffikrjKos, Ört npwrov p v p toaro v 18* 28
p€Ta&i}\r]Ktv} (Ivat iv <p pera&i&kr)' p v p p j]£ 9 9 * 2 3
K tv 35 6—30 iv (f TTpûjTW p tra -
Pi&kıjHtv râ pera/ 3 e/3 \ 7}K<Ji} dvdyKr) v a v n r jy iK İj 9 9 b 29
d ro p o vtıvaı »0. 32- 36*7 ovk ia r ıv J/ttKOS 5 0 b 2 8 , 5 2 * 8 , 26, 6 5 b 2 1
i v & ıt*w7<p pera& dkktt 3 6 tt7 - 2 7 (cf. v e o Jk K ta 5 3 b 1 8
h 1 9- 3 b 2 2 ) iv r&> vvv ovk la rtv ytafAKos 5 0 b 18
ptTa@(\\ftv 3 7 a M T& duıvtjrov v-frrT) 2 4 1134, 4 8 h8
ovhtv itra& dkku ırpos ro Kivoirptvov VT]<pOJV 4 8 * 5 , b 2 6
60*5 v&Tjais 9 3 b 3 4 , 8 “ 1 6 , 2 2 * 1 6
/Kra/3Aı;-us 5 1 * 1 5 v o 7] r a 4 b 1 , 9 * 18
perafioki ptra B o k ijs ic r ıv ttSr) ocra VOTfTlKOÎ 8 * 2 2 , 4 7 b I
ro v övo% 1 fl 8 ırS.0a iv xp°va) 2 2 b 3 1 v o v s g 8 a 1 o, 3 * 3 1 , j o b 26. 5 6 b ^5 j ^ 5 b
p â kk a els t rj cv Kivfîrat ovopâÇtrat 22
45 6 INDEX VERBORUM
VVV, TU ci. \ puV O S I S 9 6 - 2 0 * 2 6 , 21 a o iT O ffo a o v v 1 3 118
13-17, 22“ ıo-2o, 33b 33~ 34b 9> 4 1 * ö n o T fp o ffo v v 34b i 9, 38 b3
62*30 o v n c p o s X P ° V° V 1 S “ 6, ÖtrTtKTJ Ç4 “ S, 1 1
2 0 a 19 n t p a s x p o v ö v 1 8 * 2 4 (c ^* 2 2 6n<Ü(TOVV 2 b5
“ 3 3 ı 3 4 4 5» h5» 6 2 “ 30)^ (Tuı/d^Toum 53* î 7
to) Tipûrepov vuv r ö utfrtpoi' l S b 25 â p î& ıv 9 3 b 2, 9 * 5 , b 4 , 1 9 * 22, 2 0 u i 6
tö i ' Y p S v o v o p tÇ c ı I 9 b i 2 /crrt / « y o p ıo p o s 9 8* 17, 0 * 3 5
o j s t o a v r o , l < T r t 5 * t üs 01) r ö a û r ö i b . Ö plO TtK O S 86b23
1 2 —2 8 (Tvvexr)S ® y P * ' * ' 0 * T<*> ^vv, Kat &pnâv 3 9 b 1 7
S ıy p y r a ı n a r a t o vvv 2 0 * 5 , 2 2 * 1 0 -2 0 opfjtrj 9 2 b 1 8
duo sensus 22 fl 2 0 - 2 4 dro po v vvv opos 61 * 3 4
2 2 b 8 t o jv v v v at« p t f r a ^ v p ^pö^o s ö t io v v 8 8 * 3 4
31 b ioj 37 8 10 a Û ıa t p c T o v iu r t , oö f5 fjtrjv 4 5 * 11
K al iv ânavTt X P ^ V(P îv v n â p x *i' 33b o fâ iv c o v 34b33
3 3 - 3 4 & 24 o v d i v i v ra» v v v K t v e t r a ı ovA otfivis 9 9 b 9
oiB' 1 t p t p .fi 3 4 a 2 4 - b 9, 37M 4. 39b 2, ovpavos ovpavöv âıfö t o v avTopta-
tov
41 * 24 d & v v a r o v n a l f ’i v a t K a l v o r jo a t to v 7 tviaO aı
96*33 tîvat rötf^cu t o v
X pövov d vtv to v vvv 51 b 2o X P ^ V0V ovpavov ântıpov 3 * 7 , b 2 5 (cf. I 3 b 2 3 )
Sia/pçcrıs 6 2 * 3 0 ov 1tov ö A o s 12 b 8 iv t <£ ovpavŞ) ı râı/-
vco bö v 25 b5 t a ib. 1 7 Kujıavti 1 7 * 1 3 iv r y
KfyxPV 2 l ft22 t o v ovpavöv y ty o v -
BovO os ı 6 b 26 iv a ı (Plato) 5 1 b 1 9 râtv iv rai o b-
pavw evtaı âp x a ı 5 9 b 3 0
O o v 19*20, b 14. 18, 26,
7T0 T € * , 20 8 ovoia ) ( nocrd, ırotd 8 5 * 2 3 (cf. i b. 3 4 )
23*27 ovSiv t üjv â \ bcı)V XCÜPlffTOV napa t -^v
07*115 3 b 28, 9*3, 1 3 * 1 7 , ı 6 b 6 , 3 9 1,34 ovcrtav i b. 3 1 İv rt y tv o s 8 9 * 1 4 , b2 3
i>8* r o 5 e r t 9 i a i2, 14 * 12 ovOcvös T w v üvtouv o v oia râvavT İa
oÖos 20 b 3 0 89*29 itcüs in fiij ovoıâıv o v o ia
Ö5oi;S 98 b 2 4, Ob6 av tlt); ib. 3 3 AttAo/s yıyvovTat at
o U tîo s I 2 b 3 3, 4 6 ü9, 53 b3 4 >6 4 ‘ 7 , b2 9 0 * 3 3 (cf. 2 5 * 1 6 )
o v a 'ta ı f i o v o v ci .
o İK ta 88 * 1 5 r o8e rc, o? 9 1 * 1 1 } 1 4 * 1 2 r â tpvoıv
olKoS6 fXT]<rts ı “ ı 8 , hg ix<>VTa o v ala 9 2 b 3 3 ci . <pv<rts 9 3 * 9 ,
o'tK oZofAlK Ö v 9 6 b 2 6 20 ) ( < jv fjfi€ 0 i]K Û s 3 b3 3 ci. r ö
oivos 8 5 b g , 48 üS tlv a t Ğ3b9 TÖ 7TOIOV T,Ö «V
39 b 7, 30
oI o t ö s rrj o v a ta 2 6 * 2 8 ^«ı f f r a r r j s o v a t a s
oAov 8 4 * 2 4 , 8 6 b 2 5 , 9 5 * 2 J , 7 * 9 , 1 0 * 1 6 , ( Ç lO T a T a t TÖ KtVOÛfAfVOV TÛÜV Kl VT)O t (İlV
ı 6 b 25, 1 8 * 3 3 , 2 8 1’ 1 4 kv tw < J > ip fo 6 a t 61 8 20
'OAız/urta 6 * 24 d (p 8a \ f i i a 28*2
âftakrjs 2 3 bıg , 2 8 bı6, 28, 67^3 6 x v ™ 4 3 a 1 7j b n
öaaAos 2 3 * 1 , 28b20, 23, 29*3
” 0 }AT]pos 21 b32 v a O r jfia T a l 6 b 5 , 6 0 b 8
6 fx o y v o jfx o v € Îv 8 7 * 3 5 ı r d O j j o ı s 2 * 2 3 —b 2 2
d n o u d - r js 8 8 * 1 3 , 5 “ 13 , b21 n aO rjT tK oV 2 * 2 3 , I 2b 32, 26*29, 4Ö b 20,
ûpuÇ v£ 9 7 b 1 1 55*35
