Académique Documents
Professionnel Documents
Culture Documents
Öğrenci numarası:
GİRİŞ
Kant’a göre kuşkusuz, tüm bilgimizin kaynağı deneyimdir. Bir şeyi tecrübe etmeden önce
hakkında bilgi sahibi olamayız çünkü bilgi deneyimi öncelemez. Ancak bu noktada önemli bir
detay vardır. Doğru anlıyorsam; bilgimiz kaynağının deneyim olmasına karşın, hepsinin de
deneyimden doğduğunu söyleyemeyiz. Buna başlıca sebep olan şey haliyle izlenimlerdir.
Peki deneyim olmadan bilgimiz nereden gelir? İşte şimdi a priori ve a posteriori ayrımına
geldik. Deneyimsiz bilginin cevabı için açıklamada bulunmadan a priori deyip geçmemiz
doğru olmaz. Yazarın içtenlikle anlatmak istediği saf bilgidir. Deneyimden önce de var olan
ancak bizim farkında olmamamız mümkün olan bilgiler bütünü. Deneyimle şekillenene ve
desteklenene ise a posteriori deriz.
Yaptığımız saf aklın eleştirisi Aşkınsan Felsefenin her şeyini içine alır. Fakat kendisi yine de
Aşkınsal Felsefe değildir. Çünkü dediğimiz gibi, a priori bilginin el verdiği şekilde ilerler ve
bu yeterli değildir. Saf aklı bölümlendirebilirsek bunlar; Öğeler Öğretisi ve Yöntem Öğretisi
olarak ikiye ayrılır. Bunlara şöyle de diyebiliriz; duyarlık ve anlak. Duyarlık nesnelerin
farkında olmamıza ve algılamamıza yardımcı olurken anlak ise şeyler hakkında düşünmemize
olanak sağlar. Duyarlıkta bize verilen kadarını doğal bir yoldan a priori olarak aldığımız için
bir nevi Aşkınsal Felsefeye dâhil olur. Nesneleri düşünmekten önce onları algıladığımız
konusu da şimdi Aşkınsal Öğeler Öğretisi konusu olacaktır.
BİRİNCİ BÖLÜM
AŞKINSAL ESTETİK
Bir nesneyi bilgi olarak düşünmemizi ve algılamamızı sağlayan şeye sezgi deriz. Sezgi,
sadece nesneler var olurken işe yarar. Anlakta yer alması gerekmektedir. Sezgi aynı zamanda
hem a priori hem a posteriori bilgi içerebilir. Kant’a göre biz her an milyonlarca şey
duyumlarız. Bu duyumları önce algı sonra bilgi haline getirmek için de zihin tarafından bu
duyumları seçer ve birbiriyle bağıntılarız. Bu seçme ise tamamen kendi ihtiyaçlarımızdan
kaynaklanır. İhtiyacımız olmayan dış duyuları seçmeme gibi bir özgürlüğe sahibiz.
BİRİNCİ KESİM
UZAY
Bu Kavramın Metafiziksel Açımlaması
Anlığımızın bir özelliği de dış duyumuzdur. Dış duyumuz ile kavradığımız her şey aynı
zamanda uzayda var olmaktadır. “Zaman dışsal olarak sezilemez, tıpkı uzayın içimizdeki bir
şey olarak sezilememesi gibi. Öyleyse uzay ve zaman nedirler?” (s.70) Yazarın bahsettiklerini
anlamak için önce uzayı ele aldığı noktalara değinelim.
1. Uzay kavramı, bizim deneyimle adını koyduğumuz bir şey değildir, fark etmemize ihtiyacı
olmadan var olur ve hep oradadır.
2. Bütün sezgilerimizin doğasında uzay vardır. Uzayın olmadığı bir olay veya durum
düşünemeyiz çünkü uzay a priori gelir.
3. Uzaya saf kavram dememizin nedeni, bahsettiğimiz anda aklımıza a priori olarak tek ve
aynı görüntünün gelmesidir. Uzayda çokluk kavramı sadece bizim türettiğimiz bir şeydir.
4. Uzay dışında başka hiçbir kavram sonsuz çokluğu kapsayamaz ve bunu iddia edemez. Buna
rağmen uzay sonsuz çokluk kapsar, bu nedenle kavram değil de sezgi deriz.
İKİNCİ KESİM
ZAMAN
Zaman Kavramının Metafiziksel Açımlaması
Zamanı yaratan bizler değiliz, kendisi evrenin başlangıcından beri var olmaktadır. Onu
algılayıp da adına zaman diyen bizleriz. Tüm deneyimlerimiz hatta bildiklerimiz ortadan
kalkabilse de zaman asla yok olamaz. Sezgilerimizin temelinde de zaman yatar ve a priori
alırız. Algı bize var olan şeyi kavradığı gibi öğretir fakat kesinliği hakkında yorum yapamaz.
A priori bilgi olduğu için kesin bilgi kabul edilir. Zaman evrensel bir kavram değildir.
Sezgisel olduğu için, farklı zaman dilimleri eşzamanlı olarak da algılanabilir ve hatta biz bunu
asla ayırt edemeyebiliriz. Biz, zamanı sonsuz olarak kabul etsek de kaynağının tek bir şey
olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Onu bu şekilde kabul eden bizlerizdir.
Durulaştırma
Filozofun anlatmak istediğini toparlarsak; zamanın edimselliğinin de yine bizlerden kaynaklı
olduğunu söylüyor. “Zaman iç sezgimizin biçiminden başka bir şey değildir.” (s.82) Zaman
nesnelerden ve varlıklardan tamamen bağımsız bir kavramdır. Hatta nesneler tüm sezgisel
özelliklerinden sıyrılırsa geriye zaman kalır. Eğer öyle olmasaydı zamanı da biz yönetiyor
olurduk. Aslında yazarın demek istediği zamanın da tıpkı uzay gibi bir kavram olmaktan çok,
bir sezgi olduğudur. Kant’ın uzay ve zamanı “kendinde şey” olarak kabul etmemesinin sebebi
onların bilinemez oluşudur. Onları görüngü haline getiren asıl bizlerizdir.
Değerlendirme
Kant oldukça ağır bir dili ve teferruatı olan bu kitabında bana göre birçok noktada çelişiyor.
Aklımızın doğası gereği nasıl olduğundan ve olması gerektiğinden bahsederken aynı zamanda
onu eleştirmesi ve hor görmüş olmasında olduğu gibi. Numenler alanında algılayamadığımız
bazı şeyleri fenomenleştiriyor olduğumuz düşüncesine de kesinlikle katılmıyorum. Yapımız
gereği bir şeylere açıklama ararken yetersiz gelebiliriz fakat biz aklımızın araştırma yaparak
kendi kendine edindiği bilgileri fenomenlerden kabul etmiyoruz. Metafizik elbette bizim için
hala ve her zaman aşkınsal bir durum olacaktır. Bunu anlamak için aklımızın yeterli
olmadığını savunduğu görüşüne katılıyorum. Uzay ve zamanı kavramsallıktan uzaklaştırıp a
priori sentetik bir sezgi kabul etmesi de son derece mantığa yatkındı, yani bana göre.
Raporumun biraz uzun olduğunun farkındayım ancak buradan bu ödevi yaparken ne kadar
zorlanmış olduğumu anlayacağınızı düşünüyorum ve affınıza sığınıyorum…
Kaynakça
Felsefe Sözlüğü- Ahmet Cevizci
www.Academia.edu
www.Felsefe.gen.tr
www.wikipedia.com
www.dusunbil.com