û / jo t o / ı f p r jr 3 * 2 1 , 1 2 b 5 î iââos ) ( oûc r t a 8 5 * 3 4 ı a ır a B i)
d fA o to T p o n o s 51 “ 31 p ta ra 88*6, 13 «aö’ av ro n ddos
Ö fiO VO ÎjTtK Û S 5 i h I 4 4 * T9 ) ( lİK lJ 9 b 1 0 Cİ. İT fpO lC ü O tS
6fxoraxT}S 3 7 a 1, 48* 1 1 , 49*8 ] 7 b 2Ğ (cf. 4 5 * 20, 4 6 * 2, 48 * 1 5 ) Ta
ö^torax«is 3 6 b35 ■n döıj, c î î â. K i v o v v r a t r d K i v 0 v f i t v a :
opLov 8 7 * 2 9 , 3 * 2 5 , 5 0 ” 2 5 a K t v t jT a 24 bıı öfXQJVVfitos t u n döu
ü fJ.co v v u 'ıa ı 4 9 * 2 3 , 2 5 ır p o o a y o p t v o v r e ç tİ)v v A ijv 4 5 b 16,
dpcüvvf. t o s 2 * 28, 2 8 * 25, 4 8 ^9, 4 9 *4 46 9 22
â f j t o j v v p . ws 45 b 1 6 , 46 “ 22 8 4 b 12 , 4 7 b 19
T ia t d ia
övofiara )( A070S 84 b î o wâ\aı 2 2 b 14
o f ov 2 4 b 3 3 , 4 8 b 8 •na\aı ös 9 6 * 1 4
on ep ov 8 6 * 3 3 - 8 7 “ II on ep İv 8 6 * 3 4 ır d \ t v K a l ı r d A iv 20 b1 3 , 27 b 1 7 , 67 b II
üTTT)AtKOOOVV 87^ 13» 7 b 3 2 ■nav 9 8 * 1 3 , 7 “ I 2, I 2b l 6, l 8
6mo6<v 8 8 *2 5 , 5 b 33 tia v a v e p p t t a 3 * 2 1
v ı r o t u a o i v S y “ 2_4, 5 3 b 2 3 , 6 5 * 3 3 v d v r i) 1 5 * 2 4 , 2 2 * 1 7
onoaanKaffıovovv 4^ 17 ır a p a d f t y f a 9 4 b 2 6
INDEX VERBORUM 457
ı t a p a K o \ o v 0f i v
21*24 î tAt v ö o s 8 8 a 1 5
7rapaA.o'yt£cCT0at 86.* 10, 39 h 5 ırAofoi' 9 5 * 1 4, 4 0 1 1 9
ı r a p d \ o y o v 97 * 18 ırolrjfja 2 *2 4
T jap a v T fT rj 4 8 b <) TrotTjaiç 92 h 29, 2 * 23
ır a p a n a v 92® 16 ıroiTjTtuûv 2 * 2 3 , I 2 b 3 2 , 5 5 * 3 4
ır a .p a .n \ r ]0 ıo s 2 8 * 7 n o ıö v 8 5 * 2 3 , 1 * 5 , 2 6 * 2 7
T r a p t fK p a iv t a O a t 12*8, 24*1 notoTTjS 8 5 * 3 4 , 2 6 * 2 8
n apr\ K ajv 2 2 b i , 3 4 a r 4 7r o X X a n \ a a ıd ^ € tv 3 7 b 3 3
nap ^ ıci'fâr/s â / c tv r jT o v e i p a t r i ] P â p x v v r i o \ v / f A( t r o s 9 5 * 3 4 , b l l
8 4 h l6 ır tır fp a a p iv o v t o Öv 8 5 n u p e ia 2 0 b 3 0
h18, 7 ft 15 T®o v r a iv tlv a ı 86 * 7> n o p p u jT fp o v 9 5 b 2, 6 0 b4
22-87*11 epKTTiKİus (Jv\\ayi£i7aı ıro<x6 v 8 5 * 2 3 , ı “ 6
8 6 “ 7 (cf. 8 5 * 9 ) $ € p fx o i’ K a t \ p v \ p v v 7TOT& 2 2 a 2 5 - 9
â p x â s T to tft 88 * 20 d ır \ w s y i y v c o O a t TTOTlÇetV 99*34
71 İK fX7) 6vT0$ 92 “ 1 vov 6 * 2 , 8 * 2 9 , I 2 b 9 ~ l 4
v a p o v a i a 9 1 * 7 , 9 5 * 14 T t p a y p a r a , k v k \ o s r a âvO pcuıriva 2 3 b 2 5
T ld p a ıv 2 2 u 18 n p a y fic L T tla g 4 b l 8 , 9 8 * 3 0 , 53*32
■ tr a p â jv v p a 7 b 9 Tipâfts 0 * 2 3
■ n a p a jv u p td Ç e tp 4 5 b 11, 28 TTpUlV O b 5
ırâ < r x *ıv 2Sbi4ı 45b13 TTplCUJ/ Oa I O
ıraT T jp 8 4 b 13 ır p o a y t t v 8 4 “ 1 9
ıravetv 4 8 * 2 7 , 6 2 8 8 n p o a i p f o ı s g 6 b 1 8, 9 7 * 7
ı r a x V T ( p o v 15 *3 1 v p o a n o p t îv 8 * 3 5
iT fp a iv u v 3 b2i, 7 a , 6, 8 * 1 1 , 23 b 6 ırp6 B \ T jpa 1 3 b 3
v tn tp a a p tv a s 8 4 b 18, 8 5 h 18, 8 9 *1 5 , 1n p a tv n o p ttV 8 * 3 5
5 * 3 " . ' 8 * 2 3 , 5 9 * 9 , 6 6 * i 2 - b 27 w p o tx o v 3 9 b 27
ırtpas 8 5 b 18, 9 * 9 , b 1 0, 1 8 * 2 3 , Ö4b 27 n p âO tffts 6 4 b 1 1
ır tp ,ix " > ' 95* 32 > 3b 1 r > 7* 3' . T rpoU vat 8 4 “ 2 4
] I h 1 1-1 5 , 2 1 a 28 Vtpux<>v 4^ wp6 s r ı 9 4 b 9 , o b 2 8 , 2 5 b 1 1 , 4 6 b4 , 1 1
22, 53 “ M . 16, 5 9 » n n p o a a y v o tiv 9 1 b j 1
T r*p tto 7 a o O a ı 17*19 ır p o a a y o p tv a p 8 7 b 3, 8 8 * 2 1
iT (p ı\ a fX $d v € tv 6 b10 ır p o o d n T ftV 8 5 b 3 0
iT € p ıo 8 o s 23^ 28 ■ n p o c e y ly v ta d a ı 4 5 * 1 3
v tp n ra T fîv 9 4 b 33 npoarjyop'taı 1 o b 2
i T ( p t T i$ t v a ı 3 * 1 3 vpooOtv 88 * 2 5 , 6 i b 35
ırıpı<ptptıa I 7 b 3, 4 0 b 2, Ö4b 25 T r p ö u ö t fT t s 9 0 b 6 , 4 * 7 , 6 * 1 5 , b 3, 4 5 * 2 7
vtpi<l*pT)s 2 3 * 3 , 4 8 * 1 2 , 6 4 b9, 6 5 * 3 2 n p o a \ a p 0 â p (tp 39 b 1 9
■ntpKpopd 6 5 b 9 ■npo&op'ıÇtaOaı 5 2*27
71fT T C tV 5 9 b 12 n p o a rtö ev a ı 6 6 b 2
ıti] 5 d \ t o v 94 b 5 ırp6 a<pvffıs 2 7 * 1 7
tttjAos 8 8 * 1 4 ırp6 rtpO P 1 8 ^ 2 5 , I 9 * « 4 - b 2, b I 2~2S ( 20
5 3 b 25 * 9 ,2 5 ,2 3 * 4 ,9 ,2 7 * 1 9 , 51b 1 0 ,6 0

*î)X vs 21 ‘ 3 b 18, 6 1 * 14
vtOos 1 3 b 17 ır p o x * ıp t£ fa 6 a ı o b 23
m K p a iv fa O a ı 4 4 ^ 2 3 U p d jT a p x o ç 9 7 b 1 0
TTik€Îodat 1 3 b 16, ı 6 b 24, 3 0 b3 ırp ü jT ia ra 8 b 3 J
vıKr^aıs 17 a 15 7r p û j r o i e v a v r tü JO € i$ ırp(V 7 a t 89 b2 3
m n r tıu 9 5 * 1 5 , 43 b 16 7t p û r o p iv u n d p x o v 93^10 (cf 90bı8,
Trion* 13* 15, 2 4 b30, 54* 35» 6 2 * 1 8 93*29) def. 9 * 1 , 3 5 b 33 To ı r o s
TTMJTOS 5 4 * 3 2 «5 î î ı o s i v a n t p o j T t f ) 9 * 3 3 , 1 1 * 2 8 , 2 Ö b 2 2
ırk â y to v 62*12 cruv«x*î ° ^ K * a T İ VP ^ T0V 3 9 * 21
n X â a fj.a 5 4 * 5 r o v m v o v v 4 $ * 1 ,2 , 1 4 , 4 5 * 8 , 25, 5 6 * 9 ,

Tî\aapaTU}brjs 5 7 a 23 6 0 * 2 5 trp cu rop â \ \ a t0 v p fP 0 P 44


■n karo s 9 * 5 , 2 9 b8 b 5, 4 5 * 5 npcüTOP öfK rtK oV 4 8 b 2 1 ,
IIAcir<ü»/ p iy a nal piKpâv 8 7 * 17» 3 * 1 5 j 4 9 *3 r u i v â n ç ' ı p c j p oi/St v n p û r o p

9 b ,'3 (cf. 3 &4 > 8J 6 b 27) xp6vov 5 6 * 1 9 7 r A€ o v a x ^ s 6 o h ı 6 S ta rt


y tv v â povos 5 1 b' 7 Tımaeus 9 b 1 1 , ■JTpUJTTJj flCTpOP T ÜJV a \ \ 0JP 6 5 b 10
I Oa 2 ay pa<pa S o y p a r a g b 1 § ■npojTCüS tttPOVP 5 8 b 4, 8
ır \ r )9 o s 8 7 b 8 TTTİjcrıs 49 * 1 8
ır \ r }7 T € iv 2 4*33 n T v a ts 4 3 b 1 3 , 27
458 INDEX VERBORUM
T lv B a y o p a o s 3 *4 , 4 * 3 3 , 1 3 b 23, 2 2 b l8 3 6 * 16, 4 2 b 19, ^2b 73, 6 4 * 9 Gvp&i*
h v k v o t t js 6 o b 1 0 PljKtV 2 0 b 24, 5Öb 14
ırvK V O V ffO aı I 3 b ı 8 , 1 4 * 3 3 a v u P c & ıjfc â s fcaO ' v ır o K ttf fV o v \ i y t r a t
■ttVKVûJOts 6 o h 8, 1 1 86*34 def. S 6 b 18 )( r i cffTiv
™P S * 4. I 4b * 4> 1 7 * « 93b27 opovs t Sjv avufic&TjKâTCüV
ir v p a fils 45 b 1 1 94*3 twp avjA@eQr]K6Tatv â\\a
T T V p t T T tlV 28 ■ 28 â\\û)v ıroppöjTfpov 95 b ı ovp.&€0 r}-
kos Kaff a b r ö 3 b 33 oittt âvay/eatov
flc ıv 28 *9 ,6 5 *6 5 6 b 10 k o ltû o v f i0 € 0 i]K 6 s ) ( «aÖ’
fii(a 99*28 a v r o 9 2 b23, 9 6 b 2 3 - 9 , 9 8 “6 - 9 , I I *
p ıır r ttv 1 5 * 1 4 , 5 7 * 2 , 6 6 * 2 8 , ^30, 6 7 b 1 3 1 8 , 2 4 b 23, 2 6 * 1 9 , 4 9 b i 3 , £ 4 b 7 - ‘ 4 ı
/5ı s 9 4 * 6 (cf. 9=,b4 , 9 7 * 1 2 , 2 4 * 2 7 )
fitm iş 4 3 * 20, 4 4 a 2 1 , 57 a 3 avfj.0\ıjTÖs 48 * 1 0 - 4 9 * 8
p o n rj 1 6 “ 1 3 <TVfifi€Ta0â\\(tv 5 6 b 1 7 , 67b3
fiv O /jıt(ftv 4 5 b 9 c r v ft fx tT p ta 4 6 b5, 21
a v fififT p o s 2 1 b 2 5
2ap8tt/ l S b 24 o v f j . n ( p a t v e o 6a t 8 6 * 2 4
a cu p e o T tp a 84* 17 ffv p v ip a o v a 9 5 * 1 8
a t p v o T T js 7 * 1 9 o v [ it T i \ t ı o O a ı 1 6 * 3 1 , b a9
oibı/po s 17 b19 avfjLviırTtıv ç 8 b 27
[o ıS r jp o v s l 6 b i9] < JV ftn \ İK (O 0a i 8 9 b 5 , 9 5 b l 0
o ifio s 8 6 b 2 2 , 94 “ 6 a v f i m c o iia 9 9 * 1
a ıv ü T T js 9 4 * I 3 avfKpvtiv 1 2 b 3 1 , 2 7 * 2 5
a tT O s 3 0 u 2 o v fic p v fs 5 5 * 1 2
O K a k r jv h 2 4 * 5, 1 1 a v fiıp v a ıs 1 3 * 9 , 2 7 * 2 3 , 27
CTK€TT1] 9 9 * 26 avfjKpvra 5 3 * 1 2
ffK eV aO TC İ 9 5 * I 7 [ a v v d y c ıv 1 7 b 1 2]
o K tr p is 8 5 ® 20 [o w a y v y i\ 1 7 b 15]
< n c \ r } p o p 3 ^ b 1 7 , 60 b 9 ffvvaiTtos 9 2 * 1 3
a o < p ü jra r o s 2 2 b 1 7 ( J v v a K o \ o v 0r t v 8 8 b 2Ö
o n â 6 7 ] ( jı s 4 3 b 6, 28 avvâırrctv ı 8 b 2 5 , 5 4 *16
(T irtv& rjp 5 * 1 2 , b 22 o v v a v £ e < j 0a ı ı a b 2 4
O T a b to v 3 9 b 3 3 <rwaıf/ts 27 * 15
a r a K a y fio s 5 3 bi5 ^ â v v S ttv 2 2 * 1 5
o r â o ıs 9 2 b i4 , 9 5 a 23, 2 8 b 6, 6 4 * 2 1 a v v t i p t tp 6 2 * 1 6
ıT T t p t ıa O a ı 8 b 27 o v v t< p c\ K ttv 4 4 * 1 1
a T f p t o v 9 3 h 24 a v v ix tıa 8 6 * 2 8 , 2 2 * 1 û
o T İp r ja ıs a v ı ı ( 3 t $ r ] ic 6 s g o b 27 /rafi’ f f v v i x t ( J 0a ı 27*12
aûrö t â ov 91 b 15 ) ( i/Ay 9 2 * 3 - 6 ovvcx'n* ândpov Sıaıptröv to ovv-
(cf. 8 * 1 ) €İ8ıis ıraiî 9 3 b 1 9 ) ( fi.op<pT) 5
«Xh # b *6» ° b20, 3 2 b 24, 3 9 “ 22 (cf.
1 * 5 ( c f 9 1* 14^ ^ Kivrjots oi) o t İ - 3 1 * 2 4 , 3 2 * 2 4 , 3 3 b i 7, Ş i . 3 4 * 7.
/577( J i S l b 3 4 TÛ KCVÖV O TC pTjatS ] § * I I 63 “ 28) aıTttpop kfÂ(paıvfrat ırpâf-
î ) İ , p t f i i a <7T€pT}( 7lS 26 h I 5, 6 4 * 2 7 tov İv T<jJ <TW€xet o b 1 8 Sıâ t & t 6
< JT fp r }T iic 6 s 1 b 26 fÂtyeO os tîvat ffv p tx is « a t 1) Kİprjois
O T T jp tie tv 5 b 2 , 7, 19 I ütiv truP€XVs' T^iv KİvrfOiv â
a r ıy lir i I 2 b 24, 1 5 b 1 8, 20*10, 20, Xp6vos 1 9 * 1 2 fı o v v t x ^ ı o XPvp0S
27*28, 31*25, »9 p a t e p ö s K a t (3p a x v s 2 0 b2 def. 2 7 * 1 0 -
tT T o ı\ (ta 84*11, 14, 87*26, 8 8 b 28, 23, 31*22 ÖXoV 6\ 0V âTTTOfAtVOV OVK
8 9 b ı6, 9 5*16, 4 b33 i o r a t o v v * x h 3 , b 4 d ı x <^5 d ırcı p o v
(JT p tfİk o V V 13*26 TO O V V tX *t 3 3 * 2 5 ITCIV T(b <t v v ( x ^s
trv y y tv is i 2 b3 i , 2 3 b i3 to io v to v (h a r tîv a i ti a v v u v v fio v
o v y K t irr G a ı 1 8 * 7 fj.e r a £ v tw v ır tp a T u v 34 “ 8 vws
O V y K p iV t lV 6 5 b 2 2 fp 5i x ^ o t a v v e x €ÎTI a v j ° İ o v t o k i v u v ;
a v y ttp ta ts 87 “ 3 1 , 4 3 b 8, 1 1 , 28 , 29, 55*1 2 )( Ö typrju evov 1 1 * 3 0 , 34
6 o b 1 1 , 6 5 b 20 ( c f. 1 7 * 3 , 4 2 b 6 2 , 4 4 a ı o )
a v y n v p iîv 96 * 2 2 f f v P t x & s 26 b 2 7
c v y x * îv 84*22 o v v O ta ıs 9 0 bS, 9 5 * 2 1 , 2 5 * 2 1
< jv \ \ a ( İ T ) q £ * 1 6 a v p O fr o v 8 7 b i 2 , 8 8 b ıo, 90bı ı , 4 bi ı
< jv W o y ıÇ io O a ı 8 6 * 6 tT v v O errı 6 5 * 2 1
o v p & a t v u v 8 5 * 1 2 , 8 6 ftı o , 8 7 * 3 6 , 1 4 * 2 , <TVV0 \ t fi( t P 14 b I
INDEX VERBORUM 459
ovvUvaı 1 3 u 1 6, ı 6 b 24 92^-30 ci. vAtj ib. 2 1 , 1 1 b7, 29-
avvtoraoB at 9 2 b I 3 , 9 3 *3 6 , 5 0 b Ig, 12*2 neque forma neque materia
54b3 1 9 * 3 1 - 1 0 * 1 3 (cf. 14 11 M) KOtVOS )(
avvopâv 41 b 3 2 f5ıosg*32 t£ i&Ti 1 1 b5“ i 2 *30
ovvûjvvpLov 3 4 “9, 5 7 h 12 aKİvrjt o s 1 2 “ 1 8 (cf. 24 b 5 , 12 ) def.
avvûjffıs 4 3 b 3 - 1 0 I 2 a 21 to «p t Öitşj ctV at i b . 3 1 —1 3 *
ovoraats 9 9 b 5 II Ktvtjffıs Kard röırov 2 5 b 9 , 6 0 a 28
o v o t o ix io l 1 b 25 c i . afta, xaıpts 2 6 b 2 1 - 3 oîfctiot
<j(patpa ı 8 b ı , 6 , 4 0 * 2 9 , 5 5 b 285 6 5 b 2 t oiTot 5 3 b 3 4
<T<paLpO€ibrjs 93 b 30 rpay*\a<pos 8 * 3 0
ctpcvdovıj 7 * 3 Tpay<v8tî(r&aı 3 9 b 2 5
0<ph£ 8 “31 rp iy u vo v 0 * 1 7 , 3 0 , 2 4 * 4 , 5 2 b 2
o tp o d p o s 4 3 * 20, 4 4 * 2 2 TpİTTÎ]XV 6 * 4
ı > X W “ 8 8 * 2 4 , 2 4 * 5 , 4 5 » 6 , 2 2 , 4 6 * 1 , 2, T p o i' a 2 2 a 2 6
23 rpo(pi] 6 0 * 3 1
axnım.Tİ{tıv 8 8 b 19, 8 9 b 9, 4 5 b 9 Tpv<pi7 3 0 b 2
ffdifta 4 b5, 20, 5 b3 i , 8 b8, 5.1*16, 6 â b 29 tv*?7 A risto telis d o c lr in a 9 5 b 3 1 - 9 8 * 13
a o ifA ariK Ö S 9 a 1 5 , I 4 a I2 , 42 b 25, 60 def. 9 6 b 31 a vp ıa ra â<p’ Sjv t 6 âwo
(TCüpÖS I 2 b 6 t v x *}S 9 7 * 9 ro v âoptoTov e tvat
hoKÛ i b . ) ( A 070Î ib . 1 9 âpi&atos
rdfıs 8 8 " 24, 9 6 * 28, 52 1112 i b - 3 1 )( TaiiTo/mTov 9 7 * 3 7 , b 21 , 33
7aPa XV 4 # b l 8> 29, 4 8 * 1 , 26 vorepov voîı teai <pv<7(CDs 9 8 * 1 0 rûfv
to.xvs 1 8 b 15, 32 ^25 K ara ovfA&efirj/cbs airiajv 99b23
rcAfıoi' /fara îroo'ot' I * 6 (cf. 26 a 31)
ci. oAor 7 * 9 , 2 8 b 13 oraK Aa/3rj VytâÇtip 9 2 b 2 5 , 9 5 b 1 9 , 2 4 * 2 5 , 2 6 * 2 2 ,
ti)i> avreti â p t r r j v , r t k a o u İ kootov 2 8 * 1 , 2 9 b4, ' 5 6 b 32, 5 7 b ,s
4 6 * 1 4 , b 28 37 tov kvk\ ov /tivyaıs vytavots 25 * * 3 1 , 2 8 * 2 , 2 9 * 2 6 , 3 0 * 2 2
y.üvr] TfAfioç 6 4 b a 8 ır p â r t p o v t o vytavro v 2 4 * 3 0
rcAcıo^ rov ârcAoSs 65 “ 23 vytaorueöv 5 7 * 1 7
Tf\€tO Tt]S 7 * 2 1 , 6 I * 3 6 vyıa<xr6v 5 7 * 1 7
reAetovoöat 6 o b 33, 61 “ 17 i s y U t a 9 4 b 33, 4 6 b4 , 21
T(A«w^a 4 6 * 1 7 vhcop 1 3 * 2
Tt\tt(P(TtS 4 6 * 2 6 , b 2 , 28, 47 a 2 98 b 18
rfAos c i. ov tvc/ca 9 4 * 2 7 , 0 * 3 4 (cf. v \ ıj apt0 fjT}TT] 9 0 b25 ) ( OTİpr)0is 9 2 ft
99*8) i) <f>voıs tcAos 9 4 * 2 ^ , 9 9 * 3 1 3 - 3 4 (cf. 8 * 1) l y y vs « a t ovoıa ttcüs
) ( t(Txa ro v 94 * 32 t«Aos 92*6 rd ırpâjTov vTroKUntvov kteâ-
ib . 3 5 a İT to v cts t<İ reAos 9 4 b 3 2 OTQ) 9 2 * * 3 1 , 9 3 * 2 9 (cf. 2 6 * 10) Cİ.
77 p o p + i ) T«A. os 9 8 b 3 , 9 9 * 3 1 d p x ’) <^v<jts 9 3 * 2 9 , 9 4 “ 1 3 , 9 9 ft3 i c i. 5 v-
rov k o y tc p ıo v o ft 22 vâptı 9 3 * 2 8 - b î{, 7 * 2 2 , 1 7 * 2 2 - 3 , b ı o
T6ft^€(röat 5 0 * 1 8 TWV 7TfO İ Tt 94b9 aiT lO V ÜJS v \ tj
r lp a r a 9 9 b4 95*8, 98*24 ci. âvây/erj 9 9 b 34-o
Tfrpa'yaJt'fO'/uds 8 5 * 1 6 b8 €£(5oS OVK *X€l 7 & 2 6 [ç f- 9 1 * î o ]
T}£<fipa 13 b 2 I c i . t 6ttos 9 * 2 1 , b 6 - ı o * 1 3 , 1 1 b 7 , 2 9 -
™XVV 9 3*16, 3rı 94*2I>b *> 99‘ ' 5 - 2I> 12*2, 14*13 c i . TÖ âuplOTOV 9 b 9
b3° )( n epas, ırâOr) i b . 1 1 o v x 0JPlC€TCli
r t X ” iK u v 9 3 * 3 2 t ov ırpâyfÂaros 9 b 2 3 , I l b 3 6 , 1 4 * 1 5 ,
T-rjfiepov 18 a 29 17*24 TO a v r o {j\T} Kal (VT(\ < X € i a
r i t o r t u 9 3 b 2 7 , 94 b1 0 , 9 8 b 3 r i r^v 13“6 c i . kcvov 1 4 * 1 3 fiia töjv
c i v a t 8 5 b 9 , 94 * 2 1 , b 2 7. 9 5 * 20, 9 8 b 8 havrlcüp 1 7 * 2 2
T i& iv a ı 4 3 * 3 1 , 5 2 * 2 4 , 5 6 b 1 1 y lraPX 77 4 7 b 29
tu t]p a ra 8 5 “ 16 vıtaTT) 24b34
Toîvos 55 b 28 VTtUKtlV 1 5 * 2 2
TOflTj 62 b 20 vneİvaı 2 6 * 1 0
TOTTOS İC T IV T07T0S TIS I k 6lOTOV aiO&T)~ iıı,t p B a \ K t tv 6 b 1 8 - 2 9 , 7 * 3 4 . b 3. 3 3 b 3.
TOV 5 * IO (cf. 5 b 3 1 , 6 * 1 , I 2 b 29) T Ö- 35“ 7
wov <f57j 5 b 3 1 - 6 * 7 , 8 b 1 2 (cf. 6 1 b 3 6 , im epixtıv 8 7 b 3, 1 5 b 1 2 —] g, 2 1 1 30
62*5) doclrina Aristotelis 8 * 2 7 - i r tpoxn 8 7 * 1 6 , 8 9 b ı o, 1 5 b 17
13 * II OTt COTtV, drjAOV 8 U1 - 9 “ 2 vnvos 5 3 * 1 9
ci. x <^Pa 8 b 7, 9 * 8 , b i 5 « x et Ttva im 69to ,t 9 5 * 1 8, 9 9 b34, 5 3 b 5_
b v v a p .iv 8 b 1 0 «X61 â ı r o p i a v r i k e r t VirOKttO0 ai 9 0 * 1 5 , 3 4 vıroKdfilvi)
460 IN D EX VERBO RUM
vArç 91*8, 93*29 a û )[M ffûifiara S b 8 <pvaacaı ivaVTttoOfli
v ıro K tip & v o v 87*13 v tr o fc tififv o v İ 7 * 23 aWotw<rtıs fpvaı/cai 3 0 b 4
8 9 * 3 1 , y o ba, 1 3 , 20, 24, 8 * ı , 2 5 * 3 fpvfriKov t 6 öfxotats $Xttv ^ âvatfaa
Ka&& VTTOKflfifVOV 8 5 * 3 2 , 8 9 * 3 0 , 4 * 2 4 61 b 25 P h y sica n o m i n a n t u r 51 * 9 ,
v n 0 \ € tv ( iv 3 b 19 , 24, 2 2 * 2 9 , b6 , 36 b 1 4 5 3 b8, 6 7 b a 1
v ır o p t v e tv 9 0 * 1 0 , 9 2 * 1 3 tpvaiKÛK 9 8 * 2 3 , 36, 1 * 2 4 , 4 b ı o
v ır o a ır â v 5 5 b 2 5 <pvaıo\6yot 3 b 1 5 , 5 * 2 6 , 6 b23, 1 3 b I,
v n o T iB iv a t 8 9 * 2 8 , b ı , 3 * 1 7 65“ 3
V O T fp ' lÇ flV 6 2 b 1 6 < p v o ts j) r r t p i ( p in r e u s im <rT T jfj.i) 8 4 “ I£
v o rtp o v 2 3 * J 1 cf . a l s o -n p o rtp o v o l ır e p i ( p v o e o K 8 7 * 3 5 , 9 3 b a 9» 3 * * 6
vfpt<JTO.nçvov 5 5 11 2 4 (cf. 5 0 b l 6 ) b n O K € lfi€ V t] (p v ffıs 9 i *8

(cf. h3 4 * 9 3 a 9 " 3 °» 9 4 “ 1 2) 9 9 * 3 J )
<pat6v 2 4 b34, 29 b 17, 3 4 h 18 ır e p î (pıtfTtooS 9 2 b 8 - 9 3 b 2 I < *P X $
(p âp p cu to v 9 9 * 3 5 to v K t V t ia B a t K al ^ p ffj,(t p 9 2 b 2I (cf.
<piptoB aı 2 6 * 3 4 , 4 3 * 1 1, 61 b 29 ° * I a , 5 3 b 5 »f 5 4 h l 7 ) ^ *«; û s *<*T t v >
•pOapTiKvs 9 2 * 2 1 pnaBat SttKVvvut yt\ oîov 93 * 3 - 9 ci.
<f>Bt'tpf<r0 a t l 8 a 14-2O, 22 b 24, 36*5, ovtrta ib. 9, 20 ci. ftop</>rç ib. 3 0 - b 2X
3 7 b ı 8 , ,59*2 (cf. 9 4 * 1 2 ) iırtı ti <pvoıs 5tx«öî,
< p e tv uv 43*39, 45* '4 vepl noTİpas tov (pvGiKov ; 9 4 * 1 2 - 2 7
tp9icrts 1 * 1 4 , 11 * 15ı 2 6 * 3 1 , 38b2i, ) ( W x * "J i b . 2 2 , 9 9 a ı 8 , b 30 rjfpvau
41 b i ı 4 3 * 1° , 4 5 * 2 8 , 5 3 b 22 tcAos 9 4 * 2 8 ) ( Stâ^ota 9 6 b2 2 , 9 8 * 4
< p 6 ır 6 v 1 * 1 3 tüjv ivtK a tov airtcvv 98 b 1 0 - 9 ^ b 3 3 (cf.
<p6 opa 1 * 1 5 , 3 b9, 2 2 b j s , 2 5 * 1 8 , 3 2 - 5 , 96 b 2 2 ) r a <pv<jıt rj at et outo; -fj aıs
4 6 * 16, 4 7 * 2 0 , 5 8 b ı 8 in i r o ıroAı) 9 8 b 3 5 (ct 5 2 * 1 2 , 1 7 )
tptâ\7j 9 4 b25 t o âi'a7«aioy iv r o h ftaret tpvffıv ytyvo -
(jpt\ia 5 0 b 28, 65 b 21 flfV O lS o * 1 6 İ V Tl} <p{>a€t ) ( 8*1
< p ı\ o o o < p ıa 8 5 * 2 0 , 9 1 * 2 4 , 9 2 * 3 6 , 9 4 * 3 6 , 18 a l (pıioûıs ( P y t h a g o r e i ) i 3 b 25 -
b «4 ı 3 * 2 7 n â a a K tv r jo ts ^ 0 19 rj n a r a < p v a ıv
< pt\ û rrjs 5 2 * 2 6 i c » 2 (cf. ı 4 b 1 4 , 3 0 * 1 8 - 3 1 * 1 7 , 5 5 *
<p\6£ 1 7 b 6 29) i) tc tv r jo ıs o l o v £aiîj t is o İ / a a r o T s
<p o ı r â v 9 6 h 3 6 O VV€GTİü<Jt pOb l 4 İ V TOtS
<popâ n a r â ttjv tpopâv t o fx lv ava) t o < p v a fi 8ef t o T re ır(p a < T fA İv o v K a l t 6 0 eA-
2î n â r a 1 * 7 def. 1 * 1 5 K ivrjaıs t i o v v ı r a p x ^ v 5 9 * 1 1 (cf. 6 o b 2 3 ) rö
tea rc i r o n o v 8 * 3 2 , 2 6 * 3 3 , 4 3 * 3 ^ " 9 > t 77y t v e a e ı in r T t p o v t t ) ( p v o a n p â r f p o v
60 a 28 a l <popat t w v tpvoiKüJV fftü{xâ~ 6 1 * 1 4 (cf. 6 5 * 2 2 )
rtü v 8 b 8 (cf. 1 4 b 1 3 ) tcıv rjfftojs i P v r o p 8 7 b 1 6 , 9 0 b 4 , 9 2 b 1 0 , 9 9 * 2 7 , b IO,
TT}9 u a r ı i t o ır o v t o fx iv cp op âi t o 5 İ 6 1*16
a v f r j o ’t s K a t ( p B t c t s 1 1 * 1 5 'yim p i f i o v <p<uvrı 4 * 4 , 1 2 , 1 7
■q <popıi 5 -fi r û <pfp6 n t v o v I 9 b3 0 eidrf
t ^ s 6ır’ dAAow tfıopas 4 3 * 1 6 ırp û rt) X a ip t ıv 9 8 b 15
i) tpopti r û v K tvrjfftcov 4 3 * 3 9 , 6 0 * 2 0 - X « o s 8 b3 i
6 1*2 8, 6 5 b17-66 *5 t S i v r<p X * tp o K fx r ]T a 9 2 b 3 0
o v p a v ifi o a a ır\ fio v $ < p ip t r a t <popâs X f At2âıj/ 9 9 * 26
59b3 1 T‘ s *P°pd TtpuiTT] 61*28- X op S ıj 5 2 b 3 3
63*3, 6 4 * 7 - 6 5 b ı 6 ^ (cf. _ 4 i b 2o) X p yoe< u 94» 2
vâaa <popa t} k v k \ qj 77 i n ’ e v O ttas fi \povos 1 7 b 29—2 4 * 1 7 dubi t at i one s
65*14
H i K T i] 1 7 b 2 9 - 1 8 b 20 ci . t ö vvv 1 8 * 6 -
<pOpiJTÖV ] * I 5 2 0 “ 26, 2 1 111 3 - 1 7 , 22 * 1 0 - 2 0 , 3 3 b 3 3 “
(fto p r tK o s 8 5 * 1 0 [8 6 * 9] 3 4 h 9, 4 1 * 1 5 , 6 2 * 3 0 , b 2 1 def.
tp p o v t î v 4 7 b 1 1 l 8 b 2 1 —2 0 * 26 O VT( K İV 1)<JI$ OVT*
<p p o v ifio s 4 7 b 1 8 , 24 âvtv KivrjOfOJS 1 9 * 1 (cf. 5 1 b 2 8) Cİ.
(pvav 9 3 b 1 7 , 9 9 * 1 0 , 5 0 b30, 5 5 b 1 5 fiiytB os 1 9 * 1 0 - 2 5 , 3 3 * 1 4 (cf. h l5>
< pv\ ka 9 9 * 2 5 63*15) âptBfios tetvrı<Tt(vs 1 9 b I ,
<pvaiK os, 6 94 * 16, h 1 o , 9 8 “ 2 2 - b 9 , 0 * 3 2 , 2 0 * 2 4 , b S, 2 3 * 3 3 , 5 1 b 12 ö
53* 3 5 , b5 oi<pva,ıtoi 84» 17, 8 6 * 2 0 { atros I 9 b i0, 2 0 b 5, 2 3 b 3 - l 2 âno-
8 7 * 1 2 , 28, 5 * 5 (pvots \ i y c T at t o \ovBtî TT) Ktvrjaet I 9 1516, 2 0 b 25 OW~
<pvaıtt6v 9 3 * 3 3 Td <f>v0iK(VT*pa tw v *XV* T9> v^vı Ma* ^tjppr;raı K arâ r â vvv
fxa8 ı jf iâ r o jv 9 4 * 7 <pvotHT} 20 * 5 (cf. i b . 26,b 2 , 22* 10-20, 34* 14,
ib 10 fj'tp v a iK T i i b. 26 , 9 8 * 2 8 62*30) iv 5<x<Taı XPvV0V ttyaı rov
T a (p v otK a 9 4 b 8, 0 * 3 3 , 3 b 3 <f>votıcâ a v rb v TraAt^ teai ırâ\tv, otov ivıavrov
IN D E X V E R B O R U M 461
20 b 14 tt}v teivıjtnv r£t XP^VV \f)s 6 xpovos, Kat ıj Kİvrjaı s 64 b 7 X P °“
TpovfJLtv Kal rj) KtVTjfftt rov xpûvov vos TraprjKcov { —ycyovus 3 4 “ 12) fcai
20 b 1£ (cf. ib. 31, 2 1 * 5 ) TO İv pf\Aojv 2 2 b l , 3 4 “ 14
Xpovw elvan 21 “ 4 - 2 6 q>0opâs aîrtos xpw/4a 8 8 b 24 , 2 7 b “
21 b 2 (cf. 2 2 b 1 6 - 2 7 ) aoı^ttiraroi' XpatfjiaTLÇto0aı 4 9 * 6
2 2bI 7 ırâtTa /nera/3oAî) iv XP°V<İİ X<W>a 8 b 7, 9 * 8 , » 1 2 , 1 5
2 2 h3 I , 2 3 * 1 5 ^ Cİ. \pvxh 2 3 a İĞ, X < o p i{e ıv 4 4 * 1 0 x w P ‘ C( <’ e a ı 4 3 1' 24
21 ~p fivaı 8o«€r kvkAos rts 23 h 29, X a p î s 26 » 2 2
32 dSuvaroi' c£ dSıaı/j^rcuv (tvat Xaıpıff/tos I 3 b 25
3 1 * 2 1 - 3 3 * 3 2 (cf. 3 7 * 5 , 3 9 b8> 4 1 “ 3> X<upıaTov 8 5 * 3 1 , 8 6 » 2 8 , 9 3 b 4 , 3 4 , 94
63*12) (Jj fit r a fia AAt( XP°V<!J “ 14, 13*32
trpojTov ovOtv itTTtv 36 a 36 A v era j
tv xpov<u fx€Ta($âWfiv Kat cts ey wpciır<p \f/o(ptîv 5 0 “ 20
«ai cûs « a 0* İrep o v 3 6 b 20 XP°vos rpât^os 26 b 11
idTiv iv a Trpwro) îa r a r a ı 3 9 * 8 ıf,vX-n 2 3 * 17. 3 I > 28, 6 5 b 3 2
tts arrtipa fifpıffrüS ib. 9 (cf, Ö3b 27) lp v x p 0 1/ 60 b 1 o
Xftövos ovk t o n ırpaıros 39 “ 2 I tînep
â « t xP^vos iortVy âvdyKT) Kal Ktvrjfftv w0fi> 1 5 * 1 4 , 1 6 , 5 6 * 2 5
atStov cîv aı 51 h 10 -2 8 ovk tic u v *- 4 3 * 1 7 , 24 , 4 4 * 7
& orıs
Y A P I K R E D İ Y A Y I N L A R I
COGITO Felsefe Nedir? G. Deleuze - F. Guattari
Ansiklopedi Diderot - D'Alembert
Dile Gelen Felsefe Taylan Altuğ Kurban - Kurbanın Kökenleri ve Anadolu'da
Doğu Avrupa'da Özelleştirme E. Apâthy vd. Kanlı Kurban Ritüelleri Gürbüz Erginer
Fizik Aristoteles Doğu Avrupa Devrimleri F. Feher - Â.Heller
Retorik Aristoteles Ekolojik Yeni Düzen-Ağaç, Hayvan ve İnsan
Seçimden Koalisyona Fuad Aleskerov Luc Ferry
Haşan Ersel - Yavuz Sabuncu Ders Özetleri Michel Foucault
Yok Felsefesi Gaston Bachelard Değişen Dünya Değişen Dil Macit Gökberk
Göstergebilimsel Serüven Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları
Roland Barthes Macit Gökberk
Bilim, Din ve Eğitim Üzerine Düşünceler Kültürün ABC’si Bozkurt Güvenç
Hüseyin Batuhan Hunlar ve Tanrının Kılıcı Atilla Nemeth Gyula
Bilim ve Şarlatanlık Hüseyin Batuhan 'İdeoloji' Olarak Teknik ve Bilim
Modemizmin Serüveni Enis Batur Jürgen Habermas
Güçsüzlük İsteği - Uluslararası ve Stratejik Profesör Heidegger, 1933'te Neler Oldu?
Tutkuların Sonu mu? Pascal Boniface Martin Heidegger ile Söyleşi
Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza Felsefe Yazıları Selahattin Hilav
Tülin Bumin Edebiyat Yazıları Selahattin Hilav
Hegel-Bilinç Problemi, Köle-Efendi Diyalektiği, Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe Edmund Husserl
Praksis Felsefesi Tülin Bumin Tencere Kapak Turhan İlgaz
Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler Mutlak Albert Jacquard - Abbe Pierre
Jean-Claude Carriere vd. Marksizm ve Biçim Fredric Jameson
İnsan Üstüne Bir Deneme Ernst Cassirer Dostoyevski'dert Sartre'a Varoluşçuluk
BirÖzyaşamöyküsü R.G. Collingwood VValter Kaufmann
Gazzali ve Şüphecilik İbrahim Agâh Çubukçu Pera Peras Poros
Moda, Kültür ve Kimlik Fred Davis Haz.: Ferda Keskin - Önay Sözer
Ortaçağ Türk Toplumları Hakkında Hegel Felsefesine Giriş Alexandre Kojeve
Sencer Divilçioğlu Yalanla Yaşamak - Tercih Çarpıtmasının
Oğuz’dan Selçuklu’ya Sencer Divilçioğlu Toplumsal Sonuçları Timur Kuran
Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu Yaban Düşünce Claude Levi-Strauss
Sencer Divitçioğlu Hüzünlü Dönenceler
Euro İçin Küçük Sözlük Claude Levi-Strauss
Daniel Cohn-Bendit Olivier Duhamel Üniter Devlet - Bölgeselleşmeden
Türkiye’de İşsizlik ve İstihdam Küreselleşmeye Atilla Nalbant
Seyfettin Gürsel - Veysel Ulusoy Akdeniz’in Kitabı Predrag Matvejevic'

Y A P I K R E D İ Y A Y I N L A R I
Y A P I K R E D İ Y A Y I N L A R I

Belirsizin Bilimleri Abraham Moles Demokrasi Nedir? Alaln Touraine


Türkiye'de Popüler Kültür Ahmet Oktay Modernliğin Eleştirisi Alain Touraine
“Yıkanmak İstemeyen Çocuklar” Olalım Denemeli Denemesiz Nermi Uygur
Ünsal Oskay İnsan Açısından Edebiyat Nermi Uygur
Avcılık Üstüne Jose Ortega y Gasset Yaşama Felsefesi Nermi Uygur
Sevgi Üstüne Jose Ortega y Gasset Salkımlar Nermi Uygur
Üniversitenin Misyonu Jose Ortega y Gasset Dilin Gücü Nermi Uygur
Yeni Toplum Görüşü Robert Owen Güneşle Nermi Uygur
Piyasa Güçleri ve Küresel Kalkınma Edmund Husserl’de Başkasının Ben'i Sorunu
Haz.: R. Prendergast - F. Stevvart Nermi Uygur
Din İle Bilim Bertrand Russell Bunalımdan Yaşama Kültürü Nermi Uygur
İnsanlığın Yarını Bertrand Russell Felsefenin Çağrısı Nermi Uygur
Daha İyi Bir Dünya Arayışı - Son Otuz Yılın Kuram-Eylem Bağlamı Nermi Uygur
Makaleleri ve Bildirileri Kari R. Popper Batının Kültür Dünyası Nermi Uygur
Sartre Sartre'ı Anlatıyor Kültür Kuramı Nermi Uygur
Jean-Paul Sartre ile Söyleşi Tadı Damağımda Nermi Uygur
Beşinci Disiplin Peter M. Senge Başka-Sevgisi Nermi Uygur
Doğayla Sözleşme Michel Serres Aşk Ahlakı Hilmi Ziya Ülken
Her Şey Türk İşi Margret Spohn Kan Davası Artun Ünsal
Zümrütnâme A. M. Celâl Şengör Anlatı Yerlemleri Tahsin Yücel
1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku Ahlaki ve Siyasi Hoşgörü Melih Yürüşen
Bülent Tanör - Necmi Yüzbaşıoğlu Sonsuz Yanılgılar Karşısında John VVaterbury
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri Tractatus Ludwig VVİttgenstein
Bülent Tanör Gorbaçov Türkiye'de
Çokkültürcülük Charles Taylor -İstanbul ve Ankara Konferansları­
Yazın Kuramı Derleyen: Tzvetan Todorov msan Hakları
Birlikte Yaşayabilecek miyiz? Alain Touraine

http://www.shop.superonline.com/yky

Y A P I K R E D İ Y A Y I N L A R I
“ M adem doğa bir devinim , değişm e ilkesi ve m adem araştırm am ız
doğa üzerine; devinim ne, bunu gözden kaçırm am am ız gerekiyor,
çünkü devin im b ilin m e d iğ in d e doğa da b ilin e m ez. D evinim in
sürekli olan şeylerden olduğu düşünülüyor, ‘sürekli’ kavram ında ilk
göze çarpan şey ise ‘sonsuzluk’... Ayrıca ‘yer’den, ‘boşluk’tan,
‘zam an’dan bağım sız bir devinim olanaksız. İm di şu açık: bunların
herbirini te k te k ele alıp incelem ek gerekiyor.”

A ristote les’in Fizik’], Yunanca aslıyla b irlikte, ilk kez Türkçede.


Saffet B abür’ün çevirisiyle.

TÜ RK İYE ÇÖL OLM ASIN !


(0 2 1 2 ) 2 8 1 1(1 2 7

ISBN 9 7 5 - 3 6 3 - 6 3 4 - 2

789753 636346"
-

Vous aimerez peut-être aussi